19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 HAZİRAN 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR [email protected] G ünlerdir, İlhan Ağabey’in dü- şüncelerini, dik duruşunu, dün- ya görüşünü, ilkelerini, ideal- lerini, mücadelesini yazõyoruz, okuyo- ruz… Ben bugün, bütün bunlardan ayrõ düşmeyen, düşüncelerini ve duygularõnõ ifade ediş biçimine, onun söz ve yazõ us- talõğõna dikkatinizi çekmek istedim… Tüm alõntõlar “Japon Gülü” kitabõn- dandõr: YAŞAMAK ÜZERİNE “Yaşamak nedir?” Balõk için yüz- mektir, yõlan için sürünmektir, kuş için uç- maktõr. Kimsenin aklõna “Kuş neden uçu- yor?” diye bir soru gelmez; “Balık neden yüzüyor?” ya da “Yılan neden sürünü- yor?” Peki, insanõn insan gibi yaşamak is- temesi neden çoğu kişiyi şaşõrtõyor? (…) İnsanõn insanlaşma dönüşümünde çaba göstermesi, varoluşunun doğasõndandõr. İnsanoğlu özgürlüklerini genişletmek is- ter, demokrasiyi derinleştirmek için ça- balar, tüm devrimlerin kazanõmlarõnõ sa- vunmak ve sosyal adalete doğru yeni atõ- lõmlarla yürümek insanõn öylesine doğa- sõndadõr ki bu tutum ve davranõşlar, balõ- ğõn yüzmesi, kuşun uçmasõ, karõncanõn ça- lõşmasõ, ipekböceğinin kozasõnõ örme- siyle eşanlamlõdõr. “İnsan gibi yaşa- ma”ya yönelmek veya yönelmemek bizim elimizde değildir; bu yoldaki engelleri aş- maya çabalamak, varoluşumuzun bilinci ve mutluluğumuzun gerekçesidir. Ama insanõn insanlaşmasõna karşõ çõ- kanlara ne diyelim? Tarihin hangi döneminde insanõn in- sanlaşmasõna karşõ çõkanlar olmamõş ki? Bu da doğaldõr, evren diyalektiğinin gereğidir; kertenkelenin ya da yõlanõn niçin süründüğü- ne şaşõyor muyuz? DİL ÜZERİNE “İnsanın kişilik yolunda onurunu ka- zanması kolay değildir; bir çaba işidir. Dilimiz bizim kişiliğimizin dışavurumu için bir araçtır. Eğer ben kendi dilimi ya- bancı dillere karşı savunamıyorsam, uy- garlığın ulaştığı ufukları kendi dilimde vur- gulayabilmekten yoksunsam, kişiliğim ek- sik kalır. Eğer, bilimde, sanatta ve kültürde yaya kalabiliyorsam, kişiliğim öteki ulus- lar karşısında geriliyor demektir. Eğer öz- gür düşünceden ve eleştirel akıldan uzak- laşıyorsam ve başka bir devletin güdü- münde yaşamaya razıysam, alnıma vuru- lacak damga iki sözcükten oluşur: - Şahhhsiyyetsiz herif! Güdülmek; köleleşmek, insanlıktan istifa etmek demektir; yalnız kişinin sorunu de- ğildir; toplumun, halkın, ulusun, devletin sorunudur. Bir ulus için bağımsızlık, uy- garlığa eşit katılma olanaklarını sağla- mak içindir. Eğer ‘karşõlõklõ bağõmlõlõk’ istiyorsan, ön- ce bağımsız olmak zorundasın. Uşakla efendinin ilişkileri de karşılıklıdır; ama, eşit değildir. Keyfimizden bir savaşım sürecinde de- ğiliz; ister istemez bu uğraşın içindeyiz. Ki- şilik savaşımıdır bu... Kimliksiz insan, varoluşuna ters dü- şer.” SÖZCÜKLER ÜZERİNE “Dilin, yaşama ayak uydurmak için mu- sikiye ne kadar gereksinmesi olduğunu dü- şündüm. Bir sözcük söyleniş biçimine, bağlamına, tınlamasına, vurgusuna göre binbir anlam kazanabilirdi. (…) Söz gelimi tutkuyla işkence yapan bir gö- revli ‘nasõlsõn’ sözcüğünü zulmün dışavu- rumuna dönüştürebilir. Filistin askısıyla duvara çakılmış bir sanığa cezaevini de- netleyen yetkili sorabilir: - Nasılsın? Sözcüğün sonundaki ‘N’ harfini iş- kencenin pedalına basarak uzattın mı an- lam zenginliği çeşitlenmez mi? Acıma- sızlık? Alay? Merak? Kin? Nefret? Kü- çümseme? Aşağılama? Tümü yumakla- şıp dokulaşır. İnsanın ruh hali bir ecza- ne terazisinde tartılamaz, her bir duygu- nun ağırlığı sayısallığa dönüştürülemez; ama o anda tek sözcüğe nelerin sığabile- ceğini düşünmek güç değildir. (Başka ör- nekler verdikten sonra…) Anlaşmazlığın suçlusu dil değil el- bet. Dil, insanların düşüncelerini birbirlerine aktarmaları için oluş- turuldu. Anlaşmazlık da sonuçta bir anlaşmadır, insanların anlaşama- dıkları konusunda anlaşmaları dil aracılığıyla gerçekleşir. Ancak benim en çok şaştığım, insanlık 2000 yılına yaklaşırken Türkiye’de insanların söyledikleri ya da yazdıkları üç beş tümce yüzünden beş on yıl cezaevi- ne yollanmalarıdır. Böyle ilkellikle- re yol açmak için mi insanlar dili oluşturdular?..” YAZI ÜZERİNE “Birden yazının cansız bir kâğıtta kara harflerle dizilmiş ölü bir şey ol- madığını duyumsadım. Canlıydı yazı... Ya da canlanmıştı. Soluk alıp vermeye başlamıştı, tıp tıp tıp atıyordu yüreği. Hani ki- mi zaman insan yatakta yatarken yüreğinin atışını her yanında duyar; kulağında, boynunda, şakağında, göğsünde. Yazının nabzı gecenin içinde atıyordu; sıcaktı teni, bede- ni uyumluydu; girintileri, çıkıntıları, çevreye yaydığı ısı, açılıp kapanan göz kapaklarının ardından bir gö- rünüp bir kaybolan gözleri ve göl- geli kirpikleri... Konuşuyordu yazı, anlatıyordu; kimi zaman alçak bir sesle fısıldıyor, kimi zaman yükseltiyordu sesini; tümcelerin her birindeki sözcükler sa- bırla işlenmiş bir takının üzerine uyumlu biçimde yerleştirilmiş mücevherler gibiy- di. Hiçbir sevgilinin dile getiremeyeceği duyguları yatağıma getirmişti. Yazının canlanışı, ancak bir başka canlanışı, bir başka canlıyla temasa ge- çebildiğinde gerçekleşir. Yazı öyle bir yaratıktır ki, soluğunu du- yarsanız varlığını da duyumsamaya baş- larsınız. Kimi zaman sesini yükseltir yazı, kimi zaman çığlıklar atar, koşma- ya başlar, deli gibi eser, savrulur, sonra durulur, yorulur, birden yeniden taze- lenir, her okuyanla birlikte yeniden do- ğar, dirilir, çiftleşir, çoğalır, ürer, türer. Uzak denizlerin dibinden çıkarılmış pa- ha biçilmez bir inci gibidir yazı... Eğer gerçek bir inci hep kutusunda saklanırsa ölür. İnci, insan teninin sı- caklığını arar. Kadınlar bunu bilirler, in- ciyi kutusundan çıkarıp arada sırada bo- yunlarına takarlar ki tenleriyle temasa geçsin, oradan hayat suyunu alarak ta- zelensin. Yazı da ancak insanla temasa geçebil- diğince canlanır, tazelenir, yaşayabilir.” [email protected] D Ü Ş Ü N C E U S T A S I . . . S Ö Z U S T A S I . . . Y A Z I U S T A S I . . . İlhanSelçuk’tan okumalar Kültür Servisi - Dünyanõn en büyük müzik fes- tivallerinden biri olan Sonisphere, bugünden itiba- ren üç gün boyunca İstanbullu müzikseverleri İnö- nü Stadyumu’nda efsanevi rock topluluklarõyla bu- luşturacak. Dünyanõn ikinci en büyük canlõ müzik or- ganizasyon şirketi olan AEG’nin finansal desteğiy- le birçok uluslararasõ festivalin altõnda imzasõ olan Kilimanjero Müzik tarafõndan düzenlenen etkinlik, geçen yõl Hollanda, Almanya, İspanya, İsveç, Fin- landiya ve İngiltere’de yapõlmõştõ; bu yõl ise toplam 11 ülkede gerçekleşecek. Metal müziğin öncülerinden, dünyada milyonlar- ca hayrana sahip olan ABD’li topluluk Metallica, Al- man endüstriyel metalin efsane topluluğu Ramms- tein, Türkiye’de binlerce hayranõ bulunan Manowar, grunge rock türünün en önemli isimlerinden Alice in Chains, thrash metalin öncü isimleri olan Slayer, Anthrax ve Megadeth sahneye çõkacak isimler ara- sõnda. Maliyeti 5 milyon dolar olan bu etkinliğin ana sahnesinin adõ, geçen günlerde kaybettiğimiz mü- zisyen Ronnie James Dio’nun anõsõna bu yõl için “Ronnie James Dio Sahnesi” adõnõ taşõyacak. Biletleri bir süre önce tükenen etkinlikte, Pentag- ram ve Hayko Cepkin’in de aralarõnda olduğu Tür- kiyeli müzisyenler de sahneye çõkacak. 3 gün süre- cek festivalde kamp imkânõ olmayacak, ancak or- ganizasyon ekibinden Siyabend Suvari, gelecek yõl için kamp imkânõ sağlamayõ amaçladõklarõnõ ve bir sonraki yõl sahne alacak iki büyük ismi festival ger- çekleşmeden açõklamak istediklerini söylüyor. İnönü’de metal fõrtõnasõ Kültür Servisi - Goethe Enstitüsü’nün, Türkiye’nin 24 kentini ve 8 Avrupa ülkesini kapsayan “Avrupa Edebiyatı Türkiye’de – Türk Edebiyatı Avrupa’da” adlõ projesi, yolculuğunu bugün Brüksel’de tamamlõyor. Kapanõş etkinlikleri, Belçika, Macaristan ve Türkiye’den sekiz fotoğrafçõnõn, projenin çeşitli duraklarõnda kaydettikleri çalõşmalardan oluşan “Human Landscapes” başlõklõ fotoğraf sergisinin açõlõşõyla başladõ. Önceki gün ise, Almanya, Türkiye, Avusturya, Bulgaristan, Macaristan, Romanya, İtalya ve İsviçre’den projeye katõlan yaklaşõk 40 yazarõn katõlõmõyla bir “Edebiyat Buluşması” düzenlendi. Buluşmada yazarlar, projeyle ilgili tecrübelerini ve izlenimlerini paylaştõlar. 14 aydõr devam eden proje, bugün yazar Elif Şafak ile müzisyen Mercan Dede’yi aynõ sahnede buluşturacak “Sounds of Love” konseriyle sonlanacak. 20.00’de Cirque Royal’de yapõlacak konserde Şafak, “Aşk” romanõndan bölümler okurken, Türk kökenli Hollandalõ genç müzisyen Karsu Dönmez ve Berlinli dansçõ Kadir “Amigo” Memiş geceye imzalarõnõ atacaklar. AVRUPA EDEBİYATI TÜRKİYE’DE- TÜRK EDEBİYATI AVRUPA’DA ABD’Lİ POP YILDIZI GEÇEN YIL BUGÜN YAŞAMA VEDA ETMİŞTİ Türkiyeedebiyatõnõn son durağõ Brüksel Metallica Kültür Servisi - Geçen yõl bugün ani bir şekilde hayatõnõ kaybederek tüm dünyadaki milyonlarca hayranõnõ yasa boğan ABD’li pop yõldõzõ Michael Jackson, vârislerine ölümünden sonraki bir yõl içinde 1 milyar dolardan fazla para kazandõrdõ. 51 yaşõnda yaşama veda eden yõldõzõn kõz kardeşi LaToya Jackson, bir TV kanalõna yaptõğõ açõklamada, Michael Jackson’õn para için öldürüldüğüne ilk andan bu yana emin olduğunu, çünkü Jackson’õn “ölüsünün dirisinden daha fazla para ettiğini” söyledi. Sanatçõnõn ölümünün ardõndan yayõmlanan “This Is It” albümü 383 milyon dolar gelir sağlamõş, aynõ isimli belgesel film de 400 milyon dolar kazanç getirmişti. Bu bir yõl içinde birçok markalõ eşyasõ da üretilen yõldõzõn ölümüne sebep olan ihmallerle suçlanan eski doktoru Doktor Conrad Murray cephesinde ise sular duruluyor. Kaliforniya’daki Doktorlar Birliği’nin mesleğini yapmasõnõn yasaklanmasõ için başvuruda bulunduğu Murray’in Los Angeles’taki hâkimin doktorluk yapmasõnõn yasaklanmasõna ilişkin talebi reddetmesi üzerine, mesleğini yapmasõnõn önünde engel kalmadõ. Jackson hâlâ para kazandõrõyor CMYB C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle