25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
SAYFA CUMHURİYET 27 ARALIK 2009 PAZAR 14 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B Kõbrõs ve Türk-Yunan dosyalarõ uzmanõ emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik’ten önemli uyarõlar: Kõbrõs’ta çözüm teslimiyet olur Ömrü Kõbrõs sorunu ve Türk-Yunan dosyalarõna çalõşmakla geçmiş bir diplomat emekli büyükelçi Tugay Uluçevik. Kõbrõs sorununun çözümü için yeniden birtakõm güç odaklarõndan baskõ geldiği anlaşõlan bugünlerde Büyükelçi Uluçevik’le konuşuyoruz. Kõbrõs’ta sorunun çözümü yönünde hiçbir umut õşõğõ görmediği mesajõnõ veren Uluçevik, şimdiki Rum lider Demetris Hristofyas’õn, selefi Tassos Papadopulos’tan hiç farklõ olmadõğõnõ vurguluyor. Hristofyas liderliğindeki Rum Yönetimi’yle bir yere varõlamayacağõnõn altõnõ çizen Uluçevik, nisan ayõnda yapõlacak KKTC Cumhurbaşkanlõğõ seçimlerinde Mehmet Ali Talat’õ yeniden seçtirebilmek için Rum liderin yakõnda çözüm umutlarõ yeşerten konuşmalar yapmasõnõ beklediğini söylüyor. - KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’la Rum Yönetimi Lideri Hristofyas elli yedi görüşme yaptılar. Ocaktan itibaren de görüşmeleri hızlandıracaklar. Bu koşullar altında bu müzakerelerden bir çözüm çıkar mı? T.U. - Bu müzakereler Sayõn Talat’õn yeniden seçilmesini sağlama egzersizine dönmüş durumda. KKTC’de nisanda Cumhurbaşkanlõğõ seçimleri olacak. Hem Rumlar hem uluslararasõ toplumun belli başlõ aktörleri Sayõn Talat’õn yeniden seçilmesine taraftar olduklarõnõ ortaya koyuyorlar. - Peki, siz bunu nereden biliyorsunuz? - Herkes, başta Talat ve o zamanki Başbakan Ferdi Sabit Soyer olmak üzere Hristofyas’õn 2008’de Rum yönetimi liderliğine seçilmesini bir fõrsat penceresi olarak değerlendirdiler. - Tassos Papadopulos’un görüşmeleri reddetmesi üzerine Hristofyas bir çözüm fırsatı olarak görüldü, öyle mi? - Hristofyas’õn 28 Şubat 2008’deki yemin töreninde yaptõğõ konuşmanõn metniyle Papadopulos’un yeni 28 Şubat 2003’teki yemin töreni konuşmasõnõn metniyle karşõlaştõrõn. Burada şu açõkça görülüyor: Kõbrõs Rum-Yunan ortaklõğõnõn Kõbrõs konusunda on yõllardõr söylediklerinin tekrarõdõr. İnsanlar değişmiştir ama onlarda Kõbrõs konusuna bakõş açõsõ değişmiyor. Demek istediğim Hristofyas’õn seçilmiş olmasõ Papadopulos’a nazaran Kõbrõs sorunundaki vizyon bakõmõndan bir değişiklik ortaya koymadõ. Çünkü Hristofyas solcu AKEL’in lideri olmasõna rağmen AKEL ve Hristofyas, Kõbrõs sorunu bakõmõndan Helen milliyetçileridir. AKEL 1966’da ENOSİS kararõnõ kabul eden bir partidir. Hristofyas’õn seçilmiş olmasõ, söylem, vizyon, hedefler itibarõyla Papadopulos’tan farklõ hiçbir şey getirmedi. - Ama 2004’te Annan Planı referandumda Rumlar tarafından reddedildiği sırada Rum lider Papadopulos’tu... - Unutmayõn ki Rumlara asõl “hayır” oyu verdirten faktör yine AKEL’di. AKEL’in yüzde 40’tan fazla seçmeni ret oyu vermemiş olsaydõ Annan Planõ Rumlar tarafõndan kabul edilecekti. - O zaman ne oldu da Hristofyas’ın seçilmiş olması herkes tarafından bir fırsat penceresi olarak niteleniyor? - Hristofyas’õn seçim kampanyasõ boyunca bir tek sloganõ vardõ. O da “Ben çözüm istiyorum” sözleriydi. Herkes ona sarõldõ. Bir de herkes Kuzey’de çözüme teşne ve hazõr olan Talat olduğunu biliyordu. “Bunların arasında bir yoldaşlık var. İkisi kafa kafaya verirlerse daha çabuk çözerler” kanõsõ hâkimdi. Ama şunu unutuyorlar ki AKEL, görüşmelerde kopma noktasõna gidildiği takdirde daima gaza basar uçağõ havalandõrõr. Çünkü tam bir kopma olursa Kõbrõs meselesinde boşluğu Batõlõ güçlerin doldurmasõ ihtimali olduğunu biliyor. Çözüme yaklaşõlmasõ durumunda da bu sefer AKEL frene basar. Çünkü bulunacak çözüm Moskova’nõn aleyhine olacaktõr; çözüm Batõ mutfağõnda pişirilmiştir. - Batılı büyük güçler Kıbrıs’a çözüm isteklerinde samimiler mi? Daha açık söylemek gerekirse Batılı büyük güçlerin işine bölünmüş bir Kıbrıs mı yoksa birleşik bir Kıbrıs mı gelir? - Tecrübe göstermiştir ki bu durumdan hiç kimse rahatsõz değildir. Hiç kimse bana statüko bilmem ne diye ağlaşmasõn. Statükodan Batõ gerçekten rahatsõzsa BM Güvenlik Konseyi’nin 1996-2004 dönemindeki her kararõnda şöyle bir madde vardõr: “Kıbrıs’ın AB üyelik süreci Kıbrıs sorununun çözümünü kolaylaştıracaktır.” Bu varsayõmla Annan Planõ da ortaya çõkmõştõr. 2004 de bunun iflas ettiğini göstermiştir. 2004 macerasõ noktalanõnca Annan bir rapor yayõmladõ. “Rumlar sadece bir metni, taslağı reddetmediler. Çözümün kendisini reddettiler. Bu sonuç karşısında BM’nin Kıbrıs’taki bütün misyonları yeniden gözden geçirilmelidir ve Kıbrıs meselesinin bundan sonra en iyi nasıl ele alınabileceği de etraflıca değerlendirilmelidir” dedi. Bu çok yerinde bir tespittir. Batõ bugün Kõbrõs sorunundaki çözümsüzlükten yakõnmasõnda samimiyse yeni bir çözüm arayõşõna hemen girerdi. Ama Annan’õn o raporu BM Güvenlik Konseyi’nin önüne dahi gelmedi ve Rusya bu raporun görüşülmesini veto etti. - Zaten 1996’da Rum kesimine S-300 füzelerini konuşlandırmak isteyen de Rusya’nın kendisi değil mi? - Ben de oraya geleceğim. Çünkü biz daha dõş politikanõn “d”sini öğrenirken siyasi tarih derslerinde hocalarõmõz, “Rusya sıcak denizlere inmek politikası güder. Akdeniz’de de gözü vardır” demişlerdir. Rusya için Akdeniz gerçekten önemlidir. Herkes de Doğu Akdeniz’deki Kõbrõs’õn önemini görüyor. Bakõn, orada İngiliz üsleri var. Bugüne kadar da İngiltere üç bin mil ötedeki bu üslerini hassasiyetle koruyor. Kõbrõs’ta tarih içinde çözüm taslaklarõ ortaya çõkmõş ama hiçbirinde İngiliz üslerine dokunulmamõştõr. - İngiltere geçenlerde, “Kıbrıs’ta bir çözüm olursa bu üslerin belli topraklarından feragat edebilirim” açıklaması yaptı. Sizce bu ne anlama geliyordu? - Bu yeni bir şey değil. Annan Planõ zamanõnda da hatta daha önceki çözüm teşebbüslerinde de vardõ. Yani İngiltere üs topraklarõndan bir kõsmõnõ bir iyi niyet jesti olarak “Sizin kullanımınıza tahsis ediyorum. Ama benim üslerime dokunmayın” diyor. Herkes bir jest peşinde. ABD de 400 milyon dolar vaat etti. İngiltere’nin bu jesti yapmaya ihtiyacõ var. Çünkü üslerin lağvedilmesini isteyen ama gerçekler karşõsõnda bunu yapmayacak olan bir AKEL partisi bulunuyor. Çözüme gelince... Sayõn Talat ve Hristofyas arasõnda 23 Mayõs ve 1 Temmuz 2008’de oluşturulan çözüm çerçevesini dikkate aldõğõm zaman içi ne şekilde doldurulursa doldurulsun Kõbrõs Türk toplumu ve Türkiye için bir teslimiyet olan bir çözüme ulaşõlacaktõr demektir. - Peki, bu çerçeve Annan Planı’nın gerisinde mi ilerisinde mi? - Annan Planõ’nõn da gerisindedir. Birisinin hareket noktasõ BM Güvenlik Konseyi’nin 1250, öbürününki 1251 sayõlõ kararõdõr. Türk tarafõnõn bundan sonraki süreç Annan Planõ zemininde olacaktõr biçiminde bir görüşü vardõ. O çerçevenin ortaya çõkmasõndan sonra BM Güvenlik Konseyi’nin kabul ettiği 1818 sayõlõ karar tamamõyla Annan Planõ’nõn dayandõğõ çerçeveyi ortadan kaldõrmõştõr. Çünkü artõk o çerçeve artõk kullanõlõrlõğõ kalmayan iki toplumlu kavramõna dayanmaktadõr. Oysa biz bu kavramlarõ 1970’li yõllarõn başlarõnda kullanõyorduk. Çünkü 1960’lõ yõllarda Kõbrõs Türk toplumuna azõnlõk haklarõ verilmesi gündemdeydi. - İyi de, Kıbrıs Türk toplumu azınlık kabul edildiği zaman self-determinasyon hakkından mahrum kalmayacak mıydı? - İşte, hadise o. Sayõn Denktaş BM ve bazõ çevrelerce uzlaşmaz damgasõnõ yemiştir. Çünkü haklõ olarak , “Kıbrıs’ta iki halk ve iki halkın iradesi vardır” diyor ama bunu söyler söylemez de, “Bizim terminolojimizde iki halk yoktur, iki toplum vardır” karşõlõğõnõ alõyordu. Bu BM raporlarõna da geçmiştir. - Aralık 1963’te Kıbrıs’ta olaylar patlak verdikten sonra BM Güvenlik Konseyi 4 Mart 1964’te 86 sayılı kararıyla Kıbrıs’a barış gücü gönderme konusunda kendini bağladı. Ancak o dönem, Kıbrıs Türk toplumu hükümetten çekildiği için barış gücünü göndermek için Kıbrıs Rum tarafıyla anlaşmaya varılması zorunluluğu doğdu. O zamandan beri de uluslararası camia, Kıbrıs Cumhuriyeti ve Rum Yönetimi’ni meşru Kıbrıs yönetimi olarak tanıyor. Türkiye bu durumu değiştirmek için şimdiye kadar ne yaptı? - O sõrada 1960 Anayasasõ’na göre hükümette bulunmasõ gereken Kõbrõs Türk unsuru zorla hükümetten uzaklaştõrõlmasõna rağmen BM sadece Rumlardan oluşan hükümeti Kõbrõs Cumhuriyeti olarak kabul etmiştir. İşte bu gerçek dõşõ tutum bugünkü çözümsüzlüğün temelini oluşturmaktadõr. Türkiye’nin ne yaptõğõna gelince. Bugünlerde hatõratõmõ yazõyorum. Bu konuya da ister istemez değineceğim. Bu evvelden beri bir hata. O günün şartlarõnda da Türkiye zaten biz Kõbrõs Cumhuriyeti’ni yaşatmak istiyoruz düşüncesiyle hareket etmiştir. Belki de bu mantõk doğruydu. Rumlar ENOSİS’i AB üyeliği yoluyla gerçekleştirmek istiyor - Ecevit hükümetten çekildikten sonra bir ara hükümet ardından da 1. ve 2. MC hükümetleri kuruldu. O zaman Kıbrıs politikası nasıl gelişti? - Demirel Başbakan olmuştu. Demirel bu hatayõ anlamõştõ. Dõşişleri Bakanõ İhsan Sabri Çağlayangil, ben de onun özel kalem müdürüydüm. Bizlerin de dikkat çekmesiyle 1976, 1977, 1978 yõllarõnda bu kararlara hep aleyhte oy verilmiştir. Bugüne gelelim. Bugün eğer çözüm olursa bu Türkiye ve Kõbrõslõ Türkler için teslimiyet anlamõna gelir. Nisan 2009’da KKTC’de yapõlan genel seçimlerde atõlan oy oranõnõ baz alõrsak bir çözüm durumunda yapõlacak referandumda yüzde 50’nin üzerinde aleyhte oy çõkacağõ görülmektedir. Bir de Rum tarafõnõn bir çözümü yeniden reddetmesi ihtimali yüksek. Şunu artõk açõkça söyleyebiliyorum. Rumlar 1974’e kadar ENOSİS’i şiddet yoluyla sağlayabileceklerini sandõlar. O maceralarõ akim kaldõ. Şimdi ise bu amaçlarõnõ AB yoluyla gerçekleştirmeye çalõşõyorlar. - Madem öyle o zaman 2004’te Rumlar Annan Planı’na neden hayır oyu verdiler? - Evet oyu verselerdi Türk tarafõ da AB’ye üye olacaktõ. Türkiye AB dõşõndaydõ. Yunanistan ve Kõbrõslõ Türklerle Rumlar AB içinde olacaklar ve böylece ENOSİS gerçekleşmiş olacaktõ. Ama 2004 atmosferi içinde henüz AB’nin Türkiye’yi kesin olarak dõşladõğõ bu kadar belli değildi. 1999’da Türkiye üye adayõ olarak kabul edildiğinde AB Rum tarafõna da çözüm olsun olmasõn AB’ye gireceksiniz sözü verdi. O zamandan sonra da Rum tarafõ AB üyesi olmakla ilgilendi ve çözümü bir yana bõraktõ. Üye olduktan sonra da Türkiye’nin önünü nasõl keseceklerine bakõyorlar. - Kesmiyorlar mı? Son olarak AB-Türkiye müzakerelerinde altı faslın açılmasını veto etmediler mi? - Ettiler. İşte, bitti. Önümüzdeki aylarda Kõbrõs’ta referandum olur Türk tarafõ çözüm için evet oyu verirse bu bana göre teslimiyettir. Zaman içinde Kõbrõs Türk halkõnõn Türkiye’den bõkacağõ, Talat ve onun gibilerin sayõsõnõn artacağõ ve AB’ye katõlacağõ, böylece de Türkiye’nin AB dõşõnda tutularak ENOSİS’in gerçekleştirilebileceği hesaplarõ yapõlõyor. Bu durumda Kõbrõslõ Türkler ve Kõbrõs artõk Türkiye’nin yetki alanõ dõşõna çõkacak. Türkiye’ye bir anlaşma yapõlabileceği ve garanti hakkõnõn devam edeceği söylenebilir. Ama AB üyesi olan bir Kõbrõs’ta garanti hakkõ olmuş ya da olmamõş, neye yarar? Ankara’nõnpasif politikasõnõnsonuçlarõ - Neden doğruydu? - Türkiye 1960’ta Kõbrõs Cumhuriyeti’nin kurulmasõna önemli katkõlarda bulunmuş ve devam etmesini istiyordu. 1963 ve 1964’te BM Güvenlik Konseyi’nin var kabul ettiği Kõbrõs Cumhuriyeti’nin anayasasõ 1973’te Makarios tarafõndan ihlal edilmişti. O yõl Rum Cumhurbaşkanlõğõ seçimi vardõ. Türk tarafõ da Denktaş’õ başkan yardõmcõsõ olarak seçti. Denktaş yeminini Kõbrõs Anayasasõ’na uygun etmesine rağmen Makarios anayasaya göre değil, yürürlükteki yasalara göre yemin etti. Bununla anayasayõ tamamõyla ihlal etmiş oldu. 1974’te harekât yapõldõktan sonra birinci Cenevre Konferansõ’nda Türkiye Kõbrõs’ta iki özerk yönetim olduğunu gündeme getirdi. Ama hep Kõbrõs Cumhuriyeti’nde iki özerk yönetim olduğu konuşuldu. Yani Türkiye o dönemde bile hâlâ Kõbrõs Cumhuriyeti’nin varlõğõnõ kabul ediyordu. Ecevit çõkarma kararõyla tarihi bir başarõ sağlamõştõr. Ama şunu da söylemek zorundayõm. 1 Kasõm 1974’te BM Güvenlik Konseyi 3212 sayõlõ kararõnõ kabul etti. Buna göre askerler geri çekilecek, herkes eski yerine geri dönecek ve Kõbrõs Cumhuriyeti devam edecekti. Ne yazõk ki Türkiye bu karara herkesle birlikte olumlu oy verdi. Karar sõfõra karşõ 117 oyla kabul edildi. - İyi de o zaman Kıbrıs’a çıkarma neden yapılmış oluyor? - Bana anlatõldõğõna göre hükümetin o karara neden olumlu oy verdiği sorulduğunda şöyle denilmiş: “Bir askeri zafer kazanıldı. Şimdi diplomaside yenilmiş durumuna düşmeyelim. Çekince beyan edelim.” Evet, gerçekten de o sõrada dõşişleri bakanõ olan Turan Güneş’in zabõtlarda yedi, sekiz çekincesi vardõr. Ama BM uygulamalarõnda herkes verilen oya bakar. Çekince koydum, onun için bunu uygulamõyorum, dersiniz. Ama olumlu oy verdiğiniz kararõ uygulamõyor hale düşersiniz. P O R T R E TUGAY ULUÇEVİK Dõşişleri Bakanlõğõ’nda Kõbrõs-Yunanistan Dairesi’nde göreve başladõ. Kõbrõs Şube Müdürlüğü, dönemin Dõşişleri Bakanõ İhsan Sabri Çağlayangil’in özel kalem müdürlüğü, Kõbrõs Daire Başkanlõğõ, Kõbrõs-Yunanistan İşleri Genel Müdür Yardõmcõlõğõ, Kõbrõs-Yunanistan İşleri, BM ve uluslararasõ siyasi kuruluşlarla ilgili müsteşar yardõmcõlõğõ yaptõ. Dõş görevleri ise Abu Dabi, Bükreş, Bonn, Berlin büyükelçiliği, BM Cenevre Ofisi’nde Daimi Temsilcilik ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatõ (KEİ) Genel Sekreter Vekilliği oldu. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU - AKP hükümeti seçilir seçilmez bundan sonra bir adım önde gitme politikası izleyeceğini ve çözümsüzlüğü çözeceğini söylemişti. Şimdi ne oldu? - Bir adõm önde yürüme siyaseti sorunu çözmedi. İkinci olarak bõrakõn KKTC’nin tanõnmasõnõ Kõbrõs Türk tarafõna uygulanan ambargolar kaldõrõlmadõ. Üçüncü olarak Türkiye’nin AB üyeliğinin önü de açõlmadõ. Demek ki Kõbrõs bir faktör değil. Olsaydõ 2004’teki referandumlarda Türk tarafõ evet oyu verdikten sonra Kõbrõs sorunu çözülürdü. Bizim çözümden yana politikamõz iflas etmiştir. - Mehmet Ali Talat bir arkadaşımızla yaptığı nehir söyleşisinde 1983’te kendi partisi CTP, KKTC’nin bağımsızlık ilanını destekleme kararı aldığında sabaha kadar üzüntüsünden ağladığını anlatmıştı. Aynı Talat bağımsızlığına karşı çıktığı KKTC’nin bugün cumhurbaşkanı. Bu nasıl bir çelişki oluyor? - Sayõn Talat devletinin kuruluşuna sõkõlõp üzülen ve bu yüzden ağlayan ilk cumhurbaşkanõ olarak tarihe geçmiştir. Böyle bir kişinin şu anda müzakereci olmasõ da bütün kozlarõn kaybõna sebep olmaktadõr. Çünkü Hristofyas bu defa kendisine sevinç gözyaşõ döktürecek bir çözüm getirecektir. Yani devletini ortadan kaldõracaktõr. 1963 olaylarõndan sonra Kõbrõslõ Türkler hükümetten uzaklaştõrõlmalarõna rağmen BM sadece Rumlardan oluşan hükümeti Kõbrõs Cumhuriyeti olarak kabul etmiştir. İşte bu gerçek dõşõ tutum bugünkü çözümsüzlüğün temelini oluşturmaktadõr. Müzakereler Sayõn Talat’õn yeniden seçilmesini sağlama egzersizine dönmüş durumda. Hem Rumlar hem uluslarararsõ toplumun belli başlõ aktörleri Talat’õn yeniden seçilmesine taraftar olduklarõnõ ortaya koyuyorlar. Talat, devletinin bağımsızlığına üzülen tek cumhurbaşkanı leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle