25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Hiçbir seçim sistemi adil değil! Seçmenlerin kaderini oylar değil, seçim sistemleri belirliyor! Seçimlertam anlamıyla adil olabilir mi? Matematikçilere göre olmaz; yüzyıllardır oyların bir kıs- mının niçin boşa gittiğini ve hangi seçim sisteminin seçmenlerin tercihlerini daha iyi yansıttığını araştırıyorlar. Dünyada şu anda tüm oyların eşit ağırlıkta olduğu bir seçim sistemi henüz söz ko- nusu değil. llerde olabilir mi? Matematikçiler bu konuda oldukça karamsar. Hatta bazıları uygun bir seçim sistemi ile istenilen liderin seçtirilebileceğini bile iddia ediyor. I deal bir dünyada seçimlerin en belirgin özelliği özgür ve adil olmasıdır. Seçmenlerin tümü, birkaç kabul cdilebilir istisna dışmda, tercih ettikleri adaya oy verebilmelidir. Vc veri- len her bir oyun değeri aynı olmalıdır. Ö:gür bir seçim, hukukun ilgi alanına girer, ancak sc- çimlerin ne kadar adil olduğu meselesi daha çok matematik- çileri ilgilendiriyor. Matematikçiler yüzyıllardır seçim sis- temlerini inceliyorlar. Bugün hepsinin ortak kanısı, her biroyun farklı bir değer taşıdığı ve bu farklılığınm da macemariksel bir temelc dayandığı. Oyların değerini çarpıtan eğilimlerin kaynaklarını araş- tırmalarmın bir nedeni var. Nihai hedef, bu çarpıklığı dü- zeltmek. Bu süreçte kaçınılmaz olarak pck çok panıdoks ve sürp- rizle kargılaşıyorkır. Matematikçileri yol göstermesi ilc seçim sistemlerindeki aksaklıkları gidermeye çalışan yasa koyucular ne yaak ki pek dc başarılı olnnış sayılmazlar. Bazı marematikçiler ideal bir seçim sisteminin şimdilik ufukta görünmediğini söylüyor. ÇÖPEGİDEN OYLAR Şu anda dünyada geçerli olan demokratik seçim sistemleri, matcmatiksel bir eşitlik, tüm siyasi görüşlcrin temsili ve sağ- lam/güvenilir bir yönetim amyışlan arasında denge kurmaya çılışıyor. ABD, Kanada, Hindistan ve İngiltere gibi ülkeler- de geçerli olan ekseriyete dayalı seçim sistemini ele alalım. (İngiltere'nin Avam Kamarası seçimlerinde kullanılan tek aday- lı çoğunluk sistemi ya da İngilizcedeki tabiriyle first-past-the- post, yani ilk gelen koltuğu alır sistemi) Bu sistemin kuralı basittir: Ülke eşit büyüklükte seçim böl- gelerine bölünür ve her parti her bölgeden aday gösterebilir. Seçmcnler de listedeki adaylardan sadece bir tanesini seçer. En çok oyu alan aday o bölgeden seçimi kazanmış olur.. Bu sistem istikrarlı tek parti hükümetleri getirdiği için avan- tajlı gibi görünse de milyonlarca oyun çöpe atılmasına neden olduğu ve küçük partileri meclisin dişında bıraktığı için ço- ğunluğun temsilinefcinvennez. Matematiksel eşitlik konusunda sınıfca kalır. Önemli bir oy desteğine sahip birden fazla parti, bir seçim bölgesi için yarışıyorsa -Kanada, Hindistan ve Ingikere'de olduğu gibi- bir adayın kazanmak için oyların %50'sini almak gibi bir zorunluluğu yoktur, dolayısıyla oyla- rın çoğu "kaybolur". Bir ülkeyi, bir kenti seçimler için küçük küçük bölgelere ayırmak sorunları beraberinde getirir. Çünkü bu durumun yol açtığı sorunlar başka sorunlara gcbedir. Bir parti, pek çok se- çim bölgesinde rakiplerini çok küçük bir fark ile geride bıra- kıp seçimi kaıanmış olabilir. Ömeğin îngiltere'de 2005 seçimlerinde iktidardaki İşçi Partisi toplam oylann %35'ini almakla birlikte, meclisteki kol- tukların %55'ine sahip olmuştu. Eğer bir aday veya parti, se- çim bölgelerinin çoğunda, rakiplcrinin biraz ilerisinde olmakla birlikte, diğer bölgelerde çok gerisinde kaldıysa, rakibi toplamda kendisinden daha fazla oy almış olsa bile seçimi kazanır. Bu du- rumun bcnzeri 2000 yılında ABD'deki başkanlık seçiminde ya- şandı; George W.Bush çok az bir fark ile Al Gore'u elemişti. DİĞER AKSAKLIKLAR Ekseriyete dayalı seçim sistem- lerinin doğurduğu aksaklıklar bu» nunla sınırlı değil. Irvine'deki Kaliforniya Üniversitesi'nden ma- tenıatikçi Donald Sari bu sistemin ya- rattığı diğer sorunlara da değiniyor. Sari iddiasını şöyle bir deney üzerine dayandırıyor. Deneyde 15 kişiden, süt (S), bira (B) ve votkayı (V) be- ğeni derecelerine göre sıralamaları isteniyor. 6 kişi tcrcihini S-V-B olarak belirtirken, 5'i B-V-S olarak, 4'ü ise V-B-S ola- rak belirliyor. Ekseriye dayalı sistemde sonuç şöyle çıkıyor: Süt oyların %40'mı alıyor. Sütü bira ve arkasmdan votka izliyor. Peki seçmenler gerçekten sütü mü tercih ediyor? Kesinlikle et- miyor. Doku: seçmen birayı süte tercih ederken, dokuzu vot- kayı süte tercih ediyor. Bu arada 10 kişi votkayı biraya tercih ediyor. Bu teıcihlerin tümü eşleştirildigi zanıan tercih listesinin şöyle sıralandığı görülüyor: V-B-S. Bu da oylama sisteminin or- taya çıkarttığının ramamen tersi bir durumdur. Aslında Sari, bu deneye dayanarak ortaya şöyle ilginç bir iddia atıyor: Tercihler bir bütün olarak önünüze getirildiğinde, istediğiniz sonucu veren bir sistemi tasarlamak mümkün. Yukarıdaki ömekteki basit çoğunluk sisteminin yarattığı adalefsizliğin nedeni, içki düşkünlerinin bir araya gelmcsi; vot- ka veya bira meraklılannın diğer içkiyi ikinci sıraya koyup, sü- tü hep en alr sıraya atmaları. Benzer bir olgu siyasi hayatta da kendini gösterebilir; ortak özelliklere sahip seçmenlere hitap eden iki ayrı parti oyları böler ve çoğunluğun gözünde popü- laritcsi düşük olan üçüncü parti seçimi kazanır. ÇÖZÜM Tek adaylı çoğunluk sistemi avantajlannı korurken, yarattığı adaletsizliği önlemek mümkün olabilir mi? Bu ancak bir ölçüye kadar yapılabilir. Olasılıklardan biri, en fazla oyu alan iki aday için ikinci tur oylamanm yapılmasıdır. Bu sistem Fransa'da ve dünyanm diğer bölgelerindeki başkanlık seçimlerinde kulla- nılıyor. Ancak cn genis, potansiyel desteğe sahip iki adayın ikin- ci tur seçimine kadar dayanma garantisi söz konusu olmaya- bilir. Söz gelimi 2002 yılında Fransa'da başkanlık seçimlerin- de pek çok sol kanat adayı, sol oyları böldükleri için elendi- ler. Geride iki sağcı aday kaldı. Jacques Chirac ve Jean-Marie Le Pen ikinci tura kaldılar. Diğer bir strateji de seçmenlerin adayları tercih sırasma gö- re sıralamasıdır. İlk tercihler sayıldıktan sonra, en az puanı alan aday elenir. Oylar bir sonraki adaylara göre yeniden düzenle- nir. Bu süreçtek bir adayın seçmenlerin %50 oranındaki oyu- nu almasına kadar devam eder. Bu sisteme anında ikinci tur seçim (instant run-off) veya tercihli seçim adı vcrilir ve Avustralya Temsilciler Meclisi seçimlerinde, ABD'nin bazı kentlerinde kullanılır. İngiltere için de önerilen bir sistemdir. Tercihli oylamanın, tek adaylı çoğunluk sistemine göre da- ha adil olduğu söyleniyor, ancak bu yöntemdc de sıralama pa- radoksu engellcnemez. Bu paradoksu ilk kez Fransız matematikçi Marquis de Condorcet 1785 yılında gündeme getimıişti. Söz gelimi A, B ve C olarak nitelendirdiğimiz üç adayımız olsun. Üç seçmen bunları A-B-C, B-C-A ve C-A-B olarak sıralasın. Seçmenler bu durumda A'yı B'ye 2'ye 1 tercih etmiş olur. Ancak B, C'ye göre ve C, A'ya göre aynı oranda (2'ye 1) tercih edilmiş. olur. Bu durumu Alis Harikalar Diyarı'ndaki Dodo'nun şu sözleri açıklayabilir: "Herkes kazandı ve herkesin bir ödülü olması la- zım." NİSBİTEMSİL SİSTEMİ Neyse ki bir seçim sistemi bu dairesel paradoksa neden ol- muyor. Bu da nisbi temsil sistenıidir. Bu sistemde bir partiye mecliste verilcn sandalyc sayısı, aldığı oy sayısı ile doğru oran- tılıdır. Bu sistem matemariksel olarak hem çoğulcu sisteme, hcm de tercihli sisteme göre daha adildir. Ne var ki siyasi açıdan sakıncalarını da göz ardı etmemek gerekir. Bu sistem geniş, çok temsilcili seçim bölgeleri anla- mına gelir. Tam anlamıyla nisbi seçimin ger- çekleşmesi için tek bir seçim bölgesinin olması gerekir ve bu da tsrail'de uygulanıyor. Ancak se- çim bölgelerinin sayısı arttıkça seçmenler ve tem- silcileri arasmdaki bağ zayıflar. Adaylar genel- likle merkezde belirlenen bir listedcn seçilir. Dolayısıyla seçmenler kendilerini kimin remsil edeceği konusunda konrrollerini yitirirler. Dahası nisbi sistemler genellikle birkaç partinin koa- lisyonu ilc sonuçlanırlar. Bu da potansiyel ola- rak istikrarsız ve etkisiz bir hükümet anlamına gelir. Ancak ço- ğunluk sistemleri de bu tür sorunlardan muaf değildir. Nisbi temsilin de kendine özgü bazı matematiksel aksak- lıkları vardır. Sö: gelimi meclisteki sandalye sayısını tam ola- rak, daha büyük bir popülasyona göre doğru orantılı paylaş- tımıanm imkânı yoktur. Bunun sonucunda şu tuhaf tablo or- taya çıkar: Halihazırdaki toplam sandalye sayısını artırmak, tek tek her bir seçim bölgesinin temsil edilme ycteneğini az- altır. İDEAL SEÇİM SİSTEMİ VAR MI? Amerikalı ekonomist Kenneth Arrovv 1963 yılında idcal, adil bir seçim sisteminin özclliklerini açıkladı. Arrovv'a göre ideal seçim sistcminde • Seçmenler tercih seçencklerinin tümünü ifade edebil- mc şansma sahip olmalıdır. • Hiçbir seçmenin seçim sonuçlarını dikte etmesine izin verilmemelidir. • Eğer her seçmen bir adayı diğerine tercih ederse, son ter- cih bunu yansıtmalıdır • Eğer bir seçmen bir adayı ikincisine tercih ediyorsa, bir üçüncü adayın devreye gimıesi bu tercihi tersine çevirmemelidir Arrow bu ideal koşulların hiçbir zaman tek bir seçim sis- temi altında yaşama geçirilemeyeceğinin bilincindeydi. Özellikle, bir seçmenin oyunu değiştirmcsiyle tüm seçmenle- rin tercihlerinin değişme olasılığı hcp vardır. Daha az adil olan sistemler daha güçlü hükümetler çıkar- tır ve bu hükümetler, seçmenlerin çoğu onaylamasa da iş çt- kartırlar. Daha adil sistemler ise gücü o kadar marjinal birşe- kilde dağıtır ki, hükümetin herhangi bir girişimi anında par- tizanca bir kavgaya dönüşür. Bu durumda bunca olumsuzluktan olumlu bir iş çıkartmak yasa koyuculara düşüyor. İki kötüden birini seçmek matema- tikçilere düşmez. Reyhan Oksay Kaynak: new Scientist, 1 Mayts 2010 w\vw.idea.int/esd www.politicsresources.net/election.htm
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle