22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A.M. Celal Şengör Araştırma çerçevesinde yaşları 1879 arasında değişen 3000'i aşkın kadın ikizler incelenmiş. Genel beğeniler beş gruba ayrılmış. Bunlar bol meyve ve sebze, alkol, kızarmış et ve patates, az yağlı veya yağsız et, balık ve kümes hayvanları. Sonuçlar, bu beslenme gruplarından birini beğenmenin %4148 arasında kalıtımlı ilgili olduğunu göstermekte. Bu 50.000 yıllık. İki kemikte de araştırmacılar mc1r geninde, modern insanda hiç görülmeyen bir değişim saptamışlar. Söz konusu gen, cilt ve saç pigmenti melaninin çeşitli biçimleri arasındaki dengeyi ayarlayan bir proteinin yapı planını taşımakta. Gende meydana gelen bir bozukluk sonucunda koyu eumelanin yerine kızılımsı ve açık feomelanin ağır basmakta. Bu da insanın kızıl saçlı, açık tenli ve çilli olmasına yol açıyor. Bilim insanlarının saptadıkları değişim de bu tür bozukluğa neden olmakta. Gen, hücre kültürlerine aşılandığında normal insan genindekine göre daha az etkin olduğu görülmüş. Düşük etkinlikli gen varyasyonları modern insanda da bilinmekte, ancak bunlar farklı değişimlere bağlı diye açıklıyor Hofreiter. Kitap masama konar konmaz hızla gözden geçirdim. Memnuniyetle gördüm ki Türkiye'de Türk bir hoca nezaretinde yapıl Türkiye'de Jeolojinin Durumu Geçen gün Türkiye Bilimler Akademisi 'Türkiye'de Üniversite Anlayışının Gelişimi (18611961)' başlıklı bir kitap yollamıştı bana. Bu kitap Akademimizin 18 Kasım 2006'da İstanbul'daki mahallinde yaptığı bir toplantıya sunulmuş tebliğler ve oradaki bazı tartışmaların genişletilmiş metinlerinden oluşuyor. Kitap masama konar konmaz hızla gözden geçirdim. Memnuniyetle gördüm ki Türkiye'de Türk bir hoca nezaretinde yapılmış ilk doktoralar jeoloji dalındadır. Bugün Türkiye'de jeolojinin durumuna bakıyorum: Yıllardır jeolojiyi perişan etmek için elinden geleni ardına koymayan hükümetlerin tüm icraatına mukabil bugün jeoloji Türkiye'nin dünyada en çok ses getiren bilimidir. Daha kırklı yıllardan itibaren Türk jeologlar dünaya önemli buluşlar hediye etmişler ve bunun dünyadan karşılığını da muhtelif ödüller, akademi üyelikleri, editörlükler vb takdirlerle görmüşlerdir. Geçenlerde Türkiye Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı sevgili dostum ve meslektaşım İsmet Cengiz bana Odadan iki koca paket kitap yolladı ve bunları incelememi istedi. Ben Jeoloji Mühendisleri Odası’nın üyesi değilim çünkü jeoloji mühendisi değilim; sadece jeoloğum. Jeoloji Mühendisliği kavramı zaten dünyada Doğu Bloku ve benzeri ülkeler dışında bilinmeyen garip bir kavram. Üye olmadığım halde gönderilen kitaplara çok memnun oldum ve İsmet'in istediği gibi her birine tek tek baktım. Aralarında çok beğendiklerimden o kadar beğenemediklerime kadar geniş bir tayf var. Ama bu dünyanın neresinden bana iki koca paket kitap yollansa çok değişmeyecek bir durum. Beni hayrete düşüren ise kitapların adedi, hangi konularda oldukları ve ne amaçla yazılmış oldukları. Kitapların yarısı TJMO'nun her yıl yaptığı bilimsel kurultaylara sunulan tebliğlerin özetlerini içeren kitaplar. Bundan çok değil, yirmiotuz yıl öncesinin cılız broşürleri gitmiş, yüzlerce sahifelik tuğla benzeri dev kitaplar gelmiş. Bu, verilen tebliğlerde olan artışı, yani Türk jeologlarının birbirlerine anlatmaları gereken artık ne kadar çok şeyleri olduğunu gösteriyor. Bu Türk jeologlarının dünyaya yaptıkları katkıya paraleldir. Geçenlerde Cumhuriyet Bilim Teknoloji’de İTÜ'nün aldığı önemli atıflar irdelenirken, bu atıfların en büyük kısmının yer bilimlerindeki yayınlara ait olduğu belirtilmişti. Pek çok üniversitede (tıp hariç) herhalde durum aynıdır, zira genç meslektaşlarımın dünyaya açılan yayınlarının ne kadar bol ve kaliteli olduğunu biliyorum. TJMO'nun yolladığı yayınlarda ikinci sırayı ders kitapları alıyor. Oda pek haklı olarak üniversitelerin genç jeologların yetişmesinde gerekli olan Türkçe kaynak yaratımında yetersiz kaldığını görerek endişelenmiş. İngilizceyi her jeolog bilmeli, ama bu onun kendi dilinde kaynak bulmasına ve kullanmasına engel teşkil etmemelidir. Türkiye'de herkesin İngilizce jeoloji okumasını beklememiz aptallık olur. Hem gençlerimize, hem de halkımıza kendi dilimizde ulaşmalıyız. Oda'nın yayımlattığı kitapların kalitesini burada çekiştirmek yersizdir, zira Oda böyle olumsuz eleştiri yapan bir meslektaşımıza dönüp 'Beğenmiyorsanız, lütfedin de bir kitap da siz hazırlayıverin' diyecektir. Kitaplar arasındaki üçüncü grup, ülkenin pratik sorunlarıyla ilgili. Maden arama projeleri hazırlayıp bunların raporlarını yazmaktan, güncel çevre sorunlarına kadar yayılan bir yelpazede, Oda yerbilimcilerin görüşlerine halkı nezdinde tercüman olmak amacıyla kitaplar yayımlamış, toplantılar yapmış. TÜBİTAK ve MTA gibi kurumlara doğrudan hükümet tarafından saldırıların yapıldığı, en iğrencinden kadrolaşmaların insanların çalışma şevkini yok ettiği bir ortamda Oda tam istim ileri doğru koşturmakta. Odanın da geçmişinde pek karanlık politik dönemler geçmiş, bunlar Türk jeolojisine büyük zararlar vermiştir. Oda üyeleri bu talihsiz olaylardan ders almışlar, artık enerjilerini Türk jeolojisini kalkındırmaya vermişlerdir. Toplumsal olgunlaşma böyle olur. İşleri bilim olanlar bunu hızlı yapabiliyorlar. Ortaçağ Avrupası örneğinde olduğu gibi yobazlar ise her türlü olgunlaşmayı baltalıyorlar. Bunun farkında olan Oda, tüm bilimsel faaliyetinin yanında yobazlığa karşı da savaş açmıştır. Dünyada kendine önemli yer edinmiş olan Türk jeolojisi bu savaşta da akıl ve bilim cephesinde çok önemli bir yer tutacaktır. ilişki özellikle de kahve ve sarmısakta çok kuvvetli. Bugüne kadar beslenme alışkanlığımızın eğitim ve sosyal çevre tarafından belirlendiği sanılıyordu, ama son araştırma genetik yapının daha etkili olduğunu gösterdi diyor araştırmayı yöneten bilim adamı Tim Spector. College Üniversitesi'nden Jane Wardle da bu ve buna benzer araştırma sonuçlarının, genlerin belli başlı yiyecek beğenilerinde orta derecede etkili olduğunu gösterdiğini söylüyor. Bu konuda tat genleri ya da belli başlı yiyeceklerde ödül olarak salgılanan kimyasallar rol oynuyor olabilir, diyor Wardle. Sonuçlar öte yandan annebabaların, çocuklarını belli yiyecekleri yemeleri için zorlamalarının da gereksiz olabileceğini göstermekte. YAZ SAATİ UYGULAMASI BİYOLOJİK SAATİ ALTÜST EDİYOR Biyolojik saat insanın davranış biçimlerini ve bedendeki süreçleri döngüler içinde çalıştırıyor. Bu genetik mekanizma ise çevreyle senkronize olmakta. Güneş ışığı en önemli zaman belirleyicisi. Yaz saati uygulaması, biyolojik saatin mevsimlere bağlı gece gündüz oynamalarına uyum sağlamasını engelliyor ve bu uyum sonbaharda çok daha sonraları düzeliyor.Bir saatlik bir farkın bile ne kadar büyük etkileri olduğunu hayretler içinde gördük diyor Alman bilim insanları Current Biology dergisinde. Yaz saati uygulamasının uzun vadede sanılandan çok daha büyük etkileri olabileceğini söylüyor uzmanlar. Biyolojik saatimiz, gün ışığı sayesinde çevrenin 24 saatlik ritmine uyum sağlamakta. Bu uyum son derece hassas ve havanın kararmasında çok önemli. Son araştırmada 55.000 kişinin anket yanıtları değerlendirilmiş. Ayrıca 50 kişinin, yaz ve kış saati uygulamalarından sonra sekiz hafta içindeki uyku ve etkinlik durumları da takip edilmiş. Sonuçlar, biyolojik saatin kış saati uygulamasına kolayca uyum sağladığını ancak yaz saati uygulamasında zorlandığını göstermekte.Yaz saati uygulamasının olumsuz etkileri özellikle de geceleri geç yatıp sabahları daha çok uyuyanlarda daha belirgin bir şekilde görülmekte. Tüm sosyal etkinlikler bir saat öncesine ayarlanmasına rağmen biyolojik saatleri normal zamanda kalıyor diyor uzmanlar. Sabahları erken kalkanlarda bile biyolojik saat, yaz saati uygulamasının başında yeni zamanlamaya hemen uyum sağlayamıyor. Nilgün Özbaşaran Dede KIZIL SAÇ GENETİK BOZUKLUĞUN SONUCU MU? İki Neandertal kemiğindeki kalıtım örneklerini inceleyen uluslararası bir araştırma ekibi, cilt ve saç renginden sorumlu gende karakteristik bir değişim saptadı. mc1r genindeki bozukluk, modern insanda kızıl veya çok açık saç ve cilt rengine neden olmakta. Leipzig CBT 1077/5 9 Kasım 2007 MaxPlanck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nden Michael Hofreiter yönetiminde çalışan ekip, Neandertal insanlarının %1'inden fazlasının kızıl saçlı olduğunu tahmin ediyor. Bu açıdan bakıldığında kızıl saçlıların sayısı o dönemde de bugünkü sıklıktaydı, diyor araştırmacılar. İncelenen kemiklerden birisi 43.000 yıllık ve İspanya'da bulunmuş. İtalya'da bulunan diğer kemik ise
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle