16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada Poyrazköy, KCK operasyonlarıyla ilgili haberleri nedeniyle Zaman gazetesi hakkında bir soruşturma açıldı, 533’ü davaya dönüştü. Star gazetesi hakkında 1500 soruşturma açıldı, 407’si davaya dönüştü. Yeni Şafak hakkında bin soruşturma açıldı, 95’i davaya dönüştü. Bunları Vakit, Taraf, Bugün izliyor. Az da olsa öteki gazeteler hakkında da benzer davalar var. Sözünü ettiğimiz davalara ilişkin haberler nedeniyle açılan soruşturma sayısı 5 bini, dava sayısı 2 bini buluyor. Bu davaların üç temel açılış nedeni var: 1 İftira 2 Hakaret 3 Bağımsız yargıyı etkilemeye teşebbüs. Örneğin Ergenekon davalarında tutuklu yargılananların çoğu daha iddianame açıklanmadan medyada “hüküm giymişti”. Medya onlara o kadar ağır suçlamalar yöneltmişti ki, bunların çoğu iddianamede bile yer almadı. Tutukluluğumun ilk günlerinde ben de büyük medya saldırısıyla karşı karşıya kaldım. Daha iddianame bile çıkmadan medya davayı sonuçlandırmıştı. Yalçın Doğan’ın deyişiyle, darağaçları çoktan kurulmuştu. Her şey bir yana mevcut yasalara göre iddianame açıklanmadan kişileri doğrudan suçlu ilan etmek suç! Ben kişisel olarak meslektaşlarımla ilgili böyle bir yöntemi tercih etmedim. Çok mecbur kalmadıkça da düşünmüyorum. Ancak duruşmalarda aynı salonda olduğumuz tutuklu sanıkların bazıları, haklarında ağır suçlamalar yazan, iftiraya varan yorumlar yapan gazeteler ve gazetecilerle ilgili dava açılması için mahkemeye başvurdular. Birçoğu kabul edildi. Geçen yaz medyanın bu olağanüstü haksız yayın anlayışını eleştiren pek çok yazı yazdım. Bir Silivri mahkemesi varsa bir de medya mahkemesi var, dedim. Medya mahkemesinden sadece sanıklar değil, yargı mensupları da payını aldı. Örneğin tahliye kararı veren yargıç, hemen medya mahkemesinin kazığına oturtuldu, adı “Ergenekon kurtarıcısı”na çıktı. Sanıyorum onların da çoğu hakaret ve iftira davaları açtılar... Gelinen noktada, “Ergenekon yüzyılın davası” deyip herkes hakkında her şeyi yazma hakkını kendinde görenler, şimdi yüzlerce dava ile karşı karşıya! Ne olursa olsun, gazetecilerin mesleğini yaparken, mesleğinden kaynaklanan suçlamalar nedeniyle hapse girmesinden yana değilim. Zira bu durum fiili sansür demektir. Ancak geçen yıl meslektaşlarıma hitaben yazdıklarımı bir kez daha anımsatmadan geçemeyeceğim. Şöyle demiştim: Benim başıma gelen tüm gazetecilerin başına gelebilir. Gelin buna Balbay’ın kişisel sorunu gözüyle bakmayın, meslek hastalığı olarak bakın! O gün bu sözlerimize gülüp geçenler, bugün bağırıyorlar: “Gazeteciler tutuklanma tehlikesiyle karşı karşıya!” Ya tutuklanmış olanlar? İlhan Selçuk’un deyişiyle söylemek gerekirse; ne yazık ki haklı çıktım. Hiçbir gazetecinin mesleğinden kaynaklanan nedenlerle hapse girmemesi dileğimi, düşüncemi bir kez daha vurgularken, şu ilkeleri de anımsatmak istiyorum: Basın özgürlüğü, iftira ve hakaret özgürlüğü değildir. Masumiyet karinesi mutlaktır. Bu zedelenirse mahkumiyet karinesine dönüşür. Herkes adil, özgür ve hızla yargılanmalı. Özgür yargılama esas, tutuklu yargılama istisna olmalı. GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Sosyal devlet, RTE’ye oy verenlere her türlü yardımı esirgemeyen devlet demek! Hukukumuz ise, guguk! Yok hayır! Türkiye büyük gelişme ve değişim sürecinden geçiyor. Anayasanın temel ilkelerine bağlılığa RTE, kuşku yok riayet ediyor diyorsanız. Geçmiş yıllara gitmeye gerek yok! Bugünlerde olup bitenlere bakıvermek yeterli. Demokratik hukuk devleti ise Türkiye: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Müslüman Türkiye’de demokrasinin yaşaması için yasama ve yürütme organlarının laikliği koruyucu önlemler almalarını öneren kararını… Anayasa Mahkemesi’nin üniversitelerde türban yasağının devam etmesini içeren kararını… Danıştay’ın üniversitelerde türban yasağının devamını laik Cumhuriyetin temel ilkelerine uygun gören kararını… Anayasanın ilgili maddelerini… YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın yok sayan davranışları ile nasıl bağdaştıracağız? YÖK Başkanı’nın uygulamaları düpedüz anayasaya, yüksek yargı organlarının kararlarına, kısacası hukuk devletine başkaldırıdır. YÖK Başkanı’nın İstanbul Üniversitesi’ne yazdığı yazı türbana kapıyı ardına kadar açtı. Arkası gelecek diyorduk, geldi; Adana’da ve Mersin’de iki ilkokul öğrencisi türbanla derslere girdi. İki kız çocuğunun okul dışı bırakılmalarından sonra basına yaptıkları açıklamalar neredeyse sözcüğüne kadar aynıydı. Söyleyeceklerini sanki daha önce ezberlemişlerdi veya “birileri” ezberletmişti. Önceki akşam NTV’nin 19.30 haberlerinde konuşan iki eğitim sendikası temsilcisi, EğitimSen ile Eğitim BirSen’in açıklamaları türbana daha önceleri izlenen uygulamaların bugün ilkokullarda uygulanmaya başlandığını kanıtlıyor. Adana ve Mersin’deki olayları değerlendiren EğitimSen temsilcisi Zübeyde Kılıç, “Ülkenin çeşitli illerinde aynı olaylarla karşılaşıldığı bize, sendikaya bildiriliyor” dedi. Soru: “Bu olaylar bireysel mi yoksa?” Sendika temsilcisi “Hayır” dedi: “Bireysel değil, organize!” Soru: “Kim organize ediyor, isim verebilir misiniz?” Yanıt: “Evet. Örneğin MAZLUMDER gibi örgütler, ya da cemaat örgütleriyle düzenlenen organize kampanya!” Bu açıklamalar, daha önceleri (dün Güncel’de değindiğimiz gibi) üniversitelere türbanı sokmayı amaçlayan çabaların aynısının bu kez türbanın ilk ve ortaokullara girmesi için uygulandığının kanıtı. AKP Grup Başkanvekilleri CHP ve diğer partilere türban sorununa çözüm arayacak bir komisyon kurulmasını önerdiler. Ana muhalefet reddetti. Reddin nedeni CHP’nin üniversitelerde türban sorununa sonradan eklediği dokunulmazlıkların, YÖK’ün kaldırılmasını, seçim barajının düşürülmesini komisyonda görüşme koşulunu AKP’nin onaylamaması. Görüşmelerin başlamadan sona ermesinin ikinci nedeni; CHP’nin türbanın kamuya, ilköğretim ve ortaöğretime girmemesi yönünde AKP’den “güvence” istemesi. AKP güvence verdi diyelim: Bu güvence yasal da olsa beş paralık değeri olmayan bir güvence. Ömrü bir başka yasayla yitip gidecek bir güvence! YÖK, bir yazıyla üniversitelerdeki uygulamaları allak bullak edebiliyor. Adeta Anayasa Mahkemesi’nin, Danıştay’ın üstünde karar verme yetkisi olan bir kurum olarak uygulamalar yapıyor. Ana muhalefet CHP; YÖK’ün bir yazıyla yüksek yargı organları kararlarını yok sayan davranışına karşı çıkmadı. Gerekli hukuksal girişimlerde bulunarak yasadışı uygulamanın durdurulmasını istemedi. YÖK kararını onaylamış oldu. YÖK yazısıyla birçok üniversitedeki türbanı serbest bırakan uygulamaları izleyen gazetelerin yazdığına göre CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Görüldüğü gibi sorun yasal düzenlemeye gerek kalmadan çözüldü” dedi. YÖK yasaları çiğnedi, açtığı yol, CHP’den de destek gördü, onay gördü. İkinci hamle YÖK’ten: Sınavlara türbanı alıyor. CHP sözcüleri görüşmeden sonra, “on yıl sonra ne olacağını kim bilebilir diye kamuda eğitimde türbana güvence vermeyen AKP’nin gizli planının” açığa çıktığını söylediler. Malumu ilan eylediler. Kutlarız! Ana muhalefet ilk söylediklerini değiştire değiştire, geliştire geliştire... …geriden geliyor ama herhalde sağlam durduğuna inanıyor. [email protected] SAYFA 22 EK M 2010 CUMACUMHUR YET 8 HABERLERİN DEVAMI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 22 Ekim Oslo K 3 Helsinki K 4 Stockholm K 4 Londra Y 12 AmsterdamY 12 Brüksel Y 10 Paris PB 10 Bonn B 8 Münih B 7 Berlin B 8 BudapeştePB 11 Madrid PB 18 Viyana PB 11 Belgrad PB 12 Sofya B 10 Roma Y 18 Atina Y 19 Zürih B 8 Moskova K 4 Aşkabat B 18 Taşkent B 13 Baku Y 21 Bişkek B 6 Tiflis Y 22 Kahire PB 30 Şam PB 30 İstanbul B 19 Edirne B 17 Kocaeli Y 18 Çanakkale B 19 İzmir B 24 Manisa B 22 Denizli Y 22 Zonguldak Y 17 Sinop Y 18 Samsun Y 21 Trabzon Y 20 Giresun Y 19 Ankara Y 21 Eskişehir Y 15 Konya B 20 Sıvas B 18 Antalya PB 26 Adana PB 30 Mersin PB 30 Diyarbakır PB 29 Şanlıurfa PB 29 Mardin PB 26 Siirt PB 28 Hakkâri PB 22 Van PB 20 Kars B 18 Ülkemizin kuzey ve batısı parçalı ve çok bulutlu, Mar mara’nın doğusu İç Ege, İç Anado lu’nun kuzeybatısı, Karadeniz, Isparta ve Ardahan çevre leri sağanak ve gök gürültülü sağanak yağmurlu geçecek. Yağışlar Doğu Ka radeniz kıyılarında kuvvetli olacak. Rüzgâr Marmara bölgesinde kuzey doğu yönlerinden kuvvetlice esecek. Ergenekon davasının 162. duruşmasında verilen ifadeler kafaları karıştırdı Tanıklar tanıyamadıHATİCE TUNCER Birinci Ergenekon davasında, Cumhuriyet gazetesine atılan bombaların verildiği iddia edilen Alparslan Arslan’ın arkadaşı Recep Özkan’ın oturduğu Ata şehir Pınar Sitesi’nin yöneticisi ve apartman görevlisi tanık olarak dinlendi. Mahkeme heyeti, ta nıkların olayla ilgili soruşturma yapan polise 2 kez imzalı ifade verdiklerini söylemelerine karşın “dosyada neden sadece bir ifa denin yer aldığı” konusunu ay dınlatmaya çalıştı. Tanık apartman görevlisi fotoğraflardan teşhis et tiği Erhan Timuroğlu’nu sa londa görünce “Bu değildi” de di. İstanbul 13. Ağır Ceza Mah kemesi tarafından görülen dava nın 162. duruşmasında Danış tay’a baskın ve Cumhuriyet ga zetesinin bombalanmasına ilişkin tanıklar dinlendi. Pınar Sitesi yö neticisi Haydar Midilli, polisle rin ramazan ayında yönetici oda sına gelerek kendisinin ve kom şular Aliye Yenal ve Nadiye Önal’ın ifadelerini aldığını ifade etti. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, “20 Ağustos tarihinde bayanların ifadeleri burada var. Ama sizin ifadeniz 23 Ocak 2009 tarihinde alınmış, kaç ke re ifadeniz alındı” diye sordu. Tanık Midilli, polislerin 3 kez gel diğini, tam tarihini bilemediğini, laptoplarıyla gelip, fotoğraflar gösterdiklerini anlattı. Tanık Mi dilli “sanıklar arasında hiç kim seyi binaya girip çıkarken gör mediğini” söyledi. Pınar Sitesi’nde temizlik ve servis işlerine bakan Muharrem Aslan’ın ifadesi sırasında da po lisin kaç kez ifade aldığına açık lık getirilemedi. Şengün dosyada 23 Ocak 2009 tarihinde siteye gi den polislerin aldığı ifadenin yer aldığını belirtti. Şengün’ün ısrarlı sorularına karşın Tanık Aslan’ın “Bir ramazan günü laptopla geldiler, resimleri gösterdiler, ifade verdik, bayanlar da ifade verdi” diye anlattığı 20 Ağustos 2009 tarihli ifadenin dosyada ne den bulunmadığı netlik kazan madı. Tanık Aslan’a Osman Yıldırım’ın Ataşehir’deki top lantıya katıldığını iddia ettiği 18 fotoğraf gösterildi. Fotoğraflarda Recep Özkan, Orhan Kadı ve Erhan Timuroğlu’nu apart manda gördüğünü söyleyen tanık Aslan, bir kez de salonda gezdi rildi, ancak hiçbir sanığı tanıya madığını ifade etti. Bunun üzeri ne Şengün, Erhan Timuroğlu’nu kürsüye getirterek tanık Aslan’dan iyice bakmasını istedi. Tanık As lan bir süre tereddüt geçirdikten sonra kendisini Recep Özkan ola rak tanıtan şahsın Erhan Timu roğlu olduğundan emin olduğunu ifade etti. Ancak Başkan Şengün, tanık Aslan’a fotoğraflarda “ağa beyi” diye tanıtan kişi olarak “Orhan Kadı”yı, diğer şahsı Ti muroğlu diye gösterdiğini anım satması üzerine tanık Aslan, Ti muroğlu ile ilgili olarak “Karış tırmış olabilirim ama kendisini ağabeyi olarak tanıtan buydu” dedi. Ancak Timuroğlu’nun so ruları üzerine Aslan “Benziyor, fakat gördüğüm şahıs bu de ğildi. Fotoğraftaki uzun surat lıydı, buradaki tombul” dedi. O S M A N Y I L D I R I M D O Ğ U P E R N Ç E K ’ Y U M R U K L A D I Duruşma kapısından girmekte olan Doğu Perinçek, salondan çı karılan Osman Yıldırım ile karşı laştı. Koluna giren askerlerden kur tulan Yıldırım, birden dönüp arka sındaki Perinçek’in yüzüne yum ruk attı. Yere düşen Doğu Perin çek’i sanıklar Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır kaldırdı. Mahkeme Başkanı Şengün, salona sağlık eki bini çağırırken güvenlik güçlerin den tutanak tutulmasını istedi. Şen gün, askerlere “Osman’ın koluna girmemiş miydiniz” diye sordu. Doğu Perinçek’e yapılan sağlık kontrolü sonunda hafif travma teş hisi konuldu. Yıldırım’a 4 günlük disiplin cezası veren mahkeme, 5 oturumdan men edilmesine hükmet ti. Olayla ilgili gereğinin yapılması için tutanakların Silivri Cumhuriyet Savcılığı’na gönderilmesine karar verildi. Doğu Perinçek’in sağlık ra poru alınması için Silivri Devlet Hastanesi’ne sevkini kararlaştıran heyet, davayı 25 Ekim’e ertelendi. Dündar, Yigit ve Özdemir kayıtlar konusunda ifade verdi İstanbul Haber Servisi Gazeteci Uğur Dündar, Cü neyt Özdemir ve işadamı Korkmaz Yiğit, tutuklanan Emniyet Müdürü Hanefi Av cı’nın ofisinde bulunduğu iddia edilen telefon görüşme kayıtları nedeniyle ifade ver di. Avcı’dan şikâyetçi olma dığını söyleyen Dündar, “Av cı bu olayın şüphelilerinden biri. Ben kim dinlediyse, kim bugüne kadar kayıtla rı sakladıysa onlardan şi kâyetçi oldum” dedi. Beşiktaş’taki İstanbul Ad liyesi’ne gelerek soruştur mayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Kadir Altınışık’a ifade veren Uğur Dündar, dinlemenin yapıldığı dö nemde, Susurluk çetesini ortaya çıkartıp hüküm giy mesini sağlayabilmek ve ülkeyi yönetenlerin yaptık ları yolsuzlukları belgele yebilmek için büyük gayret sarf ettiğini söyledi. Bu ka yıtlarla ilgili kendisine her hangi bir şantajın yapılma dığını belirten Dündar, ken disinin dinlenmediğini, ha ber amacıyla konuştuğu ki şilerin dinlenmesi nedeniy le o kayda girdiğini belirtti. Adliyeden gizlice ayrılan Yiğit’in de şikâyetçi olma dığı öğrenildi. Cüneyt Özdemir ise 1996 yılında Mehmet Ali Birand ile yaptığı görüşmelerden bi rinin kaydedilmiş olduğunu belirtti. Özdemir, “ Şikâyet çi oldum. Beni dinleyen ki şinin Hanefi Avcı olmadı ğını düşünüyorum” dedi. Savcıdan ‘aramalar yasaya aykırı’ görüşü ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Anka ra’da 24. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, Ergenekon so ruşturması kapsamında yapılan bazı aramaların yasalara aykırı olduğu mahkeme tutanaklarına girdi. Ankara Cumhuri yet Savcısı Özlem Şim şek, İşçi Partisi ve Ulu sal Kanal’da arama ya pan 10 polisin “görevi kötüye kullanmak” su çundan yargılandığı da vada sanıkların, 21 Mart 2008 tarihinde, İşçi Par tisi Genel Merkezi’nde ve aynı binada bulunan Ulusal Kanal bürosunda, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin izni uya rınca çok sayıda kolluk görevlisi tarafından ara ma yapılmasına karşın, İşçi Partisi Genel Baş kanı, Ulusal Kanal ve Aydınlık gazetesinin sa hibi olan Doğu Perin çek’in arama başlatıl dıktan sonra kısa bir sü re sonra Emniyet Mü dürlüğü’ne götürülerek aramada hazır bulundu rulmasına imkânı sağ lanmamakla CMK’nin 120. maddesine aykırı davranıldığı kaydetti. Şimşek, sanıkların, TCK’nin 257. madde sinde düzenlenen ve kas ti suç niteliğinde olan “görevi kötüye kullan ma” suçunun aradığı kasıt ile hareket ettikle rine dair savunmaları nın aksine cezalandırıl malarına yeter kesin ve inandırıcı delil elde edi lemediğinden, manevi unsur yönüyle oluşma yan suçtan beraatlarına karar verilmesini istedi. Duruşma ertelendi. Silivri için alt komisyon kuruldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun dünkü toplantısında, aralarında Silivri, Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nin de bulunduğu, yoğun şikâyetlerin geldiği cezaevlerinde inceleme yapılması için da ha önce alınan karar doğrultusunda alt komisyon kuruldu. Alt komisyon üyeliklerine, AKP’den Murat Yıldırım, Fatih Arıkan, CHP’den Malik Ecder Özdemir ve MHP’den Gürcan Dağdaş se çildi. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komis yonu’nda, CHP’li Malik Ecder Özdemir’in, “Uzun tutukluluk sürelerine karşı tavrımızı orta ya koyalım” önerisi, bazı MHP ve AKP’li üyele rin de desteğine rağmen, Komisyon Başkanı Za fer Üskül tarafından “Bir sonraki toplantıda de ğerlendirelim” denilerek ertelendi. İstanbul Haber Servisi “Poyrazköy”, “Kafes Eylem Planı” ve “Amirallere suikast” soruşturmalarının başlatılmasına neden olan ih bar mailleriyle ilgili yapılan araştırmalarda bir sonuca ulaşılamadı. Amirallere Suikast ve Ka fes Eylem Planı davalarıyla birleşen Poyrazköy davasının görüldüğü İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, 16 Temmuz’daki duruşmada, İs tanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na davalara ko nu olan ihbar maillerinin kim tarafından gönde rildiği konusunda araştırma yapılıp yapılmadı ğını sormuştu. Mahkemenin bu sorusuna savcı lığın gönderdiği yanıt dava dosyasına girdi. İs tanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne Terörle Mücadele Şube Müdür Vekili 4. Sınıf Emniyet Müdürü Hayati Başdağ imzasıyla gelen yazıda ihbar mektuplarıyla ilgili yapılan bütün araştır maların sonuçsuz kaldığı belirtildi. İhbar mail leri gönderilen internet kafenin tespit edildiğini ancak gönderen kişilerin belirlenemediğinin be lirtildiği yazıda, Zeytinburnu’ndaki kafede ka fede kamera kayıt sistemi olmadığı vurgulandı. POYRAZKÖY HBARCILARI TESP T ED LEMED Avcı’nın ofisinde bulunan ses kayıt larıyla ilgili soruş turma sürüyor. AKP’nin, CHP’yi mindere çekmek amacıyla başlattığı türban görüşmeleri, “Bundan sonra sırada ilk ve ortaögretim öğrencileri ile kamu çalışanlarına mı gelecek” sorusunu gündeme getirdi. CHP’li Muharrem İnce, önceki günkü görüşmede AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli’ye tam da bu soruyu sordu: “Türban serbestliğini üniversiteden sonra ilköğretim ve ortaöğretime kadar indirecek misiniz? Ayrıca kamusal alanda bunun serbest kalmasını isteyecek misiniz?” Canikli’nin yanıtı türban tartışmalarının bamtelini oluşturdu: “10 sene sonra ne olur bilinmez, millet bilir. Millet çözer. Geleceğe yönelik bir taahhütte bulunulamaz.” Oysa 10 sene önce değil daha üç yıl bile olmadı, AKP ile MHP’nin türbanı serbest bırakmak için yaptıkları anayasanın 10 ve 42. maddelerine ilişkin değişiklik sırasında AKP kamu, ilk ve ortaöğretim için kesin söz veriyordu. O dönemde “Kamuda da türban olmalı” diyen Konya Milletvekili Hüsnü Tuna ile “Başörtülü belediye başkanı da olabilir” diyen Isparta Belediye Başkanı Hasan Balaman, AKP yönetimi tarafından disiplin kuruluna sevk edilmiş ve partiden geçici ihraçla cezalandırılmıştı. Bunlardan daha da çarpıcı olanı, o dönem parti içindeki bu çıkışların disipline sevk edileceğini açıklayan kişi yine Canikli’ydi. Bakın o zaman ne diyordu: “Gizli ajandamız yok, zihnimizin arkasında bir şey yok. Kamuda türban kesinlikle gündemimizde yok, bundan sonra da olmayacak. Kırmadan, dökmeden, yanlış anlaşılmadan bu sorunu çözmek istiyoruz. MHP ile kesin mutabakata varıldı. Türban yasağını yükseköğretimde kaldırmak istiyoruz. Bunu genişletme ya da daraltmaya neden olmayacak bir formül için çalışıyoruz. Mükemmel, sıfır hatalı olanı bulacağız.” Meclis’te yapılan görüşmelerden sonra ortaya çıkan tablo şu: MHP 2007’deki pozisyonunda sabit kalarak AKP’ye yasal, anayasal her türlü değişikliğe hazır olduğu mesajını yineliyor. Ancak CHP şartlarını ve güvence taleplerini koruduğu sürece AKP, kendisini kapatma davası ile karşı karşıya bırakacak böyle bir adımı atma konusunda istekli gözükmüyor. Görünen o ki, 2011 seçimleri öncesinde yeni bir yasal girişim çok mümkün değil. Fakat yaşanan bu tartışma bir gerçeği ortaya çıkarmış durumda: CHP diğer şartlarını geri çekip üniversitede türbana geçit verse dahi, artık AKP referandum öncesinin meşhur söylemiyle “yetmez ama evet” noktasına gelmiştir. AKP bir süre sonra kamu sektöründe çalışanlarla ilk ve ortaöğretim kurumlarındaki öğrencilerin türbanı için kapıyı şimdiden aralamış durumda. On yıl mı olur yoksa on ay mı bilinmez ama yeni türban pazarlıklarının artık bu yeni çerçeve ile başlayacağından kimsenin şüphesi olmasın. ANALİZ UTKU ÇAKIRÖZER İktidar artık sadece üniversitelerle yetinmeyecek AKP: Yetmez ama evet [email protected] Türkiye’deki sıcak günde mi AB de yakında izliyor. Türban konusunda taraf ol mayacaklarını, bunun Türki ye’nin iç meselesi olduğunu vurgulayan AB diplomatları HSYK konusunda ise olduk ça ‘kaygısız.’ Referandumda “evet” ya da “yetmez ama evet” diyen aydınlarımız dahi Adalet Bakanlığı’nın hazırla dığı ileri sürülen listenin tu lum çıkması sonrasında piş manlık yazıları yazarken An kara’daki AB diplomatları şu değerlendirmeleri yapıyor: “Referandumla değiştiri len anayasada yazan şekliy le seçim yapıldı. Hâkim ve savcılar hür iradeleriyle oy larını kullandı. Çıkan sonuç ta şu aşamada kaygılanacak bir durum göremiyoruz. İkti darın listesi olduğu yönünde kanıt da yok. Belki kampan ya yapılmasına izin verilsey di tablo değişebilirdi. AB için bundan sonraki uygulamalar önemlidir. Eğer HSYK hükü met sempatizanı gibi tek ta raflı kararlar alırsa o zaman biz de kaygılarımızı iletiriz.” HSYK SEÇ MLER NDEN B R TEK AB KAYGISIZ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle