17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
CMYB C M Y B 21 EK M 2010 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA HABERLER 3 AYDINLANMA EMRE KONGAR Şerif Mardin ve Frankenştayn Prof. Şerif Mardin’i bütün Türkiye tanıyor: Ünlü tarihçi ve sosyal bilimcimiz. İttihat ve Terakki üzerindeki uzmanlığı ile bilinir. Mardin, Said Nursi ve Nurculuk olayına olumlu olarak bakar. Üniversitelerdeki türban yasağına karşıdır. Bütün bu nedenlerle Mardin, her türlü “Din karşıtlığı”, “İslama karşı olumsuz önyargılı olma” suçlamalarının dışında kalan bir bilim insanıdır. Peki Frankenştayn kim? Genellikle bir canavarın adı olarak bilinir. Oysa bu yanlıştır. Frankenştayn canavarın değil, onu yaratanın adıdır. Mary Shelley’nin 21 yaşındayken, 1818’de basılan romanında anlatılan öykü, defalarca filme alınmış insanlık kültür birikiminin önemli bir parçası haline gelmiştir. Roman çok kabaca özetlenirse, bir bilim insanı olan Frankenştayn, ölü insan ve hayvan parçalarından dev bir canlı yaratır, ama bu yaratık bir canavara dönüşür ve sonunda Frankenştayn’ı da öldürür. Bu romandan kaynaklanan Frankenştayn metaforu, mecazı, benzetmesi, bir insanın yarattığı canavar tarafından yok edilmesini anlatmak için kullanılır. AKP iktidarına 2007’de yaptığı çok önemli bir uyarıyı anımsatmak için, Prof. Şerif Mardin’in adını, Frankenştayn’la birlikte anıyorum. Bakın Mardin 15 Mayıs 2007 tarihinde Vatan gazetesinin kitap ekinde yayımlanan söyleşide ne diyordu: “…Siyasal İslam, iktidara tam sahip olduğu zaman bayağı ağır şartlar yaratan bir rejimi de kurabilir…” “…Türkiye’de ‘mahalle baskısı’ diye bir şey var. Jön Türkler’in en çok korktuğu şeylerden biri de oydu. ‘Mahalle baskısı’ bilinmeyen ve sosyal bilimce ifade edilmesi çok zor olan bir havadır. Bu havanın AKP’den bağımsız olarak Türkiye’de yaşadığına inanıyorum. “…Buna örnek olarak daha çok İran’da ortaya çıkmış olan ve bugün Ahmedinecad’ın devam ettirdiği sistemi gösterebiliriz. O dinsel otokrasinin çevreyle, mahalleyle, ona destek veren insanların ortaya çıkardığı havayla da çok ilişkisi var. O havanın İran devriminde çok etkili olduğuna inanıyorum. Bu hava Türkiye’de de çıkabilir bir gün. 1020 sene öncesine kıyasla daha az şansı var ama bugün o havayı pompalayan başka şeyler, tuhaf oluşumlar, kendiliğinden olan birtakım olaylar var. Bazı İslami altçevreler ortaya çıkıyor. Bunda günümüzün gelişmiş imkânları da etkili oluyor. Mahalle havası dediğimiz şeyin bu İslami altçevrelerle yeni bir şekil almış olduğuna inanıyorum. 10 Haziran 2007 tarihli Vatan’ın Pazar ekinde Mardin’le yapılmış ikinci bir röportaj daha yayımlandı. Mardin burada da şöyle devam ediyordu: “…Ailemde, özellikle de Ebulala Mardin Bey’den ‘ham sofu’ diye geniş kullanımı olan bir tabir işitiyordum. Yaptığım iş bunu değiştirerek kullanmaktan ibaret. ‘Mahalle baskısı’ diyerek önemli bir sosyal olguyu anlamada ilk adımı atmış oluyorum. Sosyal bilimciler bu kavramı araştırırlarsa çok isabetli olur…” Ruşen Çakır’ın, “Mahalle baskısı dünyada da kullanılan bir kavram mı” sorusu üzerine: “Hayır kullanılmıyor. Onun yerine ‘fondamantalist’ kavramı bunların hepsini örtüyor.” Mardin, “Mahalle baskısı” ile “Mahalle İslamı” deyimlerini eşanlamlı kullanıyor ve bunları Ebulula Mardin’in “ham sofu” ve Batı’nın “fondamantalist” kavramlarıyla açıklıyordu. Din ile toplum ve birey arasındaki olağan bir ilişkiden, gerçek İslamdan söz etmiyordu Mardin. Mardin’in “Ham sofu” ve “fondamantalist” kavramlarıyla eşdeğer tuttuğu bu baskı, “radikal”, “köktendinci”, “bağnaz”, “cahil”, “ilkel”, “acımasız” “siyasetle bütünleşmiş”, “gerçek İslamdan uzak”, çağdaşlığa, insan haklarına, demokrasiye aykırı özel bir baskı. Bu nedenle diyor ki: “...Mahalle havası dediğimiz şeyin bu İslami altçevrelerle yeni bir şekil almış olduğuna inanıyorum. ” Şimdi niye Mardin’in üç yıl önce yaptığı bu uyarıyı anımsatmak gereği duydum: Hiç kuşkusuz, Türkiye 12 Eylül 2010 referandumu ile 12 Eylül 1980 darbesinde olduğu gibi, darbenin yarattığı ortamın 30 yıllık gelişmesi sonunda yepyeni bir döneme girdi. Bu yeni dönemde artık yüksek yargı organlarına da AKP’nin egemen olduğu izlenimi var. Ayrıca “türban” gibi siyasal İslamın simgeleri de yeniden gündeme geldi. AKP bir yandan, “mahalle İslamı”, “mahalle baskısı” gibi, tarikat ve cemaatler gibi oluşumlardan besleniyor, bir yanda da bunları besliyor, büyütüyor, güçlendiriyor. “Türban” tartışmaları da bunun bir sonucu. Yüksek yargı da bağımsızlığını yitirince, ülkede temel hak ve özgürlüklerin doğru dürüst bir güvencesi kalmayacak. Mardin’in korktuğu “mahalle baskısının” veya “mahalle İslamının”, AKP’yi “dövmesi” olayı gündeme gelecek: AKP, aynen Frankenştayn gibi, kendi yarattığı canavarın pençeleri altında can çekişecek! Yerini kimlerin alacağını da Mardin söylüyor… Anlayana! [email protected]; www.kongar.org Ankara’dakiilginçdavadatecavüzeuğrayandeğiltecavüzcümağdursayıldı Bir tuhaf tahliyeİLHAN TAŞCI ANKARA Bir savcının çocuğu na özel ders verdikten sonra evine dö nerken iki kişinin tecavüzüne uğrayan üniversite öğrencisinin davasında mahkeme, Adli Tıp Kurumu’nun ra porunun geç gelebileceği ve teca vüzcülerin bu süre içerisinde tutuklu kalmalarının “mağduriyet” yaratacağı gerekçesiyle tahliye etti. Kararı veren 3 kişilik heyetin 2 üyesinin kadın ol ması da dikkat çekti. Zanlı Tolga De niz ve Arif Yavuz, cezaevi arabası na bindirilirken de mağdura destek ve renlere tehditler savurdu. Mağdur üniversite öğrencisi, 18 Mart 2010 tarihinde saat 20.00 civa rında, arkadaşının evine giderken 100. Yıl Öğretmenler Caddesi’nde iki erkek tarafından bir araçla kaçırılarak, AyaşSincan tarafına götürüldü. Yol boyunca ölümle tehdit edilen mağdur kadın, Ayaş civarında kendisini ka çıran erkekler tarafından tecavüze uğradı. Erkeklerin aralarında çıkan bir anlaşmazlık sonucu öldürülmeden el lerinden kurtulmayı başaran kadın, he men karakola giderek şikâyetçi oldu. Avukatlar, İstanbul Adli Tıp Kuru mu’ndan rapor gelmesinin uzun sü receğinin gerekçe gösterilerek iki te cavüzcünün salınmasının toplum için tehlike arz edeceğini, mağdurun can güvenliğinin olmadığını belirterek tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini talep ettiler. Sincan 1. Ağır Ceza Mahkeme si’nin heyeti, mağdur avukatlarının iti razlarını dikkate almayarak, sanıkla rın tahliyesine karar verdi. Mağdur avukatları mahkeme kararını kabul edemeyeceklerini belirttiler. Avukat lar, cübbelerini çıkarıp salonu terk ede rek kararı protesto ettiler. Ablasının boğazını keserek sulama kanalına atmış Yine töre, yine vahşet ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Ada na’da sulama kanalında boğazı ve bilek leri kesilmiş halde bulunan Hediye B’nin (25) katil zanlısı olarak aranan erkek kar deşi Mustafa B. (23) yakalandı. Zanlı Mustafa B. ifadesinde, “ablası nın namuslarına laf getirdiğini” belir terek “Yüzüm yere bakıyordu. Herkes arkamızdan konuşuyordu. Namusu muzu temizlemek için öldürdüm. Piş man değilim” dedi. Sağlık kontrolünden geçirilmek üzere Adli Tıp Kurumu’na götürülen zanlı, kendisini görüntüleyen basın mensuplarına “Geneleve düşecekti, onu engelledim. Geneleve düşmesin diye yaptım” dedi. Olayın “töre cinayeti” olabileceği ihtimali üzerinde duran ekipler, genç kadının am cası Bekir B. ve İbrahim B’yi de gözal tına aldı. Hamile olduğu belirtilen Hedi ye B’nin özel tıp merkezinde 15 Ekim’de kürtaj yaptırdığı öğrenildi.Bu operasyon sırasında eski kocası Burak Pamuk’un da yanında olduğu, daha sonra kardeşi Mus tafa B’nin tıp merkezinden ablasını çıka rarak cinayeti işlediği iddia edildi. Gülümseten bir haber NAZİLLİ (AA) Konya’nın Akşehir ilçe sinde ailesi tarafından aranan Ayşe Yuvalı’nın (78), gençlik yıllarından tanıdığı Mustafa Çimen dere (86) ile evlenmek için kaçtığı ortaya çıktı. Yuvalı’nın ortadan kay bolması üzerine ailesi hem kayıp ihbarında bu lunmuş hem de gazetele re verdikleri kayıp ilanla rıyla kendisini aramaya başlamıştı. Mustafa Çi mendere, sevmenin ve evlenmenin yaşı olmaya cağını söyledi. Kokusuna bile tahammül yok NEVŞEHİR (AA) Nevşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç, üniversite yerleş kesinin hemen yanında bulunan içki fabrikasın dan gelen anason kokusu nedeniyle öğrenci ve öğ retim üyelerinden sürekli şikâyet aldığını ve bir an önce bu soruna çözüm bulunması gerektiğini söyledi. Mey İçki Sana yii Ticaret AŞ CEO’su Galip Yorgancıoğlu ise Nevşehir’deki fabrika nın, ilgili Çevre Kanunu ve yönetmeliklere uygun çalıştığını söyledi. Kaçak sigara operasyonu İstanbul Haber Servisi Silivri ve Esen yurt’ta düzenlenen ope rasyonlarda, 3 TIR’da, 209 bin paket sigara ile bin 500 kilo tel alümin yum ele geçirilirken 5 ki şi gözaltına alındı. İhra cat yapılacak beyanı ile yarı fiyatına bir sigara fabrikasından alınan si garanın yurtdışına gön derilmediği tespit edildi. Kardeşler serbest İstanbul Haber Servisi İstanbul Beyoğ lu’nda, apartman boşlu ğunda ölü bulunan Nazlı Sinem Erköseoğlu’nun ölümüne sebep olmak suçundan tutuklanan Can Paksoy ile ağabeyi Emre Paksoy serbest bırakıldı. Paksoy ailesinin avukatı nın Beyoğlu Asliye Ceza Mahkemesi’ne ikinci iti raz başvurusu üzerine iki kardeş için, yeterli suç delili bulunmadığından tahliye kararı çıktı. 8 işçi sobadan zehirlendi ESKİŞEHİR (Cumhuriyet) Eskişe hir Osmangazi Üniversi tesi rektörlük bina inşaa tının şantiyesinde işçi olarak çalışan Kayalar Dağdevren, Uğur Tekin, Vahti Çakmak, Selim Eroğlu, Aytaç Özveren, Veli Delibaş, Cihan Eroğlu ile Bülent Topçu inşaat binasındaki kal dıkları odada rahatsız landı. Kömür sobasından sızan karbonmonoksit gazından zehirlendikleri belirlenen 8 işçi, hasta neye kaldırıldı. İşçilerin hayati tehlikelerinin bu lunduğu bildirildi. stanbul Haber Servisi Birleşmiş Mil letler’in (BM) “Dünya Nüfusunun Durumu Raporu”na göre kadınlar çatışma ve fela ketlere karşı erkeklerden daha dirençliler ve toplumun yaralarının sarılması çalış malarına da öncülük ediyorlar. BM Nüfus Fonu tarafından her yıl yayımlanan rapo run bu yılki teması çatışma bölgelerinde yaşayan kadınlar olarak belirlendi. Ra porda ağırlıklı olarak BosnaHersek’te savaş sırasında tecavüze uğrayan kadın ların durumuna, Filistin, Irak, Liberya’da ça tışma ve felaketlerden etkilenen kadınla rın öykülerine yer verildi. Raporda, silah lı çatışmalarda kadınlara ve kızlara yöne lik cinsel şiddete son verilmesi istendi. Yaraları kadınlar sarıyor İHMAL İDDİASI Hastanede ikinci şüpheliölüm KUŞADASI (AA) Ku şadası Devlet Hastanesi’nde bir hafta aranın ardından yine ihmal iddiasıyla ikinci ölüm vakası yaşandı. Kuşadası Devlet Hasta nesi’ne 1.5 ay içerisinde iki kez başvuran ve her sefe rinde “böbreklerinde taş var, bol bol su iç” denile rek taburcu edilen 14 ya şındaki ilköğretim öğrenci si Gülsün Kaya’nın, geçen hafta hastaneye üçüncü kez geldiğinde yaşamını yitir mesinin ardından, bu kez de göğüs ağrısı şikâyetiyle has taneye gelen 34 yaşındaki Olcay Özmenoğlu, “Üşüt müşsün” denilerek evine dinlenmeye gönderildi. Öz menoğlu, bir gün sonra ha yatını kaybetti. Yakınları, Özmenoğ lu’nun hiçbir sosyal güven cesi olmadığı için eski pat ronu S.B’nin adına kayıt yaptırarak hastanede mua yene olduğunu, elektrokar diyografisinin çekildiğini, kalp krizi geçirdiğine ilişkin bulgular ortaya çıkmasına rağmen üşütmeye bağlı “bronşit” teşhisiyle evine gönderildiğini söyledi. Sav cılık soruşturma başlattı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle