19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÖRÜŞ AHMET TAN Karakter Kaderdir Elbette “Ölüm asude bir bahar ülkesidir”. Ama herkes için değil. Sadece yaşadığı hayatı hak edenler için.. Hayatı hak etmek ise hiç kolay değil. Sağlam bir fikir ve inanca, bu ikisi için üstün bir mücadele azmine, bir de doğrultu tutarlılığına sahip olmak gerekiyor. Mustafa Kemal’in, “Bağımsızlık benim karakterimdir!” sözü onun için şaşmaz bir pusulaydı. Eski Yunan’dan bu yana, insanın kaderini karakterinin belirlediğine inanılıyor. Karakterinin çizgilerini belli ki Türkiye Cumhuriyeti ve aynı adı taşıyan uzun ömrünü geçireceği gazetesi belirlemişti. Türkiye Cumhuriyeti ve Cumhuriyet gazetesi ay farkıyla yaşıttı. Hayatın anlamını ve misyonunu, kendisini bu ikisiyle özdeş sayması bu yüzden pek rastlantı sayılmazdı. Yaşamının, Türkiye Cumhuriyeti ile Cumhuriyet gazetesinin başına gelen ve getirilenlerle biçimlenmesi de öyle. İşkencelerden, mahpusluklardan, nezarethanelerden geçerken yaşamının anlamını bulmuştu: - Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerinin yaşaması, yaşatılması için Cumhuriyet gazetesi de yaşatılmalıydı. Nokta! Okurundan matbaa işçisine, bu gazete ile yolu kesişmiş herkesin yaşamına bir biçimde emeğini yansıtmıştı. Gazetede ismimin ilk çıktığı tarihten bu yana 35 yıl geçti. Hakkâri Yüksekova’da yapılmış ve Cumhuriyet’in manşetinde yayımlanmış bir haber röportajın birkaç paragrafını ertesi gün Pencere’ye taşıması ve övgü ile söz etmesi, meslek hayatında alınabilecek en değerli ödüldü elbette benim için. Geçen yıl yeniden ve haftada bir yazmaya başladığımda, Tayyip Erdoğan’ın akla ve ahlaka ziyan hallerine atfen yaptığım bir benzetmeye de köşesinde yer vermişti. Yılın en uzun gününün tam da öğle vaktinde, son nefesini vermiş olması, şiirsel üslubuna ilahi bir vurgu olmalı. Hacıbektaş’ta, Erenlerin mekânında sonsuzluğa uğurlayan binlerin en büyük ıstırabı, onun çapında bir üslup, düşünce ve inanç adamının bir daha basın sahnesinde görülemeyeceği idi. MERİÇ VELİDEDEOĞLU Son aylarda şehitlerimiz cami avlularını doldurunca, Başbakan hep yaptığı gibi yine “gündem değiştirme” yoluna gitti. Ümmetine: “Türk Arapsız yaşayamaz, kim ki yaşar der, delidir!” diye sesleniverdi. Kuşkusuz bu söylem, daha doğrusu bu dize (mısra) ona ait değildi, ama Mehmet Akif’indir de, denilemezdi. Çünkü Erdoğan, dizeyi, kullanacağı söylemi daha da kuvvetlendirmesi için çaktırmadan değiştirivermişti. Bunu yapmaya hakkı var mı, diye soracak olursak, yanıt kuşkusuz “Evet!”tir; çünkü “o” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dır... Demek bu dizeye göre Türklerin soluk alıp vermesi, varlığı, bu dünyada yeri olması, kısacası “yaşam” denen olgu bizler için, adı “Arap” olan o “kavm-i necib”e bağlı... Peki Türklere yaşamı “bahşeden”, bu “soylu soplu(!) kavm”e karşılık olarak bizler ne sunuyoruz derseniz, yanıtı ikinci dizede bulabilirsiniz. Erdoğan bu dizeyi de -az da olsa- yine kendine göre değiştirerek: “Arapın, Türk hem sağ gözüdür, hem de sağ elidir” biçiminde okudu. Akif’in, Osmanlı birliği için düşündüklerinin “yüz” yıl sonra da hâlâ geçerli olmasına, şiirinde yapılan bu değişikliklere ne diyeceğini bilemeyiz ama, bu denli yüceltilen “Arap”ın, Türkler için onca yıl neler söylediğini, ne inciler döktürdüğünü, bütün dünya ile birlikte biz de biliriz. Bilindiği gibi 1789 Fransız Devrimi ile “ulusalcılık” (milliyetçilik) “akımı” iyice belirlenip yaygınlaşmaya başlar. Osmanlı Devleti’nin yönetimindeki Araplara bu “akım”ı ulaştıranın Napolyon olduğu ileri sürülür. N. Bonapart, 1798’de Mısır’ı işgal edince, her şeyden önce halka bir “bildiri” yayımlayarak seslenir. (1) Mısırlıların, daha doğrusu Arapların baskıcı Osmanlı yönetimi altında inlediklerini belirtir, “Eğer Mısır onların çiftliğiyse, Tanrı’dan gelme tapularını göstersinler bakalım!” diyerek halkı kışkırtır. Zamanla yaygınlaşan bu “düşmanlık”, “Türkler barbardır!” diye haykıran; “Bu barbarların etkisiyle, İslam uygarlığı solmuştur, bozulmuştur!” yargısına varan Muhammed Abduh gibi Arap aydınlarının yetişmesine neden olur. (2). Bu düşmanlık, 20. yüzyılda da bir tür sürdürülecektir. Mısır’da krallık yönetimini noktalayan General Necib’i devirip iktidarı eline alan Alb. Cemal Nasır, İngiliz askeri işgaline karşı “Arap milliyetçiliği”ni kışkırtmak, diri tutmak için dedelerinin bu tutumundan yararlanacaktır. Bunu: Çocukluğumda, havada ne zaman bir uçak görsem “Ey büyük Tanrım, sen İngilize belasını ver!” diye bir şarkı mırıldanırdım; aslında bu, dedelerimin, Türklere ettikleri bedduanın yeni bir kine uygulanmış bir biçimi olmaktaydı, diye belirterek ortaya koyar. Bu tür yöneltmelerle sağladığı ulusal bilinçle İngiliz askeri işgaline son vermesi, bütün Arap dünyasında saygınlığını arttırır. Bu doğrultuda, Arap halklarına kılavuzluk edecek ilk kitabını, “Devrimin Felsefesi”ni yayımlar. Ülkesinde uyguladığı “toprak reformu”nu da içine alan ve Arap toplumlarını kurtaracağını umduğu “El- İştirakiyye” yani “Sosyalizm” adlı kitabını Arap dünyasına sunar. Ardından “Arap Sosyalist Birliği”ni kurar. Filistin sorununun bütün Arapların birleşerek İsrail’e karşı çıkmasıyla çözüleceğini öne sürer. Tito, Nehru gibi “bağlantısız” ülkelerin önderleri arasında yer alır. Arap dünyasının birbirleriyle sorunlu ülkeleri arasında “aracı” olarak hep “o” vardır. Ne var ki, böylece yarattığı “Nasırcılık” akımı “da”, Arap ülkeleri “sokaklarında” adı, resimleri kutsallaştırılarak, bayraklaştırılarak dolaştırılması “da” ne düşlediği “Arap Birliği”ni sağlar ne de “Filistin sorunu”nu çözer. Bu kısacık anımsatma R. T. Erdoğan’ın “Ortadoğu” daha doğrusu Müslüman ülkeler “lider”liğine soyunmasının, adeta “Nasırcılığı” diriltmeye kalkışmasının, C. Nasır’ın bir “özentisi” olmasına bile yetmeyeceğini göstermeye yeter sanıyorum. Bilmem ne dersiniz? (1) Ahmet Rasim, Osmanlı’da Batışın Üç Evresi, basıma haz. H. V. Velidedeoğlu, Evrim Yayınları, 1989. (2) İlhan Arsel, Arap Milliyetçiliği ve Türkler, Remzi Kitabevi, 1977. Yeni Nasırcılık mı?.. [email protected] SAYFA CUMHURİYET 25 HAZİRAN 2010 CUMA 20 Başbuğ, Gediktepe’yi Çanakkale ile kıyaslamış. Recep’le çömelen, paslaşarak kalkar! Korku İsmail Ulutugay: “Gediktepe’de gördüğümüz gibi askerlik yan gelip yatma yeri değilmiş; korkudan çömelme yeriymiş!” Tatmin Soner Önal: “Genelkurmay’dan tatmin edici açıklama bekleyen Meclis Bakanı’nın birkaç gündür sesi çıkmıyor. Tatmin edilmiş olmalı!” Arabulucu Timur Demirel: “Kafkasya’da, İran’da, Bosna’da, Gazze’de arabulma hayalindekileri, bunca yaşanandan sonra ara ki bulasın!” YağmurDeniz Cinayetin faili bu kez malum! AYDINLANMA bilgemiz İlhan Selçuk’u Hacıbektaş’ta sonsuzluğa uğurladık. Söz okurlarımızda: Vahdi Bingöl: Cumhuriyet çınarı İlhan Selçuk’u da katlettiler, ancak bu kez 'faili meçhul' değil malum! Gülfatma Carlık: Hükümet İlhan Selçuk’un mezarına polis dikmelidir, Başbakan’ın rüyasına girebilir! Faruk Yıldız: Vahabi kültürü hayranlarının İlhan Selçuk’a yaptıkları çirkin saldırılar için, olmayan vicdanları sızlayabilir mi? Hamza Saykan: Döneklerden biri İlhan Selçuk için “Görüş ayrılıklarımızın üstünü örtülü tuttuk önce. Bir süre sonra siyah beyaz olduk” diye yazmış. İlhan Selçuk hep beyaz kaldığına göre kararanın kim olduğunu siz bilin! Tansu Ersoy: O gökyüzünden bizi izlemeyi sürdürecek. Ancak onsuz bir dünya çok eksik bir dünya olacak. Bahattin Bilican: İlhan Selçuk Türk Devrimi’nin en doğru kavrayıcısı, anlatıcısı, yazıcısı ve öğreticisidir. Zekai Buluç: İlhan Selçuk, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’dir! Tam bağımsız Türkiye’dir, ulus devlettir! Teoman Ilgın: Sevinmesin haramiler, sevinmesin gericiler; biz hepimiz İlhan Selçuk’uz. Aydın Türkaydın: Bazı insanlar yaşarken ölür, bazıları da İlhan Selçuk gibi öldükten sonra da yaşar! Erol İşisağ: İlhan Selçuk’un penceresi kapanmaz çünkü binlerce pencere açtı! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” DİKKATİNİZİ çekmiş olmalı, televizyona çıkıp teröre çözüm yolu önerenlerden bir kısmı demokrasi adına konuştuğunu özellikle vurguluyor. Bülent Esinoğlu, “Demokrasi adına konuştuklarını söyleyerek söze başlayanlar konuşmanın ilerleyen bölümlerinde, üstü örtük veya açık olarak, PKK'nin federasyon taleplerini ifade ediyorlar” diyor ve: “Bilindiği gibi bunlar ya dinci kesimin kalemşorleri ya devletin sonlandırılmasından yana olan vahşi liberaller ya da ayrılıkçı Kürtlerden oluşuyor. Ama asıl önemlisi, Amerikan gladyosunun fikir babaları başköşeyi alıyor. Öyle görünüyor ki, terör ile Kürt sorununu birbirinden ayırmanın birinci unsuru; bu gladyo bozuntularını ekranlardan çekmektir. Artık, doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak demokrasi adına bölünmeyi tartışıyorlar. Millete de ‘Bakın AKP sayesinde tartışabiliyoruz’ diyorlar. Tartışa tartışa, ekranları kullana kullana halkın rızasını alarak bölünmeyi meşrulaştırmaya çabalıyorlar. Özetle, bölünürsek bölünmüş bir Türkiye’nin daha demokrat bir Türkiye olacağını anlatmaya çalışıyorlar. Derecik’teki şehitlerimizin cenazesi sırasında terör sorunu ile ilgili konuşulanlar buydu. Konuşmacıların terörle mücadelede çare nedir bölümüne gelince beylerin söylediği; ‘terörle masaya oturmak’tı. Köylüye toprak hiç konuşulmuyor. Toprak ağalığı, yani feodalite ile mücadele düşüncesi hiç yok. Televizyonda konuşan 20-25 gladyonun fikirleri kamuoyu fikridir diye halka yutturuluyor. Fırsattan istifade eden Amerikan gladyosu da ordunun terör karşısındaki başarısızlığından dem vuruyor. Ve sözü Amerikanvari ordu, profesyonel orduya getiriyor. Türk Silahlı Kuvvetleri madem başarısız, profesyonel orduya geçilsin deniyor. Amerika’nın Türk ordusu ile burada da savaşı devam ediyor. Bir ülke kendi varlığını, Batı ‘Sen demokrat değilsin’ der diye savunamaz hale getiriliyorsa, o ülkenin fedailerinin işi çok daha zor olacak demektir. Amerikan destekli mafya, gladyo, tarikat kuşatmasını yarmadan terörle mücadele imkânsızdır. Çünkü terörün sebebi bu kuşatmadır. Önemli olan yaşadığımız sürecin bir cinnet süreci olduğunu, Türk halkının bunu da yeneceğini bilmemizdir. Bu inancı yitirmez isek kuşatmayı yarabiliriz. Bölünme KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ “Limon- otu” da deni- len, õtõrlõ bir süs ağaççõğõ. 2/ Renk renk parlak tüyleri olan, iri göv- deli bir papa- ğan... Boynu- zunun biri kõ- rõk hayvan. 3/ Ünlü, tanõn- mõş... Türk müziğin- de “usul” anlamõnda kullanõlan sözcük. 4/ Bir mantarla bir suyosununun ortak yaşamõyla ortaya çõ- kan bitkilerin genel adõ. 5/ Bektaşi der- vişi... Lifleri doku- macõlõkta kullanõlan değerli bir bitki. 6/ Bir nota... Rütbesiz asker... İnce deri ya da ince kabuk. 7/ “Muhsin Bey” filminde Uğur Yücel’in canlandõrdõğõ tipin adõ. 8/ İlave... Gazel ya da ka- sidenin son beyti. 9/ Kendini beğenmiş kimseler için kullanõlan bir alay sözü... Arnavutluk’un pla- ka imi. YUKARIDAN AŞAĞlYA: 1/ Kocaeli ilinde bir ilçe. 2/ Bir etkinliğin geçi- ci olarak durdurulduğu süre... Sõrtta taşõnan yük. 3/ Samanõndan ayrõlmamõş arpa, buğday yõğõn- larõ... Yapma, etme. 4/ Kaşõndõrõcõ bir deri has- talõğõ. 5/ “İstemem artõk ---, rayiha, renk âlemi- ni / Koklamam yosma karanfille güzel yasemi- ni” (Yahya Kemal)... İstanbul’un bir semti. 6/ Renyum elementinin simgesi... Koca... Tavlada kullanõlan oyun aracõ. 7/ Közlenmiş patlõcan, yo- ğurt ve kõymayla yapõlan bir meze. 8/ Sözcük tü- retmek ya da sözcüğün görevini belirtmek için kullanõlan biçim verici ses... Hattatlõkta, kamõş ka- lemin ağzõnõ düzeltmekte kullanõlan alet. 9/ Devlet büyükleri, ileri gelenler... Bir renk. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 V A R T A B İ T E D E R A S A T L A Y T E R B E İ N A N O R A K B A R K A İ K İ A A T A Y A R H O V A R D A O B E K A L A V B A L I K L A V A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 T.C. ADANA 10. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ MENKUL AÇIK ARTTIRMA İLANI DOSYA NO: 2010/255 Tal. Bir Borçtan dolayõ hacizli olup ve aşağõda cins miktarlarõ ve kõymet- leri yazõlõ mallar satõşa çõkarõlmõştõr. Birinci arttõrma 08.07.2010 günü saat 11.00-11.10 saatleri arasõnda “Mersin Yolu 10. km. Arpel Oto- motiv Küçükdikili Mevkii Adana” Adresinde Yapõlacak ve Satõş gü- nü kõymetlerinin %60’õna istekli bulunmadõğõ takdirde 13.07.2010 gü- nü aynõ yer ve saatlerde ikinci arttõrma yapõlarak satõlacağõ, şu kadar ki, arttõrma bedelinin malõn tahmin edilen kõymetinin %40’õnõ bulma- sõnõ ve satõş isteyenin alacağõnõ rüçhanõ olan alacaklõlarõ toplamõndan fazla olmasõnõn ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştõrma mas- rafõnõ geçmesinin şart olduğunun satõş şartnamesinde ve icra dosya- sõndan görülebileceği, masraf verildiği takdirde şartnamenin bîr örne- ğinin isteyene gönderilebileceği, satõşa iştirak etmek isteyenlerin mu- hammen bedelin %20’si oranõnda nakit para ya da eş değerde banka teminat mektubu vermeleri gerektiği, satõş ilanõn borçluya tebliğ edi- lememesi halinde Gazete İlanõnõn tebliğ yerine geçeceği ve satõş işle- minin icra edileceği, fazla bilgi almak isteyenlerin yukarda yazõlõ dos- ya numarasõ ile dairemize başvurmalarõ ilan olunur. (18.06.2010) (Not: Satõş İsteyen Dosya Alacaklõsõnõn Varlõk Yönetim Şirketi Ol- masõ Sebebi ile, İstanbul Gelir İdaresi Başkanlõğõ’nõn 2009/13 sayõlõ Uygulama Tamimi gereğince ihaleye katõlan kişilerden KDV alõnma- yacaktõr.) 18.06.2012 MUHAMMEN KIYMETİ 5.000,00 TL ADEDİ 1ÖZELLİKLERİ 34 BH 4259 Plakalõ 2004 Model Opel Astra Mark Tipli, Arakdan ve Önden Kazaya Bağlõ Olarak Küçük Çaplõ Hasarlõ beyaz renkli, arka sol teker çõkarõlmõş, aracõn içinde iç döşemeler yõp- ranmõş durumda. (Basõn: 43905) T.C. KASTAMONU İLİ/BOZKURT İLÇESİ KADASTRO HÂKİMLİĞİ’NDEN İLAN Esas No: 2009/10 Karar No: 2010/4 Davacõ Bozkurt Orman İşletme Müdürlüğü tarafõn- dan davalõ İsmail Kalaycõ aleyhine mahkememize açõlan Kadastro Tespitine İtiraz davasõnõn yapõlan yargõlamasõ sonucunda; Mahkememizin 21.04.2010 tarih 2009/10 esas, 2010/4 karar sayõlõ kararõ davacõ Bozkurt Orman İş- letme Müdürlüğü tarafõndan temyiz edilmiş olup, davalõ İsmail Kalaycõ mirasçõsõ İsmail ve Ayşe kõzõ, 07.05.1957 doğumlu Elveda Kalaycõ’nõn açõk adre- si tüm zabõta araştõrmalarõna rağmen tespit edileme- diğinden kendisine dava dilekçesi ve duruşma günü ilanen tebliğ edilen davalõya iş bu kararõn ilanen teb- liğ yapõlmasõna karar verilmiş olmakla, adõ geçen davalõya bu ilanõn yayõmõ tarihinden itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmiş sayõlacağõ, temyiz başvurusu için mahkememizin 2009/10 esas, 2010/4 karar sa- yõlõ dosyasõna müracaatõ ilanen tebliğ olunur. Basõn: 43594
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle