27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
[email protected] SAYFA CUMHUR YET 12 AĞUSTOS 2010 PERŞEMBE 16 KÜLTÜR CMYB C M Y B ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Can’ın Güler’i, Güler’in Can’ı... Türk şiirinin afacan çocuğu... Her daim genç, her daim âşık, her daim bilge... Özgünlükte en hızlı koşan... Birikimlerde ve birikimlerden yararlanmakta ipi en önce göğüsleyen... Eleştiri oklarıyla kahkahaçiçeklerini sarmaş dolaş kılan... İsyanı, başkaldırıyı, baştacı eden... Can Yücel’i 12 Ağustos 1999’da yitirmiştik. Bugünlerde onun adına, onun için, çeşitli anma günleri, toplantılar, kutlamalar düzenleniyor. Ben de Sevgili Can Yücel’i 43 artı 11 yıllık eşi Güler’in yazdığı bir yazıyla anmak istiyordum ki, bir de baktım, gazetenin kültür servisi benden önce davranmış, Güler’in mektubunu dün boydan boya yayımlayıvermiş! Eğer içinizde gözden kaçıran olduysa, dünkü gazeteden mutlak okusun! Önceleri Güler’e “Can ile nasıl yaşıyorsun” diye; sonraları ise “Can olmadan nasıl yaşıyorsun” diye soranlara yanıt da aradığı harika bir yazı kaleme almış Güler Yücel. “Sen Gideli…(1)” başlığını taşıdığına göre devamı gelecek demektir! En azından ben devamını bekliyorum. Doğrusu, yüzyıllardır kadınlar şiirin yaratıcısı değil, nesnesi olmaya öyle koşullandırılmış ki, içlerindeki şiiri ve şairi ortaya çıkarmaya çoğu kez fırsat bulamamışlar. İşte dün Güler’in yazısını okurken bir kez daha Güler Yücel’in içindeki gizli şairi keşfettim. “Bizim evde şiir pişerdi, aşk pişerdi,… Harlı bir adamla şiir ve aşk pişirmek kaç insana nasip olur? Düşünün ne kadar şanslı olduğumu…” diyen Güler’e, ben bu arada Can Yücel’in de ne denli şanslı olduğunu belirtmek istiyorum. En sıkıntılı, en zorlu, en dertli bir zamanda hapisteyken bile kahkahaçiçekleri üretebildiyse Can Yücel, mutlak yanındakinden aldığı o sonsuz desteğin bilincindeydi şair. Onun “Bi Sen Eksiktin Ayışığı” başlıklı şiirini anımsamakta yarar var… “Bileklerimizi morartmış yeni Alman kelepçeleri, / Otobüsün kaloriferleri bozuldu Kaman’dan sonra / Sekiz saat oluyor karbonatlı bir çay bile içemedik, / Başımızda pirensip sahibi bir başçavuş. / Niğde üzerinden Adana Cezaevi’ne gidiyoruz... Bi sen eksiktin ayışığı / Gümüş bir tüy dikmek için manzaraya!” Belki de sokakta konuşan iki çocuğun diyaloğunda saklı şiiri yakalamak için de evdeki huzura ya da coşkuya gereksinimi vardı: İşte “Üsküdar İskelesinde İki Lostracı Çocuğun Konuşmasından”: “Öyle bir gül atıcam ki size gelecek maçta / Âdem abim bilem tutamaz elleri yanar”. Can Yücel bir şiirinde “Benim en güzel şiirim yaşamımdır” der... “Yaşamayı yaşamak istiyorum, demiştim, / Neylersin ki bu damda bu dem / Ayaklarımla uyaklarımda zincir, / Böyle topal koşmakla geçiyor günlerim, / Oysa -methetmek gibi olmasın kendimi ama- /Yaşamım benim en güzel şiirim.” O söylüyorsa öyledir ama bir eksik söylemiş. Bence onun en güzel şiiri yaşamı ve ailesi! Oğlu yeni, Hasan Yücel daha geçenlerde New York Tıp Akademisi’nin en önemli ödüllerinden birini kazandı. Bilim ve Teknoloji ekimizin tiryakileri ayrıntıları okumuşlardır. Ben bu bahaneyle Hasan’ı kutluyor, kardeşleri Su ve Güzel’i kucaklıyorum. Sevgili Güler, köyünde dolaşırken, resim yaparken, yazı yazarken, o davudi sesi, Can’ın sesini “Güleeeeeeer” diye seslenen sesi duymaktan sakın vazgeçme. Ve sevgili okurlar işte Can Yücel’den umutlu ışıklı dizeler: Adı “Yakın Tarih” “Gün gelir bu işe millet de şaşar Tam kurşun işlemez deminde karanlığın Bir ateşböceğidir başlar.” Haydi 12 Eylül’de başlasın o ateşböceği! [email protected] Faks 0212 257 16 50 “Kentin kültür yaşamına katkılarıyla cum- huriyet çağdaşlığının simgesi olmuş ünlü si- nemayı ticari kullanıma kurban etmek, top- lumsal gelişmenin bellek zenginliğini de yok etmek demektir.” İstanbul’daki Emek Sinemasõ’na göz diken kül- tür yoksunu AVM (Alõş Veriş Merkezi) proje- sine karşõ bu serzenişimizi duymayan kalma- mõştõr… Ne var ki son günlerde Eskişehir’den ge- len haberler, yõllanmõş kültür mekânlarõmõza ben- zer aymazlõğõn bu “yüzakı”mõz kente de zarar verdiğini gösteriyor. Cumhuriyet döneminin emektar mimarlarõndan Abidin Mortaş’õn imzasõyla 1959’da kente ka- zandõrõlan ünlü “Kılıçoğlu Sineması”, AVM’ler- deki cep sinemalarõyla rekabet edemeyince, sõ- radan bir ticaret yapõsõna dönüştürülmek üzere gözden çõkartõlmõş... dahasõ aynõ sinemayõ “ken- tin kültür yaşamı”yla bütünleşen “anı değer- leri”yle korumaya alan Koruma Kurulu üyele- rinin adeta “suçlu” ilan edilmeleri ise Eskişehir’e hiç mi hiç yakõşmõyor! O kadar ki Koruma Kurulu’nun “sinemayı kurtarma” kararlarõnõ eleştiren, dahasõ aynõ çabayõ “kentin gelişmesini engelleme”! saya- bilenler arasõnda -inanasõm gelmiyor ama- “mes- lek odalarında yönetici olabilen mimarlar” bi- le var… Aynõ mimarlarõn sinema yerine rant binasõnõ sa- vunma adõna “Kurul 50 yıllık binaları bile tes- cilliyor” diyebilmeleri ise “kentsel miras” ve “toplum belleği” gibi mimari kavramlarõ umur- samadõklarõnõ gösteriyor… Bu tutumu CHP’li bir milletvekilinin, “Ko- ruma Kurulu sorun üretiyor” diyerek des- teklemesi ise partisinin “evrensel kültür poli- tikaları”ndan bile habersiz olduğunu kanõtlõyor. (İstikbal Gazetesi-12 Temmuz 2010) BAKANA MEKTUP İşte böylesi bir “rant” aşkõ içinde hemen tüm “çıkarcı” kesimlerin iktidar partisinin temsilci- leriyle birlikte yüklenmeleri sonucunda kurul üye- liklerinden uzaklaştõrõlan mimar Doç. Dr. Tülin Görgülü (YTÜ) ile Sanat Tarihçi Prof. Dr. Yelda Uçkan (AÜ), Kültür ve Turizm Bakanõ Ertuğrul Günay’a mektuplarõnda şunu vurgu- luyorlar: “Eskişehir’in kentsel belleğinde önemli yer tutan, yıkılmaması ile ilgili sivil inisiyatiflerin oluştuğu, Abidin Mortaş gibi önemli bir mi- marın eseri olan bu yapı, mutlak korunması gerekli bir yapıdır. Tescil konusunda da çok ayrıntılı gerekçeler belirtilmiştir.” Yerel basõndaki “sinema yerine iş merkezi” ta- raftarlarõnõn “Kurul zaten daha önce yıkım kararı vermişti” şeklindeki “gerçek dışı” söylemlerine de aynõ mektup şu açõklõğõ getiriyor: “Kılıçoğlu Sineması konusunda kurul tara- fından hiçbir süreçte alınmış yıkım kararı yok- tur, tam tersine kurul tarafından yıkımı durdu- rulmak üzere mühürlenmiş ve tescil edilmiştir.” UNUTULAN ‘ÇIĞLIK’LAR Eskişehir’de kentin gelişmesini “daha çok inşa- at”ta gören imar rantõ sevdalõlarõyla Koruma Kurulu arasõndaki bu yakõşõksõz çatõşmanõn tek nedeni Kõ- lõçoğlu Sinemasõ değil; bir de yõllarõn çekişme ala- nõ, “Eski Fabrikalar Bölgesi” var ki kentin sade- ce imar tarihinde değil, “demokrasi tarihi”nde de çoktan yerini aldõ... Anõmsanõr mõ bilmem, 90’lõ yõllarõn sonlarõnda ya- yõmlanan “Bir Kentin Çığlığı” adlõ kitapçõk, Es- kişehir’e egemen olan “plansız ve çıkarcı beton- laşma”yõ ulusal yüzakõmõz “Anadolu Üniversite- si”nin kentine yakõştõrmayan herkesi ayağa kaldõr- mõştõ... Yerel meslek kuruluşlarõ ve STK’lerce hazõrlanan kitapçõkta özetle deniyordu ki: “Fabrikalar bölgesi, kentin ortasında eşsiz bir dinlence ve kültür ala- nı olanağı sağlamaktadır. Betonlaşan Eskişehir’in yegâne nefes alma yeridir.” Bu “tarihsel çığlık” kamuoyunda öylesine des- tek buldu ki bugün Eskişehir’in “örnek kent” gösterilmesini sağlayan başarõlõ “belediye baş- kanları” da aynõ çõğlõğõn önderleri olarak seçim ka- zanmõşlardõ. Şimdi aradan sadece 10 yõl geçti… yerel basõnda Vedat Alp’in yazdõklarõnõ birlikte okuyalõm: (Şehir- 14 Temmuz 2010) “Fabrikalar Bölgesi 10 yıl öncesine kadar ‘Es- kişehir’in Akciğeri’ olarak tanımlanıyor ve ko- runması için kıran kırana mücadele veriliyordu… şimdi ise yalnızca koruma kurulu, birazcık di- reniyor; direndiği için de eleştiri yağmuruna tu- tuluyor. Bölgeyi yapılaşmaya karşı korumak dün ‘kente karşõ tarihi görev’ sayılırken bugün ‘ken- te karşõ suç’ gibi gösteriliyor. ‘Yapõlaşmaya engel çõkartan’ Koruma Kurulu üyeleri neredeyse ‘ya- tõrõm düşmanõ’ ilan edilecekler.” İşte böylesi bir “tersine rüzgâr”la eşzamanlõ ola- rak görevlerinden uzaklaştõrõlan kurul üyeleri, ba- kanlarõnõn kendilerine “sahip çıkma”sõnõ bekledikleri mektuplarõnda bu durum için de bakõn neler söylü- yorlar: “Bölgedeki eski endüstri yapılarının gü- nümüz koşullarına uygun işlevlendirilen örnek- leri kurul onaylı projelerle hayata geçirilmiştir. Bunlar arasında ‘eski hal’ binası, Haller Gençlik Merkezi olarak restore edildiği işleviyle, ‘Türki- ye’de kültürel mirasõn korunmasõ’nda önemli yol alınmasını sağlayan TKB tarafından da ödül- lendirilmiştir.” Çünkü Eski Fabrikalar Bölgesi’ndeki “koruma amaçlı imar” uygulamasõ, endüstri mirasõ niteli- ğindeki eski fabrika yapõlarõnõ çağdaş ve kültürel iş- levlerle kullanmak, geri kalan tüm alanlarõ ise ken- te “nefeslenme-rekreasyon bölgesi” olarak arma- ğan etmeyi öngörüyor... Hayallerimizi süslemeye başlayan, onur kay- nağõmõz, örnek kentimiz Eskişehir’in mimarla- rõ, yazarlarõ, hatta siyasetçileri ve 10 yõl öncenin “çığlık” atan aydõnlarõ... buna nasõl karşõ çõka- bilirler; anlamak mümkün değil. Eskişehir’in ‘kültür kenti’ kimliğinde ‘öncü emeği’ olan bir sinema ranta kurban ediliyor Kõlõçoğlu Sinemasõ tehlikede 1- Birkaç yıl önceye kadar kentlilerin “buluşma” yeri, Kılıçoğlu Sineması’nın önüydü. 2- Yapı 1950’lerin mimarisini simgeliyor. 3- Eski Fabrikalar Bölgesi’nde tarihsel kiremit fabrikaları... Amazon ve Apple’a suçlama Kültür Servisi - Teknoloji devleri Apple ve Amazon, e-kitap okuyucu üreten rakip şirketlerin indirimli satõşlarõnõ engellemekle itham ediliyor. Konu hakkõnda soruşturma başlatõldõğõnõ belirten Connecticut adliye vekili Richard Blumental, şirket temsilcileriyle görüşeceğini söyledi. Apple iddialarõ yalanlarken Amazon ise sessizliğini koruyor. Kültür Servisi - Cemal Süreya’nõn “Ka- sabalı Lorca” diye tanõmladõğõ şair Abdül- kadir Bulut, ölümünün 25. yõlõnda doğduğu topraklarda anõldõ. Anamur Kültür Derne- ği’nce Anamur’da düzenlenen anma etkinli- ğine çok sayõda edebiyatseverin yanõ sõra Bu- lut’un kardeşleri, akrabalarõ ve dostlarõ da ka- tõldõ. Öte yandan, E Yayõnlarõ, F. Saadet Bi- lir ve Ali F. Bilir’in hazõrladõklarõ, şairin ya- şamöyküsü, şiirleri, yazõlarõ, söyleşileri ve mektuplarõnõ içeren “Abdülkadir Bulut: Kasabalı Lorca” adlõ bir kitap yayõmladõ. Anamur’da düzenlenen ve Bu- lut’un eşi Havva İnce Bu- lut’un da katõldõğõ etkinlik- te, gazeteci ve fotoğraf sa- natçõsõ Tahsin Ünlü’nün hazõrladõğõ, Akine köyü, Elbalak Yaylasõ ve Bu- lut’un yaşamõnõn anlatõl- dõğõ bir slayt gösterisi ya- põldõ. Anamur Kültür Der- neği Başkan Yardõmcõsõ Yaşar Alıcı’nõn yönetti- ği panele araştõrmacõ ya- zar F. Saadet Bilir, öykü yazarõ Ali F. Bilir ile Ger- çemek Kültür ve Düşün Der- gisi sahibi ve öykü ya- zarõ Mustafa B. Yal- çıner katõldõlar. Saadet Bilir, Bu- lut’un düzyazõla- rõ üstünde dura- rak, şairin söz- cükleri adeta dans ettirdiklerini söylerken; Ali F. Bilir de, ustam diye nitelediği Bulut’un top- lumcu gerçekçi bir şair olduğunu, Anamur’u hep yüreğinde taşõdõğõnõ anlattõ. Mustafa B. Yalçõner ise Bulut’un yalnõzca bir şair değil, aynõ zamanda iyi bir romancõ olduğunu vur- gulayarak, onun “Üveyikler Gö- çerken” ve “Sakar Tay” ro- manlarõ üstünde durdu. Anma etkinliği, Abdülkadir Bulut’un köyü Akine’ye yapõlan ziyaret ve oradaki konuşmalarla sona erdi. E Yayõnlarõ’nca ya- yõmlanan “Abdül- kadir Bulut: Ka- sabalı Lorca” adlõ kitapta ise, şairin yaşam- öyküsü, şiirle- ri, düzyazõla- rõ, kitap tanõtma yazõla- rõ, söyleşiler, mek- tuplarõnõn yanõ sõra Özdemir İnce, Ok- tay Akbal, Doğan Hızlan, Hilmi Yavuz, Sennur Sezer ve Recep Güneş’in daha ön- ceki anma etkinliklerinde yaptõklarõ konuş- malarõn metinlerine yer verildi. Kitapta ayrõca Bulut’un çocuklarõ Ekim Bulut ve Eliçin Bu- lut’un birer yazõsõ da yer aldõ. “Abdülkadir Bulut” kitabõ- nõn ilk sözü, şair Cemal Süre- ya’nõn 1975’te Milliyet Sa- nat’ta yayõmlanmõş bir yazõ- sõndan alõntõyla oluşturuldu: “Abdülkadir Bulut, yapıt- larını öteden beri ilgiyle izle- diğim şair... Her şeyi bir tür- kü kıvamında, bir türkü ta- dında eritiyor. Yerel görü- nümlere, durumlara dayanı- yor. Ordan soylu imgeler ya- ratıyor... Kasabalı bir Lorca. Her şiirinde bir şiir var.” ŞA R ABDÜLKAD R BULUT ÖLÜMÜNÜN 25. YILINDA ANAMUR’DA ANILDI Kasabalı bir Lorca... FEDERICO GARCIA LORCA Abdülkadir Bulut (...) güneş al bir atõn uzun boynudurmor görünür eski bir dağ gölündeçünkü o dağ gölünde savaşõn gülüçağdaş bir ölüyü saklar koynundaşafaklarõn hiç böyle bölüşülmediğikuytu ağaçlarõn õslak yüzlerindebir hüzündür federico garcia lorcao dağlardan kaçõrõlan Kültür Servisi - Erden Kı- ral’õn ilk belgesel çalõş- masõ 75 dakikalõk “Ha- liç - Altın Boynuz” ön- ceki gece gala gösterimi ile sanatseverlerle buluş- tu. “Bereketli Toprak- lar Üzerinde”, “Hakkâ- ri’de Bir Mevsim”, “Av Zamanı” gibi sinema ya- põtlarõna imza atan Erden Kõral’õn yönettiği ilk bel- gesel olan ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Baş- kenti Ajansõ desteğiyle çekilen belgeselin galasõ- na kültür sanat dünyasõn- dan da birçok isim katõl- dõ. Erden Kõral’õn “Bir filmde kurgu söz konu- suysa gerçeğin, gerçek olduğuna hiçbir zaman inanmamak gerekir. Bu belgeselde bir büyülü gerçekliği yansıtmaya çalıştık” dediği belgesel- de, dünyanõn bilinen ilk limanõ Haliç’in öyküsü anlatõlõyor. www.halicaltinboynuz.com Bir büyülü gerçek: Haliç - Altõn Boynuz ERDEN KIRAL MZALI LK BELGESEL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle