02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Evet, dünyaya bakışımızı büyük ölçüde yaşadıklarımızın belirlediği kuşku götürmcz. Ama şimdi olsa, bu karamsarlığın daha çok o döncmin yazınından, o dönemin gençliğinin eğilımlerinden kaynaklandığını söylerdım. O zamanlar hüzün bize sevinçten daha çekici gelirdi. Kendi yaşadıklartmın yazdıklarımdaki payına ve etkisine gelince, bunu yadsımak olanaksız, geçmiş yaşam ister istemez bağlıyor insanı, unutsak da bağlıyor. Örneğin benim çoğu anlatılarımın gözde uzamı Elbistan'dır, Elbistan'da çocukluğumun geçtiği semttir; betimfenenı çoğu kcz, adını bilc anmam, ya da olabildığince soyutlas tırırım, ama hep odur, orasıdır. Sevgili hocam Ahmet Kutsi Tecer'in uzaktaki köyü gibi. llk denemelerimde doğrudan tanık olduğum birtakım oluntulan öyküleştirdiğim dc olmuştur. Sonraları bundan özellikle kaçındım. Imgeleme ve düşünceyc dayanmayı yeğledim. Hiç kuşkusuz, gördüklerimden, yaşadıklarımdan etkılendim, ama dolayli bir biçimde, fazlasıyla dönüşmüş olarak yansıttım bunlan yazdıkfarıma. Böylece, Peygamberin Son Beş Giinü'nün yinc yayımlandığı günlerdc, cş dost "Yahu, kim bu Peygamber?" divc sormaya başlayınca, onlar gibi ben de kahramanıma gerçek yaşamda bir örnekçe aradım, onlar gibi ben de bulamadım. Durum bu olunca, kcndimi, kendi yaşantımı anlatmam söz konusu bile olamaz. Pascal, "Ben tiksindiricidir", dcr. Ben de böyle düşünürüm doğrusu. Şu var ki, okuduklarımız, düsündüklerimiz, düşlediklerimiz de, ttplcı edimlcrimiz gibi, yaşamımızın ayrılmaz öğeleridir. Konuya bu açıdan bakarsak, gene yaşantılardan çıktığımı, anlatılarımda hiç kuşkusuz eskisinden çok farklı biçimde, ama gene kendi yaşantımı yansıttığımı söylemem gerekir. Ne olursa olsun, çoktandır karamsarlık havası egemen dcğil yazdıklarıma. Zaman zaman üzerlerine bir gölgc düijse de nicedir gülcç bir bakışja anlarıyorıım anlatacağımı. Yazın, Gene Yazın'da ycr alan "Âlay vc Acı" adlı yazıda bu güleç bakısı düşünsel açıdan temellendirmcyc çaiüjlım. Bernanos, "Karamsar mutsıız bir budaladır, iyimserse mutlu bir bııdala", dcdikten sonra, tcmcl karşıtlığın "umut" ilc "umutsuzluk" olduğunu soyler. Güleç anlarım umutla özdeşleşmez belki, ama ona çık yakındır. Yazın, Gene Yazm'da ncdenlerinı sczdırerek ilk oykıt kıtabınu Uçan Daireler'/ "yürürlükten kaldırdığıntzı' yazmtisıntz Ikına kıtabımz Haney Yaşamalı de üçüncüsü Düşlerin Olümü'«« kıtaplara gırmemış bir nykuyle ve değı şık bir kurguyla ycntdcn yayımladınız. Bu yenı kıtapta hıtap dı$ı bıraklığınız nyküleri yazarlık sürecinin ba^arısız dencylert saymadtğınızı umuyorum $pn öykü kttaplartmzda, özellikle Aykın OykülerVf göze çarpan \nylem değışıkltğı nin sonucu nıudur bu? Sizin de vurguladığınız gibi, bu seçimde ilk belirleyici etken başarı ya cJa başansızlık değil. Uçan Daireler'i ya yımladığımda yirmi bir yaşındaydım, CUMHURİYET KİTAP SAYI 277 pek de başarıh bir kitap değildi, ama çok değişik etkileri yansıtıyordu, dolayısıyla DÜtünlükten yok.şundu. Haney Vaşamah ilc Düşlerin Oliitnü ise, ge ncllikle birbirine çok yakın övkülcrden oluşmaktaydı, başka bir yönefimi yansı tan birkaç öykü de dışarıda bırakılınca, birleştirilmeleriyle bayağı bütüncül bir kitap çıktı ortaya. Ama bugün her üç kitap da benim bugünkü anlattmlarım dan uzak. Son biçımiyle Haney Yaşamalı'da yer alan kimi öyküleridc yeniden gözden geçirince, "Bu öykü bugün dc yazılsa böyle yazılır", dedigim olur. Gene de kendime uzak bulur.um onları. Anlatı yaklaşımım Ben ve Oteki vc Vatapdaş'la bir başka yöne girdi, Aykırı Oyküler, Peygamberin Son Beş Günü ve Bıyık Söylencesiyle aynı doğrultuda sürdü. Bunlar arasında da birtakım farklılıklar bulunması doğal. Ama, bana kalırsa, hepsinde de temel bir yakkşım egemen: Artık "edebiyat" yapmıyorum (yapmadığımı sanıyorıım); tam tersine, kaçıyorum "edcDİyat"ta; türün içça&nsına uygun olarak (Balzac'da, Stendnal de, I'laubert de, Dostoyevski dc, Kafka da "edebiyat" yapmaz), anlatıyorum yalnızca, olabildiğince dogal, olabildiğince yalın, düz, bir de, elbette, olabildığince doğru bir biçimde, anlatı söyleminin kendi iç gerçeklik, daha doğrusu kendi iç "geçerlifik" koşullarına uymaya özen göstererek anlatmaya çalışıyorum. Bu son konuaa bir örnek verebilir Ben ve Öteki'nde anlatıcı vc gözlemci basamaklanması; Peygamberin Son Beş Günü'nde anlatıcı işlevini beş Tahsln Yücel özellikle son yazdıklanmda. doğrudan yapılmıs toplumsal eleştlri pek yoktur". dlyor. araştırmacımn yüklenmcsi; Bıyık Söylencesi'nde, herkes adı ya da takma adıyla anlatılırken, birinin hep "abla" diye anılarak, çok dolaylı bir nıçimde, hiç orada görünmeyen anlatıcının "yer"inin ve "açı"sının sezdirilmesi. Ama, hemen söyleyeyim,. bunlar öylc karmaşıklık öfieleri değil. Öyle üstkurmacalar, çok katmanlı metinler, Türkiye'de ilk kez yaratılan sanatçı anlatıları beni aşıyor. Romanlarımza, eskt bir okurunuz olarak, yeniden baktıfamda iki genel tavtrla karşılajttm. Toplumun politik tav rının ıromk biçimde yargılanmast Peygamberin Son Beş Günü. Toplumun velenek ve göreneklere bağlı kesiminde, bu bağlılığın çağımızla çatt^masıntn tra jık sonuçlarının ironik biçimde anlatılması. Mutfak Çıkmazı, Bıyık Söylencesi. Auında bu ıkt yönseme birbiriyle çatışmaz Ancak, konu seciminizdekt ayrtm, toplumumuzun ikili yaşadı$ını mı gösteriyor? Bir toplumun iki çeliskin yaşama biçimini birden üstlcnebilmesi ve bunu sürdürebilmesi, sanırım, oldukça sık rastlanan bir durum. Ancak romanlarımda bu durumu özellikle vurgulamaya çalıştığımı söyleyemem. Dolaylı bir yansıma söz konusu belki de. Toplumun yargılanması da öyle. Özellikle son yazdıklarımda, doörudan yapılmıs toplumsal eleştiri pek yoktur; ama, doğrudan söylenmek yerinc, durumlardan yansıyan eleştirilerin az olmadığmı umarım. Yazın, Gene YazınVd Divan Edebıyatı'nda rastlanan bir önsö'z btçeminı, "münacaat"ı yine ironik bir biçimde kullanmıssınız Kitap Batı yazıntnda yaygın olan bir artsö'zle sonlanıyor. Bu tiir bir ıslifi yazımmızın icinde bulunduğunu DoğuBatı ikilemıyle mi açıklayabilıriz, yoksa bir yazar fantezhi olarak mı? Konu açıldığına görc, önce benim ıçin böyle bir ikiiiğin artık çok zayıflamış bir ikilik olduğunu söyleyeyim. Bugün, şiiriyle, romanıyla, yazınımız bir Batı yazını, sorunları Batı yazınlarının sorunları, düzeyi de onunkindcn çok aşağı değil. Öte yandan, Batılılar bizim yazınımıza yabancı olsalar bile, biz Batı yazınına hiç dc yabancı değiliz. Divece ğim, sözünü ettiğiniz yola bir ikiliği vurgulamak için başvurmadım. Doğrusunu isterseniz, tam olarak bir yazar fantezisi de söz konusu değil. Da na öncc de belirtmiştim, Yazın, Gene Yazın'ı yazın olgusunu hem içinden, hem dışından, hem uzam, hem zaman içindc, hem üreticisi, hem alıcısı açısın dan, değişik yönleriyle kavramaya çalışacak, başı sonu belli bir kitap olarak düsünmüştüm. Daha sonra, böylesine iddialı bir kitap yazmak pek hoşuma gitmediği için, bclki biraz da amacımı gerçekleştirememekten korktuğum için,sıkı bir biçimde birbirinc bağlı bölümler yerine, daha bağımsız, ama gene de bir bütünlük oluşturan denemeler üzerine kurdum kitabı. Bu (belki de varsayımsal) bütünlük içinde, baştaki ve sondaki kısa parçalann "Sunuş" ve "Sonuç" böümeri olmaktan öte bir savSAYFA S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle