19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Adnan Binyazardan denemeler Ardında Leke Bırakmamalı Sevgi Adnan Binyazarın "Ardında Le- ke Bırakmamalı sevgi" adlı ya- pıtında konu olarak bir sınırla- ma yok, yaşamın her alanına, her konusuna dair yazılara yer verilmiş. In- san, Ardında Leke Bırakmamalı Sevgf tieki denemeleri okurken, yaşam denen uzun yol- da yeni bir yol gösterici edindiği duygusuna kapılıyor ve yine yapıtın sayfaları arasında dolaşırken daha çok bilgilendiğini, daha çok aydınlandığını, daha çok hüzünlendiğini, da- ha çok mutlu olduğunu hissediyor. Sorgulamayı bilen bireyin kitabı • Aydoğan YAVAŞLl S öz, S. Eyüboğlu'nun olsa gerek, öyle anınısıyorurn: "Bütün çağlarda yazarın soylusu ezilenden, soysuzu ezen- den yana olagelmiştir hep." Sart- rc da, Le Monde muhabirinin bir sorusu üstüne "Yazar aç mil- yonlar için yazmadıkça hep bir tedirginlik duygusu altında ezilecek- tir" der. Peşrevi uzatmanın hiç gereği yok sö- zü nereye getireceğim, bu çok belli: Adnan Binyazar'ın denemelcrini topla- dığı Ardında Leke Bırakmamalı Sevgi adlı kitabına. Nedendir bilmem, Bin- yazar'ın çeşitli insan hallerinden tutun kitaplara, sanatın sorunlarından tutun yolculuklara; kaleme aldığı hemcn her denemesinde, özellikle 1970'li yıllarda döne döne okuduğum, onu kendime arkadaş cdindiğim Oktay Akbal'ı anımsattı bana. Belki "nedendir bil- mem" denıem yanlış, çünkü ncdeni belli: Aklın yolu bir. Oktay Akbal'ın Konumuz Edebiyat'ta, Yeryüzü Kor- A-usu'nda, Istinye Suları'nda, Gençler Bize Bakıvor'da ve diğer kitaplarında yapmaya çalıştığını, yaptığını Adnan Binyazar on yıllar sonra yine ve pırıl pırıî Türkçesiyle, sağlam mantığıyla pekiştiriyor. 26 yıl severek yaptığım öğretmenlik mesleğimi halen sürdürüyor olsaydım, Ardında Leke Bırakmamalı Sevgi adlı bu kitabı öğrencilerime salık verir. derslerde ve ders dışı çalışmalarda mutlaka tartışır, tartıştırırdım. Ardında Leke Bırakmamalı Sevgi yi okuyacaklara bir öneri: Okumaya baş- lamadan önce elinize mutlaka önemli yerlerin altmı çizmek için renkli bir kalem alın. Bunu yapmazsanız, sözgeli- mi, "Kıvılcımın aydınhğını Edison, dünyanın döndüğünü Galilei, boyada- ki balığı Picasso, sesin kudretini Beet- hoven, insanlığın geleceğini Marx gö- rüyor. İnsan, benzerliğiyle değil, ben- zemezliğiyle insandır. Benzemezlik, hayatın ahengidir," sözlerini yalnızca okuyup geçer, kim bilir, belki de ıska- layabilirsiniz. UFUK AÇAN ALINTILAR Bundan kırk yıl kadar önce bir taşra kasabasınm lokantasmda, duvarda çer- çevelenmis, bir sözc rastlamıştım: "Arif ile sohbet etmek lâl-i mercan incidir / Cahil ile iilfet etmek akıbet can incitir" diyordu. Adnan Binyazar'ın denemele- ri, "lâl-i mercan inci" gibi... Bakın, altlarını çizdiğim, uilcumu açtığma inandığım bazı almtılan sizlerle payla- şayım; "Uzaktan gören. kör bakar." "Du- yarlığı besleyen sanattır, düşüncedir. Kuşkusuz, orlalarda dolaşan 'yüzlü' yüzsüzlcrc kapilmamayı. yüzün sahte- sini gerçeğinden ayırmayı ancak sanat- la, düşünceyle beslenmiş kişiler başarı- yor. Kadın ya da erkck. duyarlıktan yoksun nice kişi yüz aldanmasına kapı- lıyor da yaşamı boyunca başını bela- dan kurtaramıyor!" "Üniversitelerin edebiyat fakültele- rinde yirmi be§ bin öğrenci, en az iki binin üzerinde öğretim elemanı olma- sına karşm, sanatsal dcğeri olan bir ro- manın ancak bin dolaylarında basılma- sının nedeni beğcniseİ düzeysizliğin göstergesi değil midir? " "Küreselleşme, AB, Amerikan impa- ratorluğu; hepsi enerji kaynaklarma sa- hip olmanın. dünya ekonomisini elle- rinde tutmanm hesabını yapıyor. On- lar. Alrikalı çocukların çölün ortasında akbabalara ycm olmasına, Irak'ta her giin onlarca insanın ölmesine, bir 'ek- ran oyunu' gözüyle bakıyorlar." Ad- nan Binyazar, seçimini ezilenlerden ya- na yapmış, yaptığı seçimin savaşımını veren soylu bir yazar. Mustafa Ke- mal'in devrimlerine, Aydınlanma'nın getirdiği akü ve bilim ışığına bağlı, an- peryalizme ve gericiliğe cepheden kar- şı... Yurdumuzu emperyalizmin ve ge- riciliğin boyunduruğundan kurtaran Mustafa Kemal'in yoktan var ettiği Türkiye Cumhuriyeti'ni yıllar sonra karalayıp kirletenlerle ilgili olarak şu acıtıcı soruyu soruyor, Emin Özde- mir'den alıntılayarak: "Yanaklarma sanki masal kuşları konmuş, gözleri umudun güneşiyle ışıl ışıl çocukların yüzlerine nasıl bakıyorlar?" Binyazar, uzun yıllar Almanya'da ya- şamış, oradaki yurttaşlarımızın sorun- lanna yakından tanık olmuş, Batı uy- garhğının nimetlerini tatmanın yanı sı- ra zayıflıldarını da saptamış. îstanbul- Berlin arasında yaptığı yolculuklardan söz etmiş. O yolculuklarda tanık olduğu kimi gülünçlükleri, ders alınası durumları aktarmış. Istanbul'dan sonra Berlin'e adım atar atmaz içine düştüğü sessizli- ği, yaşama düzenine ilişkin kimi ayrın- tıları bakın şöyle yorumlamış: "Yaşa- maya düzen vermek çok mu zor? Dü- şünmenin önünde zorluk yoktur. Zor- luk, bireyin, kendini bir düşünce varlı- ğı olarak biçimlemesinde. Bu da, insa- nın kendine emek vermesine bağlı; okuyarak, güzel sanatlann her daluıa ilgi duyarak. Birey olma bilincinin özünde bu emek yatıyor. Yüz yirmi beş milyonluk Japonya'da bir kişi yılda yirmi altı kitap okurken, bu oran yet- miş milyonluk Türkiye'de altı kişiye bir kitaba düşerse. Böyle bir emekten söz edilebilir mi?" Ardında Leke Bırakmamalı Sevgi, aslında ardında binlerce soru bırakan bir kitap. Sormayı, sorgulamayı bilen bir "birey"in kitabı. Öyle bir kez oku- nup bırakılası kitaplardan değil. Emi- nim, yaşama ve dünyaya ne zaman çok daha geniş açılardan baknıa isteği duy- sanız, o zaman hemen sayfalarını karış- nracağınız, altlarmı çizdiğiniz yerlerde göz izlerinizi arayacağmız bir kitap olacak. • ÇJ ErdalATlCI I ^ r ^ıllar önce, Adnan Binya- ^ X zar'ınkendiyaşamınıan- | lattığı Masaîmı Yitiren Ji. Dev adlı yapıtını okur- ken her sayfasında iliklerime ka- dar ürperdiğimi, orada anlatılan bazı olayların rüyalarıma bile gir- diğini anımsıyorum. Binyazar'ın anlattığı olaylar, o kadar korkunç- tu ki kendi kendime bir insan bu kadar acıya, zulme, yoksulluğa nasıl da- yanabilir diye sormuştum. Gerçekten bir insan onca acıya, zulme, yoksulluğa nasıl dayanabilirdi? YÜKLÜ BİR YAŞAM Birkaç yıl önce Binyazar'ı Köy Ensti- tüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfi adına dü- zenlediğimiz; "Köy Enstitüleri ve Ede- biyat" konulu söyleşi için Ankara'ya da- vet etmiştik. Aynı soruları bu kez ken- disine sormuştum: "Masahnı Yitiren Dev adlı yapıtınızda yazdıklarınızın hepsi doğru mu, gerçekten, o yoksullu- ğu, o işkenceleri yaşadınız mı?" diye. Binyazar, yüzünden hiç eksilmeyen hü- zünlü gülümsemesiyle "Yaşadıklarun, yazdıklarından kat kat fazladır" demişti. Sanırım Masalmı Yitiren Dev'i oku- yup da, Binyazar'la karşılaşan pek çok okur; benim gibi ilgi ve merakla; "O yazdıklannızı gerçekten yaşadınız mı?" diye sormuştur. . Binyazar'ın yaşamı Diyarbakır'da baş- lıyor. Babasınm evi terk etmesinden sonra annesiyle birlikte Ağın'a, anne mcmleketine dönüyor. Köyde de du- rumlar iyi değil; sıkıntı, yoksulluk ve acılar diz boyu. Bir süre sonra Binyazar, ortaya çıkan babasınm çağrısı üzerine okumak amacıyla kard'eşiyle birlikte Is- tanbul'a geliyor. Baba yeniden evlen- mi§, ama değişen bir şey yok. Yine ge- çim sıkıntısınm yiyip bitirdiği insanlar, yine yoksulluğun duvarlara sindiği eski ve duvarları rutubetli bir ev... Bir süre sonra baba yine ortadan kay- boluyor. Binyazar kardeşiyle birlikte gi- zemli sökaklarını, yoksulluk kokan ma- hallelerini hiç bilmediği lstanbul'da or- tada kalıveriyor. O Istanbul ki, sokak- ları, caddeleri durmadan yoksul insan öğütüyor... O günden sonra Binyazar'ın yaşamı tam bir cehennem azabma dönüşüyor. Kardeşiyle birlikıe sırtlarında küfe pa- zarda hamallık yapıyor, sokaklarda yatı- yor. Kardeşi kayboluyor, kendisi bir lo- kantaya çırak oîarak giriyor. Kimsesiz, gidecek, sığınacak yeri yok. Umarsızlık diz boyu. Patronu ona evinin altında kışları buz kesen bir oda veriyor. Yıllar boyunca patronun dayaklarına işkencelerinc ma- ruz kalıyor, dayanıyor, ancak bir gün bu cehennem yaşammdan kurtulabilmek için her şcyi göze alıyor ve anasının ya- şadığı Ağın'a kaçıp gidiyor. Binyazar, Ağın'da bir süre yaşadıktan sonra, içindeki okunıa aşkına yanıt ve- recek olan Dicle Köy Enstitüsü'ne kayıt yaptırıyor. "Anadolu köylerindc solup giden lur çiçeklerini artık soldurmaya- çağız" diyen Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in, on bin Anadolu köyünü dolaşıp, köy sorunları saptayarak, çö- züm yolunu bulan Ismail Hakkı Ton- guç'un Köy Enstitülerine... ' Işte, Binyazar ve Binyazar gibi yoksul köy çocuklarının gerçek kurtuluşu, üre- tim içerisindc aydınlanmacı bir eğitim uygulayan Köy Enstitülerinde gerçekle- şiyor. Köy çocuklarının okuyabilmesi için parasız yatdı olanak da sağlayan Köy Enstitüleri, Binyazar gibi 17 bin yoksul köy çocuğunun; yalnız ^ SAYFA 10 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 6 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle