Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Avustralya'nın vicdanı İsveç Edebiyat Akademisi'nin Graham Greene, Vladimir Nabokov, Andre Malraux gibi adaylar dururken Patrick Whİte'a Nobel vermesi, bütün dünyayı şaşkınlığa uğratmıştı. irçoklarınca "Avustralya'nın vicdanı" sayılan Patrick Whitc, 30 eylül günii Sydney yakınlarındaki evinde öldü. 1973'te Nobel Edebiyat Ödülü'ne değer görülen Avustralyalı yazar 73 yaşındaydı. Haftalardır süren bir hastalık. sonucu ölen 73yaşında ölen Patrick White, 1973'teNobelEdebiyat Ödülü'nü almıştı White'ın ölüm nedenine ilişkin bir açıklama yapılmadı. Yaşamının son dönemini, Sydney dolayında, Centennia Park'taki evinde geçiren White, 45 yıldır erkek arkadaşı Manoly Lascaris'le birlikteydi. B Avustralyalı zengin bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak 1912'de Londra'da dünyaya gelen White'ın kökleri, Avustralya'ya 1826'da göç etmiş bir büyükdedeye kadar uzanıyor. Çocukluğunun büyük bir bölümünü Avustralya'da geçirdikten sonra doğduğu İngiltere'ye dönen Patrick White, 4 yıl Cheltenham Koleji'nde okudu. Ne var ki sonradan, orada pek bir şey öğrenmediğini, özellikle eğitim sistemiyle ilgili her şeyden tiksindiğini söyleyecekti: "Bereket, okuldan çabuk sıyırdım kendimi. Avustralya'ya döndüm. Ama Avustralya'ya döndüğümde, bir yabancı olup çıktıgımı fark ettim. Çok fazla Avrupa cilası yemiştim. Ustelik hoşgörünün ne demek olduğunu anlayamayacak kadar genç ve deneyimsizdim. Kırsal yörelerde yaşadığım 3 yıl boyunca New South Wales'deki koyun yetiştirme merkezlerinde çalıştım, acenıi isi romanlar yazdım. Yalnızlığımdan mutsuzdum. Ama kuraklıkları, sel baskınları, yangınları ve tabii olağanüstü görünümleriyle o yöre derin izler bıraktı bende..." 1930'ların başlarında yeniden ingiltere'ye gitti Patrick White. 193235 yılları arasında Cambridge Üniversitesi'nde King's College'da modern diller öğrenimi gördü. Daha sonra Londra'ya yerleşen White'a ilk başarısını getiren Mutlu Vadi (Happy Valley) 1939'da yayımlandı ve Avustralya Edebiyat Derneği'nin altın madalyasıyla ödüllendirildi. Mutlu Vadi'yi, 1941'de ikinci romanı Yaşayanlar ve Ölüler (The Living and the Dead) izledi. 1939 ve 1940 yıllarının büyük bir bölümünü ABD'de gezip dolaşarak geçiren Patrick White, bir süre sonra Ingiliz Hava Kuvvetleri'ne katıldı, sayaş yıllarında Ortadoğu'da istihbarat subaylığı yaptı. İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden hemen sonra bir daha ayrılmamak üzere Sydney'e yerleşen Whıte'ın üçüncü romanı Teyzemin Öyküsü (The Aunt's Story) 1946'da yayımlandı. Ancak White'ı ilk kez uluslararası üne eriştiren, 1955'te yaytmlanan tnsan Ağacı (The Tree of Man) adlı romanı oldu. En iyi romanları arasında Voss (1957), Arabadakiler (1962), Bir Tutam Yaprak (1976) ve Twyborn Olayı (1979) da bulunan Patrick White, 1973'te öncelikle Kasırganın Gözü (The Eye of the Storm) adlı romanından ötürü Nobel Edebiyat Ödülü'ne değer görüldü. Nobel adayları arasında Graham Greene, Vladimir Nabokov ye Andre1 Malraux gibi büyük adların geçtiği sıralar İsveç Edebiyat Akademisi'nin Patrick White'ta karar kılması birçoklarını şaşkınlığa uğrattı. İsveç Akademisi üyeleriyse Edebivat Nobelini White'a vermelerinin gerçeklerini şu sözlerle açıkladılar: "White, Ingiliz dilinin anlatım gücü sınırlannı zorlayacak ölçüde boğuştu tngilizceyle. Deneysel bir yazar olarak kimi zaman bunu başaramadı da. Ama yapıtları cesaret ve yaratıcılık dolu. Avustralya kıtasını dünyanın dört bir yanına taşıyan özgün bir ses getirdi. Yeni bir kıtayı edebiyat dünyasına katan, epik ve psikolojik bir anlatı sanatı oluşturdu..." Yerine, arkadaşı ressam Sydney Nolan'ı gönderdi. Nobel'in getirdiği "aşın" ün yüzünden özel yaşamındaki dinginliği yitirme tehlikesiyle yüz yüze geldiğini söyleyen Patrick White, birkaç yıl sonra da "Keşke ödülü reddetseydim" diyecekti. Nitekim, kimilerine göre her zamanki cömertliğinden, kimilerine göre de her zamanki alaycılığından, İsveç Akademisi'nin verdiği ödül parasıyla bir Patrick White Ödülü oluşturdu. Ödül, her yıl, gerçekte hak ettiğinden daha az ilgi gören bir yazara veriliyor. Bir keresinde, İngiliz Kraliyet ailesinden "ahmak sürüsü" diye söz eden Patrick White, yaşamının özellikle son dönemlerinde siyasetle daha yakından ilgilendi. Öncelikle nükleer silahlanmaya karşı düzenlenen kampanyalara etkin bir bıçimde katılan Avustralyalı yazar, ülkesindeki yöneticilerin Avustralya yerlilerine karşı tutumunu bütün gücüyle eleştirenlerin başında geliyordu. Nitekim, 1988 yılında, beyazların Avustralya'ya yerleşmesinin 200. yılı kutlamalarını protesto etmek amacıyla, o yıl ülkede hiçbir kitabını yayımlatmadı, hiçbir oyununun sahnelenmesine izin vermedi. Bütün bunlara karşın, Patrick White, birkaç yıl önce kendisiyle yapılan bir söyleşide, anayurduyla olan ilişkisini şöyle dile getirmişti: "Ister beğeneyim ister beğenmeyeyim, sonunda önemli olan, köklerimin bu ülkede bulunması. Kuşkusuz başka ülkeleri de tanıdım, böyle bir deneyimden yoksun kalmayı bir kayıp sayardım. Ama edebiyatımın ve ruhumun gücünü Avustralya'nın toprağından, havasından aldım. Avustralya, en nefret edilecek yanlarıyla bile, benim için onsuz edilemez bir ülke..." Dünyada yaygın olarak okunan ilk ve Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan tek Avustralyalı yazar olan Patrick White'ın hayran olduğu yazarların başında Tolstoy, James Joyce ve D.H.Lawrence geliyordu. Birçok eleştirmene göre de White'ın yapıtlarında bu üç yazarın izlerini bulmak mümkündü. Ama yine de Whitje'ın üslubu en çok Joyce ile ortaklıklar taşıyordu. 1981'de yayımlanan Camdaki Çatlakjar (Flaws in the Glass) adlı bir özyaşamöyküsü de bulunan White'ın yapıtları hem büyük övgüler aldı hem de çok sert yergiler. İşte birkaç örnek: Nadine Gordimer (Güney Afrikalı yazar): "Günümüzdeki dili Patrick White kadar geleneksel ustalıkla ve Tanrı vergisi yetenekle kullanan başka bir yazar yok..." Penelope Mortimer (İngiliz gazeteci ve romancı): "White'ın 'Voss' adlı romanı, ancak Tolstoy'la boy ölçüştürülebilecek bir yazarın yapıtı. White'ın görkemli bir yazma yeteneği var..." A. D. Howe (Avustralyalı şair ve eleştirmen): "White'ın yazdıklan, karacahil bir gösteriş budalasının laf salatası..." David Tacey (İngiliz edebiyat profesörü): "Bir eşcinsel olan White, aklına eseni yapıyor, en sıradan şeyleri yazıyor ve bütün bunlar her nasılsa eşcinsellik bayrağı altında kabul görüyor..." Ancak, Patrick White'ın ölümünün ardından Independent gazetesinde Dorothy Green'in yazdıkları, bu özgün yazarı daha iyi tanımlıyor belki de: "White, kırk yılı aşkın bir süre, önce bir yazar sonra da bir yurttaş olarak kendisine ve bütün Avustralyalılara bir boy aynası tuttu. Ama bu ayna onları yalnızca oldukları gibi değil, olabilecekleri gibi de gösterdi. Istila ettikleri toprakların fiziksel meydan okuyuşlarım olduğu kadar ruhsal meydan okuyuşlarını da kavradıkları ve koyun gibi güdülmeyi reddettikleri zaman olabilecekleri gibi..." D S A Y F A 7 Arabadakıler, Çöl gıbı yapıtları dılimıze de çevnlen Patrick Whıte, Ingiliz kraliyet ailesinden "ahmak sürüsü" diye söz etmışti CUMHURİYET KİTAP SAYI 36 Ne var ki gösteriş ve görkemden hoşlanmayan White, Nobel Ödülü'nü almak için Stockholm'e gitmedi.