25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÖRÜŞ AHMET TAN Değiş Ama Tokuşma! MERİÇ VELİDEDEOĞLU Başlıktakilerin ilk üçü kimi örgütlerin harflendirilmiş adları. Bu üçünün ortak noktası, “Erzincan Ergenekon Davası”nda adlarının ilk kez geçmesi. Bu davada “tutuklu” olarak yargılanan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner tarafından, “Özel Yetkili” Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada dillendirildiler. “Erzincan Ergenekon Davası, iddianamesinin temeli”, “gizli tanık”ların ifadelerine dayanarak oluşturulduğu biliniyor. Başsavcı Cihaner bu “gizli tanık”ların adeta örgüt gibi bir oluşum ve tertibi içinde olduklarını somut olarak, “Gizli Tanık Örgütü” (GTÖ), dahası “Gizli Tanık Terör Örgütü”, (GTTÖ) adlandırmalarıyla ortaya koydu. Dolaysiyle “gizli tanık” olgusunun “tehlike”sini ve bu tehlikenin ulaştığı boyutu vurguluyordu. “THÖ”ye yani “Titrek Hamsi Örgütü”ne gelince; “12 Eylül Karşıdevrim” sürecinde gözaltına alınan aydınların sorgulanması sırasında birinden zorla “örgüt adı” istenince, Karadenizli aydın “THÖ” deyivermiş. Böyle anlatıyor Başsavcı Cihaner bu “trajikomik” anısını mahkemede. Demek ki “12 Eylül 1980”den bu yana, gerek sorgulamada gerek iddianamenin oluşturulmasında yer alan ve payı olan örgütler “Titrek Hamsi”den “Gizli Tanık Terör Örgütü”ne evrilmişler(!). Bu durumda “yargılama”nın da bu doğrultuda dönüşümü kaçınılmaz olacaktı; işte bunu “Erzincan Ergenekon Davası”nın “5 Mayıs 2010” tarihli oturumunda Başsavcı Cihaner belirtir. Hakkında yapılan uygulamaları “Engizisyon” diye nitelendirerek “hukuk”un ve “mantık”ın bittiği bir noktaya gelindiğini vurgular. Bilindiği gibi “Engizisyon”, “Ortaçağ” ürünü ve insanlık tarihinin “kara lekesi” olan mahkemelerdir. O döneme özgü “özel yetkili” mahkemeler olduğu belirtilir. (*) Anlaşılan Silivri’deki “13. Ağır Ceza” ve Başsavcısı Cihaner’in yargılandığı “Erzurum 2. Ağır Ceza” mahkemeleri gibi. “Engizisyon”da sorgulama aşaması, Engizisyon’un “Komiser Pederleri”nin görevlendirdiği “özel savcı”larla yapılır. Yani “Özel Yetkili Savcı Osman Şanal”lar gibi... Öte yanda, “Sorgucu Komiser Peder”ler “iddianame”lere az da olsa dokunabiliyorlarmış. Ama Başsavcı Cihaner’in “iddianame”sinde Vekil Savcı Taner Aksakal’ın: “İfadeler güzel değildi; anlamlarını bozmadan düzelttim!” diyerek “pervasızca” yaptığı gibi bir değişiklik, Engizisyon’da da oluyor muydu acaba? Belki oluyordu; ama Engizisyon’da “olan” başka bir “uygulama” vardı ki, insanı derinden derine düşündürüyor. Bu durum, “Engizisyon”da “Vicdani Kanaat” uygulamasıdır, Engizisyon tarihinde çok az rastlansa da. Bunun uygulandığı en ünlü yargılama “Galile Davası”ydı. Bilindiği gibi Galile (1564-1642) kilisenin “hareketsiz” dünya “dogma”sına karşı çıkıyordu. Ne ki tam “Engizisyon”luk bir “suç”tu bu. Yargılanmasına karar verilir, Roma’ya getirilirdi; yöntem buydu. Ne var ki Galile oldukça hastadır. Dolaysiyle Roma’ya gelmesi gecikince, yatarak yolculuk yapması için kendisine bir “tahtırevan” gönderilir... Roma’ya varınca, “Engizisyon” tarafından “kaçma önlemi” olarak tutuklanması gerekiyordu; ama Galile’ye, yurttaşı olduğu Toskana Eyaleti’nin elçiliğinde kalmasına izin verilir. Aralıklarla yapılan “sorgulama” üç ayı aşar. Bu süreçte Galile tamamiyle özgürdür; Roma’da istediği gibi dolaşır; ziyaretçi kabul eder... Öte yanda Galile’nin suçlanıp yargılanmasında, karşıtlarının kurduğu ve adeta bir “tarikat”a dönüşen -başlıktaki- “KB”nin, yani “Kumrular Birliği”nin büyük payı vardır. Tıpkı Başsavcı Cihaner’in tutuklanmasındaki gibi... Ayrıca Galile’nin tehlikeli bir “suç”u daha vardır “Engizisyon”a göre, kitaplarını “Latince” yerine, “İtalyanca” halkın dilinde yazmaktadır. Ama bunun için “Engizisyon” savcıları, ülkemizde Başsavcı Cihaner’e yapıldığı gibi, “paralel” bir “sorgulama”ya kesinlikle girişmezler... Bu tarihsel davanın sonucu bilinir. Galile’ye görüşü “geri” aldırılır. Bir süre Roma’da bekletilirse de, “Engizisyon Yargıçları”nın “Vicdani kanaati” cezayı “yeterli” bulur; Galile evine döner... (*) Kaynak: Dava Sobel, Galileo’nun Kızı, İş Bankası Yayınları. THÖ, GTÖ, GTTÖ ve KB m.velidedeoglu@hotmail.com SAYFA CUMHURİYET 14 MAYIS 2010 CUMA 16 Gül, Recep’in paketini onayladı: Al Gül’üm, ver Gül’üm! Ödül Zafer Yılmaz: “Recep, çok çocuk yapana ödül verecekmiş. Madalyayı nereye takacağını da düşünmüştür herhalde!” Oturak Gülfatma Carlık: “Deniz Baykal'ın boşalan koltuğuna kim oturacak diye merakından ölenler, Fetoş’u oturtsun!” Kullanım Erol Barutçugil: “Kürşad Tüzmen, ‘12 Eylül öncesi kullanıldık’ demiş. Şimdi de takiyecilerin kullandığını bakalım ne zaman fark edecek!” YağmurDeniz CHP’nin yapması gereken ve Baykal CHP’nin başına kim geçecek, genel başkanlıktan istifa eden Deniz Baykal koltuğuna dönecek mi, dönmeyecek mi? Herkesin “papatya falı”na baktığını söylüyor Hilmi Taşkın “Baykal’ın istifasını açıkladığı konuşmasında söyledikleri önemlidir. İki konu dikkat çekicidir. Birincisi ‘İstifa ediyorum’ demiştir ki bu net bir sözdür. İkincisi Pensilvanya’daki şahsa verdiği mesajdır. O mesajın hangi amaç için verildiğini en iyi Baykal ve Pensilvanya’daki bilmektedir! Dönecek mi, dönmeyecek mi diye papatya falı bakmak yerine, Baykal’ın söylediği ‘genç ve dinamik bir ekip’ konusuna odaklanmak gerekmektedir. Ancak o ekibin, ülkemiz siyasetini yeniden düzenlemek isteyen güçlerin ekmeğine yağ sürmeyecek ve partinin ‘altı ok’ felsefesine sıkı sıkıya bağlı bir kadro olması da önemlidir. Birilerinin liberal demokrat bir CHP hayalleri boşa çıkarılmalıdır. Kemalist devrimci bir CHP’ye ülkemizin en çok bu dönemde ihtiyacı vardır. İstifadan istifade etmeye kalkışmak yanlıştır. Baykal’ın istifasına saygı duymak gerekir. Asıl yapılması gereken, iktidara, komplonun açığa çıkarılması için baskı yapmak; ‘genç ve dinamik bir kadro’ için çaba göstermektir. O zaman yeni bir Türkiye yeniden kurulur ve Baykal orada hak ettiği yeri alır. Papatya falına hiç gerek yok.” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” SİYASET ve yeraltı dünyasına yönelik inceleme ve araştırmalarıyla tanıdığımız deneyimli yazar Doğan Yurdakul, uğradığı kaset komplosu ile Deniz Baykal’ın CHP Genel Başkanlığı’ndan ayrılışını, özel haber sitesi odatv.com’da değerlendirirken “Türkiye tekin bir yer değildir” diyor. “19 Mayıs yaklaşırken, ‘manzarayı umumiye’ye bakacak olursak: ABD Başkanı (Aynı zamanda Büyük Ortadoğu Projesi’nin esas başkanı D.S.) Barack Obama’nın dört emrinin yerine getirilmesi için önce cumhuriyetçi muhalefetin etkisizleştirilmesi gerekiyordu. İktidar partisi AKP, seçmeninin balık hafızalı olmasına güvenmiş, bunu zamana yayarak götürmeye çalışıyordu. Şu son komplo, savaşın o cephesinde bir acele olduğunu gösteriyor. Referandum ve/veya seçim öncesi Türkiye’de cumhuriyetin tüm kurumlarına karşı her türlü kirli silahı kullanarak topyekûn bir saldırı mı düşünülüyor? Böyle bir hamle AKP’nin yabancı danışmanlarının tavsiyesi olabilir. O zaman, 1 Mart tezkeresinde olduğu gibi Türkiye’nin tekin bir yer olmadığını bir kez daha öğrenmeleri gerekecektir. AKP bu taktiğin kendi aleyhine dönmesi karşısında gündem değiştirmek üzere yeni bir operasyon, ‘şok’ bir gözaltı ya da yeni bir komploya başvurur mu? Elbette yapabilir ama bu kez o silahı kendi ayağına sıkması olasılığı daha yüksektir. Çünkü Baykal’ın istifa olayı ve konuşması cumhuriyetin saldırı altındaki öteki kurumlarına da moral verecektir. Türk Silahlı Kuvvetleri’ni tertip davalarla sersemlettiklerini ve Milli Güvenlik Kurulu’nda dikensiz gül bahçesi yarattıklarını sananlar ummadıkları bir dirençle karşılaşabilirler. Hatta artık Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç bile çantada keklik olmayabilir. Türkiye düşmanları bugünkü durumu ‘kansız iç savaş’ diye niteliyor. Savaşın cumhuriyetçi cephesi, meseleyi Baykal’ın yerine kim gelecek, Baykal daha sonra geri döner mi gibi karşı cephenin işine yarayacak basit konulara indirgememelidir. Böylesine amansız bir mücadelede laik ve demokratik cumhuriyeti yıkmak isteyenlerin bugüne kadar kullandığı hukuk ve ahlak dışı silahlar tek bir hamleyle ıskartaya çıkmıştır, olaya her şeyden önce bu açıdan bakmak gerekir.” Bakış KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc@yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Sadece belli bir bölgede yetişen ya da görülen. 2/ Prens... Briçte ka- zanõlan her ele ve- rilen ad. 3/ Elektrik direnç birimi... Bir yapõnõn damõnda çevresi ve üstü açõk yer. 4/ Boru sesi... Parlak yüzlü bir tür kumaş. 5/ Diyalek- tik. 6/ Brezilya’nõn para birimi... İncil’de ve İbrani edebiyatõnda ölen- lerin gittiği yer. 7/ Top- rağõ derince kazarak altõ- nõ üstüne getirme. 8/ Şa- rap mahzeni... Kemikle- rin yuvarlak ucu... Özbe- kistan’õn plaka imi. 9/ Bacaklarõ sõkõca saran bir tür pantolon... Sõkõntõ ver- me, üzme. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Belirli bir insan topluluğunun dõşõnda kimseye bil- dirilmeyen, yalnõzca belirli bir çevreye aktarõlan bilgi ya da öğreti için kullanõlan sözcük. 2/ Bucak... Satrançta bir taş. 3/ Alanya ilçesinde bir çay ve mağara... Günahtan sakõnma. 4/ İlaç... Temiz, iffetli. 5/ Birine dokunsun di- ye söylenen söz... Motorlu taşõtlarda direksiyon ile te- kerlek arasõndaki bağlantõyõ sağlayan mil. 6/ Bireyler arasõnda ortak simgeler sistemiyle gerçekleştirilen an- lam ve bilgi alõşverişi. 7/ Çiğ sütle yoğurt karõştõrõla- rak yapõlan bir çeşit yiyecek. 8/ Bir ilimiz... Kollarõn göv- deye bağlandõğõ bölüm. 8/ Yakmak için kullanõlan iri saman... Türlü işyerlerinin bulunduğu büyük iş merkezi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 M A M Z A N A Ç U N A L A N Y A S İ L M E Z E R A M A T R A N Ş K A V A A R I K S İ L O F O N A Y A F İ T A P O D İ N M İ Ö N E M S E M E K 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Her sözcük gibi bunun sicilini de sanal âlemin, Kiramen Kâtibi “Google” tutuyor. “Değişim” yazın, gerisini bilgisayarınıza bırakın. Hele bu sözü “change” biçiminde yabancı dilde yazarsanız haliniz harap. Bilgisayarınız size pösteki saydırabilir. Gökte yıldız, denizde kum… Ekranda (ve elbette hayatta) değişim!.. Değişim deyince, akan sular duruyor… Duruluyor. Ya da öyle sanılıyor! O yüzden de birileri ötekilerin yerine göz dikince ağızlardan başka söz dökülemiyor! - Değişim! - Şimdi değişim zamanı! - Değişim kaçınılmaz! Kırk Haramilerin mağara kapılarını açmak için kullandıkları “Açıl Susam Açıl!..” türünden sihirli anahtarları artık siyasetçiler ele geçirmiş durumda. “Değişim, hemen şimdi!”yi, lakabı biraz da dalga geçilmek üzere “Le Dieu” (Tanrı) olan Fransız Cumhurbaşkanı François Mitterand kullanmış. Hatta bu sloganı, iktidarının siyasal programı olan yazdığı kitabına da isim olarak verdi… “Değişim! Başarabiliriz!” (Change - You Can!) ise çok taze, çok güçlü. Bu sihirli slogan sayesinde Barack Obama Amerikan tarihinin ilk siyahi başkanı oldu. “Değişim” her şey… Ama bir şey, her şey haline gelmiş ve getirilmiş ise… Hiçbir şey! Sanal âlemin sicilini tutan arama motorunuza daha “değişim” demeden önünüze değişimin lafa dökülmüş ahvalinin on binlercesi, yüz binlercesi değil, milyonlarcası dökülüyor. Seç, beğen, al! Ve uygulayabilirsen uygula!.. ‘Değişim’in en fazla kullanıldığı yer ne çarşı pazar, ne giyim mağazaları ne de organ nakli klinikleri!.. “Değişim” lafını en çok edenler siyasetçiler. Ve dünyada belki de en değişmeyenler yine onlar. “Milli Görüş gömleğini değiştirdim!.. ” diyenlerin, içlerinde naylon fanila olduğu yargı kararıyla ortaya çıkıyor… Ama kendisi değiştim deyince, akan sular duruyor. Değişim konusunda sayısız öğüt - tavsiye bulunması bu yüzden. - Birini (veya bir şeyi) beğenmiyorsanız değiştirin, Değiştiremiyorsanız düşünme şeklinizi değiştirin. Mary Engelbreit (Grafik Sanatçısı). - Hayatta ve ayakta kalabilen, canlı türlerinin en güçlüsü ya da en zekisi değildir. Ancak değişime en kolay ayak uyduran hayatta kalır. Charles Darwin (Evrim Bilimci). Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez. Tolstoy (Rus Romancı). Her eylem ileriye doğru gitmeyi sağlamadığı gibi her değişim de gelişim anlamına gelmez. Ellen Glasgow (Amerikalı Yazar). Kültür, biz değişmesini istediğimiz için değişmez. Kültür, toplum değiştiğinde değişir; kültür her gün birlikte çalışan insanların gerçeklerini yansıtır. Frances Hesselbein (Amerikalı Yönetici). Değişim hayatın kanunudur. Sadece geçmişe ya da şimdiye bakanlar kesin olarak geleceği kaçıracaklardır. John F. Kennedy (35. Amerikan Başkanı). Zaman en büyük öncüdür. Bu öncünün önünü açmayanlar, yeni çareler ve yeni çözümler üretemeyenler yeni kötülükler beklemelidirler. Francis Bacon (İngiliz filozof ). Cumhuriyet Halk Partisi zamanın en büyük öncüsü olmak durumundadır. Bu partimiz, zamanın önünü açamaz, yeni çareler, yeni çözümler üretemezse yeni kötülükler sadece CHP’yi değil, bütün Türkiye’yi kapsama alanına dahil edecek!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle