20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HUKUK BİLİM Politik güç, yargı bağımsızlığı ve yansızlığını bilmiyor Eleştirel düşünce, sağlıklı toplumun olmazsa olmazıdır. Ne var ki; kavramların sözcüğe yüklenmiş bilgilerinden yoksun olarak; öznel tutku ve dürtülerin etkinliğinde, akıl yürütülerek yapılan eleştirilerle çağdaş bir toplum düzenine ulaşılamaz. Çetin Aşçıoğlu, Yargıtay Onursal Üyesi [email protected] kapısında hak arayanların güvencesidir. CBT 1059 / 16 6 Temmuz 2007 umhuriyetle birlikte başlayan inançlı ve içtenlikli demokratikleşme çabaları ve arayışlarında; geride kalan kilometre taşlarına karşın; çözüm bekleyen sorunlarımız da yadsınamaz. Bu bağlamda; sürekli gündemde olan, bir türlü çözülemeyen “bağımsız ve yansız çalışan sağlıklı bir yargı düzeni” özlemi ana sorunlarımızdan en önemlisi. Yargı bağımsızlığı ve yansızlığı kavramlarının özü ve değerinin bilinci; yargı ve politik alan başta olmak üzere toplumda yerleşmedikçe; daha nice yıllar özlemlerimizle yetiniriz. Sayın Başbakan ve çevresinin yeri geldikçe “Sorun, yargı bağımsızlığında değil yansızlığında” açıklamaları; öncelikle bu kavramların bilgisinden yoksun olduklarının güçlü kanıtıdır. Ne var ki; yargı bağımsızlığı bilincinin politik alanın her kesiminde hatta Yargı bağımsızlığı yargıda bile yerleşmediğini ve yansızlığı bilincide göz ardı edemeyiz. Annin oluşması: “Kavcak; Devlet'i yönetmeyi üstlenmiş politik gücün, ramların özdeki toplum önünde “yargı babilgilerinin bellekğımsız değildir” yakınması; lere yerleşmesi”, beceriksizliğinin ya da art “duru ve aydınlık düşüncenin kanıtı olarak değerlendirmek yanlış olortamda işlenerek maz. Daha önemlisi; yargı olgunlaşması”, “issorununa, “toplumsal bir tençli (iradi) bir eysorun olarak değil de kendi politik inanç ve kaygılarını leme dönüşmesi” ile yeğleyerek” yaklaşılmasıolanaklıdır. dır. Asıl tehlikeli ve düşündürücü olan budur. Yargı bağımsızlığı araçtır; amacı yansız ve güvenilir yargıdır. Yargının, önyargılardan arınmış olarak çalışması (öznel yansızlık) ve doğru karar vermesi önemlidir. Ancak; yargı, topluma ve bireylere “yansızlık görünümü vermiyorsa (nesnel yansızlık)” yargının ya da yargıcın yansızlığı tartışılır ve güven yitimi gündeme gelir. Ülkemizde yargının her kesiminde “yansızlık görünümü sorunu” yaşandığı ve bu nedenle yargıya karşı duyulması gereken güvenin azaldığını yadsıyamayız. Şimdi, şu sorulara yanıt verebilirim; yargıya neden güven duyulmuyor? Yansızlık görünümü veremediği için. Neden yansızlık görünümü verilemiyor? Bağımsız olmadığı için. O halde yargı bağımsızlığı olmadan yansızlık olmaz, yansızlık olmadan güvenilir yargı olmaz. Bu nedenle öncelikli sorunumuz yargı bağımsızlığını tüm koşullarıyla sağlamaktır. İşte siyasal gücün bilmediği ya da bilmek istemediği budur. Yargı bağımsızlığı, yargıç güvencesi sağlayacak kural , kurum ve düzenlemelerle sağlanır. Bu güvenceler olmadan yargıç kimliği oluşmaz; yargıç kimliği ise bireylerin ve toplumun güvencesidir. Buradan şu yargıya varabiliriz. Yargı bağımsızlığı, hak aramanın C GÜVENCELERİ YOK Ülkemizde yargıçlar, doğal ve evrensel yargıç güvencelerinden yoksundurlar: Yer ve görev güvenceleri yoktur. Özlük haklarıyla ilgili düzenlemeler yargıç kimliğine göre değil memur anlayışına göre düzenlenmiştir: Alışılagelmiş, sıradan istemleri bile onaya, izne bağlıdır. Memurlar gibi denetlenirler hem de Adalet Bakanlığı'na bağlı müfettişlerce; hâl kâğıtlarında yargıcın “politik ve ideolojik görüşleri”, “yansızlığı”, “isabetli karar verme yeteneği” gibi öznel değer yargılarına yer verirler. Yargıçlar, verdikleri kararlardan aldıkları notlara ve adalet bakanının müfettişlerinin verdiği notlara göre üst derecelere yükselir; not kaygısı müfettiş denetiminin psikolojik baskısı yargı bağımsızlığını olumsuz etkilemekte. Yargıçlara, hiçbir kamu görevlisine tanınmayan güvencelerin verilmesini aşırı bulabilirsiniz. Memur gözü ile bakarsanız haksız da sayılmazsınız; ancak onlar yargıçtır. Girmek için kapısında diz çöktüğümüz AB ülkelerinde; yargıçlara tüm bu güvencelerin tanınmış olduğu da bilinmeli. Bu güvencelere karşın yargı bağımsızlığının yozlaşmasını önlemek ve korumak için yargıç kimliğini geliştirecek ve koruyacak sorumluluk kurallarına da gereksinim olacaktır. Politik güç, ülkemizde, yargı bağımsızlığı ilkesi için gizil bir tehlike oluşturuyor. Bu nedenle 1980 Anayasası'nın Adalet Bakanlığı'na tanıdığı tüm yetkiler kaldırılmalıdır. Yargıda kadrolaşma politik gücün genetik yapısına işlemiştir. Yönetimde olup olmaması da önemli değildir. Ortamını bulduğu anda doğrudan ve dolaylı olarak girişimde bulunmaktan çekinmemektedir. Devlet'i düşünmek zorundadır. Bilgili ve erdemli yargıçlar olmadan ne yargı bağımsızlığı ne de yansızlığı güvence altında olur. Yargının bu temel sorununun çözümü, bilim yuvaları olan hukuk fakültelerinde öğretimin ve Türkiye Adalet Akademisi'nde yargıç eğitiminin yeniden gözden geçirilmesine bağlıdır. Yargıç etiğinin bilgi ve bilinci verilmeden denetlenmeden ve yaptırımlara bağlanmadan, yargıçlık toplum için gizil bir tehlike oluşturabilir. Özüne inmeden yalnız biçimsel bilgilerle yargıçlık yapılamaz. Bu bağlamda yüksek mahkemelerin, yargı kararlarını denetlerken “yargıçları araştırmaya, sorgulamaya yönlendirecek ve yargılamada etkinliklerini arttıracak bilirkişi egemenliğinden kurtaracak” doğal eğitim düzeni ve inancını da benimsemesi gerekir. SAYI AÇIKLANMAZ Yasa kurallarının da yargı bağımsızlığı ve yansızlığını olumsuz etkilemesi söz konusudur: Yargı kararlarında karşı oyların açıklanması, kararının sosyal ve hukuksal doğruluğu konusunda kuşku ve güvensizlik “EY MAHKEME!” Yargı kararları da eleştirilir. Ancak politik gücün yargıyı eleştirmesi bilimsel ve etik sınırları aşmamalı. TBMM Başkanı Sayın Arınç, politik kimliğini öne çıkararak yüksek mahkemeye “Ey Anayasa Mahkemesi” diye sokak ağzıyla seslenemez”; “ipin ucunu kaçırdılar”, “garabetli karar” eleştirisi devlet adamı kimliğiyle bağdaşmaz. Cumhuriyet döneminde böylesine devlet adamı kimliğini yitirmiş örnek bulamazsınız. AKP döneminde giderek yaygınlaşan bu nitelikteki söylemler ve eleştiriler yargının yansızlığı konusunda toplumun bir bölümünde olumsuz inançların oluşmasına neden olması kaçınılmazdır. Bundan öncelikle Devlet zarar görür: Devlet adamı, öncelikle yaratır ve yaratmaktadır. AB ülkelerinde, Alman Anayasa Mahkemesi ve İHAM'da, yargı kararlarında karşı oy yazılmadığı gibi kararın hangi çoğunlukla alındığı bile açıklanmaz; karşı düşüncelerin dışarıda açıklanması da yasaklanmıştır. Hiçbir ülkede bir yüksek mahkeme, aynı olayda bu gün verdiği kararı birkaç ay sonra “Ben yanılmışım” diye değiştirmez; değiştirirse güven yitirir. Bizde yasa, karar düzeltme kurumu ile bu yolu açarak yansızlığı tartışılır duruma getirmiştir. Yargının dışlanamaz bir unsuru olan avukatlık kurumu e n a z yargı organı kadar sorunludur. Bilgi, yetenek ve etik değerlerin oluşturduğu sorunlar, yargı bağımsızlığı için gizil bir tehlike oluşturuyor. Kuşkusuz, mesleğe gönül vermiş ve hak savunucusu kimliğini benimsemiş olanları dışlayamayız. Sorun, ayrı bir çalışmaya konu olacak kadar içerikli ve niteliklidir. Yargı bağımsızlığı ile ilgili tüm sorunlara çözüm üretilse bile, avukatlığın sorunları çözülmeden; çağdaş bir yargı düzeninin oluşmayacağı da bilinmelidir. Bilinmesi gereken bir gerçek de “bir kaç yasa değişikliğiyle kısa sürede aydınlığa çıkılmayacağı”dır. On ya da yirmi yıl Devlet düzeninde uzun süre değildir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle