18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 1 OCAK 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B PARA-META-PARA MUSTAFA SÖNMEZ ‘Yeni Sol’un Nesi Yeni, Nesi Sol? Parti kurma hazırlığı içinde olduğu söylenen “Ye- ni Sol” hareketi, “Çerçeve metin” isimli bir dokümanı kamuoyuna duyurdu. Bu metni oluşturan 1915 söz- cük üstünden bir “içerik analizi” denemesi ile bu si- yasi girişimi anlamaya çalışalım. Yeni Sol’un çerçeve metninde hiç olmayan söz- cükler: Sosyalizm, işçi sınıfı, sınıf mücadelesi, dev- rim, emek iktidarı, kamulaştırma… Dolayısıyla, çoğu sosyalist gelenekten geliyor olsa da, bu siya- si oluşuma öncülük edenlerin sosyalist bir parti kur- ma niyetinde olmadığı açık. O zaman, geriye bu par- tinin nasıl bir sol parti olacağını anlamak kalıyor. İçe- rik analizinde, geleneksel merkez solda, mesela CHP sözlüğünde yer alan şu tür kavramlara da yer ver- medikleri görülüyor: Devletçilik, halkçılık, kamu mü- dahalesi, KİT, planlama, özelleştirme karşıtlığı... Hatta devletçi sözcüğü 2 yerde, negatif, itici anlamda kullanılmış. Demek ki, Yeni Sol, CHP türü bir mer- kez sol parti de olmak istemiyor. Devam edelim; Yeni Sol, sınıf kavramını pek sev- miyor. Sadece iki yerde “sınıfsal eşitsizlik” ifadesi kul- lanılmış, ama hiçbir yerde emekçi sınıflar, sermaye sınıfı vb. ifadeleri yer almıyor. Oysa, sol, sosyal de- mokrat partiler, burjuvazinin varlığına itiraz etmemekle beraber, yerlerini emekçi sınıfın yanı olarak tarif eder- ler. Yeni Sol’da bu yok. Buna karşılık Yeni Sol’u ta- nımlayan temel kavram “yurttaş”. Çerçeve metin- de 11 yerde yurttaş sözcüğü kullanılıyor. Eşit yurt- taşlık, anayasal yurttaşlık, yurttaş katılımı, yurttaş ini- siyatifi, Yeni Sol’un, sınıftan çok önem verdiği kate- goriler. Bu, emek-sermaye karşıtlığı yerine “sivil top- lum-devlet” karşıtlığını önemsemek aslında. Ama bu- nun sol bir partinin alameti farikası olmadığı, sağ li- berallerin de benimsediği bir ayrıştırma olduğu açık. Yeni Sol’un küreselleşme ile ilgili fikri ne? İki yer- de sermayenin küreselleşmesinden söz ediliyor. Birincisinde sermayenin küreselleşmesinin muazzam zenginlik yarattığından söz ediliyor. İkinci yerde de bu küreselleşmenin yarattığı sosyal tahribat ve ada- letsizlikten söz ediliyor. Anlaşılan şu ki, Yeni Sol, kü- reselleşmeye karşı çıkmanın yersiz olduğuna, ama bazı savunma mekanizmaları geliştirerek küresel- leşmenin ortaya çıkardığı adaletsizliklerin azaltılabi- leceğine inanıyor. Yeni Sol’un, AB’nin liberal ve elitist yanına itirazı var ama AB sürecinin Türkiye’nin demokratik- leşmesine destek verdiğine inanıyor; AB’de, sos- yal bir Avrupa isteyenlerle dayanışmak gerektiği ifade ediliyor. Çerçeve metinde yer alan şu paragraf, birçok so- ruyu sordurtuyor ama cevap vermiyor: “Bugün top- lum, insani ve toplumsal ihtiyaçların karşılanması için ya devlete ya da piyasaya muhtaç bırakılıyor. Kapi- talizmin liberal ve devletçi seçenekleri insanlığın ka- deri olarak kabul edilemez. Bu çaresizlik ikileminden, katılıma, ortaklığa ve gönüllülüğe dayalı yeni bir se- çenekle çıkılabilir”. Devlete ve piyasaya muhtaçlık der- ken, devleti anladık da, piyasa kim? Özel sektör mü? Kapitalizmin liberal ve devletçi seçeneğinin dışındaki üçüncü seçenek ne? Yeni sol, bunların yerine se- çenek olarak neyi savunuyor? Katılım, ortaklık ve gö- nüllülükten oluşan kapitalizm nasıl bir şey? Bu so- ruların yanıtı yok. Yeni Sol, devlet sözcüğünden iri- te oluyor, piyasayı da sevmiyor. Planlama sözcüğü çerçeve metinde bir kez olsun yer almıyor. Devlet ya da kamu müdahalesi olmadan, piyasanın yarattığı eşitsizlik ve melanetlerin nasıl önüne geçilecek, bu- nun araçları neler olacak? Bu soruların da cevabı yok. Yeni Sol, metnin 8 yerinde eşitsizlikten söz eder- ken, bunların iki tanesinde “sınıfsal eşitsizlik” ifade- sini kullanıyor. Eşitsizlik sınıfsal ise, çözümün de sı- nıfsal olması gerekmez mi? Gerekir ama, Yeni Sol, herhangi bir sınıfsal duruş ve çözüm önermiyor. Özetle, Yeni Sol, sermayenin küreselleşmesine karşı değil, onu bir realite olarak kabul ediyor. Eşitsizlik- ten şikâyetçi ama bunun kaynağı olan emek-sermaye karşıtlığı ile ilgili bir sorunu var görünmüyor. Hem dev- letçi, hem piyasacı yaklaşımlara karşı olduğunu ifa- de ediyor ama üçüncü yol olarak ne önerdiği belli değil. Bol katılım, bol adalet sözcükleri var ama eşit- sizlikleri yaratan sınıfsal farklılıkların reddiyle, onun ye- rine, gri bir yurttaşlık vurgusuyla solcu olunur mu? Dikkat çeken bir husus da, Yeni Sol’un bildirge- sinde, küresel krizin piyasacılık, küreselleşme, AB gibi süreç ve olguları, bunun Türkiye’ye etkilerini hiç dikkate almaması, eski ezberle yola devam etmesi… “Yeni Sol”, çerçeve metninde yer alan takdimiyle bana, ne “yeni”, ne de sosyal demokrat anlamda bi- le, “sol” gibi geldi. [email protected] 2009 ekonomi açõsõndan kayõp yõl olarak değerlendirildi; iyileşme umutlarõ 2010’un ikinci yarõsõna kaldõ Umutlar ikinci bahara kaldõ Sanayicilere göre bundan sonrasõ için hedef, üretim artõşõna istikrar kazandõrmak, ayrõca tüketim ve yatõrõm harcamalarõnda da artõya geçiş sağlanmalõ. Buralarda elde edilecek başarõ, kanayan yaramõz işsizliğe de, bir ölçüde çare olabilir. Üretim artışına istikrar kazandırılmalı: Ekonomide dinamizmin göstergesi yatõrõm iken, yeterince yatõrõm yoksa, ekonomide toparlanma, istenen hõzda olmayacak. Yatõrõmlarda 2010’da küçük bir iyileşme görüleceği, bu nedenle üretim ve istihdamdaki iyileşmenin de yavaş kalacağõ belirtiliyor. Yatırım yoksa istihdam da beklemeyin: İşadamlarõna göre Türkiye ekonomisini önümüzdeki dönem etkileyebilecek en önemli risk, ülkedeki siyasi iklim, kutuplaşmalar, gerginlikler ülkeyi kötü günlere götürecek. Hükümet acilen yapõsal reformlarõ yapmalõ ekonomiyi önceliğine almalõ. Siyasi iklim büyük risk oluşturuyor: ŞEHRİBAN KIRAÇ Küresel krizin etkilerinin artarak devam et- tiği 2009, Türkiye ekonomisi için kayõp yõl ol- du. Sanayi üretimi yõlõn 10 ayõnda yüzde 13.1 civarõnda küçüldü. Türkiye’de 2009 ey- lül döneminde işsizlik oranõ, yüzde 13.4’e yük- seldi. Resmi verilere göre Türkiye genelinde işsiz sayõsõ 2008’in aynõ dönemine göre 795 bin kişi artarak 3 milyon 396 bin kişiye çõktõ. Kriz, üretim, ihracat, yatõrõm ve istihdam gi- bi temel verilerde meydana gelen düşüşlerle kendisini gösterirken tüm ülkeler uygulama- ya koyduklarõ çeşitli önlem paketleriyle, kri- zin ülke ekonomileri üzerindeki etkilerini ha- fifletmeye çalõştõ. Dünyada ve Türkiye’de yõlõn son aylarõnda ekonomik göstergelerde gözlenen gelişmelerin, gelecek yõla ilişkin olumlu sinyaller verdiği ifade edilse de eko- nomide toparlanma ve iyileşmeye geçiş süre- ci halen belirsizliğini koruyor. Faiz indirimi artık bitti Türkiye ekonomisi açõsõndan 2010’un ilk ya- rõsõnõn da kötü geçeceğine işaret eden uzmanlar ikinci yarõdan itibaren bazõ göstergelerde to- parlanmanõn söz konusu olabileceğini işaret ediyorlar. İhracatta 2010’a yönelik umutlarõn devam edebilmesi için, kurun en azõndan mevcut düzeyinden daha aşağõlara düşmemesi gerektiğini kaydeden uzmanlar, diğer taraftan 2010’da sanayi katma değerinde öngörülen yõl- lõk yüzde 4.4’lük artõş gerçekleşse dahi bu ar- tõş, 2009’daki kaybõ telafi etmeye yetmeyecek. 2010’daki yüzde 4.4’lük artõşla sanayi sektö- rü, ancak 2011’de 2008’deki düzeyini yaka- layabilecek. Bu öngörüler, sanayide, kayõplarõn telafisinin, bu krizde, 2001’e göre daha uzun zaman alacağõna işaret eder nitelikte. JCR Avrasya Derecelendirme AŞ Yönetim Kurulu Başkanõ Orhan Ökmen’e göre 2010’da TL’de ani ve yüksek değer kayõpla- rõ yaşanacağõnõ söyledi. Ökmen, “Türki- ye’nin siyasi gündemindeki mevcut konu- ların yoğunluğu ve çözüm arayışlarındaki yön aramalar 2010’da da sürecek. Türki- ye gibi gelişmekte olan ülke merkez ban- kaları 2009’da elde ettiği faiz indirim fırsatı artık bitmiştir. Faizin yönü 2010’da yuka- rı yönlü olacak” dedi. Türkiye Kimya Sa- nayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanõ Timur Erk, kimya sektö- rünün 2009’u yüzde 3.5’lik küçülme ile kapattõğõnõ belirte- rek, 2010’da yüzde 3 büyüme hedeflediklerini söyle- di. 2009’da özellikle ilaç üreti- minde küçülme yaşandõğõna dik- kat çeken Erk, önümüzdeki dö- nemde otomotiv, inşaat, tekstil deri kimyasallarõnda durgunlu- ğun devam edeceğini aktardõ. Erk, küresel kriz ile mücadele eden kimya sektörünün, bir yandan da düzenleyici etki analizi yapõlma- dan ve yeterli altyapõ oluşturul- madan yayõnlanan mevzuatlarla boğuştuğunu söyledi. Erk, AB’ye yaptõğõmõz yõllõk 3 milyar dolarlõk ihracatõ tehlikeye atan REACH yö- netmeliğinin ise uluslararasõ dü- zeydeki sõkõntõlardan biri oldu- ğunu dile getirdi. Temelde insan sağlõğõ ve çevreyi ko- rumayõ amaçlama görüntüsünde olan REACH uygulamasõnõn özel- likle KOBİ’ler açõsõndan büyük sõ- kõntõ yarattõğõnõ kaydeden Erk, “Bu uygulama perde gerisinde AB’ye ihracatı teknik engellerle önlemeye yöneliktir. KOBİ’lerin bu konuda sorun yaşadığını bi- liyoruz. Ülkemiz için REACH çerçevesinde ihracat kaybı yılda 3 milyar dolara ulaşabilir. Bu ko- nuda mutlaka devletin finansal ve yönlendirici desteğine ihti- yacımız var” dedi. Kayıpların telafisi güç olacak İstanbul Sanayi Odasõ (İSO) Yönetim Kuru- lu Başkanõ Tanıl Küçük 2008’de başlayan olumsuzluklarõn 2009’da artarak devam ettiği- ni ve 2009’un Türkiye sanayisi için zor yõllar- dan biri olduğunu söyledi. Küçük, 2009’un 10 ayõ sonunda sanayi üre- timinin yüzde 13.1 oranõnda küçüldüğünü be- lirterek, “Yayımlanan ekonomik programda, 2010’da GSYİH’nin yüzde 3.5 sanayi sektö- rünün de yüzde 4.4 oranında büyümesi ön- görülmektedir. Ekonomide lokomotiflik gö- revi yine sanayimizden beklenmektedir. Sa- nayide üretimin seyrini ise iç ve dış talepte- ki gelişmeler belirleyecek. 2010’da hanehal- kı tüketim harcamalarının yüzde 2.5 ihracatın ise dolar bazında yüzde 11.5 oranında artması beklenmektedir. İç tüketimdeki yüzde 2.5’lik artışla sanayide yüzde 4.4’lük büyüme elde edilmesi, mevcut durum itibarıyla güç gö- rünmekte” dedi. Küçük, sanayi sektörü istih- damõnda 2010’da kayda değer bir iyileşme beklememek gerektiğini söyledi. Küçük, kâr- lõlõkta 2010’da da büyük olasõlõkla ‘vahim’ bir tablo ile karşõlaşõlacağõnõ belirterek kârlõlõkta birkaç yõl üst üste büyük kayõp- lar yaşanmasõnõn, kuruluşlarõn mali yapõ- larõnda büyük tahribat yaratacağõnõ, diğer taraftan, kârlõlõğõn azalmasõnõn, kuruluş- larõn tasarruf yapma, yeni yatõrõm ve istih- dam için kaynak yaratma kapasitelerinin de azal- masõ anlamõna geldi- ğini vurguladõ. İSO Başkanõ Küçük, düşük iç tasarruf ve düşük yatõrõm oranõnõn, Tür- kiye ekonomisinin te- mel yapõsal sorunla- rõndan biri olduğuna işaret etti. Üretimdeki düşüş devam edecek Demir çelik sektörü, global krizle birlikte, talep ve fiyatlarda çok hõzlõ bir düşüş ya- şanmasõ sonrasõnda, stoklardaki ham- madde maliyetlerinin altõna gerileyen ma- mul fiyatlarõyla karşõ karşõya kaldõ. 2008’in son çeyreğini bu şekilde geçiren sektör, 2009’un ilk çeyreğine girdi ve mamul fi- yatlarõ arasõnda denge kurma arayõşõ içe- risinde girdi. Yõlõn 2. yarõsõndan itibaren teş- vik paketlerinin talebi arttõrmasõnõn da et- kisiyle otomotiv ve beyaz eşya gibi sek- törlere üretim yapan, özellikle yassõ ürün piyasasõnda, bir miktar iyileşme yaşandõ. Demir-Çelik Üreticileri Derneği (DÇÜD) Genel Sekreteri Dr. Veysel Yayan’a göre 2009’un son çeyreğinde, yükselme eğilimine giren girdi fiyatlarõ ile nihai ürün fiyatlarõ arasõnda bir denge ku- rulamamasõ nedeniyle, krizden çõkõş bek- lentisi kesintiye uğradõ. Demir çelik sek- törünün üretiminin 2009’da, 2008’deki se- viyesine kõyasla, yüzde 6 civarõnda dü- şüşle, 26.7 milyon tondan, 25 milyon ton civarõna gerilemesi bekleniyor. Yayan’a göre demir çelik üretiminde- ki düşüş, 2010’un ilk çeyreğinde de devam edecek. Ancak gerek dünya ve gerekse Türkiye ekonomisinin resesyondan çõk- masõna bağlõ olarak 2010’un 2. yarõsõndan itibaren, sektörün üretiminde bir topar- lanma olacağõ öngörülüyor. Söz konusu toparlanma yanõnda, devreye girecek ye- ni kapasitelerin de etkisiyle 2010’da yur- tiçi üretimin yüzde 10’un üzerinde arta- cağõ, özellikle yassõ ürünlerdeki yurtiçi üretim artõşõnõn, ithalatõn gerilemesine yol açarak halen yüzde 120 civarõnda sey- reden ihracatõn ithalatõ karşõlama oranõnõn, yüzde 140 seviyelerine çõkmasõna imkân sağlayacağõ tahmin ediliyor. Dinçer: Türkiye güçlü bankacõlõk ve iş dünyasõnõn girişimci ruhu ile krizle baş edebiliyor Yüksek büyüme mümkün değil İhracatta alternatif pazarlar olacak Türkiye İhracatçõlar Meclisi (TİM) Başkanõ Mehmet Büyü- kekşi, yaşanan küresel krizin ihra- catlarõ bu yõl olumsuz etkilediğini belirterek 2009’un son çeyreği iti- barõyla makro ekonomik rakam- larda bir toparlanma yaşandõğõnõ gözlemlediklerini, bunun da önü- müzdeki yõla daha pozitif bakma- larõna neden olduğunu söyledi. Büyükekşi, “Yaşanan krizin sonlarına geldiğimiz çok açık. 2010 bir toparlanma yılı olacak. Tüm dünya ekonomilerinin 2010’da daha pozitif seyredeceğini öngörüyoruz. Dünya ticareti de bu canlanmayla birlikte 2009’a oranla yükselecek. Türkiye olarak biz de bundan olumlu etkilene- ceğiz. 2010 için hedeflediğimiz ihracat rakamı 111 milyar do- lardır” diye konuştu. İhracatta be- nimsedikleri alternatif pazarlar stra- tejisinin önümüzdeki yõl da devam edeceğini belirten Büyükekşi, şöy- le devam etti: “Biz bu noktada komşu ve çev- re ülkelere özel bir önem veriyo- ruz. Özellikle siyasal anlamda da bir çaba sarf ediliyor. Komşula- rımızla bugüne kadar yaşanan politik problemlerin sona erme- siyle birlikte ekonomik işbirlikle- ri ön plana çıkıyor. Bu yüzden komşu ve çevre ülkelerle canlanan dış ticaret ilişkilerimiz 2010’da da hızlanarak devam edecek. Bu- nun yanı sıra Afrika kıtası da bi- zim için oldukça önemli. Afrika pazarına da önem vermeye devam edeceğiz. Bu ülkelerin yanı sıra dış ticaretimizin daha kısıtlı olduğu Latin Amerika ve Uzakdoğu pa- zarlarına olan ilgimiz sürecek.” TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Dinçer, Türkiye ekonomisini önümüzdeki dönemde etkileyebilecek ön önemli riskin siyasi kutuplaşmalar olacağõnõ söyledi. Türk Sanayicileri ve İşadamlarõ Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Üyesi ve Dõşişleri Komisyonu Başkanõ Haluk Dinçer, 2010’da dünya ekonomisinde hõzlõ bir büyüme beklenmediğini, dolayõsõyla global ekonominin entegre bir parçasõ olan Türkiye’nin de yüksek büyüme hõzõna ulaşmasõnõn pek mümkün olmadõğõnõ söyledi. Dinçer, AA’ya yaptõğõ açõklamada Türkiye ekonomisini önümüzdeki dönem etkileyebilecek en önemli riskin, ülkedeki siyasi iklim olduğunu belirterek “Sert söylemler, kutuplaşmalar, gerginlikler, kırılgan bir dönemden geçen ekonomimizde siyasi riski her zamankinden daha fazla yükseltti. Türkiye’de siyasi huzurun sağlanması için liderlere önemli görevler düşüyor. Aksi halde bunun faturası çok ağır olur” dedi. Dinçer, hõzla artan bütçe açõklarõ dolayõsõyla hükümetin de elinin kolunun bağlõ olduğuna işaret ederek dünyanõn önde gelen ülkelerinin uyguladõğõ genişleyici para ve maliye politikalarõnõn uygulanmasõnõn Türkiye’nin gündeminde olmadõğõnõ kaydetti. Dinçer, “Durum böyle olunca, Türkiye’nin elindeki silahlar bir tarafta güçlü bankacılık sektörü, diğer tarafta iş dünyasının girişimci ruhu, yaratıcılığı ve krizlerle baş edebilme becerisidir” diye konuştu. Orta Vadeli Ekonomi Programõ’nda öngörülen yüzde 3.5, yüzde 4 ve yüzde 5’lik büyüme hedeflerinin kimsenin arzu etmediği kadar düşük seviyeler olduğunu vurgulayan Dinçer, bu büyüme değerlerinin, ülkedeki işsizlik sorununu çözmeye yetmeyeceğinin ve dünyanõn içinde bulunduğu zor ortamda Türkiye’nin rekabet gücü kazanma fõrsatõnõ da kaçõrmasõna neden olacağõnõn altõnõ çizdi. Türkiye’nin Irak’a açılan sınır kapısı Habur’dan yapılan ihracatın 2009 sonu itibarıyla 5 milyar dolara çıkması bekleniyor. İşsizlikte kalıcı iyileşme olmayacak Gayrimenkul Yatõrõm Ortaklõğõ Derneği (GYODER) Yönetim Kurulu Başkanõ Tur- gay Tanes, sektörde ar- tan işsizlikte kalõcõ iyi- leşmenin zaman alaca- ğõ öngörüsünde bulu- narak “2010’da gayri- menkul projelerinde ve yatırımlarında 2009’a göre bir miktar artış göreceğimizi bek- liyoruz, ancak bu ar- tışların 2009 öncesine göre çok daha düşük kalacağını tahmin edi- yoruz. 2010’da gayri- menkul talebinde sı- nırlı artış, gayrimen- kul finansmanında sı- kı koşullar ve gayri- menkul fiyatları de- ğerlerinde 2009 sevi- yelerine yakın bir seyir göreceğimizi düşünü- yoruz” diye konuştu. Tanes, 2010’da sõnõr- lõ talep artõşõ, yatõrõmlar- da ve arzda göreceli bir artõş, stoklarda ise düşüş beklediklerini belirterek, kredi faiz oranlarõ açõ- sõndan henüz asõl ihtiyaç sahibi olan orta ve dar gelir gruplarõna yönelik uzun vadeli kredi kulla- nõmõ için uygun ortamõn yaratõlmadõğõnõ, faiz oranlarõndaki düşüşün devam etmesi durumun- da konut satõşlarõnda ar- tõş yaşanabileceğini ifa- de etti. Tanes, 2009’da konut fiyatlarõnõn tüke- ticiler açõsõndan cazip seviyelerde seyrettiğini ve konut stokundaki faz- lalõk nedeniyle yakõn za- manda yüksek fiyat ar- tõşlarõ beklemediklerini sözlerine ekledi. Veysel Yayan 2009’un 9 ayı sonun- da, özel sektör yatırım harcamaları yüzde 27 oranında küçüldü. Bu ekonomi için ciddi bir sorun oluşturuyor. Tanıl Küçük Haluk Dinçer Hem yönetmelik hem krizle mücadele
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle