Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 ARALIK 2009 PAZAR
14 PAZAR KONUĞU
CMYB
C M Y B
Kõbrõs ve Türk-Yunan dosyalarõ uzmanõ emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik’ten önemli uyarõlar:
Kõbrõs’ta çözüm teslimiyet olur
Ömrü Kõbrõs sorunu ve Türk-Yunan
dosyalarõna çalõşmakla geçmiş bir diplomat
emekli büyükelçi Tugay Uluçevik. Kõbrõs
sorununun çözümü için yeniden birtakõm güç
odaklarõndan baskõ geldiği anlaşõlan bugünlerde
Büyükelçi Uluçevik’le konuşuyoruz. Kõbrõs’ta
sorunun çözümü yönünde hiçbir umut õşõğõ
görmediği mesajõnõ veren Uluçevik, şimdiki
Rum lider Demetris Hristofyas’õn, selefi
Tassos Papadopulos’tan hiç farklõ olmadõğõnõ
vurguluyor. Hristofyas liderliğindeki Rum
Yönetimi’yle bir yere varõlamayacağõnõn altõnõ
çizen Uluçevik, nisan ayõnda yapõlacak KKTC
Cumhurbaşkanlõğõ seçimlerinde Mehmet Ali
Talat’õ yeniden seçtirebilmek için Rum liderin
yakõnda çözüm umutlarõ yeşerten konuşmalar
yapmasõnõ beklediğini söylüyor.
- KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali
Talat’la Rum Yönetimi Lideri Hristofyas elli
yedi görüşme yaptılar. Ocaktan itibaren de
görüşmeleri hızlandıracaklar. Bu koşullar
altında bu müzakerelerden bir çözüm çıkar
mı?
T.U. - Bu müzakereler Sayõn Talat’õn
yeniden seçilmesini sağlama egzersizine
dönmüş durumda. KKTC’de nisanda
Cumhurbaşkanlõğõ seçimleri olacak. Hem
Rumlar hem uluslararasõ toplumun belli başlõ
aktörleri Sayõn Talat’õn yeniden seçilmesine
taraftar olduklarõnõ ortaya koyuyorlar.
- Peki, siz bunu nereden biliyorsunuz?
- Herkes, başta Talat ve o zamanki Başbakan
Ferdi Sabit Soyer olmak üzere Hristofyas’õn
2008’de Rum yönetimi liderliğine seçilmesini
bir fõrsat penceresi olarak değerlendirdiler.
- Tassos Papadopulos’un görüşmeleri
reddetmesi üzerine Hristofyas bir çözüm
fırsatı olarak görüldü, öyle mi?
- Hristofyas’õn 28 Şubat 2008’deki yemin
töreninde yaptõğõ konuşmanõn metniyle
Papadopulos’un yeni 28 Şubat 2003’teki yemin
töreni konuşmasõnõn metniyle karşõlaştõrõn.
Burada şu açõkça görülüyor:
Kõbrõs Rum-Yunan ortaklõğõnõn Kõbrõs
konusunda on yõllardõr söylediklerinin
tekrarõdõr. İnsanlar değişmiştir ama onlarda
Kõbrõs konusuna bakõş açõsõ değişmiyor. Demek
istediğim Hristofyas’õn seçilmiş olmasõ
Papadopulos’a nazaran Kõbrõs sorunundaki
vizyon bakõmõndan bir değişiklik ortaya
koymadõ.
Çünkü Hristofyas solcu AKEL’in lideri
olmasõna rağmen AKEL ve Hristofyas, Kõbrõs
sorunu bakõmõndan Helen milliyetçileridir.
AKEL 1966’da ENOSİS kararõnõ kabul eden
bir partidir. Hristofyas’õn seçilmiş olmasõ,
söylem, vizyon, hedefler itibarõyla
Papadopulos’tan farklõ hiçbir şey getirmedi.
- Ama 2004’te Annan Planı referandumda
Rumlar tarafından reddedildiği sırada Rum
lider Papadopulos’tu...
- Unutmayõn ki Rumlara asõl “hayır” oyu
verdirten faktör yine AKEL’di. AKEL’in yüzde
40’tan fazla seçmeni ret oyu vermemiş olsaydõ
Annan Planõ Rumlar tarafõndan kabul
edilecekti.
- O zaman ne oldu da Hristofyas’ın seçilmiş
olması herkes tarafından bir fırsat penceresi
olarak niteleniyor?
- Hristofyas’õn seçim kampanyasõ boyunca
bir tek sloganõ vardõ. O da “Ben çözüm
istiyorum” sözleriydi. Herkes ona sarõldõ. Bir
de herkes Kuzey’de çözüme teşne ve hazõr olan
Talat olduğunu biliyordu. “Bunların arasında
bir yoldaşlık var. İkisi kafa kafaya verirlerse
daha çabuk çözerler” kanõsõ hâkimdi. Ama
şunu unutuyorlar ki AKEL, görüşmelerde
kopma noktasõna gidildiği takdirde daima gaza
basar uçağõ havalandõrõr.
Çünkü tam bir kopma olursa Kõbrõs
meselesinde boşluğu Batõlõ güçlerin doldurmasõ
ihtimali olduğunu biliyor. Çözüme yaklaşõlmasõ
durumunda da bu sefer AKEL frene basar.
Çünkü bulunacak çözüm Moskova’nõn aleyhine
olacaktõr; çözüm Batõ mutfağõnda pişirilmiştir.
- Batılı büyük güçler Kıbrıs’a çözüm
isteklerinde samimiler mi? Daha açık
söylemek gerekirse Batılı büyük güçlerin
işine bölünmüş bir Kıbrıs mı yoksa birleşik
bir Kıbrıs mı gelir?
- Tecrübe göstermiştir ki bu durumdan hiç
kimse rahatsõz değildir. Hiç kimse bana statüko
bilmem ne diye ağlaşmasõn. Statükodan Batõ
gerçekten rahatsõzsa BM Güvenlik Konseyi’nin
1996-2004 dönemindeki her kararõnda şöyle bir
madde vardõr: “Kıbrıs’ın AB üyelik süreci
Kıbrıs sorununun çözümünü
kolaylaştıracaktır.” Bu varsayõmla Annan
Planõ da ortaya çõkmõştõr. 2004 de bunun iflas
ettiğini göstermiştir.
2004 macerasõ noktalanõnca Annan bir rapor
yayõmladõ. “Rumlar sadece bir metni, taslağı
reddetmediler. Çözümün kendisini
reddettiler. Bu sonuç karşısında BM’nin
Kıbrıs’taki bütün misyonları yeniden gözden
geçirilmelidir ve Kıbrıs meselesinin bundan
sonra en iyi nasıl ele alınabileceği de
etraflıca değerlendirilmelidir” dedi. Bu çok
yerinde bir tespittir.
Batõ bugün Kõbrõs sorunundaki
çözümsüzlükten yakõnmasõnda samimiyse yeni
bir çözüm arayõşõna hemen girerdi. Ama
Annan’õn o raporu BM Güvenlik Konseyi’nin
önüne dahi gelmedi ve Rusya bu raporun
görüşülmesini veto etti.
- Zaten 1996’da Rum kesimine S-300
füzelerini konuşlandırmak isteyen de
Rusya’nın kendisi değil mi?
- Ben de oraya geleceğim. Çünkü biz daha
dõş politikanõn “d”sini öğrenirken siyasi tarih
derslerinde hocalarõmõz, “Rusya sıcak
denizlere inmek politikası güder. Akdeniz’de
de gözü vardır” demişlerdir. Rusya için
Akdeniz gerçekten önemlidir. Herkes de Doğu
Akdeniz’deki Kõbrõs’õn önemini görüyor.
Bakõn, orada İngiliz üsleri var. Bugüne kadar
da İngiltere üç bin mil ötedeki bu üslerini
hassasiyetle koruyor. Kõbrõs’ta tarih içinde
çözüm taslaklarõ ortaya çõkmõş ama hiçbirinde
İngiliz üslerine dokunulmamõştõr.
- İngiltere geçenlerde, “Kıbrıs’ta bir çözüm
olursa bu üslerin belli topraklarından feragat
edebilirim” açıklaması yaptı. Sizce bu ne
anlama geliyordu?
- Bu yeni bir şey değil. Annan Planõ
zamanõnda da hatta daha önceki çözüm
teşebbüslerinde de vardõ. Yani İngiltere üs
topraklarõndan bir kõsmõnõ bir iyi niyet jesti
olarak “Sizin kullanımınıza tahsis ediyorum.
Ama benim üslerime dokunmayın” diyor.
Herkes bir jest peşinde. ABD de 400 milyon
dolar vaat etti.
İngiltere’nin bu jesti yapmaya ihtiyacõ var.
Çünkü üslerin lağvedilmesini isteyen ama
gerçekler karşõsõnda bunu yapmayacak olan bir
AKEL partisi bulunuyor. Çözüme gelince...
Sayõn Talat ve Hristofyas arasõnda 23 Mayõs ve
1 Temmuz 2008’de oluşturulan çözüm
çerçevesini dikkate aldõğõm zaman içi ne
şekilde doldurulursa doldurulsun Kõbrõs Türk
toplumu ve Türkiye için bir teslimiyet olan bir
çözüme ulaşõlacaktõr demektir.
- Peki, bu çerçeve Annan Planı’nın
gerisinde mi ilerisinde mi?
- Annan Planõ’nõn da gerisindedir. Birisinin
hareket noktasõ BM Güvenlik Konseyi’nin
1250, öbürününki 1251 sayõlõ kararõdõr. Türk
tarafõnõn bundan sonraki süreç Annan Planõ
zemininde olacaktõr biçiminde bir görüşü vardõ.
O çerçevenin ortaya çõkmasõndan sonra BM
Güvenlik Konseyi’nin kabul ettiği 1818 sayõlõ
karar tamamõyla Annan Planõ’nõn dayandõğõ
çerçeveyi ortadan kaldõrmõştõr.
Çünkü artõk o çerçeve artõk kullanõlõrlõğõ
kalmayan iki toplumlu kavramõna
dayanmaktadõr. Oysa biz bu kavramlarõ 1970’li
yõllarõn başlarõnda kullanõyorduk. Çünkü
1960’lõ yõllarda Kõbrõs Türk toplumuna azõnlõk
haklarõ verilmesi gündemdeydi.
- İyi de, Kıbrıs Türk toplumu azınlık kabul
edildiği zaman self-determinasyon hakkından
mahrum kalmayacak mıydı?
- İşte, hadise o. Sayõn Denktaş BM ve bazõ
çevrelerce uzlaşmaz damgasõnõ yemiştir. Çünkü
haklõ olarak , “Kıbrıs’ta iki halk ve iki halkın
iradesi vardır” diyor ama bunu söyler
söylemez de, “Bizim terminolojimizde iki
halk yoktur, iki toplum vardır” karşõlõğõnõ
alõyordu. Bu BM raporlarõna da geçmiştir.
- Aralık 1963’te Kıbrıs’ta olaylar patlak
verdikten sonra BM Güvenlik Konseyi 4 Mart
1964’te 86 sayılı kararıyla Kıbrıs’a barış gücü
gönderme konusunda kendini bağladı. Ancak
o dönem, Kıbrıs Türk toplumu hükümetten
çekildiği için barış gücünü göndermek için
Kıbrıs Rum tarafıyla anlaşmaya varılması
zorunluluğu doğdu. O zamandan beri de
uluslararası camia, Kıbrıs Cumhuriyeti ve
Rum Yönetimi’ni meşru Kıbrıs yönetimi
olarak tanıyor. Türkiye bu durumu
değiştirmek için şimdiye kadar ne yaptı?
- O sõrada 1960 Anayasasõ’na göre hükümette
bulunmasõ gereken Kõbrõs Türk unsuru zorla
hükümetten uzaklaştõrõlmasõna rağmen BM
sadece Rumlardan oluşan hükümeti Kõbrõs
Cumhuriyeti olarak kabul etmiştir. İşte bu
gerçek dõşõ tutum bugünkü çözümsüzlüğün
temelini oluşturmaktadõr.
Türkiye’nin ne yaptõğõna gelince. Bugünlerde
hatõratõmõ yazõyorum. Bu konuya da ister
istemez değineceğim. Bu evvelden beri bir
hata. O günün şartlarõnda da Türkiye zaten biz
Kõbrõs Cumhuriyeti’ni yaşatmak istiyoruz
düşüncesiyle hareket etmiştir. Belki de bu
mantõk doğruydu.
Rumlar ENOSİS’i AB üyeliği yoluyla gerçekleştirmek istiyor
- Ecevit hükümetten çekildikten
sonra bir ara hükümet ardından
da 1. ve 2. MC hükümetleri
kuruldu. O zaman Kıbrıs politikası
nasıl gelişti?
- Demirel Başbakan olmuştu.
Demirel bu hatayõ anlamõştõ.
Dõşişleri Bakanõ İhsan Sabri
Çağlayangil, ben de onun özel
kalem müdürüydüm. Bizlerin de
dikkat çekmesiyle 1976, 1977, 1978
yõllarõnda bu kararlara hep aleyhte
oy verilmiştir.
Bugüne gelelim. Bugün eğer
çözüm olursa bu Türkiye ve
Kõbrõslõ Türkler için teslimiyet
anlamõna gelir. Nisan 2009’da
KKTC’de yapõlan genel seçimlerde
atõlan oy oranõnõ baz alõrsak bir
çözüm durumunda yapõlacak
referandumda yüzde 50’nin
üzerinde aleyhte oy çõkacağõ
görülmektedir.
Bir de Rum tarafõnõn bir çözümü
yeniden reddetmesi ihtimali yüksek.
Şunu artõk açõkça söyleyebiliyorum.
Rumlar 1974’e kadar ENOSİS’i
şiddet yoluyla sağlayabileceklerini
sandõlar. O maceralarõ akim kaldõ.
Şimdi ise bu amaçlarõnõ AB yoluyla
gerçekleştirmeye çalõşõyorlar.
- Madem öyle o zaman 2004’te
Rumlar Annan Planı’na neden
hayır oyu verdiler?
- Evet oyu verselerdi Türk tarafõ
da AB’ye üye olacaktõ. Türkiye AB
dõşõndaydõ. Yunanistan ve Kõbrõslõ
Türklerle Rumlar AB içinde
olacaklar ve böylece ENOSİS
gerçekleşmiş olacaktõ. Ama 2004
atmosferi içinde henüz AB’nin
Türkiye’yi kesin olarak dõşladõğõ bu
kadar belli değildi.
1999’da Türkiye üye adayõ olarak
kabul edildiğinde AB Rum tarafõna
da çözüm olsun olmasõn AB’ye
gireceksiniz sözü verdi. O
zamandan sonra da Rum tarafõ AB
üyesi olmakla ilgilendi ve çözümü
bir yana bõraktõ. Üye olduktan sonra
da Türkiye’nin önünü nasõl
keseceklerine bakõyorlar.
- Kesmiyorlar mı? Son olarak
AB-Türkiye müzakerelerinde altı
faslın açılmasını veto etmediler
mi?
- Ettiler. İşte, bitti. Önümüzdeki
aylarda Kõbrõs’ta referandum olur
Türk tarafõ çözüm için evet oyu
verirse bu bana göre teslimiyettir.
Zaman içinde Kõbrõs Türk halkõnõn
Türkiye’den bõkacağõ, Talat ve
onun gibilerin sayõsõnõn artacağõ ve
AB’ye katõlacağõ, böylece de
Türkiye’nin AB dõşõnda tutularak
ENOSİS’in gerçekleştirilebileceği
hesaplarõ yapõlõyor. Bu durumda
Kõbrõslõ Türkler ve Kõbrõs artõk
Türkiye’nin yetki alanõ dõşõna
çõkacak. Türkiye’ye bir anlaşma
yapõlabileceği ve garanti hakkõnõn
devam edeceği söylenebilir. Ama
AB üyesi olan bir Kõbrõs’ta garanti
hakkõ olmuş ya da olmamõş, neye
yarar?
Ankara’nõnpasif
politikasõnõnsonuçlarõ
- Neden doğruydu?
- Türkiye 1960’ta Kõbrõs Cumhuriyeti’nin
kurulmasõna önemli katkõlarda bulunmuş ve
devam etmesini istiyordu. 1963 ve 1964’te BM
Güvenlik Konseyi’nin var kabul ettiği Kõbrõs
Cumhuriyeti’nin anayasasõ 1973’te Makarios
tarafõndan ihlal edilmişti. O yõl Rum
Cumhurbaşkanlõğõ seçimi vardõ. Türk tarafõ da
Denktaş’õ başkan yardõmcõsõ olarak seçti. Denktaş
yeminini Kõbrõs Anayasasõ’na uygun etmesine
rağmen Makarios anayasaya göre değil,
yürürlükteki yasalara göre yemin etti. Bununla
anayasayõ tamamõyla ihlal etmiş oldu.
1974’te harekât yapõldõktan sonra birinci
Cenevre Konferansõ’nda Türkiye Kõbrõs’ta iki
özerk yönetim olduğunu gündeme getirdi. Ama
hep Kõbrõs Cumhuriyeti’nde iki özerk yönetim
olduğu konuşuldu. Yani Türkiye o dönemde bile
hâlâ Kõbrõs Cumhuriyeti’nin varlõğõnõ kabul
ediyordu. Ecevit çõkarma kararõyla tarihi bir başarõ
sağlamõştõr. Ama şunu da söylemek zorundayõm. 1
Kasõm 1974’te BM Güvenlik Konseyi 3212 sayõlõ
kararõnõ kabul etti. Buna göre askerler geri
çekilecek, herkes eski yerine geri dönecek ve
Kõbrõs Cumhuriyeti devam edecekti. Ne yazõk ki
Türkiye bu karara herkesle birlikte olumlu oy
verdi. Karar sõfõra karşõ 117 oyla kabul edildi.
- İyi de o zaman Kıbrıs’a çıkarma neden
yapılmış oluyor?
- Bana anlatõldõğõna göre hükümetin o karara
neden olumlu oy verdiği sorulduğunda şöyle
denilmiş: “Bir askeri zafer kazanıldı. Şimdi
diplomaside yenilmiş durumuna düşmeyelim.
Çekince beyan edelim.” Evet, gerçekten de o
sõrada dõşişleri bakanõ olan Turan Güneş’in
zabõtlarda yedi, sekiz çekincesi vardõr. Ama BM
uygulamalarõnda herkes verilen oya bakar.
Çekince koydum, onun için bunu
uygulamõyorum, dersiniz. Ama olumlu oy
verdiğiniz kararõ uygulamõyor hale düşersiniz.
P
O
R
T
R
E
TUGAY ULUÇEVİK
Dõşişleri Bakanlõğõ’nda Kõbrõs-Yunanistan
Dairesi’nde göreve başladõ. Kõbrõs Şube Müdürlüğü,
dönemin Dõşişleri Bakanõ İhsan Sabri Çağlayangil’in
özel kalem müdürlüğü, Kõbrõs Daire Başkanlõğõ,
Kõbrõs-Yunanistan İşleri Genel Müdür Yardõmcõlõğõ,
Kõbrõs-Yunanistan İşleri, BM ve uluslararasõ siyasi
kuruluşlarla ilgili müsteşar yardõmcõlõğõ yaptõ. Dõş
görevleri ise Abu Dabi, Bükreş, Bonn, Berlin
büyükelçiliği, BM Cenevre Ofisi’nde Daimi
Temsilcilik ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatõ
(KEİ) Genel Sekreter Vekilliği oldu.
SÖYLEŞİ
LEYLA TAVŞANOĞLU
- AKP hükümeti seçilir seçilmez
bundan sonra bir adım önde gitme
politikası izleyeceğini ve
çözümsüzlüğü çözeceğini söylemişti.
Şimdi ne oldu?
- Bir adõm önde yürüme siyaseti
sorunu çözmedi. İkinci olarak bõrakõn
KKTC’nin tanõnmasõnõ Kõbrõs Türk
tarafõna uygulanan ambargolar
kaldõrõlmadõ. Üçüncü olarak
Türkiye’nin AB üyeliğinin önü de
açõlmadõ. Demek ki Kõbrõs bir faktör
değil. Olsaydõ 2004’teki
referandumlarda Türk tarafõ evet oyu
verdikten sonra Kõbrõs sorunu
çözülürdü. Bizim çözümden yana
politikamõz iflas etmiştir.
- Mehmet Ali Talat bir
arkadaşımızla yaptığı nehir
söyleşisinde 1983’te kendi partisi
CTP, KKTC’nin bağımsızlık ilanını
destekleme kararı aldığında sabaha
kadar üzüntüsünden ağladığını
anlatmıştı. Aynı Talat bağımsızlığına
karşı çıktığı KKTC’nin bugün
cumhurbaşkanı. Bu nasıl bir çelişki
oluyor?
- Sayõn Talat devletinin kuruluşuna
sõkõlõp üzülen ve bu yüzden ağlayan ilk
cumhurbaşkanõ olarak tarihe geçmiştir.
Böyle bir kişinin şu anda müzakereci
olmasõ da bütün kozlarõn kaybõna
sebep olmaktadõr. Çünkü Hristofyas bu
defa kendisine sevinç gözyaşõ
döktürecek bir çözüm getirecektir.
Yani devletini ortadan kaldõracaktõr.
1963 olaylarõndan sonra Kõbrõslõ Türkler
hükümetten uzaklaştõrõlmalarõna rağmen BM sadece
Rumlardan oluşan hükümeti Kõbrõs Cumhuriyeti
olarak kabul etmiştir. İşte bu gerçek dõşõ tutum
bugünkü çözümsüzlüğün temelini oluşturmaktadõr.
Müzakereler Sayõn Talat’õn yeniden seçilmesini
sağlama egzersizine dönmüş durumda. Hem
Rumlar hem uluslarararsõ toplumun belli başlõ
aktörleri Talat’õn yeniden seçilmesine taraftar
olduklarõnõ ortaya koyuyorlar.
Talat, devletinin bağımsızlığına
üzülen tek cumhurbaşkanı
leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr