23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
27 ARALIK 2009 / SAYI 1240 SARAH JESSICA PARKER Kentli kadınm yeni rol modeli Sex And The City'nin Carrie'si Sarah Jessica Parker, artık dizi projelerinde yer almıyor. Filmleri de Carrie karakterine pek benzemiyor ama hâlâ onu örnek alan, hayatını Carrie öğretilerine göre şekillendiren milyonlarca otuzlu yaşlannda iş sahibi, kentli kadın var. DENİZ ÜLKÜTEKİN S arah Jessica Parker şöhretini, dikkatli sinema izleyicilcn dışında büyük oranda "Sex And The City" dizisinde Carrie Bradshavv karaktcriyle elde ettiği başarıya borçlu. Bu çok da tartışılacak bir şey dcğil. Tartışılacak olan başarının altının nasıl doldurulacağı. Dünyanın önemli bır bölümündcki kentli iş kadınlannı yaşamlarının cınscllik ve aşk etrafında dönen kısmını hcmcinsleriylc özgürce paylaşnıalan yönündc cesaretlendiren bir misyon mu? Yoksa orta yaşlı iş sahibi kadınlara, tüketim kültürü içinde yer açmak için hedef gösterilen New Yorklu, iş sahibi yalnız kadın modelini olabildiğince yayma projesı mi? Ne olursa olsun Carrie Bradshavv karakteri nıilcnyunıa iki kala başladığı tclevizyon macerasında muhtcmelen yeni yüzyıhn sonunda bile anılacak bir figür olacak. Tabii ki bu başanda Sex And The City senaristlerinin de önemli bir payı vardı ama dizinin ana karakterine can veren Sarah Jessica Parker övgülerin büyük kısmını topluyordu. Sırf rolünün hakkmı vemıcsiyle değil aynı zamanda dizi popülcıleştıkçe "Carrie Modası" olarak adlandırılmaya başlanan kıyafetlerinı ve aksesuvarlarını taşımadaki başarısıyla da. KOMÜNHAYATI Şöhreti böylesine bır rolde yakalayan Parker'm henüz 12 yaşında ailesiyle birlıkte New York yakmlanndaki Roosvelt'te bir komüne taşındığını bilmek oldukça ilginç. Yine de bu gelışme onıuı ıçin bir şanstı. Yahudi bir ailenin sekiz çocuğundan biri olarak 25 Mart'ta Ohio'da dünyaya gelen Parker henüz kücük yaşta bale ve müzik dersleri almaya başlamıştı, ailesınin New York yakınlanna girme kararı aldığı sıradaysa küçük bir oyuncu olarak Broadway'de birkaç müzikalde bile yer almıştı. Kariyerindc çıkışa geçmesiyse Square Pegs isimlı 1982 tarihli sitcom sayesinde oldu. Ardından dört fılınde rol aldı. Içlerinde en dikkat çekici olanları 1984 yapımı Footloose ve 1986 yapımı kült bilim kurgu klasiği Flight Of The Navigator'dı. 9O'lı yıllarla birlikte kariyeri iyıce hız kazandı. 1992'de başrollerini Nicalos Cage'le paylaştığı Honeşmoon In Las Vegas, 1993'te Bruce Willis'le birlikte rol aldığı Striking Distance'ın ardından Tim Burton'ın projesi Ed Wood'da kült korku yönetmeninin sevgilisi olarak beyaz perde kariyerinın en başanlı performanslarından birine imza attı. 1996'da bir başka Tim Burton fılmi Mars Attacks'da vc Fırst Wıves Club'da yer alacak, Hollyvvood'da kendine önemli bir yer edinecekti. Yine de tüm bu yıllar içinde yer aldığı projcler Robert Dovvney Jr.'la olan fırtınalı bcrabeıiiğinın önüne gecemcdi. Dovvney jr.'ın bu döncmdeki uyuşturucu problemleri de ilişkinin seyrinde önemli rol oynuyordu. Parker sonrasında "Robert'ı tek parça halinde tutan kişinin ben olduğuna inanmıştım" diyecekti. Ardından Sex And The City bir anda ortaya çıktı ve Parker'ın sinema kariyerini büyük ölçüde sektcye uğrattı. Bu yüzden o da ilk başta projeye şüpheyle yaklaşmıştı. Daha da önemlisi kadınlara özel bir yaşamın ekrana yansımasının erkek izleyiciler arasında ne kadar tutulacağı büyük bir soru işarctiydi. Cevap hepinizin bildiği gibi olumlu olmanın çok ötesindeydi. Sex And The City dünya çapında yarattığı popülariteyle 21. yüzyıhn en önemli etiketlerinden biri haline geldi. Dünya çapında büyük kentlerin merkezlen Carrie, Samantha, Charlotte ve Miranda gibi giyinen, onlar gibi konuşan ve hayatlarını onlar gibi yaşamaya çalışan kadınlarla doldu. Cinsellik hakkındaki samimi diyaloglar, televızyon yayınlan anlamında da bir devrimdi. Vibratör ya da erkeğın penıs boyuyla ilgili dcrtler belkı dc ılk kez bu kadar net bir şekildc "prime time"a taşmıyordu. Dizi kadınlardan çift yönlü tepkilcr aldı. Bazılan, kadınlann hak ve özgürlüklcrınin sosyal anlamda meşrulaşmasına Sex And The City'nin önemli katkısı olduğunu düşünüyordu. Kimilcrine göreysc dizinin içerdiği hcr anlamdaki tüketim kültürü kadınlan tek yönlü ve standart bir kalıp içinde resmcdıyordu. Ne olursa olsun her eleştiri diziye yaradı. 1998'de başlayıp 2004'te sona ercn Sex And The City tam 50 Emmy Ödülü'ne layık görüldü. Dizinin sona ermesi Parker'ı mutsuz etmemişti. Zaten "bir daha asla dizi projelerinde yer almayacağım" diyerek sıkıntısını dile getiriyordu. Yine de dizinin kendisine kazandırdıklarını inkâr edemezdi herhalde. Henüz dizinin ikinci yılında MTV Müzik ödülleri'nin sunuculuğunu üstlenmiş, gece boyunca giydiği ondan fazla kıyafetle bütün gözleri üzerinde toplamıştı. Zamanla bir moda ikonu oldu ve ünlü markaların yüzü haline gelmesi gecikmedi. 2003'te Gamier'le saç ürünlen içın hayli yüksek bcdelli bir anlaşnıa imzaladı. Bir yıl sonraysa giyim devlerinden GAP'ın uluslararası kampanyasının yüzü oldu. Ancak bu anlaşma bir yıl sonra bozulacak ve Parker'ın yerini tartışmah bir şekilde soul şarkıcısı Joss Stone alacaktı. Aynı yıl Parker parfüm sektörüne kendi markasıyla girdi. Sex And The City'nin bitmesiyle birlikte ycnidcn ağırlık verdığı film projelerinde The Family Stone'la En İyi Kadın Oyuncu dalında Altın Küre kazandı. Bu arada sinema alamnda yapımcılığa da el attı. "Asla" dedıği sitcomlara ise What Do You Think You Are'la döndü. Bu kez kendini oynuyordu. Cok ses getireceği öngörülen ama beklentilen karşılayamayan Sex And The City'nin film versiyonunun ikincisi önümüzdeki aylarda vizyona gırecek. Bu günlerdeyse Sarah Jessica Parker, Hugh Grant'la birlikte rol aldığı Did You Hear About The Morgans isimli romantik komediylc gündemde. POLÎTÎK SARAH Belki Hollwood'un bütün jönleriyle kamera karşısında yer aldı ama onun kalbinı çalan isim Matthevv Broderick'ti. Addicted To Love'da sevgilisini kendine yeniden âşık etmek için kullandığı taktikleri Sarah Jessica Parker üzerinde uyguladı mı bilinmez ama çiftin 12 yıllık beraberliklcn hıç de sarsılacakmış gibi görünmüyor. Bir oğlu ve iki ıkız kızı olan Broderick-Parker çifti New Yoık'ta hayatlarını sürdürüyor. Her şey yolunda gibi, öyle değıl mi? Böylc bir hayatın içinde insanın dünyevi dertlerle haşır neşir olabileceğini düşünmek zor, oysa Parker hem UNICEF'in uluslararası yardım kampanyalarında yer alan hem de politik düşüncelerini gizlemeyen bırisı. Geçen yılki başkanhk seçimleri öncesinde Obama'yı destekleyen dev 'demokrat ünlü' kalabahğının içinde yer ahyordu. Ötc yandan bazı fıkirleri çoğunluğun hoşuna gıdecek cınsten değildi. Hıçbir zaman saklamadığı Yahudi kökenleri üzerinc soru yöneltildiğinde Ortadoğu'daki kanşıklıkta tsrail'i desteklediğini açıkça söyleyebıliyordu. "lnsanlar lsraıl'ın diğer ülkelere tanklarıyla nasıl girebildiğini sorguladığında kendimi onları savunmak zorunda hisscdiyorum. Nc yapmalarını bekliyordunuz ki? Cocuklar bakkala giderken üzerlerinc bomba yağdırmak isteyen insanlar tarafmdan öldürülüyor. tsrail'in cevabı da kendini savunmak oluyor." Sex And The City kadınlan pck haber bültenlerine takılmıyor anlaşılan... • •h DUNYALI YAZILAR Kopenhag katliamı ZÜLAL KALKANDELEN Danimarka'nın başkenti Kopenhag, geçen hafta tüyler ürperten bir katliama sahne oldu. Kim, ne kadar farkında bilmiyorum; ama katledilen şey, şu an üzerinde yaşadığımız gezegendi. 12 gün süren Iklim Konferansı'nda 193 devletin temcilcisi, dünyanın geleceğini kurtarmak için sera gazı salımını azaltmayı taahhüt altına alan bağlayıcı bir anlaşma ımzalayamadı... Bu utanca neden olanlarsa, Amerika, Çin ve Batı'nın sanayileşmış ülkeleriydi... Kuzey'in Güney'le, zenginin fakirle mücadelesiydi iklim konferansı... Zafer ilan eden, Kuzey'in zenginleri oldu ama aslında kaybeden tüm insanlıktı... Insanoğlu, bir kez daha hırsına yenildi ve bilime karşı yine politika kazandı. Politikacılar, Kopenhag'da gerçekleri görmemek için bir grup insanı dinlemedi. O grup arasında yıllardır uyarılarını sürdüren bilim insanları da vardı. Bilim diyor ki; dünyadaki sera gazı salımı, bugünkü hızıyla devam ederse, buz kütleleri hızla eriyecek, 1.5-2 derecelik bir ısı artışı deniz seviyesini 7-9 metre arasında yükseltecek, Pasifik'te ve Afrika'da birçok ülke sular altında kalacak, milyarlarca insan kuraklık tehlikesiyle karşılaşırken milyonlarca insan ölecek! Sular altında yok olacak ülkelerden birisi de Tuvalu. Pasifik'te 26 km2'lik ufak bir ada. Halkı yaklaşık 3000 yıl önce yerleşmiş o toprağa. Toplam 12.373 kişilik bir nüfus yaşıyor adada... Ana akım medya, Iklim Konferansı'yla ilgili haberler arasında Tuvalu temsilcisi lan Fry'ın şu sözlerini görmedi: "Ben yaptığım bu konuşmaya ağlayarak hazırlandım. Yetişkin bir erkek için itiraf etmesi kolay bir şey değil bu... Ama benim ülkemin kaderi sizin ellnizde. Dünyanın geleceğini Amerikalı senatörler beliriiyor. Modern dünyanın çelişkisi bu... Obama'dan talebimiz, dünyanın karşı karşıya kaldığı bu en büyük tehlikeye karşı gereğini yapıp aldığı Nobel'i hak etmesidir." lan Fry'ın bu sarsıcı sözlerini de dinlemedi dünya liderleri. Oysa IPCC'nin (Hükümetlerarası Iklim Değişikliği Paneli) son raporlarına göre, küresel sıcaklıkta 1.5- 2 derecelik bir artış olduğunda, Tuvalu tarihe karışacak. Çünkü ülkede en yüksek yer, deniz seviyesinin sadece 4 metre üstünde... 130 ülke temsilcisinin, sıcaklık artışını 1.5 derecenin altına çeken bağlayıcı bir anlaşmayı talep etmesinin nedeni de aynı hayati tehlike. Yaşama haklarını savunuyor o insanlar... Kuzey'in gözü dönmüş liderlerinin dinlemediği insanlar arasında Güney'den iki lider de vardı: Bolivya Cumhurbaşkanı Evo Morales ile Venezüella Cumhurbaşkanı Hugo Chavez... Morales, "Amerika'nın savunma bütçesi, 687 milyar dolar. Insanlığı kurtarmak için verecekleri sadece 10 milyar dolar mı? Bu utanç verici!" derken haksız mıydı? Iklim değişikliğine çok büyük ölçüde gelişmiş ülkelerin sanayileşme süreci neden olmadı mı? Şimdi o zengin ülkelerin, bu sorun yüzünden yok olma tehlikesiye karşılaşan fakir ülkelere yardım etme zamanı değil mi? "Iklim yerine büyük bir kapitalist banka olsaydı, şimdiye kurtanlmıştı," dedi Chavez. Ama zenginlerin kulakları ona da tıkalıydı... Radiohead grubunun solisti Thom Yorke, basın kartı alıp girdiği konferansta yaptığı açıklamalarla Kuzeylileri rahatsız etti. Yorke'un "Bu toplantı G8 zirvelerine benziyor; bir sürü hırslı adam kendi çıkarı için pazarlık yürütüyor," sözleri, dönen çirkin dolapları vurguluyordu. Iklim Konferansı'nda küresel sıcaklığın 1.5 derece ile mi yoksa 2 derece ile mi sınırlandırılacağı tartışmasının ardındaki gerçek buydu: Kuzey Güney'i, zengin fakiri ölüme terk etti... Katlettikleri dünyanın bir gün kendilerini de yok edeceğini unutanlar, Kopenhag'ı kana buladı... www.zulalkalkandelen.com / kzulal@yahoo.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle