25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHUR YET 22 EK M 2010 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER KARŞIDEVRİM gemi azıya aldı. Müthiş bir özgüvenle saldırıyor. Meslekleri ve mevkileri gereği şimdiye kadar susmuş olanlar konuşmakta, yazamayanlar yazmakta, gerçek kimliklerini saklayanlar açıklamakta. İlkokul çocukları bile kışkırtılmakta. Sanki kutsal saydıkları savaş bitmiş, Mustafa Kemal’in kurduğu Cumhuriyet yıkılmış, İslam Cumhuriyeti’nin önü açılmıştır. Karşıdevrimcilerin başarılarını ve zaferlerini daha parlak sözlerle anlatmak mümkündür. Nitekim onlar bunu bol bol yapıyor. Karşıtları, yani cumhuriyetçi olduklarını söyleyenlerin bir kısmı da. Ama, onların bazısı bunu başka bir amaçla yapmakta. Karşıdevrimin geldiği nokta ne denli abartılırsa, artık ona direnmenin nafileliği daha iyi anlatılmış, mücadeleden vazgeçmenin ayıbı örtülmüş, saf değişiklikleri doğallaşmış sayılacaktır. Hayır, direnmek şimdi her zamankinden daha gereklidir. Vazgeçmek, ayıptan da öteye yenilgiyi kabullenmek ve teslim olmak anlamına gelir; saf değiştirme, hele bu aşamada ihanetten farksızdır. Gün, pes etme ve güç karşısında onu kullananların haklılığını ve doğruluğunu kabullenme günü olamaz. Bin bir özveriyle başarılmış bir Kurtuluş Savaşı’nın haklılığını, onun sayesinde gerçekleştirilmiş devrimlerin doğruluğunu yadsımak kimsenin haddi değildir. O haklılık yenilenlerin barış antlaşmalarındaki imzalarıyla tarihe yazılmış, o doğruluk ülkenin ve toplumun şu günlere kadar eriştiği gelişme düzeyiyle çoktan ispatlanmıştır. Evet, gün yenilginin, mücadeleden vazgeçmenin, susmanın günü değil, tam tersine dik durmanın, azmin, zafere inanmanın günüdür. Karşıdevrimin başarısı karşısında ürkmek, en hafif deyişle, aslında mücadelenin güçlüğünü göze alamayıştan ibaret olsa da, en azından uyuşukluğun belirtisi sayılır. Kemalist devrimin uyandırdığı bir halkın birdenbire durgunlaşmış olması, yalnız tarihe değil, toplumbilime de ters düşen bir olgu sayılmaz mı? PENCERE İsmet Paşa’nın Kahkahaları.. İkinci Dünya Savaşı’nın karanlık günleri. İsmet Paşa’yı uyandırıp haber verirler: Alman orduları Rusya’ya saldırdı. İnönü pijamasıyla yatağındadır, bağdaş kurup gülmeye başlar, ama, ne gülme.. Kahkahalar atarak.. Gözlerinden yaşlar gelinceye kadar.. Gülme değil, boşalmadır bu. İsmet Paşa’nın yay gibi gerildiği anlaşılıyor, ya Almanya Türkiye’ye saldırsaydı?.. Direnebilir miydik?.. Ordu, Birinci Dünya Savaşı’nın silahlarıyla İkinci Dünya Savaşı’na girecekti. Nazi işgaline uğrasaydık, İkinci Dünya Savaşı sonrasında yeniden çizilen haritalardaki payımız ne olurdu?.. Lozan’ı istemeyerek imzalayanlar, Sevr’i hortlatırlar mıydı?.. İnönü’nün kahkahaları boşuna değildi. “Soğuk Savaş” Türkiye için bir karabasandı. Komünist Rusya’nın saldırısına karşı Amerika’ya sığınmak güdülenmesi, dış politikanın da iç siyasetin de belkemiğine dönüşmüştü. Kuzeyden gelecek saldırıya Türkiye karşı koyabilir miydi?.. Kızıl Ordu bir haftada İskenderun’a iner miydi?.. NATO planları Anadolu’yu Toroslar’ın güneyinden savunmak üzerine yapılıyordu. İçerde solcuları tümden komünist sayarak toptan vatan haini ilan etmiştik. Demokrasi bu ortamda nasıl boy atabilirdi?.. Bugün ne durumdayız?.. Soğuk Savaş bitti.. Amerika’ya gerek kalmadı. Rusya’nın askeri gücü Çeçenya’da ortaya döküldü. İç ve dış düşmanın Anadolu’nun güneydoğusunda elbirliğiyle kotarmak istediği gerilla savaşında ordunun çapı ve gücü ortaya çıktı; Suriye’ye abanan Türkiye’nin ağırlığı kantara vuruldu. 60 milyonu aşan nüfusuyla, donatımlı ve deneyimli ordusuyla Türkiye bölgenin güçlü ülkesi... İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez bu noktaya ulaşabildik; içimizde tam anlamıyla demokrasiyi gerçekleştirmek zamanıdır. Ne var ki Avrupa’daki Sevr rüzgârlarına ve Rusya’da Duma’nın PKK liderine arka çıkan kararına baktıktan sonra İsmet Paşa’nın Çankaya’da attığı kahkahaların anlamı bugün daha iyi anlaşılıyor. (8 Kasım 1998 tarihli yazısı) AÇI MÜMTAZ SOYSAL Pes Etmemek İnançlar ve Çağdaşlık Dr. Coşkun ÖZDEMİR T elevizyonlarda beyhude ve bıktırıcı türban tartış maları yapıldığı düşünce sindeyim. Saçının bir telini gös termemeyi, erkek eli sıkmama yı bir inanç gereği olarak be nimseyen, dogmaları akla tercih eden türbanlı kızlarımızla, çağ daşlığa, akla, bilime inanan in sanların anlaşma şansı yoktur. Tartışmalar boşunadır. İnançlı bir kızımız Cumhuri yet devrimlerini bir toplum mü hendisliği olarak tanımlıyor ve bunu şiddetle eleştiriyor. Bu kı zımız Cumhuriyetin başarısız olduğunu iddia ediyor. Bunda tü mü ile haklı sayılmaz Cumhuri yet aydınlıkçı kuşaklar yetiştir miştir ve onlar başlıca dayanak larımızdır. Ama bu başarısızlığı kabul et sek bile bunun nedeni, 60 yıldan beri devrimlere inanmayan, hat ta ona karşı çıkan ve aralıksız din istismarı yapan siyasal iktidar lardır. İnançlı kızlarımız arasın da Humeyni’yi Atatürk’e ba ğımsızlığı sömürgeleşmeye ter cih edenler çıkmıştır. Bir inanç çıkmazıdır bu poli tikacılar türbanlıya da türbansı za da kıymışlar ve bize insani ge lişmişlikte dünya ülkeleri ara sında en gerilerde yer alan bir toplum yaratmışlardır. Bütün bunları görüp anlama al gılama birikim ve yeteneğine sahip bir aydınlar takımının bu vahim tabloyu değişim adı ile al kışlamaları ve tanıklık ettiğimiz bu muhteşem dönüşümler top lumumuzun hazin bir hikâyesi olarak tarihe geçecektir.mumtazsoysal@gmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle