Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
haber ZümrüttenAkişler Cep telefonu ile nakit çekmek A rtık yanınızda nakit para taşımanıza gerek kalmayacak. Cep telefonu ile ö'deme sistemleri, Japon iş dünyasında devrim yaratacak. Sistem şöyle işliyor: Kullanıcılar cep telefonlarını, bir kayıt cihazının yakınına getiriyor. Kayıt cihazı, telefonun içindeki Sony FeliCa akıllı kartı okumak için radyofrekans teknolojisinden yararlanıyor. Seyyar terminaller iizerinden ödeme yapma konusu uzun süredir gündemde olsa da, son günlere dek bu teknoloji, finans kurumlarının günlük işlem hızına ayak uyduramayacak kadar yavaştı. Yeni sistem bu açığı kapatıyor. Japonya'daki cep telefonu pazarınm yiizde 80'ini elinde tutan NTT DoCoMo ve KDDI, önümüzdeki yaz aylarında akıllı kartlarla ödeme yapabılecek cep telefonlarını piyasaya çıkartacaklar. Teknoloji, insanların göz açıp kapayıncaya kadar kesin rakamla 0.2 saniye fınansal işlemlerini yapmalarına olanak taıııyor. Bu gelişme özellikle iletişım sektörünün GS i ilgisini çekiyor. Halihazırda 25 şirket bu yeni olanaktan nasıl yararlanabileceklerini araştırıyor. Bu ayın sonunda All Nippon Ainvays, Narita Havaalanı'nda bu sistemi deneyecek. Bu sistem "checkin" kuyruklarındaki yığılmaları cep telefonu ile önleyecek. Tokyo Mitsubishi Bankası çok yakında müşterilerinin cep telefonu ile ATM'lerden para çekmesini sağlayacak. Tokyo'daki Şebeke ve Cüvenlik Araştırma Enstitüsü'ndcn Noriaki Amano, "Bu. cep telefonu teknolojisinde son yılların en önemli gelişmesi olacak" diyor. Newsweek, 23 Şubat 2004 Hürriyet Gazetesi 21 Şubat Cumartesi günü Ersin Kalkan imzasıyla manşetten bir haber verdi: Sabiha Gökçen Ermeni asıllıymış! Büyük bir ilgiyle haberi okudum. Bu kadar önemli bir kişiliğin yaşamının her cephesi tabii ki kamu oyunu ilgilendirir ve haber değeri taşır. Bu önemdeki bir haberin bu nedenle çok sağlam belgelere dayanması beklenir. Haberin her satırını okudum: Ne tek bir belge, ne de haberi kontrol edebilecek tek bir dayanak. Sabiha Gökçen'in ailesi bir sır değildir. Kendisi ailesini, ailesinin kökenini anlatır, ağabeyini tarih tanır, zira AtatOrk Sabiha'yı evlSt edinme iznini ondan almıştır. Ûstelik Sabiha Gökçen hakkında üç kıt'ada yapılan kapsamlı birbelgesel araştırması yeni bitirildiği halde, bu konuda bırakın belgeyi, en minik bir işarefe bile rastlanmamıştır. Hürriyefin manşetten verdiği haberin doğru olma olasılığı bu nedenle pek zayıf görünmektedir. Ha, doğru olursa ne olur?Hiç! Türkiye Cumhuriyetinde vatandaşlık anayasaldır ve her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı etnik kökeni ne olursa olsun devletinin ve milletinin gözunde aynı değere sahiptir. Rumeli kökenli Sabiha milletinin gözünde ne derece kutsalsa, Ermeni kökenli olabilecek bir Sabiha aynı derecede kutsal olur, Ancak, Sabiha'nın sözde ailesinin 1915 olaylarında katledildiği iması gazete haberinde yer almaktadır. Her toplumun içinde tarihten gelen yaralar vardır Uygar toplumlar bu yaralan tamamen yok etmek amacıyla tartışırlar ama kaşımazlar, Atatürk'ün mSnevi kızının Ermeni asıllı olduğu, bunu bizzat Sabiha Gökçen'in kendisinin bildiği ancak bunu sakladığı, sosyal biryarayı kaşıyan bir haberdir. Sabiha Ermeni asıllı olsaydı bunu niçin saklasındı ki? Nuri Conker kendisinin (ve dolayısıyla Atatürk'ün) ailesinin Arnavut asıllı olduğunu söylediği zaman kıyamet mi kopmuştu? Kaldı ki Sabiha hakkındaki haberi yayanlar, Sabiha 'nın sözde Ermeni kökenini kendisi hayattayken bidiklerini ve bunu "üzülebilir" kaygısıyla kendisine soramadıklarını söylemektedirler! Sabiha ölmüş olduğuna göre, bu iddiayı en kuvvetli belgelerle reddedebilecek kişi ortadan kalkmıştır. Bu denli önemli bir iddiayı sıfır belgeyle durup dururken ortaya atmak, ister istemez insanın aklına acaba iddianın niçin şimdi birdenbire ortaya atıldığı sorusunu getirmektedir. İnsanın aklına neler neler geliyor! TürkErmeni ilişkileri her gün daha iyiye gitmektedir. Acaba bunu torpillemek birilerinin işine mi gelmektedir? Atatürk'e saldırmak yaygın bir spor olmak üzeredir. Buna yeni cephane mi gerekmektedir? Bir sosyal bilimcimizin Sabiha'nın milliyetçilik ve militarizm sembolü ve kadının yeni Türkiye Cumhuriyeti cemiyetindeki yerinin (bu bilimcimize göre "olumsuz") bir modeli olarak Atatürk tarafından nasıl "kullanıldığını" konu edinen bir tebliğiyle bu haberin yakın tarihlere isabet etmesi de epey ilginçtir. Bu ve benzeri sorular sosyal bilimcilehn sorması gereken sorulardır ve benim konum değildir.' Beni ilgilendiren bu denli hassas bir konuyu önemli bir gazetenin hlçbir somut dayanağa başvurma gereği duymadan manşetten vermesidir. Hiçbir ciddi araştırmaya veya veriye dayanmayan salsata ürünü haberleri deprem konusunda da anlı şanlı gazetelerimizin ilk sahifelerinde, televizyon haberlerimizde okumadık mı, duymadık mı? Deprem gibi ulusal (ve bireysel) güvenliğimizi tehdit eden korkunç bir felSket hakkında oluşturulan bu tür haberler, kafalann karışmasına, vatandaşlarımızın huzurlarının kaçmasına, hattS belki de en önemli tedbir programlarının hayata geçirilememesine neden olmadı mı? Gazetecilik, dedikoduculuk değildir, sansasyonalistlik değildir, hele hele kışkırtıcılık hiç değildir. Gazetecilik vatandaşa doğru haber vermek, vatandaşın olaylar ve likirler hakkında bilgilendirilmiş bir şekilde eleştirel düşünebilmesine temel sağlayarak halk eğitimine katkıda bulunmaktır. Bilimin toplumdan giderek koptuğu günümüzde, sağlam veriye dayanarak haber vermek, akılcı eleştiriler temelinde yorumlar yapmak ve toplumun bilimsel düşünmesini temine çalışmak yalnız gazetecilik değil, bir vatandaşlık ve, daha da önemlisi, insanlık görevidir. Ülkemizde bilim ve teknolojinin amiral gemisi TÜBİTAK tarihinin en önemli buhranlarından birini yaşarken, bunu adeta es geçen bir gazetenin olumsuz heyecan potansiyeli olabilecek aslı astarı belirsiz bir haberi detaylı bir eleştirel süzgeçten geçirmeden manşetten vermesi beni rahatsız etmiştir. Sabiha Gökçen dedikodu malzemesi yapılamayacak kadar önemli bir kişiliktir. Daha önce birkaç kez vurguladığım gibi, idolleri olmayan toplumlar idol olabilecek çapta insan yetiştiremez. Bir toplumu zavallılığa mahkum etmenin en etkili yollarından biri idollerini asılsız iddia çamurlarıyla sıvamaktır. "Benden istenen portremı zamanında yetiştiremedığim ıçın, köşemde arşıvde bulunan knmtsız ve yakası açık resmim yayınlanmak mrunda kalındı Bunu değiştirirken, okuyucularımdan öffl dilerim' Sabiha Gökçen, depremler ve basında eleştirel habercilik Neden şimdi bu iddia? lorida, Fort Pierce'daki Harbor Branch Oşinografı Enstitüsü'nden deniz biyoloğu Amy \Vright, herkesin peşinde olduğu ancak bir türlü bulamadığı süngerin izini buldu. Bu süngerin kanser tedavisinde yarar sağlayan bir bileşim içerdiği düşünülüyor. VVright ve meslektaşları bu süngeri ilk kez 1984'te ele geçirdiler. Fare ve insan hücreleri uzerınde yapılan testlerde süngerin kanseri durdurduğu gdrüldü. Ancak bilim adamları, ileri deneyler yapabilmek için gereken miktarı bir daha bulamadılar. Bunun üzerine orijinal bulgulardan yola çıkan VVright. süngerin yetişme alanları konusunda bazı bilgilere erişti. Ve bu bilgilere dayanarak ilk denizaltı dalışını bu bölge üzerinde yoğunlaştırdı. Denizaltının robotik kolları süngerin yerini tespit ederek araştırmaların devamı için gereken miktarı toplayabildi. Süngerin 20 yıl boyunca bulunamamasının bir nedeni de, bilim adamlarının Karayipler'de "ölü bülge" olarak nıtelendirdikleri, görece olarak daha az canlının yaşadığı derinliklerde yaşamasıydı. VVright "Genellıkle arama çalışmalarımızı bu bölgede sürdürmeyiz, çünkü ne zaman burada arama yapsak kayda değer bir şeyle karşılaşmıyoruz" diyor. VVright'ın ekibı şimdı bu gri, kaya sertligindeki deniz yaratığından antikanser ilacı elde etmeye çalışıyor. Bu bileşimin balıkları düşmanlarına karşı koruduğu düşünülüyor. Süngerin dış yüzeyinde yaşayan sembiyotik mikropların bu bileşimi üretmiş olmaları da başka bir olasılık. Bugüne dek diğer sünger çeşitlerinde ve bakteride de iyileştirici bileşimler bulan VVright, "Rastlantısal olarak bu bileşimler bizim gibi memelilerde de yarar sağlıyor." diyor. Discover, Mart 2004 884/5 28 Şubat 2004 Sünger ile kanser tedavisi Fi Gazetecilik dedikoculuk mu?