16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
CMYB C M Y B 21 EK M 2010 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA DIŞ HABERLER [email protected] SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Merkel’in Ağzındaki Bakla Merkel, “çokkültürlülüğün iflasını” ilan edeli beri, yalnız Almanya ve Türkiye’de değil, konu tüm Av rupa’da gündemin en ön sıralarında tartışılıyor: Al man Şansölyesi durduk yerde neden bu sözleri sarf etti? Bu çıkışı niye şimdi; “bu zamanlamayla” yapmak gereği hissetti? Ve en önemlisi gerçekte “ne demek istedi?” Merkel’in beyanı aslına bakarsanız; Avrupa ya yın organlarında, konunun doğrudan muhatabı sa yılan Türkiye’de olduğundan çok daha büyük yan kı yaptı... Türkiye üstüne alınmadı... Türkiye’den bakıldığında; “türban” ve “yargının kontrol altına alınması” gibi iç politika ağırlıklı so runlarının yanında… Alman Başbakanı’nın, “kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla kabilinden”, en ‘asimile edilmez’ addedilen göçmen grubunu kas tederek; “yan yana yaşamak projemiz suya düşm üştür!” demesi; “Edirne’nin bu yanında” “tali” bir mesele olarak görülüyor. Avrupa’nın en güçlü ve etkili ülkesinin Başbaka nı tarafından “çokkültürlülüğün sonunun” ilan edil mesi ile “Türkiye’nin AB rüyasının sonunun” ilan edilmesi arasındaki göbek bağı mesela fark edil miyor. Merkel’in sözleriyle eşzamanlı olarak –has belkader! Ankara’da bulunan Alman Cumhurbaş kanı’yla, malum “AB geyikleri” yüzsüzce hiçbir şey olmamış gibi sürdürülüyor. Taraflar, sahnede bölüştürülen rolleri ve replikle ri hiç bıkıp usanmadan yineliyor. Alman Cumhurbaşkanı; “Türkiye’nin AB müza kerelerinin, ‘adil ve ucu açık şekilde’ sürdürüldü ğünü” söylerek tereyağdan kıl çeker gibi konuyu savuşturuyor. Alay eder gibi. “Avrupa’nın Merkel’in ağzından kayda geçtiği ‘çokkültürlülüğün sonunu’ tescil eden kritik söy lemlerin gündeme geldiği bir konjonktürde söz et tiğiniz ‘adil ve ucu açık müzakerelerin’ kıymeti har biyesi nedir” gibi soruları kimse kurcalamıyor. Son kertede meseleye “bir avuç Almancıyı ilgi lendiren” “Almanların meselesi”(!) gözüyle bakılıyor. Edirne’nin beri tarafında oysa Avrupa kamuoyla rı baştan aşağı bu davaya “Avrupa demokrasileri bundan nasıl etkilenir? Bildiğimiz Avrupa’nın sonu mu geldi?” hassasiyetiyle yaklaşıyor. Bu nedenle yalnız Almanya değil; İngiltere, Fransa, İtalya ve İspanyası ile eski kıtaya yön veren tüm büyük ül keler birinci dereceden konuya ilgi gösteriyor. Dönüm noktası: Merkel farkı Şimdiye dek –tabiri caizse! “delidir ne yapsa/ ne dese yeridir!” kontenjanından mazur gösterilen; ar damarı çatlamış türden bir İslam ve yabancı düşmanlığını körükleyen Jean Marie Le Pen/Ge ert Wilders tarzı bir lider kategorisinde görülmedi Merkel. Avrupa kamuoyları; 90’lardan bu yana hep artan dozlarda, “Müslüman göçmenlere Avru pa’nın kapılarını kapatmasını” söyleyen yarı şarla tan, ırkçı liderlere artık alıştı ve de kanıksadı. Hollanda’da son dönem üçüncü parti konumu na yükselen ve iktidardaki azınlık hükümetini şart layan Geert Wilders’in Özgürlük Partisi her gün ör neğin bu minval şeyler söylüyor… Ve de kimseler şok olmuyor. İtalya’da hükümet ortağı Kuzey Ligi Partisi’nin önde gelen liderleri eksiksiz; “İslam”la artık ner deyse eşanlama gelen “çokkültürlülüğü” her gün yerden yere vuruyor. “İleri demokrasi modelleri” ile dünyaya parmakla örnek gösterilen İsveç’te geçen yaz aylarında par lamentoya giren Jimmie Akesson’un ırkçıları; Müslümanlığın “İsveç değerleriyle bağdaşmadığı nı” her fırsatta beyan ediyor ve İslam’ın “ülkenin II. Dünya Savaşı’ndan bu yana karşılaştığı en bü yük tehdit” olduğunu söylüyor. ‘Roman’a yapılan Türk’e de yapılır mı?’ Fransa’da kör gözün parmağına “Jean Marie Le Pen” söylemlerini şiar edinen Sarkozy; açık açık “Ya sev, ya terk et!” prensibini benimsiyor. Ve AB vatandaşı olmalarına rağmen “ebedi, ezeli yaban cı” gözüyle bakılan “Romanlara” yaptığı gibi; “uyumsuz olduğu varsayılan herkesi” uçağa doldu rup geldikleri yere postalamakta en ufak çekince hissetmiyor. Yapılanda en ufak bir rahatsızlık his setmiyor. Merkel bu küme içinde yer alan; “yasa önünde herkesi eşit kılan” yarım küsur asırlık “Avrupa de ğerleri” üzerine çıkan “yarı şarlatan/popülist” kon tenjanı içinde değerlendirilen bir lider değil. Tam aksine, hatta Avrupa’da kalan tek tük “cid di liderler” arasında sayılan bir isim… Beş yıldır iktidarda olan böyle ciddi bir liderin, işte şimdi böylesine kaygan zeminli bir konjönk türde; bugüne dek iltifat göstermediği söylemlere sarılması, Avrupa’nın tüm ülkelerinde mim konma sı gereken bir “yol ayrımı” şeklinde ve en hafif de yimle bir “kırmızı alarm” olarak algılandı. Üstü kapalı olarak Merkel “Müslümanlara kapıyı gösteriyor” imasından tutun da; “Sarkozy’nin Ro manlara yaptığını, Merkel acaba şimdi ‘uyum gös termeyen’ Türklere mi yapacak?”a varana kadar çeşitli sorular ve yorumların havada uçuşmasına yol açtı. Cumartesiye devam ederiz. ABD’li akademisyen Desch’e göre, ABD, İsrail ve Türkiye’nin çatışmaktan kaçınması için yapılması gereken: DinedeğilortakçıkarlarabakınMİNE ESEN ABD’deki Notre Dame Üniversite si Siyaset Bölümü Başkanı Prof. Dr. Michael C. Desch, siyasal İslamın Türkiye’nin politik yapısında uzun za mandır yer bulduğunu ve bunun bir süre daha devam etme eğiliminde olabileceğini belirtti. Işık Üniversitesi İktisadi İdari Bi limler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bö lümü tarafından düzenlenen “Karmaşık Üçgen: ABD, İsrail, Türkiye” başlıklı konferansta konuşan Desch, bu 3 ülkenin bölgede geçmişte laik, demokratik ve Batı yanlısı bir tu tum sergilerken bugün aynı konuda yaşadıkları bölünmeyi ve nedenlerini irdeledi. Dünyada “siyasallaşmış din” anlayışının gi derek yaygınlaştığını savunan Desch şu ifade leri kullandı: “Siyasallaşmış dini günümüzün kaçınılmaz bir gerçeği olarak görebiliriz. Bunu tüm dünya siyasetinin bir gerçeği ola rak kabul etmek gerekir. Ancak ABD, İsra il ve Türkiye, din yerine ortak çıkarlarına odaklanırsa aralarındaki ilişkiyi sürdürebi lir ve ideolojilerini devam ettirebilirler.” Dünya siyasetinde seküler anlayışın Batı Av rupa dışında artık çok fazla etkin olmadığını söyleyen Desch, özellikle Türkiye ve İsrail’de politikada din faktö rünün giderek arttığını belirtti. Desch, laik çevrelerin ABD, Tür kiye ve İsrail üçgeninde yaşanan politik kay naklı çatışmaların kökenini oluşturan potan siyel nedeni din şeklinde görmelerinin birçok nedeni bulunduğunu da ifade etti. Çatışmaların panzehiri laiklik Laikliğin tam olarak benimsenip kavranma sının, ABD, Türkiye ve İsrail arasında oluşabi lecek potansiyel dinsel çatışmaların da önüne ge çeceğini söyleyen Desch, kimi zaman demok rasinin maliyetinin faydasından daha fazla ol duğunu da savundu. Desch, “Demokrasi şüp hesiz harika ancak demokratik politik siste min bazı ülkeler için daha farklı olduğunu dü şünüyorum. Ben dünyanın laiklik sonrası dö nemine doğru ilerlediğini düşünüyorum. Ya ni demokrasiye yönelik anlayışlar farklılaşı yor” dedi. Desch, ABD, İsrail ve Türkiye iliş kilerini yeniden iyileştirmek amacıyla, “bölge sel savaşın yaşanmaması, terör tehditlerinin engellenmesi, nükleer silahlanmanın önlen mesi” gibi temel ortak çıkarların benimsenme sine vurgu yaptı. Türkiye’nin AKP ile birlikte son yıllarda dış politikada büyük çıkış yaptığını savunan Desch, ancak yönelimlerinin Batı’da kaygılara neden ol duğunu dile getirerek şöyle konuştu: “Türki ye’nin daha fazla İslama yakınlaştığını dü şünüyorum. Ancak Türkiye’nin dine olan ya kınlığı beni ABD’nin ve İsrail’in dine olan ya kınlığından daha fazla endişelendirmiyor. Türkiye, gelişen ekonomisi ve modern İslam modeliyle örnek bir ülke.” 11 Eylül sonrası ABD ve Avrupa’da İslami ha reketlere karşı ciddi şüpheler uyandığını dile ge tiren Desch, Türkiye ile İsrail arasında son dö nemde yaşanan gerginliğin kaygıları arttırdığı nı belirtti. Desch, Türkiye’nin İslam ülkelerinin lideri olarak bulunduğu coğrafyada barış görevini üstlenmesinin ABD için çok önemli olduğunu dile getirdi. Desch’e göre Türkiye, ABD ve İs rail üçlüsünün beraber hareket etmesi halinde böl gede mevcut olan birçok sorunu çözme yolun da büyük adımlar atılabilecek. Türkiye’nin modern İslam devletinin var lığını dünyaya kabul ettirdiğini savunan Desch, ABD’nin Avrupa ve Ortadoğu’ya yö nelik dış siyasetinin en önemli merkez par çalarından biri olduğunu ve bunun öneminin gelecekte daha da artacağını kaydetti. Desch, özellikle Türkiye ve İsrail’de din faktörünün önemli bir yer teşkil ettiğine dikkati çekerek demokrasi ve dinin yeniden düzenlenmesi ge rektiği görüşünü dile getirdi. Cumhuriyet’in sorularını da yanıtlayan Desch, laikliğin, Türkiye’de tarihi, güçlü kök leri bulunduğuna dikkat çekerek, aralarında ordudan kesimlerin de yer aldığı laik çev relerin AKP hakkında ciddi şüpheleri oldu ğunu kaydetti. Siyasal İslamın Türkiye’de giderek güçle neceği yönündeki görüşler hakkında düşün cesini sorduğumuzda ise Desch, Türkiye’de siyasal İslamın politikada etkisini sürdüre ceğini ancak bunun sınırları olacağını ifade etti. Türkiye’de laikliğin toplumda oldukça iyi bir şekilde benimsendiğine dikkat çeken Desch, ayrıca daha İslamcı bir hükümet is teğinin halihazırda dış dünyadaki tepkileri art tırabileceğini belirtti. ‘AB Türkiye’yi üye yapmaz’ ABD’li akademisyen, Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye’yi üye olarak bünyesine al mayacağı görüşünü de savundu. Türkiye’nin küresel ekonomiye uyumda ba şarılı olduğunu ve bunun da etkisiyle Orta doğu’da gücünü arttırdığını belirten ABD’li uzman, “ancak bunun bazı bedelleri oluyor. Sanırım AKP’nin yükselmesi ve uluslara sı alanda izlediği politikalar Avrupalıları kaygılandırıyor, ABD hükümeti de bu konuda biraz gergin. Ayrıca İsrail de Türkiye’den mutsuz” dedi. AKP hükümetinin İran konusunda izledi ği politikanın ABDİsrail ilişkilerinde en el yakıcı konu olduğunu hatırlattığımızda ise Desch’in yanıtı şöyle oldu: “Bu, Türki ye’nin bu coğrafyada pozisyonunu nasıl gördüğünüzle alakalı. Bence Türkiye, İran’ın bölgede bir diğer güç olduğunu ka bul ediyor ve bununla başa çıkmak zo runda. Sanırım Türkiye, İran’ı rakibi olarak da görüyor. Türkiye, İran’la aynı eksende olma çabasında değil, temel ola rak açıkça birbirlerinden farklılar.” Uluslararası güvenlik ve savunma üzerine çalışmalar yapan Desch’in ABD, İsrail ve İran ilişkileriyle ilgili araştırmaları ve makalele ri bulunuyor. ERDOĞAN’IN DÜŞ KIRIKLIĞI Dış Haberler Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan iki günlük Finlandiya ziyaretinde Cumhurbaşkanı Tarja Halonen ve Finlandiya Başbakanı Mari Kiviniemi ile görüştü. Erdoğan, ortak basın toplantısında 1999’daki Helsinki Zirvesi’nden bu yana devam eden süreçte Finlandiya’nın verdiği desteği unutmalarının mümkün olmadığını dile getirdi. Başbakan Erdoğan, “Aynı dil ailesine ait dilleri konuşan halklarımız gibi ülkelerimiz de uluslararası siyasetin birçok alanında yine aynı dili konuşma noktasındadır” açıklamasında bulundu. Erdoğan, bir gazetecinin, “AB üyelik sürecinde düş kırıklığına uğradınız mı” sorusu üzerine “Düş kırıklığına uğramak ne demek? AB üyesi ülkeler içerisinde 50 yıl kapıda bekletilen bir ikinci ülke yok” yanıtını verdi. Çin’in kuzey batısındaki Çinhay eyale tinde binlerce Ti betli öğrenci önceki gün tüm derslerin zorunlu olarak Çince okutulmasına yönelik planları protesto etti. Tibetlilerin yoğun olarak yaşadığı Tongren (Tibetlilere gö re Rebkong) idari bölgesinde meydana gelen protesto gösterisi olaysız sona er di. Planlanan eğitim reformu, okullarda Tibetçe ve İngilizce dil dersleri hariç tüm derslerde standart Çincenin kulla nılmasını ve tüm kitapla rın Çince basıl masını öngörü yor. Londra merkez li Free Tibet (Özgür Ti bet) isimli insan hakları örgütü, “Çin’in Tibet işgalini sağlamlaştırma stratejisi nin bir parçası olarak Tibetçenin kulla nımını kaldırmak istediğini” savundu. Tibet’in sürgündeki ruhani lideri Dalay Lama’nın da doğduğu yer olan bölge, 2008 yılındaki kanlı Çin karşıtı protes tolara da sahne olmuştu. Çin’deanadilde eğitimtartışması Halonen Desch, “Türkiye’nin daha fazla İslama yakınlaştığını düşünüyorum. Ancak Türkiye’nin dine olan yakınlığı beni ABD’nin ve İsrail’in dine olan yakınlığından daha fazla endişelendirmiyor” diyor. BAŞSAĞLIĞI Baromuzun 37601 sicil sayısında kayıtlı AVUKAT GÖKÇE DENİZ NACAR ESENDAĞLI vefat etmiştir. Aziz meslektaşımıza Tanrı’dan rahmet, kederli ailesine, yakınlarına ve baromuz mensuplarına başsağlığı dileriz. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI DOSYA NO: 2010/108 TAL. Satılmasına karar verilen gayrimenkulün cinsi, kıymeti, evsafı, satış şartları: 1 Ankara ili, Kızılcahamam ilçesi Yenice Mah. 130 Ada 802 Parselde Kayıtlı 20/180 Arsa paylı Bodrum Kat 1. Numaralı mesken binanın bodrum katında bulunup 3 Oda, Salon, Mutfak, Banyo, Antre ve Wc bölümlerden oluşmakta olup kullanım ala nı 88,00M2 olan taşmmaz ile; 2 Ankara ili, Kızılcahamam ilçesi Yenice Mah. 130 Ada 802 Parselde Kayıtlı 30/180 Arsa paylı Zemin Kat 3. Numaralı Mesken vasıflı taşınmaz binanın zemin ka tında bulunup 3 Oda, Salon, Mutfak, Banyo Antre, Wc ve iki balkondan oluşmaktadır, kullanım alanı 83,00M2 olan mesken vasıflı taşınmazlar bir borç nedeni ile açık ar tırma sureti ile satılacaktır. Gayrimenkullerin geniş evsafı dosyada mevcut bilirkişi raporunda açıklanmıştır. S. NO ADA PARSEL BAĞIMSIZ BÖLÜM TAKTİR OLUNAN KIYMETİ KDV SATIŞ SAATİ 1 130 802 B. KAT 1 NO’LU MESKEN 40.000,00TL %1 14:0014:05 2 130 802 Z. KAT 3 NO’LU MESKEN 60.000,00TL %1 14:1014:15 1 Satış 06.12.2010 günü, yukarıda yazılı saatler arasında Kızılcahamam İcra Mü dürlüğü’nde açık artırma sureti ile yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin %60’ı ve rüçhanlı alacaklılar varsa mecmuunu ve satış ve paylaştırma masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmaz ise en çok artıranın taah hüdü baki kalmak şartıyla, gayrimenkul 16.12.2010 günü, yukarıda yazılı saatler ara sında Kızılcahamam İcra Müdürlüğü’nde ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırma da da bu miktar elde edilmemiş ise gayrimenkul en çok artıranın taahhüdü baki kalmak üzere artırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok artırana ihale edilecektir. Şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış is teyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka, paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alı cı çıkmaz ise satış talebi düşecektir. 2 Açık artırmaya katılmak isteyenlerin takdir edilen kıymetin %20’si nispetinde nakit pey akçesi ya da bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu verme leri gerekmektedir. Satış peşin para iledir. Alıcı istediği takdirde kendisine 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Katma değer vergisi, ihale damga vergisi, alıcı adı na tahakkuk edecek 1/2 tapu harcı satın alana ait olacaktır. Birikmiş emlak vergi borç ları, Tellaliye resmi ile satıcı adına tahakkuk edecek tapu harçları satış bedelinden öde nir. Tahliye ve teslim giderleri ihale alıcısına aittir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla, diğer ilgililerin, varsa irtifak hakkı sahipleri de dahil olmak üzere bu gayrimenkul üzerindeki haklarını, faiz ve masrafa dahil olan iddiala rını dayanağı belgeler ile 15 gün içinde müdürlüğümüze bildirmeleri gerekir. Aksi tak dirde, hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça, paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 Taşınmazı satın alanlar, ihaleye alacağına mahsuben iştirak etmemiş olmak kay dıyla, ihalenin feshi talep edilmiş olsa bile, satış bedelini derhal veya İİK. 130. mad deye göre verilen süre içinde nakden ödemek zorundadır. 5 Gayrimenkul kendisine ihale olunan kimse müddetinde parayı vermezse ihale ka rarı fesih olunarak, kendisinden evvel en yüksek teklifte bulunan kim ise arzetmiş ol duğu bedelle almaya razı olursa ona, razı olmaz veya bulunmazsa hemen artırmaya çı karılır. Bu artırma ilgililere tebliğ edilmeyip, yalnızca satıştan en az yedi gün önce ya pılacak ilanla yetinilir. Bu artırmada teklifin İİK. 129. maddedeki hükümleri uyması şartıyla taşınmaz en çok artırana ihale edilir. İhalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedelle son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlar dan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen sorumludur. İhale farkı ve temerrüt fai zi ayrıca hükme gerek kalmaksızın İcra Müdürlüğünce tahsil olunur. 6 Şartname ilan tarihinden itibaren Müdürlüğümüzde herkesin görebilmesi için açık olup, masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örnek gönderilebilir. 7 Satışa iştirak etmek isteyenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2010/108 Talimat sayılı dosya numara sı ile müdürlüğümüze başvurmaları rica olunur. (İc. İf . K. 126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. (Basın: 70528) ANKARA KIZILCAHAMAM İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTTIRMA İLANI [email protected] TÜRK YE’YE GEL YOR Maliki ‘destek’ isteyecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Irak, mart taki seçimlerin ardından “hükümet kuramama” rekorunu her gün geliştirirken, koltuğunu koruya cak hükümet formülleri arayan Başbakan Nuri el Maliki, komşu ülkeler turu kapsamında bugün Türkiye’ye geliyor. Maliki İstanbul’da görüşme ler yapmasının ardından Ankara’ya geçecek. Maliki’nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Baş bakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ah met Davutoğlu ile görüşmesi bekleniyor. Te masların ağırlık noktasında hükümet kurma for mülleri yer alıyor. 7 Mart’ta yapılan seçimlerin ardından, seçimlerde öne çıkan çoğu grubun yet kilileri Türkiye’ye bir ya da birden fazla ziyaret te bulunurken, Maliki bu tarihten sonra ilk kez Türkiye ile doğrudan görüşmek istedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle