Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kapak konusunun devamı. niden oluşan, çogu kez de hiç yazınsal olmayan Kaynaklardan gelen çeşitli güçlerin içiçe dokuıınıasıyla kazanır. Biz de bunlara, her çagda başka türlü yoruınlanabilmcsınc karşın, yınc aynı kalan yazınsal merinle, her çağda defiışen tiyarral metin arasında temel ilkelerdeıı gelen bir ayrım eklenebilir. Tiyatro, ölümsüılüğünü "dogumgelişmeölüm" çcvrimi içinde kazanır, çünkü bir anlayışm, bir çağin öliımü ycni bir anlayışın ve çağın doğuşunu getirmiştir. Ünlü lngiliz yönetmen Peter Brook'un The Empty Space adlı kitabında dediği gibi, "Tiyatro, sürekli devinim demektir." Durmadan değişen ve gelişen insanoğlu ile içiçe bir sanat olan tiyatro aynı zamanda bir "insan bilimi"dir de. Ünlü Avusturyalı pedagog ve kiiltür tarihçisi Richard Meister, tiyatro bilimini, başlangıçtan bu yana gelişen, kültürü ve sanatı kapsayan "sistematik bir ruh bilimi" olarak nitelendirir. Bu açıdan Meister, tiyatro bilimi için, "bzcl kiiltür bilimi" dcyimini kııllanmıştır. Tiyatral metin, çağların başdöndürücü gelişmesine koşut bir biçimde değişir, kendini yeniler ve içinde bulunduğu çağın profilini ortaya çıkanr. Yirminci yüzyılda yaşamak, hiçbir yönden huzur verici değildir. Scyirci, içinde yaşadıöı sorımlartn sahneden doğru bir biçimde aktarıldığını gördüğü anda, ayakta duracak direnci de elde eder. Tiyatronun seyircisine karşı sorumluluğu vardır. 1975 yılında ölen, tanınmış Alman tiyatro yönetmeni Hans Schweikart, çağımızda her yönden tehlike içinde ve tehdit altında bulunan insanlar için tiyatronun sorumluluğunu şöyle açıklamıştır: "Tiyatro, seyircine, kendi yaşantısından bilmediği şeyleri, yani daha çok bilmekten kaçmdığı gerçekleri göstermekle yükümlüdür. Iş adamlarının harikaları ile dünyanın bir anda yokolması korkusu arasında sersemlemiş olan insanlar', yaşamın verdiği güvensizlik karşıstnda, tiyatrodan m Ozdemir Nutku "ayaklarını saglamca başabileccklcri bir zemin "dUemektedirler. Shakespeare'in Hamlct'te dediği gibi, sahne "çağının aynası ve kısaltılmış tarihi'dir. Bunun için de, sahne, çağını doğru olarak, açık vc seçik bozmadan yansılıyab ildiği anda önemli bir araçtır. Hele tiyatro, "çağını şiirli bir biçimde yansıta biliyorsa' daha da önemli bir araç oluverir. Öyle kı, tiyatro, güzeli abartmadan, kötüyü örtbas etmeden, çirkinı saklamadan ve iyiyi yadsımadan görevinı yapmalıdır. Tiyatronun "yaratıcı birlikteligı"nin gizemi, ufkunun, yani tiyatro olgusunun tinsel görünüşünün, seyircimn deneyim ve hayal ufkuyla kesiştiği an tam anlamıyla aydınlanmış demektir. Her sanat yapıtı gibi, her oyun da gcnişliği, sınırı ile içindeki yaratıcı tözü taşır. Türk tıyatro<tunu, dünya tıyatrosuyla karftlaitırınak nasılbir tablnyla karplaşıyoruz? Türk /iyalrosunun sorunlart nclerdir? Gelişmekte olan her şey sorunları da be raberinde getirir, tiyatro da her an gelişen bir sanat olduğuna göre dünyanın her tiyatrosunda da sorıın vardır. Gelişmiş ülkelerde bu sorunlar kısa zamanda a^ılır, çiinkü seyircisiyle, alt yapısıyla çok önceden tcmeller atılmıştır. Oysa Türk tiyatrosunun en büyük sorunu, seyircidir, hâlâ tiyatroyu hayati görmeycn kayıtsız anlayıştır. Sınırlı miktarda scyirci sayısı, iyimser bir görüşle, Türkiye nüfusunun ancak altmışta biridir. Onun içinde tiyatro endüstrisinegerekduyulmaz. Elektronik ve teknik malzemeler dünyanın parasınaithaledilir. Tiyatro bina sı yapılmaz. çoöu tiyatro toplulugu sinemadan, toplantı salonundan ve nikah dairesinden tornistan edilmiş binalay sıkışıp kalmıştır. Apartıman katlarında, çatı katlarında, bodrunılarda tiyatro yapılmaya çalışılır. Kiralanan yerler çarşı yapılmak için tiyatrocuların elinden alınır... Tiyatro yakılan bir ülkede bunlar basit olaylar olarak görülebilir. Seyirciler de ralepte bulunmazlar; her şeye razıdırlar. Tiyatro, kent biliııcınin dışındadır. Ama gelişmiş ülkelerde övle mi? Scyirci bunu hayati gereksinimi olarak talcp eder. Bir milyonluk Viyana'da küçüklü büyüklü sekiz yüz tiyatro vardır; çünkü Viyana'da tiyatro • • ' ' • ilusun %96'sıdır. Bir Türk tiyatrosu bilimcisi Geriye kalan %4 ise, çogunluğu Türk olan işçiler ve dışardan gelip Viyana'ya gelen yabancılardır. Gelişmiş ülkeierde insanlar tiyatroları yok diye belediye başkanını istifa cttiriyorlar. Bunlardan biri, 110.000 nüfu;,lu Recklinghausen. Buralılar on dokuz yıl kadar önce, kent tiyatrosunu kuramadı dıye bir belediye başkanını istilaya zorlaınış lar. ü n d a n sonra seçilen belediye başkanı nın yaptığı ilk iş Kent Tiyatrosu'nu kurmak olmuş. Burada önemli olan, nüfusunun çoğunlugu işçi olan bu kent halkının tiyatroyu ne kadar ciddi bir gereksinim olarak görmüş olmalarıdır. Belediye Başkanı, mevcut bulunan yüzme havuzunu, diskotegi, bilardo ve bovvling salonlarını, bir de kumarhaneyi şirketleştirerek gelirlerini tiyatronun ödcnegi durumuna getirmiş, kasaba lıalkı mn gereksinimi olan tiyatroyu bugünc kadar yaşatmış vc yaşatmaktadır. Bu kasabadaki "Theater im Depot" (DepoTiyatrosu " işte böyle ortaya çıkmış. Türk tiyatrosunda Ovun, çocuk ve tivatrova davet UGUR AKINCI aşamının elli yılını tiyatro sanatına, bu yılların önemli sayılacak bir bölümünü de büyük bir özveriyle siirdürdüğü tiyatro eğitmenliğine adamış olan; bugüne kadar 37'si tiyatro, 22'si çeviri, 4'ü şiir, 12'si oyun ve uyarlama, 2'si senaryo, l'i çocuk olmak üzere 77 kitap yazan Prof. Dr.OzdemirNutku nun78.kitabı Özgür Yayınları tarafından basıldı: Oyun, Çocuk, Tiyatro. Bunlann üstüne 1953 yılından beri çeşitli sanat ve edebiyat dergilerinde yayınlanmış 1800'ün üstünde araştırma, inceleme, eleştiri ve denemenin yani sıra, sahnelediği 6O'ı aşkın oyun eklendiğinde Nutku'nun Türk tiyatrosuna yaptığı katkının boyutları için fazlaca bir söze gerek kalmıyor. Ozdemir Nutku, konu hakkındaki düşünce ve uygulamalannın bir özeti olarak değerlendirdiği Oyun, Çocuk, Tiyatro'yu, "çocuk kitabı değil, ama çocuğun önemini bilen yetişkinler için" hazırladığını özellikle belirtiyor. Bir başlık altında toparlanan kitap, birbirinden değişik konuları içeren ama birbirini tamamlayan üc ayrı kitap olarak tasarlanmış. Bu yaklaşım okuyucuya kitabı bir bütün olarak değerlendirmenin yani sıra, üç ayrı konu hakkında ilgi alanına bağlı olarak seçme şansı da tamyor. I. KtTAP, Oyun başlığını taşıyor. Bu bölümde Schiller, Johan Huizinga, Bernard Suits, 1 lerbert Marcuse ve . , • Roger Caillois gibi konunun uzmanı olan düşü nürlerin saptamaların Soldan sağa, Talip Apaydın, Faklr Baykurt, Hüsamettln Bozok ve özdemlr Nutku. Y M dan hareketle yazarın 'oyun' kavramının kökcni ve insan yaşamında oynadığı rol üzerine geliştirdiği saptamalar yer alıyor. Özellikle Hollandalı lcültür tarihçisi Johan Huizinga'nın, 'oyun kültürden daha eskidir' düşüncesi ışığında insanın çevresini tanıması, öğrenmesi, bilgi edinmesi ve sanatsal bir yaratım sürecine girmesi aşamalarında 'oyun'un oynadığı rol üzerinde duruluyor. Doğuştan homo ludens (oynayan insan) olan insanın uygarlığın gelışimine koşut olarak homo sapiens (düşünen insan) ve sanayi devrimine koşut olarak da homo faber (çalışanemekçi insan) yönü ağır basmıştır. Ne var ki üretkenliğin ve yaratıcılığın kaynağı olan homo ludens yönünü yitirmeye başlayan insan kısır bir döngünün girdabında sürüklenmeye başlamıştır. Bu yüzden, toplumsal bir işlevi vc yaratıcılıktan ayrı tutulamayacalc bir yönü olan 'oyun', insanı tatsız tuzsuz bir yaşamdan kurtarabilccek yegane güç olarak yeniden keşfedilmeyi Deklemektedir. Bu bölümde toplumsal yaşamda böylesine önemli oir işlev üstlenmiş 'oyun'un vazgeçilmez temel öğeleri olan amaç, araç ve kuralları da aynntılı bir biçiınue ele alınıyor. Hemen ardından oyunların hcm yayılma biçimleri hem dc bu oyunlar yoluyla ortaya çıkan kiiltür özelliklerini dizgesel bir yapı içerisinde inceleyen Roger Caillos'un şematik çözümlemeleri yer alıyor. Burada Caillos'nıın oyunların toplumsal konumuna ilişkin verdiği örnekleri Ozdemir Nutku'nun kenui saptadığı ömeklerlc zenginleştirmesi isegözden kaçmıyor. I. Kitap, oyundan sanata ve oyundan dramaya geçişin serüvenini irdeledikten sonra, sanatın ve dramanın ortaya çıkışında oyunun nasıl bir rol üstlenmiş olabilece ği sorusuna verilen bilimsel yanıtlarla tamamlanıyor. II. KtTAP, Okul Tiyatrosu başlığını taşıyor. Öncelikle Türk Gösteri Tarininde Çocuk altbaşlığı altında Osmanlı împaratorluğu döneminde çocuğun gündelik yaşamı vc oyuncaklarına ilişkin tarihsel örnekler sıralandıktan sonra, Osmanlı şenliklerinde çocukların aktif olarak yer aldığı gösteri türleri anlatılıyor. Tarihsel gerçekler ışığında Ö. Nutku'nun o uöneme ilişkin yaptığı şu saptamanın günümüz Türkiyesi nin bazı gerçekleriyle de örtüştüğünü söylemek zor olmasa gerek: "Çocukların büyük bir bölümü, onları gcliştirecck, onları yaratıcı duruma getirecek oyunlar oynayacak yerde, büyükleri eğlendiren birer araç olarak yaşamlarını sürdürüyorlardı. Çocukların küçük bir bölümü eğitim alabiliyor, ama eğitim alanlar da, oyun oynamanın genelliklc hafiflik sayıldığı bir toplumda, oyun için özendirilmiyor ve çocukluklarını yaşamadan büyüyorlardı" (ss:6970). Calllos'nun oyunları Okul Hyatrosu II. Kitap'ın ilerlcycn bölümlerinde 2. Meşrutiyet'in ilanıyla birlikte bu olumsuz tabloyu değiştirmcye yönelik geliştirilen, ama savaş koşullarında bir türlü uygulama aşamasına geçirilemeyen, eğitimdc 'Okul Tiyatrosu' projelerinin serüveni anlatılıyor. Cıımhuriyct'in ilanından sonra çocuk tiyatrosunun öneminin sıkçagiindemegeldiğibilinmektcdir. Bu öncrilerin en önemlisi eğitimbilinci 1. I lakkı Baltacıoğlu'nun öztiyatro tezi içerisinde yer alan eğitsel drama düşüncesidir. Bugün bilc gcçerliliğini komduğu hcrkesçe kabul edilen bu tezde, çocukların yaratıcı gücünii geliştirmede dramanın ve sahne çalışmalannın büyük bir önem taşıdığı ileri süriılmektedir. Üstelik Bal" CUMHURİYET KİTAP SAYI 509 SAYFA 4