25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4HAZİRAN1996SALI OLAYLAR VE GORUŞLER Istanbul'u Satmak... ÇELİK GÜLERSOY H ABITAT fırtması ile ilgili gördüğüm bu son konuyu bugün irdeleyeyım. Bir Fransız atasözü. '•Yeni za- manlar. yeni şarkılar gcti- rir" der. Bu hep böv le ol- mus. Ne var ki, şarkımn ezgisi (melodisi) ve sözleri, çok önenıli. İnsanlara neşe ve mutluluk getinyorsa iyi. Baykuş ötüşlen- ni seslendiriyorsa. toplumlar hesabma iyi birişaret değil. Benim çocukluğumda. hatta gençliğım- de bile değil de. düne kadar. akla bile gel- mey en yeni yeni şarkılan dinlemeye başla- dım. "Dün". yakın tarıhımizde en ilgiye değer \ eren dönem noktalarından biri ola- rak 1984 vılında açılan Özal dönemıdir. Bu. yurtiçinın gelişmesi. Yurtdışı çerçeve- si ıse Sovyetler'in çöküşü ile açılan sah- nedir. Ikisi. bırbiriyle ilintilidır. On v ıl önce başlav ıp günümüze dek sü- ren bu zaman dilımı içınde, alışılmadık tezler \ e duyulmadık üörüşler ortav a çıka- bildi. Daha önce bunlaryazılıp söylenebilsey- di nelerolurdu? Kendi felsefeme göre sı- ralayayım: Halkköklü geleneksel tutumu ile d'onuk bakı^larla seşre devam ederdi. Gençlikgruplan "organize~edilerek ate^- li protesto gösterılerine sürülürdü. Bunla- nnbirgeleneğivardı. 1930'ların VVangons & Liis. 40"ların Tan Matbaası. 5ü'lerin Kıbns... "nümayişlern.bövlebirçızgi iz- ler. Sonra, gerçek \e içten \atanse\erlerin -savılan ne kadar, bilemem- kalbine bir bançer saplanırdı. Bunlar onu nasil çıka- racaklannın derdi ile avlannı-vıllannı zı- yan ederlerdi. Artık böyle değişik tepki- ler de doğurmayan yeni şarkılar dinlıyo- ruz Bir bolümü, heniiz çalgılanrıın akor- duaşamasında: tstanbul'un tarih veyara- dılıs. zengınliklerine ö\gülerdüzenlerken "Bu haspa'ya başkentiikyakışıyor" türün- den vollamalarla. okuvucuvu bir şeylere alıştırmaya çalışıyor. Bu "•güzellemeler" dışında. Bayan Pro- fesör Başbakan'ın komisyon kurdurup bu başkentlikişini uzun-uzun incelettirdiğini. anıa eldeki anayasa ile bu yolun kesinkes kapalı olduğunu -son anda- öğrendiklen- nı okuyoruz. Sonra, bırkaç kez değindiğim gibi. ye- nı bölge haritasında böldürülmüş Balkan- lar ve Kat"kaslar'ın ortasında yer alan \e bir zamanlar her iki kümenin de kraüçeli- ğini yapmış olan Istanbul'un üstlenebile- ceğı (daha doğrusu. üstlenmesi gereken) yeni stratejik ve ekonomik rolleri günde- me getirenler var. En son. "Ya Allah" deyip konuyu tam açıklıkla masaya kovan bir ekonomi pro- fesörü de çıktı. Tarih Vakft'nın dergisinde v er alan -v e benim de dergi yayın kurulun- dan hemen aynlmama yol açan- iki ayn \ azısı. yeterli açıkhkla. birtezi sa\ unuy or. Özetlersem. "İkinci Cihan Savaşı sonrasının koşulla- n,yani nüfus yıgılması. sivasal sistem ve bö- rokratik hastalıklar. bir zamanlar hiç de- ğilse yan dün\ anın merkezi olan bu olağa- niistu kenti, düzeltilemeyecek oranda boz- du. Ekonomi ve iç dü/tn. bu kangreni iyi- leştiremez. Ülke ve şehir. bir >ol aynmın- dadır. Ya devletierüstü kapitale açılarak inısiyatifi" o deneyimli ve güçlii ellere bı- rakıp kendine gelecek ya da şimdiki kaos içinde daha beter olacak." Bu doğmltuda bir görüşü, genel ekono- mıyı ırdele)en bir TV programında da dinlemiştik. Konuşucuların merdiven ba- samaklanna oturtulduğu ve kimine iki sa- niye. kimine on dakika söz verildiğı o ge- celerin birinde. ünlü işadamımız. enflas- yon için ay nı çözümü, içtenlikk ve sevimli- likle dile getirmişti: "Biz yapamıvok. Gel- sin adamlar düzeltsin!" "Adamlar" dedi- ğı. Gümrük Birliği düzenı içerısınde Av- rupa'nın büyük kapitali ya da Av rupa bay- raklannı da elinde tutan uluslararası ser- maye. Çok kişi. 1920'lerin ve 30"lann -yürek yakan- anılarını unutmak ve bir yana ko\ - mak pahasına. "Bu yeni şarkılan mınl- danmaya başlayacak nıı\ız?" diye acıacı düşünmeye başlamıştı. Çünkü ekonomi profesörü ile tek nok- tada bırlık vardı: lçinde bulunduğumuz kentin, düzeltilemeyecek boyutlara ula^- mış hastalıklara battıgı. Bu batışa, bir sa- tış denılemezdi. Çünkü tarih ve yeşil mi- rası kemırilen şehirde. eskı mal ile onun yeni sahipleri içerdendi. Batışın tam adı. satış değil, "yağma" idi. 2>nginler. villalan ile, >oksul)ar ise son- radan apartmana dönüştürebildikleri ge- ctkonduları ile dağı-taşı betonla sıvamış- lardı. İstanbul dönülmez akşamın ufkuna ulaşmıştı. (Bu bağlamda, >eri gelmişken açıklayayım: Her yerel seçimde değişik partilerin. adaylığım için önerilerine kar- şı özür dileyışimin gerekçesi de buydu). Ölümcül b\r hasta ) aşama döndürülebi- lecekse hastanenin de. doktorun da. ilaç- lann da, kökten değiştirilmesi çözümü gi- bi, zıhni yakan bir kaygı söz konusu idi. Fakat iki yazıyu okuyup bitirince, deh- şetedüştiim: Ekonomi profesörü. tam bir dürüstlükle.şehreelkoyacakdışkapitalin, bütün kenti dü/eltmek gibi bir derdinin olamav acağını, buna kimsenin gücünün de yetemeyeceğini, sadece, >er-yer dûzgün adacıklar oluşturup onun içinden nimet dağıtımı çözümüne gidileceğini açık-açık yaayor. Durum boyleyse. eski deyimle "Kim eder, bu kân tekİiP dıve sorulmak gerekmez mi ? Madem ki, Esenler - Bağcılar- Sağmal- cılar - Lmranıye'ler - Ku^tepe'ler - Gazi- osmanpaşa'lar - Gültepe'ler. yerli yerin- de duracak. gerı kalanını satmaya. ne ge- rekçe kalır? Bütün saatli bombalarla yan yana yaşamaya soyunmak da ne cesaret- tir? Yabancı kapitalın. bizim saçmalıklan- mıza düşnıeveceğıne. vaptıklan kadannı tutarlı ve diizgün \apacaklanna hiç kuş- kum yok. Her bir yanı bir çarpıklık sergileyen ve birbozuklukiçeren.çöpünü. lağimını. su- yunu düzeltememış bu şehirde. hatta orta rötıijleri bile toz toprak bırakıp iki yan kal- dırımlan boyalı betonla döşemeye trilyon- lan sa\ urma cinsinden suçlar işleyecekler- dir. Svvissotelin. önündekı çamlığa yap- tığı gibi bir park nasıl adam edilir göste- recek!erd\r. Bir depremin eşiğine ulaştığı kesin olan bu şehirde. yeterli yatak. ambu- lanslar. enkaz ekıpleri. araçlar. gereçler.. şöyle dursun. tentürdiyot stoku bile yapıl- mamışolmasınanediyecekleronubilemi- yorum. Buyer zangırtısıtehlikesLbizimol- duğu kadar, artık anlaşıhyor ki. gelmek ve ekonomiye el koymak isteven büyük dış kapitalin de derdi olmalı. Ama Tanrı aşkına. "Çanakkak savun- masında neden y üz binlerce genci şehit et- mişiz"sorulannı bir an için unutarak eko- nomik bir hesap yapalım: İ ç-beş nokta düzelecek diye, koca şehir teslim edilir mi? Mendile karşılık yorganı vermek gibi bir şey. Dönülmez ufuklarda felaketlere açılan devlet gemisini "sahil-i selâmete" çevirme yolunda, tarinimizde hiç mi başanlı örne- ğimiz yok? Ne yazık. Bunun en göz kamaş- tıncı örneğini, 1922"de ortaya ko>muş olan eşi bulunmaz adamımızin adını. kimileri, saçma övgüleri ile (gardıroplar, şarkı-tür- küler vb.) haksız yere aşındınyor. Kımıle- ri. zaten dı^lıyor. Ben örneği, hem küçük ölçekle hem dış kaynaklıbirolaydanvereyim. Bugünlerde. VedatGünyorun akıcı Türkçesinden oku- duğum. Çehov'un yaşamöyküsünün etki- si altındayım: Bu ince sanatçı. yoksulluga batmış bir aıle ıçınde dünvaya gözlerini açar. Baba- su aşın dindar, ama beceriksiz bir adam- dır. Borçlannnideyemevince.çözümükaç- maktabulur. Bu ortanca oğlu. canıııı dı>ı- ne takar. Tıp öğrenimini bitirir. Ama pa- rayı, ölümsüz öyküleri ve sahne eserleriy- leyapar. Keııdisi verem olur ve kısa ömrün- de kan tükürerek yaşar, ama ailesini de kurtanr. Bu örnek. herkese bir şeyler öğretmeli: Batnıak, acı. Ama kaçmak. çare değil! Kan tükürerek bir yerleri kurtarma gibi "onurlu bir yol" hep var. Bu da, gözü paradan başka değerleri görmeyenlerie olmuyor. Her yere. Çehov 'lar gerek. • •• ARADABIR RECEP BtLGtNER Dağ Başını Duman Aldı Hep birlikte rahatça söyleyebildiğimiz bu marşın sözlerini bilıriz. Mustafa Kemal, Samsun'dan Amasya'ya gider- ken bındiğı eski Mercedes Benz otomobil su kayna- tır. Bir su başında dururiar. Şafak sökmektedir. Su ba- şını çevreleyen dağlann başı dumanlıdır. Tıpkı, ülke- mizin o zamanki durumu gibi. Mustafa Kemal, dağların üstündeki dumanlara ba- kar, sonra. kendısiyle bu uzun kurtuluş yolculuğuna çıkan arkadaşlarına döner... Dudaklarından, Selim Sım Tarcan'ın bir isveç marşından uyarladığı bu marşın ilk dızeleri dökülür: "Dağ başını duman almış/ Gümüş dere durmaz akar I Güneş ufuktan şimdi doğar I Yürüyelim arka- daşiar" Mustafa Kemal ve arkadaşları yürürier: Umuda ve kurtuluşa. Şimdı de yine dağ başını duman almış. Ama bu du- man, o zamanki dumandan başka. Siyaset dağları- nın dumanı, yıne karmaşa, yine umutsuzluk. Ülkeyi düzlüğe çıkaracağını umduğumuz demokrasi dağı- na nerdeyse kar yağacak!.. Güneşin ufuktan ne zaman doğacağı da hiç mi hiç bellı değil. Tevfik Fikret'in dediğı gibi, ülkenin ufuklarını inat- çı bulutlar sarmış. Bu buiutlar, gökyüzünde dolaşan dumanlar değil, siyasetçilerin, kendini devlet adamı sananlann ihtiraslarının beslediği kör inatlandır. Marşın öteki dizelerine dönelim: "Bu gök deniz ne- rede var/ Nerede bu dağlar taşlar?" Şimdi bu dize- leri. günümüz sıyasal çekişmelerine uyarlayalım: "Su parlamento nerede var I Nerede bu koalisyon?" llkçağ düşünürlerinden biri "Devlet, ciddibirkuru- luştur" demiş. Bu söz yalnız, devlet için değil, dev- let adamları için de geçerlidir. Milletvekilleri, bakan- lar. başbakanlarfilan. Televizyon, parlamento çalışmalarını, her gün ya- yımlıyor. Ne görüyoruz. En önemli konular konuşu- lurken, milletvekilleri ya kulise çıkmıştır ya da birbir- leriyle söyleşiye dalmıştır. Kimi de .şekerleme yap- maktadır. Bu görüntüleri yansıtan medyaya da çıkı- şıyorlar: "Parlamentonun itibannı zedeliyorlar!" As- lında, zedeleyenler kendileri. Kavga eden onlar. Kü- fürleşenler onlar. Dinlemesini bilmeyen, doğru dürüst konuşmasını bilmeyen onlar, güzelim Türkçemizi bile bozan, on- lar. Adı üstünde, mılletin vekillerıdir. Ama hemen hep- sinin gözünde birer parti gözlüğü. Parti disiplininin, liderinemrindebıreremireri. Sanki. kendini yöneten, kendi özgür ıradesı değil de parti disiplini ya da lide- rin buyruğudur. Çoğu parti disiplini ile vicdanı arasında seçme hak- kını kullanamıyor. Milletvekilleri, parti yönetimini ele geçirenlerin, askersel deyimle, 'meras/'m k/tas/'! He- le, parti ile parti genel başkanlarını bu denli özdeş- leştirme, demokrasilerde en büyük tehlikedir, bunun farkında değiller. Lider. partinin başı değildir. Parti denilen gövdeye. sonradan gelip oturmuştur, o gider gövde kalır. Gövdeye yeni bir baş değil, yeni bir baş- kan getirtilip oraya oturtulur. Tek parti döneminde bile bugünkü çok partili dö- nemdeki kadar değildi lidere körü körüne bağlılık. Vah ülkemize. ÇATALCA 2. KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN 549 198 7 340 Çatalea. Oklalı köyü. Mezarlık mevkiinde kain 4800 m2 yüzölçümlü 7 01 parsel ıleaynı mevkıide4800m2 yü- zölçümlü 659 parsel ile Oklalı deresi me\ kiinde kain 964 m2 yüzölçümlü 667 parseller ıçmdavacı Maliye Hazme- si ile davacı ve mütekabıl davalı Hasan Zorlupınar ve müdahıl davacı Mustafa Zorlutuna ile davacı Muzaffer Ucun ve davalılar Mehmet Tahın Subaşı vedava arkadaş- ları arasında Çatalea 2. Kadastro Mahkemesi'nin 1981 549esasl987 340kararsayılı2.12.1987tarihlika- rarla davacı Muzaffer Ucun davasının vekili davacı Ha- zine'nın ve davacı. mütekabıl davalı aleyhine açmış bu- lunduğu davalı vekili davalılar aleyhine açmış bulundu- ğu advanın kısmen kabul ve kısmen reddıne karar veril- miş mezkûr karar Hafız Mehmet Subaşı varislerinden Masume Aydınel'e tüm aramalara rağmen teblığ edile- memıştır. Adı geçen Mehmet Subaşı varislerinden Masume Ay- dınel'in adresi tespit edılemediğınden teblıgat yerine ge- çerli olmak üzere gazete ile ılanen tebliğine karar veril- miştir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 28-29. maddeleri ge- regince2.12.1987 gün 1981 549esas 198"? 340sayılıİca- rarın Masume Avdınel'e gazete ile ılanen tebliğine. ılan tarihinden itibaren 15 gün ıçerisinde tebligatın yapılmış sayılaeağına karar \eıılmıştır. 7.5.1996 Basın: 8 7 020 Bu Gidişe Tarihsel Görev! PENCERE TANJU ERDEM EmekHAmUvl T ürkive Cumhuriyeti. çağının aydın- lanmasından. bılımsel. teknolojık ve kültürel gelışmesinden nasibını ala- mayan. despotık ve d^n adına safsa- talarla yönetılen ve sonunda ekono- mısı ve malıvesi çökerek fethettiğı topraklarını yitıren. bir sömürge durumuna düşen ve elde son kalan anavatanı da paylaşılmak ıstenen Os- manlı Imparatoriuğu'nun yerine: Mustafa Kemal'ın önderlığınde asker-sıvıl aydınların halkı ile bütün- leşerek dışta emperyalızme. ıçte emperyalızmın ış- bırlıkçısı saray ve vönetımı ile onlann destekçisi genci yığınlarla kurtuluş sa\asi yaparak. kazanılan utkunun üzenne bir ulus-de\1etolarak kuruldu. Baş- ta Atatürk. I. İnönü, cumhuriyeti kuranlar o günle- rın ekonomik olanaksızlıkları. nıtelıklı ınsan kay- nakları yokluğuna karşın yaptıkları büyük devrım- lerle. de\ letı venıden yapılandırarak her alanda çağ- daş bir toplum oluşturdular. BuoperasyonlarTürkıyegibi kökleşmışınançla- rın. o ınançların sağladığı çıkarlardan faydalanan sı- nıf ve tabakaların. çeşitli ıdeolojılerin sürtünme nok- tasında bulunan bir coğrafı konumun ortasında ko- lavcayapılmamıştır. Toplumun uyanmasından hoş- nut olmayan ve Kurtuluş Savaşı utkusu ile sınen çı- kar çevreleri, dini sıyasete ve ticarete alet edenler. kendılerini milliyetçi-murıafazakâr olarak tammla- yıp. bılerek ya da bilmeyerek bu ülkenin esenlığinı ıstemeyen bir kısım yerli \e yabancıların emellen- ne alet olan. onlann vurucu gücü gibi kullanılan gruplar. 1950 sonrası. çoğulcu demokrasi dönemin- de merkez sağda iktidarolup Atatürk ve arkadaşla- nnın kurduğu tam bağımsiz. ulusal. demokratik, la- ik. devrımci. sosyal hukuk devletı. erdemlı yönetım nitelikleri olan Türkive Cumhuriyeti 'nın bu nitelık- lenni kısmen sulandınna. değiştimıe girışimi içın- de olmuşlardır. Türkive Cumhuriyeti ne saglam esaslarla kurulmuştur kı tüm bu karşı devrımcı ev- lemlere karşın. hayatıyetini ve geleceğm aydınhk. çagdaş uygarlıklarla bütünleşmış. gönenç dolu ulus olma umudunu tüm kayıplarına karşın yitirmemiş. bugünlere kadar sürdürebilmiştir. Ama bugün tarihinın en ağır mali, ekonomik. si- yasal, sosyal ve ahlaksal bunalımını yaşa>an Tür- kiye Cumhunyeti'nin temel nıtelıklerını değiştir- meye yönelik karşı devrım hareketleri halkımız ve devlet kurumlan üzermde çok daha etkılı olmakta- dır. Türkiye yaşadıgı sorunlarla. sorunları. çözüm- lemede yasama, yürütme. yargı erklerinın kimı tu- tumlarıyla adeta 1920-1933 dönemi Almaması'na benzer bir süreci yaşamaktadır. Aradakı fark. Silah- lı Kuvvetlerliderliğinın cumhurıyetın temel ilkele- nnegösterdiği sadakattır. Tarih böylesınc bunalım- larla dolu bir gidişin sonunda demokratik hak veöz- gürlüklerı yok eden otorıter rejımierle noktalandı- ğını göstermektedir. Yakın gelecekte merkez sag partilerin iktidar ol- mak için aşın sağ güçlerle işbirliğı yaparak Türki- ye"ye özgü faşizan eğilimli ya da fanatik dinci oto- riterrejımleroluşturulmasına yol açmaları ve cum- hurıyetın her alandaki kazanımlarının vıtırılnıesı şımdı üzerinde cıddı olarak düşünülmesı gereken olasılıkları ıfadeedıyor. Demokrasiyı. insan hakla- nnı savunan, Yeni Dünya Düzenı"nin egemenlen bu durumdan rahatsız olma\acaklardır. Bu tehlike- li gidişe dur dıyebılmek. Atatürk'ün kurduğu cum- huriyeti çağdaş u>garlıga ve gönenç dolu bir gele- ceğe taşıvabılmek için ulusumuzun cumhuriyete sa- hıp çıkan. demokrasıye ve özgürlüklere âşık e\ lat- larına şımdı tarihsel bir görev düşmektedir! \akit geçirmeksizin ister sağda, ister merkezde > a da sol- da (ve de hangi partiye mensup olursa olsun) tehli- keyi algılayan vatandaşlanmızın cumhuriyeti. de- mokrasiyi. özgürlüklerı savunmak ve yaşanan bu- nalımları aşmak için Atatürkçülüğün ve cunıhuri- yetin temel ilkeleri etrafında toplanarak. halkımız- la bütünleşip bilinçlenmeyi saglayarak olası erken bir seçimde bu kez oylan iktidar için bir noktada bir- leştirmelen. Bu ideali tüm yurt yüzeyine yaymak. ona göre po- litikalaroluşturupuygulamak. aydın-halk bütün leş- mesini sağlamak. halkı bilinçlenditmek. örgütle- mek. toplumdaki etkın güçlere güv en v ermek. kav - nak sağlamak. tertemiz yurtsever bir umudu vurtta dalgalandırmak ve başarı kazanmak başta demok- ratik sol liderlık ve kadrolara. tüm bilinçlı demok- ratlara ve Atatürkçülere düşen tarihsel bir görev dır şimdi. CUMHURİYET VAKFI1996 İlk, Orta, Lise ve Dengi Okul Öğrencileri Arası Resim, Şiir ve Kompozisyon Yarışması Sonuçları İlkokul (RESİM) Erol ETİ, Mehmet ÖZER. Mustafa PLEVNELİ. Nazan ERKMEN ve Ethem ÇAL1ŞK.AN'dan oluşan Jüri 9 adet resmin ödül toplamı olan 18.000.000"un (on sekiz milyon) eşit düzeyde pay edilerek ödüllendirilmesini uygun gördü. Ödüle hak kazananlar: Elıf TÜRKMEN (Mehmet Akif Ersov İlköğretim Okulu) İZMİR Arif AYDIN (İstek Özel İlkokulu) Acıbadem - İSTANBUL Mertcan ATALAN (Trakya Birlik İlköğretim Okulu) EDİRNE Metın OLATAŞ (Mehmet Akif Ersov İlköğretim Okulu) İZMtR Ezgi KORBA (Hürriyet Çocuk Kulubü) Alsancak - İZMİR Bahar ALT1N (Prof. Ihsan Koz İlköğretim Okulu) TRABZON Derya KILINÇ (Hürriyet Çocuk Kulubü) İZMİR Raşit SCHRÖDER (Barbaros İlköğretim Okulu) ANTALYA Nilüfer IŞIL SÖRMEN (Hümvet Çocuk Kulubü) İZMİR Ortaokul (ŞİİR) Gevat ÇAPAN, Doğan H1ZLAN. Hilmi YAVUZ ve Gülsüm AKYÜZ'den oluşan jüri birıncilik. ikincilik ve üçüncülük ödüllerine ilişkin 18.000.000 (on sekiz milyon) liralık toplam ödülün üç öğrencı arasında eşit olarak paylaştırılmasına ve 7 öğrencıye de Özendirme Ödülü verilmesine oybirliğiyle karar verdı. Ödüle Hak Kazananlar: Asıye ARSLAN Bakacak İlköğretim Okulu 8-A Sınıfı Biga - ÇANAKKALE Pınar ÖZP1NAR Körfez Oruç Reis Anadolu Lısesi 4-A Sınıfi Körfez-KOÇAELl I İçil İBRİŞİM Saint Joseph Lısesi 6-A Sınıfı Bostanlı - İZMİR Özendirme Ödülleri: Emıne KÜÇÜK Fatm Rüştü Zorlu Lisesi Kartal - İSTANBUL tlknur YURTSEVL'STÜ Ergani Ortaokulu 2-K Ergani - • DİYARBAKIR Gökçe ÖZER Anadolu Lisesi Hazırlık A - Akşehir - KONYA Murat KIVANÇ lzmirÖzel Çamaltı Lisesi İZMİR Evrim ÖZGE Anadolu Lisesi 2-B Sınıfı Anamur - İÇEL Seda YILMAZ Subaşı İlköğretim Okulu 8-A Sınıfı Altınova - YALOVA Sümeyye KUZU Kız Teknik Lise ve Kız Meslek Orta 3 SIVAS Lise ve Dengi Okullar (KOMPOZİSYON) Necati CUMAL1. Konur ERTOP. Erol TOY. Şükran SONER ve Dinç TAYANÇ'tan oluşan jüri, birinci, ikinci ve üçüncülük ödüllerine ilişkin yazılann bırbırine çok yakın olması nedeniyle 18.000.000 (on sekiz milyon) liralık toplam ödülün üç öğrencı arasında eşit olarak paylaştınlmasını, Özendirme Ödüllerinin ise sekiz öğrenciye verilmesini oybirliğiyle kararlaştırdı. Ödüle Hak Kazananlar: Havva Pınar ÖZCAN Ödemış Lisesi 1-A Sınıfı Ödemiş - İZMİR Zevnep ÖZER Sakıp Sabancı Lisesi Beşiktaş - İSTANBUL Öniz ÖZSOY İçel Anadolu Lisesi 4-B Sınıfı Mezitlı - MERSİN Özendirme Ödülleri: Onat ÇOPUR Tarsus A. Kerim Bengi Anadolu Lisesi Tarsus - İÇEL Ayşe Sinem KARASU Gerence 1005 Sokak No: 6 Bodrum - MUGLA Nihan ÇETtN Bahkesır Strn Yırcah Anadolu Lisesi BALIKESİR Fatoş BAYGÜL Alanya Ayşe Melahat E. Anadolu Lisesi Sosyal Bil. Alanv a-ANTALYA Zevnep PAMUKÇU Tuzla İmam Hatip Lisesi Tuzla - İSTANBUL Öna> ŞAHİNER Süleyman Demirel Lisesi Kartal - İSTANBLL Berna ERKUT Özel Evüboğlu Lisesi Ümraniye - İSTANBUL Dilara KELLECİ Edirne Anadolu Lisesi EDİRNE Günümüzün Köpekleri Hafta sonu bir Çorumlu ile tanıştım, Cumhuriyet okuruymuş, dedı ki: - Abi sana leblebi yollayacağım.. - Neden?.. - Çorum 'un leblebisi ünlüdür. Ne diyelim: - Eyvallah... • • Bir fıkra anlattı Çorumlu... Alevi mahallesinde dolaşırken bakmış, bir kadın, altı yedi yaşındaki çocuğunu çağınyor. - Osman... Osman!.. Aleviler, bilindiği üzre, Hasan, Hüseyin, Haydar gi- bi adları severler de Osman'ı tutmazlar. Bizimkinin garibine gitmiş. merak etmiş, çocuğun anasına sor- muş: - Osman adı nerden geliyor?.. Kadın: - Bir oğlum oldu, adını Hasan koydum, öldü; ikın- ci çocuğuma Hüseyin dedim, öldü. Bu üçüncüsü- nün adını Osman koyayım da ölürse, bizden eksil- mesin dedim... Kara mizahın böylesi ancak Anadolu'dan çıkar; dünyada eşi menendi yoktur... • ' Öyküyü dinleyince Bektaşi'yi anımsadım; Os- man'ın anası Baba Erenler'den esinlenmiş... Bektaşı hastalanmış, ağırlaşmış, kendmden umu- du kesince demış ki: - Çağınn papazı!.. Çevredekiler şaşırmışlar. Baba Erenler aklını mı yi- tirdi, papazı ne yapacak?.. Sormuşlar: - Papazı ne yapacaksın?.. - Çağınn!.. Mahallenin papazı gelmiş, Bektaşi'yi zaten tanıyor, birlikte şarap içiyorlar. Bektaşi: - Hıristiyan olmak istiyorum.. - VayL Neden?.. - Madem ki öleceğım, bari dünyadan birgâvur ek- silsin!.. • Bektaşi köyünde camı yokmuş: bızim imamlar pa- ralı devlet memuru ya, köye cami yaptırmak için tut- turmuşlar; köy halkı dayanamayıp 'evet' demiş; son- ra da bir sorun çıkmış: - Camiyı nereye yapalım, aşağı mahalleye mı, yu- karı mahalleye mi?.. - Aşağı mahalleye olsun!.. Törenle temel atılmış; ama, yukarı mahalleliyi bir düşüncedir almış: - Aşağı mahalleye yatmm yapılıyor, biz açıkta kal- dık, ne yapalım... Mahallenin ileri gelenleri, camiyi yaptıranlara baş- vurup demişler ki: - Minaresini de bizim mahalleye dikin!.. • Çorum'un ünlü bir Koyun Baba'sı var ki söylence- leri dilden dile dolaşıyor. Koyun Baba her gün bir kez koyun gibi melermış, sanı buradan kaynaklanıyor: üç köpeği varmış: Kara Kadı, Ala Kadı, Sarı Kadı. Bağ- dat Kadısı yöreden geçerken köpeklerin adlarını du- yunca bozulmuş, padişaha başvurmuş. Padişah, Koyun Baba'yı çağırıp sormuş: - Köpeklerine neden bu adları koydun?.. '. Koyun Baba: - Kadılarharam helal bılmezler, benim köpeklerim haram yemezler... Padişah denemeye karar vermiş. Yirmisi helal, yir- misi haram kırk kap yemeği köpeklerin önüne koy- muşlar. Hayvanlar helal yemekleri yiyip ötekine dokunmamışlar. Koyun Baba kendisini padişaha şikâyet eden Bağ- dat Kadısı'na şöyle bir bakmış, adam sizlere ömür... • Çağ değişti, günümüzün köpekleri sürekli haram yiyorlar; ye babam ye!.. Üstelik günümüzde Koyun Baba da yok.. Ama koyun çok... TEŞEKKÜR Bizleri derin acılar içinde bırakarak aramızdan avrılan. Belediye Kültiir-Araştırnıa Kurulu ve Trabzon Gazeteciler Cemiyeti "şeref" üyesi. KIM Sanat Dergisr Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı. araştırmacı-yazar, Sevgili eşim ARSLAN PULATHANELİ'nin vefatı nedeniyle acılarımızı paylaşan, cenaze törenine katılan, çiçek gönderen, telgraf ve telefonlarla taziyetlerde bulunan, başta, Başbakan Sayın MESUT YILIVL4Z olmak üzere. basın kuruluşlarına, çok yakın akraba, dost ve arkadaşlarımıza en içten şiikranlarımızı sunarım. Eşi: SEYMİN PLLATHANELt TUNCELİ ASLİ\i: HUKLK MAHKEMESİ'NDEN Esa^No: 1995 180 Karar No: 1996 68 Davacı Tunceli Çukur köyü. cilt no:032 02. sayfa no:24. kütük sıra no:69'da nüfusa kayıtlı. Hıdır ve Fi- dan'dan olma. 1950 d.lu Kemal Yılmaz tarafından dava- lı Suna Yılmaz alevhıne açtığ' bo>anma davasının vapı- lan açık vargılaması sonunda. taraflann boşanmalarına karar verılmiş olup. ilan edıldığınden itibaren 15 gün içinde davalı Suna Yılmaz tarafından temvız edılmeme- si halinde mahkememızce verılen 2.5.1996 tarthlı kara- nn kesmleşeceğı tebhgat verıne kaım olmak üzere ılan olunur. " " ' Basın: 88359 DE\TLI IC^DASTRO M\HKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1990 48 Davacı Gazlı Gömedı kövü muhtarlıaı tarafından Atıf Yılmaz aleyhine açılan Yağdı (,'ıftlığı 45. 47. 58. 59. 60. 61. 62 nolu parsellerle ılgılı tesbıtın ıptalı ve tescıl dava- sı mahkememızde 1990 48 esas sav ı i le dev am etmekte- dır. Bu davada dahılı davali bulunan Faruk Yılmaz'ın bu dava ile ılgilı ne gibi deliİleri var ıse aşağıda belirtılen du- ruşma gün ve saatinde mahkememıze gelerek bildırme- niz. dava dilekçesi ve dahili dava dılekçesı verine kaim olmak üzere duruşma günü olan 8.7.1996 günü saat O9.()O"da mahkememızde hazır bulunmanız hususu teb- liğ olunur. Basın: 88475
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle