25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 24 EYLÜL 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17kultur@cumhuriyet.com.tr ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Rüzgâr Ekmek, ya da Şiddetin Dili... Şiddetin dili, bir kez daha kullanıldı. ‘Dünya Kültür Kenti’nin ortalık yerinde sezon açılışı yapan dört sanat galerisi saldırıya uğradı. Açılışa gelenler arasından yaralananlar oldu. Saldırının şiddeti ve yaralanmaların ciddiyeti karşısında kimsenin ölmemiş olması, ancak rastlantı diye nitelendirilebilir. Önce yalın ve açık bir gerçeği dile getirelim: Herhangi bir toplumda şiddetin dili, kullanılması doğal sayılan diller arasına girmişse eğer, o toplumun geleceği her bakımdan tehlikeye girmiş demektir. Çünkü bütün diller, sonuçta iletişim amacına hizmet eder; bu amaca hizmet etmeyen bir aracın dil diye nitelendirilmesi olanaksızdır. Oysa şiddet, iletişim kurmak bir yana, her türlü iletişimin sonudur. İnsana ait ya da insanı insan kılan tüm değerlerin tükeniş noktasıdır. Şiddetin dilinin kullanılmasını amaçları için kışkırtanlar, her zaman başlatılması ellerinde olan bu dili istedikleri zaman susturabilecekleri yanılgısıyla yaşayan gafillerdir. Çünkü şiddet, bir kez ininden çıkarıldıktan sonra yeniden oraya döndürülmesi artık çok zor, çoğu zaman da artık imkânsız bir canavardır. Stefan Zweig, Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminden çok sonra bile toplumlar arasındaki nefretin dinmeyişinden yakınanlara yanıt vermek için kaleme aldığı bir denemesinde, toplumları birbirleriyle kanlı kavgalara sürüklemek için onların damarlarına yıllar boyunca şiddetin ve nefretin zehrini vermek gerektiğini, ama savaşların ve kavgaların bitiminden sonra bu zehrin de kısa sürede kendiliğinden temizleneceğine inanmanın ancak acınası bir gaflet olduğunu belirtir. Galerilere saldırı olayının hemen ardından sanat dünyamızın iki seçkin adı, Hüsamettin Koçan ve Yahşi Baraz, özetle bu son olayların toplumda yaratılan kutuplaşmanın doğal bir sonucu olduğunu belirttiler. Bu, kanımca olup bitenlere konulabilecek en doğru teşhistir, ve bunun için sadece son referandum için yürütülen kampanyalar sırasında kitlelerin karşısında nasıl bir dil kullanıldığına bakmak, tek başına yeterlidir. Bu kampanyaların kitlelerin karşısına çıkan hemen bütün konuşmacıları, başta iktidar ve muhalefet partilerinin yöneticileri olmak üzere, vatandaşlara oylanacak anayasa maddesi taslaklarının içeriğini değil, fakat birbirlerini nasıl ve neden düşman bellemeleri gerektiğini öğrettiler. Demokrasinin yalnızca ortaya bir sandık koymakla gerçekleşemeyeceğini değil, fakat o sandıklara farklı oylar atılmasının ne kadar kötü bir şey sayılması gerektiğini öğrettiler. Kimileri, bu durumu ötekileştirmek sözcüğüyle ifade etti. Oysa öteki veya ötekileştirmek gibi sözcükleri bu anlamda kullanmak, çok tehlikeli bir kavram karmaşası yaratmaktan başka bir şey değildir. Ben’in yanında bir öteki’nin varlığı son derece doğaldır, zira her Ben, kendi dışındaki bütün insanlara, onlarla yakınlık derecesi ne olursa olsun, bir başkası ya da öteki gözüyle bakar; bu, aslında her insanın biriciklik niteliğinden kaynaklanan doğal bir sonuçtur. Doğal ve insanca olmayan ise varlığı doğal olan öteki’ne bir düşman, hatta bir olmaması gereken gözüyle bakmaya alışmak ve bu yolda eğitilmektir. Çünkü böylesi, yalnızca demokrasiyi değil, fakat birlikte yaşayabilmenin tüm biçimlerini olanaksız kılar. Öteki’nin varlığını doğal karşılayarak yaşam yolunu sürdürmek, bunu yaparken eleştirel tutum ile öteki’nin varolma hakkı’nı onu yadsıma ile karıştırmamak, en önemli uygarlık ölçütüdür. Toplumumuzda şiddetin dilini, doğal karşıladığımız diller arasından çıkaralım. Böyle bir dili kullanmayı en büyük kötülük sayalım. Ve bu dilin bayraktarlığını yapanları -hangi görüşten olurlarsa olsunlar- asla bağışlamayalım! acem20@hotmail.com Y az bitmiştir. Okullar çok- tan açõlmõştõr. Çocuklu ai- leler dönmüştür. Yazlõkçõ siteler boşalmõştõr. “İkoncanlar” ve “paparazzi”ler, yorgun düş- müştür. Magazinciler yeni mekânlar bulmuştur. İştahõnõ bir türlü dindi- remeyen eğlence çõlgõnlarõ yeni he- defler belirlemiştir. Bronzlaşmak değer yitirmiştir... Ve böyle daha ne- ler neler olmuştur! Özetle, Bodrum Yarõmadasõ’na eylül gelmiştir... İşte koca yarõma- danõn en güzel ayõ. Arsõzlõğõn, hoy- ratlõğõn, tüketim yarõşõnõn, bilgisiz- liğin, gürültü ve görüntü kirliliğinin gerilediği, yerini dinginliğe, huzura bõraktõğõ ay... Doğanõn cömertliğine daha çok ta- nõk olduğumuz, insanlarõn birbirine ayõracak daha çok vakti ve ilgisi ol- duğu bir dönem... Benim bir kuramõm var. Bakma- yõn siz magazin medyasõnõn şişir- mesine... Bütün o abuk sabukluğa mahkûm değilsiniz. Her fõrsatta tek- rarladõğõm gibi, “Herkes kendi Bodrum’unu kendi seçer, kendi se- çebilir”... Eylül ayõ bir başkadõr Bodrum Yarõmadasõ’nda... Kendi seçiminizi en rahat uygulayabileceğiniz zaman eylül ayõdõr. Bu bir bakõma insanõn en çok kendisiyle hesaplaşabileceği, kendini sorgulayabileceği zamandõr da... BODRUMLU KİTAPLAR Bodrumlu Kitaplar deyince hangi birini an- sam ki... Tarihin “Babası” Bodrumlu Herodot’tan, “Herodot Tarihi” elbet ilk aklõma gelen. Ha- likarnas Balõkçõsõ Cevat Şakir’in, Azra Er- had’õn kitaplarõndan öğrendik biz Bodrum’u. Bedri Rami’den ve Sabahaddin Eyüboğ- lu’ndan mavi yolculuklarõn tadõnõ, Tarık Dursun K’dan süngercilerin yaşamõnõ... Selim İleri’nin “Her Gece Bodrum” ro- manõ, klasikleşmiş bir “kült roman” oldu, çõl- gõn kalabalõklardaki yalnõzlõğõ anlatmakta... Ara Güler-Fatma Mansur’un “Dün-Bugün Bodrum” kitabõ son 40 yõlõn değişimini, Selçuk Erez’in “İs- tanköyaltı Bodrum”undan yi- tip giden insanlarõ okuduk. Bas- kın Oran’õn “Bodrumlu Eniş- te”si ve “Dalavere Memed’in Bodrum Tarihi” mizahi bir yaklaşõm; Zeynep Avcı’nõn “Suskun Güneş”indeki öyküler Bodrum’dan eşsiz ve farklõ du- yarlõklarõ getirdi bize... Geçen yõlõn en popüler kitap- larõndan biri, anne ve kõzõ, Fik- riye Duru ve Aycan Türk’ün hem yemek tarifleri hem de öy- küler anlattõklarõ “Bodrum’da Yemekler Tez Pişer” kitabõy- dõ... Mutlak daha nice unuttuk- larõm, sayamadõklarõm vardõr... Ne diyordu Balõkçõ anõmsayõn: “İçten gelen bir türküyü kapıp koverin, uzaklaştıkça türkü gökte masmavi olur…” ‘NASIL ANLATSAM, NEREDEN BAŞLASAM’ Bu eylül ayõnda üç başka Bod- rum kitabõyla haşõr neşirdim. İlki, kaynak kitap olma niteli- ğindeki “Karia-Ege’de Bir Anadolu Uygarlığı”... (Ekin Yayõnlarõ) Yazarõ arkeolog Ca- nan Küçükeren, Karia uygarlõ- ğõnõ, tarihi, coğrafyasõ, kültürü, kentleri ama aynõ zamanda de- nizci kimlikleri, giyimleri ku- şamlarõ, yaşam biçimleri, bay- ramlarõ, şenlikleri, dinleri ve kültleriyle, ka- lõntõlarõ ve efsaneleriyle, bugüne yansõmala- rõyla bize anlatõyor. Sayõsõz kaynaktan da- mõttõklarõyla anlatõyor, akõcõ bir dille anlatõ- yor. Bilimsel yanõyla okuma tadõnõ bir arada harmanlayarak anlatõyor. Elbet Bodrum Yarõmadasõ, Karia’nõn, çok kü- çük bir bölümü... Ama günümüz genç kuşaklarõ madem Bodrum’la bunca ilgili, en azõndan öğrenerek, yakõndan tanõmayõ deneyebilir. Bu kitap öğ- renme, bilinçlenme sürecinin ilk adõmõ ola- bilir... Canan Küçükeren şimdilerde Karia’lõlarõn Mõsõr’daki izlerini sürüyor. Oradan topladõ- ğõ belgelerle Karyalõlarõn etkinlik alanõnõn ne denli yayõldõğõnõ gösterecek bir sonraki ça- lõşmasõnõ bekliyorum... Nedim Göknil’in “Nasıl Anlatsam, Ne- reden Başlasam... Bodrum Bodrum” kita- bõ (Everest Yayõnlarõ), adõnõ Mazhar Fuat Özkan’õn popüler şarkõsõndan alan bir ilk ki- tap. O da 60’lardan bu yana Bodrum’un na- sõl değiştiğini, kendi çevresi aracõlõğõyla an- latõyor. Öfkeyle anlatõyor: “Niye bu cenne- ti haritaya koyduk? Niye burayı bir İstinye Park’a; doğduğum büyüdüğüm ve bugün artık tanıyamadığım İstanbul’un bebek semsemtine benzettik? Nasıl becerdik buraya ranttan başka bir şey düşünmeyen magandaları mıknatıs gibi çekmeyi” diye soruyor. Nedim Göknil benim arkadaşõm, ikinci ki- tabõnõ sabõrsõzlõkla bekliyorum... Bodrum’a yerleşmiş yazar ve fotoğraf sanatçõsõ Oral Gönenç’in “Bodrum Oto- büsü Kızları” (Astrea) ise hem sonsuz gözleme dayanan hem de mizahi yaklaşõmõ olan, ama en önemlisi yöre insanõnõ müthiş sevgiyle ele alan öykülerden oluşuyor. Bunca Bodrum kitabõ boşuna değil: Elbet bir hikmeti var! Bodrum Büyüsü olsa gerek! Herkes kendi Bodrum’unu seçtiği gibi, Bod- rum üzerine yazõlanlarda da herkesin farklõ bakõş açõsõ, farklõ değerlendirmesi ve anla- tõm biçemi var. Gözlerinizi nereye çevirdi- ğinize bağlõ… Bu da benim “Herkes ken- di Bodrum’unu seçer” savõmõ bir kez da- ha kanõtlõyor. CER MODERN SANATLAR MERKEZİ EylüldeBodrum... H E R K E S İ N E N Ç O K K E N D İ S İ Y L E H E S A P L A Ş T I Ğ I Y E R V E Z A M A N : ‘Karia Efsaneleri’ kitabından Güngör Kabakçıoğlu’nun yapıtı. Kültür Servisi - Milli Kütüphane Başkanlõğõ’nca 2005 yõlõnda başlatõ- lan “Şiir Günleri”nin bu yõlki etkin- likleri bugün başlõyor. Altõ yõldõr ara- lõksõz devam eden bu etkinliklerde, şairlerimizin yaşam felsefesini, kişi- liğini ve sanatõnõ Mustafa Şerif Onaran yorumlayacak, tiyatro sa- natçõsõ Rüştü Asyalı ise Türk şiirine damga vurmuş üstatlarõn şiirlerinden örnekler sunacak. Bu yõl Ankara Cer Modern Sa- natlar Merkezi’nde düzenlenecek “Şiir Günleri”, bugün, İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür başkenti olmasõ nedeniyle “İstanbul Şiirleri-İstan- bul Şarkıları” ile başlayacak. Etkin- liğin programõ şöyle devam edecek: 27 Ekim 2010 - 95. Doğum Yõlõnda Melih Cevdet Anday, 26 Kasõm 2010 - Ölüm Yõldönümü Nedeniyle Atatürk Şiirleri, 30 Aralõk 2010 - Mehmet Akif’in Ölüm Yõldönümün- de Safahat’tan İnsan Manzaralarõ, 28 Ocak 2011 - Doğum Yõldönümü Ne- deniyle Nâzõm Hikmet’in Bedrettin Destanõ, 25 Şubat 2011 - 30. Yõldö- nümünde Özdemir Asaf, 25 Mart 2011 - Eskimeyen Bir Şair: Karaca- oğlan, 29 Nisan 2011 - Ölüm Yõldö- nümünde Şiirimizin Öncü Şairi Ok- tay Rifat, 27 Mayõs 2011 - Değişen Şiir - Değişen Şair, 24 Haziran 2011 - Bir Dünya Şairi Yunus Emre 17. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde yarışacak film- lerden “Büyük Oyun” (Atıl İnanç), “Ses” (Ümit Ünal), “Kıskanmak” (Zeki Demirkubuz), “Denizden Gelen” (Nesli Çölgeçen) filmlerinin ga- lası film ekiplerinin de katılımıyla yapıldı. Pınar Mahallesi’nde DSİ’ye ait sulama kanalında su hareketleriyle oluşturulan özel perdedeki film gösterimi büyük ilgi çekti. Festivalde “Yaşam Boyu Başarı Ödülü” de- ğer görülen sinema sanatçısı Müjde Ar ve sinema eleştirmeni Atilla Dorsay’a ödülleri düzenlenen törenle verildi. Müjde Ar’ın yurtdışında olması nedeniyle ödülünü yönetmen Ümit Ünal aldı. Festival kapsa- mında tarihi Kız Lisesi’nde de “Atilla Dorsay” fotoğraf sergisi açıldı. Başkentteşiirligünler Kültür Servisi - Online kültür alõşveriş sitesi idefix.com’da baş- latõlan ve kitaplarõ elektronik or- tamda okuma imkânõ veren e-kitap projesine Yapõ Kredi Yayõnlarõ da katõldõ. Aralarõnda Yaşar Ke- mal’in de bulunduğu pek çok ya- zarõn kitaplarõ 28 Eylül Salõ gününden itibaren e-kitap formatõnda idefix.com’da satõşa sunulacak. İlk etapta 70’i aşkõn kitap ile pro- jeye dahil olacak olan Yapõ Kredi Yayõnla- rõ’nõn okura sunaca- ğõ eserler arasõnda, Yaşar Kemal’in, Bu Diyar Baştan Başa serisindeki Nuhun Gemisi, Yanan Orman- larda Elli Gün, Peri Bacaları ve Bir Bulut Kaynıyor adlõ kitaplarõ yer alõyor. Aynõ listede Oktay Ri- fat, Behçet Necatigil, İlhan Berk, Edip Cansever, Metin Eloğlu, Lale Müldür ve Samih Rifat gibi Türk şiiri- nin önde gelen şairle- rinin yanõ sõra, Asaf Halet Çelebi, Nezihe Meriç, Selçuk Baran, Tarık Dursun K. ve Kâmuran Şipal gibi ustalarõn kitaplarõna da artõk e-kitap forma- tõnda ulaşõlabilinecek. Ayrõntõlõ bilgi için: www.idefix.com Yapı Kredi Yayınları e-kitapta Özel perdede film galasõ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle