25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 24 EYLÜL 2010 CUMA 6 HABERLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Ayak Sesi KUŞKU verici bazı sesler duyulmaya başlandı. Bu tür seslerin çıktığı olaylardaki ortak nitelik, hepsinin küçük çapta birer halk ayaklanması sayılması, bununla birlikte sadece yıkıp kırmaktan, itip kakmaktan, hakaret edip adam dövmekten ibaret şiddet hareketleri olarak kalması, tam anlamıyla mahalle baskısı bile olmayıp olsa olsa sokak tepkisi sayılabilecek bir nitelik taşıması. Ama hep bir resim sergisi gibi iyi, güzel, uygar, çağdaş sayılabilecek etkinliklere karşı. Kuşku verici olan da bu zaten. Beyoğlu’nun hemen aşağısında bir Tophane sokağındaki sanat galerisinin resim sergisi açmasını kaldırımda bir-iki kadeh içkiyle kutlamak, niçin böyle bir saldırıyı hak etmiş olsun ki? Yenilik düşmanlığı mı? Gericiliğin husumeti mi? Alışılmamışın dışlanması, süpürülüp atılması mı? Yoksa, bastırılmış, gizli kalmış bir vahşetin dışavurması, cilalanmış bir hödüklüğün yeniden sırıtması, birikmiş hınçların, yerel kızgınlıkların, öfkelerin patlaması mı? Yoksa yoksa, değişik bir faşizmin ayak sesi mi? Tophane’deki olayın, bütün bunlardan farklı olarak, kentin başka ucundan gelmiş bir zümrenin yerel zümreyi yok sayması gibi çok basit bir nedeni de olabilir. Ne var ki, görüntüsü, ister istemez, 1930’ların ortalarına doğru Alman kentlerinde Nazi gençliğinin dükkân yıkmalarını, kitap yakmalarını, caddelerde Yahudi dövmelerini düşündürüyor insana: Değiştirilmek istenen sistemin sorumlusu sayılanları mimleyen, onları hırpalayarak Versailles Antlaşması’nın hıncını çıkaran, “nasyonal sosyalist” ahlakın ve siyasal inançların semt bekçileriymişçesine meydanlara dehşet saçan bir şiddet. Ama, herhangi bir şiddet olayının gerçek siyasal niteliği devletin, daha doğrusu devleti yöneten iktidarın o olay karşısında takındığı tutumla anlaşılır. Tophane olayına yol açan neden ne olursa olsun, ister sokakta içki içilmesine karşı tepkiden, ister eski semt sakinleriyle yeni gelenler arasındaki uyuşmazlıktan söz edilsin, resmi makamların olaya bakış tarzı önemlidir. “Canım, onlar da herkesin gözü önünde içki içme densizliğini yapmasalardı” gibi bir yaklaşım, yarı-suçlayıcı bir nitelik taşıyacağı için, olayı Nazi baskınlarının örneğine hayli yaklaştırmış olur: Yanlış bir eylemi yaptıran olmak ile özürler bulup yapanları cezalandırmadan kalmak arasında pek fark yoktur. Türkiye açısından büyük tehlike, otoriterliğe teşne bir iktidarın aynı zamanda laikliğe kötü gözle bakmasıdır. İşte asıl o zaman Tophane olayı gibi bir olay gerçekten dinci faşizmin ayak sesi sayılmalıdır. mumtazsoysal@gmail.com YÖK’ün araştõrmadan denklik belgesi verdiğini ileri süren TMMOB, 30 kişinin sahte belgeyle üye olduğunu açõkladõ Sahte diplomaya denklik ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - YÖK Başbakan Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, ÖSYM Başkanlõğõ’na getirdiği Ali Demir’in tekstil mühendisi olmasõna yönelik eleştirilere “Kendisi mühendis, yetmez mi mühendislik formasyonu” yanõtõnõ verdi. Sõnav takvimini en kõsa sürede oluşturarak uygulayacaklarõnõ belirten Demir ise sõnav sistemiyle ilgili bir de- neyimi olup olmadõğõnõn sorulmasõ üzerine, “Bir öğretim üyesinin sınav nedir, merkezi sınav nedir, bütün bunlar hak- kında bilgisi vardır, zaten üni- versite camiasının içerisinde- yiz, sınav işlemlerini biliyoruz” dedi. YÖK Genel Kurulu, dün Öz- can başkanlõğõnda toplandõ. Top- lantõya, ÖSYM Başkanlõğõ’na ge- tirilen Ali Demir de katõldõ. Öz- can, toplantõ arasõnda Demir ile öğle yemeğinde bir araya geldi. Özcan, bir gazetecinin “ÖSYM Başkanı’nı nasıl seçti- ğiniz tartışılıyor. Matematik ve bilgisayar konusunda uzman kişiler demiştiniz, ama kendisi tekstil mühendisi” demesi üzeri- ne, “Kendisi mühendis, yetmez mi mühendislik formasyonu” yanõtõnõ verdi. KPSS ile ilgili soruşturmanõn ne zaman biteceğinin sorulmasõ üzerine Özcan, “Bilmiyoruz, iki rapor daha gelecek” dedi. Demir ise yaptõğõ açõklamada birinci önceli- ğinin sõnav takviminin oluşturulmasõ ve uygu- lanmasõ olduğunu belirterek “Ben geçmişe bakma taraftarı değilim. Geçmiş şu anda so- ruşturma konusu olmuş durumda. Onunla ilgilenmeyip geleceği planlamaya daha çok önem veriyorum, çünkü yapılması gereken işler var. Geçmişe vakit ayırırsak geleceği sağlıklı bir şekilde kurgulayamayız” diye konuştu. HİLAL KÖSE DİSK Başkanõ Kemal Türkler’i öldürdü- ğü iddiasõyla yargõlanan, sanõk Ünal Osma- nağaoğlu, “Ben 12 Eylül mağ- duruyum. Masumum” dedi. Sendikacõ Kemal Türkler’in 22 Temmuz 1980’de öldürül- mesine ilişkin davaya devam edildi. Oturumda, Mahkeme Başkanõ Ali Asker Kazak’õn davadan çekilmek istediği an- cak bu talebinin Bakõrköy 3. Ağõr Ceza Mahkemesi’nce red- dedildiği ortaya çõktõ. Osma- nağaoğlu hakkõnda üç kez beraat kararõ veren yargõç Kazak, çekilme talebinde “Bozma kararına katılmam mümkün değildir. Ya- sa gereği, duruşmaya çıktığımda bozmaya uymak zorunda kalacağım. 35 yıl yargıç- lık görevimde inanmadığım hiçbir kararın altına imza atmadım. Bozmaya uyarsam içimdeki adalet duygusunun öleceğine, şahsıma ve mesleki kariyerime saygımı yitireceğime inanıyorum” dedi. Talebi red- deden Bakõrköy 3. Ağõr Ceza Mahkemesi de CMK’nin 30/1. maddesi uyarõnca çekilme şart- larõnõn oluşmadõğõnõ belirtti. Yargõtay’õn hakkõnda verilen beraat kararõnõ bozmasõna ilişkin diyeceği sorulan Osmana- ğaoğlu, kararõnõn ideolojik olduğunu iddia et- ti. Türkler’in kõzõ Nilgün Soydan’õn 19 yõl son- ra ifade vererek kendisini teşhis etmesini eleş- tiren Osmanağaoğlu, Soydan’a “yalancı” ve “müfteri” dedi. Müdahil avukatlarõna dönerek, “Siz davayı takip etmiştiniz. Nilgün Soydan’a ifade verdirtmediniz. 19 yıl niye sustu” diye soran sanõk, “Ben 12 Eylül’ü hazırlayacak kapasite ve istekte olmadığım gibi bizzat 12 Eylül mağduruyum” dedi. MAHKEME BAŞKANININ ÇEKİLME İSTEĞİNE RET SİBEL BAHÇETEPE Manisa’nõn Selendi ilçesine bağlõ Çampõnar köyünde çobanlõk yaparken hazõrlandõğõ Li- sans Yerleştirme Sõnavõ (LYS) Türkçe Matematik (TM) puan tü- ründe 211. sõrada yer alarak Bo- ğaziçi Üniversitesi İşletme Bö- lümü’nü kazanan Halil Eroğ- lu’nun (23) tüm eğitim masraf- larõnõ Şişli Belediyesi Başkanõ Mustafa Sarıgül üstlendi. Mad- di imkânsõzlõklar nedeniyle oku- yamayan, ortaokulu ve liseyi açõk öğretimden bitiren Eroğlu, başarõnõn sõrrõnõn “Önce hayal etmek ve istemek” ol- duğunu söyledi. Türkiye’deki eğitim siste- minin ezberci bir sistem olduğunu belirten Eroğlu, “Sınava hazırlanırken saatlerce ders çalışmadım, yalnız düzenli çalıştım, öğ- renmeyi istedim” dedi. Çampõnar köyünde hayvancõlõk ve çiftçilik ya- pan Cennet ve Ali Hikmet Eroğlu çiftinin 4 çocuğundan biri olan Eroğlu, ilkokuldan son- ra ailesine destek olabilmek için babasõ ile bir- likte çalõşmaya başladõ. İçindeki okuma isteği hiç sönmeyen Eroğlu, çobanlõk yaptõ, tarlada ça- lõştõ. Ağabeyinin desteği ile babasõndan gizli- ce yazõldõğõ açõköğretim ortaokulu ile lisesini bitiren Eroğlu, askerliğini yaptõktan sonra üni- versite sõnavõna girme kararõnõ aldõ. Çalõşõrken bir yandan üniversitenin hayalini kuran Eroğlu, “Askerlik görevinden sonra yi- ne köyde koyun çobanlığına başlamıştım. Ko- yunları otlatmak için sabah erken saatlerde dağlara çıktığımda, bir taraftan hayvanla- rı otlattım bir taraftan da üniversite sınav- larına hazırlandım” dedi. ŞİŞLİ BELEDİYE BAŞKANI SARIGÜL’DEN BURS TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com “Nedir bu kaypaklık? Nedir bu ikiyüzlülük? Nedir bu korkaklık” diye sormuşsun Bekir Abi!.. Yanıtı sende aslında bu çaresiz soruların... Düzenin adamı olsaydın da, bu sorular kelepçeye direnen o dudaklarından keşke dökülmeseydi!.. Sen de boyun eğseydin faşizmin pas tutmuş kerpetenine!.. Sen de bileğini sağlam bir kazığa bağlasaydın!.. Sokmasaydın keşke o alaycı kalemini takıyyenin balçığa saplanmış tekerine... Yazmasaydın göbeğini kaşıyanı, ampul kafasıyla aydınım diye dolaşanların içine düştüğü rezilliği!.. Köy köy dolaşacağına tezgâhını kursaydın bir yere, keyfine baksaydın!.. Otursaydın her gün sosyete kafelerinde, dergi karıştırsaydın... Dolaşıp dursaydın marjinal barlarda, viski kadehleriyle oynasaydın!.. Ne uğraşırsın laiklikle, cumhuriyetle Atatürkçülükle... Donkişot olacağına Bekir Abi, tetikçilik modasına uysaydın!.. Şöyle entel dantel yazılar yazsaydın ahval ve şeraiti görmeden!.. Cunda’da, Kazdağları’nda ya da Harran’da dolaşsaydın; çiçekle böcekle süsleseydin köşeni, aşk meşk şiirlerine, ağdalı satırlara boğsaydın memleket sorunlarını!.. Sıcak suya tirit ahkâm kesseydin de, sallayıp başını alsaydın maaşını!.. Cakalı arabalarda, mühim adamlar gibi gezseydin deniz kenarlarında... Halk adamı olmasaydın Bekir Abi, düzene uysaydın!.. Dokunmasaydın güçlülerin raconuyla matbuat forsalığı yapanlara!.. Üzerine gitmeseydin kaleminle karanlığın!.. Aydınlığa kurşun sıkan mahluklar gibi kör etseydin gözlerini!.. Sussaydın ya, meslektaş diye utandığın korkaklar gibi arsızca!.. Kaydırıverseydin kalemini şöyle ikiyüzlülüğe!.. Hafiften devekuşunu oynasaydın rezaletleri görmemek uğruna!.. Başını çevirseydin yan tarafa, gerçeklerden yüzsüzce kaçabilmek pahasına!.. Vurdumduymaz olsaydın keşke kalem müteahhitleri gibi!.. Etiği metiği, ahlakı mahlakı unutsaydın Bekir Abi... Cukka peşine düşseydin ihale koridorlarında, yalılara yüzseydin mürekkep hokkalarınla!.. Bertaraf olacağına taraf olsaydın ya; gericilikten, vurgunculuktan, takıyyeden yana!.. Tepkisiz kalsaydın, dik tuttuğun kalemine müdahale edilirken... Arap atı gibi asil durmak neyine ki?.. Neyine, aslanın kediye boğdurulduğu bir dünyada terbiyeci olmak!.. Yiğitlik yapacağına, saçlarına jöle sürüp topaç çevirseydin televizyon ekranında... Ağzından salyalar saçarken yağ sıçratsaydın köleliğin beyazcamına!.. Patronun uşağı, iktidarın tetikçisi olsaydın da, gelmeseydi bunlar başına... Sana mı kalmıştı ödlekler kalesini fethettiğini sanan zavallılara inanmak?.. Sana mı kalmıştı Bekir Abi, taşların bağlanıp köpeklerin salıverildiği bir mahallede fedailik yapmak!.. Sorarım sana; kaldı mı ki, zaptedilmemiş kale, girilmemiş tersane, satılmamış köy!.. Kaldı mı söyle Bekir Abi, kaldı mı?.. Bekir Abi’ye Sitem Etmek!.. Besni’de Karanlığa Mum Yakmak!.. Türkiye’nin karanlığa sürüklendiğini gören herkesin yakınmaları ortak ama aydınlığa ulaşmak için elini taşın altına koyan çok az... Yani toplum olarak ah vah edip yaşananları uzaktan izlemekte üzerimize yok!.. Yakınmalarımızın başında eğitimdeki karanlık tablo geliyor... Öğretimin gerici bir müfredata teslim edilmesi, okul yönetimlerine imam ve vaizlerin getirilmesi, cemaatlerin eğitime egemen olması, genç beyinlerin tarikat yurtlarında köreltilmesi!.. Işıklar içinde yatsın Türkan Saylan karanlığa karşı mum yakanların başında geliyordu. Onun aydınlanma yolunda açtığı koridor, Cumhuriyet’in laik eğitimle kalkınacağına inananlara da ışıklı bir güzergâh oldu... Bu yolda emin adımlarla ilerleyen başarılı bir vakıf var... Bu vakıf, tarikat ve cemaatlerin cirit attığı Adıyaman’da, gelecek kuşakların uygar bir dünyada yaşaması için büyük uğraşlar veriyor. Besni Eğitim Vakfı’nın (BEV) başında 12 Eylül döneminde sıkıyönetime muhalefet ettiği için öğretmenlikten atılan işadamı Mehmet Kaban var... Vakfı çocukluk arkadaşı eczacı Mehmet Baykara’nın da aralarında bulunduğu Şükrü Kaleağası, Zübeyir Özbay ve Ali Aslanbay gibi hayırsever işadamlarıyla birlikte kurmuş... 1983 yılında kurduğu küçük bir atölyeden “Cabani” gibi ünlü bir ayakkabı markası yaratan ve milyonlarca dolarlık ciroya ulaşan Mehmet Kaban, BEV’i Besnili işadamlarıyla birlikte bir toplumsal sorumluluk projesi olarak yürütüyor. BEV, Besni’ye 24 derslikli bir ilkokul ve bir engelliler okulu yaptırmış. İlçedeki meslek yüksekokulunu baştan sona donatmış, 10 okulu onarmış, onlarca okula bilgisayar ve araç gereç dağıtmış, binlerce öğrenciye de eğitim bursu sağlamış... Besnili tercümanı aracılığıyla BEV’in çalışmalarından etkilenen A.C Yamazaki adlı Japon bir işadamı da, bu konuksever ilçeye bir ilkokul kazandırmış. BEV kurucusu bir işadamı ise Besni’de üniversite kurmak için çalışmalar yürütüyormuş. BEV, 1998 yılından bu yana Adıyaman’ın Besni ilçesinde “eğitim bayramı” düzenliyor. Sanatçılar, aydınlar, yazarlar, ressamlar her yıl bu şirin ilçede düzenlenen etkinliklerde yöre insanıyla bir araya geliyor. Vakfın amacı kültür-sanat etkinlikleriyle uygarlığın ışığını toplumun tüm kesimlerine yayabilmek... 24-25 Eylül tarihlerinde düzenlenecek 12. Besni Eğitim Bayramı bu yıl da kaymakamlık ve CHP’li belediyenin de desteğiyle anlamlı etkinliklere sahne olacak. Türkiye’nin dört bir yanında yaşayan binlerce Besnili de yöreye gelerek etkinlikleri izleyecek... Ben ve Ümit Zileli bugün saat 17.00’de Besni Halk Eğitim Merkezi’nde “Türkiye Nereye Gidiyor” başlıklı bir konuşma yapacağız... Vakıf başkanı Mehmet Kaban ve arkadaşları Türkiye’nin karanlığa sürüklendiği şu dönemde özverili ve örnek bir çalışma yürütüyorlar. Sessiz çoğunluğa anlamlı bir çağrı yapan Kaban, çabalarını şöyle özetliyor: “Hani bir deyim vardır ya, herkes kapısının önünü süpürse bütün mahalle tertemiz olur... Ben de tüm işadamlarını doğup büyüdükleri yörelere eğitim yatırımına davet ediyorum. Herkes üzerine düşeni yaparsa çocuklarımız karanlıktan kurtulacaktır...” Siz de Güneydoğulu gençlerin terörün ve irticanın kumpasına girmesini istemiyorsanız geri kalmışlığa direnen Besni’yi yalnız bırakmayın ve de BEV’e destek verin... Elinizi taşın altına koymak ve karanlığa karşı bir mum yakmak için... ‘Mühendislik formasyonu yetmez mi?’ YÖK BAŞKANI ÖZCAN, DEMİR’İ SAVUNDU ÖZCAN DEMİR Bekir Coşkun Mehmet Kaban Muhtar Kent’e yeni görev Ekonomi Servisi - ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 27 Nisan 2010’da, ABD ile İs- lam dünyasındaki iş ca- miasıyla yakın ilişkiler kurmak amacıyla yürürlü- ğe koyduğu, ABD’de de- ğişik sektörlerde faaliyet gösteren şirketleri temsil eden üst düzey işadam- larından oluşan ‘Yeni Başlangıçlar Ortaklığı’ platformu İcra Kuru- lu’nu açıkladı. Yeni Başlangıçlar Ortaklı- ğı’nda Coca-Cola Başkanı ve CEO’su Muhtar Kent ve Aspen Enstitüsü Başkanı Walter Isaacson’ın Başkan Yardımcılığı görevini üstlenecek. ABD ile İslam dünyasının kişi ve kurumları arasındaki ilişkileri güçlendirmek için önemli bir adım olarak gö- rülen Yeni Başlangıçlar Or- taklığı, ekonomik fırsatlar, bilim, teknoloji, eğitim gibi konularda Amerika’nın ön- de gelen iş adamlarının tec- rübelerinden, iş ağlarından ve kaynaklarından yararla- narak önemli projelere im- za atıyor. Yeni Başlangıçlar Ortaklığı finans, iş kapasi- tesi, kalkınma araçları, öğ- retmenler ve öğrenciler için eğitim olanaklarının arttırıl- ması, değişim programları, bilim ve teknoloji konula- rındaki projelerini de açık- ladı. Açıklanan projelerin gelecek beş yıllık süreçte, aralarında Mısır, Endonez- ya, Pakistan, Gazze ve Tür- kiye’nin de bulunduğu ül- kelerdeki 500 bin kişiye etki etmesi bekleniyor. ABD ve İslami ekonomik çevreler arasındaki ilişkileri yönetecek ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Türk Mühendis ve Mimar Odalarõ Birliği (TMMOB) Mi- marlar Odasõ Genel Başkanõ Eyüp Muhcu, yaptõklarõ araştõr- mada TMMOB’ye kayõtlõ bazõ ki- şilerin diploma veya denklik bel- gelerinin sahte olduğunu tespit et- tiklerini belirterek bununla ilgili yasal işlemlerin başlatõldõğõnõ bil- dirdi. Muhcu, sahte diplomalarõn hepsinin KKTC’deki üniversite- lere ait olduğunu kaydederek YÖK’ün yeterli araştõrma yap- madan diplomalara denklik bel- gesi düzenlediğini söyledi. Muhcu, TMMOB Genel Mer- kezi’nde düzenlediği basõn top- lantõsõnda, sahte kayõtlarõn tespiti amacõyla, Türkiye ve KKTC’de- ki tüm mimarlõk fakültelerinden mezun listelerinin gönderilme- sini istediklerini, YÖK’ten bil- gi talep ettiklerini belirtti. Ya- zõşmalar sonucunda, 30 kişinin diplomasõnõn veya denklik bel- gesinin sahte olduğunu ve söz konusu kişilerin bu belgelerle TMMOB’ye üye olarak mimar- lõk faaliyetinde bulunduklarõnõ tespit ettiklerini belirten Muhcu, “Sahte diploma ve denklik belgeleri ile ‘mimarlõk’ yetkisi kullanan organize bir sahte- kârlıkla karşı karşıyayız. Bu konuyla ilgili odamız yasal iş- lemleri başlatmıştır” diye ko- nuştu. Sahte olduklarõ tespit edi- len bazõ diplomalara YÖK Baş- kanlõğõ’nca denklik belgesi dü- zenlendiğinin görüldüğünü ifa- de eden Muhcu, bunun YÖK’ün denklik belgesi düzenlerken her- hangi bir inceleme ve diploma- larõn geçerliliği konusunda bir araştõrma yapmadõğõnõ göster- diğini söyledi. Sahte diploma ile TMMOB’ye kayõt yaptõran şa- hõslarõn hepsinin diplomalarõ- nõn KKTC’de bulunan üniver- sitelere ait olduğuna dikkati çe- ken Muhcu, bunlardan bir kõs- mõnõn bu üniversitelere kayõt yaptõrdõğõnõ ancak eğitimini ta- mamlamadan ayrõldõğõnõ, bir kõsmõnõn ise hiç kayõt yaptõrma- dõğõnõ tespit ettiklerini söyledi. Söz konusu 30 kişinin KKTC ile bağlantõlõ olmasõnõn düşün- dürücü ve yetkili makamlarca özellikle araştõrõlmasõ gereken bir husus olduğunun altõnõ çiz- di. Konuyla ilgili YÖK’e gerekli başvurularõ yapmalarõna rağ- men cevap alamadõklarõnõ sa- vunan Muhcu, Türkiye’deki vakõf ve devlet üniversitelerinin ciddiyetle araştõrõlmasõ gerek- tiğini dile getirdi. Muhcu, söz konusu kişilerin odadaki kayõtlarõnõn geri alõn- dõğõnõ belirterek “mimarlık unvanı” kullanarak sundukla- rõ mimarlõk hizmetlerinin ge- çersiz olduğunun idarelere bil- dirildiği söyledi. TMMOB Genel Başkanõ Eyüp Muhcu, bir soru üzerine “25 bin dolardan başlayarak sahte diploma alıyorlar. Bunu KKTC’deki bir şebeke yapıyor. Bu organize suç olarak de- ğerlendirilmelidir” dedi. TMMOB Genel Sekreteri Necip Mutlu da YÖK’ün diplomalar konusunda ciddi bir inceleme yapmadõğõnõ savunarak, hiç oku- la gitmeyen Doğu Akdeniz Üniversitesi’nden diploma alan bir kişinin İstanbul’daki Kartal Belediyesi’nde hâlâ bir partinin mec- lis üyeliğini yaptõğõnõ iddia etti. TMMOB Hukukçusu Belma Çelik de yapõlan eylemin “res- mi belgede sahtecilik” suçuna girdiğini belirterek “Soruştur- ma devam ediyor. Bir kısmına kamu davası açıldı. Davala- rı takip edeceğiz” diye konuştu. 25 BİN DOLARA SAHTE DİPLOMA Şahinkaya’dan rüşvet iddialarına sert tepki Haber Merkezi - DSP’nin 12 Eylül askeri dar- besinin ardõndan F-16 uçak alõmõnda yolsuz- luk yapõldõğõ iddialarõnõn araştõrõlmasõ için TBMM’ye önerge vermesinin ardõndan adõ yeniden gündeme gelen dönemin Hava Kuv- vetleri Komutanõ emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya iddialara ilk kez yanõt verdi. HA- BERTÜRK televizyonuna konuşan Şahinka- ya, yõllardõr konuşulan rüşvet iddialarõna tepki göstererek, “Benim Hava Kuvvetleri Komutanlığım sırasında alınan hiçbir ka- rar şahsi değildir. Öyle bir entrikalar dö- nüyor ki... Şerefsizliktir, haysiyetsizliktir... Kaldı ki ben uçak sanayisinin kurulması- na büyük emeği geçmiş bir insanım. İnsan evladına ihanet eder mi, nankörlük eder mi?” diye konuştu. Şahinkaya, 30 yõl süren sessizliğin de nedenini ise “Karar verdik, sadece Kenan Paşa konuşacaktı. Fakat ar- tık geçici 15. madde de kalktıktan sonra konuşmaya karar verdim. Konuşsaydık zamanın idarecileri gibi herkes kendi fik- rine göre değerlendirecekti” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle