25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR DOĞAN KUBAN Bakir Erkekler Dünyasmdan îki Yüzlü Sahneler Cumhuriyet Halk Partisi Başkanıyla ilgili konuşmalar, yazılar, tartışmalar butoplumun gerçek- lerden kaçma, yalan ve iki yüzlülük batağında doğru düşünmeyi ve doğru söylemeyi unuttuğunu ve konuların kendilerini tartışmadan etrafında dolanmanın ustası haline gelip, gerçeği bilerek dışladığını neredeyse kanıtladı. Bu saptırılmış söylem toplumunun hastalıkları, toplumu batırma- sa bile bir bataklığa çevirebilir ve çeviriyor. T ürk toplumunda kadın ve seks konusunu bir dü- §ünün: Bu ülkede kız kaçırmak bir gelenektir. Bu ülkede umumhane bir kurumdur. Bu ülkede seks bir ticarettir. Bu ülkede gazeteler seks rating'i ya- par. Köy ağaları dört kadın alır. Sonra fakir aileler kız- larını sevgilisine kaçtığı için diri diri gömer, ya da öl- dürür. Partiler türban kavgası yapar, fakat sokaklar- da çıplak kadın reklamından geçilmez. Halkın gün- de beş saat seyrettiği televizyon kanallarmda ve si- nemalarda filmlerin ana temaları seks ve cinayettir. İnternet kafeler ponıoya çalışır. Dudağma sözüm ona ruj sürene orospu gözü ile bakılan bir geleneğin hâlâ yaşadığı memlekctte kadınlara makyaj satan devasa dükkanlar vardır. Alıp satılan, çarşıları pazarlan dol- duran ucuz romanların temel konuları sekstir. Müslüman erkekler Avrupa'ya gittikleri zaman ilk aradıklan yerler umumhanelerdir. 1. Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupalı kadın bizim erkekler için bir seks objesidir. Dünya da seks hastasıdır. Amerikalı, Avrupalı kız- lar seks yapmaya 14-15 yaşında başlar. Rusya'da bu bir sorun olmaktan çıkmıştır. Çin'de bir şehirden yılda 40.000 kadının seks için Şanghay'a kaçırıldığını okumuştum. Amerikan savaş filmlerinin yarısı öl- dürmek, yarısı seks yapmak üzerine kurulmuştu. Berlusconi, Clinton ve büyük politikacıların seks hi- kâyelerini de bilmcyen kalmadı. Bugün serbest seks, evlenmenin pabucunu dama atmıştır. Gerçi bu halkm karısma ya da kocasma iha- netini hâlâ kurallara, ahlaka, dine aykırı olarak gör- mesine engcl değil. Bu yüzden bir siyaset adamının mesleği için öldürücü olabiliyor. Akşam eve sevgili- sinin yanından dönen ya da otobüste belden aşağısı- nı seyreden bir ilkel manyak, aynı zamanda bir ahlak savaşçısıdır. Nedense Katolik İtalya'da Berlusconi'ye fazla bir şey olmuyor. Orası da bizim gibi Janus top- lumu. Çağımızda, sinema ve reklamın içeriği seks ko- nusunun ilkel, hatta aptal bir konu olduğunun kanı- tıdır. Bütün boyutlarıyla medya ve reklamın hâlâ te- mel 'rating' malzemesi olduğunu görmek, uygarlaşma sıkmtılarını sergiliyor. ARAŞTIRMAYOK Bu olayda konunun önemli tarafı hâlâ tartışıl- madığı gibi, doğasmı anlamak için hiçbir araştırma yapıldığını işitmedim. Baykal, kendi filmini çekme- yeceğine göre, birileri bir gizli kamera ile bir komplo düşünmüş. Çok önemli bir politikacıyı bir skandal or- tamına düşürmeyi planlamışlar. Bunu tezgahlayıp uy- gun bir gün beklemişler. Hikâye metaforik olarak şöyle başlıyor: Film ma- kinesi ile dolaşan bir komplo ajanı Toronto sokak- larmda dolaşırken bir internet kahvesinin pencere- sinden Baykal'ın bir kadmla seviştiğini görüyor. Hemen foto makinesini çıkarıp haber olsun diye fil- me çekiyor. Ve onu Türkiye'deki dinci bir gazetenin ilgisine sunuyor. O da haber ödevini hemen yerine getiriyor. Baykal mı Toronto'ya gitti? Yoksa Toronto'mu Ankara'ya geldi? Torontolu internet kalı- vesine haber verelim. Bizim sokak rating yapacak fîlm- ler için bir hazine; saçlı, başürtülü çeşitlerimiz var. Bu bir suç, yasalara göre yapanlar suçlu olduğuna göre suç- luyu arayanlar da vardır, herhalde. Bizde nedense po- listen önce politikacılar konuşuyor. Oysa Amerikan filmlerinde hep polis müdürleri konuşur. Resim çektirmeyen kadınların, ya da ailesinden birinin resmini çekene dayak atanların yaşadığı bir ülkede bu suçu işleyeni bulmak kimin görevidir? Bu olay bu ülkenin insanlarına Halk Partisi baş- kanının seks yaptığını düşündürüyor da, evine girip böyle resim çekenlerin kim olduğu düşündürmüyor mu? En önemli şey, muhalefet liderinin evine ve ya- tak odasına giren bir kameranın ve onu oraya yer- leştiren birilerinin varlığı değil midir? Bunun adı komplo değil mi? Önünden geçtiğiniz her kapmm arkasında böy- le bir hikâye vardır. Karınızla yatakta yatarken de fo- toğrafınızı çekebilirler. Kim yapmış olursa olsun, bu- nu basına düşüren birileri de var. fîlmlerdeki hafiyeler gibi düşününce insanmı aklına neler geliyor. Günlük gazete ve magazinlere bakıp sinema seyredenler çağ- daş dünyada kadın-erkek ilişkilerini görmezlikten ge- lip, bu soruyu bu düzeyde pompalayan adamları ne- den merak etmiyorlar? Bizim halk iyi senaryocu da ola- mıyor nedense. Oysa eğer varsa böyle fotolar bahçede çiçekler içtıv de çekilen hatıra fotoğrafları değil. Suç Baykal'ın de- ğil, çekenlerin. Geçen gün sevişmeli bir CIA kom- plosu filmi seyrettim. Filmi seyreden herkes bu kom- plonun niçin yapıldığını kuşkusuz öğrenmiştir. Dünyanın dengesini yitirdiği kesin. Her şeyin bir fiyatı olduğunu durmadan açıklayan pis bir kapitalist pazarda yaşıyoruz. Ve böyle olaylardaki iki yüzlülük, insanı insanlığmdan utandıracak boyutlarda. Türkiye kafası her düzeyde karışmış, şaşkın ya da şaşırtılmış bir topluma dönüştü. Kimin yapabileceği tartışılıyor: Adaylar, 1. Halk Partisinde Baykal'ı devirmek iste- yenler; 2. Halk Partisini zayıflatmak isteyen hükümet; 3. Türkiye'yi daha da şaşkma çevirmek isteyen iç ve dış odaklar. Türkiye'deki tartışma bu komplonun yapılması ola- yınt bırakıp, Baykal'ın kişiscl yaşamına aktarılırsa, komplo amacına ulaşmış olacak. Bu kadar çuk ve şa- şırtıcı olaym arka arkaya toplum bilinci üzerine yı- ğılması sıradan olasılık değildir. Eğer bütün bu olayların, toplumun bozuk denge- sini tümüyle yok etmek için düzenlendiğini anla- mayanlar varsa, hepimize aptallık hastalığı bulaşmış olmalı! S i TUBA'da Konferans Koç Üniversitesi Arkeoloji ve SanatTarihi Bölümü Öğretim üyelerinden Prof.Dr. K. Aslıhan Yener 17 Mayıs 2010 Pazartesi günü saat 18:30'da Türkiye Bilimler Akademisi Istanbul Ofisinde (İTÜ Eski Maden Fakültesi, Maçka- Istanbul, (0212 2191660) "Hitit Alalakh (Hatay) Başkentinde Sümerlerden Esinlenen Bilim ve Teknoloji Gözlemleri" konulu konferans verecek. Özet: Alalakh kenti kazıları, uzun dönemli, arkeoloji fen bilimleri içeren araştırmalardır. Hatay'da Asi nehrinin kıvrımı yakınındaki vadinin güney kesiminde yer alan höyük, M.Ö. 2200-1300 yıllarında Mukiş adlı küçük birTunç Çağı devletinin başkentiydi. Birçok saray ve tapınağın yanı sıra, Hurrice, Akatça, Hititçe ve Sümerce yazılı tabletlerin bulunduğu arşivler, Sir Leonard VVoolley tarafından ilk kazıların yapıldığı 1930'lardan itibaren Alalakh'ı arkeoloji dünyasında bir efsane hâline getirdi. Alalakh'ta yeni dönem araştırmalar 2000 yılında başladı ve 6 kazı dönemitamamlandı. Bu çalışmaları sırasında bulunan egzotik buluntular ile saray mimarisi de bu kanıyı güçlendirdi. Bu arkeolojik eserler, Alalakh'ın birTunç Çağı başkenti olarak çevre kültürlerle etkileşimini gözler önüne sermekte. Bu buluntularda, Alalakh'ın, Kıbrıs, Girit, Hurro-Mittani, Mezopotamia-Sümer, Hitit Anadolu'su ve Mısır gibi çok geniş bir alandaki uygarlıklarla sanatsal ve teknolojik üslupları paylaştığına dair ipuçları var. Tayfun Akgül
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle