15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 7 MART 2010 PAZAR 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Balbay Kimin İçin Yatıyor? [email protected] Sevgili, Bizim adımıza acı çeken, bizim günahlarımızın yükünü sırtlanan İsa esprisine aşina olmak için illa Hıristiyan olmak gerekir mi bilmiyorum. Ama az ya da güdük gelişmiş toplumlarda, birileri bütün toplum adına çarpıklıkların, aksaklıkların ceremesini yüklenip taşırlar... Özellikle geçiş dönemlerinde bu duruma sıkça rastlanır. Baskıcı yönetimlere gözdağı vermek, sindirmek ya da kendisini haklı gösterecek bahaneler bulmak için kimi kurbanlar gereklidir, onlar bulunur ve sonra rejimsel kader ağlarını örmeye başlar... Kurban kimi zaman başına gelenlere bir anlam veremez ve şaşkınlık içinde sorar: - Neden ben?.. Neden?.. Neden?.. Sorunun yanıtı bütün anlamsızlığını ortaya koyar: - Neden olmasın ki?.. Burada anlatılmak istenen şudur: - Sen olmasaydın, bir başkası olacaktı, neden sen olmayasın ki, şansına küs!.. Tabii bu söylemesi kolay, çekmesi zor bir durumdur ve her dönemin bir değil, birden çok hatta birçok “şansına küsmesi gerekeni” vardır. Önceki gün hapiste birinci yılını dolduran arkadaşım Mustafa Balbay, tıpkı ondan daha uzun süredir, orada olan arkadaşım Tuncay Özkan, geçenlerde bu köşede mektuplarını okuduğum genç meslektaşlarım Deniz Yıldırım ve Ufuk Akkaya gibi bu dönemin şanslarına küsecek kişileri... Mustafa orada gazeteciliğinden dolayı yatıyor, tıpkı adını andığım diğer meslektaşlarım gibi... Üstelik onlar bu mesleği bilerek ve isteyerek seçip, yine bilerek ve isteyerek toplumun yararı doğrultusunda icra ettiklerinden “neden ben” diye soracak konumda da değiller. Mustafa bir yıldır özgürlüğünden yoksun. Aslında gazetecinin mesleğini yaparken sahip olduğu özgürlük, kendi kişisel özgürlüğü değil, kamunun ortak haber alma özgürlüğüdür. Bu durumda Balbay bizim özgürlüğümüzü vekâleten kullanmaktadır. Ve elhak, Balbay bu özgürlüğü asıl sahibine ihanet etmeden, onun çıkarı doğrultusunda kullanmıştır. Balbay gazetecilik yaparken nasıl bizim olan özgürlüğü kullanıyor idiyse, hapis yatarken de bizim adımıza yatıyor, tıpkı öbür arkadaşlarımız gibi... Sanıyorum, içimizde bu gerçeği, arada sırada da olsa, Balbay’ı anımsayıp, birden kendini demir parmaklık arkasında hissedip içine kor düşenler hiç de az değil. Bunların duyguları ve isyanları, Silivri’ye kadar uzanıyor mu bilemem. Diğer meslektaşlarım gibi, tutuklu olarak içeride bulunan Balbay’ın da davası sürüyor, ama artık onun için beraat imkânı yok. Daha doğrusu hukuken var olan beraat olasılığının, fiilen bir kıymeti harbiyesi yok. Çünkü Mustafa Balbay, tutukluluk yoluyla bir yıllık hapis süresini doldurduğu şu anda, zaten üç yıllık mahkûmiyetin infaz olarak karşılığını yatmış durumda. Tuncay Özkan için ise bu süre daha da uzun. Duruşmanın sonunda şu ya da bu şekilde, beraat etseler bile, yasada yazılı maddesi bulunmayan bir suçtan mahkûm olmuş muamelesi görmüş olacaklar. Bu suç hangisi ve kimin? Yasanın uygulanması söz konusu olduğuna göre, tutuklama kararını talep eden ve ona hükmedenlerin suçundan söz etmek mümkün değil tabii ki... Hatta “yasanın uygulanması söz konusu olduğuna göre ortada suç da yok yasal bir durum var” diyebilir miyiz? Durumun yasal olduğunu kabul etmemiz, onun hukuka uygun olduğu sonucunu da doğurur mu? İşte bu sonuncuya evet demek mümkün değildir. Çünkü güdük gelişmiş toplumlarda yasaya uygunluk her zaman hukuka uygunluğu da getirmiyor. Demek ki, burada suç güdük gelişmişlikten doğuyor. Bu durumda suçlu da güdük gelişmişliği düzeltemeyen bizler oluyoruz. Demek ki, bizim haber alma özgürlüğümüzü vekâleten kullanan Balbay, bizim adımıza hapis yatarak, kendi kişisel özgürlüğünden de yoksun kalıyor. Üstelik cezasını çektiği suç da bizim suçumuz. Erdoğan, yasamanõn da yürütmenin de yargõ tarafõndan kuşatõldõğõnõ ileri sürdü ‘Milletten korkuyorlar’ İstanbul Haber Servisi - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Yargõtay Baş- kanõ Hasan Gerçeker’in “Yapılmak istenilen düzenlemelerle yürütme, yargıyı daha da kuşatma altına almak istemektedir” sözlerine, “Yasama da yürütme de yargı tarafından kuşa- tılmıştır” diye yanõt verdi. İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen Türkiye İşadamlarõ ve Sa- nayiciler Konfederasyonu’nun (TUS- KON) 3. Olağan Genel Kurulu’ndaki konuşmasõnda gündemdeki gelişmeleri değerlendiren Erdoğan, Gerçeker’in yaptõğõ açõklamadan üzüntü duyduğu- nu söyledi. Erdoğan, “Ben bu değer- li dostuma şunu hatırlatmak isterim; bu ifadeniz bir defa ne yasal uygu- lamalarla ne de filli uygulamalarla mümkün değil. Eğer yasama orga- nı 411 ile bir karar çıkartıyor da bu 411 yok sayılıyorsa yargı tarafından siz bu ülkede yasama veya yürüt- menin yargıyı kuşatmaya çalıştı- ğından bahsedemezsiniz. Aynı şe- kilde yerindelik kararı yürütmeye ait olduğu halde yargı yerindelik kara- rını yürütmenin elinden alıp kendi- si uygulamaya koyuyorsa siz yargı- nın yürütme veya yasama tarafından kuşatıldığından bahsedemezseniz” diye konuştu. Erdoğan, anayasa değişikliği konu- sunda hazõrlõklar yapacaklarõnõ, parla- mento içi, parlamento dõşõ bütün siya- si partilerle, STK’lerle görüşmeler ya- pacaklarõnõ kaydetti. Erdoğan, “Bu Meclis anayasa yapamaz” denilme- sinin, kendini inkâr anlamõna geldiğini belirterek “Seni oraya seçip gönde- renlere sen bu haksızlığı nasıl yapa- biliyorsun? Seçim diye tutturdular. ‘Haydi referanduma gidelim’ diyor- sunuz, ona da karşı çıkıyorlar. Bun- ların milletin iradesine saygısı yok, herhangi bir konuyu millete götürme noktasında acayip korkuyorlar, çün- kü ne olacağının farkındalar” dedi. ‘Kaçacak delik ararlar’ Muhalefetin “Anayasa yapma uz- laşmam, Anayasa Mahkemesi’ne götürürüm. Referandum yapma, reform yapma” dediğini söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti: “Peki ne yapalım? Erken seçime gidelim. İnanın, haydi seçime gide- lim deseniz bin dereden su getirip ka- çacak delik ararlar. Bunlar sadece blöf yapıyor. Yüksek mahkeme top- lanacak, 5’e karşı 6 oyla siyasi par- tileri kapatabilecek ama bu milletin referandumda söyleyeceği söz bir an- lam ifade etmeyecek. Hani egemen- lik kayıtsız şartsız milletindi? 22 Temmuz öncesinde millet iradesini hiçe sayan, millete ‘bidon kafalõ, gö- beğini kaşõyan adam’ diyen bir par- ti vardı. Bugün sayının ikiye çıktığını büyük bir üzüntüyle görüyoruz.” “Yargının fiziki şartları yoktur” eleştirisini haksõzlõk olarak değerlendi- ren Erdoğan, yaptõklarõ adliye sarayla- rõnõ sõraladõ. Erdoğan, “Şu anda yargı, Danıştay, Anayasa Mahkemesi, bu yerleri, yeni yapılmakta olan, yapı- lacak olan yerleri, Milli Emlak’ten siz- lere tahsis eden kim? Ödeneklerinizi hep veriyoruz. Bu kadar biz sami- miyetle önyargısız davranacağız ama siz, bize önyargılı davranacaksınız ve çıkıp bu açıklamaları yapacaksınız. Neymiş, ‘HSYK’nin içerisinde Adalet Bakanõ, Adalet Bakanõ Müsteşarõ yer ala- mazmõş’. Bundan önce bunları niye konuşmadınız. Biz mi getirdik, Ada- let Bakanı’nı ve müsteşarını HSYK’nin üyesi yaptık?” dedi. İbretlik tartışma Erdoğan, “Şu anda da ibretlik bir tartışma yürütülüyor. ‘Profesörün oyuyla çobanõn oyu bir olamaz’ di- yorlar. Demokrasi kavramına işle- rine geldiği gibi yorumlar getiri- yorlar. Milli egemenlik kavramından işlerine geldiği gibi söz ediyorlar. ‘Anayasayõ değiştiremezsiniz’ dediler, çok daha ileri gittiler, ‘Cumhurbaş- kanõnõ seçemezsin’ dediler. ‘Bu Mec- lis anayasa yapamaz, reform yapõla- maz’ diyorlar. Bir siyasetçi bunu na- sıl söyler?” diye konuştu. Erdoğan, TUSKON Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada muhalefeti eleştirdi. (Fotoğraf: VEDAT ARIK) Baykal, hükümetin yargõ reformundan önce dokunulmazlõklarõ kaldõrmasõnõ istedi SELAHATTİN GÖKATALAY MALATYA- CHP Genel Baş- kanõ Deniz Baykal, hükümetin yar- gõ reformundan önce dokunulmaz- lõklarõ kaldõrmasõ çağrõsõnda bulu- narak, “İktidardayken kendine yönelik saldırıları dokunulmazlık zırhıyla engelliyor. Yarın muha- lefete düşünce, yargının başına yandaş kadroları geçirmemişse hesap vermesi kaçınılmazdır. Oyun içinde oyun var” dedi. Bay- kal, Mersin’deki çarşaf yõrtma ola- yõnõ da üzüntüyle karşõladõklarõnõ ifa- de etti. ABD’de tasarõnõn geçmesini de değerlen- diren Baykal, “Ermeni açılımı da Kürt açılımı da bitmiştir” dedi. Bay- kal, Kürt açõlõmõnõn “Ye- şilçam açõlõmõ”na dön- üştüğünü söyledi. CHP İl Örgütü’nün Atatürk Spor Salonu’nda düzenle- nen kongresine CHP lideri Bay- kal’õn yanõ sõra İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve Genel Başkan Yardõmcõsõ Yılmaz Ateş de katõldõ. Baykal, konuşmasõnda AKP ikti- darõna ekonomi, demokratik açõlõm, anayasa değişikliği, dõş politika ko- nularõnda sert eleştiriler yöneltti. 8 yõldõr iktidar olan AKP döneminde Türkiye ekonomisinin kuşatma al- tõna girdiğini ifade eden Baykal, “Ekonomi 2006 yılı düzeyine ge- rilemiştir. AKP 8 yıllık iktidarı döneminde 80 yılda alınan borç miktarının 2 katını almıştır. Bu- nunla da kalmamış 8 yıllık süre içerisinde ayrıca ne kadar tesis ve fabrika varsa satmıştır. Satmış da ne olmuş? Bu kimi rahatlatmıştır? Ne harcadılar, kime harcadılar?” diye konuştu. Baykal, AKP’nin anayasa deği- şikliği girişimlerinin altõnda da yük- sek yargõyõ ele geçirme isteği oldu- ğunu söyledi. İktidarõn yargõ refor- mundan önce dokunulmazlõğõ da kaldõrmasõ gerektiğini vurgulayan Baykal, Meclis’teki 550 milletve- kilinin 608 tane savcõlõk dosyasõ ol- duğuna dikkat çekti. Baykal, “Böy- le bir siyasi kadroya diyeceğiz ki, ‘Memleketin yüksek yargõ organla- rõnõ sen tanzim ediver, Anayasa Mahkemesi’ni seçiver. İktidarõ kay- bedersen yarõn seni yargõlamasõ muhtemel yüce divanõ sen seçiver.’ Kimlere? Hesabını vermemiş olan insanlara. Hesabını vermemiş olan insanlara Türkiye’de mah- keme kurdurulmak isteniyor. Son- ra da buna reform deniyor” dedi. AKP’nin iktidardayken kendine yönelik saldõrõlarõ dokunulmazlõk zõrhõyla engellediğine işaret eden Baykal, “Ama şimdi gelinen nok- tada kaybedeceği ortaya çıkınca yarın muhalefete düşmüş olan AKP eğer yargının başına yandaş kadroları geçirmemişse hesap vermesi kaçınılmazdır. Şimdi bu tehlikeyi bertaraf etmeye çalışı- yorlar. Oyun içinde oyun var. Parlamentoda biz bunu engelle- yeceğiz” diye konuştu. Baykal konuşmasõnõn sonunda Mersin’de Kadõn Kollarõ üyelerinin çarşaf yõrtmasõna değindi. Bu olayõn herkesi üzdüğünü ifade eden Baykal, şöyle de- vam etti: “Bu gösteri hepimize derinden yaralamıştır. CHP’nin böyle yırtma, yıkma, yakma, tahrip etme gibi siyasi üslubu olmaz. Bizim siyasi üs- lubumuz diyalog ve muhataptır. Kimsenin kimseye karşı tepeden bakma anlayışı CHP’nin üslubu olamaz. Birbirimize saygı göste- receğiz. Hiç kimsenin giyimine ya- şam şekline müdahale etme hak- kı yoktur. Sen nereden biliyorsun, o insanların hangi şartlardan gel- diğini. Hangi gelenekten geldiği- ni? Kimse kimseyi tarif etme hak- kına sahip değildir. Millet bilsin ki, insanlarımızın giyinmelerini, inançlarına kuralarına, tam bir saygı içindeyiz.” Muhalefetin sürekli erken seçim çağrõsõnda bulunduğunu belirten Erdoğan, “Haydi seçime gidelim deseniz bin dereden su getirip kaçacak delik ararlar. Bunlar sadece blöf yapõyor” dedi. ‘Oyun içinde oyun var’ CHP lideri Baykal, AKP’nin anayasa değişikliği girişimlerinin altõnda yüksek yargõyõ ele geçirme isteği olduğunu söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle