20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP Bilimin ve siyasetin beyefendisi Sayın İnönü'yü sadece bilimsel başarıları ile değerlendirmek ve genç kuşaklara örnek göstermek, sanırım ülkemizin yetiştirdiği bu çok yönlü ilginç insana haksızlık olur. Anılarını kendisine özgü üslubu ile anlatan usta bir yazar; siyaseti polemik değil bilgi ve güvenirlilik üstüne kuran, hizmet etmeyi popülist olmaya yeğleyen bir siyaset adamı; her türlü kültürel etkinliklerin destekleyicisi ve izleyicisi bir entelektüel; yüzünden hiç eksik olmayan tebessümü ile çevresine sevgi, saygı ile yaklaşan bulunmaz bir dosttur Erdal Hoca. Prof. Dr.Cengiz Yalçın CBT1077/20 9 Kasım 2007 evgili hocayı 195657 ders yılında, Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik bölümünde verdiği klasik mekanik derslerinde, bir öğrenci olarak tanıdım. 195060 arası deneyimsiz genç demokrasimizin, türbülanslar içinde bunaldığı, yolunu bulamadığı bir dönemdir. Siyasetin gericilikle koalisyona girdiği, cumhuriyet kazanımlarının erozyona uğratıldığı talihsiz bir on senedir; bu yıllar. Acaba bu sessiz mütevazı doçent ne düşünüyor diye merak etmişimdir. Fizik bölümünün birinci katındaki odasına bir problemi bahane edip girdiğimde siyasetten söz açınca, masasının altından çıkardığı sefertasını açarak, gel beraber yemek yiyelim diye cevap verdi. Şaşkınlıktan donakalmıştım. Israrları üzerine makarnasını kendisine bırakarak portakaBasında belli bir lını paylaşmıştım. Yönetiminde mastır kesim Erdal İnöçalışmalarımı yaparken dahi hoca, öğnü'nün rektörlük renciler ve asistanlarla siyaset konuşmamaya özen gösterirdi. O dönemde dönemini insafçok yadırgadığım, hocanın siyaset ile sızca eleştirmişbilimin karıştırılmamasına gösterdiği tir. Bir rektörden özen, daha sonraları fırtınalı geçen akademik yaşamımda bana yol gösteribeklenen, yönetci olmuştu. tiği üniversitenin Ülkeyi yönetenlerin hiç birisinde eğitim ve araştırErdal İnönü'nün ilkeli davranışı görülma kalitesini medi. Kendi ilgi alanlarında uluslararası normlarda hiçbir başarısı olmayan yükseltmektir. üçüncü sınıf akademisyenlerin siyaset ve bürokraside önemli görevlere atanmasının bedelini ülkemiz ileride ödeyecektir. Erdal İnönü'nün doktora yönetmeni Macar asıllı Nobel ödüllü ünlü fizikçi Wigner'i Türkiye'ye geldiğinde tanıdım. Lisans eğitimimi tamamlamış, bilimsel formasyonumda bazı taşlar yerine oturmaya başlamıştı. En azından Nobel ödülünün ne olduğunu kavramış, Wigner'in ne kadar değerli bir bilim adamı olduğunu Theory of nuclear chain reactors kitabını Erdal Hoca derslerde takip etmeye başlayınca anlamıştım. Seneler sonra TAEK Başkanlığı’na atandığımda Meclis’in arka bahçesinde Erdal İnönü'den aldığım Tranport teori derslerin çok yararını gördüm. Doktora çalışmalarımı tamamlayıp yurda döndüğümde Erdal İnönü'yü ODTÜ Fen Fakültesi dekanı olarak buldum. Asistan profesör olarak fizik bölümüne atandım. Yaşamımda bu dönem kadar keyif aldığım dönemler çok az olmuştur. Erdal İnönü dekan, Feza Gürsey teorik fizik bölüm başkanı, Cahit Arf matamatik bölümü başkanı, Bahattin Baysal kimya bölümü başkanı, Türkiye biliminin yüzde yetmiş beşi yürüyüş uzaklığında. Perşembe günleri seminerden sonra Feza Hoca’nın çevre sokaktaki evinde toplanır, tarih, arkeoloji, felsefe, sanat tartışırdık. Kendimi antikçağın akademiyalarında yaşayan bir zaman yolcusu zannederdim. Bura S larda kitaplarda bulamadığım pek çok şey öğrendim. Sanki Erdal Bey böyle bir atmosferi sürekli kılan bir güvence gibiydi. Her türlü problemi onun çözeceğine inanırdık. Süha Hanım’a (Feza Gürsey'in eşi ve bilim tarihi uzmanı) bir problem aktardığımızda, Erdal'a söyleyelim cümlesi hâlâ belleğimdedir. İNÖNÜ ZAMANINDA ODTÜ Basında belli bir kesim Erdal İnönü'nün rektörlük dönemini insafsızca eleştirmiştir. Bir rektörden beklenen, yönettiği üniversitenin eğitim ve araştırma kalitesini yükseltmektir. Araştırma kalitesi yüksek olmayan bir üniversitenin verdiği eğitim daima tartışma konusudur. Sayın İnönü'nün dekanlık ve rektörlük yaptığı dönemlerde ODTÜ yalnız Türkiye'nin değil Ortadoğu’nun en önemli araştırma merkezlerinden biri haline gelmiştir. İsrail’deki Weisman ileri araştırma enstitüsüne ABD veya AB’den veya Japonya'dan gelen misafir araştırmacıların çoğu, dönüşlerinde ODTÜ'ye uğrarlar ve seminerler verirlerdi. Bu dönemi yaşayan birisi olarak ODTÜ'de gerçek bir bilimsel atmosferin oluştuğuna şahidim. Nobel ödülü ünlü bilim adamları E. P. Wigner, GellMann, Abdus Salam, DNA molekülünü keşfeden Watson, Mössbauer, parite kırınımları nedeni ile Nobel alan ünlü fizikçi T. D. Lee, aklımda kalan isimlerdir. Diğer ünlü bilim adamları ise: Wienberg Geofry Chew (ODTÜ’de verdiği SMatrix dersleri kitap halinde Academic Press tarafından basılmıştır), Sugawara, Moris Jocob (Ünlü bir Fransız bilim adamı, ODTÜ'de iki dönem kaldı ve verdiği dersler kitap halinde Benjamin Press tarafından yayımlandı) G. Barton, Derick Sola Price (Science citation index kavramını bilime sokan kişi). Bromley (Yale Üniversitesi’nin fizik bölümü başkanı, daha sonraları ABD başkanına bilim danışmanı), manyetik rezenansçı Nirenberg. Bu dönemin dışında ülkemizde herhangi bir üniversitede veya araştırma merkezinde böylesine yoğun ve yüksek kalite bilimsel etkinliklere şahit olunmadı. SİYASETTE SORUN ÇÖZÜCÜ Erdal İnönü yalnız siyasi karşıtlarının değil askeri yönetimlerin’de haksızlıklarına uğradı. SODEP kurucu üyeliği, ülkemizin tanınmış önde gelen entelektüelleri ile birlikte, veto edildi. Daha sonraları da Milli Güvenlik Kurulu kararlarına uymadığı gerekçesi ile mahkemeye bile verildi. Bütün bu haksızlıklara, Erdal Hoca kendinden emin, ulu bir bilge tebessümü ile en anlamlı yanıtları verdi. Sayın İnönü, siyaseti kanımca, bilimsel bir obje olarak ele aldı. Yaşadığı dönemin siyasi problemlerini parti çıkarlarının üstünde tutarak çözmeye çalıştı. Onun için esas olan, belirlediği problemlerin çözülmesidir. Parti ve siyaset bu problemlerin çözümünde sadece bir araçtır. Siyaset bilimcisi olmasına rağmen, bu inceliği kavrayamayan ve particiliğin kişisel istençlerin ötesinde bir etkinlik olduğu gerçeğini kabullenemeyen genel sekreteri Sayın Baykal, Erdal İnönü'yü siyaseti tıkamakla suçlamıştı. Zaman, asıl tıkacın kim olduğunu gösterdi. Ne kadar yazıktır ki nezaketi, feylesof tavırları, uzak görüşlülüğü ile toplumsal yaşamımızda farklı bir ferakansta titreşen siyasetin bu beyefendisini, Türk siyasi hayatı içine sindiremedi. Bilimsel ve teknolojik bilgi üretme ve bunları katma değere dönüştürme yeteneği, ülkelerin ekonomik performanslarını etkileyen küresel çerçevede rekabet gücünü artıran bir strateji olarak ortaya çıkmıştır. Böyle bir stratejinin aktörleri üniversiteler ve araştırma kurumlarıdır. 1933 reformu, Osmanlı medreselerini üniversiteye dönüştürmüşken, günümüzde üniversitelerimizi medreseye dönüştürme süreci yaşanmaktadır. İnönü'yü, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurum’nun (TÜBİTAK) fikir babaları ve kurucuları arasında görürüz. Bilime yaptığı kalıcı katkılar nedeni TÜBİTAK Bilim Ödülü ve uluslararası bir değer olan Wigner ödülünü aldı. Özal döneminde siyasi nedenlerle değiştirilen TÜBİTAK yasasını başbakan yardımcılığı görevinde iken, tekrar değiştirerek bu değerli kuruma bilimsel özerklik kazandırdı. TÜBİTAK küreselleşen bilim pazarında ülkemizi temsil etmekle görevlendirilmiş bir kurumdur. Her türlü siyasi akımların üstünde tutulması gerekirken, siyaset anlaşılmaz bir nedenle bu kurumla oynamaktadır. Umarım hükümet bu yanlış yolda yürümeyi bırakarak bilimsel kurumların yönetimlerinde kalite anlayışını egemen kılar. Erdal İnönü senelerce TÜBİTAK içinde yüksek bilimsel kalite anlayışının yerleşebilmesi için gayret gösterenlerdendir. BİLİM TARİHÇİSİ Erdal Hoca’nın diğer bir uğraş alanı ise İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi baskısından kaçıp Türkiye'ye sığınan bilim adamlarının ülkemiz üniversitelerinin bilim anlayışına yaptıkları katkıların kalitatif değerlendirmesini yapmaktır. Erdal İnönü yönetiminde
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle