19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Soru: Beyniniz ne zaman nöron üretmeye son verir? Çocukken Yanıt: Yukarıdakilerden hiçbiri 42 yaşındayken 53 yaşındayken şilik geliştirir. Bir zamanlar bu, anne ilgisinin güçlü sosyal etkisine mâl ediliyordu. Ancak annenin ilgisinin yavrunun DNA'larına eriştiği artık biliniyor. Annenin ihmali, sıçanın beynindeki reseptörleri uyaran genleri susturur. Sonuçta çok az sayıda reseptör faal halde kalırken, stres tepkisi tavana vurur. Oysa annenin ilgisi bu genleri sürekli olarak aktif halde tutar. Dolayısıyla yavruların beynindeki reseptör sayısı artarken stres tepkisi susturulur. İlgisiz anneler dişi yavruların beyinlerindeki östrojen reseptörlerinin genlerini de susturur ve dişi yavrular ilerde anneleri gibi ilgisiz anneler haline dönüşür. Columbia Üniversitesi'nden Francis Champagne bu süreci şu sözlerle özetliyor:“Yaşam süresince edinilen deneyimler bir sonraki nesle aktarılır.” pus bölgesinde oluşuyor. Beynin derinliklerinde yer alan bu bölge, düşünce ve algıları alır ve bunları sabit anılara dönüştürür. Laboratuvar hayvanları üzerinde yapılan bir araştırma, yeni nöronların varolan beyin devrelerinin içine sorun yaratmadan usulca sokulduğunu gösteriyor. rı çalışması obsesifkompülsif hastalığa yol açıyorsa, aynı devre, psikoterapi ile sakinleştirilebilir. Depresyonunun altında yatan beyinsel faaliyetler, hasta üzüntü veren düşüncelerini farklı şekillerde ele almayı öğrendiği takdirde değişebilir. Disleksi hastası çocukların beynindeki devreler de eğitilerek düzeltilebilir. GENLERİN ESİRİ DEĞİLİZ! Bilim adamları bu bulguların ilk işaretlerini insanlarda da görmeye başladılar. Utan“İnsanlar kengaçlık özelliği ile ilgili 5HTT adı vedilerini öncerilen gen mutasyonu ile doğan çocuklar genellikle sessiz ve içe kapanıktır. den tanımlanFakat Maryland Üniversitesi'nden mış bir varlık Nathan Fox'un yürüttüğü bir çalışmaolarak görme da 7 yaşına gelen bu çocukların pek çoğunun böyle olmadığı görüldü. Bieğilimindeler. lim adamlarına göre çekingen çocukBelki bunun lar, stresli bir anne tarafından büyütülböyle olduğunu dükleri için duygusal ve fiziksel korukabul etmek madan yoksun kalıyorlar ve sonuçta “utangaçlık geni” hükmünü sürdoğamızda var” dürebiliyor. Deneyimlerin DNA'ya ulaşıp gen ifadesini baskılamaları veya güçlendirmelerini sağlayan moleküler mekanizmalar, insanlarda laboratuvar farelerinde olduğu kadar net değil. En azından şimdilik. Fakat bu son bulgular, insanların miras aldıkları genlerin esiri olmadıklarını gösteren ilk işaretler olarak değerlendiriliyor. Pek çok insan genetik determinizmin doğruluğuna inandığı için kaderimizin DNA'larımızda yazılı olduğu fikrini savunur. “Pek çok insanın genetik determinizmi bu kadar benimsemesi çok ilginç” diye konuşan Merzenich, “İnsanlar kendilerini önceden tanımlanmış bir varlık olarak görme eğilimindeler. Belki bunun böyle olduğunu kabul etmek doğamızda var” diyor. Bu oldukça ironik bir durum. İnsanlar yetenek ve özelliklerinin önceden belirlenmiş olduğuna inandıkları zaman akademik performanslarını artırmaya veya yeni deneyimlere açık olmaya yönelik müdahalelerden çok fazla yarar sağlamıyorlar. “Fakat insanlara beyinlerinin değişebileceğini söylediğimiz zaman bu, onları yüreklendiriyor” diye konuşan Stanford Üniversitesi'nden psikolog Carol Dweck, “Değişime inanan insanların motivasyonlarında ve derslerden aldıkları notlarda hızlı bir düzelme görülür. Ancak beynin değişmezliğine inananlarda bu tür gelişmeleri görmek mümkün değil” diyor. Sinir bilimciler beynin şekillendirilebilirliği konusunda yürüttüğü deneylerin sonunda değişime büyük direnç gösteren bazı özelliklerimizin olduğu ortaya çıkabilir. Bilim, son günlere dek beyni deterministik bir açıdan ele aldığı için bu önemli organımızın değişim potansiyelini tam olarak bilemiyoruz. Ancak kesin olan, beynin şekil ve işlev olarak büyük bir değişim yeteneğine sahip olması. Derleyen: Reyhan Oksay Kaynaklar: Newsweek, 2 Temmuz9 Temmuz özel sayı, www.therecord.com Norman Doidge'nin “The Brain That Changes Itself” isimli kitabından alıntılar BEYNİN YAPISAL ESNEKLİĞİ Beynin yapısı da yaşam şeklimize ve düşüncelerimize bağlı olarak yeniden şekillenebilir. Belirli bir görevi üstlenen nöron sayısı, keman eğitimi örneğinde olduğu gibi kullanılmaya bağlı olarak artar. Ve beyinde bir bölge, inme durumundaki gibi, hasar gördüğü zaman, farklı bir bölge genellikle ayna görüntüsü hasar gören bölgenin işlevini üstlenir. Bu buluş 1861'de Fransız cerrah Paul Broca tarafından ortaya atılan “lokalizasyonizm” adı verilen görüşü de geçersiz kılıyor. Broca konuşma yeteneğinin sol frontal lobtaki bir noktaya bağlıyordu. Artık spesifik bölgelerin spesifik işlevlere ayrılmış olduğu fikri kabul görmüyor ve aralarında görsel korteksin de bulunduğu tüm bölgelerin “işlevsel bir değişime” maruz kalabileceği düşünülüyor. Görme yetisini genç yaşta yitiren insanlarda görsel korteks, dokunma veya ses veya lisanı işleyebiliyor. Gözlerden herhangi bir sinyal almayan görsel korteks “Godot'yu beklemekten vazgeçer” ve uykuda olan bağlantılarını faal hale getirerek farklı işlevler yapmasını sağlar. Görsel korteks gibi temel işlevlerden birini üslenen bir beyin bölgesi, genetik kaderinden vazgeçebiliyorsa, diğer beyin devrelerinin de benzer şekilde davranması şaşırtıcı gelmeyecektir. Bir devrenin aşı BAĞLANTILARA İNCE AYAR Bütün bu çalışmalardan sinir bilimciler çok önemli bir sonuç çıkarttılar: Beyinde hastalıklara yol açan bozukluklar tespit edilebilirse, hatalı bağlantılar düzeltilebilir, aşırı çalışan bir devre sakinleştirilebilir veya tembel bir devre çalışır hale getirilebilir. Ancak bütün bunlar bir gecede olmaz. San Francisco'daki Kaliforniya Üniversitesi'nden Merzenich, beynin değişebilirlik yeteneğinin yalnızca çok küçük bir kısmı hakkında bilgi edinebildiklerini söylüyor. Merzenich bu konuda şu örneği veriyor: “Psikopatların beyninde empati bölgesinde hiçbir faaliyetin olmadığını biliyoruz. Bu insanlar acı çeken birine karşı çok duyarsızdırlar. Bunu değiştirebilir miyiz? Nasıl olacağını tam olarak bilmiyorum ama yapabileceğimize inanıyorum. 17 yaşındaki bir insanı temel eğitime tabi tutup, şiddete alıştırabildiğiniz gibi, başkalarının çektiği acılara duyarsız birini de duyarlı hale getirebilirsiniz. Bizi tanımlayan şeyleri değiştirebileceğimize inanıyorum. Bunun için daha fazla araştırma yapmamız gerek.” PEKİ YA GENLER?... CBT 1059/9 6 Temmuz 2007 İnsanların huy ve kişiliklerini şekillendiren genlere ne demeli? Bu konuda da şekillendirilebilirlik kuralı geçerlidir. Sıklıkla görüldüğü üzere bu etkiyi en kolay laboratuvar hayvanlarında üzerinde görebiliriz. Sıçanlar nasıl yetiştirildiklerine bağlı olarak farklı karakterler geliştirebilir. Spesifik olarak anne sıçan yavrularıyla ilgiliyse, onları sık sık yalayıp temizliyorsa, ortaya çevresine uyumlu, olgun, me18 Haziran 2007 tarihindeki Venüs'ün Ay tarafından örtülmesi olayı KSU raklı ve nevrotik olmaGözlemevi'ndeki (Riyat) 15cm açıklıklı Coude tipi teleskop ile gözlemlendi ve yan küçük kemirgenler resimleri çekildi. Bu iş için Nikon Coolpix 5400 fotoğraf makinası kullanıldı. çıkar. Ama anne sıçan Resimler sabit pozlarla 19:3220:20 saatleri arasında alındı. Gözlem süresince yavruları ihmal ediyortoplam 66 fotoğraf çekildi ve resimde gösterildi. KSU Gözlemevi'nin bulunduğu sa, yavrular çekingen, konum örtülmenin sadece bitişini gözlemeye izin verdi ve bu an da yakalanabildi. korkak ve sinirli bir kiResim, örtülmenin bitişini saat 19:50 olarak verdi. Dr. Hasan Esenoğlu Ay Venüs'ü Örttü BEYİN ARAŞTIRMALARI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle