19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
eğinmeler MUSTAFAŞEMFONARAN D ar anlamıyla öyküyü, 'ya- şamanın in- - * ce bir dilimine ba- kış' olarak tanım- larken yeterince açıklamış sayılır mıyız? 0 ince dili- mi görmesini bi- lenler için. yaşa- maya direnmeye çalışırken, dar bir ortamla yetinmek isteyen yaşlı bir insanı, nice isken- celerden sonra umudunu yitir- mek istemeyen genç bir kadını an- - latmak, ucu açık bir öyküye götü- rür bizi. Ucu açık bir öykü roman boyutu kazanabi- _ lir. Hiç olmazsa düşlem gücümüz- de sürüp giden bir derinliği, bir uzan- . tısfvardıroöykü- + nün. Erendiz Ata- sü edebiyata öykü yazarak başladı. Ama o öyküler bir romanın geleceği- ni gösteren. ro- man boyutu ka- zanması beklenen ucu açık öyküler- di. Cünkü Erendiz Atasü dar bir za- man parçasında bije yaşamayı bü- tüncül bir bakışla değerlendirmek isteyen bir öykü- cüydü. Belki her öykünün ucu bi- raz açıktır. o serü- ven düşlem gücü- müzde sürüp gi- der. Ama Erendiz Atasü yaşamayı yorumlarken o dar alanı genişlet- mesini biliyor. öy- küde kadın duyar- lığına bakarken Şi- irErkökYHmazın öykülerine değin- diğim yazımda, o dar çerçevede kal- maya özen göste- ren, değişik biçem arayışlanna girişir- ken bile, sınıriannı çizmesini bilen bir öykücü olduğunu görmüştüm. SAYFA 22 "Hayatın En Mutlu An'ı" Erendiz Atasü öyle değil. O, öyküsünün dar çevresine sığmayan, öykü kişilerini yaşama- nın bütünü içinde de- ğerlendirmek isteyen bir öykü yazan. "Hayatın En Mutlu AnY'nda kadın duyarlığını yorumlarken öyküye dar bir sınır çizmenin doğru olmadığı anlaşılıyor. (HAYATIN EN MUTLU AN'I Everest Yayınlan, 2010). "HANIMEFENDİ" örnekse, "Hantmefendi" küçük bir memur- ken ilçe kaymakamının ilgisini çeker, onunla ev- lendikten sonra vali olan kocasının yaşama dü- zenine ayak uydurmaya çalışır. Sınırlan çizilemeyen bu öykü bir roman boyutu kazanırken, "Hanımefendi"nin yaşlılığa doğru çöküntüye dönüşen yaşamasıyla bir yazevinin 'harabe'ye dönüşü aynı yazgıyı paylaşırlar. "Hanımefendi", eşinin mesleğiyle bütünleşen günlerde görkemli bir kadınken, yaşlılığa doğru, kendini yönetemeyen, dar sınıriara çekilen, anı- lann belirsizliğinde yitip giden bir "kocakan"ya dönüşmüştür (Hanımefendi ile Kocakan). Erendiz Atasü, yaşlanmanın çaresizliklerini anlatırken kişilik bunalımına giren "Hanımefen- di"nin çevresini yoklarken, nasıl bir duraksama içinde olduğunu da belirtiyor: "...Sanki el yordamıyla ne kadar mesafe kat edebileceğini deniyor, fırsat bulunca alanını ge- nişletiyor, o tatlı nezaketi kibar bir buyurganlığa dönüşmek üzereyken, bir set çekersem önüne, derhal geriye, eski sınırlannın içine çekiliyordu." Oysa "Hanımefendi" gençliğinde, geniş bir görkemli çevrede buyurgan kişiliği olan güzel bir kadındı. Kocası ölünce, çevresinden el ayak çe- kilince, çocuklan kendinden kopunca, yaşlılığın kıyılannda önce kendine, sonra yazevine baka- maz oldu. Erendiz Atasü yaşlılığa katlanmanın da bir sa- nat olduğunu düşündürüyor. Belki de yaşamaya direnmenin gizierini yaşlılıkta aramak gerekecek. Erendiz Atasü'yü yaşlılık karmaşasını anlatma- nın ustası saymalıyız. Yazlığa gelen, "Hanımefendi"ye komşu sayıla- belecek bir yazann yorumuyla onu şöyle tanıyo- ruz: "Hanımefendi her zamanki gibi ölçülü, kibar ve uzakta." "Vekarla taşıyordu kederini." Artık giyimine kuşamına aldırmayan, söküğü- ne bakmayan, bakımsız bir kadın vardır karşı- mızda; Evindeki eşyaları denetleyemeyen, ken- dine özen göstermeyen bir kadın. "Hanımefendi" bu dağınıklığı kendince şöyle yorumluyor: "Dedem Melamiydi. Bilmem, bilir misiniz, on- lar kılık kıyafete hiç önem vermezler." Tasavvufun öğelerinden biri olan "Yetinme Felsefesi"nin anımsatılması, yaşlılıkta, bir kadı- nın çevresini belirlerken nelere önem vermesi gerektiğini düşündürmektedir. UCU AÇIK ÖYKÜLER öykünün ucu açık boyutlan başka öykülere kapı aralıyor. Kan koca arasındaki ilişkilerde ne gibi yıkılmalar vardır? "Hanımefendi"nin hoşgö- rüyle karşıladığı anılar kim bilir onu ne kadar in- citmişti: Beydeba, "Çocuklanmız bizden kopan ok- lardır" demiş. "Hanımefendi"nin oğlu Ameri- ka'da nasıl bir sürüvene atılmıştı da yaşaması kararmıştı? "Hanımefendi" belleğini yitirdiği için mi, oğlunun yakınlannda olmasıyla avunmak is- tediği için mi gerçekleri çarpıtıyordu? Kızı kendi- sine benzeyen görkemli bir kadın olmuştu da neden uzak duruyordu annesine? Köylü kadınla- nn çıkar umarak "Hanımefendi"ye yardımcı ol- malan doğal sayılsa bile, karşılık olarak o antika eşyaların verilmesi nasıl bir denge oluşturacaktı? Kızının tuttuğu kadınla ilişkileri hangi boyutlarda gelişme gösterdi? Bu öyküyle ilgili ucu açık daha pek çok soru var. Bunlan ayrı ayn işlemek öyküye bir roman boyutu kazandırabilir. "Hanımefendi"nin ölümüyle birlikte yazevi de çökmeye başlamıştır. Evin bakıcı kadına bağış- lanması artık anlamsızdır. Yazevinin çöküşünü yazar şöyle anlatıyon "...Tavanlar akmış, rutubet ve is lekeleri kop- koyu yollar halinde duvarlar boyunca zemine ka- dar iniyordu." "...Vaktiyle duvarjara asatı tablolann yerleri ışıksız pencereler gibi belirgindi. Bir zamanlar kristal bir avizenin süslediği salondan kör kandil bir elektirik ampulü sarkıyordu..." "...En feci halde olanlar ise pencere pervazla- nydı. Yıllardır boyanmamışlardı, yağmur sulan ahşabı yer yer çürütmüş, hatta dokuda koca- man delikler oymuştu. Macunlarını çoktan yitir- miş pencere camlan, rüzgâr estikçe zangırdıyor- du..." "...Odakiki çürüme ve küf kokusu, soluk alma- mı zorlaştınyordu..." Demek yazevindeki yaşama coşkusu yok olunca, yazevi de, yaşamanın anlamı kalmadığı- na inanmış olmalıydı. Demek yazevi de günün birinde yok olacak bir canlı varlık gibiydi. İŞKENCEYE KATLANMAK Attila llhan'ın "Sana Ne Yaptılar" başlıklı şiiri siyasal tutuklu bir kıza yapılan işkenceyi anlatır. Erendiz Atasü'nün "Üniformalı Adam" öyküsü, uzak bir çağnşımla bile olsa, bana o şiiri anımsa- tır. "bir çay içer misin yoksa kahve mi kibritim yok demek cigaraya başladın ellerin de titriyorbir şeyin mi var böyle birkız değildin sen eskiden sana ne yaptılar sana ne yaptılar kirpiklerin ıslanıyor durup dururken o sabah mı çıktın bir gün önce mi çok değişmişsin birden tanıyamadım." Işkence gören insan önce kendine olan saygı- yı yitirmemelidir. Öyküdeki kadın gövdesinden kurtularak kendine katlanma olanağı bulabilecek miydi? "Başımı gerçeğin taş dokusuna, bedenimi hücremin duvarlanna çarpmıştım. Gövdemi hır- palamışlardı. Fiziksel acıya dayanabilmek için gövdemi reddetmiştim" (Üniformalı Adam). "Üniformalı Adam", kız kardeşi de siyasal tu- tuklu olan, rastlantı sonucu orada görev alan bir yedek subaydır. Genç kadın yaşlı kadınla yaşamanın anlamını tartışacaktır. Genç kadın sevi ilişkisinin insanı kurtarabileceğini ummaktadır. Ama unutulmuş bir gövde üniformalı adamla sevişirken sevgi bile hırpalayıcı olmayacak mıdır? Genç kadın şöyle düşünür: "Aşağılanmanın gövdemdeki anı izleri onanlı- yor mu, perçinleniyor muydu, gözlerim askerde- ki üniforma ceketine değdikçe?.." Yaşlı kadın içimizdeki umutsuzluk mudur? Genç kadın, sevi ilişkisinin insanı kurtaracağına mı inanıyor? Emekli yargıcın kızı Şafak devrimci bir eyle- min içinde yer alırken eylemci arkadaşına gönül vermenin de etkisi altındaydı. Ama o sevi ilişkisi tensel bir yakınlık duymanın ötesinde, Şafak Gazioğlu'na kişiliğini kazandıran, onun bilinçlen- mesini sağlayan bir birliktelikti (Hayatın En Mut- lu An'ı). Erendiz Atasü bu gelişmeyi şöyle anlatıyor: "Evet, sevdiğinin leyent endamı genç kadının varlığını arzuyla çıra gibi tutuşturmasaydı, bütün bir hayat, ilişkiler, duygular, izlenimler bilinçlen- meseydi düşüncede ve duygularda, inandığı doğrulan bu kadar hararetle savunabilir miydi?" "SESSİZVESİTEMSİZ" Erendiz Atasü'nün bir öyküden yola çıkması tarihsel ödeşmeyi anlatmasına yaradığı içindir. Emekli yargıç Rıfat Bey bir zamanlar "idam hük- mü" verdiği bir adam için kalemini kırmıştı. Ken- di kızı söz konusu olunca şöyle düşünüyordu: "Yok canım boşuna kuruntulanıyorum. Siyasi nedenlerden bir kadını -gencecik bir kızı- as- mazlardı. Olmazdı öyle şey, bu kadar merha- metsiz, bu kadar adaletsiz değildi bu ülke." Oysa tarihsel ödeşmede; yönetim erkini ele geçiren siyasetçi, yargı ile iş dünyasını bir bütün olarak düşünüyor, düzenin değişmesini savu- nanlara acımasız davranıyordu. Aslında gerçek tarihsel ödeşme, cumhuriyetin kazanımlannı içine sindiremeyen karşıdevrimci- lerin girişimleriyle yapılan savaşımdı. Ne var ki Erendiz Atasü bu görüşü öyküye alıştınmakla yetinmiyor, bir tarih dersi verir gibi, eytişimin gereklerini yerine getirir gibi, okurlann bilinçlenmesine çalışır gibi anlatıyor. Siyaset-yargı-iş kesimi işbirliği yalnız baskı dönemlerinde uygulanan bir çalışma yöntemi değildi. Yeni bir siyaset anlayışı yönetim erkini ele ge- çirince, korkutucu eylemlere girişmeyi gücünü kullanmak diye yorumluyor. Demokrat Parti'nin yönetime geçmesiyle "51 Tevkifatı" olarak nite- lendirilen geniş tutuklama eylemi yeterli bir uyan olsun diye mi yapılmıştı? Günümüze doğru nice baskı dönemlerinden geçildi. Devrimcilere uygulanan yıldırma eylem- leri, budanmış bir ağacın yeniden gövermesi gi- bi, onlann daha da bilinçlenmesine mi yol açtı? Erendiz Atasü'nün öykülerinde kadın duyariığı üzerinde duruşum, bu bilinçlenmede kadının ye- rini anlamak içindir. Kimine göre "Hayatın En Mutlu An'ı" tensel bir seviyi yaşamaktır. Şafak Gazioğlu sevdiği adamı kelepçeli gö- rünce nice acılara dayanabileceğini anîadı. "Me- kân ve zaman silinmişti, tarih ve gelecek de... Sadece onlar ve o an vardı. Büyüyen bir an..." Yetmişli yıllardan günümüze doğru, kırk yıllık bu yaşama serüveni, bir kadının yalnızlığa bıra- kılmasıyla mı sonuçlanmalıydı? Kadının yazgısı mıydı bu?Yaşlıhğın sınınnda, bütün sevdiklerini yitirdikten sonra, yalnızlığa sığınmak kolay değil- di. "Şafak, 'sessiz ve kimsesiz' gözleri yaşsız, duruşu dik seyretmişti onun gidişini, yabancılığa kayışını..." "Sevdiği, onca sıkıntıyı paylaştıklan o gurbet yıllannda, günün birinde, başka birine âşık oldu- ğunu itiraf ettiği zaman, yıkıcı ıstırabın karşısında ayakta kalabilmişti." Erendiz Atasü roman boyutu kazanan öykü- lerinde kadının iç dünyasını çözümlerken gücü- nü de göstermiş oluyor. Kendine bakan insan, insanlığın kurtuluşu adı- na emek verdiğine inanmalı. Kendisiyle başka nasıl banşık olabilir? Bu gerçek kendimize saygı duymayı kolaylaş- tırabilir. Yoksa yaşamanın şu anlamsız gidişine katlanamayız. • Bu sayfayla iletişim kunabilmek için dergilerinizi ve kıtaplannızı aşağıdaki adrese gönderiniz: MustafaŞertfOnamn Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 Ümimy-Ank. Tel.: (031?) 235 97 11-2362346 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1069
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle