25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR OOĞAN KUBAN Son Yüzyılda Bağnazlığm Evrimi Din bağnazı dışında, ırk bağnazı, politik ideoloji bağnazı, kültür bağnazı, spor bağnazı ve genel- de, kendi ideolojik yapısının akvaryumunda, dünyayı içine kapatıldığı şeffaf havuzdan ibaret sa- yan'kısa akıllılarınbağnazlığı,hersınıftaninsandarastlananbirendemikhastalıktır.Bunlarınen zararlısı içinde yaşadığı toplumu köle yapma potansiyeli taşıyandır. Y üzeysel bir değerlendirme ile hağnaz adayları sırayla ca- hiller, politikacılar ve egoistler arasından çıkar. Toplumsal değişme ile birlikte bağnazlığın karakteri za- tnan içinde dcğişir. Ikinci Meşrutiyet'ten sonra Türk toplu- munda bağnazlığm aile tarihlerinde izlenebilen aşamaları var. Genetiği değişrniş ürünler gibi, genetiği değişmiş insanlar, hat- ta sınıflar türer. Bir iki aile hikâyesini bu hağlamda toplumun bağnazlık evrimine örnek olarak özetliyorum. Türkıyc'nin ünlü illerinden birinin eşranndan ve en zen- ginlerinden birinin tonınu büyükbabasını anlatıyor Büyükbaba arabaya gavur icadı olarak baktığı için yaşar- ken ailenin bir otomobili olmadt. Bisiklet şeytan aracı oldu- ğu için torunlarına bisiklet alınmadı. Torunlarına takke giy- dirip, namaz kıldırır, zenginliğini fakirler hissetmesin diye, ce- ketinin tersini giymek türünden gösteriler yapardı. Sekiz ço- cuğunun ikisi erkek, altısı kız oldu. İki oğlunun bih Halk Partisi, biri Demokrat Parti'nin başkanı oldu. Fakat ömürlerini aile ser- vetini yiyerek tamamladılar. Bu erkek çocuklar hiç dindar ol- madı ama öyle gözüktü. Çocukları iyi mekteplerde okumala- rına karşın bir baltaya sabip olmadı. Mirasyedi olarak yaşadı- lar. Kız çocuklar başka ailelerden gelen erkeklerle evlendik- leri için onların çocukları Cumhuriyetin yazar, oğretmen, mü- hendis gibi okumuş, devrimci insanlarına katıldı. Arapkirli bir tüccar, dörr oğlıınu Istanbul'a getirip askcri okullara yerleştirmişti. Onların İstanbul'da yabancı okullarda okuyup yurtdışında yüksek oğretim yapan tonınlan vc üniversite hocası olan dördüncü kuşağı var. Bu ailelerin ikinci kuşakla- rı Cumhuriyetin ilk kuşağıdır. Osmanlı son çağı, aydının din bağnazı olduğu bir çağ de- ğildir. Genç Osmanlılar, Genç Türkler, nrdu mensuplan, Türkçüler, İstanbul, Selanik, Üsküp, İzmir, Samsun, Trabzon gibi taşra merkezlerinin koklü ailelerinin mcnsuplan arasın- da, hepimizin ailesinde, özellikle Mevlevi ve Bektaşi tarikat- ları ile ilişik olanlar arasında, aydın ve dünyanın f.ırkında olan- lan vardır. Çocuklarını Galatasaray ya da misyoner okullarında okutanlar, kızlannı Dar Ül-Muallimat'a, I")ame de Sion'a, Robert Kolcj'c ycıllayan din adamlanru kendi ailemdcn ranıyorum. Erkek çocuklarını yabancı ülkelere okumaya gonderenler de çoktur. Bu bir Osmanlı-Türk taşra kuşağının yüz yıllık bir yaşam kesitidir. Yobazla haşjar, yönsiiz adamlarla devam eder. Çağdaş insanlarla 1%0'a dayanır. Bu üçaşamanın başlangıcı aileden aileye farklılaşır; yerel geleneklerden, gelir seviyesinden, aile büyüklerinin dünya gö- rüşlerinden ya da kişisel deneyiminden kaynaklanan haşka pa- rametreler de vardır. Son Osmanlı-Türk tarihinin 1914ı 1923,1950 gibi kınlma noktalannda ailelerin bağnazlık tari- hinde değişik başlangıç hikâyeleri vardır. Bağnazlıktan çağ- daşlığa Cumhuriyetten önce geçilmemiştir. Fakat bu süreç Cumhuriyet doneminde de tazeliğini korumuştur. Yobaz ailenin çocuğu, 21. yüzyılda bile aynı özellikleri kültür genetiği sonucu taşımakta devam edebilmektedir. Bu bağlamda, dinsel bağnaz, şeriat kurallarına hapsolmuş, çağdaş dünya ile iletişimi vc et- kileşimi reddeden anlamında anlaşılmalıdır. Bağnazlık ve onun daha kaba ve militan tiirü olan yobaz- lık ülkenin doğusuna doğru giderek artar. Fakat tcmsilcileri nü- fusun %90'ını oluşturan köylülerden çok, kasaba ve kentler- de oturan ve nüfusun %10'unu oluşturan ailelerin mensupla- rıdır. Bize Osmanlı'dan miras kalan ve proto-çağdaş halk, ola- sılıkla kent nüfusunun fazla kalabalık olmayan bir kesimidir. Osmanlı 20. yüzyıla ortalama iki milyon kcntli nüfusla geldi. Osmanlı'nın dünyaya açılan kesimi bunun bir bölüınüdür. Bu kentli sınıfların iktidarı CHP ve DP dönernlerini oluşturur ve bağnazı da sınırlıydı. Çünkü imparatorluğun tükenişini gör- müşlerdi. Anadolu'nun okumamış milyonları her toplum gibi gele- neksel yaşamın, yani temelde dinsel tutuculuğu doğal bir hi- leşen olarak içeren kırsal yaşamın temsilcileriydi. 195O'ye ka- dar bunların okumuş olanları sınırhydı. Bağnazhğın tarlası olan bu sınıf, çok partili dönemin son yanm yüzyılının iktidandır. Bu kırsal çoğunluğun politikaya yansıyan soylemi medyada iz- lenebilmektedir. Medya, iktidarların bağnaz politik ama<,lannı, tapu kaydındaki arsa mülkiyetinin sahibini saptaması gibi, ay- dınlatmaktadır. DtNİ POLİTİK ÖRGÜTLENME Anadolu insanının dini politik örgütlenmesi 1950-60 ara- sında olmuştur. Liderleri iyi okumuş olmalarına karşın, Anadolu kökenlidir. Hcpsi"Cumhuriyetin laik sisteminin ye- tiştirdiği gençlerdir. Ülke genelinde 1965'e kadarağırlık (1923-45) cumhuri- yet kuşaklarının idi. Büyük kınlma, Soğuk Savaşın azdığı dö- nemde ve 1972 askeri müdahalesiyle birlikte Kişlamıştır. Burada Amerika ağırlığını Rusya'ya karsı tslam'dan yana koymuştu. Bugün din ve laiklik kavgası gibi gösterilen olgu aslında ken- tli'kıısal karjıtlığıdır. Kırsal insanının geleneksel davranışla- rını sergiler. Bu <,atı;manın sonucu Türkiye'de, askcr ya da sivil, genelde karmaşık, şiddet eğilimli, demokratik yaftalı, dini araç olarak kullanan karmaşık iktidarlar olmuştur. 1950'den sonra CHPnin yönlendirdiği hiçbir hareket olmanugtır. Bu iktidarlar 1980 darhesinden sonra Soğuk Savaş politikası izleyen Amerikan politikasına göre şekillenmiştir. Rusya'nın varlığı karşısında bu tarihi bir zorunluluk gihi gorünür. Bu dönem, kent- lere akmış cahil ve fakir Anadolu ıııilyonlarının gelecek umu- du aradıkları dönemdi. KentUlegmemis, cahil köylünün anla- dığı bir dinsel dünya vtzyonu ile Amerika'nın emperyalist açı- lımlannın propagandası örtüşmüştür. Türk toplumunun ekonomik gücü ve entelektüel yapısı ken- dine özgün bir kültür ve devlet vizyonu yaratma bağlamında 1923 koşullarında olasıydı. Ve gen,ekleşti. 2002-2003'teki dün- ya konjonktüründe Ortadoğu politikası kaosunda ve giderek kesinleşen ekonomik kriz içinde, iktidaragelen sınıf, 1950'den bu yana dinin politika aracı olarak kullanıldığı Türkiye'de, ken- tlilesemeyen ve din politikasının hedefi olan köylü ve kasa- balıdır. Bu yeni bir tarih çağıdır. Osmanlı'nın değişmesinin devamı değildir. Kendisini Osmanlı izleyicisi sanması da komiktir. Çünkü Osmanlı kültürünün yapısında aydınlanan bir köylü ku- şağı egcmenliği söz konusu olamazdı. Bu yeni iktidar süreci 1875'den sonraki görece uzun birde- ğişmeye göre, babadan oğula bir kuşakta, hiçbir sosyal ve eğit- sel hazırlık olmadan, köylüyü bürokrat yapmıştır. Daha doğ- rusu yapamamıştır. Batı'nın dayattığı sadece adı demokrasi olan politik sistemin, altyapısı tamamlanmadan, temelsiz inşasının sonuçları 1960,1972,1980 ordu müdahaleleri ve ondan son- raki hayhuy doneminde yeterince açıktır. Çağdaşı kabul etmeyen bir demokrasi, çağdaş eğitim ye- rine tarikata öncelik veren sistemler ne demokratik olabilir, ne de uygar. Türkiye'de çağdaslaşmanın tamamlanmayan bir boyutu var. Düsün hayatımızda entelektüel içerik yok gibi. Kaldı ki top- lumun ilgisini de çekmiyor. Çağdaş dünya düşüncesinin izle- yicileri bir futbol kulübü mensuplan kadar kalabalık hiç ol- madılar. Türkiye'de filozof, bilim adamı, ressam, müzisyen, hey- keltıraş mesleğiyle yaşaması, Tanrı'nın lütfuna kalmış nadir bir kulübün üyeleridir. Geçenlerde gazeteler bir olayı işlediler: Bir belediye baş- kanı, memeleri süt dolu diye bir inek heykelini ortadan kal- dınnış. O sırada 8-10 tane memeleri yinnışer kilo süt dolu mon- tofon ineği cinayet mahallinden g«,seydi acaba müstehcen inek katliamına kurban giderler miydi? 1950'de otomobile gavur arabası, bisıklete şeytan işi diyenle, inek memesini müstehcen bulan arasında ne fark var? Gerçi bizde, lxiyle bir toplumu onaylayan üniversite profesörleri (!) de var. Bağnazlık tarihini yeniden yazmaya kalkışan bir çağ- daş toplum modeli olur mu? BOMBALANMANIN TARİHİ Yazan Sven Lindqviıt, Çevirmen Selahatün Çelifc- Yeni Inıan Tiyıııvvı Yeni Insan Yayınevi, tanınmış Isveçli yazar Sven Lindqvist'in 1999 yılında yayınlanmış ve çok sayıda dile çevril- miş "Bombalamanın Tarihi" isimli kıtabtnı Selahattin Çelik çe- virisi ile geçtifiimiz yıl Türkçeye kazandırdı. Savaş ve şiddet ideolojisine tarihsel ve edebi bir bakış açısı getiren kitap, geniş bir belge ve bilgi araştırmasının, ta- nıklıkların ürünü. Uygariık denilen o uzun yürüyüşün gizli ve baskı altında kalmış tarihinin karanlık yüziinü belgelemesi açısından önemli bir kitap. Militarizmin varabilaceği insanlık ayıbı noktalan görebil- memiz için de iyi bir fırsat Harvard Üniversitesi Insan Hakları Dergisi'nde kitap ile ilgili yayınlanan bir yazı, "Bombalar ve bombalamalarla ayaklar altına alınmış insan haklarının tarihini bu kitapta okuduktan sonra, hâlâ tarafsız, kararsız ve ilgisiz kalınabilir mi" diye so- ruyor. Kitabın kurgulanışı ise edebiyat doktoru olan Lindqvist'in edebi beceri ve başarısını göstermesi açısından önemli. Bu kurgusu ile bile kitap ilginç ve yaratıcı sayılmalı. Kitap sayfalanmamış, 22 girişi olan bir labirent gibi kurgu- lanmış. Bu labirentte numaraların yardımı ile yürüyorsunuz. 22 Giriş 22 farklı konu boyunca yol almanızı sağlıyor. Örnejjin siz "Savaşta neye izin verilir" konusunu mu merak ediyor- sunuz o zaman 5. girişten giriyor ve okuduğunuz her bölüm sonunda gösterilen okları takip ederek sırasıyla 26-27,30- 31,35.45,40,43-44,48-49,53-54,58,64,75,79,39,41-42,47, 50 numaralı bölümleri okuyorsunuz. Ya da aynı şekilde bomba ile ilgili "hu- kuk ve kahinler'i mi, "bağımsızlığa karşı bombalar'ı mı, "bomba dava- sı'nı mı merak ediyorsunuz o halde sırasıyla 8,16 ve 21. bölümlerden la- birente giriyorsunuz ve okları takip ediyorsunuz. Tayfııi) Akgııl
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle