22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sesin yankısı ağaçlara, sulara vuruyor... Bir turuncu çizgi göğün mavisinin içinde yitip gidiyor... Yaşadıklarımız ve yaşayacaklarımız! Dün nasıldı bugün nasıl? Kafamızda yanıtını aradığımız sorular. Son 20 yıla baktığımda siyasi cinayetler, suikastlar, bu ülkenin aydınlık insanları kimi zaman sabah vakti, kimi zaman öğle saatleri, kimi zaman zifiri karanlıkta öldürüldüler. Gaffar Okkan’ın Diyarbakır’a karanlığın çöktüğü saatlerde, en işlek caddede korumalarıyla birlikte öldürülmesini duyunca yerimden fırlayıp çığlık atmıştım: “Bu cinayet derin güçlerin işi...” Saydığım, saymadığım cinayetlerin arkasındaki “büyük patron” bulunamadı bugüne değin... Tetikçiler ise yakalandı! Necip Hablemitoğlu cinayeti AKP iktidara geldikten sonra işlendi. Otomobilini evinin bahçesine çektikten sonra, iki üç metreden ateş edilerek öldürüldü Hablemitoğlu. Kimlerdi tetiği çeken? Ne yazık ki aradan yıllar geçti aydınlanmadı... Tetikçiler bile bulunamadı! Son günlerde her olay dönüp dolaşıp Ergenekon’a bağlanıyor... Acaba senaryo bu biçimde mi yazıldı? Eski sol örgütler, PKK, suikast timi, Erzincan-Erzurum hattı, muvazzaf subaylar, MİT çalışanları... İş dönüp dolaşıp, yandaş medya tarafından Ergenekon zincirinin halkasına takılıyor, olaylar bir süre sonra unutuluyor. Az gittik uz gittik, Hrant Dink cinayetinde tetikçileri bulduk ama “derin gücün” izini ortaya çıkaramadık. Sessiz bir gecede eski bir saatin tiktaklarını duyar gibiyim... Bir çıkmaz sokağa doğru gidiyoruz nicedir katılaşmış yüreklerimizle. Günün büyük kapısında, kış yağmurları altında dolaşmaktan yorulduk... Rüzgârın çığlığıyla irkilirken, ne eşsiz bir göğe uzanıyor ellerimiz ne de şafağın söktüğü dağların doruklarına. Acımızı yüreğimize gömüyoruz... Kan ve gözyaşı... Ölüm ve acı... Kaç gündür “suikast timi” üzerine tartışıyor, yazıp çiziyoruz. Bir bilinmezlik var ortada. Aydınlığı göremiyoruz... 2008’den bugüne biri polis, yedisi asker sekiz kişi intihar etti... Neden intihar ettiler, bilmiyoruz! Sık sık değindiğim gibi hükümet- asker arasında bir güvensizlik var, yargıda, poliste olduğu gibi. Adına “Ergenekon” denilen dava süreci, bir darbe girişimini cezalandırmak mıdır, yoksa muhalif kesimlerin ağızlarına kilit vurmak mıdır? Ergenekon’da uzun tutukluluk süreleri ve geciken yargılamalar. Usulsüz dinleme iddiaları, binlerce sayfalık iddianame ve ek klasörler. Bu dava ne zaman biter, bilen var mı? Erzincan-Erzurum hattında olup bitenler tarikat-yargı mücadelesi midir yoksa bir hesaplaşma mıdır? Gerçekten Türkiye sancılı bir dönemden geçiyor... Yaşananlar sokaktaki yurttaşı tedirgin ediyor. Hukuk herkese gerekli! CHP’li Ahmet Ersin’in açıklamalarını okuyunca küçük dilimi yutar gibi oldum! MİT’in 82 yıllık geçmişinde ilk kez polis MİT’i basıyor, iki çalışanını gözaltına alıyor. Tutuklu MİT’çiler “Çatışmanın eşiğine geldik” diyorlar. CHP lideri Deniz Baykal da tutuklanan iki MİT’çinin “Alevi” olduklarını söylüyor... Bu arada Deniz Yarbay Tatar, beylik tabancasıyla intihar ediyor... İlginçtir, Tatar’ın cenazesine kendisine suikast düzenleneceği iddia edilen oramiral, eşiyle birlikte geliyor. Cuma günü beni telefonla arayan Yarbay Ali Tatar’ın acılı ağabeyi Ahmet Tatar’ın çığlığı... Yaşadıklarımız ve yaşayacaklarımız... Türkiye sancılı bir dönemden geçiyor. Küfreden bir belediye başkanı... Bir kafa tutuş, bir başkaldırı! Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir kime kafa tutuyor? Devlete! Siyaset bu denli hiçbir dönemde kirlenmemişti. Umarsız bir bulut gibiyim... Iraklı şair El Beyati gibi yeryüzünün tüm yalnızlarının akşamına bir selam gönderiyorum. Dağların eteğinde ağlıyorum, denizin ve otların eşiğinde... Hüzünlüyüm!.. Gazeteci Şamil Tayyar, yazdığı “Ergenekon” kitabından ötürü 20 ay hapis cezası aldı. Bir gazeteci, ideolojisi ne olursa olsun çağının tanığıdır. Düşünceye ve kaleme kelepçe vurulmaz, hapis cezası verilmez. Şamil Tayyar, savcının, polisin ve avukatların dosyalarındaki bilgilere ve belgelere ulaşıp kitap yazmış. Hukuk polise, savcıya, avukata dokunmuyor, Şamil Tayyar’a dokunuyor. Hukuk, günlük tutan emekli Oramiral Özden Örnek’e dokunamıyor. Mustafa Balbay’a, Tuncay Özkan’a, Gürbüz Çapan’a dokunuyor. Şamil Tayyar’a, Adem Yavuz Aslan ve Mehmet Baransu’ya geçmiş olsun diyorum. CMYB C M Y B 27 ARALIK 2009 PAZAR POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Bir Kış Sabahı... hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69 ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Türkiye Cumhuriyeti’nin kuru- cusu Yüce Önder Mus- tafa Kemal Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 90. yõldönümü, bugün dü- zenlenecek etkinliklerle kutlanacak. TBMM’den yapõlan yazõlõ açõklamaya göre, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 90. yõldönümü dolayõsõyla ilk tören bu- gün saat 10.00’da Anõt- kabir ve tüm Atatürk anõtlarõnda düzenlene- cek törenlerle başlaya- cak. Daha sonra saat 11.00’de gerçekleştiri- lecek Atatürk Garnizon Koşusu’nun ardõndan, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinde ilk karşõlandõ- ğõ nokta olan Dikmen Keklikpõnarõ’nda saat 13.15’te tören düzenle- necek. TBMM Başkanõ Mehmet Ali Şahin’in de katõlacağõ bu törende, bando eşliğinde Öğret- menler Korosu marşlar söyleyecek. Atatürk’ün Ankara’ya gelirken beraberindeki- lerle 26 Aralõk 1919 ge- cesi konakladõğõ Bey- nam’da izci ateşini ya- kan ve 26 Aralõk gece- sini Beynam’da geçire- cek izciler tören alanõna gelerek Ankara Valisi Kemal Önal’a Türk Bayrağõ, Cumhuriyet fi- danõ ve izci flamasõnõ teslim edecek. 90. YILDÖNÜMÜ Atatürk’ün Ankara’ya gelişi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle