19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
|rARTlŞMA-EDİTÖRE MEKTUP| Engelliler Kongresinde, Sosyal engelliler yoktu 28-29 Mayıs tarihleri arasında Haliçte yeni yapılan Kültiir ve Kongre Merkezinde Özürlüler Vakfı tarafından özürlüler 2010 kongresi düzenlendi. Önceleri sakatlar di- ye sözü edilen daha sonra özürlüler diye adlandırılan son yıllarda engelliler olarak anılması tercih edilen bu çok kalabalık gruba ilgi, II. Dünya Savaşından arda kalan milyonlarca sakat kişiler ve çocukfelci geçirip kaslarının gücünü kaybedenyüz binlerce insanın varlığı ve sorunlarının algılanması ile başladı. Pntf. Dr. Coşhm UldStnİr, [email protected] ifcOJ^. H oward Rusk adlı bir Amerikalı hekimin öncülük ectiği ve rehahilitasyon olarak anılan bir kavraının ve disiplinin doğması- na yul açtı. Amaç, rehabilitasyon sağlığını şu ya da bu derecede yitirmiş insanların, geri kalan güçleri- ni mümkün olan en iyi şekilde kullanmalarını ve onların yaşatn kalftelerini aıttırmayı topluma ve üretime katılmalarını sağlamak. Rehabilitasyon kavramı yıllar içinde topluma intcgrasyon ulaşılabilirlik (accesahility) sosyal en- gellilik gibi yeni kavramlarla desteklendi. Bugün ozellikle gelişmiş ülkeler engelli insanlara onurlu bir yaşam sağiamak için çok etkin organizasyonlar gerçekleştiriyor. Oralarda cngellilcr eğitim ve istih- dam yoksunluğu yaşamıyor. Bir tiyatroya baleye operaya gittiğiniz zaman onlara rastlıyorsunuz. Beni bu ülkelerde gördüklerim ve izlediklerim arasında en yok etkileyen, yukarıda andığım sosyal engelli kavıamı oldu. Sosyal engelli yıllar önce ilk kez Danimarkada karçılaştığım ve öğrendiğim ve gelişme halindeki bir ülkede yaşayan bir insan ola- rak içtenlikle benimsediğim bir kavram oldu, Daniınarka'da 40 yıl kadar önce rehabilitasyon kursu yaparken dünyanın dört bir tarafından gelmiş olan biz kursi- yerleri bir güzel binaya götürdü- ler. İyeri girdiğimizde 30 kadar sevimli çocuğun yardımcılar eşli- ğinde kahvaltı ettiğini gördük. Ortada engelli filan yoktu. Biziın şaskınlığımızı görerek heınen açıkladılar; burası evlen- metniş annelerin barındığı bir yerdi. Anneler ise gitmişlerdi. Çocuklar bakım al- tında idiler. Engellilerle ilgilenen rehabilitasyon organisazyonları bu anneleri korumaya alıyor, on- lara iş, buluyor ve çocuklarına sahip çıkıyordu. Bu genç kızlar evlenmeden anne oldukları için aileleri ve toplumla bir sürtüşrne içine giriyor ve toplumda zor durumda kalıyorlardı. Onlar, sosyal engelli idi- ler ve diğer engelliler gihi korunmayı, desteklen- meyi hak ediyorlardı. WH0- Dünya Sağlık Örgütü'nün engelli tanı- mında "fiziksel, ruhsal, zihinsel nedenlerin yanı sı- ra sosyal nedenler" de yer almaktadır. Sosyal engel' ler görmezden gelinemez. Bu yaklaşımı tereddütsüz benimsememiz gerekir. Ülkemizde çok sayıda mil- yonlarca sosyal engelli var. Ne var ki böyle zengin gelişmiş, bir ülkeden örnekler alarak, bu servisleri ekonomik sosyal ve kültürel farklılıklar açısından yoksunluklar içinde bulunan yurdumuza aktarmak olası değildi. Bizde evlenmeden anne olmuş genç kızlar için radikal çözüın, töre cinayetleri ile onları yok etmektir. Bizim, baskı altında yaşayan, yalnızlığa terk edilen, ahıra hapsedilen 12 yaşında evlendirilen kızlarımıza kadınlarımıza, kendi kosullarımıza ve olanaklarımıza uygun bir çözüm aramamız gereki- yor. Töre cinayetlerine kurban giden ne kadar çok genç kızımız var. Nazım Hikmet'in, soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelcn dediği kadınlarımız. Varlığı ile övündüğümuz çokca sözünü ettiği- miz insan haklarının, kadın haklan ve eşitliğinin, demokrasinin hiç ulaşamadığı milyonlanmız ve se- çimlerde, ramazanlarda sadaka dağıtılan eğitim yoksulu yığınlarımız var...Bunların hepsini sosyal engelli saymak doğru olmaz mı ? Çaresizlik içindeki kadınlarımız için sanırım kadın sığınma evleri var ama ne kadar yetersiz. Kadınların en çok eziyct çektiği Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da ise hemen hiç destek yok. Engellilerin Türkiyede 8,5 milyon olduğu ifade ediliyor. Buna her fırsatta itiraz ediyorum, bu sayı eksiktir. Engelli tanımın görmezden geliyoruz. Özürlüler Vakfının başarı ile hazırladığı ama Sağlık Bakanlığının, Özürlüler ldaresinin SHÇEK'in katılma- dığı, izlemediği geniş, kapsamlı kongrede yine hemen her ş,ey • w cartışıldı, ama sosyal engelliler • M gündemde yoktu. Buna ancak | | yönctıci olduğum birpanelde kısaca değinehildim, VakıfbaşkanıSeyhan Sandıkyapan'la bu konuda ayrı bir toplantı düzenleme konu- sunda anlaştık. 13-14 yaşlarında evlendirilen genç kızlarımızı, erkek egemen toplumumuzdaki aile yapısını ve orada bu genç kızların yaşaın koşullarını düşü- nün lütfen. Yalnız ruh hastalannı değil, sosyal eko- nomik kültürel geleneksel töresel nedenlerle ruh sağlığı, ruh dengesi bozulmuş milyonları düsünü- nüz. O zaman engelli sayısının nüfusumuzun olduk- ca yüksek bir yüzdesine ulaştığını kabul edeceksi- niz. Sosyal engelli kavramı mutlaka gündeme gel- meli ve çözüme kadar oradaki yerini korumalıdır Bu bencc gerçekci bir yaklaşımdır. Girmeğe çalıştı- ğımız AB Türkiyeye karşı samiıni davranışlar i(,in- de olsaydı azınlık haklan, işkence iddiaları, ifade ve düşünce özgürlügü 301'inci madde, orduyu etki- sizleştinne çabalarından (,x»k daha önce, süregelen feodalite düzeni, ekonomik eşitsizlik yoksulluk eği- tim yoksunluğu ve sağlık haklan ile ilgilenmeli idi. Lütfen, engelli tanımına dikkat edelim. Sosyal engelliler, fiziksel cngellilerden çok daha fazladır bu ülkede. Bu gerçeği iyi algılayalım. Onları engel- liler kapsamına alalım Siyasal iktidarları yönetimi bunun için zorlayalım. Bu sosyal devletin bir gör- evi ve sonımluluğudur. Bu görev vazgeçilmez bir zorunluluktur. AYLAK BİLGİ Tahir M. Ceylan tahi [email protected] Defterden Notlar-ll *Uygarlık saldırganlığın dolambaçlı yollardan ifadesidir, ifadede yol ne kadar dolanırsa, yaratıcıhk o kadar fazla, yaratılan eser o kadar bü- yük olur. *lnsanın sıçrama özelliği kazanması, ilkel dönemde hayatta kalma- sından, modern dönemde uçmasına kadar pek çok dönüm noktasının momentini vermiştir. *lnsan ilk ava çıktıktan sonra sınır çizmeye başlamıştır, çünkü sade- ce avcı canlılar territorial alan belirlerler. 'Insanda can(intimate) alanı 0,5 metre, kişisel alan 1,2 metre, sosyal alan da 3 metredir. Şiddet suçu işleyenlerde kişisel alan dört kat daha geniştir, o yüzden onlara beş metreden fazla yaklaşmamalıdır, yoksa kendilerini tecavüze uğramış hissederler. *Gözgöze temas uzadıkça, yakınlaştıkça algısızlık oluşur, çünkü karşıdaki o zaman algılanacak nesne olmaktan çıkar "ben" olur, benim "nesne benliğim" de iki kişiyi taşıyamayacağı için dağılır, kişiler ortak benliğe katılır. Nesne benliğini dağıtmanın en kısa yolu, benliğı nesneye boğmaktır. 'Kalabalık gruplarda kişisel alan dardır. Çinliler bunun için, küçük mekânlarda huylanmadan iş görürler. Onların en başarılı olduğu alan asansörler ve tuvaletlerdir o yüzden. Bakınız cinayetleri ve seksi daima oralarda yaparlar. *Saldırganlık ne kadar fazlaysa durdurucu mekanizmalar o kadar fazladır, insan sonradan avcı ve geç dönemde saldırgan olduğu için durdurucu mekanizmaları iyi gelişmemiştir, o yüzden her huzursuzluğu- nu kitlesel bir cinayetle sonlandırabilir. *lnsanın içinde durdurucu mekanizmaları zayıfsa, bunların dışarıda kurulması gerekli olmuştur, ahlaki öğretiler ve din onun için sanıldığın- dan da lüzumludur. « *Aşk benim ödipalim değildir yalnızca, aksine bütün geçmiş ödipal- lerin toplamıdır. *lnsan gelişiminin seyri bir meta-planla yürürfEissler). Yani insan nesnelerini gördükçe, onlara yönelik el yordamıyla birplan yapar, dener yanılır, sonra yeniden yapar, nesneye hakim olana kadar... Ama doğuş- tan da nesneye hakimiyet için hazır verilen en azından bir eğilim yok de- ğildir (Anna Freud'dan değiştirerekj. Sonuç, DNA'da esaslı birplan var- dır, ama ayrıntılar iş üstünde geliştirilir. *En büyük aşklarımı "muhafaza ederek aştım(i)" "Canlının sakatlığı bedeninden çıkanı içine alamamasıdır, irkilme, titreme, tiksinme, hatta öldürme buradan başlar. *Bebekliğinde narsistik doyum bulamayanlar, onun yerine cinsel doyumu koymak için ergenliğe erken ulaşırlar (M. Klein'dan değiştire- rek). Biz bebekken ve çocukken bedenimiz, psikolojik ihtiyaçlarımız doğ- rultusunda adamakıllı devrimler yapar. *0ğullarımızdaki bir kılıç darbesiyle yeri yerinden oynatan oyunlar, ortak benlikteki animistik düşünceden gelmiştir, erkeklerimizdeki kahra- manlık çocukluklarındaki oyunlardan çıkar. Kadınlarımızda tümgüçlülük yoktur, çünkü en ilkel dönemin dokunduğuna hayat veren büyücüleri büyük çoğunlukla erkektir. *Bebekte grup hareketlerine yönelme, etkin bir kategorileştirme gü- cü kazanıldığını gösterdiğinden {herkesi kafasında yerli yerine yerleştir- meden kimse gruba katılamaz} nesne benliğinin ilk çekirdeklerinin atıl- dığı dönem olarak alınabilir. *Huzurun fizyolojik adı beyinde "theta" dalgasıdır. Bebek annesini gördüğü an, emdiğian kafatasına yapışık elektrotlarla çekilen EEG'de derhal yavaş bir dalga(theta) belirir. *Yeryüzünde olup biten bütün işlemler, esen rüzgSr, konuşan insan- lar, sevişen yılanlar, tedavi eden psikanaliz ve leziz bir yemek dahil ma- tematikseldir, ama matematik belki de bütün yeryüzünü anlayabilecek kadar gelişmeyecektir. *Bizim zımni fimplicit) hafızamız, annemizin sıcaklığı ve yumuşaklı- ğıyla zehirlenmiştir. Bu nedenle sarih fexpicit) hafızamız daha çok, yu- muşak yataklann, köşeleri yuvarlatılmış masaların, pamuk sesli şarkıcı- ların kaydını tutar, eğer sert bir şey girmişse kayda bu yanlışlıktan değil- dir, yumuşak ve sıcak olanlann çevresini sert bir şeyle çevirmek içindir. (i)Terim Hegel'e ait -f c\ı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle