Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 7 MART 2010 PAZAR
12 PAZAR YAZILARI dishab@cumhuriyet.com.tr
Standish kasabasõnõn
gözü Guantanamo’da
İlkokulu bitirdikten sonra büyük
şehrin okullarõna gitmek için yola
çõktõğõmda, Gülizar beni köyün alt
yanõna dek yolcu etmişti, “Git
bakalım, sen de git!” demişti,
“Gidince artık unutursun buraları,
bir daha geriye dönmezsin; dönsen
de, koluna bir şehirli kızını takar,
öyle gelirsin; yine benim elim
koynumda kalır...” Yok, unutmam,
dönerim; senden başkasõna da gönül
kaptõrmam, dedimse de
inandõramamõştõm.
Şago (Şagül) ninem, “Şehir
kasabından kemik yalayan it, bir
daha köye dönmez” derdi. Felek,
benim taşõmõ çok uzaklara attõ;
Ankara, İstanbul’la yetinmedim, daha
da uzaklara gittim... Yõllar sonra, bir
gün, eşimle köye gittiğimde, Gülizar,
duymuş, kõzõyla, kalp hastasõ
kocasõyla karşõ köyden çõkõp geldi.
Karşõma geçti, uzun uzun yüzüme
baktõ; “Gurbetlik seni ne hale
getirmiş, yaşlanmışsın, saçların
ağarmış, tanınmaz olmuşsun” dedi.
Sanki ben, onu o ilk görüşte
tanõyabilmiştim. Karşõ köye gelin
gitmiş, üst üste altõ çocuk doğurmuş,
kambur, kupkuru bir kadõn olmuştu...
Eşim, durumu hemen kavradõ,
Gülizar’a karşõ hoşgörülü davrandõ.
Gülümseyerek: “Demek senin
meşhur Gülizar’ın bu!” dedi bana,
“Bari dışarı çıkayım da, siz iki eski
yavuklu baş başa rahat görüşün...”
dedi şakayla. Annem, kucağõnda
odun yõğõnõyla içeri girdi. Gülizar,
anneme; “Hatırlıyor musun hala,
küçükken Laz Hüseyin adlı, Köy
Enstitülü bir öğretmenimiz vardı.
Okulunu bitirip ekmek parası
kazanmaya başlayan delikanlılar,
köylerinden birer kız alsınlar, birer
hayat kurtarsınlar, derdi... O
zamanlar, oğluna bakar bakar
umutlanırdım. Ama senin oğlun
hayırsız çıktı, kavli karar etmedi,
sözünde durmadı...” dedi. Annem
kõzõyor göründü: “Böyle deli deli
konuşmanın sırası mı şimdi
Gülizar? Eski defterleri niye
karıştırıp duruyorsun?..”
“Ne bileyim hala, öyle içim doldu
işte. Ben de; ‘gider, bir rahat yüzü
görür, buralardan kurtulur muydum
acaba?’ diye
hayal ettim
kendi
kendime” dedi
Gülizar. Kõzõ o
arada tepsi ile
çay getirdi.
Güleç bir
kõzdõ;
annesinin
küçüklüğüne de ne çok benziyordu.
Gülizar, çayõ alõrken: “O
memleketlerde tanıdığın, bildiğin
helal süt emmiş biri yok mu; ben
gün görmedim, bari bu kız gitsin,
kurtulsun” dedi. Kõz, “Anne!”
diyerek azarlayõcõ bir gözle baktõ
Gülizar’a, pembe yanaklarõ al al
oldu...
Babamla Gülizar’õn kocasõ tarladan,
takõmdan söz ederek girdiler içeri.
Gülizar; “Gel evimin direği,
gönlümün paşası, gel otur
yamacıma şöyle” dedi kocasõna,
yanõna oturttu, sõrtõna yumuşak yastõk
koydu. Adam keyiflendi: “Ulan karı,
senin şu yağmasan da gürlemen
dünya malına bedel valla!”
İçerden annemin sesi: “Haydin,
yemek hazır, sofraya!”
Akşama doğru, gitme zamanlarõ
gelmişti. Babam, bir koyunu ahõrdan
getirdi, “Kurban kesecektik,
bırakmadılar. Al götür bu koyunu,
ilk yazda kuzusunu alırsın, sütünü
de çocuklara katık edersin” dedi
Gülizar’a. Annem, kulağõma eğildi:
“Eniştenin cebine bir cigara parası
koy. Adam hasta, iş, güç yok. Altı
çocukla perişanlar, Allah yardım
etsin!” Gülizar, boynuma sarõldõ
ayrõlõrken, “Ara sıra telefon et,
halimizi, hatırımızı sor” dedi.
Yüzüme dokundurduğu parmaklarõ
çakõrdikenlerini andõrõyordu. Bir de
türkü tutturdu giderken: “Kime de
kin ettin giydin alları/ Yakın iken
ırak ettin yolları...” Eşim surat astõ.
Annem, “Ha deli, ha deli, coştun
yine!” dedi Gülizar’a. Sonra, eşime
döndü, “Bu delinin kusuruna
bakma, kendi kendine söylenir
durur böyle!”
Onlar tepeyi aşõncaya dek
arkalarõndan bakõp durdum...
Her yõl, 8 Mart geldiğinde, herkes
sevdiklerini kutlar, çiçek alõr. Kadõn
örgütleri bildiriler yayõmlar,
televizyonlarda söylevler verilir. Ben
ise Gülizar’õn çaresizliğini
düşünürüm... Hiçbirimiz, onu, o kör
karanlõktan kurtaramayõz...
alinergis@yahoo.se
‘Kadõn sünneti’...
Ukrayna’da geçen ay yapõlan devlet
başkanlõğõ seçimlerine dünya basõnõ,
büyük ölçüde, 2004 yõlõndaki turuncu
devrimden kalma bazõ klişelerle yaklaşmõş ve
turuncu devrimin gazabõna uğrayõp son
seçimlerden zaferle çõkan Viktor Yanukoviç’i
“Rusya yanlısı aday”, turuncu devrimde
Viktor Yuşçenko’nun en yakõn müttefiki olan
fakat sonra onun en amansõz düşmanõ haline
gelen Başbakan Yulya Timoşenko’yu ise “Batı
yanlısı aday” olarak değerlendirmişti. Temel
değerlendirme böyle olunca, bunun sonucunda,
Yanukoviç’in zaferi, Rusya’nõn zaferi olarak
görülüyordu. Oysa Yanukoviç’in göreve
başladõğõ bugünlerde, dünya basõnõnda da,
turuncu devrimden kalan ezberlerin bozulmaya
başladõğõnõ görüyoruz. Son seçim süreci ve
Yanukoviç’in zaferi, turuncu devrim döneminin
bitişini simgeliyor. Fakat bu durum, tõpkõ,
Mihail Gorbaçov’un SSCB lideri olarak son
konuşmasõnõ yapmasõ ve Kremlin’den orak
çekiçli bayrağõn indirilerek yerine üç renkli Rus
bayrağõnõn çekilmesi gibi, sadece sembolik bir
anlama sahip. Ukrayna’da turuncu dönem,
aslõnda bu seçimlerden yõllar önce son
bulmuştu. Gerek turuncu devrimi yapanlar,
gerekse bu devrime destek veren Batõlõ ülkeler,
örneklerini Gürcistan’da, Polonya’da ve Baltõk
ülkelerinde gördüğümüz, Sovyet döneminin
geleneklerine toptan düşman olan bir yönetim
aracõlõğõyla ülkenin Rusya’dan uzaklaştõrõlarak
Batõ’ya entegre edilebileceği beklentisi
içindeydi. Oysa, Ukrayna’nõn ne Gürcistan ne
de Estonya olmadõğõ, kõsa sürede görüldü.
Birincisi, Ukrayna, çok daha geniş yüzölçümü
(Rusya ve Türkiye’den sonra Avrupa’nõn toprak
bakõmõndan üçüncü büyük ülkesi) ve 46
milyonluk nüfusuyla ne bu diğer ülkeler gibi
Batõ tarafõndan kolaylõkla hazmedilebilir, ne de
Batõ’nõn yardõmõ, Rusya’nõn yanõ başõndaki bu
geniş nüfuslu ülkeyi tek başõna ayakta
tutmaya yetebilirdi. İkinci olarak, diğer
Doğu Avrupa ülkelerinin pek çoğunda,
gerek Sovyet dönemine, gerekse
Rusya’ya etnik ve tarihsel nedenlerden
ötürü, tepki duyuluyor. Ukrayna’da ise
nüfusun önemli bir kõsmõ Rusça
konuşuyor ve Sovyet değerlerine saldõrõ
anlamõna gelebilecek uygulamalara
tepki duyuyor. Ukraynalõlarõn önemli bir
kesimi, ülkelerinin Avrupa ile entegre olmasõnõ
savunmakla birlikte, Yuşçenko’nun
Ukraynacayõ her alanda dayatan politikalarõna,
İkinci Dünya Savaşõ’nda Sovyet kuvvetlerine
(ve Sovyet ordusundaki Ukraynalõlara) karşõ
çarpõşmõş Galiçya bölgesinin milliyetçi
örgütlerini kahraman ilan etmesine tepki
gösterdiler. Yine adõnõ belirttiğimiz diğer
ülkelerden farklõ olarak, Ukrayna’da Batõ’yla
entegrasyon ile NATO üyeliği kavramlarõ, bir
tutulmuyor. Halkõn yüzde 60’õ, NATO
üyeliğine karşõ; kimisi Rusya ile ittifakõ
savunduğundan, çoğunluğu ise Rusya’nõn
şimşeklerini üzerine çekmek istemediğinden.
Bu nedenlerle, temel oy kitlesi Batõ
Ukrayna’daki Galiçya’da bulunan
Yuşçenko’nun, Galiçyalõlarõn
değerlerini bütün Ukrayna
toplumuna dayatmaya çalõşmasõ,
aslõnda pek çoğu Batõ ile savunan
ya da savunabilecek (ABD’ye
yakõn yayõn organlarõ böyle
değerlendiriyor) Ukrayna
toplumunun tepkisini çekti.
Turuncu kesimin kendi içindeki
çatõşmalar da, Batõlõ ülkelerin
turuncu liderlerden giderek soğumasõna neden
olurken Rusya, Ukrayna’da turuncu devrimle
başlayan sürekli siyasi istikrarsõzlõğõ, gerek
kendi kamuoyuna, gerekse diğer eski Sovyet
ülkelerinin kamuoyuna karşõ mükemmel bir
propaganda malzemesi olarak kullandõ. 2004’te
turuncu devrim, Batõ tarafõndan idealize
ediliyor, herkes sõranõn Belarus’a mõ,
Azerbaycan’a mõ yoksa Rusya’ya mõ geleceğini
tartõşõyordu. Timoşenko, miting meydanõndan
halka seslenirken, “turuncu kurdeleleri yakın
bir gelecekte Kremlin’in kulelerine
asmaktan” söz ediyordu. Oysa, aynõ
Timoşenko, bu seçimlerden önce, Yanukoviç’in
kalesi olan bölgelerden oy alabilmek için, Doğu
Ukrayna kentlerinde Putin’le el sõkõşõrken
çektirdiği fotoğrafõn olduğu afişleri astõracaktõ.
Batõ, bütün bu süreçte, Ukrayna nüfusunun
büyük kõsmõnõn yaşadõğõ ve Ukrayna sanayiinin
ve en zenginlerinin bulunduğu Doğu
Ukrayna’yõ, bu insanlarõn yerel değerlerini ve
bu bölgeyi temsil eden Yanukoviç’i görmezden
gelerek bu bölgede başarõ sağlayamayacağõnõ,
kõsacasõ, Ukrayna’nõn Estonya olmadõğõnõ
gördü. Bu nedenle, Yanukoviç’le yakõnlaşma
yoluna gitti. Yanukoviç, Rusya’yla ilişkileri
koparmaya karşõ çõkan, fakat Rus sermayesinin
ülkeye girmesine soğuk yaklaşan ve Avrupa
pazarõna yönelmek isteyen Doğu Ukraynalõ iş
çevrelerinin temsilcisi durumunda. Onun
yönetiminde Ukrayna’nõn Rusya’nõn uydusu
haline geleceğini söylemek, gerçekçi değil.
Bundan sonra, Rusya ile Batõ’nõn bu bölgedeki
nüfuz mücadelesi, başka şekiller altõnda devam
edecek. Kremlin yönetiminin bu süreçteki en
büyük kazancõ ise yakõn çevresindeki ülkelerde
başlayõp kendi varlõğõnõ da tehdit etmeye
başlayan Soros devrimlerini alay konusu haline
getirmek oldu. Bu da, hiç küçümsenecek bir
başarõ değil.
www.avrasya-haber.net
‘İslamcı teröristleri” bu kadar
merakla bekleyeni hiç
olmamõştõ... Bir görünseler
kasaba bayram yapacak! Herkes
bucak bucak sakallõ Bin Ladin’in
adamlarõndan kaçarken, onlar
hasretle bekliyor: ABD’nin
Michigan eyaletindeki,
Kanada’yla paylaşõlan Huron
Gölü kõyõsõnda olan şirin mi şirin
Standish kasabasõ, bir süreden
beri dört gözle “İslamcı
teröristlerin” oraya gelmesini,
iki yõldõr kapõlarõ kapalõ bulunan
cezaevinde “istirahat
etmelerini” bekliyor. Bu onlar
için ekmek kapõsõ da ondan...
Vuslat gerçekleşecek mi belli
değil, ama beklenti halk arasõnda
7’den 70’e sürüyor. “Ah bir
gelseler” diye beklenenler,
Küba Adasõ’nõn doğu
ucunda bulunan Amerikan
askeri üssü
Guantanamo’daki ABD’nin
savaş tutsaklarõ... Hani şu
şaibeli olaylarõn olduğu, su
işkencelerinin yapõlõp
köpeklerle tehdit ve tedhişin,
tecavüzün yaşandõğõ iddia edilen
muammasõ bol kamp! Üstelik
sosyalist Küba’nõn burnu
dibinde...
Hikâyenin aslõ astarõ şu: Sarsak
kapitalizmin dünyada borç
batağõna saplanõp patinaj yaparak
krize girdiği geçen yõl, 2008 sonu
ve 2009’da, Standish kasabasõnda
bulunan FBI tutuklularõ ve federal
suçlar yüzünden, “aynasızlar
tarafından enselenmiş”
sanõklarõn, mahkûmlarõn
“Buyrun, biraz da burada
yatın” diye kodese tõkõldõğõ bu
meşhur cezaevi, Washington
yönetimi tarafõndan parasõz
bõrakõlõnca eyalet valisi ne yapsõn,
çaresiz kalõp orayõ kapatmõştõ.
Salt bir yõl içinde Michigan’da
135 bin işsiz ortalõkta gezinmeye
başlarken, bunlara ilave olarak
Standish Yoğun Güvenlikli Özel
Cezaevi’nde çalõşan 360 kadar
gardiyan ve görevlinin işine de
son verilmiş, böylece işsiz sayõsõ
eyalette 135 bin 360 olmuştu.
İşsiz kalan gardiyanlarõn ailecek
yaşadõğõ kasabanõn nüfusu zaten
1550 kişidir; demek ki hemen her
aileden bir baba yahut anne
gardiyandõr. Gardiyanlõktan
ekmek yiyen kasabanõn Belediye
Başkanõ Kevin King, cezaevi
kapõsõna kilit üstüne kilit vurulan
o meşum günden beri
uğraşmakta, cezaevine adeta
müşteri aramaktadõr. Cezaevinin
kapanmasõ
yüzünden bütün
kasaba, Allah
muhafaza etsin,
açlõk
tehlikesiyle
karşõ karşõya
kalmõştõ.
Sokaklarda
çocuklar,
“Lütfen babamın işini
koruyun” gibisinden kartonlara
yazõlõ sloganlarla gösteri bile
yapmõştõ; ama, dinleyen kim...
Sonunda çareyi tartõşmalõ savaş
tutsaklarõ kampõ olan
Guantanamo’dan beklemeye
başladõlar. Değil mi ki Başkan
Obama, koltuğuna oturduğu eski
başkan ve savaş oyunlarõna merak
gösteren George W. Bush’un
açtõğõ bu kampõn 2010 yõlõnda
kapanacağõnõ vaat etmişti, ayrõca
değil mi ki orada bulunan 300
kadar “İslamcı teröristi” misafir
edecek başka boş yer ABD’de
yoktu; işte, bundan iyi fõrsat
olamazdõ. Michigan eyaletinin
hapishanelerinden sorumlu
Patricia Caruso da boş
durmuyor, bütün eyaletleri
arayarak “Fazla mahkûm
elinizde ise gönderiniz lütfen”
diyordu. Ama, mahkûm falan hak
getire idi... Ancak, çõkmayan
candan ümit kesilmez: Belediye
Başkanõ King kollarõ sõvadõ ve
geçenlerde Detroit kentiyle öteki
Michigan yerleşim yerlerini iş
vaadini kartvizitine ekleyerek
dolaşan Obama’ya, ziyareti
sõrasõnda sihirli formülünü
açõkladõ: “Lütfen
Guantanamo’da baş ağrınız
olan İslamcıları bize verin, biz
onlara seccade, tespih, takke ve
imam bile buluruz. İsa aşkına
bize İslamcı terörist gönderin!”
Obama , “Washington’da
durumu görüşelim, söz vermiş
olmayayım ama, neden
olmasın” dedi. Bu dediğini dedik
sayan King, durumu hemen
kasabanõn gazetesi The Arenac
Independant Daily’ye duyurunca,
iş olup bitmiş sayõldõ. Şimdi,
kasabanõn tümü gardiyan olan
halkõ yana yakõla İslamcõlarõ
bekliyor. Onlar bir görünse, bizim
Yenicami önündeki hacõyağõ,
Mõzraklõ İlmihal, diş fõrçalamak
için Colgate fõrça yerine misvak,
İpana macunu yerine çöl kumu,
kutsal zemzem suyu, Yahudi
sermayesiyle üretilmiş takke,
New York’un Bronx semtindeki
ucuzcu matbaalarda basõlmõş
Yasin-i Şerif ve el yazmasõ
muska satõcõlarõna göz
açtõrmayacak maharette
Amerikan girişimcileri de ortaya
çõkacaktõr. Kuşkunuz olmasõn...
Kõsacasõ, zavallõ bir Amerikan
kasabasõ dört gözle İslamcõlarõ
beklemektedir.
msenol34@yahoo.com
Başlõk çok tuhaf değil mi? Türk halkõnõn
ezici bir çoğunluğu için bu iki kelimenin bir
araya gelmesi tasavvur bile edilemez. En gerici
kesimde dahi böyle bir saçmalõğõ gelenek veya
din adõna savunacak tek bir babayiğit çõkabilir
mi? Çõkamaz kuşkusuz! Amma velakin, nasõl
“Her yiğidin farklı bir yoğurt yiyişi” varsa,
“Her Müslüman toplumun, topluluğun da
ayrı bir Kuran yorumu ve kutsal addedilen
metinleri okuması” vardõr... Üstelik köktenci
olmasõ şart değil, hemen hemen hepsi kendi
fikir ve yorumlarõnõn doğruluğunu kafalarõnõ
kessen değiştirmezler. Zira mutlak doğru,
onlarõn yek kafalarõ ve tek kitaplarõnda
yazandõr. Kurban ise bir kez daha öncelikle
kadõndõr. Sünnet de kurbanlõk araçlarõndan olsa
olsa biri. Moritanyalõ olduğunu söyleyen 30
yaşlarõndaki genç kadõn bir televizyon
kamerasõnõn önünde hüngür hüngür ağlõyordu.
Doğup büyüdüğü ülkenin güneybatõsõnda, Mali
sõnõrõna yakõn Nema kentinden 10 yõl kadar
önce aile birleştirmeleri çerçevesinde Fransa’ya
göçmüştü. Geçen ağustosta ailesini görmek için
gittiği memleketinde, kendisinin çok küçükken
yaşadõğõ travmatik bir acõyõ 6 ve 8 yaşõndaki iki
kõzõna neredeyse zorla bir kez daha
yaşatmõşlardõ. Cemaatlerinde din ve gelenekler
gereği kõz çocuklarõ sünnet ediliyordu.
Annelerinin muhalefetine rağmen “mutaassıp”
yakõnlarõn baskõsõyla kõzlarõnõn bõzõrlarõ
(klitoris) sünnet edilmişti. Geçenlerde okulda
oynarken düşen küçük kõzõnda başlayan
kanamanõn önü alõnamõyordu. Çocuk çok büyük
bir ihtimalle kurtarõlacaktõ, ama annesi gibi
ömür boyu sakat, “cinsel engelli”
kalacaktõ. BM/UNICEF araştõrma
raporlarõna göre bugün dünyada
140 milyon civarõnda sünnetli
kadõn mevcut. Bunlarõn ezici
çoğunluğu Müslüman Afrika ve
Güney Asya ülkelerinde. Toplam
kadõn nüfusu içerisinde yüzde 98
sünnetli oranõyla Somali (5.1
milyon kadõn), yüzde 97 ile Mõsõr
(28 milyon), yüzde 94 ile Mali (5.2 milyon) ve
yüzde 89 ile Sudan (13 milyon) ilk sõradalar.
Ardõndan Endonezya, Kenya, Malezya,
Moritanya, Nijer, Nijerya, Senegal ve Yemen
gibi ülkeler geliyor. Hatta bizzat bazõ Kürt
kaynaklarõna göre (www.stopfgmkurdistan.org)
Irak/İran Kürdistan’õnda yaşayan kadõnlarõn
yüzde 70’i sünnetliymiş. Müslüman Kardeşleri
ve El Azhari ile Mõsõr, şeriat rejimleriyle Sudan
ve Kuzey Nijerya, El Kaide’nin yeni yataklarõ
kabul edilen Mali, Moritanya, Somali ve
Yemen ilginç birer “Umutlu İslam ülkeleri”
(!) tablosu sergiliyorlar. “Yoksulun ekmeği
umut, ye Fatma ye!” Onu da bulursan...
“Sünneti” birtakõm “ulema”(!), Ebu Davud
(817-889) ve Müslim bin Haccac’õn
(821-875) aktardõğõ hadislere dayanarak
kadõnlar için “müstehap/beğenilen”
hatta “şart” olduğunu savunuyor.
Erkek egemenliğine zemin hazõrlayan
bu uygulama gerçekte İslam öncesinde
de var olan “animist” bir gelenek.
Öncelikle kadõnõn bâkireliğini kocasõna
kadar sağlama almak, kadõnõn cinsel
ilişkide zevk duyusunu azaltmak, hatta
yok etmeyi, orgazmõ yalnõzca bir erkek keyfi,
ayrõcalõğõ kõlmayõ hedefleyen bu uygulama,
namusu yorgan altõnda gören zihniyete ne kadar
da yaraşõyor? “Sınır Tanımayan Jinekologlar
/STJ” derneği Fransa’da 50 bin kadar
Müslüman kökenli sünnetli kadõn yaşadõğõnõ
tespit etmişler. Çok sayõda sakatlõk, vahim
hastalõk ve rahatsõzlõğa yol açan bu çağdõşõ
inanç ve geleneğin önünün alõnmasõ, tedavisi
için mücadele veren STJ ziyaret veya gezi için
giden Afrikalõ küçük ve genç kõzlara “Sünnet
Olamaz” diye bir sertifika veriyor.
Sertifikalarõn resmi niteliği yok. STJ’ye göre bu
uyduruk sertifika “mahalle ve aile baskı”sõna
karşõ muhalif annelerden daha caydõrõcõ bir
önlem olabiliyor. Maço gönüllere ferahlõk,
“Sünnetli kızlar erkek peşinde koşmazmış.”
Ama erkeklerin, sünnetli olsun olmasõn kõzlarõn
peşinde koşma hakkõ kutsal, değil mi beyler?
Burka, çarşaf, peçe ve benzerleriyle ve hatta
kendi rõzalarõyla “kafes”lenen kõzlar ve
kadõnlarõn ise peşinden koşulmaz, değil mi
beyler? Vücudu sünnetli Afrikalõ kadõnlarõn
çoğu haklarõ için bugün dişi aslanlar gibi kavga
veriyor. Zira kafalarõ “sünnetli” değil. “Kadın
sünneti” bõzõrdan beyinlere, yüreklere,
duygulara, zihniyetlere yükselmeye görsün!
Bakalõm o zaman 8 Mart’larõn esamesi
okunabilir mi?
ugur.hukum@gmail.com
Yitik
sevdalar
PARİS
UĞUR HÜKÜM
MALMÖ
ALİ HAYDAR
NERGİS
MICHIGAN
MAHMUT
ŞENOL
KİEV
DENİZ
BERKTAY
Rusya ne kazandõ?