25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ekonomi@cumhuriyet.com.tr SAYFA CUMHURİYET 7 MART 2010 PAZAR 14 EKONOMİ CMYB C M Y B YORUM ÖZTİN AKGÜÇ Dik Durabilmek Yaşama bakışımda, sistem, yasa, kurum önemli değildir. İnsan, insan niteliği, kişiliği önemli ve belirleyicidir. Sistemi insan kurar, yasaları insan yapar, kurumları insan çalıştırır. Yapan da, yaşama geçiren de, uygulayan da insandır. Denilebilir ki sistemle insan arasında etkileşim vardır. Sistem, yasalar, oluşan kurum kimliği de insanı, insan davranışlarını etkiler. Böyle bir karşılıklı etkileşim olabilir; ancak kurumların, yasaların, sistemlerin insanlar üzerindeki etkilerinin çok sınırlı kaldığını düşünüyor ve gözlüyorum. Yaşanan olaylar da bunu kanıtlıyor. Şöyle 1950-1960 dönemini anımsayalım. Ben o dönemi Mülkiye (SBF) öğrencisi, daha sonra Maliye Bakanlığı Hesap Uzman Yardımcısı ve Hesap Uzmanı olarak yaşadım. Konular, sorunlar hemen hemen günümüzdeki gibiydi. Yine yargı bağımsızlığı, yargıç teminatı; basın özgürlüğü, iç çekişmeler, partizanlık, yolsuzluklar, suskun, ürkek iş çevreleri, ordu ile iktidar arasında zaman zaman da su yüzüne çıkan çatışmalar, ekonomik zorluklar, sıkıntılar... Açın 1950’li yılların gazetelerini, dergilerini, TBMM tutanaklarını, tüm benzer olayları görür ve okursunuz. DP’nin de AKP gibi uzun süre iktidarda kalma, iktidardan gitmeme planları, hevesleri vardı. Ulusal iradeyi kendisinin temsil ettiği, ulusal iradenin de her şeyi yapmaya haklı olduğu, yapılanların mubah, yerinde olduğu gibi galat düşünceler DP’ye de egemendi. Kullanılan terimler, sözcükler belki biraz farklıydı. Günümüzde olduğu gibi yine iktidarı destekleyen yayın organları vardı. Onlar şimdiki gibi “yandaş medya” olarak değil, “besleme basın” olarak nitelendiriliyordu. Yine cumhurbaşkanı ve başbakanın teveccühlerine mazhar olmuş, başyazar ve köşe yazarları vardı.. Özellikle iç ve dış yolculuklarda bu kişiler heyete katılıyor, devlet büyüklerine refakat ediyorlardı. Üniversitelerde iktidar destekçileri vardı. O zamanlar TV kanalları, özel radyolar yoktu; tek yayın organı resmi radyo idi... Bu kişiler radyoda konuşuyorlar ya da konuşturuluyorlardı. Günümüz TRT’sinin tek farkı, halkın dilinde radyoya “iktidar borazanı” denilmesiydi. Ordu ile iktidar arasındaki çekişme zaman zaman şu tür ifadelerle kamuoyuna yansıyordu. “Battal Gazi Ordusu”, “Biz bu orduyu yedek subaylarla da yönetmesini biliriz” küçümsemeleri, belki de aşağılamaları okunuyor, duyuluyordu. Bürokraside atamalarda DP’li olmak ayrıcalık ve öncelik taşıyordu. Vergi incelemesine başladığınızda önce DP rozeti gösteriliyor, ardından da Ankara’da bazı nüfuzlu isimler sayılıyordu. Tarikatlar, cemaatler siyaset sahnesinde açıkça rol almamışlardı ama saman altından su yürütüyorlardı. İşadamlarının, vergi sopası, tahsisler, kredilerin kesilmesi kaygısı ya da korkusu ile sesleri çıkmıyordu. Konuşanlar da iktidarın ekonomik başarılarını, görülmemiş kalkınmayı övüyordu. Günümüzde gözaltına alınan savcılar var ama henüz görülen lüzum üzerine emekli edilen, görevden uzaklaştırılan yüksek yargıç yok. Belki demokratik anayasa (!) değişikliği ile bu da sağlanacak, “görülen lüzum” kesinlikle anayasanın bir maddesinde yargıç teminatı olarak yer almalı. Ayrıca TBMM’de işler ağır yürüyor, gensoru yalama oldu. İşleri hızlandırmak, acil önlemleri anında alabilmek için “tahkikat komisyonu” benzeri TBMM’nin yetkilerini kullanabilecek bir organa yeni anayasamızda yer verilmeli. Sayın Başbakan’dan, yandaş olmayan köşe yazarlarını “kovun” direktifi yeni geldi. Bundan sonra iç sansür, dış sansür gibi nedenlerle, 1960 öncesi gibi, gazetelerde boş bırakılmış, beyaz köşe yazılarını görebiliriz. İşadamlarımız işlerine (!) bakarak AKP’yi destekliyorlar ama bu yeterli değil. Seçim yaklaşıyor, artık “Vatan Cephesi” yaftası olmaz ama, “demokrasiyi destekliyoruz”, “ulusal iradeyi güçlendiriyoruz” gibi, veya yalakaların bulabileceği daha çarpıcı bir sloganla AKP’ye katılabilirler, katılmış olanların ikinci defa katılmasında tabii sakınca yok. Görülüyor ki, yarım yüzyılı aşkın bir süredir “demokrasi cephesinde” yeni bir şey yok. Niçin? Montesquieu’nun “Her toplum layık olduğu hükümetle idare olur” kuralının ülkemizde de geçerli olmasından... Demokrasi dik duruş gerektirir. Dik duramayan, özeleştiri yapamayan, irdelemeyen, ürkek, adam sendeci, ben çıkarıma bakarım, el öpmekle dil aşınmaz anlayışındaki bir toplumda demokrasi olmaz. Şibih, demokrasi taklidi, benzer bir rejim dahi kurulamaz. Dik duruş için, donanım, savaşım gücü, irade, özveri, kişilik gerekir. Demokrasi başı diklerin düzenidir... Günümüzde 1950-60’tan farklı bir yönümüz var. O yıllarda hiç olmazsa sesi yükselen bir üniversitemiz vardı. Günümüzde ise suskun ya da iktidar destekçisi üniversitelerimiz... (Basõn: 14658 Yoksulluk sınırı arttı Ekonomi Servisi - Tür- kiye Kamu-Sen’in araş- tõrmasõna göre, dört kişilik bir ailenin yoksulluk sõnõ- rõ geçen ay için 2 bin 936 TL olarak belirlendi. Konfederasyonun açõk- lamasõna göre, Türkiye İstatistik Kurumu’nun şu- bat ayõ fiyatlarõnõ baz ala- rak yapõlan “Asgari Ge- çim Endeksi” araştõrma- sõnda, çalõşan tek kişinin yoksulluk sõnõrõ şubatta 1463 TL olarak saptandõ. Dört kişilik bir ailenin asgari geçim haddi (yok- sulluk sõnõrõ) şubatta bir ön- ceki aya göre 44 TL (yüz- de 1.53) artarak 2 bin 936 TL oldu. Çalõşan tek kişi- nin açlõk sõnõrõ ocak ayõna göre yüzde 0.88 artarak 1116 TL olarak belirlendi. Kartaidatları içinitirazedin Ekonomi Servisi - Tü- ketici Örgütleri Federas- yonu (TÖF) Genel Baş- kanõ Fuat Engin, tüketi- cilerin zaman geçirmeden, bankalar tarafõndan gön- derilen hesap özetinde kre- di kartõ yõllõk üyelik ücre- ti alõnacağõna dair sözleş- me değişikliği bildirimine, son ödeme tarihine kadar itirazda bulunmasõ gerek- tiğini bildirdi. Engin, açõklamasõnda, tüketici başvurularõndan, bankalarõn, “hesap işle- tim ücreti” adõ altõnda banka hesabõ olan tüke- ticilerden talep ettikleri işlemin adõnõ değiştirerek Şubat 2010’dan itibaren “bankacılık elektronik hizmet masrafları” adõyla ücret talep etmeye başladõğõnõn anlaşõldõğõ- nõ kaydetti. Bankalarõn, 5464 sayõlõ Banka Kartlarõ ve Kredi Kartlarõ Kanunu’nun 24. maddesinde “Kart hami- linin yaptığı işlemler ne- deniyle, kart hamilinin hesabından kesinti ya- pılamaz” hükmü yer al- dõğõna işaret etti. Plouffe Turkcell ile Türkiye’de Ekonomi Servisi - Amerikan başkanlõk se- çimlerinde Barack Oba- ma zaferinin arkasõndaki isim olarak tanõnan ve son 10 yõlõn en zeki 25 kişisi arasõnda gösterilen, pa- zarlama dehasõ David Plo- uffe, Turkcell Akademi Pazarlama Konferanslarõ kapsamõnda İstanbul’a ge- liyor. 12 Mart’ta Con- rad Otel’de gerçekleşecek konferansta başarõsõnõn sõrlarõnõ iş dünyasõnõn önde gelenleriyle payla- şacak olan Plouffe “Onli- ne Pazarlama Teknikle- ri ve Kazanmak İçin Ce- saret” başlõklõ konuşmasõ ile dinleyicilere farklõ ba- kõş açõlarõ sunacak. 3 BİN LİRA BDDK’den bankalara ince ayar Ekonomi Servisi - Bankacõlõk Dü- zenleme ve Denetleme Kurulu, ince bir ayarla bankalarõ kredide rahatlattõ. BDDK, kredi maliyetlerini düşürmek için operasyonel risk hariç olmak üze- re kredi riskine ve piyasa riskine esas tutar üzerinden hesaplanan sermaye ye- terlilik standart oranõ yüzde 16 ve üzerinde olan bankalarõn, kredi kartlarõ dõşõndaki nakdi kredilerine genel kar- şõlõk oranõnõ 1 Mart 2011 tarihine ka- dar sõfõr olarak uygulanabilmesinin yo- lunu açtõ. Resmi Gazete’de yayõmlanan yö- netmeliğe göre BDDK, donuk alacak haline gelen tutarlarla da ilgili olarak değişikliğe gitti. Donuk alacak haline dönüşen tutar- lar için daha önce yapõlmõş bulunan ve tahsil edilmediği halde gelir yazõlan fa- iz tahakkuklarõ, reeskontlarõ ve de- ğerleme farklarõ, ilgili gelir hesabõ aynõ tutarda borçlandõrõlarak muhase- be kayõtlarõ üzerinde iptal edilmek sureliyle kapatõlacak veya bunlara ilişkin tutarlar üzerinden, ilgili kredi ve diğer alacaklarõn sõnõflandõrõldõğõ gru- ba bakõlmaksõzõn ve teminatlar dikkate alõnmaksõzõn yüzde yüz oranõnda özel karşõlõk ayrõlacak. Her vardiyada daimi mühendis bulundurmayan işletmeye izin verilmemesi gerektiği belirtildi Madenci göz göre göre ölmesin Ekonomi Servisi - Maden Mühend- isleri Odasõ Yönetim Kurulu Başkanõ Mehmet Torun, madencilikte giderek büyüyen işsizlik sorununun çözümü için kamu eliyle acil istihdam yaratõlmasõ gerektiğini söyledi. Son dönemlerde üzücü maden kazalarõ yaşandõğõnõ ha- tõrlatan Torun, üretimin mutlaka yeter- li sayõda maden mühendisi nezaretinde yapõlmasõ gerektiğinin altõnõ çizerek “Her vardidaya damimi maden mü- hendisi bulundurmayan işletmelere izin verilmemesi gerekir” dedi. Torun, odanõn Maden Tetkik ve Ara- ma Genel Müdürlüğü’nde düzenlenen 42. Olağan Genel Kurulu’nda yaptõğõ konuşmada, madenlerin kalkõnmanõn te- mel unsurlarõndan en önemlisi olduğu- nu belirterek, son yõllarda uygulanan yanlõş ekonomik politikalardan en faz- la zarar gören sektörlerin başõnda ma- denciliğin yer aldõğõnõ söyledi. Sanayi sektörü yerine hizmetlerin ge- nişlemesinin sanayiye hammadde sağ- layan madenciliği zor durumda bõraktõ- ğõnõ ifade eden Torun, ülke sanayisinin gelişememesinin madencilik sektörünü de olumsuz etkilediğini kaydetti. Torun, 2009’da 3.2 milyar dolar ma- den ihracatõ gerçekleştiğini anõmsattõ. Torun, “Sadece ithal kömüre ve de- mire 3 milyar dolara yakın döviz ödenmesi bu yanlışlığı açıkça ortaya koymaktadır” dedi. Sektördeki özelleştirmeler sonucun- da kamu tarafõndan sağlanan hizmetle- re el konulduğu, üretimin düştüğü, is- tihdamda ciddi daralmalar yaşandõğõ ve sektörün GSMH’deki payõnõn azaldõğõnõ ifade eden Torun, şunlarõ söyledi: “Kamu kuruluşlarımız yatırım yapılarak personel istihdamıyla güç- lendirilmeli, yeraltı kaynaklarımız kamu yararı doğrultusunda değer- lendirilmelidir. Madencilik sektö- ründe giderek büyüyen işsizlik sorununun çözümü için ka- mu eliyle acil olarak istih- dam yaratma uygulama- ları başlatılmalı ve is- tihdama olumlu katkıları olacak sektörler, projeler desteklenmelidir. Bu yapıların verimli çalışmasını sağlayacak mekanizmalar oluştu- rulmalıdır.” Torun, tüm maden işlet- melerinde üretimin mut- laka yeterli sayõda ma- den mühendisi neza- retinde yapõlmasõ, iş- yerinde her vardiyada daimi olarak maden mühendisi bulundurma- yan işletmelere üretim iz- ni verilmemesi gerektiği- ni kaydetti. Enerji gereksiniminin öncelikli olarak yerli kaynaklardan elde edilmesi gerektiğine işaret eden maden mühendisleri, maden kazalarõna davetiye çõkarmamanõn yetkililerin elinde olduğunu söyledi. MURAT KIŞLALI ANKARA - Enerji ve Tabii Kaynaklar Ba- kanlõğõ Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nün (MİGEM) Dursunbey’deki 23 Şubat’ta 14 ça- lõşanõn ölümüyle sonuçlanan grizu patlamasõnõn olduğu madende geçen yõl 5 Mart’ta meyda- na gelen ve 9 çalõşanõn yaralandõğõ patlama son- rasõ hazõrladõğõ raporla, Balõkesir Valiliği’ni ge- rekli önlemleri almasõ için uyardõğõ ortaya çõk- tõ. CHP Zonguldak Milletvekili Ali Koçal, “Geçen zamanda valilik gerekli önlemleri almamış. MİGEM’in de taşrada teşkilatı yok. Hükümet madenleri özelleştirmesini bi- liyor ama bunları denetleyecek yapıyı kur- muyor. Bu olayda valilik ve MİGEM or- taklaşa sorumlu” diye konuştu. MİGEM, şirkete ve Balõkesir Valiliği’ne gönderdiği 13 Nisan 2009 tarihli iki ayrõ ya- zõda, 6 ay süreyle madende üretimin durdu- rulmasõ gerektiğini bildirmişti. ORTAKLAŞA İHMAL FACİA GETİRDİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle