25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 27 ARALIK 2009 PAZAR 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER PENCERE Ilımlı-Köktenci?.. Televizyonlarla, radyolarla, gazetelerle, örgütlerle, tarikatlarla, cemaatlerle Türkiye’nin çoğunluğuna büyük ölçüde aşılanmak istenen ham ervah dinciliği politikada tabandan tavana yükselmek stratejisini ustalıkla uyguluyor.. Çünkü dincilik sandıktan çıktığı için demokratik sayılacak... Peki, İslamcılık nereye dek sızıp işliyor?.. İçtiğimiz gazoz var ya... Gazoz bile dincinin elinde şeriatın piyasasına göre değerlendiriliyor... Nasıl?.. Geçenlerde bir dinci gazetenin birinci sayfasından verdiği görkemli haber: “Diyanet’ten Gazoza Sessiz Tavır...” Neymiş?.. Gazoz ve kolada alkol varmış... Diyanet bu nedenle gazetecilere verdiği iftar yemeğinde gazoz ve kola değil, portakal suyu, soda ve çay ikram etmiş... Peki, gerçekliği ‘meşkûk’ bu haberin altında yatan dincilik kurnazlığı nereye dek uzanıyor?.. “Ey Müslümanlar!.. Sakın ola ki gazoz ve kola içmeyin, dinimizin yasakladığı alkolü almış olursunuz!..” Eh, gazoz ve kola piyasası dünya çapında bir pazarın rekabet dalgalarını içermiyor mu?.. Kim bilir dinci iktidar ve medya kesiminde bu minval üzere el altından ne pazarlıklar dönüyor?.. Dün bu köşede Ömer Hayyam’ın dörtlüklerinden örnekler yayımlandı; bin yıl önce yaşamış şair ve bilim adamı, alkollü içkiye nasıl bakıyor?.. Bir dörtlük daha: “Sarhoş diye çıkmışsa bir kere adım, Halkım neden kınar beni, anlamadım. Her haram şarap gibi sarhoş etseydi; Dünyada tek bir ayık bulamazdın.” Bizim dinci iktidar bin yıl önceki Müslümanın hoşgörüsünden bile geride konuşlanıyor... İstanbul Bağcılar’da dinci belediye ‘Kadınlar Parkı’ yapacakmış... Erkekler parkı.. Kadınlar parkı.. Dinciliğin dibi yoktur.. Van’da gebe kaldığı için töreye göre ailesi tarafından “infaz (idam) edilen” 15 yaşındaki kız çocuğunu, yapacakları kadınlar parkına gömüp üstüne de görkemli bir taş diksinler!.. ‘Gazoz’u ve ‘kola’yı alkollü olduğu için tüm Türkiye’de yasak etsinler... Ve dinen yasak olduğundan tüm Türkiye’de Atatürk heykellerini kırsınlar... Yine yetmez... Neden yetmez?.. Çünkü bu tür siyasada dinciliğin dibi yoktur... Ilımlı diye başlarsın.. Köktencisi de yetmez... (27 Ekim 2006 tarihli yazısı) “Şüpheli” diye alıyorlar atıyorlar.. günlerce, haftalarca, aylarca, kimi zaman da yıllarca hapislerde tutuluyorlar... Sonra, bir gün hiçbir suçu olmadığı ortaya çıkıyor. O zaman “Hadi güle güle” diyorlar! Özgürlüğüne kavuşmuş insan çektiklerini, bunca zamanının havaya uçmasını, nice acılar yaşadığını ya unutuyor ya unutmaya çalışıyor... Bizim Ali Sirmen, Dr. Erdal Atabek Barış Davası’ndan iki buçuk yıl hapis yattı. Duruşmalar sürdü, sürdü, sonunda hiçbir şey çıkmadı; “Haydi güle güle” deyip serbest bırakıldılar. Tek olay değil bu? Daha nice örnek var sayabileceğim! Al yakala ‘şüphe’li diye, at içeriye.. davalar aylar, yıllar sürüp gitsin, sonra “önemli bir şeyin yokmuş” diye bıraksınlar!.. Gazetelerde okudum, Amerika’nın Arizona eyaletinde Donald Gates adlı bir adam cinayetle suçlanarak tam 28 yıl hapis yatmış... Sonunda DNA testinde gerçek ortaya çıkmış, serbest bırakılmış.. Bu kadarla kalmamış, şimdi Gates her yattığı yıl için devletten elli bin dolar, topluca bir milyon dört yüz bin dolar tazminat alacakmış!.. Ali’nin, Dr. Erdal Atabek’in hapislerde geçen yılları boşa mı gidecek? Niye tutuklandılar, niye yıllarca özgürlükten yoksun kaldılar, niye bunca acılar çektiler. Bir mahkûm olma durumu da yok.. “İşte yattın, ama artık özgürsün, güle güle” demek onca acıları unutturur mu? Ben üç ay hapis yattım, sabıkalı oldum. Ama ben askeri adalet önünde mahkûm olmuştum. Oysa yıllarca hapislerde yatan insanlar ‘sabıkalı’ bile olamadılar. Çünkü mahkûm olmamışlardı. Ezbere suçlamalarla aylarını, yıllarını özgürlükten uzak koğuşlarda, hücrelerde geçirmişlerdi. Mustafa Balbay, aylardır Ergenekon hapishanesinde!.. Duruşmalar bir gün bitecek, bakacağız ki Balbay hiçbir suç işlememiş, onun bunun yalanları yüzünden hapislerde yatmış! Özgür olduğunda yitirdiği bunca zamanın hesabını sormayacak mı? “Hangi hakla, hangi hukukla beni özgürlükten yoksun kıldınız, verin hesabını” diyemeyecek mi? Amerikalı Gates yirmisinde içeri girmiş, kırk sekizinde çıkmış. Şimdi zengin bir insan. Elde edeceği milyonlar yitirdiği 28 yılı geri getirebilecek mi? Hiç değilse bir avuntu diyeceksiniz. Amerika’da, Avrupa’da uygulama böyle, ama bizde tam tersi! Al yatır yıllarca, sonra bırak!.. Ya yitirilmiş zaman, sağlık, acı, işkence, yıkım?.. Bir insanı ucuz sözlerle suçlamak kolayın kolayıdır. Özellikle ülkemizde bunun pek çok örneği vardır. Kişinin elinden alınan zamanı kim karşılayabilir? Para pul yeterli olabilir mi? Ama hiç değilse bir avuntudur, bir kurtuluştur, adaleti yanlış kullanan sorumluların hesap verecek bir duruma düştüğünü görmek sevindiricidir. İnsan yaşamı o kadar ucuz mu? “Seçim kazandım her şeyi yaparım” diyen, kim olursa olsun, yanlış işlerden sorumludur. Ülkede gerçek adalet varsa her yanlışın hesabı sorulacaktır. O da olmazsa, İnsan Hakları Mahkemesi’dir hesabın sorulacağı yer... Soracaksınız; aylar, yıllar hapislerde yatan, sonra ‘suçun yokmuş’ diye bırakılanlar niye haklarını aramazlar? Ben soruyorum, siz de sorun!.. EVET / HAYIR OKTAY AKBAL İnsan Yaşamı O Kadar Ucuz mu?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle