08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 H/>>ZİRAN 1996 SALI 14 KULTUR İNSANLAR, ŞEYLER VE SOKAKLAR. ENtS BATUR Bir kentin oluşumunda edebiyatın,I Kent, ağaç gibidir: Dikey ve yatay ge- lişim tabakalan boyunca hem yer-yü- zü"nde, hem de yer-altı'nda büyür. Bir ağacı okıımak için onun kesitini. sözge- limi bir omcanın bize sunduğu labirent halkalannı karşımıza alınz önce; dalla- nıp budaklanma. yukan ve yanlara doğ- ru yayılma. açılma ufkuna bakanz ar- dından: en son köklere onlann çetrefil toprakla iç içe geçme üsluplanna eğil- mek gerekir. Kent. kentler de böyle okunmalı diyorum: Varsa, bilinçleri; varsa. ki vardır. bilinçaltlan. bellekleri. bellekten sildikleri didiklenmeli. Dikey ve yatay eksenler. derken bir eğretilemeye de baş\ urmuyorum ayn- ca: Troyanın. örneğin. tabakalan öyle çözülmüştür; Istanbul'un. örneğin. her taşının üzerinde bir bâşka taş, onun da üstünde bir başkası. başkaları durur: Farklı çaglar, uygarliklar. estetikler. II Rotand Barthes'ın, merkezsiz tek kent saydığı Tokyo biryana. herkenti birmer- keze bağladığından daha önce de söz et- tiğimı anımsiyorum. Bir kentbilimci de- ğildi şüphesiz Barthes; ama göstergebi- limciydi: Şehirlerin merkezlerinden kı- yılanna. giderek ötelerine ilerleyen gös- terge dinamiklerine bakıyordu bunu söy- lerken. Erk ve Hizmet kutupianna dönük her bir ışlev kendi işaret yapısını. işaret-da- Derinlemesine onlara. metinlcre baktığımızda zihnimiz altiist olabilir de: Kent mi gerçekten öyledir.onlar mı kenti böyle kılmışlardır? Kent-Edebi\at ilişkisinin diyalektik karmaşasını en çokbuikilem haarlar; bu ikilik. Ortaya çıkan. eninde sonıında. bir tiir 'kent poetikası**dır. ~T~*1 debiyat tarihi Ay pek çok kentin * J simge- yazannın, simge- yazarlannın olduğunu gösterir: Troya'nın Homeros'u, Floransa'nın Dante si. Iskenderiye'nin Kavafis'i, Prag'ın Kafka'sı, Dublin'in Joyce'u, Petersburg'un Biely'si dilimin ucuna gelen birkaç ünlü örnek. İstanbul, simge- kalemşörleri açısından varsıl kentler arasında sayılabilir elbette: Mabeyinci Pavlos'undan Nedirrune, Hisar'dan llhan Berk'e, Yahya Kemal'den Sait Faik'e uzayan bir âşıklar dökümü bir çırpıda çıkarılabilir. bir edebiyatın oluşumunda kentin yerimannı, işaret-külliyesini hazırlar: Kent, Meclis'iyle Adalet Sarayı. Hapisanesiy- le Hastanesi. Okuluyla Mezarlığı, Kışla- sıyla Tapınağı arasında örgüsünü ger- çekleştirir: Onu bir de bu yönde okuruz. III Erk ve Hizmet. kentlinin yaşama böl- gejerine bulvarlar. kavşaklar. mevdanlar açar: Manhattan'dan Bankalar Cadde- si'ne tür tür işmerkezi; kJasik mahalle- den gecekondu mahallesine. getto\a. bi- donvile. oradan da Filipin (ya da Türki- ye) modeli "site"lere. toplu konutlara tür tür bitişik uzamlar sıralanır. Bahçeler. parklarserpiştirilir. bacalartüter: Erk ve Hizmet küçük temsilcilik noktaianvla devreye girer. Yumuşak bölgeleri vardır her kentin: Veşil alanlar, eğlence bölgelen. müze- ler. alışveriş damarları. Sert bölgeleri vardır: Kurtanlmış ve yan-kurtarılmı^. suç ve gizil-suç topografyalan. Bunlan simge-uzamlardelergeçer: Tarihsel yük- lerivle anıtlar, alanlar. mistik noktalar. Her kent kendi özel mantığı \e man- tıksızlığıyla onlan gö\ desinde birleştirir. dağıtır. Bu özellik farklılaştınr her ken- tin kokusunu. tadını."aura'*sını. Tanı- mak. tanışmak vakit ister. IV Bütün bunlar derişir. "vaşanıa kültü- rii~nü belirler. Bana bir şehrin sokakla- rını. bıtpazarını. kah\elerini gösterin si- ze onun kim olduğunu (öyle) söyleve- yim. Suyla ilişkisini gösterin. Ağaçlarını. çiçeklerini. e\ lerinin bovasını. balkonla- nnı gösterin. Yerlilerini. versiz yurtlarını. göçmen- lenni, yabancılarını. Günü geceyi nasıl geçirdikleri. güneşe \e vıldızlara nasıl baktıklannı. ne >iyip içtiklenni. neden güldükleri \ a da gülemediklenni. ne um- duklarını \e ne den korktuklannı. Kenti. elbette. insanları yapar. vaşatır. Öyle ki. günü gelip kent öldüğünde (Ni- nova'dan. Lût'tan. Sodome'dan bu yana onlann ölümlü olduğunu biliyo- ruz)."iz~leri bize herşeyi aktarabilir: Pri- ene've her gidişimde seslerı gürültüleri duyuvor. yürüyenleri oturanları görûyo- rum. V Sonra. kenti "sınır"lanvla. sınıröte- sivle ilişkilerinde kurcalamak gelir. Çö- lün eşiğinde midir, denizin içine mi so- kulmuştur. dağın eteklerini mi veğlemiş- tir: Iskenderiye'yi. Nev\ York'u, Mani- sa'yı o mercekten değerlendiririz. Ka- pulı mıdır kent: Somut. doğal. soyut. ya- pay surlarla çevirmiş midir kendini? Açık mıdır: Londra. MadridL İstanbul gi- bı durmadan. devanası olana değin. bü- vürvc kucak açar mı? Sonra sonra: Içinde yer aldığı bölge- de. ülkede, jeopolıtikte, en geniş anla- mıyla Coğrafya'da nasıl bir koınım taşı- dığına sıra gelir: Cazibeli merkezse av- n. yansız noktaysa ayn. itici bir yerleşim birimivseapayn. Kimi kentler kavrulur. Kimileri çağırır. kavurur. Bu soruşturma. bir bakıma. kentin tliiııyagtiıiişii'nün anahatlannı ortaya çı- karır. VI Sonra. sonuçta. demek ki bir kenti in- sanları, onun içinde doğan ya da dışın- dan gelip geçen hemşehrilen biçimlen- dirir. diye kestirip atabilirim. Şüphesiz. gelip geçici ler de olur hayatında. \ oğur- ma sürecineonlarm da katkısı olur. Mik- roskopik ile makroskopik arasında bir kentten geçen herkes onu kurar. yıkar, veniden kurar. Şairleri. anlatıcılan. sanatçılan. aras.- tırmacılan. kayıt-tutarlan ayn bir yük- lemgetirirkente. Biryaratıkataloğuolu- şursa onlarla oluşur. kalınlaşır. Anlamak güçtüro yapıcı tanıklıkları: Neden över. ö\güye boğarlar kenti; gü- zellemeler. ^ehrengizler. muskalar. tutku yazısı cıkarellerinden - neden a^kla kin arası bölünüp yalpalar: Şiddet metinlerı deöilsebileşiddetli metınlerkalemealır- lar VII Edebiyat tarihi pek çok kentin simge- yazarının. simge-\azarlarının olduğunu gösterir: Troyanın Homeros'u. Floran- sa'nın Dante'si. İskenderiye'nin Kava- fis'i. Prag"ın Kafka'sı. Dublin'in Joy- ce'u. Petersburg'un Bieh'si dilimin ucu- na gelen birkaç ünlü örnek. İstanbul, simge-kalemşörleri açısından varsıl kentler arasında sayılabilir elbette: Ma- bf>inci Pa\los'undan Nedim'ine, Hi- sar'dan İlhan Berk'e.Yahya Kemal'den Sait Faik'e uza\an bir âşıklar dökümü bir çırpıda çıkarılabilir. Derinlemesine onlara. metinlere bak- tığımızda zihnimiz altüst olabilir de: Kent mi gerçekten öyledir. onlar mı ken- ti böyle kılmışlardır? Kent-Edebiyat ilişkisinin diyalektik karmaşasını en çok bu ikilem hazırlar; bu ikilik. Ortaya çıkan. eninde sonunda. bir tür "kentpoetikası"dır. Yapılanın. geçmişin ve şimdiki zanıanın ~figür~lerinin. eski ve yenı "ola>"larının. gelenek deposu- nun ve kapıları zorlavan yeniliklerin. mesleklenn ve uğraşlann lirik, epik ve dramatik kodları iç içe. art arda sıralanıp yerleşır. Bursa'yı dü^ünüyorum da Orhan Gazi, ıpek. ma\ ı lanpınar,çini. Tayyare sineması. kaplıca, şadırvan. Zeki MOren gibi övlesine seçtiğim birimler poetik şahdaman besler. ondan beslenir. Ede- biyat adamı bütün bunlann içinden pay aldığı altın ortalama bir atmosferin havasını solur. sonra dile gelir. soluk verır: Bir dıze, bir paragraf, bir imge. bir ritım tohumdan çiçeğe yol alır. HABITATII, önceki gece Açıkhava Tiyatrosu'nda görkemli bir törenle açıldı Sanatçılar, IstanbuFu seslendirdi Kültür Servisi- HABITAT II. önceki gece Açıkhava Tiyatrosu'nda 350"yi aşkın sanatçının katıldığı 'Lirik Tarih Gösterisi' ile görkemli bir açılışla başladü. Genel sanat yönetmenliğini Yekta Kara'nın üstlendiği gösteri. benzersiz kültür mozaiğiyle dünyanın sayılı kentlerinden birisi olan Istanbul'u müziği, dansı. kantodan tangoya. gazelden azınlık rürkülerine. tasavAuf müziğinden Toman' ha\alan ve günümüzün çağdaş popuna dek uzanan renkli, coşkulu bir yelpazede yansıtıyordu. 90 dakika süren kesintisiz bir program akışı içinde sahneyi dolduran sanatçılar. çeşitli sanat dallannın uyumlu bir bütün çerçevesindeki beraberliğini sergilerken; sanatın. se\ giyle. kardeşçe üretmekten geçen birleştiriciliğini bir kez daha gözler önüne serdiler. Sanat yönetmeni Yekta Kara'nın, Türkiyeüeki zengın sanat mozaiği ile ilk kez karşılaşacaklar için bir tür 'katalog' olmasını amaçladığı Lirik Tarih Gösterisi, katalogdan öte, müzikli bir İstanbul ansiklopedisi gibi izlendi. istanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestra ve Korosu'ndan. Avrupa'da Ortaçağ sonlanndan "Carmina Burana" ile başlayan göstende, kıtanın güneydoğusundan, en son ucundan Türk girdi sahneye Mehter Grubu'nun "Fetih Marşı"yla. Aysun Arslan'ın koreografisini yaptığı "Bir Riiya Gördüm" yerini tasavvuf müziği ve sema gösterisine bırakırken, İstanbul Dev let Opera ve Balesi Orkestra ve Korosu Adnan Saygun'un '"Yunus Emre Oratoryosu"yla kardeşlik. sevgi üstüne kurulu inancıni Anadolu insanıyla paylaşıyordu. Ne> taksimiyle İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu'nun semazenlerinin sema gösterisinden Arif Sağ, bağlamasıyla Pir Suitan'a uzandı Modern Dans Topluluğu'un semahı eşliğiride... tstanbul'da yaşamın neşesini çarpıcı kostümlere bürünmüş grubu ve koreografısiyle Sezen Aksu getirdi "Beni al, onu alma!" şarkısıyla. Aksu'nun, coşkulu kalabalığın tansiyonunu iyice yükselten başanlı sahne şovunun ardından, orkestra. Lhi Cemal Erkin'in v *Köçekçe"sine geçti. 'Köçekçeler'. bunca insanla bir arada olmanın neşesi> le Balık Ayhan \e grubunun roman havalarına kanştı. Kıpır kıpır gösterileriv le dansçılar da >erlerini aldılar sahnede. Balık Ayhan ve grubuyla izleyiciler gırnata ve darbukanın kıvrak melodilerine çoktan bırakmışlardı kendilerini. Kente göçenlerin ruhunda ovnak ateşi Ferit Tüzün'ün "Çeşmebaşrsı >aktı. Derken gür bir ses doldurdu Açıkhava Tiyatrosu'nu. Devlet Sanatçısı Avhan Baran. Adnan Savgun'un "Köroğlu"suyla yeniye mevdan okudu. Sonra sahne ı^ıklan karardı ve iki gölge belirdi birden. Mehteran. dav ulunu gümbür gümbür çalmaya başladığında Modern Dans Topluluğu dansçılan "Pehlrvan'a başlamışlardı bile. Pehlıvanlar. sıkı bir kapışmanın ardından dobtça el sıkışarak sahneyi Adıyaman vöresi halk oyunlannı sergileven Bakırköy Belediyesi Halk Danslan Topluluğu'na bıraktı. Adıyaman ezgilerinden. İbrahim Tatlıses ve 'saz arkadaşlan'na geçilirken. Tarihi Türk Müziği Topluluğu'nun hicaz faslından sonra AhmetOzhan. Avni Anıl'ın "Rü\a İstanbul De\ let Opera ve Balesi Orkestra ve Korosu ile Tarihi Türk Gibi Uçan Yıllar"ını müthış bir yorumla sundu. Mevludan geçme lashndayun • Leylayı hıılına vollannda diyen Vlazhar-Fuat-Özkanın "Buselik Makamı"ndan sonra Los Paşaros Sefaradis. bir sefarad ninnisi sundu:"Durme*". Koro. Verdi'nin "Va Pensiero"sunu etkile\ici bir yorumla seslendirdıkten sonra İstanbul Devlet Balesi. "Bayram Sabahı"nı Nil Berkan'ın koreografisiyle ve Balık Ayhan ve grubunun eşliğinde müthiş esprili. keyifli biranlatımla üeleneklerin cünün modasına Topluluğu Mehter Grubu (üstte). Sezen Aksu ve grubu (solda), Modern Dans Topluluğu (sağda). (Fotograflar: KUBİLAY TÜNTÜL) uyarlanmasını sergiledi. Daha sonra Karadeniz halk oyunlannın eşliğinde kemençe ve Polites'in Rum ezgilerinde. Nurhan Damcıoğlu'ndan kıvrak kantolarda. Engin Ege Orkestrası'yla Şamil Gökberk'in seslendirdiği hüzünlü tangolarda dile geldi kültür mozaiğimizin renkleri. Erol Uras'ın yorumladığı Puccini'nin "Nessun Dorma"sını tstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu'ndan gazelhan Yahya So>^iğit"in gazeli ve Ergün Şenlendirici'nin trompetle gazeli izledi. Görkemli bir açılışla başlayan gecenin finali de yine unutulmaz bir tablo yarattı. Mehter Grubu'nun Mozart'ın -Türk Marşı", Cemal Reşit Rey'in "Türki\e"sinin yorumunun ardından, özverili bir kolektif çalışmanın eşsiz ürününü ortaya koyan sanatçılar hep birlikte sahneye gelerek. Beethoven'ın "9. Senfonisi"nin koral bölümünü İstanbul Dev let Opera ve Balesi Orkestra ve Korosu ve muhteşem bir ışık gösterisi eşliğinde seslendirdi. Bu görkemli geceyi sahneye koyan Ali Taygun. gösterinin senaryosunu "Kökenler, kent...neşeli, yeni çatışmalar, ...ve hüzün. bereket ve yann™" başlıklannda belirlemişti. Taygun. \ann bölümünü. "Kent: zıtların buluştuğu yer: Doğuyla Batı burada karşılaşır, eskiyle yeni... Çatışıp yok etmek midir buluşmaktan maksatlan? Yoksa görülmedik bir ahenk içine, veniden doğmak için mi çahşırlar? Geleneğin avırdığını birleştiren. aşkın > urduna döniiştürmek için kenti" diye bitiriyordu. Bu gösteride herkes - operadan mehter grubuna. sema gösterisinden baleye, folklordan kantoya. klasik müzikten pop müziğe dek, "İstanbul'un bütün sesleri". gerçekten müthiş bir uyum içindeydi. Böylesi bir uyum. kaynaşma ve birliktelik 'ilk kez' gerçekleşivordu. Sahnede kimse yıldız değildi. Doyumsuz bir dolunayın altında sanatçılar birbiri ardına müthiş bir bütünsellik içinde muhteşem bir şölenle ışıldadılar gökyüzünde... Ve bu benzersiz kent, Açıkhava Tiyatrosu'ndaki coğrafyası. kültürü, dünü. bugünüyle ses ve görüntülerin devingen birlikteliğinde. unutulmaz bir 'olay'a daha imzasını atıyordu bulunmaz zenginliğivle... YAZI ODASI SELİM İLERİ Kardeş Kitaplar Ishak Reyna'nın hazırladığı llkgençlikÇağına Dün- ya Öyküleri, düşündürücü bir çalışma. Her şeyden önce belirtmek isterim ki, bu antolojiyi severekoku- yorum. Ishak Reyna, titiz bir hazırlayıcı. Edgar Allan Poe'den Stephen King'e. geniş yel- pazede, genç okur için bulunmaz fırsat: Hazırlayıcı, seçtiği yazarların her birine. özlü bilgiler ekliyor; hem bu yazarları, hikâyecileri daha yakından tanımamızı sağlıyor hem de bu yazarların, hikâyecilerin çeviri edebiyatımızdaki verimlerini tek tek saptıyor. Böylece genç okur, öyküsünü okuyacağı yazarın yapıtları, yazınsal çizgisi, ülkesindeki konumu üzeri- ne daha ılk adımda bilgi edinmiş oluyor. ishak Rey- na'nın seçtiği yazarların kimileri, ülkemizde de tanı- nıyor. Kimilerıyse bizim için yepyeni hikâyeciler. Örnekse dünya romanının büyük ustası Henry Ja- mes'i hikâyeci yönüyle tanıdığımız pek iieri sürüle- mez. Naciye Öncül'ün çevirdiği güzel bir uzunöykü, bir başka antolojinin sayfaları arasındadır, ama oku- ra zamanında ne ölçüde ulaşmıştır, kestırmek güç. Hoş, Henry James'i Türkçede romancı olarak da yeterince tanımıyoruz. Necla ve Ünal Aytür'ün yıl- lara dayalı emekleri olmasaydı. ne Daisy Miller oku- nabilecekti, ne Yürek Burgusu ne de Bir Kadının Portresi. Sevin Okyay, ishak Reyna'nın antolojisi için, Ja- mes'ten çok güzel bir öykü çevirmiş: 'Brooksmith'. Zaten antoloji için özel olarak dilimize kazandırılmış öyküler var. Günümüzün genç okurları öykü sanatını geniş bir perspektiften tanıma olanağından yoksunlar. Yaşı kır- kı epey aşmışlar. dünün gençleri, bu konuda talihli sa- yılırlardı. Bir defa çocuklar. gençler için kaleme alın- mış romanlar, öyküler okuma sevgısini gerçekten aşı- layabilecek nitelikteydı. Çeviri verimler, Türkçenin kıvraklığına denk bir çeviri anlayışını yeğliyordu. Yer- li verimler, dilde, anlatımda olsun, öyküsel içerikte ol- sun, akıcılığı, serüvenciliği elden bırakmıyor, okurun en gencine edebiyatı sevdirmeyi amaçltyordu. Dünün kitaplarının baskı kalitesi, kâğıdı, kapağı belki pek ahım şahım değildi, ama her biri bir 'kitap' duygusu uyandırıyordu. Şimdi, ilkgençlik Çağına Dünya Öyküleri o anlayı- şın ardında iz sürüyor ve yeni kuşaklara birbirinden güzel öyküler sunuyor. Demin, geniş yelpaze dedim. Hem yazarlar açısın- dan, hem tarzlar açısından. Bu antolojide Maupas- sant, Çehov gibi yazınsal değerleri uçsuz bucaksız * öykücüler de görücüye çıkarılmış, Doyle, Agatha Christie gibi polisıye ustaları da, Tagore, Halil Cib- ran gibi gönüi kuyumcuları da. ishak Reyna, besbel- li, gerçek bir öykü kurdu. Nedir öykü sanatı? Daha ilk tümcelerde yürek yak- mak değil mi? Bakın, çağın, benim için en incelikli öy- kü yazarı Katherıne Mansfield, 'ideal BirAile'de na- sıl yürek yakacak: Biten ilkyaza ağrt "Yaylı kapıyı itip üç geniş basamağı inerek soka- ğa çıkan, ihtiyar Mr. Neave, o akşam, hayatında ilk olarak, llkyazın tadını çıkaramayacak kadar yaşlan- mış olduğunu hissçtti." (Memet Fuat çevirjsU Gelen ılkyaz "ılık, canlı, yorulmaz bilmez"dir. Ama Mr. Neave için artık 'biten' kendi ilkyazı, yazı, hatta sonbaharı söz konusudur. Daha ilk tümcede okur burkulup kalır... Dikkatli Ishak Reyna, Mansfield'a kısa yaşamöy- küsü çizelgesi çıkarmış. Türkçedeki verimlerden de söz açmış. Memet Fuat'ın eşsiz çevirilerinı anıyor. Yalnız, sanırım, Şadan Karadeniz'ın Milli Eğitim Ba- kanlığı kitapları arasında yayımlanmış Seçme Hikâ- yeler derlemesini unutmuş. İki ciltlik bu derlemenın de çevireleri emek ürünüdür. Antoloji, şunları da düşündürttü bana: Günümüzün genç hikâyecileri, Borges gibi yazma- ya çaba harcıyorlar da, öykü sanatının tarihine yak- laşmayı gereksinmediklerinden ne Borges tadında yazabiliyorlar, ne 'Türkçe' öykü yazabiliyorlar. Anto- loji, bu açıdan da okunabilir, yararlı olabilir. Yazıya başlarken düşündürücü bir çalışma demiş- tim. Yıllar öncesinin Nihal Yalaza Taluy'undan Filiz Ofluoğlu'na, Ahmet Cemal'e. Gönül Suveren'e çevirmenler tablosuna baktığımızda da dalıp gidiyo- ruz. Onca sabır, onca yararlı çalışma, bu saygın, de- ğerli çevirmenlerimize ne katmıştır. diye düşünüyo- rum. Âlınterlerinin karşılığı ne olmuştur? Bize, nice za- man içinde, dünya edebiyatından güzel öyküler sun- muşlar. Okurların teşekkürü ne olmuş? Antolojiler kardeş kitaplardır. Bazan tek bir yazarı tanıtırlar, bazan birtürün sevilmesi için çaba harcar- lar, bazan. bizi birdenbire dünyaya açarlar. Antolojiler okuma isteğini kışkırtır. ishak Reyna şöy- le yazıyor: "Okuyucusuna, içinde istendiği gibi dolaşabilme özgürlüğü tanıyan bu ılginç dünyalar, fazla ağırlık vermeyen bir uğraşmaya da, sıçraya zıplaya dolaş- maya da, adım adım ız sürücülüğe de, kısacası her türlü okumaya açıktırlar." Ishak Reyna, bize büyük bir gezi armağan ediyor. BUGUN HABITART ETKİNLİKLERİ TlYATRO Aksanat Prodüksiyon Tiyatrosu'nun "Abelard ve Heloıse " adlı oyunu saat 15.00 ve 19.30'da Aksanat"ta. Tıyatro Kumpanyanın "Kım O? " adlı oyunu saat 20.00'de İstanbul Sanat Merkezınde. Cengız Özek'ın "Karagöz Oyunu" saat 1 ^.00'de AKM Aziz Nesın Sahnesinde. Erdoğan Akduman'ın "Meddah" gösterisi saat 19.00'da Darphane'de. HABİTART l'LUSLARARASI FİLM FESTİ\ALİ "Bejazperdenin Ardındaki Kentler" Alkâzar Sineması 12.00 19.00: "Sanımy ve Rosıe" (Stephan Frears) 15.00 21.30: "Dünyanın Sonuna Kadar" (Wim Wenders) Avrupa Sineması 12.00: "DoöuKavşagı"(MichaelKlier) 15.00-21.30: "Sevimlı Fahışe " VVoody Allen) 19.15: "C Blok" (Zekı Demirkubuz) Feriye Sineması 12.00: "Şarküteri" (Jean Pıerre Jeunet - Marc Caro) / 15.00: "Yeraltı" (Emir Kustunca) 18.00: "Avrupa" (Lars Von Trier) 21.00: "Sevdiğim Mevsim" (Andre Tachıne) Alman Kültür Merkezi Belgeseller - kısa fılmler 14.00: "Kula'da üç gün"( Süha Arın) "Halıç" (Altan Yalçın) 19.00: "Sisler Kovulunca" "Karlı Dağların Ardı" (Süha Arın) KONSER Yıldız ibrahimova ile Tuna Özenel'in caz konserı saat 19.00'da AKM Konser Salonu'nda. Zeliha Berksov'un "Kurt VV'eill - B.Brecht şarkılan" konserı saat 2İ.O0'de Taksim Yenüs Sahnesi'nde. Mehter konseri saat 21.15"te Taksim Meydanı'nda. Kadınlar Faslı konseri saat 20.00'de Yıldız Sarayı dış karakol bınasında. Kerem Gösev Caz Lçlüsü'nün konserı saat 2! 30'da Darüşşafaka Lısesi spor salonunda.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle