Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Lowry, kitabında Ermeni sorununa yeni bir yaklaşım getiriyor Barış gönüllüsü olarak geldiği Türkiye'de yaşamının iki yılını Balıkesir'in Bereketli köyünde geçiren ABD'li bilim adamı Heath W.Lowry, yeni kitabında Ermeni propagandalarına kaynaklık yapan "Büyükelçi Morgenthau'nun Öyküsü"nün ardındaki öyküyü anlatıyor. UFUK GULDEMİR WASHINGTON Temel tez, su götürür Geçen ay yayımlanan son kitabıyla, Ermeni tezlerinin temel dayanaklarından büyükelçi Morgenthau'nun anılarını tartışma platformuna getiren Dr. Heath Lowry, dostları arasında "Amerika'yı en iyi tanıyan Türk" diye bilinir. Çünkü Heath Lowry, Türkiye ve Türkleri o kadar iyi tanımaktadır ki "Türkiye'yi en iyi bilen Amerikalı" tanımlaması onun gerçek durumunu yansıtmakta yetersiz kalır. Dr. Lowry, bir tür, Moltke Paşa, Goltz Paşa, Liman Paşa ekolünün 20. yüzyıldaki devamıdır. Barış gönüllüsü olarak geldiği Türkiye'de yaşamının iki yılını Balıkesir yakınlarındaki Bereketli köyünde geçirmesi, onu, bu mikro kosmosta, derinliğinin ayrıntılanna pek az kentli entelektüelin tanık olduğu ince entrikaların, çeşitlendirilmiş cinselliklerin, diplomasi dünyasını şaşırtacak nüanslar arzeden köy dengelerinin birinci el gözlemcisi yapmıştır. Hindistan'da büyüyüp Bereketli'de idealist genç olarak çalışan, Fas'ta Allen Ginsberg ve William Burrough ile birlikteliğine uzanan, ardından hoca olarak Boğaziçi Üniversitesi'nde süren Dr. Lowry'nin renkli yaşamı, bugün, Washington'da resmi ve gayri resmi çevrelerin, Türkiye ile ilgili konularda görüşüne başvurmadan edemediği Türk Araştırmaları Enstitüsü'nün direktörü olarak sürüyor. Yeni kitabına ilişkin yönelttiğimiz sorular ve Dr. Lowry'nin yanıtları şöyle: Sizi izleyenler zaman zaman geniş ilgi alanınız karşısında şaşırır. Trabzon tarihinden Selanik'e, 15. yüzyıl Limni tahrir defterlerinden hüsni hat'a, oradan TürkErmeni ilişkilerine uzanan bir ilgi... Hobim olan hüsnü hat üzerindeki araştırmalarım dışında saydığınız tüm konuların aslında ortak bir payandası var. Bu payandanın temel ilgisi özellikle Rum, Ermeni ve Yahudiler olmak üzere Osmanlı yönetimi altında yaşamış tebaya dönük. 15. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar uzanan tarih yolculuğumun sonucunda ortaya çıkan yayınlar üç aşağı beş yukarı Osmanlı Devleti'nin bu çok uluslu dokusu ile ilgilidir. İspanya'da Müslümanlar, tüm Avrupa'da da Yanudilerin inançları dolayısıyla kovuşturulduğu bir dönemde, Osmanlı tebasının, bazen çok pahalıya mal olacak şekilde otonomiye özendirilmesi beni hep cezbetmiştir. Bır bakımdan Birinci Dünya Savaşı sırasındaki TürkErmeni ilişkileri üzerine yapılacak incelemeler, 2. Mehmet'in 1461'de Trabzon'u fethinden sonra gayri Müslimlere gösterdiği toleranstan soyutlanamaz. Türkiye ile ilk kez ne zaman ilgilenmeye başladınız? S A Y F A 4 Türkiye'ye ilk kez 1964'te barış gönüllüsü olarak geldim ve Balıkesir'in Konakpınar nahiyesinin Bereketli köyünde iki yıl yaşadım. En ufak bir şüphe duymadan söylüyorum, orada geçirdiğim iki yıl ve bu sürede kurulan dostluklar yaşamımın en önemli olaylarıdır. Bereketli'den 1966'da ayrılırken iki şeye ikna olmuştum: Birincisi Türkiye ve Türklere bana gösterilen misafirperverliğin karşılığını hiçbir zaman ödeyemeyeceğime, ikincisi de Türkler ve tarihleri hakkında daha fazla öğrenmem gerektiğine. Yaşamımı çeyrek yüzyıldır işte bu iki yıllık deneyim şekillendiriyor. Bu hızla gidersem, yaşamım boyunca Türkiye hakkında öğrenmeye devam edeceğim. Dostlarınız bazen size "Amerika'yı en iyi bilen Türk" diye takılır. Bunda, nüanslı bir Türk muhafazakârlığına sahip olmanızın yanı sıra Türkçeyi mükemmel biliyor olmanızın da rolü var. Siz nasıl aç«klıyorsunuz? Bunu, Türkçe konuşurken her yanlışımı düzeltmekte bir sanıye gecikmeyen Türk eşim Demet ve üç çocuğumuzun yanı sıra Türkiye'de toplam 12 yıl yaşamış olmama ve mesleğim gereği her an Türkçe ve Ösmanlıca okumak zorunda olmama borçlu olduğumu sanıyorum. TürkErmeni ilişkilerini anlamamıza önemli katkılarda bulunmuş bir bilim adamı olarak Türkiye'de bu konuda yapılan bilimsel çalışmaları nasıl buluyorsunuz? Bu sorunun yanıtı biraz komplike. Türkiye'deki bilimsel çalışmaların karşısındaki en büyük sorun, 1915 ile 1980 arasında bu konuda ne bir araştırma ne de bir yayın yapılmış. olmasından kaynaklanıyor. Bunun çeşkli nedenlerinin yanı sıra Atatürk ve haleflcrinin Türkiye'nin ve halkının dikkatini geçmişten çok geleceğe çevirmek istemesindeki kararlılıklannın da rolü var. Bu şöyle uç verdi: Türkler bu süre içinde Ermenilerin Avrupa ve Amerika'da yaptıkları yayınların Batı kamuoyu üzerinde yarattığı etkiden habersiz oldu. An cak, 1970'lerdeki Ermeni teröründen sonra Ermeni iddialarına yanıt verilmeye baslandı. Kâmuran Gürün'ün "Ermeni Dosyası" adlı çalışması hariç, son 15 yılda Türk bilim adamı ve diplomatlannın kitapları incelendiğinde, pek çoğunun karşı kampın tezlerinin dayanaklarını iyi kavramadıkları görülüyor. Bu da o kitapların, Batı kamuoyunu ikna etmek şeklinde özetlenebilecek kaleme alınma amacını, yerine getirmekten alakoyuyor. Bu yüzden Ermeni propagandaları uzun yıllar vanıtsız kalmıştır; çünkü bu propagandanın üzerine kurulu olduğu kaynak kanıtlar üzerinde fazla durulmamıştır. Tüm Batı âlemi, bir "Ermeni soykınmı" olduğuna inanırken Türkiye'nin, Ermenilerin bu olaylar sırasında çekmiş olduğu dikkate değer acıları göz ardı etmesi veya gayet doğru bir şekilde bu olaylar sırasında Türklerin de telet olduğunu gündeme getirmesi durumu kurtarmaya yetmez. Aksine Türk bilim adamları öncelikle Ermeni pozisyonunun ne olduğu konusunda teçhiz olmalıdır. Ermeni propagandalarına kaynaklık yapan bu kitapların birisi, "Büyükelçi Morgenthau'nun öyküsü" adını taşıyordu. Benim yeni kitabım, işte bu kaynağın "tartışılmazhğını" tartışıyor. Bilimsel çalışmaların dışında başka ne tür adımlarla bu etki nötralize edilebilir? Amerika, bir süper güç olarak tüm dünyanın ayağına gelmesini ister. Türkler bunu anlamakta güçlük çekmemeli, çünkü, 600 yıllık tarihinde bir süper güç olmuş olan Osmanlı İmparatorluğu'nun da dış dünyaya tavrı aynen böyleydi. Buna ek olarak Amerikalılar dış dünya hakkında fazla bilgiye sahip değildir. Türkiye'nin son 78 yılda Türk tarihini yurtdışında gezici sergilerle hatırlatması bu bakımdan çok önem taşıyor. Böyle şeylerin etkisi ani olmaz, ama zamanla birikim olur. Bizim burada başlıca sorunumuz Türk aleyhtarı yazılar değil, bihaber yazılar olmuştur. Bu çerçevede son yı 1larda cesaretlendirici gelişmeler oluyor. Elinizde yeni proje var mı? 1915 baharında Van'da meydana gelen bir Ermeni ayaklanması ve bu sivil hareketin îstanbul'da Jön Türk hareketine etkisi üzerine bir monografi üzerinde çalışıyorum. Van'ın önemini anlamadan, hükümetin tehcir (göç ettirme) politikalarını neden seçtiğini anlamamızın çok güç olacağını söylemek fazla abartmak olmaz. • Anıları Ermeni ıddıalarına temel tez teşkil eden büyükelçi Morgenthauya Talat Paşa'nın verdığı fotoğraf (Franklın Roosevelt Kitaplığı'ndan). Ve Morgenthau'nun öyküsünun elçılıkte görevlı ıkı Ermeni tarafından kaleme alındığı tezını ılerı süren Heath Lowry CUMHURİYET KİTAP SAYI 36