16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OOOF OFF LINE Tanol Türkoğiu ([email protected]) Gelecek yirmiyıliçinde tüm dünyayı yönetecek olan bu kuşak mensupları, sahip oldukları özellikleriy le daha iyi sonuçlar elde edebileceklermi? Yoksa sonuçlar daha kötü mü olacak? Dikkat! Y Kuşağı Geliyor... Hanzade Doğan Boyner geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen InteraktifPazarlama Hrvesi'nde yeni kuşağı 'Dot Com Nesli" ola rak adlandırdı. X Kuşağı adı verilen biröncekinesilden farklı olarak ondan sonra gelen bu yeni nesil maşallah istemediğin kadarisme sahip. Benim karşıma çıkan bazı isimleri paylaşayım. Sizin de karşı laştığınız ve bunlara ekleyeceğiniz isimler varsa lütfen benimle pay laşın: YKuşağı Dijital Yerliler Simular Milenyum Kuşağı Net Nesli Gelecek Nesil EchoBoomer(II. Dünya Savaşısonrası doğan babyboomerku şağının çocuklan) Dot Com Nesli Teknik ya da matematiksel görülen YKuşağı ifadesi bir önceki ne X Kuşağı denmesinden kaynaklanıyor olsa gerek. Benzer şekil de YKuşağı'ndan sonra gelecek olan nesile verilecek isim de bu çer çevede hazırZ Kuşağı. TabiiZ harfinin alfabenin son harfi olması, Z Kuşağı'nın bir tür "son kuşak" olacağı imajı yaratmıyor değil. Bu kuşağa dijitalyarlidenmesinin nedenitemelde bu neslin ço cuklarının dijital dünyanın içine doğmuş olmalanndan geliyor. Onlar bilgisayann, cep telefonunun, intemetin olmadığı bir dunyayı bil miyorlar. 0 nedenle de dijital dünyanın ilk doğal evlatları. Tabii bu nun etkisi sadece sözde kalmıyor. Bu kuşakta doğanlar dijital dön yanın bu nimetlerinden de azami ölçüde istifade ediyor ve bunun la da kalmayarak onlarsız yaşayamıyorlar. Öyle ki geçtiğimiz yıllar da Ingiltere'de cep telefonsuzkalma korkusu diye nitelendirilebile cek bir "dijital fobi" bile tespit edildi. Simu kelimesi simulasyondan geliyor. Fransız düşünür Jean Baudrillard'a atfedilen simülasyon ve simülakrdünyası, aslında bel kide bugün içinde yaşadığımız dijital dünya. Gerçek olmayan, ger çeğin birtürsimülasyonu yani. 0 dünyada yaşayanlarda doğal ola rak "simu" oluyor. Bu kuşağa ne ismi verilirse verilsin, doğal olarak, b'nceki ku şaklardan farklı özelliklere sahipler ve bu özelliklerin temelinde di jitalleşmiş birdünyanın variığı var. ömeğin Ykuşağımensupları ay nı anda birden çok şeyyapmakla ünlüler. Bu özellikleri, onların bir nesil büyüğü olan X Kuşağı ya da daha eski nesiller için "konsant rasyon bozukluğu" olarak nitelendirilebilecek bir özellik. Neden ? Çünkü eski nesiller aynı anda sadece tek bir şey yapmaya odak lanmışlardır. Onların paradigması bunu öğretmiş, bunu uygulat maktadır. Ya da uzman bir eğitimci arkadaşımın tespit ettiği üzere Y KuşağımensuplarıbirbirtBriilegöztBmasıkurmaktankaçınıriar. Daha eski kuşaklar için bu büyükbirkayıp ya da özgüven eksikliği olarak yorumlanır. Oysa sanırım hiçbir YKuşağı mensubu, birisinin kendi siyle göz teması kurmaktan kaçınmasını bu şekilde algılamamakta, aksine bunu doğal karşılamaktadır. Belki de temelde sorulması gereken soru şu: Gelecekyiımiyıl içinde tüm dünyayı yönetecek olan bu kuşak mensupları, bu özel likleriyle daha iyisonuçlar elde edebileceklermi? Yoksa sonuçlar daha kötümü olacak? Onları eleştirdiğimize göre beklentilerimiz pek de olumlu değil. Ancak dünyanın son 30 yılına baktığımızda bizim de pek matah so nuçlar üretmiş olmadığımız ortada... BILIM TARIHİ Harf Devrimi'ni anlamak 1928 Harf Devrimi'nin nedenlerini anla yabilmek için, devrimden önceki dili mizdeki iki asırlık evrim sürecinin dina miklerine bakmak gerekir. Osman Bahadır [email protected] B ir ulusun dili ile alfabesi arasında nasıl bir iliski var dır.' Bir ulusun dili, hangi alfabc ile olursa olsıın kendisini tam olarak ifade edebilir mi, yoksa öz gün dil ile alfabe arasında belirli bir uyumun varlığı zo runlu mudur? Dilimizin matbaanın kuruluşu ile Harf Devrimi ara sındaki 200 yıllık gelişme sürecine baktığımızda öncelikle şunu görüyoruz: Türkçenin seslisi çok (8 sesli), Arapçanın ise sesli si az (2 sesli) diller olmalan ve ayrıca gramer yapısının özelliğinden dolayı Arapçadaki bu iki seslinin her zaman aynı sesi vermemesi, Arap harfleriyle Türkçe yazımın da her zaman büyük sorunlar yaratmıştır. (Örneğin, Arapça'nın sesli iki harfinden biri olan ayın harfi Türkçe'de, e haıfi hariç, sesli diğer yedi harfe karşılık ge lebiliyordu. Ayrıca sessiz Arap harfleriyle ilgili sorunlar da vardı). Türkçe sözcükler kullanmak isteyenler, bu sözcük lerin Arap alfabesi kurallarıyla okunduğunda farklılık lar ve belirsizlikler oluşturması ve bu nedenle de zorluklara, yanlıglıklara yol açınası yüzünden, çoğu zaman Türkçe sözcükler yerine Arapça karşılıklarını aramaya ve kul lanmaya yöneliyorlardı. Bu dunım Arapça için çekim gü cü yaratmış ve Türkçenin gelişimine her zaman büyük bir engel oluşturmuştur. Bu engelden kurtularak bir söz cüğü Türkçe tam olarak ifade edebilmek için baıı yar dtmcı isaretlerin kullanılması yoluna gidilmiştir. Bu amaç la çok sayıda yardımcı işaret geliştirilmişti. Arapça sözcüklerin, kavramların, deyimlerin, tam lamalann dilimize girişinin ve yaygınlaşmasının temel fi lolojik dinamiği ve itici gücü budur. (Arapçanın Türkçcye nüfuzunun bilimsel, kültürel, siyasi vb. dina miklori burada konumuzun dışındadır). Ancak Türkçe okuma zorluklarını gidermek için yar dımcı isaretlerin kullanılması, sonınu çiizmeye yetmiyor ve ba:en daha büyük zorluklar yaratabiliyordu. 186O'lı yıllardan başlayarak, Türk dilinin Latin harfleriyle da ha rahat ifade edilebileceği ve bu nedenle bu snmnıın en köklü çözüm yolunun Latin harflerinin kullanılması ol duğu görüşü çeşitli yazarlarca dile getirilmeye başlandı. Harf Devrimi öncesinde, Latin harflerine geçilmesi ge rektiğini savunan öneınli bir literatür oluşmuş bulunu yordu. Arap alfabesinin terk edilmesi konusundaki ikinci dinamik, Osmanlı Türklerinin uluslaşmasıyla ilgilidir. Dil, bir uıpluluğu ulus yapan etkenlerin başında gelir. Ulusal bilincin dogması ve gelişmesine bağlı olarak dili Türkçeleştirme akımları güçlendi ve yukarıda değindi ğimiz pratik zorluklardan sıyrılma düşüncesi, ulusal di lin yabancı dillerin egemenliğinden kurtarılması düşüncesi ve isteğiyle birleşti. Arap harflerinin ulusal dilin özgür ce gelişip serpilmesine ayak bağı olduğu düşüncesi, özellikle Cumhuriyetin kuruluş yıllarında büyük bir güç kazandı. Harf Devrimi'nin arkasındaki iki büyük dinamik bun lardır. Ayrıca bu devrimi kolaylaştıran iki de ikincil ol gu vardır. Bunlardan birincisi, başka etkenlerle birliktc Arap alfabesiyle okuma yazma öğrenmenin zorluğu ve cay dıncılığı nedeniyle de, 1928'de ülkemizdeki okur yazar sayısının son derece düşük olmasıdır. 1928'de Türkiye'deki okur yazar kitlesi, toplam nüfusun % 1 l'ini oluşturuyordu. Bu okur yazar topluluk içindeki gerçekten iyi okur ya zar sayısının ise çok daha az oldugunu söyleyebiliyoruz. Bu çok az sayıdaki okur yazar da zaten kısa sürede yeni harflerle okunıayı yazmayı öğrendiler. (Bu nedenle harf devrimi, bazılarının iddia ettiği gibi, ulusu bir günde dil siz bırakmadı, tam tersine "dilsiz" bir ulusu çok kısa bir sürede kolaylıkla okuryazar hale getirdi). İkinci kolaylaştıncı etken, Arap harfleriyle yazılmış kültürel mirasımızm 200 yılda çtık büyük bir birikim oluş turamamış olmasıdır. Bu yüzden de eski yazıdan kopu§, büyük bir bilimsel ve kültürel sarsıntı yaratmatnıştır. Seyfettin Özege, matbaanın kuruluşundan lıarfdevrimine kadar olan dönemdeki yayınların tamamınm 25 bin ka dar başlık altmda oldugunu saptamıjtır. Üstelik bu baş ltklann sadece birkaçbini, bilimsel ve kültürel değeri yük sek eserlere aittir. Osmanlı kültürel nıirasını oluşturan çalıjmaları küçümsemckle ve değersiz gönnekle ilgili ol mayarak (çünkü bu bizim tarihimiz), bu birikimin za yıflığmın da harf devriminin gerçeklcşmesini kolaylaş tırmış oldugunu söyleyebiliriz. Harf E)evrimi'nden sonraki cumhuriyet hükümederi ve entelektüelleri, ancak Osmanlı kültiir mirasının önemli bölümlerini yeni harflerle yeni dünyamıza yete rince yansıtmamış, olmakla eleştirilebilirler. Harf Devrimi'nin yapılmış olmasını eleştirenler, di limizle Arap alfabesi arasındaki sorunlardan ve Türklerin geçcn yüzyılın başmdaki yükselen uluslajina mücadele lerinden habersiz olanlardır. 1928 Harf Devrimi, ulusal gelişmeden ve ulusun ken disini özgürce ve rahatça ifade etme istek ve iradesinden ayrı düşünülemez. Bilgisayarınıza ömür boyu koruma Güvenlik Tcknoloji firması GFI Sunbelt Software, VIPRE serisinin ömür boyu sürümünü piyasaya sürdüğünü açıkladı. Buna göre bilgisayar kullanıcıları arttk bir kere satın aldıkları güven lik programını bir ömür boyu kullanabilccekler. Uzmanların "Son Nesil Teknoloji" olarak nite lendirdiği VIPRE Antivirus' ün Premium Lifetime sürümü, kullanıcıya ömür boyu güvenlik sağlama ımkânı sağlıyor. Kullanıcıların her yıl yeniden programı satın almaları gerektiğini, aksi takdirde güvenlik açığı çıktığını söyleyen VIPRE Türkiye yetkilisi Fanık Kekevi, bu sorunların yeni paketle ortadan kalk tığını belirterek, VIPRE Lifetime' ın 90 dolarlık fıyatı ile kullanıcının ömür boyunca güvenlik prog ramı ihtiyacını karşılayacağını belirtti. Şirket tarafından yapılan açıklamada, ayrıca ömür boyu lisans özelliği beraberindc, VIPRE'nin bilgisayar kaynaklarını kullanıcının his setmeyeceği oranda kullandığına işaret edildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle