Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                CMYB  C M Y B  SAYFA CUMHUR YET 22 EK M 2010 CUMA  6 HABERLER  TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr  www.mehmetfarac.com  Hükümet, türbandan sonra terör ve Kürt  sorununun çözümünde de Diyanet İşleri  Başkanlığı’nı devreye sokmaya  hazırlanıyormuş!.. İçişleri Bakanı Beşir  Atalay, “Diyanet’in teröre karşı vaaz hazırlığı  yaptığını, ayrıca Doğu ve Güneydoğu’da  Kuran kurslarının sayılarını arttıracaklarını”  açıklamış... Peki, teröre karşı din stratejisi  sonuç verir mi?.. Gelin bu soruyu geçmişe  bakarak yanıtlamaya çalışalım...  PKK, 15 Ağustos 1984’te Eruh ve Şemdinli  ilçelerine baskın düzenleyince tüm Türkiye’de  şok yaşanmıştı... O dönemde “bir avuç şaki”  diye nitelenen teröristlerin iki ilçede, saatler  boyunca güvenlik güçleriyle çatışması  devlete meydan okuma olarak nitelenmişti...  Kısa süre sonra anlaşılacaktı ki, bu saldırı  aniden gelişmiş bir terör hareketi değildi... 12  Eylül öncesinin “Apocular”ı önce  Suriye’deki Bekaa Vadisi’ne kaçmış, orada  eğitim aldıktan sonra da, Kuzey Irak’a  sızarak çok uzun sürecek bir terör  hareketini başlatmışlardı...  Devlet, önceleri sayıları 200 civarında olan  militanlarla askeri yönden mücadele etti. Ne  ilginçtir ki, devlet öldürdükçe PKK’lilerin  sayısı arttı!.. 1990’lara gelindiğinde dağlarda  10 bin civarında terörist vardı...  Devletin karanlık planı!..  İşte yanlış bir strateji o dönemde  uygulamaya konuldu. Solu ezmek için  irticaya prim veren 12 Eylül yönetimi,  1983’te iktidara gelen ANAP’lı Nakşilerle  işbirliği yaparak PKK’ye karşı din olgusunu  gündeme getirdi!  Güneydoğu dağlarına helikopterlerden  Kuran ayetleri o zaman atıldı... Urfa,  Diyarbakır, Mardin, Siirt, Bitlis gibi  kentlere dinci vali ve kaymakamlar o  tarihlerde gönderildi!..  Örneğin 1984’te yapılan yerel seçimleri  Refah Partisi adaylarının kazanması için  devletin bütün gücü devreye sokuldu! 1989  yerel seçimlerinde ise tüm Türkiye’de  seçimleri SHP adayları kazanırken Nurcuların  yaygınlaştığı Van ve Urfa’da RP adaylarını  başkanlık koltuğuna devlet oturttu!..  Amaç; Apo’nun memleketi Urfa’ya dinci bir  başkan kazandırmak, İran ve Irak’tan gelecek  Kürt hareketine karşı ise Van’da bir tampon  uygulamaktı!..  Van ve Urfa’daki üniversiteleri Nurculara  teslim etmek de bu stratejinin parçasıydı...  Mahalle baskısı hortladı!..  Urfa, Siirt, Mardin, Diyarbakır, Adıyaman  gibi 12 Eylül öncesinin çağdaş kentleri,  1984’ten itibaren uygulanan teröre karşı din  stratejisinin ardından gericiliğin merkezlerine  dönüştürüldü.  Oralarda artık ne sinema vardı ne de  tiyatro!.. Ne içki içilebilecek bir restoran  kalmıştı ne de bir TEKEL bayisi!..  Düşünebiliyor musunuz, 12 Eylül öncesi  halkevlerinde maskeli baloların  düzenlendiği Urfa; Alpaslan Karacan,  Ziyaettin Akbulut ve Şehabettin Harput  gibi valiler yüzünden türbanın ortaokullara  kadar indiği bir kent haline getirildi!..  Üstelik Güneydoğu’da mahalle baskısı  öylesine büyük boyutlara ulaşmıştı ki, bir  tarikat ya da cemaat üyesi olmayanın o  kentlerde yaşaması neredeyse olanaksız hale  gelmişti!..  Devlet yalnızca bu yeşil kuşak projesini  uygulamakla yetinmedi. Haklarında “dinsiz”  propagandası yürütülen PKK’lilere karşı bir  yandan dinci sermaye pohpohlandı diğer  yandan Hizbullahi yapılanmalar piyasaya  sürüldü!..  Yani İçişleri Bakanı’nın bugünlerde yeniden  uygulamaya sokacağı stratejinin ilk etabı o  günlerde tüm boyutlarıyla devreye konuldu!  Hizbullah’ın askeri ve siyasi güç  kazanması için kaçak Kuran kurslarının  sayısı on binlere ulaştı. Devletin Diyanet’i  camilere giremedi, radikal dinci örgütlerin  militanları silahlı imamlara dönüştürüldü.  Bakanın itirafı!..  Terörle mücadeleyi açılım safsatalarıyla  yüzüne gözüne bulaştıran AKP iktidarı,  devletin birçok birimini imam ve vaizlere,  tarikat ve cemaat müritlerine teslim ettiği  yetmezmiş gibi teröre karşı yeniden tarikat  silahını kullanmaya hazırlanıyor.  AKP’nin Kızılcahamam kampında terör ve  Kürt sorunu ile ilgili bakanların sunuşunun  ardından söz alan AKP Sivas Milletvekili  Osman Kılıç, “teröre karşı manevi  önlemlerin arttırılmasını” istemiş!.. Kılıç,  Bakan Atalay’a, “terörle mücadelede manevi  önlemlere ağırlık verilmeli” şeklinde öneri  sunmuş!  Bakan Atalay da “manevi önlemlerin  zaten alınmakta olduğunu” itiraf etmiş!..  Atalay, “Diyanet’in teröre karşı vaaz hazırlığı  yaptığını Doğu ve Güneydoğu’da imamhatip  liseleriyle Kuran kurslarının sayılarının  arttırılmasına yönelik olarak çalışmalar  yapıldığını” açıklamış.  Türkiye’de 2002 yılında 71 bin 100 olan  imam hatip öğrenci sayısı 20092010  döneminde 198 bin 581’e ulaşmasına  rağmen...  20022003 döneminde 3 bin 852 olan  resmi Kuran kursu sayısı, bu yıl 8 bin 689’a  çıkmasına rağmen...  2002’de 118 bin 335 olan Kuran kursu  öğrenci sayısı ise 20092010 döneminde 297  bin 247’ye yükselmesine rağmen...  Kaçak Kuran kursu sayısı 60 bini  aşmasına rağmen… Ve de tüm bu birimlerin  büyük bölümü Güneydoğu’da olmasın  rağmen AKP iktidarı durmuyor!..  Terörle mücadelede din olgusunun öne  çıkarılması projesi, 1984’ten Hizbullah’ın  çöküş sürecinin başladığı 2000 yılının  ocak ayına kadar aralıksız uygulandı...  Terör bitti mi; hayır... Terör örgütünün gücü  mü azaldı?... Hayır... PKK geri adım mı  attı?.. Hayır...  Tam aksine uygulanan bu strateji, radikal  dinci terör örgütlerini doğurdu!.. Bu strateji  Güneydoğu’da 10 yıl sürecek ve yüzlerce  insanın ölümüne yol açacak PKKHizbullah  savaşını yarattı...  Pilot bölge hedefi!..  Tarikat ve cemaatler yaşamın tüm  alanlarında egemen oldu; üniversiteler,  camiler, Kuran kursları, öğrenci yurtları ve  tüm bürokrasi dini siyasete alet eden gerici  örgütlenmelerin eline geçti!..  İnsanlar tespihi bırakıp tetiğe sarılan  radikal dinci gruplar yüzünden sokağa  çıkamaz hale geldi, bölge turizmi çöktü,  yurttaşlar hızla batıya göç etti, yatırımcılar  yöreden kaçtı, Güneydoğu insanların  geçmekten çekindiği bir coğrafyaya  dönüştü!..  PKK ise uygulanan bu stratejiye karşı  muhafazakâr kurumlaşmaya gitti, kendi  imamlarını örgütledi, dinci örgütlerini  yapılandırdı ve bölge yanlış stratejiden  kaynaklanan kaotik bir alan haline geldi...  Devlet teröre ya da Kürt sorununa karşı  din istismarının geçmişte hiçbir işe  yaramadığını bile bile yanlış bir adım daha  atmaya çalışıyor. Oysa terör ve gericilik  kıskacında çöken Güneydoğu, eğitim ve  öğretimin yaygınlaşması için çağdaş sosyo  ekonomik müdahalelere gereksinim duyuyor.  Feodalitenin sosyal gerginliği, tarikatların  gericiliği körüklediği bir coğrafyada AKP’nin  ne yapmaya çalıştığı ortada... İktidar partisi  bürokrasi ve yargıya müdahalelerle bir din  devleti oluşturmayı hedeflerken  Güneydoğu’yu pilot bölge haline getirmek  istiyor!.. Mesele bu kadar nettir!..  AKP’nin Yeni Planı ve Çökmeye Mahkum Bir Strateji!..  DÜNYADA BUGÜN  ALİ SİRMEN  Mesele Tebeyyün Etti  Kemal Kılıçdaroğlu’nun, CHP’nin  üniversitelerdeki türban yasağına bir çözüm bulma  arayışları olumlu bir sonuç vermeden bitmiş  görünüyor.  Bu konunun toplumsal bir mutabakat ile  çözülmesi gerektiğini ve bunun mümkün olduğunu  Sayın Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanlığı’na daha  seçilmeden önce, televizyonda dile getirmiş bir kişi  olarak bu konudaki toplumsal uzlaşma önerilerinin  hepsine nereden ve kimden gelirse gelsin destek  verdiğimi belirtmek isterim.  Yine de Kılıçdaroğlu’nun çıkışının, CHP’de de kimi  çevrelerde, bazı tereddütleri yol açmasında  şaşılacak bir yön olmadığını da vurgulamalıyım.  Her şeyden önce bir noktanın altını iyi çizmek  gerekir.  Üniversitelerdeki türban yasağını, bir tek kuruluş  tek başına çözemez, hele hele bu bir muhalefet  partisi olursa...  Bu durumda, Kılıçdaroğlu’nun girişimi, CHP’nin  üniversitedeki türban sorununu tek başına  çözmesine yönelik idiyse Sayın CHP Genel Başkanı  yanılmıştır. Ancak amacı o değilse bile  kamuoyundaki algı o yönde olmuştur.  Kısacası iyi niyetle başlamış, doğru bir girişimin,  iyi yönetilemediğini söylemeliyim.  Ayrıca ancak toplumsal bir mutabakat ile ele  alınması gereken sorunun çözümünün her  halükârda çok karmaşık ve güç olduğu da hiçbir  zaman gözden uzak tutulmamalıydı.  Anayasanın laiklikle ilgili olan değiştirilmesinin  önerilmesi bile mümkün olmayan, maddesi orada  durdukça ve Anayasa Mahkemesi’nin türban yasağı  konusunda bu maddeye atıf yapan kararı da  değişmedikçe (ki bu karar da AİHM tarafından  Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı  görülmemiştir) sorunu çözmenin önünde önemli  hukuksal engeller bulunduğunu yadsımak mümkün  değildi.  Bu engellerin aşılması ancak ve ancak  üniversitelerde türbanın, dinsel bir simge olarak  algılanmaması, kişisel hak ve özgürlükler açısından  ele alınması ile mümkün olabilecekti.  Burada şu soru gündeme gelmektedir:   Türban dinsel bir simge de olsa, kişisel özgürlük  olarak yorumlanamaz mı?  Bu sorunun yanıtı olumsuzdur ve işin inceliği  buradadır. Çünkü gerek Anayasa Mahkemesi,  gerekse AİHM dinsel simgelerin kamu alanlarında  kullanılması ile doğacak tehdidin ortaya çıkaracağı  tehlikeyi göz önünde bulundurarak laik devletin  kişisel özgürlükleri kısıtlayabileceğini  söylemektedirler.  Yani “laik devlet, kişilerin maruz kalabilecekleri  tehlikeleri göz önünde bulundurarak, üniversitelerde  türbanı yasaklayabilir” diyor iki yüksek mahkeme.  Bu durumda, siz bu engeli “velev ki, türban dinsel  simge olsa” zihniyetiyle aşamazsınız.  Demokratik ülkeler, kimi zaman Fransa’daki gibi  yasayla, kimi zaman İsviçre, Almanya ve İtalya’daki  gibi mahkeme kararıyla kamu alanında dinsel  simgelerin “alenen” teşhirini yasaklamaktadır.  Bu durumda, türbanın dinsel olarak zorunluluk  olduğu yolunda, Diyanet’ten alınacak bir fetvanın  sorunu çözmeyeceği aşikârdır.  Yalnızca türbanı kişisel özgürlük olarak görüp,  bunun üniversitelerde kullanılmasının tehdit  oluşturmayacağı yolunda laik devletin yeterli  güvenceleri sunmasıyla sorunun çözüleceği  aşikârdır.  Tabii aynı şekilde, bu olayın kamu alanında,  tesettür dayatması yaratmayacağı, öğrenimin diğer  alanlarına taşmayacağı konusunda yeterli  güvencelerin de oluşturulması zorunludur.  Görülüyor ki kamu alanıyla ilgili olarak bu tür  güvenceleri vermekten kaçınmak da, sorunun  çözümünün önünde engeldir.  “Kamu alanı” kavramını tümden inkâr etmek ise işi  yokuşa sürmenin ta kendisidir.  AKP bütün bunların hepsini yaparak asıl amacının  türban sorununu çözmek değil, onu siyasi bir rant  aracı olarak kullanmak olduğunu kanıtlamıştır.  Böylece de, eskilerin deyimiyle “mesele tebeyyün  etmiştir.”  Kamu alanı kavramının bundan yedi yıl öncesi  ortaya çıktığını ileri süren Başbakan ise bu  açıklamasıyla bilgisizliğini ortaya sermiştir.  Sayın Başbakan’ın kamu alanı kavramını ilk kez  yedi yıl önce duymuş olması onun daha önce de var  olması gerçeğini ortadan kaldırmıyor.  asirmen@cumhuriyet.com.tr  Teröre ‘manevi önlem’  İçişleri Bakanı Atalay’ın gündeme getirdiği ‘din formülü’nün Diyanet’teki yansımaları ortaya çıkmaya başladı  ERDEM GÜL  ANKARA  İçişleri Bakanı Beşir Ata  lay’ın, “Doğu ve Güneydoğu’da imam ha  tiplerle Kuran kurslarının arttırılacağına”  ilişkin açıklamasıyla gündeme gelen, “terör  le mücadelede manevi önlemler” planının  hazırlıklarını yürüten Diyanet İşleri Başkan  lığı’nda, “güvenlik” sorunu üzerinde çalış  ma yürütülüyor. Kürtçe vaaz ve hutbe de ye  niden gündeme geldi.  İçişleri Bakanı Atalay, “Teröre karşı  manevi önlemler” başlığı altında, Doğu ve  Güneydoğu’da imam hatip liselerinin ve Ku  ran kurslarının sayılarının arttırılmasını içe  ren çözüm planının Diyanet’teki yansımaları  belirmeye başladı. Bakan Atalay konuyu Di  yanet’le görüştüklerini, “birlik ve bütünlü  ğü vurgulayacak vaazlar üzerinde” de ça  lışma yapıldığı bilgisini vermişti. Ancak 2  imamın öldürülmesi ve Abdullah Öcalan’ın  avukatlarının yaptığı son açıklamalarındaki,  “İmamlar konusunda dikkatli olunmalı.  Camilerde demokrat imamlar görev al  malı. İşi halkın demokratik imamları üst  lenmeli. Bunları yalnızlaştıracaksın, cami  lerine gitmeyeceksin, kendi camini kura  caksın” şeklindeki sözleri Diyanet’te güven  lik sorununu gündeme getirdi.  Geçici görevlendirme yapılacak  Diyanet’te, güvenlik sorununun giderilme  si amacıyla Atalay’ın açıkladığı önlemlerin  yanı sıra köylerde ikamet sorunu yaşayan  imamlar için lojman yapımına hız verilmesi,  taşımalı sistemle, il ve ilçelerdeki imamların  köy ve beldelere taşınması uygulaması üze  rinde çalışma başlatıldı. Kuran Kursları için  de talep toplama sistemiyle, vatandaşların  beldelerinde Kuran kursu açmak istemeleri  durumunda, Kuran kursu eğitmenlerinin ge  çici olarak görevlendirilmesi yoluna gidilme  si üzerinde duruluyor.  Tarikatlardan destek istenecek  PKK ile mücadele kapsamında “Kürtçe  vaaz ve hutbe” uygulaması da yeniden de  ğerlendirmeye alındı. Kürtçe vaaz ve hutbe  için Doğu ve Güneydoğu’da önce “pilot böl  ge” uygulaması yapılacak. Alınacak sonuçla  ra göre Kürtçe vaaz ve hutbe bölgeye yay  gınlaştırılacak. Cemaat ve tarikatların etkin  liğinden yararlanılması seçeneği üzerinde de  duruluyor. Bu çerçevede Doğu ve Güneydo  ğu’da yaygın halde olan Nakşibendi ve Ka  diri tarikatının öne çıkan isimlerinden destek  alınmasına yönelik hazırlıklar da yapılıyor.  İtalya PKK’li Örgen’i  serbest bıraktı  ROMA (AA)  İtalya’da te  rör örgütü PKK üyesi olduğu  iddiasıyla tutuklu bulunan Ali  Örgen, Lecce İstinaf Mahke  mesi tarafından Türkiye’nin ia  de talebi karara bağlanmadan  serbest bırakıldı.  Mahkemenin, Örgen hakkın  da İtalya’ya iletilen iade talebi  ni değerlendirmek için zanlının  cezaevinde bekletilmesine ge  rek görmediği öğrenildi. İtal  ya’nın Taranto kentinde 18  Ağustos’ta yakalanan Örgen’in  avukatı Mario Antonio Ange  lelli, yaptığı açıklamada, “Mü  vekkilim serbest bırakıldı.  Lecce İstinaf Mahkemesi,  Türkiye’nin müvekkilim hak  kındaki iade talebini ise önü  müzdeki süreçte karara bağ  layacak. Ancak müvekkilimin  salıverilmesini, mahkeme he  yetinin iade dosyasının içeri  ğini inandırıcı bulmadığının  göstergesi olarak değerlendir  mek mümkün” dedi.  Türkiye’nin PKK üyesi oldu  ğu iddiasıyla iadesini istediği  Nizamettin Toğuç’la ilgili  dosyanın değerlendirilmesine  ise kasım ayında başlanacağı  öğrenildi. Venedik İstinaf Mah  kemesi, İtalya’da bulunduğu sı  rada 18 Temmuz’da yakalanan  Toğuç’u, 14 Ağustos’taki du  ruşmada gözetim altında olma  koşuluyla serbest bırakmıştı.  Meclis önünde  ‘KCK’ protestosu  BDP’li başkan  tutuklandı  ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)   BDP milletvekilleri Akın Birdal ve Hasip  Kaplan’ın da aralarında bulunduğu bir  grup, KCK ve Devrimci Karargâh örgütü  operasyonları kapsamındaki tutuklamaları  TBMM önünde protesto etti.  Birdal ve Kaplan’ın aralarında bulundu  ğu çeşitli siyasi parti, sendika ve sivil top  lum kuruluşlarına mensup bir grup, Meclis  Dikmen kapısı önünde toplandı. “Tutuk  lama terörüne son”, “Sıra kimde” dö  vizleri taşıyan gruptakiler, çeşitli sloganlar  attı. Basın açıklamasını okuyan Gökhan  Asan, “KCK ve Devrimci Karargâh ör  gütü operasyonlarının hukuksuz oldu  ğunu” savundu. Operasyonlar ve tutukla  maların siyasi komplo olduğunu savunan  Asan, “Demokrasi, barış ve özgürlük sa  vunucularını yalanlarınızla, yarattığınız  sahte delillerle tutuklayarak susturaca  ğınızı mı sanıyorsunuz?” dedi. Açıkla  manın ardından Birdal ve Kaplan ile beş  protestocu, diğer BDP milletvekilleriyle  görüşmek üzere Meclis’e girdi. Gruptaki  ler, Meclis Dikmen kapısı önünde oturma  eylemi yaptıktan sonra dağıldı.  DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu)   Bitlis’in Hizan ilçesine bağlı Kolludere  beldesinin BDP’li belediye başkanı Lez  gin Bingöl tutuklandı. 16 Mayıs 2004’te  İstanbul’da DEHAP Bağcılar İlçe Başkan  lığı’nca düzenlenen “Gençlik Şöleni”  programının tertip komitesinde yer alan 7  kişi hakkında, “Örgüt propagandası yap  mak” suçundan açılan dava 3 ay önce so  nuçlandı. Bingöl’ün talebi üzerine cezası 3  ay ertelendi. Ertelenme süresinin dolması  üzerine 10 ay ceza verilen Bingöl, tutukla  narak Bitlis E Tipi Kapalı Cezaevi’ne gön  derildi. Mardin’in Nusaybin ilçesinde as  keri operasyonlara karşı yapılan yürüyüşte  “yasadışı slogan” attıkları iddiasıyla Ayşe  Gökkan’ın da aralarında bulunduğu 16 ki  şi hakkında soruşturma başlatıldı.  Cezanın gerekçesi  şarkıya tempo tutma  DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu)   Batman’ın Beşiri ilçesindeki 8 Mart et  kinliklerinde “örgüt propagandası” yap  tıkları gerekçesiyle 8 kişi toplam 6 yıl 8 ay  hapis cezasına çarptırıldı. Mahkemenin ge  rekçeli kararında Koma Awazê Çiya tara  fından bestelenen “Oremar” şarkısının  Türkçe çevirisi yapılarak, “şarkıya alkış  larla tempo tutmak”, “sloganlarla mi  tingi PKK örgütü propagandasına dön  üştürülmesi” ifadesi de yer aldı.  TÜRKİYE’NİN İADE TALEBİ KARARA BAĞLANMADI  Sendikalar çözüm  için çalışma başlattı  İstanbul Haber Servisi   DİSK, KESK ve Türkİş’e  bağlı bazı sendikalar, Kürt  sorununun demokratik yol  larla çözülmesini istediler  ve tutuklu bulunan Kürt si  yasetçilerinin serbest bıra  kılmasını talep ettiler.  DİSK, KESK ve Türk  İş’e bağlı sendikalar tarafın  dan Kürt sorununun çözü  müne ilişkin başlatılan  “Emekçiler barış istiyor”  başlıklı çalışmaya ilişkin  EğitimSen 3 No’lu Şube’de  basın açıklaması düzenlen  di. Sendikalar adına ortak  açıklamayı okuyan Büro  Emekçileri Sendikası (BES)  3 No’lu Şube Başkanı Ah  met Acar, “Ekonomik açı  dan bakıldığında 30 yıldır  süren çatışmalarda 350  400 milyar dolar harcandı  ülke birçok yatırımdan  mahrum kaldı. Siyasi bo  yutu olarak ise on binlerce  insan yaşamını yitirdi, se  çilmiş parti yöneticileri,  belediye başkanları ve  meclis üyeleri söyledikleri  sözler yüzünden tutuklan  dı. Ancak biz tüm bu ya  şananların geride bırakı  larak barışın konuşuldu  ğu, kardeşliğin boy verdiği  bir ülkede yaşamak istiyo  ruz” diye konuştu.  ‘KÜRT SİYASETÇİLER SERBET BIRAKILSIN’ ÇAĞRISI  ‘Ekümenik  patrik’ dedi  ABİDİN YAĞMUR  MERSİN  Almanya Cumhur  başkanı Cristian Wulff, Tar  sus’taki Saint Paul Kilisesi’nde  düzenlenen ayine katıldı. Wulff,  Rum Ortodoks Patriği’nden  “ekümenik patrik” diye söz etti.  Wulff, bir gazetecinin “Bekledi  ğiniz yasal değişlikler nedir”  sorusuna ise, “Bizim için en  önemli husus şu anda Türki  ye’deki Hıristiyan kiliselerinin,  kendi din adamlarını burada  kendi cemaatlerinden çıkan in  sanlar arasından yetiştirebil  meleri ve Heybeliada’daki  Ruhban Okulu’nun yeniden  açılmasıdır. Burada Rum Orta  doks Ekümenik Dünya Kilise  si’nin bu ruhban okulunu aça  bilmesi gerek” yanıtını verdi.  Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Yeditepe Üni  versitesi’nde kurulan biyoteknoloji laboratuva  rının açılışını yaptı. Gül, İstanbul’da kaldığı Ta  rabya Köşkü’nden Yeditepe Üniversitesi’ne Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ait helikopterle geldi. Bir  süre önce konvoyu yüzünden bir kişinin hayatını kaybettiği yönündeki iddialar ortaya atılan Gül’ün  İstanbul’daki yolculukları sırasında zaman kazanmak ve trafiği rahatlatmak için helikopter kullanı  lacağı bildirildi. Açılışta yaptığı konuşmada “Türkiye’nin bilim ve teknoloji transfer eden bir ül  ke olarak kalamayacağını” vurgulayan Gül,“Türkiye içinde ve dışında çok önemli beyinler var.  Bütün bunları harekete geçirmemiz, mobilize etmemiz ve teşvik etmemiz gerekir” dedi.  Gül artık helikopterle gezecek  Fotoğraf:AA   
            
    
