Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Farmakoloji güncelTıp Sonuç olarak meyve ve sebze yetıştiricilerinin uretim tarzlarındaki ve insanların yeme alışkanlıklarındaki değişiklikler vücudumuza giren salisilat miktarında büyük duşüşlere yol açtı. İnsanlar sürekli olarak hastalık riskini artıran veya azaltan faktörlere maruz kalıyorlar. Salisilat, antienflamatuar, antioksidan ve apoptik etkiler yaratarak, hastalık riskini artıran faktörlerin zararlı etkilerini azaltıyor. 'ustafa Çetiner Kemik iliği nakli ve ülkemizde durum Kemik iliği Transplantasyonu (KİT) fikri hiç de yeni değildir. Bu düşüncenin doğuşu 19yüzyılın sonlarına dek uzanır. 0 dönemde kansızlığı olan hastalara kemik iliği veya dalak parçalarmın yedirildiği ya da kas içine enjekte edildiği bilinmektedir. KİT'in özellikle hematolojik kanserleri olan hastalarda gerçekçi ve ciddi bir tedavi haline gelmesinde ise Dr. E Donnel Thomas'ın imzası var. Dr. Thomas, ABD'nin en ünlü beyzol oyuncularından biri olan Fred Hutchinson'ın henüz 45 yaşında akciğer kanserinden ölümünden sonra kardeşinin katkıları ile kurulan Fred Hutchinson Cancer Centre'da, 100 hastaya KİTuyguladı ve bulgularını 1977yılında raporetti. £ Donnel Thomas, KİT konusundaki bu çalışmaları ile 1990yılında Nobel Bilim udülü ile onurlandırıldı. £ Donnel Thomas'ın bu önemli makalesinden sonrakı süreçte tüm dün' yada KİTya da yeni söylenişi ile "Hematopoietik kök hücre nakli" uygulamaları hızla arttı. Ikibinli yıllara gelindiğinde dünyada Allogeneik Hematopoietik Kök Hücre Nakli (başka bir kişiden genellikle kardeşlerden alınan iliğin hastaya nakli) sayısı yılda 15.000'eulaştı. Burakam, hastanın kendisinden alınıp yeniden kendisine verilerek yapılan yani Otolog Hematopoietik Kök Hücre Nakli için 30.000'dir. Allogeneik nakilden amaç, hasta ilik dokusunu yüksek doz kemoterapi ile ortadan kaldırmak, yerine sağlıklı kişiden alınan iliği koymaktır. Yeni ilik hücreleri hastada artakalan tümör dokusuna ua. saldırarak bir anlamda "immü: noierapi"yapmaktadır. .\.,........... Otolog Nakil ise norraal dozda tedaviye yanıt vermeyen tümör hücrelerinin ortadan kaldınlmasını sağlar. örneğin; standart bir tedaviye dirençli lenfoma ve benzeri bir çok kanser hastasında ilaçların kemik iliği hücrelerine zarar vermesi nedeniyle dozlarını artırmak mümkün değildir. Yüksek doz tedavi öncesi hastadan ilik toplayıp tedavi uygulamak ve tedavi sonrası bir anlamda ilaç etkisinden kaçırılan ilik dokusunu hastaya yeninden nakletmek mümkündür. Bu şekilde uygulanan kemik iliği nakli destekli yüksek doz kemoterapi (otolog hematopoetik kök hücre nakli) sayesinde hem kemik iliği hücreleri korunmakta, hem de tümörü ortadan kaldıracak yüksek doz tedavi uygulama şansıyaratılabilmektedir. , j M < . a ,,,,., ,,f ,. Bu seçkin tedavi biçimleri, çok uzuh ylfiafdan beri Olkemizde de uygu,, lanmaktadır. Avrupa'da kemik iliği nakli yapan merkezlerin oluşturduğu en bü, yük organizasyon olan "European Bone Marrow Transplantation Registry '" (EBMT)'nin 2003 listesinde Türkiye'den toplam 26 hematorapetik kök hücre ' nakli yapan merkezin ismi "üye" olarak yer almaktadır. "• Ülkemizde yapılan toplam allogeneik ve otolog hematopoetik kök hücre j nakli sayısı, 2003 yılı başında toplam 2821 idi (T Klin Hematol, 1;138:2003). *n Türkiye'de kemik iliği nakli yapan merkezler, Türk Hematoloji Derneği ve Kemik ; ', İliği Transplantasyon Alt Komitesi şemsiyesi altında uzun yıllardır son derece ş; verimli bir işbirliği halindedir. Bu işbirliği çok merkezli ulusal ve uluslararası ;" çalışma organizasyonları, sayıları hızla artan ulusal ve uluslararası yayınlar ile meyvelerini vermeye başladı. Söz konusu ulusal organizasyonlar, 2003 yılı EBMT kongresinin ülkemizde son derece başarı ile gerçekleştirilmesini sağla* dı. Izmir Çeşme'de 1718 Ocak tarihleri arasında gerçekleştirilen "Kan ve Kemik iliği Transplantasyon Kursu'na ilik nakli ile bir şekilde ilişkisi olan 188 doktor, hemşire ve yardımı sağlık çalışanı kursiyer olarak, 36 doktor ise eğitici olarak katıldı. Bu katılımcı ve eğitmen sayıları çok memnuniyet vericidir. Günümüzde üye sayısı 500'ü aşan Türk Hematoloji Derneğinin Başkanı Prof. Dr. Osman ilhan ve Kemik İliği Nakli Alt Komitesi Başkanı Prof. Dr. Günhan Gürman'ın kurs sırasında vurguladığı gibi transplantasyon ile uğraşan sağlık personeli tüm mesleki, sosyal ve ekonomik olumsuzluklara karşın çağdaş ve evrensel olabilme konusunda ülkemiz için iyi bir örnek oluşturmaktadır. Asmalı Konak dizisindeki Hodgkin hastasını kemik iliği nakli için ABD'ye göndererek, gerçek hastaların ülkemizdeki tedavilerini bırakıp hayaii bir Amerikalı doktorun peşine düşmelerine neden olan, kordon kanı bankacılığı ve ilik bankası kurulması konulannda yetersiz bilgilendirme ile çok başansız sınavlar veren medyamızın, bir takım "para kazanma" öncelikli odaklara alet olan bu popülist tavrı bırakmalı, aydınlatma ve doğru yönlendirmeyi kaygı edincetiner.m@superonline.com Vitamin olarak salisilat Salisilat vitaminlerle aynı kefeye konulabilir mi? Halihazırda vitaminleri neyin oluşturduğu konusunda genel bir tanım söz konusu olmadığı halde salisilat minimum kriterleri yerine getiriyor. Birincisi yiyeceklerin içinde bulunuyor. İkincisi pek çok vitamin gibi salisilat sentez yoluya vücutta oluşamıyor. Üçüncüsü, yaşamın devamı için az miktarda da olsa gerekli. Bu son kriter biraz tartışmalı, çünkü salisilat eksikliği vücutta akut bozukluklara yol açmıyor C vitamini eksikliğinin iskorbüt hastalığına yol açması gibi. Bunun yerine salisilat eksikliğinde sorunlar zaman içinde ortaya çıkıyor. Eğer salisilat yetersizliğinin kanser, kalp krizı, ınme, Alzheimer hastahğı ve ileri yaşlarda ortaya çıkan diğer hastalıklara yakalanma riskini artırdığını düşünüyorsak, bu bileşimin ne denli gerekli olduğunu da kabul eünemez gerekir. Aspirinin vitaminlerle aynı kategoriye girmeyeceğini savtınanlar ise vitaminlerin, aspirinden farklı olarak, enzim "kofaktörleri" olduğunu öne sürer. Başka bir deyişle, vitaminler hücrelerdeki bazı biyokimyasal reaksiyonların oluşmasına yardım eder. Sözgelimi C vitamini kolajen üretimini hızlandırır. Ancak E vitamini kofaktör olmadığı halde vitamin sınıfına dahil edilır, çünkü antioksıdan olarak hücre sağlığını korur. Ikinakil b i ciddi hastalıklarda etkili olduğu bliniyor. Aspirinin bütün bu yararlarının nedeni, salisilatın diyetimizin doğal bir bileşimi olmasından mı kaynaklanıyor? Pek çok bitki türü savunma mekanizması olarak salisilat üretir. Salisilat bitkilerde hasarlı ve hastalıklı hücrelerin intihar etmesini (apoptosis etkısi) sağlıyor. Dolayısıyla yüksek dozlarda salisilat içeren sebze ve meyvelerin hasara ve hastalıklara daha dirençli oldukları düşünülüyor. Çok sayıda bilimsel araştırma bol miktarda sebze ve meyve yiyen insanların kansere ve kalp hastalıklarına daha az yakalandıklarını gösteriyor. Bütün bu özelliklerın altında salisilat mı yatıyor? Üç yıl önce İngiltere, Gallovvay Royal Infırmary'den John Paterson tarafından yürütülen bir araştırmada, vejeteryen Budist rahiplerin kanında salisilat düzeyinin, vejeteryen olmayanlara göre daha yüksek olduğu görüldü. Bu arada vejeteryen gruptakı salisilat düzeyi ile gunlük düşük dozda aspirin kullananların kanındaki salisilat düzeyi aynıydı. Olkemizdeyapılıyor ., ..;,,^H^ :ii 'V^r",,' . Sentetik salisilat Pek çok vitamin diyeti tamamlayan unsurlar olarak ele alınır. Çünkü bunlar vücutta üretilmez. Ancak bu kriter de A ve D vitamini için geçerli değildır. A vitamini dıyetin içindeki karotenoıd denilen bir bileşim yardımıyla vücutta üretilirken, D vitamini güneşe maruz kalan cilt hücreleri tarafından üretilir. Bu noktadan hareketle, salisilat, A ve D vitamini ile karşılaştırıldığında vitamin niteliği taşımayı daha fazla hak edıyor. Şu ana kadar S vitamini olarak herhangı bir vitamin tanımlanmadığı için salisilat S vitamini olarak anılabilir. Adı ne olursa olsun, bilim adamları salisilatın çok önemli bir mikrobesin maddesi olduğu konusunda birleşiyor. Batılıların salisilat açısından yetersiz beslenmesi sorununa çözüm olarak bazı müdahaleler ileri sürülüyor. İnsanların yaşam tarzlarında koklu değişikliklere yönelmesi, içme suyunun içine sentetik salisilat katılması, yiyecek üretiminde farklı yöntemlerin uygulanması, insanların düşük dozda aspırın kullanması için teşvik edilmesi bu müdahalelerden bazıları. Derleyen: Reyhan Oksay New Stientist, 7 Şubat 2004 884/11 28 Şubat 2004 Sebzemeyve Ne yazık ki Batı'da pek çok insan yeterince sebze ve meyve tüketmiyor. Gallerdeki Caerphilly kasabasında 2.000 yaşlı erkek üzerinde yürütülen bir çalışmada, deneklerin yalnızca yüzde 8'nin günde önerilen 5 porsiyon sebze ve meyveyi yediğı görüldü. Deneklerin üçte bıri günde bir porsiyon sebze ve meyve yiyordu. İşleri daha da içinden çıkılmaz hale getiren bir diğer gelişme de, meyve vc sebzelerin içindeki salisilat oranlarının eskisine göre daha düşük olması. Tarih boyunca insanlar sebze ve meyvelerini genellikle kendi bahçelerinde yetiştirıyor veya yerel pazarlardan temın ediyorlardı. Hastalıklar, zararlı böcekler ve fıziksel hasarlar yaygın olduğu için sebze ve meyvelerin salisilat içeriği de büyük bir olasılıkla daha yüksekti. Oysa şimdi, meyve sebze yetiştiricileri böcek savarlar ve diğer kimyasal maddeler yardımı ile kusursuz ürün elde etmeye çalışıyor. Bunun sonucunda bitkilerin kendi kendilerini savunmaya gereksinimleri kalmadığı ıçin salisilat üretimini kısar 5000ye