23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Deliler Evinde Hayat Yaşadıklarımızı, tanık olduklarımızı düşününce “Yok,” diyorum, “olamaz, bunların hiçbiri gerçek olamaz”. Bilmediğimiz birileri, birtakım bilinmeyen yönetmenler bir oyun sahneye koymuşlar, bize izletiyorlar. Çok oyunculu, uzun ve sonu belirsiz bir oyun; herhalde sonunu, izleyenlerdeki gerilim dozu düşmesin diye belirsizleştirmişler. Ne var ki art arda değişen sahnelerin hızına erişmek neredeyse olanaksız. Olaylar öyle karmaşık, öyle girdi çıktılı ki.. oyunun bir sahnesini çözdüm derken, aynı anda kendinizi koyu bir bilinmezliğin içinde buluveriyorsunuz. Oysa olaylar zincirinde her sahne, öbür sahnelerle dolaylı ya da dolaysız ilintili, dolayısıyla birinin kaçırılması oyunun tümünün kaçırılması anlamına geliyor. İtiraf edeyim, ben hâlâ oyunun o “yaş mı da kuru mu” sahnesindeyim. Hani bir deniz albayı vardı, “irticaya karşı imha planı” hazırladığı söylenmişti de imzası kuru çıkınca millet mızmızlanmıştı, “Islak imzasız imha planı mı olur?” diye. Mutlaka anımsamışsınızdır, birlikte izledik. Neyse, aradan haftalar geçti, birisi o planın yaş imzalısını gönderdi adi postayla savcılığa. Bu kez de, “Yahu böyle önemli bir belge adi postayla mı yollanır?” fısıltısı yayılıverdi ortalığa. Milletin ağzı torba olmadığından büzülemiyor, böyle olunca da her kafadan bir ses çıkıyor. Diyeceğim, ben hâlâ o sahnedeyim, o sahneyi çözemediğimden yeni sahnelere geçemiyorum. Öte yandan bu arada da köprülerin altından şırıl şakır sular akıyor. Kısacası Sevgili Dostlar, yardımınızı diliyorum. Son bildiğim, o albayın postadan çıkan yaş imzalı “imha planına rağmen” Cumhuriyet Savcılığı’nca salıverildiği idi. Sonra ne oldu? Albay yargılanıyor mu, yoksa suçsuzluğu mu kanıtlandı? O yaş imza işin uzmanları tarafından bir kez daha incelenecekti; incelendi mi? Sonuç ne oldu? Bilen var mı? Eğer olayda bir belge sahteciliği söz konusu ise bu sahte belgeyi ortaya sürenler hakkında yargı bir adım attı mı? Merak ediyorum. Yönetmenin kim olduğunu bilsem ona soracağım, ama bilmiyorum. Bu merakımı gideremeden de yeni merak alanlarına geçemiyorum. Oysa arada kaç sahne değişti, kim bilir? Bana anlatılanlara göre yeni sahneler çok daha müthiş, çok daha heyecanlıymış. Birtakım muvazzaf subaylar ikili suikast timleri oluşturmuşlar, Ankara’da sokakları tarıyorlarmış. Bu ikili timlerden biri yakalanmış, hem de ellerindeki kroki ile birlikte. Tam 007’lik bir olay! Yakalanır yakalanmaz da biri elindeki krokili kâğıdı bir pet şişe kapağına tıkıştırıp saklamak istemiş, fakat başaramamış. Bana doğrusu “binbaşı” rütbesinde, üstelik de Özel Harp Dairesi’nde görevli bir subayın böylesine tehlikeli bir iş için yola çıkmadan önce dört sözcüklü bir adresi ezberleyememiş olması tuhaf geldi. Sanırım bir “reji hatası” olmalı. Yukarıdaki, “Tam 007’lik bir olay!” sözünü bu nedenle geri alıyorum, çünkü James Bond filmlerinin hiçbirinde bu tür tuhaf hatalar yapılmıyor. Oyunun bu sahnesinde bir de politikacı varmış, “Yakalanan o subaylar beni arıyorlardı, olayın mağduru benim!” diyormuş. Gerilim bu kadarla kalsa gene iyi.. subayların üstleri açıklama yapıp “Biz onları oraya başka bir iş için gönderdik” demişler. İnandırıcı olmamışlar mı ne, savcılarla polisler subayların Özel Harp Dairesi’ndeki ofislerini basıp bir gece boyu aramışlar. İyi mi? Sizlerin de yardımlarıyla o “yaş mı da kuru mu” konusunu açıklığa kavuşturabilirsem bu olaya da mutlaka el atmak istiyorum. Daha böyle onlarca, yüzlerce sahne var, fakat tümünü izlemeye, izleyip anlamaya, çözmeye insan ömrü yetmez. Zorunlu olarak bir seçme yapacağım. Bu olayların benim için “esin kaynağı” olmaları gibi bir yanı var; eğer yeterli malzeme toplayabilirsem bir roman yazmak niyetindeyim. Olaylar romanımın arka planını oluşturacak. Ön planda da sahneler değiştikçe şaşıran, korkan, paranoyaklaşan, sinen, pusan, susan, aynı zamanda da yandaşlaşan insanlar. Bir yanda, “Ne olacaksa olsun artık” deyip bir şeyler olmasını bekleyenlerle öbür yanda, “Bir şeyler olacağı kesin” deyip bir şeyler olmadıkça düş kırıklığı yaşayanlar… Bunların aralarındaki çatışmalar, çekişmeler. Tam anlamıyla psikolojik öğelerin ağır basacağı bir gerilim romanı yani… Adı ne mi olacak? “Deliler Evinde Hayat”. Aslında adını “Memleketin Birinde Hoptirinam” koymak isterdim, ama romanı Aziz Nesin ustadan yürütmüş deyip, dedikodu yaparlar. Neme lazım… dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Milas ‘MS 2010’a Hazõr... Bin yõllardõr adõnõ değişmeyen Milas, yaşõna uygun deyimle “MS 2010”dan itibaren artõk geçmişini de yaşatarak çağdaş- laşacak... Kentin gözbebeği Çöl- lüoğlu Han’õn restorasyon pro- jeleri çoktandõr hazõrdõ ama uy- gulamaya geçilemiyordu; şimdi “ihale” aşamasõnda… Yaklaşõk 1000 m2’ye oturan 2 katlõ hanõ 1719’da Ayanoğlu Hacı Abdülaziz Ağa yaptõrmõş. Adõnõ 1900’lerdeki sahibi Ta- vaslı Hacı Mehmet Çöllüoğ- lu’ndan alõyor. Milas’õn sadece ticaret tarihinde değil, sosyal ve siyasal geçmişinde de önemli yeri var. Ege’nin en eski çarşõlarõndan “Milas Arastası”nõn projele- rinde de “hadi gari” denecek du- ruma gelindi. Han ve arastadaki asõrlara uzanan birliktelik gele- ceğe taşõnacak... Eski çağõn “Karya”sõ olan Muğla’daki 300 arkeolojik sitten 30’u Milas’ta. Her yönüyle “Mi- laslı” sanatçõ Tolga Çandar, oğlunun adõnõ “Karya” koydu- ğunu söyleyip eklemişti; “çün- kü o Karyalı bir Türk...” Kültürel sorumluluk İşte böylesine derin uygarlõk kökleriyle gurur duyan Milas’õn “belediye”si bile kültür mirasõ sayõlõr; çünkü 1868’de kurul- muş... Başkan Muhammet To- kat, bu mirasõn “MS 2010” so- rumluluğunu şöyle özetliyor: “İstanbul’un Avrupa Kültür Başkentliğinde Batı ile Do- ğu’yu yeniden buluşturmasına Anadolu’nun katkısını bizler sağlamalıyız. Bu nedenle 2010’da Milas da kültür baş- kenti olacak...” Cumhuriyetle birlikte, 1923’te kurulan Milas Sanayi ve Ticaret Odasõ’nõn Başkanõ Enver Tuna da belediyeye desteklerinin ge- rekçesini bakõn nasõl açõklõyor; “Uygarlık tarihi, ticaretin de tarihidir. Bu nedenle Milas’ın hanları, arastası bizim meslek mirasımızdır.” Belediyedeki “Koruma Uy- gulama Denetleme Bürosu”nun raporunda ise özetle şunlar be- lirtiliyor: “Milas arastasının oluşmasında en önemli unsur olan Çöllüoğlu Han’ın tarihî çarşıdaki güçlü konumunu geçmişteki gibi yaşatmayı he- defleyen projenin onay aşa- maları tamamlanmak üzere… Arastadaki 267 dükkândan 74’ünde cephe yenilemeleri; yaklaşık 7 bin 500 m2’lik bir alanda da tarihî çevreyi güç- lendirecek peyzaj çalışmaları yapılacak...” Belediye’nin bulunduğu mey- dan ve çevresi de aynõ yaklaşõmla ele alõnacak. Kızılay Caddesi ile Belediye Caddesi, Pazaryeri Sokak ve Şadırvan Sokak’õn es- ki karakterlerine kavuşmalarõ için gerekli onarõm ve restoras- yonlar için de mimari çalõşmalar hazõr... ‘Vali’lik destekliyor Tüm bunlar için “kaynak” sorununun çözümlendiği; Vali- lik denetimindeki “Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korun- masına Katkı Payı”ndan önem- li oranda destek sağ- landõğõ belirtiliyor… Çünkü Muğla Valisi Dr. Ahmet Altıpar- mak, ildeki kültür ve çevre mirasõna göster- diği duyarlõlõğõ söy- lemden uygulamaya dönüştürme kararlõlõ- ğõnda.. Örneğin Bod- rum’daki ünlü Kargı Koyu’nda planlanan bir “mari- na”ya çekincelerini bildiren mi- marlara, “Merak etmeyin, biz varken yanlış yapılmaz” de- mesi, herkesin dilinde… Geçenlerde Bozüyük’te tarihi evleri incelerken, “İstiyorum ki bir sokak iyileştirmesi ya- palım, toplu bir yerde restore edilen evler, insanları cezbet- sin... İnsanlar buraya geldiği zaman birçok evi aynı alanda görebilsin” deyince Belediye Başkanõ Yaşar Gencel de şunu söylemiş: “Böylece biz de Ya- vaş Şehir olmaya adayız.” (Ye- ni Asõr-13 Aralõk 2009) Aynõ heyecan içinde Çöllüoğ- lu Han’õn restorasyonuna vali- likten 1 milyon 161 bin 511 lira destek sağlandõğõnõ da bildiren Milas-Önder gazetesi, haberi ba- kõn nasõl veriyor: “Sahip oldu- ğumuz tarihî ve kültürel de- ğerlerimizin korunması ve ge- lecek kuşaklara taşınması için benzer projeler üretecek diğer belediyeler de valilikçe des- teklenecek”… (16 Aralõk 2009) Karya’nõn tüm kentleriyle bir- likte 3 bin yaşõndaki Milas da “MS 2010”u işte bu coşkuyla karşõlõyor... darõsõ diğer illerimi- zin başõna... 27 ARALIK 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Açılımın şalvarını ne yaptılar? Meşe dalına astılar! Kartlı Avni Kurtuldu: “Mahkemeler, yurtseverlerin ev ve işyerini basması için polise ‘serbest baskın kartı’ dağıtsın!” Mevta Oğuz Tolga: “Siyaseten çoktan mevta olmuş birine kim niye suikast düzenlesin ki; ölüyü diriltmek için mi!” Damga Faruk Yıldız: “Türkiye’de kim ki Fetoş’a biat etmiyor ve Recep’e ram olmuyorsa Ergenekoncudur!” YağmurDeniz Genelkurmay’dan son ilgi notu GENELKURMAY Başkanlığı’ndan görülen lüzum üzerine son dakikada bildirilmiş bilgi notudur: 1.Yürütülmekte olan bir soruşturma kapsamında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca Genelkurmay Başkanlığı makamında haftalık olağan bir arama daha yapılmıştır. 2. Aranan yerin askeri mahal olması münasebetiyle Genelkurmay Başkanlığı makamına polisler sokulmamış, arama sivil savcıların nezaretinde askeri personel marifetiyle icra edilmiştir. 3. Arama icraatı gece saat 22.30’da başlamış ve aralıksız olarak sabah saat 08.30’a kadar devam etmiştir. 4. Genelkurmay Başkanı’nın makamına intikal ettiği saatte arama icraatı tamamlanmış, böylece komutanın günlük mesaisinin aksamaması sağlanmıştır. 5. Arama sırasında raf, dolap, çekmece gibi ortamlar ve bilgisayar sistemleri itina ile incelenmiş, gereken malzemeler kopyalanmış ve bu arada Genelkurmay Başkanı’nın masasını süsleyen özel hayatına ilişkin aile fotoğraflarına yönelik herhangi bir işlem yapılmasına gerek duyulmamıştır. 6. Aramayı müteakip, karargâhta görevli personelden iki general, altı albay, dört binbaşı, sekiz üsteğmen, dokuz astsubay başçavuş, iki astsubay çavuş ve bir manga onbaşı gözaltına alınmıştır. 7. Genelkurmay Başkanı, “Ümitsiz olmaya hakkım yok” diyerek kamuoyuna bir kez daha saygılarını ve sevgilerini sunmuştur. Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” HABERLERDE ne var diye televizyonu açıyorsunuz... Kanallar arasında dolaşırken Reşit Çağın gibi başlıyorsunuz düşünmeye: “Tarafsız yayın yapmaya çalışan kanallar ekonomik baskı nedeniyle özgür değil! Yandaş medya ise zaten seyredilecek gibi değil. Haber dediğiniz de; ABD ve AB’nin ‘hamili kart yakinimizdir’ notunu taşıyan terörist başının himayelerinde ‘analar ağlamasın açılımları’, bu kapsamda hainlerin ağırlanma, yurtseverlerin tutuklanma görüntüleri, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin günlük darbe(!) ve suikast(!) faaliyetleri. İktidarın her sıkıştığı olay veya durumda bir asker vukuatı sahneye sürülüyor. Belge, kanıt önemli değil. Asker gündemde olsun ve yıpransın yeter. Bunu en çok kim ister? Dışarıdaki düşmanlarla içerideki hainler değil mi? Hayır! Bizde önce iktidar inanmış görünüyor ve ‘temenni ederiz ki’ diye başlayan suret-i haktan kaygılı ifadelerin arkasındaki gizli memnuniyeti de saklayamadan konu en yetkili ağızlardan işleniyor: Çok vahim, falan, filan! Günlerce süren beyin yıkamadan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri’nden açıklama geliyor ama ne fayda! Polisten ve yargıdan umudu tükenmek üzere olanlar ‘Vah vah asker de mi’ diye hayıflanıyor ya, o yeter! Maksat hasıl olmuş oluyor. Yarbayın intiharı güya suikast haberleri ile gölgeleniveriyor nedense. Et Balık Kurumu’nun kabul etmemesi nedeniyle özele mecbur edilen vakıflar, Deniz Feneri’nin yanına ‘kurban’ olarak eklenip yolsuzlukta yalnız olmadıkları(!) işleniyor adeta. Böylece vatandaşın yardım duygusu da ‘sahtekârlığın dincisi laiki fark etmiyor’ diye yara alıyor. Bitkilerden, hipnoza kadar bir sürü profesör ekranlarda şifa dağıtıyor. Ertesi gün biri diğerinin söylediğini çürütüyor. Medyum, astrolog ve mutluluk uzmanlarımız da eksik değil tabii ki. Tartışma programlarında, demokrasi aşkına(!) Atatürk’ten ve Cumhuriyet’ten nefret eden, asker düşmanı kadrolu aydınlar(!), planlı olayların planlı yorumcuları olarak peşin hükümleriyle yargılamalarını yapıp tahsilat için vezneye yahut bankamatiğe gidiyorlar. Bu durumda; kimin ne olduğunun farkında olan bilinçli vatandaşlar ise kanalları hızla değiştiriyor ve ekranı kapatıyor. Kaybolan güveninin, sömürülen inancının, sınanan direncinin, aptal yerine konmanın acısını, ilgisiz ve tepkisiz kalarak gidermeye çalışıyor ve sabırla seçimleri bekliyor!” Bekleyiş SESSİZ SEDASIZ (!) KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Bartõn’õn Amasra ilçesinde bir mağa- ra. 2/ Çõkar yol, ça- re... Leylak rengi, açõk mor. 3/ Ro- manya’nõn para bi- rimi... İnce pide ha- linde ekmek. 4/ Yüz metrekare tutarõnda yüzey ölçüsü biri- mi... Güzel çiçekli bir süs bitkisi. 5/ Muma batõrõlmõş fi- til... Keman yayõ. 6/ “Yaşa- dõm/ --- ağaçlarõ şahidim- dir” (B.R.Eyüboğlu)... Bir renk. 7/ İçinde yemek õsõ- tõlan ya da yumurta pişiri- len, derinliği az metal kap... Eskrimde kullanõlan üç silahtan biri. 8/ Çok an- layõşlõ ve sezgili kimse... İnsanoğlu. 9/ Karaman’õn Ermenek ilçesinde, Türki- ye’nin en uzun mağarala- rõndan biri. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Sõğõr etinden yapõlan bir tür Macar kebabõ... Çölden esen rüzgâr. 2/ Buyurucular, amirler... Bir etkinliğin geçici ola- rak durdurulduğu süre. 3/ Demiryolu... Diyarbakõr’a özgü, buğday ve yoğurtla yapõlan ve soğuk olarak yenen bir ye- mek. 4/ Krom elementinin simgesi... Uzun boyunlu ve kulpsuz küçük rakõ sürahisi. 5/ Bir nota... Küçük mağara. 6/ Yararlanõlan uygun koşul... Bir haber ajansõnõn kõsa yazõlõ- şõ. 7/ İçinde diri balõk saklanan, denizden ayrõlmõş havuz... Tokyo kentinin eski adõ. 8/ Muğla’nõn bir ilçesi... Küçük kilise. 9/ Eyerin ön ve arkasõndaki çõkõntõlõ bölüm... Çeşit- li bitkilerden elde edilen yumuşak bir reçine. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 M A D R A B A Z A S İ Y A L A K D İ M Y A T T A R Y O L P İ R A Y A L A M A A B A T M A N A V A L T P A N A M A Z A T İ A M A N K A R A V A N A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ekinci@cumhuriyet.com.tr Tarih “otomobil”den arındırılacak..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle