Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 25 HAZİRAN 2010 CUMA
6 HABERLER
BİR BAKIMA
SERVER TANİLLİ
İlhan Selçuk’u
Uğurlarken...
23 Haziran’da Lütfi Kırdar’da o muhteşem
salonda yapılan toplantı, bir soylu çıkış idi.
Genç - yaşlı hançerelerden, sahnede yatan
tabuta bakan, dile gelen geçici bir haykırış
değildi. Toplumun derinlerinden gelen bir duruş
idi. Ve İlhan Selçuk’tan yola çıkan bir
reddiyenin simgesi değildi. Türkiye’yi bütün
olarak hedef alan ve aylar, yıllar boyudur süren
tehlike ve tehdide karşı bir tavırdı. Geçmişte
Türkiye’yi hedef alan tehlikeye karşı bir karşı
duruş açıktı. Şimdi, İlhan Selçuk’un ardından,
kesin bir mesaj dile getirildi o gün.
Unutulmadı ve unutulmayacak...
19 Haziran’da 11 eve bir ateş düşmüştü.
Ondan önce, böyle toplu bir tehdide benzer bir
sürekli tehdit başlamış, sürüyordu. Nitekim 19
Haziran’dan sonra da kanlı geçit devam ediyor.
Ve gazetelerde ve televizyonda yeni tartışmalar
birbirini izliyor. Siviller ve askerler, PKK’nin
kaynaklarını yok etmek için bir politika
üretilmesi gerekli derken, fikirlerin üstünde
birleştiği gerçek şu idi: “Tavizlerle çözülmez.”
İktidar yönünden gelen bir yanıt, dikkatleri
çekiyordu: “Bu fitneyi bertaraf edecek kudret
ve iradeye sahibiz. Bu çerçevede her türlü
bedeli de ödemeye hazırız. Hain saldırılar
terörle mücadele kararlılığımızı
etkilemeyecektir.”
Bu sözler de Başbakan Erdoğan’ın.
Baştan beri ondan gelen taviz ve
düşüncelerin hatırlattıklarından bir “istifa” ile bir
köşeye çekilmesi beklenirken, yukardaki
yuvarlak sözlerin yeri yoktur. Gelişmelerin gelip
bugün durduğu noktanın sorumluluğunda
herkesin payı vardır. Ancak, Erdoğan’ın
sorumluluğu baştandır. Onun hiç sorumluluk
almadan direksiyonda olmayı istemesi,
korkunç bir yanlıştır.
Yeter artık!
Bundan sonra savaş da yayılabilir ve bütün
dünyada diplomatik uğraş da gündeme
girebilir. Öyle olunca, Erdoğan’ın, diplomatik
eylemler ve diplomatik zenginliğimize bakıp
“monşerlerimiz” diye hafife aldığı, daha
doğrusu alaya aldığı unutulur mu?
Yeni bir hükümet, bir kabine şarttır.
Erdoğan da bir köşeye çekilmelidir.
Siyasal iradenin tutarlılığı ve gücü, politika
geliştirmelerde önemlidir...
Başka hatırlatmalarımız da vardır ve
söyleyelim.
İlhan Selçuk bir Atatürkçü idi. Atatürkçülük
derken, başta laiklik olmak üzere,
Cumhuriyetçilik, bağımsızlık, Aydınlanma,
emekçilerin ve kadın haklarının altını çizelim,
bunlar birbirine bağlı gerçeklerdir.
İlhan Selçuk, bu bütünlüğü unutmadan
konuştu ve yazdı.
Onlara dili ve edebiyatı da katmıştır. Hepsini
birbirine bağlayarak, “Pencere”sinden ufka
baktı. Bizler de, oradan soluklandık, bundan
böyle de öyle olacak. İlhan Selçuk, bundan
böyle daha da büyüyerek yaşayacaktır. Önceki
gün, Lütfi Kırdar toplantısındaki konuşmalar,
geleceğe de uzanan bir mesajı dile getiriyordu:
İlhan Selçuk’la başlayıp onunla
noktalanmıyordu.
Geleceğe bakıyorduk ve öyle sürecektir.
Daha da zenginleşerek...
Ciddi olalım: Türkiye Cumhuriyeti’nin
doğmasını, ilerlemesini ve temellerini hiç
unutmayalım.
Bu tarih, yeniden yazılamaz.
Temelleri korunarak, daha ileri, daha çağdaş
bir Türkiye’ye doğru yürüyebiliriz. Bugün
tıkanıklıktan kurtulalım; temellere yönelmiş
tehlikeler uzaklaştırılıp, yeniden berkilip
güçlenmelidir. Bunun için, önce tehlikeler
savuşturulmalı.
Bu tehlike de iktidardadır.
Dikkatlerimizi ona çevirmeliyiz. Onu
savuşturduktan sonra başka yapılacak şeyler
vardır. İlhan Selçuk’un söylediklerini
unutmayalım; onları bir bir hatırlamak
önemlidir.
Onun önünde olanca saygılarla eğilelim...
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ [email protected] - www.mehmetfarac.com
Terörün 26 yıllık kanlı
bilançosu dün bir kez de
Milliyet gazetesinde ortaya
dökülmüştü... Halkalı’da
servis otobüsüne yönelik
saldırıda yaşamını yitiren beş
kişiyle birlikte son 26 yılda 6
bin 654 güvenlik görevlisi şehit
olmuş!..
PKK’nin eylemlere
başladığı 1984 yılından 2009
yılının mart ayına kadar
geçen sürede 29 bin 639
terörist öldürülmüş, 4 bin
937’si ise yaralı olarak ele
geçirilmiş...
Terör eylemleri; aralarında
asker, polis, korucu ve sivil
yurttaşlar ile teröristlerin de
bulunduğu 41 bin 828 kişinin
yaşamına mal olmuş. Olaylarda
21 bin 615 kişi ise yaralanmış.
2009 yılının mart ayından
itibaren yaşananlarla birlikte 26
yıl içinde terör toplam 63 bin
443 kişiyi (ölü ve yaralı) kurban
seçmiş!..
Yani orta düzeyde bir
şehrin tüm nüfusu kadar
insan şiddetin kan
bataklığından etkilenmiş!..
Bu rakamlardan yola çıkarak
gelelim son günlerin
en çok tartışılan konusuna;
AKP zihniyeti terörü hortlattı
mı?.. Ülkenin başbakanı bu
gerçeğe bağıra çağıra karşı
çıkıyor, hatta medyayı
işbirlikçi olarak suçluyor! Oysa
resmi veriler başbakanı da
AKP yöneticilerini de
yalanlamaya yetiyor...
AKP’nin iktidara geldiği 2002
yılında yalnızca 7 güvenlik
görevlisi şehit olmuş,
7 yurttaş da yaşamını yitirmiş...
Ancak 2003’ten itibaren
terörün şiddeti her yıl giderek
artmış. İşte yıllara göre şehit
sayıları:
2003 (31), 2004 (75), 2005
(105), 2006 (111), 2007 (146),
2008 (171), 2009’un ilk üç ayı
(62) ve 2010’un ilk altı ayı
(72).
İçi bir türlü doldurulamayan
ve fiyaskoyla sonuçlanan
“açılım” iddiasıyla terörü
hortlatanlara ve iktidarın
beceriksizliğini örtbas için
paçavralarında çamura
bulanmış yalanlar sergileyen
kalem taşeronlarına ithaf
olunur!..
Başbakanı Yalanlayan Rakamlar!..
Son günlerde artan PKK terörü,
şiddetin gerekçeleriyle ilgili
sorgulamaları da gündeme getirdi.
Terör hangi bataklıktan besleniyor?..
PKK nasıl bu kadar büyüyebildi?..
Güneydoğu sorunu ekonomik mi,
politik mi?..
Kürt siyasetinin aktörleri PKK’nin
siyasallaşmasını da fırsat bilerek
Güneydoğu meselesinin ekonomik
olmadığını ileri sürüyor. Hatta ekonomik
sorunları “Kürt
sorunu”nun
gerekçelerinden biri
olarak sayanlar da
yanlış saptama
yapmakla suçlanıyor.
Evet, PKK Doğu
ve Güneydoğu’da
önemli bir kitleyi ne
yazık ki siyasallaştırdı!.. Ancak örgüt
bunu yaparken bir yandan işsizlik ve
istihdam sıkıntılarını devletle kitleler
arasında bir çatışma gerekçesine
dönüştürdü, diğer yandan bu
kapsamda yürüttüğü propagandalarla
taban yarattı!..
Şu gerçeği de vurgulamak gerekiyor;
artık bu dönemde PKK terörünün tek
nedeni olarak ekonomiyi öne sürmek
nasıl gerçekçi olmasa da; işsizlik ve
geri kalmışlığı gerekçelerden biri
saymamak da o kadar yanlıştır!..
Çünkü sosyoekonomik bunalımlar
tarihin her döneminde kolaylıkla bir
bataklığa dönüştürülebilmiş ve
rejimlerle çelişkisi bulunan gruplara
siyasal ve örgütsel rant sağlamıştır!..
Gelin bu konuyu sorgulayabilecek
bazı çarpıcı rakamlara göz atalım:
Türkiye İstatistik Kurumu dün ikinci
kez işsizlik verilerini il düzeyinde
açıkladı. İşsizlik oranının en yüksek
olduğu il yüzde
26.5 ile Adana
olarak tahmin
edildi. Bunu yüzde
20.6 ile Diyarbakır
ve yüzde 19.7 ile
Hakkâri izledi.
Sizce de çok
şaşırtıcı değil mi?..
En çok işsiz, terörün en yoğun
olduğu Diyarbakır ve Hakkâri’nin
yanı sıra Güneydoğu’dan en fazla
göç alan Adana’da!..
İstihdam oranının en düşük kaldığı
iller ise Diyarbakır (yüzde 26), Siirt
(yüzde 25.9) ve Şırnak (yüzde 25.5)
olarak sıralanmış!..
Hem AKP dönemindeki terör artışı
hem de yukarıdaki işsizlik rakamlarının
ülke huzuruna yansımaları konusunda
fazla söze gerek var mı?..
Gerekçeyi Çürüten Veriler!..
Son günlerde kentlere de yayılan terör
olaylarında istihbarat zaafı iddiası artık
daha fazla öne çıkıyor. Son olarak CHP
lideri Kemal Kılıçdaroğlu da İstanbul’da
görüştüğü Cumhurbaşkanı’na bu
konudaki sıkıntılardan yakındı!..
Evet, en başarılı istihbarat, suçu
önleyen istihbarattır!.. Bombaların
patlatılması, kent merkezlerindeki askeri
birliklerin basılmasının ardından
suçluların tespiti ya da yakalanmasıyla
sonuçlanan refleksler ne yazık ki ülke
huzuru açısından bir kazanım
sağlamıyor...
İstihbarat birimleri arasındaki
koordinasyonun daha da
etkinleştirilmesi, terör gruplarını
izleme ve önleme konusundaki
zafiyetin bir an önce giderilmesinde
yarar var...
Çünkü ısrarla dile getirdiğimiz bu
uyarılar önümüzdeki süreçte çok daha
yaşamsal hale gelecek. Bakınız hem
BDP içinden hem aklıselim Kürt
siyasetçiler arasından ve de medyanın
kimi kalemlerinden PKK’nin koşulsuz
olarak silah bırakması konusundaki
çağrılar giderek yükseliyor.
PKK, şiddeti yükselterek bir yere
varamayacağını bir an önce anlamalı.
Çünkü terörün mağduru yalnızca
Batı’daki insanlar olmayacak!... Bir süre
sonra Doğu ve Güneydoğu’da şiddet
yorgunu haline getirilen kitleler de
PKK’ye karşı sesini yükseltecek!..
Oysa örgüt tüm aklıselim çağrılara
karşın bildiğini okumaya devam
ediyor... Yani şiddeti dayatarak
kazanım elde edebileceğini sanıyor.
PKK yalnız bununla da kalmıyor, son
dönemde önce Abdullah Öcalan, sonra
Kandil’deki PKK yöneticisi Murat
Karayılan’ın gündeme getirdiği
“demokratik özerklik” adı verilen bir planı
uygulamaya hazırlanıyor! İşte örgüt
yöneticilerinden Cemil Bayık’ın bu
planla ilgili dün PKK’nin ajansına
söyledikleri:
“AKP toplumu aldatıyor. Ortada ne
açılım politikası ne de demokratikleşme
vardır. Biz demokratik özerkliği hem
demokratik konfederalizmi siyasi iradeye
kavuşturmak hem de Kürt toplumuyla
devletin ilişkilerini hangi çerçevede
düzenleyebileceğini ortaya koymak için
geliştirmeye çalışıyoruz. Serhildanın
(başkaldırı) geliştirilmesi de tamamen ilan
edeceğimiz özerkliği korumak içindir.
Yakında bunun resmi ilanını da
yapacağız.”
Görüldüğü gibi PKK, bırakın çeşitli
çevrelerin “ateşkes” çağrılarına uymayı,
gerilimi daha da arttırmak için her yola
başvuruyor!..
İkilemde Sıkışan Çıkışlar!..
TÜSİAD: Daha çok öldürerek, daha çok çocuğumuzun ölümünü kabul ederek Kürt sorununu çözemeyiz
Patronlar:SilahlarsussunEkonomi Servisi - Türkiye’nin
patronlar kulübü TÜSİAD, Kürt so-
rununun acilen çözülmesi için iktidar
ve muhalefetin eşgüdüm içerisinde
hareket etmesi gerektiğine işaret
ederek “Konuşmayı sürdürmeliyiz.
Konuşmak için gerekli zeminin
hep müsait olmasını sağlamalıyız.
Herhangi bir şekilde söz söyleme
özgürlüğünün kısıtlandığı, insan-
ların düşüncelerini dile getirdikleri
için korktukları bir ortamın şe-
killenmesine göz yummamalıyız.
Türkiye’de bugün susması gereken
yegâne unsur silahlardır. Bunun
yolunu bulmak zorundayız” çağrõsõ
yaptõ. TÜSİAD, “Çeyrek asrı aşan
bir zamandan beri ülkemizi sarsan
bu eylemlerin ve şiddetin bizi bir
kez daha pençesine almasına ta-
hammül edemeyiz” dedi.
Açılım kötü yönetildi
Türk Sanayicileri ve İşadamlarõ
Derneği’nin (TÜSİAD) Yüksek İs-
tişare Konseyi (YİK) toplantõsõna,
son dönemlerde artan çatõşmalar
damgasõnõ vurdu. Bodrum’da yapõl-
masõ planlanan YİK toplantõsõ ko-
nunun önemi nedeniyle İstanbul’da
yapõlmasõ kararlaştõrõldõ.
Toplantõnõn açõlõşõnda konuşan TÜ-
SİAD Yönetim Kurulu Başkanõ Ümit
Boyner, “Terörle mücadele karar-
lılıkla sürmelidir ancak, bu müca-
dele tüm vatandaşların temel hak ve
özgürlüklerinin korunacağı, tehlikeli
fay hatlarının harekete geçmemesi
için azami dikkatin gösterileceği
bir ortamda yapılmalıdır” ifadele-
rini kullandõ. Boyner “Terörün bizi
bir kez daha pençesine almaması
için mücadele etmeliyiz” dedi. Açõ-
lõmõn toplumun neden kutuplaştõrdõğõnõ
düşünmek zorundayõz diyen Boyner
Türk siyasetinin en büyük hatasõnõn
müzakere kapõlarõnõn kapatõlmõş ol-
masõ olduğunu belirtti. “Şiddet siya-
setin inkarıdır” diyen Boyner şiddeti
kesinkez reddeden bir platformda ba-
rõşcõl duruşlarla güçlendirmeliyiz de-
di. Boyner “Bugünkü konjonktürde
eski alışkanlıklara, sıfır toplamlı
oyun mantığına teslim olmadan
mutabakat zemini hazırlanması
şarttır’’ dedi.
Boyner, Türkiye’nin nasõl olup da te-
rör örgütünün kontrol ettiği bir eylem
planõna uymak zorunda kaldõğõnõn, İm-
ralõ’nõn ya da Kandil Dağõ’nda oturan
ve varlõk sebeplerini savaşõ sürdür-
mekte bulanlarõn ne olup da terörün rit-
mini tayin edebildiğinin anlatõlmasõ ge-
rektiğine işaret ederek, “Gencecik
çocukların neden öldürüldüklerinin
muhasebesinin şeffaf bir şekilde
yapılmasını talep ediyoruz. Ölenler
bizim canlarımızdır’’ dedi.
Türkiye’nin giderek zihinlerde etnik
temelli bölündüğünü, böyle bir ruh ha-
linin sinsice, toplumun kõlcal damar-
larõna nüfuz etmeye başladõğõnõn kay-
gõsõnõ yüreklerinde taşõdõklarõnõ ifade
eden Boyner’in konuşmasõndaki satõr
başlarõ şöyle:
? Açõlõmõn kötü yönetilmesi, içeri-
ğinin tanõmlanmamasõ, hayal kõrõklõ-
ğõ yaratmõş olmasõ ve hatta son dö-
nemde tutuklamalar, üzücüdür, moral
bozucudur. Ancak bu unsurlarõn hiç-
biri şiddete başvurmayõ haklõ çõkarmaz.
? Türk siyasetinin en büyük zaaf-
larõndan birisi, kritik dönemlerde di-
yalog kapõlarõnõn kapalõ tutulmasõ-
dõr. Bugünkü konjonktürde eski alõş-
kanlõklara, sõfõr toplamlõ oyun mantõ-
ğõna teslim olmadan mutabakat zemini
hazõrlanmasõ şarttõr.
? Ülkemizin, hâlâ Cumhuriyet’in
kuruluş döneminden kalma bir soru-
nu çözememesinin yansõttõğõ tablo
üzücüdür. Neredeyse 30 yõllõk tarihi
olan terörle mücadeleyi sonuca bağ-
layamamanõn bedellerinin ne denli ağõr
olduğu da ortadadõr.
? Siyaset sõnõfõ kendi işini yaparken
biz de boş duramayõz. Bu zamanda si-
vil toplumun tüm barõşçõ unsurlarõnõn
bir araya gelmesi artõk elzemdir.
? Şu sõrada yargõ erki içindeki iç sa-
vaş manzaralarõnõn açõkça ortaya koy-
duğu gibi, hukukun siyasetin bir uzan-
tõsõ olarak görülmesi artõk kabul edi-
lebilecek, sürdürülebilecek bir du-
rum değildir. Artõk hukuku, kendi
başõna bir değer olarak ele alõp ona uy-
gun davranan, etkin ve hõzlõ işleyen,
temel hak ve özgürlükleri rehber ala-
rak adalet dağõtan bir yargõ erki oluş-
turmak zorundayõz.
Koç: Endişeliyiz
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi
(YİK) Başkanõ Mustafa Koç, “(Re-
ferandum) yargı bağımsızlığını ge-
liştirmek yerine, yürütmenin yargı
üzerindeki etkisini arttıran, siyasi
parti yasaklarını kaldırmak yerine
parti kapatmayı siyasi pazarlık ala-
nına taşıyan düzenlemeler de mev-
cut. Zaten ardı ardına gelecek yerel
seçimler ve cumhurbaşkanlığı se-
çimleri varken, bunların önüne bir
de referandum eklenmiş bulunuyor.
Bu tablonun, ülkeye yarardan çok
zarar getireceği endişesini taşıyo-
ruz” diye konuştu.
Koç, terör konusunda artõk kõna-
ma ve lanetleme söylemlerinin öte-
sinde, konuyu bütün unsurlarõyla ele
alan ve ortak akõlla geliştirilecek
yaklaşõm ve eylemlere acilen ihtiyaç
olduğunu bildirdi.
“Terör bu sıklıkta ve yoğunlukta
can almaya devam ederse diğer ko-
nularda söyleneceklerin, yapıla-
cakların hiçbir anlamı maalesef
kalmayacak, kimsenin kimseyi an-
layışla karşılamayacağı, hatta din-
lemeyeceği bir ortam oluşacak” di-
yen Koç, bunun Türkiye’nin, herkesin
ortak sorunu olduğunu, çözümün de
herkesin ortak sorumluluğu olduğunu
anlattõ. Koç, sõk sõk terörün dõş poli-
tik gelişmelerle, dõş mihraklarla ba-
ğõnõn kurulduğunun, bu yönde yo-
rumlar yapõldõğõnõn her gün görüldü-
ğünü, oysa üzerinde daha çok durul-
masõ gereken noktanõn, terörün siya-
sette gerginliğin arttõğõ ve devleti zaa-
fa uğratacak noktaya geldiği dönem-
lerde yeniden tõrmanõyor olmasõ ol-
duğunu dile getirdi. Koç, bu bilinçle
Türkiye’deki tüm kurum ve vatan-
daşlarõn sağduyuyu bõrakmamasõ, ba-
rõşçõl, insancõl ve demokratik politi-
kalara inançlarõnõ ve bağlõlõklarõnõ yi-
tirmemesi gerektiğini kaydetti.
Son zamanlarda diğer gündem mad-
delerini “adeta derin dondurucuya
kaldıran” anayasa ve referandum
konusuna bir de bu pencereden bak-
mayõ öneren Koç, bugünkü kutuplaş-
mada ülkenin yönetim esaslarõ üze-
rindeki uyuşmazlõğõn önemli bir rolü
olduğunun görüldüğünü, bu konuda bir
uzlaşma belgesi olmasõ gereken ana-
yasanõn, Türkiye’deki gelişmelerin
“gerisinde kaldığı için fonksiyonu-
nu yerine getirmede maalesef zor-
landığını” söyledi.
İstanbul’da toplanan MGK’de ülke güvenliğini ilgilendiren iç ve dõş gelişmeler ele alõndõ
‘Teröre taviz verilmeyecek’İstanbul Haber Servisi - Cum-
hurbaşkanõ Abdullah Gül başkan-
lõğõndaki güvenlik zirvesi ve Gül’ün
muhalefet liderleri ile görüşmeleri-
nin ardõndan, yõlda bir kez İstan-
bul’da yapõlan Milli Güvenlik Ku-
rulu toplantõsõ, dün Maslak’taki
Harp Akademileri Komutanlõğõ’nda
“terör” gündemiyle yapõldõ. MGK
sonrasõ yayõmlanan bildiride terör
bertaraf edilenceye kadar taviz ve-
rilmeden mücadaleye devam edile-
ceği vurgulandõ.
Cumhurbaşkanõ Gül, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, Genel-
kurmay Başkanõ İlker Başbuğ, kuv-
vet komutanlarõ, Dõşişleri Bakanõ
Ahmet Davutoğlu ve MİT Müste-
şarõ Hakan Fidan’õn katõldõğõ MGK
toplantõsõna, İstanbul Valiliği’nden
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müste-
şarlõğõ görevine atanan Muammer
Güler de ilk kez katõldõ.
Ek tedbirler tartışıldı
Toplantõnõn ardõndan MGK Genel
Sekreterliği bir bildiri yayõmladõ.
Bildiride, kurulun İstanbul’da ola-
ğan toplantõsõnõ yaptõğõ hatõrlatõlarak,
ülke güvenliğini ilgilendiren iç ve dõş
gelişmelerin detaylõ bir şekilde ele
alõndõğõ belirtildi. Bildiride, şunlar
kaydedildi: “Terör örgütü ve yan-
daşlarının ülkemizin birlik, be-
raberlik ve bölünmez bütünlü-
ğünü hedef alan menfur saldırı-
larının devletimizin ve milletimi-
zin kararlılığı karşısında hiçbir za-
man amacına ulaşamayacağı ko-
nusundaki kat’i inanç ile bu alan-
daki mücadeleye bu tehdit berta-
raf edilene kadar taviz verilmek-
sizin devam edileceği hususunda-
ki irade teyit edilmiştir. Bu çer-
çevede, 21 Haziran 2010 tarihin-
de gerçekleştirilen güvenlik top-
lantısında da belirtildiği şekilde,
terörün istismar ettiği koşulla-
rın ortadan kaldırılmasına yöne-
lik etkin çalışmalar da dahil, te-
rörle mücadelenin, güvenlik, dip-
lomatik, ekonomik, sosyal ve psi-
kolojik tüm boyutları ayrıntılı
bir şekilde değerlendirilmiş, alın-
mış ve alınacak çok yönlü ilave
tedbirler üzerinde durulmuştur.
Halkımızın tahrikler karşısında
devletine her şart altında göster-
meye devam ettiği güven, sabır,
metanet ve sergilediği sağduyu ile
basın ve yayın organlarının bil-
gilendirme görevlerinin icrasında
taşıdıkları rol ve sorumluluğun
önemle altı çizilmiştir.”
Harp Akademileri Ko-
mutanlığı’nda yapılan
‘olağanüstü gündemli’
Milli Güvenlik Kurulu
toplantısı 6.5 saat sür-
dü. Toplantı sonrası ya-
pılan açıklamada ulus-
lararası işbirliğinin
önemi vurgulanarak,
başta Türkiye’nin kom-
şuları olmak üzere dost
ve müttefik ülkelerin
terörle mücadelede da-
yanışma sergilemeleri
yönünde çağrı yapıldı.
(Fotoğraf: AA)
Ümit Boyner: Terörle mücadele kararlõlõkla sürmelidir ancak bu
mücadele tüm vatandaşlarõn temel hak ve özgürlüklerinin korunacağõ,
tehlikeli fay hatlarõnõn harekete geçmemesi için azami dikkatin
gösterildiği bir ortamda yapõlmalõdõr.
Mustafa Koç: Anayasa değişikliğinde yargõ bağõmsõzlõğõnõ
geliştirmek yerine, yürütmenin yargõ üzerindeki etkisini arttõran,
siyasi parti yasaklarõnõ kaldõrmak yerine parti kapatmayõ siyasi
pazarlõk alanõna taşõyan düzenlemeler de mevcut.
6.5saatsürdü