25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Fizik açısının da yer aldığı bu son ifadeler gözlenen sonuçlarla çok iyi uyum sağlıyor ve, böylece, Yerin bir eksen etrafında donmekte olduğunu açıkça gözler önüne seriyordu. Bu, benim kanımca, bir yandan insanoğlunun entelektüel çabalannın başarısının, diğer yandan da teorik bilimlerin gücünün çok parlak örneklerinden biridir. İlk öğrenenlere önemsizmiş gibi görünen atalet referans sistemi kavramının ne denli önemli olduğu bu olayla çok iyi anlaşıl" maktadır. ra t ile gösterilen ve zaman boyutunda olan bir parametre daha tanımlamışlardı. Bu parametre aynen bugün Lorentz'in adıyla anılan ve özel rölativite teorisinin temelini oluşturan formüllerde yer aldığı gibi bir konuma sahipti. Fakat Lorentz, o günlerde, bunun gerçek zaman olmadığını, sadece bir matematiksel tanım olduğunu düşünmüş ve bu inancını açık açık yazmıştı. Bu görüş hem olayın açıklanmasını ve kavranmasını güçleştiriyor hem de eter'e yeni özellikler yükleyerek fiziği karmaşık hale getiriyordu. Bu nedenle, Lorentz ve Poincare'nin çabaları, aslında çok şeyi ortaya çıkarmış gibi görünmelerine rağmen, fizik dünyasında büyük ilgi görmedi ve bugün yapıldığı gibi yorumlanamadı. İkinci tarbşma... Tartışılan ikinci konu, yani Dünya'nın Güneş etrafında dönüyor olup olmadığı konusu geçen yüzyılın başlarında, Foucault Sarkacı'ndan esinlenilmiş izlenimi veren bir biçimde yeniden ortaya atıldı: Yeryüzünde yapılacak olan gözlemlerle Dünya'nın evrendeki hareketi (mutlak hareketi) açığa çıkarılamaz mıydı? Foucault Sarkacı'ndaki ve çok sayıdaki diğer uygulamalardaki başarılarıyla herkesin hayranlığını çekmiş bulunan Newton Yasası, düzgün doğrusal hareketlerin açığa çıkarılabilmesine olanak tanımıyordu. Alternatif bir çare olarak akla hemen ışık olayı geldi. 0 günlerde, hemen hemen bütün bilim adamlarının benimse«miş oldukları bir kanıya göre, uzay eter adı verilen bir madde ile dolu idi. Bütün cisimler, örneğin yıldızlar ve Dünya bu eter'in içinde yüzüyordu. Işık da eterin titreşimlerinden ibaretti. Ses nasıl havanın titreşimleri şeklinde yayılıyorsa, ışık da eter'in titreşimleri şeklinde, belirli bir hızla yayılarak uzak yıldızlardan bize doğru geliyordu. Bu nedenle, Güneş'ten bize doğru gelen ışığın yeryüzünde yapılan deneylerle ölçülen hızı, eter içindeki kendi hızı ile Dünya'nın hızının bir bileşkesiydi. Bu hızı yeryüzünde farklı iki yönde ölçerek Dünya'nın eterdeki hareketine (mutlak hareket) ilişkin hızı, eğer sıfır değilse, hesaplayabilirdik. CESARET İŞ BAŞINDA Einstein'ın yaklaşımı, bugün Lorentz formülleri olarak bilinen temel formülleri Lorentz ve Poincare'nin çıkardıkları biçimde veriyor olmasına karşın, temelde, Lorentz ve Poincare'ninkinden çok farklı oldu. O, yüzyıllar hatta bin yıllar boyunca bilincimize yerleşmiş bulunan bazı kavramları temelden değiştirmemiz gerektiğini söyleyerek, kimsenin göze alamayacağı bir cesaretle işe koyuldu. Örneğin, O'na göre, zaman ve uzunluk herkes için aynı sayısal değere sahip mutlak kavramlar değildi. Daha da önemlisi, birbirine göre hareket halinde bulunan gözlemcilerin ölçtüğü geometrik koordinatlar, ancak zaman parametresi de göz önüne alınırsa birbirine dönüştürülebilirdi. Benzer durum, tersine, zamanın dönüşümü için de söz konusu idi. Yani, başka bir deyişle, fizik bakımından uzay dört boyutlu idi. Aynı şekilde, eter denen şey de gerçek değildi; ışık (ve elektromagnetik alan) boşlukta, hiç bir maddi desteğe ihtiyaç duymadan yayılabilirdi. Bu görüşlerle yola çıkan Einstein, ışığın hızının her gözlemciye aynı değerde gözükebilmesi için dört boyutlu uzayzaman koordinatlarının bir koordiant sisteminden diğerine (öncekine göre sabit bir hızla hareket edene) nasıl değişmesi gerektiğini araştırdı. Vardığı sonuçlar çok ilginçti. Çünkü, eterin basıncı ile boyutların kısalması varsayımıyla Lorentz ve Poincare'nin bulmuş olduğu formüllerin aynını bulmuştu. Fakat yorumları farklı idi. Örneğin, biraz önce sözünü etmiş olduğumuz t parametresi bir koordinat sisteminde, t parametresi de diğerinde gerçek zamanı göstermekteydi. Yeni Geometri: Uzayzamanın eğriliği problemi Einstein'i 19121915'e kadar meşgul etmişti. günlerden geriye ikiyüzelli yıl kadar önce, Nevvton'un parçacıklardan oluşan ışık teorisine bir alternative ışık teorisi (dalga teorisi) geliştirmek amacıyla Huygens tarafından düşünülmüş ve Maxwell, Faraday, Arago, Fresnel, Fourier, Ampere, Lorentz ve Poincare de dahil olmak üzere çok sayıda bilim adamlarınca benimsenmiş bulunan eter'in kaderiydi. Sonuç oldukça hazin oldu: Eter kavramı ikiyüzelli yıllık çalkantılı yaşamını tümden yitirip bilim tarihinin sayfaları arasına gömüldü. lan her güçlüğü yenmek için eter'e yeni bir nitelik atfetmek oldukça sık tekrarlanan ve eter'i hergün daha karmaşık hale sokan bir alışkanlıktı. Bu amaçla Lorentz ve Poincare'nin benimsediği yeni varsayıma göre, eter, içinde hareket eden cisimlerin üzerine basınç yapmakta ve, bunun sonucu olarak da, hareket yönündeki boyutların kısılmasına neden olmaktaydı. Bu kısalma öyledir ki; biraz önce sözü edilen deneye ilişkin teorik sonuçlar deneyle bulunanlarla uyuşum içinde olmaktadır. Lorentz ve Poincare'nin bu görüşle yapmış oldukları hesaplar, bugün Einstein'ın adıyla anılan ve özel rölativite teorisi adı altında toparlanan sonuçların önemli bir kısmını ortaya çıkarmıştı. Fakat çok geniş ve derin düşünme yeteneğine sahip bu bilim adamlan kendilerini Nevvton'un etkisinden ve eter kavramından kopartamadıkları, daha doğrusu kopartmayı akıllarına getiremedikleri için vardıklan bazı sonuçları bugün bizim yaptığımız gibi yorumlayamadılar. Örneğin, çıkardıkları formüllerde, zamanı gösteren t parametresinin yani sı ...Ve kaos Bu düşünceden hareket edenlerin bir kısmı, örneğin Lorentz ve Poincare, teorik hesaplar yaparak bir takım formüller ürettiler ve buldukları sonuçları onbeş yirmi yıl kadar önce Michelson (1881) ile Morley (1887)'iri çok hassas ölçmeler yaparak bulmuş oldukları deneysel sonuçlarla karşılaştırdılar. Bu karşılaştırma sözü edilen hızın bulunmasını sağlayacaktı ama sonuçlar hiç de umulanı vermedi. Işığın hızı, farklı yönlerde hareket etmekte olan gözlemcilere göre farklı değildi; hep aynı değerdeydi. Eter içindeki hareketlere ilişkin bu teorik ve deneysel sonuçların birbiriyle bağdaştırılması yeni bir problem olarak ortaya çıktı ve büyük bir kaosun başlangıcı oldu. Artık Yer'in mutlak hareketi unu tulmuş; ışığın eter içinde hareket eden değişik gözlemciler tarafından ölçülen hızının neden hep aynı olduğu problemi ortaya çıkmıştı. Tartışılan aslında ışık ve Yer değil, o Einstein devrede Teori ile deneyin uyuşmazlığının tartışıldığı o günlerde, yani 19041905 yıllannda, konuya çok ilgi gösterenlerin ve herkesin önünde tartışanların başında Lorentz (Amsterdam'da) ve Henri Poincare (Paris'de) yer alıyordu. Ortada görünmediği halde konuya aşırı ilgi duyanlardan biri de Albert Einstein (Zürich'de) idi. Lorentz ve Poincare, uyuşmazlığı ortadan kaldırmayı eter'e yeni bir nitelik yükleyerek başarmaya çalıştılar. Karşılaşı REFERANSSIZ MAKALE Einstein'ın bulduğu sonuçlar 1905 yılında Annalen der Physik dergisinin 17 sayısında yayınlandı. Makalesinin ilginc taraflarından biri hiç referans içermemes idi. Bu nedenle çok kimse O'nun Lorents ve Poincare'nin çalışmalarından, özelliklt de Poincare'nin İtalya'da yayınlanan Ren diconti del circolo matematico di Palermc dergisinde baskıda bulunan son makale sinden haberdar olduğunu, fakat bunlar dan söz etmemeyi tercih ettiğini düşündü 931/16 22 Ocak 2005
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle