Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 24 EYLÜL 2010 CUMA
6 HABERLER
AÇI
MÜMTAZ SOYSAL
Ayak Sesi
KUŞKU verici bazı sesler duyulmaya başlandı.
Bu tür seslerin çıktığı olaylardaki ortak nitelik,
hepsinin küçük çapta birer halk ayaklanması
sayılması, bununla birlikte sadece yıkıp kırmaktan,
itip kakmaktan, hakaret edip adam dövmekten
ibaret şiddet hareketleri olarak kalması, tam
anlamıyla mahalle baskısı bile olmayıp olsa olsa
sokak tepkisi sayılabilecek bir nitelik taşıması.
Ama hep bir resim sergisi gibi iyi, güzel, uygar,
çağdaş sayılabilecek etkinliklere karşı. Kuşku
verici olan da bu zaten.
Beyoğlu’nun hemen aşağısında bir Tophane
sokağındaki sanat galerisinin resim sergisi
açmasını kaldırımda bir-iki kadeh içkiyle kutlamak,
niçin böyle bir saldırıyı hak etmiş olsun ki? Yenilik
düşmanlığı mı? Gericiliğin husumeti mi?
Alışılmamışın dışlanması, süpürülüp atılması mı?
Yoksa, bastırılmış, gizli kalmış bir vahşetin
dışavurması, cilalanmış bir hödüklüğün yeniden
sırıtması, birikmiş hınçların, yerel kızgınlıkların,
öfkelerin patlaması mı? Yoksa yoksa, değişik bir
faşizmin ayak sesi mi?
Tophane’deki olayın, bütün bunlardan farklı
olarak, kentin başka ucundan gelmiş bir
zümrenin yerel zümreyi yok sayması gibi çok basit
bir nedeni de olabilir. Ne var ki, görüntüsü, ister
istemez, 1930’ların ortalarına doğru Alman
kentlerinde Nazi gençliğinin dükkân yıkmalarını,
kitap yakmalarını, caddelerde Yahudi dövmelerini
düşündürüyor insana: Değiştirilmek istenen
sistemin sorumlusu sayılanları mimleyen, onları
hırpalayarak Versailles Antlaşması’nın hıncını
çıkaran, “nasyonal sosyalist” ahlakın ve siyasal
inançların semt bekçileriymişçesine meydanlara
dehşet saçan bir şiddet.
Ama, herhangi bir şiddet olayının gerçek siyasal
niteliği devletin, daha doğrusu devleti yöneten
iktidarın o olay karşısında takındığı tutumla
anlaşılır.
Tophane olayına yol açan neden ne olursa
olsun, ister sokakta içki içilmesine karşı tepkiden,
ister eski semt sakinleriyle yeni gelenler arasındaki
uyuşmazlıktan söz edilsin, resmi makamların olaya
bakış tarzı önemlidir. “Canım, onlar da herkesin
gözü önünde içki içme densizliğini yapmasalardı”
gibi bir yaklaşım, yarı-suçlayıcı bir nitelik
taşıyacağı için, olayı Nazi baskınlarının örneğine
hayli yaklaştırmış olur: Yanlış bir eylemi yaptıran
olmak ile özürler bulup yapanları cezalandırmadan
kalmak arasında pek fark yoktur.
Türkiye açısından büyük tehlike, otoriterliğe
teşne bir iktidarın aynı zamanda laikliğe kötü
gözle bakmasıdır. İşte asıl o zaman Tophane olayı
gibi bir olay gerçekten dinci faşizmin ayak sesi
sayılmalıdır.
mumtazsoysal@gmail.com
YÖK’ün araştõrmadan denklik belgesi verdiğini ileri süren TMMOB, 30 kişinin sahte belgeyle üye olduğunu açõkladõ
Sahte diplomaya denklik
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - YÖK
Başbakan Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan,
ÖSYM Başkanlõğõ’na getirdiği Ali Demir’in
tekstil mühendisi olmasõna yönelik eleştirilere
“Kendisi mühendis, yetmez mi mühendislik
formasyonu” yanõtõnõ verdi. Sõnav takvimini
en kõsa sürede oluşturarak uygulayacaklarõnõ
belirten Demir ise sõnav sistemiyle ilgili bir de-
neyimi olup olmadõğõnõn sorulmasõ üzerine,
“Bir öğretim üyesinin sınav nedir, merkezi
sınav nedir, bütün bunlar hak-
kında bilgisi vardır, zaten üni-
versite camiasının içerisinde-
yiz, sınav işlemlerini biliyoruz”
dedi.
YÖK Genel Kurulu, dün Öz-
can başkanlõğõnda toplandõ. Top-
lantõya, ÖSYM Başkanlõğõ’na ge-
tirilen Ali Demir de katõldõ. Öz-
can, toplantõ arasõnda Demir ile
öğle yemeğinde bir araya geldi.
Özcan, bir gazetecinin
“ÖSYM Başkanı’nı nasıl seçti-
ğiniz tartışılıyor. Matematik ve
bilgisayar konusunda uzman
kişiler demiştiniz, ama kendisi
tekstil mühendisi” demesi üzeri-
ne, “Kendisi mühendis, yetmez
mi mühendislik formasyonu”
yanõtõnõ verdi. KPSS ile ilgili soruşturmanõn ne
zaman biteceğinin sorulmasõ üzerine Özcan,
“Bilmiyoruz, iki rapor daha gelecek” dedi.
Demir ise yaptõğõ açõklamada birinci önceli-
ğinin sõnav takviminin oluşturulmasõ ve uygu-
lanmasõ olduğunu belirterek “Ben geçmişe
bakma taraftarı değilim. Geçmiş şu anda so-
ruşturma konusu olmuş durumda. Onunla
ilgilenmeyip geleceği planlamaya daha çok
önem veriyorum, çünkü yapılması gereken
işler var. Geçmişe vakit ayırırsak geleceği
sağlıklı bir şekilde kurgulayamayız” diye
konuştu.
HİLAL KÖSE
DİSK Başkanõ Kemal Türkler’i öldürdü-
ğü iddiasõyla yargõlanan, sanõk Ünal Osma-
nağaoğlu, “Ben 12 Eylül mağ-
duruyum. Masumum” dedi.
Sendikacõ Kemal Türkler’in
22 Temmuz 1980’de öldürül-
mesine ilişkin davaya devam
edildi. Oturumda, Mahkeme
Başkanõ Ali Asker Kazak’õn
davadan çekilmek istediği an-
cak bu talebinin Bakõrköy 3.
Ağõr Ceza Mahkemesi’nce red-
dedildiği ortaya çõktõ. Osma-
nağaoğlu hakkõnda üç kez beraat kararõ veren
yargõç Kazak, çekilme talebinde “Bozma
kararına katılmam mümkün değildir. Ya-
sa gereği, duruşmaya çıktığımda bozmaya
uymak zorunda kalacağım. 35 yıl yargıç-
lık görevimde inanmadığım hiçbir kararın
altına imza atmadım. Bozmaya uyarsam
içimdeki adalet duygusunun öleceğine,
şahsıma ve mesleki kariyerime saygımı
yitireceğime inanıyorum” dedi. Talebi red-
deden Bakõrköy 3. Ağõr Ceza Mahkemesi de
CMK’nin 30/1. maddesi uyarõnca çekilme şart-
larõnõn oluşmadõğõnõ belirtti.
Yargõtay’õn hakkõnda verilen beraat kararõnõ
bozmasõna ilişkin diyeceği sorulan Osmana-
ğaoğlu, kararõnõn ideolojik olduğunu iddia et-
ti. Türkler’in kõzõ Nilgün Soydan’õn 19 yõl son-
ra ifade vererek kendisini teşhis etmesini eleş-
tiren Osmanağaoğlu, Soydan’a “yalancı” ve
“müfteri” dedi. Müdahil avukatlarõna dönerek,
“Siz davayı takip etmiştiniz. Nilgün Soydan’a
ifade verdirtmediniz. 19 yıl niye sustu” diye
soran sanõk, “Ben 12 Eylül’ü hazırlayacak
kapasite ve istekte olmadığım gibi bizzat 12
Eylül mağduruyum” dedi.
MAHKEME BAŞKANININ ÇEKİLME İSTEĞİNE RET
SİBEL BAHÇETEPE
Manisa’nõn Selendi ilçesine bağlõ Çampõnar
köyünde çobanlõk yaparken hazõrlandõğõ Li-
sans Yerleştirme Sõnavõ (LYS)
Türkçe Matematik (TM) puan tü-
ründe 211. sõrada yer alarak Bo-
ğaziçi Üniversitesi İşletme Bö-
lümü’nü kazanan Halil Eroğ-
lu’nun (23) tüm eğitim masraf-
larõnõ Şişli Belediyesi Başkanõ
Mustafa Sarıgül üstlendi. Mad-
di imkânsõzlõklar nedeniyle oku-
yamayan, ortaokulu ve liseyi
açõk öğretimden bitiren Eroğlu, başarõnõn
sõrrõnõn “Önce hayal etmek ve istemek” ol-
duğunu söyledi. Türkiye’deki eğitim siste-
minin ezberci bir sistem olduğunu belirten
Eroğlu, “Sınava hazırlanırken saatlerce
ders çalışmadım, yalnız düzenli çalıştım, öğ-
renmeyi istedim” dedi.
Çampõnar köyünde hayvancõlõk ve çiftçilik ya-
pan Cennet ve Ali Hikmet Eroğlu çiftinin 4
çocuğundan biri olan Eroğlu, ilkokuldan son-
ra ailesine destek olabilmek için babasõ ile bir-
likte çalõşmaya başladõ. İçindeki okuma isteği
hiç sönmeyen Eroğlu, çobanlõk yaptõ, tarlada ça-
lõştõ. Ağabeyinin desteği ile babasõndan gizli-
ce yazõldõğõ açõköğretim ortaokulu ile lisesini
bitiren Eroğlu, askerliğini yaptõktan sonra üni-
versite sõnavõna girme kararõnõ aldõ.
Çalõşõrken bir yandan üniversitenin hayalini
kuran Eroğlu, “Askerlik görevinden sonra yi-
ne köyde koyun çobanlığına başlamıştım. Ko-
yunları otlatmak için sabah erken saatlerde
dağlara çıktığımda, bir taraftan hayvanla-
rı otlattım bir taraftan da üniversite sınav-
larına hazırlandım” dedi.
ŞİŞLİ BELEDİYE BAŞKANI SARIGÜL’DEN BURS
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com
“Nedir bu kaypaklık? Nedir bu ikiyüzlülük? Nedir bu
korkaklık” diye sormuşsun Bekir Abi!..
Yanıtı sende aslında bu çaresiz soruların... Düzenin
adamı olsaydın da, bu sorular kelepçeye direnen o
dudaklarından keşke dökülmeseydi!..
Sen de boyun eğseydin faşizmin pas tutmuş
kerpetenine!.. Sen de bileğini sağlam bir kazığa
bağlasaydın!..
Sokmasaydın keşke o alaycı kalemini takıyyenin balçığa
saplanmış tekerine...
Yazmasaydın göbeğini kaşıyanı, ampul kafasıyla
aydınım diye dolaşanların içine düştüğü rezilliği!..
Köy köy dolaşacağına tezgâhını kursaydın bir
yere, keyfine baksaydın!..
Otursaydın her gün sosyete kafelerinde, dergi
karıştırsaydın... Dolaşıp dursaydın marjinal
barlarda, viski kadehleriyle oynasaydın!..
Ne uğraşırsın laiklikle, cumhuriyetle
Atatürkçülükle...
Donkişot olacağına Bekir Abi, tetikçilik
modasına uysaydın!..
Şöyle entel dantel yazılar yazsaydın ahval ve şeraiti
görmeden!..
Cunda’da, Kazdağları’nda ya da Harran’da
dolaşsaydın; çiçekle böcekle süsleseydin köşeni, aşk
meşk şiirlerine, ağdalı satırlara boğsaydın memleket
sorunlarını!..
Sıcak suya tirit ahkâm kesseydin de, sallayıp başını
alsaydın maaşını!..
Cakalı arabalarda, mühim adamlar gibi gezseydin deniz
kenarlarında... Halk adamı olmasaydın Bekir Abi, düzene
uysaydın!..
Dokunmasaydın güçlülerin raconuyla matbuat
forsalığı yapanlara!..
Üzerine gitmeseydin kaleminle karanlığın!.. Aydınlığa
kurşun sıkan mahluklar gibi kör etseydin gözlerini!..
Sussaydın ya, meslektaş diye utandığın korkaklar gibi
arsızca!..
Kaydırıverseydin kalemini şöyle ikiyüzlülüğe!.. Hafiften
devekuşunu oynasaydın rezaletleri görmemek
uğruna!..
Başını çevirseydin yan tarafa, gerçeklerden yüzsüzce
kaçabilmek pahasına!..
Vurdumduymaz olsaydın keşke kalem müteahhitleri
gibi!..
Etiği metiği, ahlakı mahlakı unutsaydın Bekir
Abi...
Cukka peşine düşseydin ihale koridorlarında,
yalılara yüzseydin mürekkep hokkalarınla!..
Bertaraf olacağına taraf olsaydın ya;
gericilikten, vurgunculuktan, takıyyeden
yana!..
Tepkisiz kalsaydın, dik tuttuğun kalemine
müdahale edilirken...
Arap atı gibi asil durmak neyine ki?.. Neyine,
aslanın kediye boğdurulduğu bir dünyada
terbiyeci olmak!..
Yiğitlik yapacağına, saçlarına jöle sürüp topaç
çevirseydin televizyon ekranında...
Ağzından salyalar saçarken yağ sıçratsaydın köleliğin
beyazcamına!..
Patronun uşağı, iktidarın tetikçisi olsaydın da,
gelmeseydi bunlar başına...
Sana mı kalmıştı ödlekler kalesini fethettiğini sanan
zavallılara inanmak?..
Sana mı kalmıştı Bekir Abi, taşların bağlanıp köpeklerin
salıverildiği bir mahallede fedailik yapmak!..
Sorarım sana; kaldı mı ki, zaptedilmemiş kale,
girilmemiş tersane, satılmamış köy!..
Kaldı mı söyle Bekir Abi, kaldı mı?..
Bekir Abi’ye Sitem Etmek!.. Besni’de Karanlığa Mum Yakmak!..
Türkiye’nin karanlığa sürüklendiğini gören herkesin
yakınmaları ortak ama aydınlığa ulaşmak için elini taşın
altına koyan çok az... Yani toplum olarak ah vah edip
yaşananları uzaktan izlemekte üzerimize yok!..
Yakınmalarımızın başında eğitimdeki karanlık tablo
geliyor... Öğretimin gerici bir müfredata teslim edilmesi,
okul yönetimlerine imam ve vaizlerin getirilmesi,
cemaatlerin eğitime egemen olması, genç beyinlerin
tarikat yurtlarında köreltilmesi!..
Işıklar içinde yatsın Türkan Saylan karanlığa
karşı mum yakanların başında geliyordu. Onun
aydınlanma yolunda açtığı koridor, Cumhuriyet’in
laik eğitimle kalkınacağına inananlara da ışıklı bir
güzergâh oldu...
Bu yolda emin adımlarla ilerleyen başarılı bir
vakıf var... Bu vakıf, tarikat ve cemaatlerin cirit
attığı Adıyaman’da, gelecek kuşakların uygar bir
dünyada yaşaması için büyük uğraşlar veriyor.
Besni Eğitim Vakfı’nın (BEV) başında 12 Eylül
döneminde sıkıyönetime muhalefet ettiği için
öğretmenlikten atılan işadamı Mehmet Kaban
var...
Vakfı çocukluk arkadaşı eczacı Mehmet Baykara’nın
da aralarında bulunduğu Şükrü Kaleağası, Zübeyir
Özbay ve Ali Aslanbay gibi hayırsever işadamlarıyla
birlikte kurmuş...
1983 yılında kurduğu küçük bir atölyeden “Cabani” gibi
ünlü bir ayakkabı markası yaratan ve milyonlarca dolarlık
ciroya ulaşan Mehmet Kaban, BEV’i Besnili işadamlarıyla
birlikte bir toplumsal sorumluluk projesi olarak yürütüyor.
BEV, Besni’ye 24 derslikli bir ilkokul ve bir engelliler
okulu yaptırmış. İlçedeki meslek yüksekokulunu baştan
sona donatmış, 10 okulu onarmış, onlarca okula bilgisayar
ve araç gereç dağıtmış, binlerce öğrenciye de eğitim
bursu sağlamış...
Besnili tercümanı aracılığıyla BEV’in çalışmalarından
etkilenen A.C Yamazaki adlı Japon bir işadamı da, bu
konuksever ilçeye bir ilkokul kazandırmış.
BEV kurucusu bir işadamı ise Besni’de üniversite
kurmak için çalışmalar yürütüyormuş.
BEV, 1998 yılından bu yana Adıyaman’ın Besni ilçesinde
“eğitim bayramı” düzenliyor. Sanatçılar, aydınlar,
yazarlar, ressamlar her yıl bu şirin ilçede düzenlenen
etkinliklerde yöre insanıyla bir araya geliyor. Vakfın amacı
kültür-sanat etkinlikleriyle uygarlığın ışığını
toplumun tüm kesimlerine yayabilmek...
24-25 Eylül tarihlerinde düzenlenecek 12. Besni
Eğitim Bayramı bu yıl da kaymakamlık ve CHP’li
belediyenin de desteğiyle anlamlı etkinliklere sahne
olacak. Türkiye’nin dört bir yanında yaşayan
binlerce Besnili de yöreye gelerek etkinlikleri
izleyecek...
Ben ve Ümit Zileli bugün saat 17.00’de Besni
Halk Eğitim Merkezi’nde “Türkiye Nereye
Gidiyor” başlıklı bir konuşma yapacağız...
Vakıf başkanı Mehmet Kaban ve arkadaşları
Türkiye’nin karanlığa sürüklendiği şu dönemde özverili ve
örnek bir çalışma yürütüyorlar. Sessiz çoğunluğa anlamlı
bir çağrı yapan Kaban, çabalarını şöyle özetliyor:
“Hani bir deyim vardır ya, herkes kapısının önünü
süpürse bütün mahalle tertemiz olur... Ben de tüm
işadamlarını doğup büyüdükleri yörelere eğitim
yatırımına davet ediyorum. Herkes üzerine düşeni
yaparsa çocuklarımız karanlıktan kurtulacaktır...”
Siz de Güneydoğulu gençlerin terörün ve irticanın
kumpasına girmesini istemiyorsanız geri kalmışlığa
direnen Besni’yi yalnız bırakmayın ve de BEV’e destek
verin...
Elinizi taşın altına koymak ve karanlığa karşı bir mum
yakmak için...
‘Mühendislik
formasyonu
yetmez mi?’
YÖK BAŞKANI ÖZCAN, DEMİR’İ SAVUNDU
ÖZCAN
DEMİR
Bekir Coşkun Mehmet Kaban
Muhtar Kent’e yeni görev
Ekonomi Servisi - ABD
Dışişleri Bakanlığı’nın 27
Nisan 2010’da, ABD ile İs-
lam dünyasındaki iş ca-
miasıyla yakın ilişkiler
kurmak amacıyla yürürlü-
ğe koyduğu, ABD’de de-
ğişik sektörlerde faaliyet
gösteren şirketleri temsil
eden üst düzey işadam-
larından oluşan ‘Yeni
Başlangıçlar Ortaklığı’
platformu İcra Kuru-
lu’nu açıkladı. Yeni
Başlangıçlar Ortaklı-
ğı’nda Coca-Cola
Başkanı ve CEO’su Muhtar
Kent ve Aspen Enstitüsü
Başkanı Walter Isaacson’ın
Başkan Yardımcılığı
görevini üstlenecek.
ABD ile İslam dünyasının
kişi ve kurumları arasındaki
ilişkileri güçlendirmek için
önemli bir adım olarak gö-
rülen Yeni Başlangıçlar Or-
taklığı, ekonomik fırsatlar,
bilim, teknoloji, eğitim gibi
konularda Amerika’nın ön-
de gelen iş adamlarının tec-
rübelerinden, iş ağlarından
ve kaynaklarından yararla-
narak önemli projelere im-
za atıyor. Yeni Başlangıçlar
Ortaklığı finans, iş kapasi-
tesi, kalkınma araçları, öğ-
retmenler ve öğrenciler için
eğitim olanaklarının arttırıl-
ması, değişim programları,
bilim ve teknoloji konula-
rındaki projelerini de açık-
ladı. Açıklanan projelerin
gelecek beş yıllık süreçte,
aralarında Mısır, Endonez-
ya, Pakistan, Gazze ve Tür-
kiye’nin de bulunduğu ül-
kelerdeki 500 bin kişiye etki
etmesi bekleniyor.
ABD ve İslami ekonomik çevreler arasındaki ilişkileri yönetecek
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Türk Mühendis ve Mimar
Odalarõ Birliği (TMMOB) Mi-
marlar Odasõ Genel Başkanõ
Eyüp Muhcu, yaptõklarõ araştõr-
mada TMMOB’ye kayõtlõ bazõ ki-
şilerin diploma veya denklik bel-
gelerinin sahte olduğunu tespit et-
tiklerini belirterek bununla ilgili
yasal işlemlerin başlatõldõğõnõ bil-
dirdi. Muhcu, sahte diplomalarõn
hepsinin KKTC’deki üniversite-
lere ait olduğunu kaydederek
YÖK’ün yeterli araştõrma yap-
madan diplomalara denklik bel-
gesi düzenlediğini söyledi.
Muhcu, TMMOB Genel Mer-
kezi’nde düzenlediği basõn top-
lantõsõnda, sahte kayõtlarõn tespiti
amacõyla, Türkiye ve KKTC’de-
ki tüm mimarlõk fakültelerinden
mezun listelerinin gönderilme-
sini istediklerini, YÖK’ten bil-
gi talep ettiklerini belirtti. Ya-
zõşmalar sonucunda, 30 kişinin
diplomasõnõn veya denklik bel-
gesinin sahte olduğunu ve söz
konusu kişilerin bu belgelerle
TMMOB’ye üye olarak mimar-
lõk faaliyetinde bulunduklarõnõ
tespit ettiklerini belirten Muhcu,
“Sahte diploma ve denklik
belgeleri ile ‘mimarlõk’ yetkisi
kullanan organize bir sahte-
kârlıkla karşı karşıyayız. Bu
konuyla ilgili odamız yasal iş-
lemleri başlatmıştır” diye ko-
nuştu. Sahte olduklarõ tespit edi-
len bazõ diplomalara YÖK Baş-
kanlõğõ’nca denklik belgesi dü-
zenlendiğinin görüldüğünü ifa-
de eden Muhcu, bunun YÖK’ün
denklik belgesi düzenlerken her-
hangi bir inceleme ve diploma-
larõn geçerliliği konusunda bir
araştõrma yapmadõğõnõ göster-
diğini söyledi. Sahte diploma ile
TMMOB’ye kayõt yaptõran şa-
hõslarõn hepsinin diplomalarõ-
nõn KKTC’de bulunan üniver-
sitelere ait olduğuna dikkati çe-
ken Muhcu, bunlardan bir kõs-
mõnõn bu üniversitelere kayõt
yaptõrdõğõnõ ancak eğitimini ta-
mamlamadan ayrõldõğõnõ, bir
kõsmõnõn ise hiç kayõt yaptõrma-
dõğõnõ tespit ettiklerini söyledi.
Söz konusu 30 kişinin KKTC
ile bağlantõlõ olmasõnõn düşün-
dürücü ve yetkili makamlarca
özellikle araştõrõlmasõ gereken
bir husus olduğunun altõnõ çiz-
di. Konuyla ilgili YÖK’e gerekli
başvurularõ yapmalarõna rağ-
men cevap alamadõklarõnõ sa-
vunan Muhcu, Türkiye’deki
vakõf ve devlet üniversitelerinin
ciddiyetle araştõrõlmasõ gerek-
tiğini dile getirdi.
Muhcu, söz konusu kişilerin
odadaki kayõtlarõnõn geri alõn-
dõğõnõ belirterek “mimarlık
unvanı” kullanarak sundukla-
rõ mimarlõk hizmetlerinin ge-
çersiz olduğunun idarelere bil-
dirildiği söyledi.
TMMOB Genel Başkanõ Eyüp Muhcu, bir soru üzerine “25
bin dolardan başlayarak sahte diploma alıyorlar. Bunu
KKTC’deki bir şebeke yapıyor. Bu organize suç olarak de-
ğerlendirilmelidir” dedi.
TMMOB Genel Sekreteri Necip Mutlu da YÖK’ün diplomalar
konusunda ciddi bir inceleme yapmadõğõnõ savunarak, hiç oku-
la gitmeyen Doğu Akdeniz Üniversitesi’nden diploma alan bir
kişinin İstanbul’daki Kartal Belediyesi’nde hâlâ bir partinin mec-
lis üyeliğini yaptõğõnõ iddia etti.
TMMOB Hukukçusu Belma Çelik de yapõlan eylemin “res-
mi belgede sahtecilik” suçuna girdiğini belirterek “Soruştur-
ma devam ediyor. Bir kısmına kamu davası açıldı. Davala-
rı takip edeceğiz” diye konuştu.
25 BİN DOLARA SAHTE DİPLOMA
Şahinkaya’dan rüşvet
iddialarına sert tepki
Haber Merkezi - DSP’nin 12 Eylül askeri dar-
besinin ardõndan F-16 uçak alõmõnda yolsuz-
luk yapõldõğõ iddialarõnõn araştõrõlmasõ için
TBMM’ye önerge vermesinin ardõndan adõ
yeniden gündeme gelen dönemin Hava Kuv-
vetleri Komutanõ emekli Orgeneral Tahsin
Şahinkaya iddialara ilk kez yanõt verdi. HA-
BERTÜRK televizyonuna konuşan Şahinka-
ya, yõllardõr konuşulan rüşvet iddialarõna
tepki göstererek, “Benim Hava Kuvvetleri
Komutanlığım sırasında alınan hiçbir ka-
rar şahsi değildir. Öyle bir entrikalar dö-
nüyor ki... Şerefsizliktir, haysiyetsizliktir...
Kaldı ki ben uçak sanayisinin kurulması-
na büyük emeği geçmiş bir insanım. İnsan
evladına ihanet eder mi, nankörlük eder
mi?” diye konuştu. Şahinkaya, 30 yõl süren
sessizliğin de nedenini ise “Karar verdik,
sadece Kenan Paşa konuşacaktı. Fakat ar-
tık geçici 15. madde de kalktıktan sonra
konuşmaya karar verdim. Konuşsaydık
zamanın idarecileri gibi herkes kendi fik-
rine göre değerlendirecekti” dedi.