25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 7 MART 2010 PAZAR 12 PAZAR YAZILARI dishab@cumhuriyet.com.tr Standish kasabasõnõn gözü Guantanamo’da İlkokulu bitirdikten sonra büyük şehrin okullarõna gitmek için yola çõktõğõmda, Gülizar beni köyün alt yanõna dek yolcu etmişti, “Git bakalım, sen de git!” demişti, “Gidince artık unutursun buraları, bir daha geriye dönmezsin; dönsen de, koluna bir şehirli kızını takar, öyle gelirsin; yine benim elim koynumda kalır...” Yok, unutmam, dönerim; senden başkasõna da gönül kaptõrmam, dedimse de inandõramamõştõm. Şago (Şagül) ninem, “Şehir kasabından kemik yalayan it, bir daha köye dönmez” derdi. Felek, benim taşõmõ çok uzaklara attõ; Ankara, İstanbul’la yetinmedim, daha da uzaklara gittim... Yõllar sonra, bir gün, eşimle köye gittiğimde, Gülizar, duymuş, kõzõyla, kalp hastasõ kocasõyla karşõ köyden çõkõp geldi. Karşõma geçti, uzun uzun yüzüme baktõ; “Gurbetlik seni ne hale getirmiş, yaşlanmışsın, saçların ağarmış, tanınmaz olmuşsun” dedi. Sanki ben, onu o ilk görüşte tanõyabilmiştim. Karşõ köye gelin gitmiş, üst üste altõ çocuk doğurmuş, kambur, kupkuru bir kadõn olmuştu... Eşim, durumu hemen kavradõ, Gülizar’a karşõ hoşgörülü davrandõ. Gülümseyerek: “Demek senin meşhur Gülizar’ın bu!” dedi bana, “Bari dışarı çıkayım da, siz iki eski yavuklu baş başa rahat görüşün...” dedi şakayla. Annem, kucağõnda odun yõğõnõyla içeri girdi. Gülizar, anneme; “Hatırlıyor musun hala, küçükken Laz Hüseyin adlı, Köy Enstitülü bir öğretmenimiz vardı. Okulunu bitirip ekmek parası kazanmaya başlayan delikanlılar, köylerinden birer kız alsınlar, birer hayat kurtarsınlar, derdi... O zamanlar, oğluna bakar bakar umutlanırdım. Ama senin oğlun hayırsız çıktı, kavli karar etmedi, sözünde durmadı...” dedi. Annem kõzõyor göründü: “Böyle deli deli konuşmanın sırası mı şimdi Gülizar? Eski defterleri niye karıştırıp duruyorsun?..” “Ne bileyim hala, öyle içim doldu işte. Ben de; ‘gider, bir rahat yüzü görür, buralardan kurtulur muydum acaba?’ diye hayal ettim kendi kendime” dedi Gülizar. Kõzõ o arada tepsi ile çay getirdi. Güleç bir kõzdõ; annesinin küçüklüğüne de ne çok benziyordu. Gülizar, çayõ alõrken: “O memleketlerde tanıdığın, bildiğin helal süt emmiş biri yok mu; ben gün görmedim, bari bu kız gitsin, kurtulsun” dedi. Kõz, “Anne!” diyerek azarlayõcõ bir gözle baktõ Gülizar’a, pembe yanaklarõ al al oldu... Babamla Gülizar’õn kocasõ tarladan, takõmdan söz ederek girdiler içeri. Gülizar; “Gel evimin direği, gönlümün paşası, gel otur yamacıma şöyle” dedi kocasõna, yanõna oturttu, sõrtõna yumuşak yastõk koydu. Adam keyiflendi: “Ulan karı, senin şu yağmasan da gürlemen dünya malına bedel valla!” İçerden annemin sesi: “Haydin, yemek hazır, sofraya!” Akşama doğru, gitme zamanlarõ gelmişti. Babam, bir koyunu ahõrdan getirdi, “Kurban kesecektik, bırakmadılar. Al götür bu koyunu, ilk yazda kuzusunu alırsın, sütünü de çocuklara katık edersin” dedi Gülizar’a. Annem, kulağõma eğildi: “Eniştenin cebine bir cigara parası koy. Adam hasta, iş, güç yok. Altı çocukla perişanlar, Allah yardım etsin!” Gülizar, boynuma sarõldõ ayrõlõrken, “Ara sıra telefon et, halimizi, hatırımızı sor” dedi. Yüzüme dokundurduğu parmaklarõ çakõrdikenlerini andõrõyordu. Bir de türkü tutturdu giderken: “Kime de kin ettin giydin alları/ Yakın iken ırak ettin yolları...” Eşim surat astõ. Annem, “Ha deli, ha deli, coştun yine!” dedi Gülizar’a. Sonra, eşime döndü, “Bu delinin kusuruna bakma, kendi kendine söylenir durur böyle!” Onlar tepeyi aşõncaya dek arkalarõndan bakõp durdum... Her yõl, 8 Mart geldiğinde, herkes sevdiklerini kutlar, çiçek alõr. Kadõn örgütleri bildiriler yayõmlar, televizyonlarda söylevler verilir. Ben ise Gülizar’õn çaresizliğini düşünürüm... Hiçbirimiz, onu, o kör karanlõktan kurtaramayõz... alinergis@yahoo.se ‘Kadõn sünneti’... Ukrayna’da geçen ay yapõlan devlet başkanlõğõ seçimlerine dünya basõnõ, büyük ölçüde, 2004 yõlõndaki turuncu devrimden kalma bazõ klişelerle yaklaşmõş ve turuncu devrimin gazabõna uğrayõp son seçimlerden zaferle çõkan Viktor Yanukoviç’i “Rusya yanlısı aday”, turuncu devrimde Viktor Yuşçenko’nun en yakõn müttefiki olan fakat sonra onun en amansõz düşmanõ haline gelen Başbakan Yulya Timoşenko’yu ise “Batı yanlısı aday” olarak değerlendirmişti. Temel değerlendirme böyle olunca, bunun sonucunda, Yanukoviç’in zaferi, Rusya’nõn zaferi olarak görülüyordu. Oysa Yanukoviç’in göreve başladõğõ bugünlerde, dünya basõnõnda da, turuncu devrimden kalan ezberlerin bozulmaya başladõğõnõ görüyoruz. Son seçim süreci ve Yanukoviç’in zaferi, turuncu devrim döneminin bitişini simgeliyor. Fakat bu durum, tõpkõ, Mihail Gorbaçov’un SSCB lideri olarak son konuşmasõnõ yapmasõ ve Kremlin’den orak çekiçli bayrağõn indirilerek yerine üç renkli Rus bayrağõnõn çekilmesi gibi, sadece sembolik bir anlama sahip. Ukrayna’da turuncu dönem, aslõnda bu seçimlerden yõllar önce son bulmuştu. Gerek turuncu devrimi yapanlar, gerekse bu devrime destek veren Batõlõ ülkeler, örneklerini Gürcistan’da, Polonya’da ve Baltõk ülkelerinde gördüğümüz, Sovyet döneminin geleneklerine toptan düşman olan bir yönetim aracõlõğõyla ülkenin Rusya’dan uzaklaştõrõlarak Batõ’ya entegre edilebileceği beklentisi içindeydi. Oysa, Ukrayna’nõn ne Gürcistan ne de Estonya olmadõğõ, kõsa sürede görüldü. Birincisi, Ukrayna, çok daha geniş yüzölçümü (Rusya ve Türkiye’den sonra Avrupa’nõn toprak bakõmõndan üçüncü büyük ülkesi) ve 46 milyonluk nüfusuyla ne bu diğer ülkeler gibi Batõ tarafõndan kolaylõkla hazmedilebilir, ne de Batõ’nõn yardõmõ, Rusya’nõn yanõ başõndaki bu geniş nüfuslu ülkeyi tek başõna ayakta tutmaya yetebilirdi. İkinci olarak, diğer Doğu Avrupa ülkelerinin pek çoğunda, gerek Sovyet dönemine, gerekse Rusya’ya etnik ve tarihsel nedenlerden ötürü, tepki duyuluyor. Ukrayna’da ise nüfusun önemli bir kõsmõ Rusça konuşuyor ve Sovyet değerlerine saldõrõ anlamõna gelebilecek uygulamalara tepki duyuyor. Ukraynalõlarõn önemli bir kesimi, ülkelerinin Avrupa ile entegre olmasõnõ savunmakla birlikte, Yuşçenko’nun Ukraynacayõ her alanda dayatan politikalarõna, İkinci Dünya Savaşõ’nda Sovyet kuvvetlerine (ve Sovyet ordusundaki Ukraynalõlara) karşõ çarpõşmõş Galiçya bölgesinin milliyetçi örgütlerini kahraman ilan etmesine tepki gösterdiler. Yine adõnõ belirttiğimiz diğer ülkelerden farklõ olarak, Ukrayna’da Batõ’yla entegrasyon ile NATO üyeliği kavramlarõ, bir tutulmuyor. Halkõn yüzde 60’õ, NATO üyeliğine karşõ; kimisi Rusya ile ittifakõ savunduğundan, çoğunluğu ise Rusya’nõn şimşeklerini üzerine çekmek istemediğinden. Bu nedenlerle, temel oy kitlesi Batõ Ukrayna’daki Galiçya’da bulunan Yuşçenko’nun, Galiçyalõlarõn değerlerini bütün Ukrayna toplumuna dayatmaya çalõşmasõ, aslõnda pek çoğu Batõ ile savunan ya da savunabilecek (ABD’ye yakõn yayõn organlarõ böyle değerlendiriyor) Ukrayna toplumunun tepkisini çekti. Turuncu kesimin kendi içindeki çatõşmalar da, Batõlõ ülkelerin turuncu liderlerden giderek soğumasõna neden olurken Rusya, Ukrayna’da turuncu devrimle başlayan sürekli siyasi istikrarsõzlõğõ, gerek kendi kamuoyuna, gerekse diğer eski Sovyet ülkelerinin kamuoyuna karşõ mükemmel bir propaganda malzemesi olarak kullandõ. 2004’te turuncu devrim, Batõ tarafõndan idealize ediliyor, herkes sõranõn Belarus’a mõ, Azerbaycan’a mõ yoksa Rusya’ya mõ geleceğini tartõşõyordu. Timoşenko, miting meydanõndan halka seslenirken, “turuncu kurdeleleri yakın bir gelecekte Kremlin’in kulelerine asmaktan” söz ediyordu. Oysa, aynõ Timoşenko, bu seçimlerden önce, Yanukoviç’in kalesi olan bölgelerden oy alabilmek için, Doğu Ukrayna kentlerinde Putin’le el sõkõşõrken çektirdiği fotoğrafõn olduğu afişleri astõracaktõ. Batõ, bütün bu süreçte, Ukrayna nüfusunun büyük kõsmõnõn yaşadõğõ ve Ukrayna sanayiinin ve en zenginlerinin bulunduğu Doğu Ukrayna’yõ, bu insanlarõn yerel değerlerini ve bu bölgeyi temsil eden Yanukoviç’i görmezden gelerek bu bölgede başarõ sağlayamayacağõnõ, kõsacasõ, Ukrayna’nõn Estonya olmadõğõnõ gördü. Bu nedenle, Yanukoviç’le yakõnlaşma yoluna gitti. Yanukoviç, Rusya’yla ilişkileri koparmaya karşõ çõkan, fakat Rus sermayesinin ülkeye girmesine soğuk yaklaşan ve Avrupa pazarõna yönelmek isteyen Doğu Ukraynalõ iş çevrelerinin temsilcisi durumunda. Onun yönetiminde Ukrayna’nõn Rusya’nõn uydusu haline geleceğini söylemek, gerçekçi değil. Bundan sonra, Rusya ile Batõ’nõn bu bölgedeki nüfuz mücadelesi, başka şekiller altõnda devam edecek. Kremlin yönetiminin bu süreçteki en büyük kazancõ ise yakõn çevresindeki ülkelerde başlayõp kendi varlõğõnõ da tehdit etmeye başlayan Soros devrimlerini alay konusu haline getirmek oldu. Bu da, hiç küçümsenecek bir başarõ değil. www.avrasya-haber.net ‘İslamcı teröristleri” bu kadar merakla bekleyeni hiç olmamõştõ... Bir görünseler kasaba bayram yapacak! Herkes bucak bucak sakallõ Bin Ladin’in adamlarõndan kaçarken, onlar hasretle bekliyor: ABD’nin Michigan eyaletindeki, Kanada’yla paylaşõlan Huron Gölü kõyõsõnda olan şirin mi şirin Standish kasabasõ, bir süreden beri dört gözle “İslamcı teröristlerin” oraya gelmesini, iki yõldõr kapõlarõ kapalõ bulunan cezaevinde “istirahat etmelerini” bekliyor. Bu onlar için ekmek kapõsõ da ondan... Vuslat gerçekleşecek mi belli değil, ama beklenti halk arasõnda 7’den 70’e sürüyor. “Ah bir gelseler” diye beklenenler, Küba Adasõ’nõn doğu ucunda bulunan Amerikan askeri üssü Guantanamo’daki ABD’nin savaş tutsaklarõ... Hani şu şaibeli olaylarõn olduğu, su işkencelerinin yapõlõp köpeklerle tehdit ve tedhişin, tecavüzün yaşandõğõ iddia edilen muammasõ bol kamp! Üstelik sosyalist Küba’nõn burnu dibinde... Hikâyenin aslõ astarõ şu: Sarsak kapitalizmin dünyada borç batağõna saplanõp patinaj yaparak krize girdiği geçen yõl, 2008 sonu ve 2009’da, Standish kasabasõnda bulunan FBI tutuklularõ ve federal suçlar yüzünden, “aynasızlar tarafından enselenmiş” sanõklarõn, mahkûmlarõn “Buyrun, biraz da burada yatın” diye kodese tõkõldõğõ bu meşhur cezaevi, Washington yönetimi tarafõndan parasõz bõrakõlõnca eyalet valisi ne yapsõn, çaresiz kalõp orayõ kapatmõştõ. Salt bir yõl içinde Michigan’da 135 bin işsiz ortalõkta gezinmeye başlarken, bunlara ilave olarak Standish Yoğun Güvenlikli Özel Cezaevi’nde çalõşan 360 kadar gardiyan ve görevlinin işine de son verilmiş, böylece işsiz sayõsõ eyalette 135 bin 360 olmuştu. İşsiz kalan gardiyanlarõn ailecek yaşadõğõ kasabanõn nüfusu zaten 1550 kişidir; demek ki hemen her aileden bir baba yahut anne gardiyandõr. Gardiyanlõktan ekmek yiyen kasabanõn Belediye Başkanõ Kevin King, cezaevi kapõsõna kilit üstüne kilit vurulan o meşum günden beri uğraşmakta, cezaevine adeta müşteri aramaktadõr. Cezaevinin kapanmasõ yüzünden bütün kasaba, Allah muhafaza etsin, açlõk tehlikesiyle karşõ karşõya kalmõştõ. Sokaklarda çocuklar, “Lütfen babamın işini koruyun” gibisinden kartonlara yazõlõ sloganlarla gösteri bile yapmõştõ; ama, dinleyen kim... Sonunda çareyi tartõşmalõ savaş tutsaklarõ kampõ olan Guantanamo’dan beklemeye başladõlar. Değil mi ki Başkan Obama, koltuğuna oturduğu eski başkan ve savaş oyunlarõna merak gösteren George W. Bush’un açtõğõ bu kampõn 2010 yõlõnda kapanacağõnõ vaat etmişti, ayrõca değil mi ki orada bulunan 300 kadar “İslamcı teröristi” misafir edecek başka boş yer ABD’de yoktu; işte, bundan iyi fõrsat olamazdõ. Michigan eyaletinin hapishanelerinden sorumlu Patricia Caruso da boş durmuyor, bütün eyaletleri arayarak “Fazla mahkûm elinizde ise gönderiniz lütfen” diyordu. Ama, mahkûm falan hak getire idi... Ancak, çõkmayan candan ümit kesilmez: Belediye Başkanõ King kollarõ sõvadõ ve geçenlerde Detroit kentiyle öteki Michigan yerleşim yerlerini iş vaadini kartvizitine ekleyerek dolaşan Obama’ya, ziyareti sõrasõnda sihirli formülünü açõkladõ: “Lütfen Guantanamo’da baş ağrınız olan İslamcıları bize verin, biz onlara seccade, tespih, takke ve imam bile buluruz. İsa aşkına bize İslamcı terörist gönderin!” Obama , “Washington’da durumu görüşelim, söz vermiş olmayayım ama, neden olmasın” dedi. Bu dediğini dedik sayan King, durumu hemen kasabanõn gazetesi The Arenac Independant Daily’ye duyurunca, iş olup bitmiş sayõldõ. Şimdi, kasabanõn tümü gardiyan olan halkõ yana yakõla İslamcõlarõ bekliyor. Onlar bir görünse, bizim Yenicami önündeki hacõyağõ, Mõzraklõ İlmihal, diş fõrçalamak için Colgate fõrça yerine misvak, İpana macunu yerine çöl kumu, kutsal zemzem suyu, Yahudi sermayesiyle üretilmiş takke, New York’un Bronx semtindeki ucuzcu matbaalarda basõlmõş Yasin-i Şerif ve el yazmasõ muska satõcõlarõna göz açtõrmayacak maharette Amerikan girişimcileri de ortaya çõkacaktõr. Kuşkunuz olmasõn... Kõsacasõ, zavallõ bir Amerikan kasabasõ dört gözle İslamcõlarõ beklemektedir. msenol34@yahoo.com Başlõk çok tuhaf değil mi? Türk halkõnõn ezici bir çoğunluğu için bu iki kelimenin bir araya gelmesi tasavvur bile edilemez. En gerici kesimde dahi böyle bir saçmalõğõ gelenek veya din adõna savunacak tek bir babayiğit çõkabilir mi? Çõkamaz kuşkusuz! Amma velakin, nasõl “Her yiğidin farklı bir yoğurt yiyişi” varsa, “Her Müslüman toplumun, topluluğun da ayrı bir Kuran yorumu ve kutsal addedilen metinleri okuması” vardõr... Üstelik köktenci olmasõ şart değil, hemen hemen hepsi kendi fikir ve yorumlarõnõn doğruluğunu kafalarõnõ kessen değiştirmezler. Zira mutlak doğru, onlarõn yek kafalarõ ve tek kitaplarõnda yazandõr. Kurban ise bir kez daha öncelikle kadõndõr. Sünnet de kurbanlõk araçlarõndan olsa olsa biri. Moritanyalõ olduğunu söyleyen 30 yaşlarõndaki genç kadõn bir televizyon kamerasõnõn önünde hüngür hüngür ağlõyordu. Doğup büyüdüğü ülkenin güneybatõsõnda, Mali sõnõrõna yakõn Nema kentinden 10 yõl kadar önce aile birleştirmeleri çerçevesinde Fransa’ya göçmüştü. Geçen ağustosta ailesini görmek için gittiği memleketinde, kendisinin çok küçükken yaşadõğõ travmatik bir acõyõ 6 ve 8 yaşõndaki iki kõzõna neredeyse zorla bir kez daha yaşatmõşlardõ. Cemaatlerinde din ve gelenekler gereği kõz çocuklarõ sünnet ediliyordu. Annelerinin muhalefetine rağmen “mutaassıp” yakõnlarõn baskõsõyla kõzlarõnõn bõzõrlarõ (klitoris) sünnet edilmişti. Geçenlerde okulda oynarken düşen küçük kõzõnda başlayan kanamanõn önü alõnamõyordu. Çocuk çok büyük bir ihtimalle kurtarõlacaktõ, ama annesi gibi ömür boyu sakat, “cinsel engelli” kalacaktõ. BM/UNICEF araştõrma raporlarõna göre bugün dünyada 140 milyon civarõnda sünnetli kadõn mevcut. Bunlarõn ezici çoğunluğu Müslüman Afrika ve Güney Asya ülkelerinde. Toplam kadõn nüfusu içerisinde yüzde 98 sünnetli oranõyla Somali (5.1 milyon kadõn), yüzde 97 ile Mõsõr (28 milyon), yüzde 94 ile Mali (5.2 milyon) ve yüzde 89 ile Sudan (13 milyon) ilk sõradalar. Ardõndan Endonezya, Kenya, Malezya, Moritanya, Nijer, Nijerya, Senegal ve Yemen gibi ülkeler geliyor. Hatta bizzat bazõ Kürt kaynaklarõna göre (www.stopfgmkurdistan.org) Irak/İran Kürdistan’õnda yaşayan kadõnlarõn yüzde 70’i sünnetliymiş. Müslüman Kardeşleri ve El Azhari ile Mõsõr, şeriat rejimleriyle Sudan ve Kuzey Nijerya, El Kaide’nin yeni yataklarõ kabul edilen Mali, Moritanya, Somali ve Yemen ilginç birer “Umutlu İslam ülkeleri” (!) tablosu sergiliyorlar. “Yoksulun ekmeği umut, ye Fatma ye!” Onu da bulursan... “Sünneti” birtakõm “ulema”(!), Ebu Davud (817-889) ve Müslim bin Haccac’õn (821-875) aktardõğõ hadislere dayanarak kadõnlar için “müstehap/beğenilen” hatta “şart” olduğunu savunuyor. Erkek egemenliğine zemin hazõrlayan bu uygulama gerçekte İslam öncesinde de var olan “animist” bir gelenek. Öncelikle kadõnõn bâkireliğini kocasõna kadar sağlama almak, kadõnõn cinsel ilişkide zevk duyusunu azaltmak, hatta yok etmeyi, orgazmõ yalnõzca bir erkek keyfi, ayrõcalõğõ kõlmayõ hedefleyen bu uygulama, namusu yorgan altõnda gören zihniyete ne kadar da yaraşõyor? “Sınır Tanımayan Jinekologlar /STJ” derneği Fransa’da 50 bin kadar Müslüman kökenli sünnetli kadõn yaşadõğõnõ tespit etmişler. Çok sayõda sakatlõk, vahim hastalõk ve rahatsõzlõğa yol açan bu çağdõşõ inanç ve geleneğin önünün alõnmasõ, tedavisi için mücadele veren STJ ziyaret veya gezi için giden Afrikalõ küçük ve genç kõzlara “Sünnet Olamaz” diye bir sertifika veriyor. Sertifikalarõn resmi niteliği yok. STJ’ye göre bu uyduruk sertifika “mahalle ve aile baskı”sõna karşõ muhalif annelerden daha caydõrõcõ bir önlem olabiliyor. Maço gönüllere ferahlõk, “Sünnetli kızlar erkek peşinde koşmazmış.” Ama erkeklerin, sünnetli olsun olmasõn kõzlarõn peşinde koşma hakkõ kutsal, değil mi beyler? Burka, çarşaf, peçe ve benzerleriyle ve hatta kendi rõzalarõyla “kafes”lenen kõzlar ve kadõnlarõn ise peşinden koşulmaz, değil mi beyler? Vücudu sünnetli Afrikalõ kadõnlarõn çoğu haklarõ için bugün dişi aslanlar gibi kavga veriyor. Zira kafalarõ “sünnetli” değil. “Kadın sünneti” bõzõrdan beyinlere, yüreklere, duygulara, zihniyetlere yükselmeye görsün! Bakalõm o zaman 8 Mart’larõn esamesi okunabilir mi? ugur.hukum@gmail.com Yitik sevdalar PARİS UĞUR HÜKÜM MALMÖ ALİ HAYDAR NERGİS MICHIGAN MAHMUT ŞENOL KİEV DENİZ BERKTAY Rusya ne kazandõ?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle