02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bİ YOLO J İ Binlerce canlı keşfedilmeyi bekliy Her yıl binlerce yeni tür canlı sınıflandırılıp isimlendiriliyor, ancak bütün canlıları kucaklamak pek mümkün olamıyor.. Tanımlanan canlı türlerinln sayısından da emin değiliz: Tahminler 1 ile 1,8 milyon arasında değişiyor.. Çeviri: Gülşat Aygen eryüzünde kaç çeşit yaşam sürmekte? Doğa tarihi müzelerinin, botanik bahçelerinin dışında görev yapan, yaşayan insanların çoğu bu denli temel nitelikli bir sorunun henüz yanıtlanmamış olmasına çok şaşırıyorlar. Birkaç yüzyıl boyunca, her yıl sınıflandırmacılar (taxonomist) binlerce yeni tür canlıyı tanımlayıp isimlendirdiler, ama hâla gerçek sayının çok gerisindeler. Hiç kimsenin gerçek sayıyı neden bilmediği sorusu yaşamın çeşitliliğinin boyutlan kadar ilginç. Pek az biyolog bu soruyu sormayı ya da yanıtlamayı göze aldı. Göze alanlar da yanıtlanamaz bir soru olarak nitelediler bunu. Sınıflandırmacıların yeterince desteklenmemesi de bu tür soruların yanıtlanmasına yönelik çalışmalar için önemli bir engel oluşturmakta. Aslında yeryüzünde kaç tür bitkinin ve hayvanın yaşadığını bilmek son derece önemli. Her gün insanoğlunun dünyadaki canlıla Y ra ne denli zarar verdiği düşünülecek olursa, varlığı tehdıt altında olan türlerin saptanabilmesi için bu sayının bilinmesi zorunludur. Amerikalı biyolog E. O. VVilson'a göre yağmur ormanlarının yok olmasına bağlı canlı türü kaybı her yıl yüzde 0.20.3 oranındadır. Bazı türlerin yok olduğu kesin; oysa kaç tanesinin yok olduğunu bilmenin çok büyük yararı olur. Kaç tür canlının yaşadığını öğrenmenin bir başka nedeni de sınıflandırmacıların çabalarını değerlendirmek, biyologlara, yerküre hakkındaki bilgilerinin sınırlılığını göstermektir. Biyolojik süreç ve örüntülere ilişkin bilgimizin büyük bir kısmı sınırlı sayıdaki canlı türünden elde edilmiştir. Hem gelecekteki araştırmalar hem de müzelerin gereksindiği kaynaklar açısından toplam canlı türü sayısının bilinmesinde fayda vardır. Yakın gelecekte, var olan bütün canlı türlerini sayabilmemiz olası mıdır? Olasıysa bütün bu türlerin örneklerini nereye koyabiliriz? Bu soruyu yanıtlama dürtüsünün üçüncüsü, yanıtın kendisidir. Hükümetler astronomiye ve uzayın keşfıne milyarca dolar yatırırken hepimizin yaşamının bağlı olduğu yerküreyle ilgilenmemelerinin altındaki neden de budur. Kaç canlı türünün bulunduğunu öğrenmek kendi içınde bir sondur. Asıl fark da şudur: Güneş sistemi daha yüzlerce yıl, orada bilim adamlarının incelemesi için var olacaktır, oysa yaşamın büyük bir kısmını araştırmaya zaman kalmayacak. 17. yüzyılda yaşayan doğa tarihçileri farklı hayvan ve bitkı türlerini isimlemenin gerekliliğinı fark etmişlerdı. isveç'te Linnaeus, evrensel dil sayılan Latince'yi kullanarak ikiterimli sistemi oluşturdu. Linnaeus'un türleri tanımlayıp sınıflandırmaya başlamasından bugüne 230 yıl geçti. Pennsylvania'daki Gettysburg Koleji'nden Robert Barnes bu süre içinde 1.5 milyon 'üst' organizma türü tanımladığımızı belirtiyor. Bu 1.5 milyon içinde, farklı bir sknıflandırmaya tabi tuttuğumuz ve hakkında çok az şey bildiğimiz bakterl, virüs çeşitleri bulunmuyor. Tanımlanabilen organizmaların çoğu karada yaşıyor. Bilinen canlı türlerinin yalnızca yüzde 20'si denizde yaşıyor. Tanımlanan canlı türlerinin sayısından bile emin değiliz: 1 ile 1.8 milyon arasında değişmekte tahminler. Bazı türlerin birden çok adı var. Bazen de sınıflandırmacılar, çok farklı görünen iki canlının aslın da aynı türe ait olduğunu bilemeyebiliyor. Bazen de tersine, aralarında belli belirsiz farklar bulunan, bu nedenle ayrı türler sayılması gereken canlı türleri aynı sınıf içinde isimlendirilebiliyor. Bu sorunlar en çok böcekleri sınıflandmrken ortaya çıkıyor, çünkü çeşıtlenme biçimleri hakkında çok az şey biliyoruz. Böcekler arasında en çok türe sahip olanlar 'kınkanatlılar'dır. Bugüne kadar tanımlanmış olan her dört türden biri kınkanatlıdır. Oysa omurgalılar, bilinen bütün türlerin yalnızca yüzde 2'sini oluştururlar. Gene de her yıl yeni birkaç memeli ya da kuş türü saptanabiliyor. Ortalama olarak yılda 15 memeli, üç kuş türü listeye katılıyor. Memeliler ve kuşlar hakkında her yıl yazılan rapor ve araştırmaların miktarı ise böceklere ilişkin olandan çok daha fazla elbette. Tropik ormanlarda ve deniz tabanında yapılacak araştırmalar yeryüzündeki toplam canlı tür çeşitlerini saptamaya büyük katkılarda bulunacaktır. Bu yörelerdeki canlılara ilişkin bilgimiz çok az. Barındırdıkları pek çok tür az sayıda bulunduğu için örnekleme için yeterli örnek toplamak da çok uzun zaman almakta. Bu türden uzun dönemli çalışmalara ise yeterli mali kaynak bulmak başlı başına bir sorun oluşturmakta. Yeni türlerin çoğu böcekleri oluşturuyor. Tropikal bölgeler söz konusu olduğunda, saptanan yeni türlerin çoğunluğunu böcekler oluşturmakta. Türlerinin çeşitliliği böceklere ve öbür eklembacaklılara biyotik son keşif alanı' sanını kazandırdı. Bazı deniz biyologları, denizin dibindeki tortularda tanımlanmamış binlerce tür bulunduğunu belirterek bu saptamaya karşı çıkabilirler. Nigel Stork ve Ooğa Tarihi Müzesi'ndeki arkadaşları tropikal ormanlardan, binlerce yeni tür içeren yeni örnekler topladılar. Sulawesi'den alınan böylesi bir örnekte, küçük bir kınkanatlı ailesinden 65 tür saptandı. Bu 65 türden yalnızca üçü tanımlanabildi. Deniz tabanından ise başlıca deniz türlerine müteyazı denebilecek sayıda yeni tür eklenebilir. Barnes'a göre yerküre çapında, türlere en büyük katkı karalarda yaşayan eklembacaklılardan gelebilir. Bu grubun neden bu kadar egemen olduğu, kınkanatlılar gibi alt grupların neden hayatta kalmakta bu kadar başarılı oldukları sorularının yanıtları henüz bilinmiyor. Tropik ormanlardaki böcek çeşitlerini saptamak için yeni teknikler gelistirildi. Bu teknıklerden biri de ilaçlanan bir ağaçtan dökülen böceklerin ağacın altına yerleştirilmiş kaplarda toplanması. Alınan örnekler tamamen biçimsel farklılık temelinde 'türlere' ayrılmakta. Bu türlerin çoğu bir, en fazla birkaç bireyle temsil edilmekte. Üstelik biyolojileri konusunda ya çok az şey ya da hiçbir şey bilinme mekte. Pek çok gruptan canlının biyolojileri yalnızca birkaç türden örnekleriyle belirlenmekte. Yalnızca biçimsel özelliklerine göre ayırarak, gerçekte var olandan çok tür sayısı ortaya çıkarıyor olabiliriz. Aynı türü defalarca isimlendiriyor ya da pek çcğunu bir tek tür altında grupluyor da olabiliriz. Biçimsel görünüme dayanarak yapılan tanımlanma biyolojik türleri tanımlamak için gerekli nitelikleri taşımaz. Bu nlteliklerin en önemlisi de başka türlerle çiftleşip türeyemez olmasıdır. Bu iki özelliğe (biçimsel ve üremeye ilişkin) dayalı tanımların çakışması farklı canlılara göre değişir. Biçimsel özellik kınkanatlıları tanımlamaya, öbürü ise parazit yabanarılarını tanımlamaya yetebilir. Bazı biyologlar kınkanat* lılarla yabanarılarının sayılarını toplayarak bilmediğimiz türlerin sayısı hakkında bir tahmin yürütmeye çalışırlar, oysa bu, elmalarla armutların sayısını toplayıp, muzların sayısını bulmaya çalışmak kadar anlamsızdır. YBnl türler, dumanla boğuluyor: Haşere ilacının dumanı, tropık ağaçlarda yaşayan isimsiz böceklerl öldürüyor. Bütün bu sorunlar bir yana, bütün türlerin sayısı hakkında ne biliyoruz? Yakın zamana kadar yapılan tahminlere göre yeryüzünde 35 milyon tür canlı yaşamak 12
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle