Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 HAZİRAN 1996 SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Ayşe Erkmen'in 'Images' isimli son kişisel sergisi Kunstverein Arnsberg'de
Imgeleriıı işle\ierinde son söz izleyicinm
A
NECMİ SÖNMEZ
ARNSBERG - Almanya'nın Kuzey Ren
Westfalya eyaletınde bulunan
"Kıınsfterein Arnsberg", son on yıldır
birbiri ardına açtığı nitelikli çağdaş
sanat sergileriyle uluslararası düzeyde
çalıştığını gösteren bir kurumdur. Unlü
Alman miman Schinkel'in çizdiği bir
mekânda etkinliklerini sürdüren
Kunst\ereın Arnsberg'de Ayşe
Erkmen'in "Images" isimli son kişisel
sergisi açıldı.
Son yıllarda özellikle vurtdışında
önemli mekânlarında açtığı sergileriyle
"uluslararası sanatçı" kimliğini edinen
Erkmen. çalışmalarında
oluşturduğu "görsel dü" ile
sergi mekânı ile "sergilenen
iş" arasındaki diyaloğu
sorgulamakta \e son derece
az eleman kullanarak
izley icinin "yaratıcı" bir rol
iistlenmesi gerektiğini
vurgulamaktadır. Sanatçının
son sergisi de bu özellikler
ışıgında ele alınabilecek ~"""™"~~
özelliklere sahip. Ancak Erkmen burada
araştırmalarına dayah olarak geliştirdiği
"farklı" bir yaklaşım tarzının altını
çizerek bıre> ile bırev. bireyle vaşadığı
topluın arasındaki ilişkide kitle
araçlannın kurduğu monopolü
sorgulamaktadır.
Erkmen. sergi mekânındakı kapı
eşıklerine dört adet büyük boyutlu
fotoğraf panolan yerleştirmiş. Bu
panolann ön tarafında izlevicide değişik
çağrımlar u>andıran çekildiğini \e telif
hakkının kimde olduğunu bildiren
tngilizce açıklamalar \,er alıyor.
Panolann ön yüzünde iş hayatı. tatil.
özel yaşam. spor ve doğa temalarına ait
benzer örneklerini dergılerde. reklam
tahtalannda gördüğümüz "imgeler" var.
Erkmen ılk bakışta oldukça yalın harta
soğuk bir izlenim bırakan bu
çalışmasında, kullandığı imgelerin
özelliklerini ve neleri çağnştırdıklan ele
alınıyor. Aksine onun vurgulamak
istediği bu "banal" görüntülerin
arkasında yatan amaç. onlann ne\e
hizmet ettikleri. görevlerinin ne olduğu.
Sanatçı bu fotograflan Istanbul'daki bir
"lmage-Bank"tan seçmiş. Bir tür
fotoğraf ajansı niteliğine sahip olan bu
kurumlar. değişik konularda fotoğraf
arayanlara hizmet \ermekte \e her
amaca u>gun "sembolik ifadeleri" bellı
sürelerde kiraya vermektedir. Genellikle
basın yayın araçlannın ve reklamcılann
yşe Erkmen. çahşmalannda oluşturdugu
'görsel dil' ile sergi mekânı ile 'sergilenen
iş' arasındaki diyaloğu sorgulamakta ve
son derece az eleman kullanarak izleyicinin
"yaratıcf bir rol iistlenmesi gerektiğini
vurgulamaktadır. Sanatçının son sergisi de bu
özellikler ışıgında ele alınabilecek özelliklere sahip.
yararlandığı bu kurumlar. dünyanın her
yerinde aynı duygulan. düşünceleri
çağnştıran görüntülerin yayılmasına.
dolayısıvla dın. dil. ırk ayrımı
olmaksızın yeııi bir "görsel alfabenin"
oluşmasına neden oldular
Yeni bir görsel alfabe
Erkmen. sergisini okuma yaznia
bilmeden de ka\ranabilecek olan bu
"alfabenin" bildik elemanlanvla
kurarken kendısine özgü bir
sovutlamavı gündeme getirmekte \e
son dereee ilginç bir tarzda kendi
fikrinin ne olduğunu ortaya
çıkaımamaktadır. Dolayisiyla sanatçı
sergisinde bir tür "yüzleşme" de olanak
sağlıyor. Çünkü kitle iletişim
araçlarında gördiiğü inıgelerle bu
sergide de karşılaşan izle>icı kendisini
"bildik" birdünvanın sınırlan içinde
hissetmektedir. Burada akla gelen başka
bir nokta da Erkmen'in neden bu tür
sorgulamava gerek duvduğu. Serginın
diğer bir özelliği de kapı eşiklerine
verleştirilmiş olan fotoğraf panolarıvla
eşik arasında son derece dar bİT
mesafenin olması. Izleyici bir
mekândan ötekine geçerken ister
istemez bu fotoğraf panolanna
.sürtünmek zorunda kalı>or. Erkmen
böylece izlevıcı ile fotoğraflar arasında
gövdesel bir ilişkinin doğmaMnı. bir tür
yakınlaşmaıun gündeme gelmesini
istediğini vurgulamaktadır.
Ancak bu yakınlaşmavı tam
ters bir şekilde yommlamak
da mümkün.
Çünkü izleyicisinin "dar
aralıktan" geçerken bir tür
engel karşısında olduğunu
düşünebilir. Bence bu
noktada sanatçının çalışma
tarzına daha uygun olan
•^~"~^~ ikinci yorumlama tarzı
önemli. Erkmen bu engel duygusuvla.
son derece >ahn bir tarzda iki olguyu
vurgulamaktadır.
Bunlardan ilki fotoğraf panolannın
büyük boyutlarının sergi mekânını
adeta bölerek mekân içindeki mimari
özcllikleri ön plana çıkarması. ikincivse
onlann üzerindeki imgelerin
sorgulanması. Sorgulama işlevi üzerıne
düşündüğümüzde. aslında son derece
sıradan. bildik olana bu görüntülerin.
">eni dünva düzenini" varatmak istediği
a\nı ^evlerı görcn. aynı şevleri düşünen.
gıven insan prototipine göndernıe
yaptığı da ortaya çıkıvor. Daha önce de
belırttiğim gibi Erkmen kullandığı
imgelerin "işle>leri" hakkında son sözü
izleyiciye bırakıyor.
Ayşe Erkmen,
son sergisinde,
'image bank'
kataloglanndan
seçtiği 'hazır'
fotoğraflarla bir
yerleştirme
gerçekleştiriyor.
Erkmen, bu
çalışmasında,
bir yandan
endüstrileşmiş
dünyanın
anonim görüntü
üretimiyle, bir
yandan da sergi
mekânıyla
hesaplaşmava
giri\or. Mekânla
girdiği
hesaplaşma.
Ayşe Erkmen'in
bu yerleştirme
çalışmasını da,
yapıtının
bütünii içinde
yeniden
anlamlandınvor.
'Eleştiri, sanat eğitimin temel araçlanndanbiri'
AHMETCEMAL
Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr.
Sıtkı M. Erinç. bütün yaşamını kültürün
ve sanatın sorunlanna adamiş. ama bir
yandan da kendini hep "perde arkasın-
da" tutmaktan yana bir düşünce adamı-
dır. Yakın zamanlarda kültür ve sanat ko-
nulannda kısa aralıklarla iki kitabı çıkan
Prof. Erinç'le bir söyleşi yaptık.
- Önce birinci kitabınızdan söz edelim:
"Kültür Sanat Sanat Kültür". Başlıktan
yansı>an bu ilişkivi biraz açıklar mısınız?
SltKI M. ERİNÇ - Salt vanlış anla-
mayı engellemek için bir saptama yap-
mak isterim. Çınar Yayıncılık'tan çıkan
'Kültür Sanat Sanat Kültür', aslında be-
nım altıncı ve şimdılik son kitabım. Fa-
kat. elde olmayan kimi nedenlerle. bun-
dan bir önceki kitabım. dağıtıma daha
geç çıktı. Bu yüzden. önceki- sonraki ta-
nımlamalannda önemsiz bir karmaşa
oluştu.
'Kültür Sanat Sanat Kültür' bir başlık
olarak kanımca. iki işlevi birarada yeri-
ne getiriyor. Öncelikie. kitap içeriğinin
bu iki boyuttan oluştuğunu vurguluyor.
Diğeri ise bin ile diğerinin ayrıştırıla-
maz bir sebep-sonuç ilişkisi içinde bu-
lunduğunu...
Bu iki kavram kitabımda. hem olgu-
sal olarak hem de kuramsal olarak ele
alınmakta: önce kendi başlanna, sonra
da ilişkileri açısından irdelenmeye çalı-
şılmaktadır.
İlişkileri açısından benimsenen man-
ttk ise bu iki ka\ramın birbirıni yarattı-
ğı ve bu yaratının sürekliliğinin de bir-
biri sayesinde olduğudur. Yani. birinin
diğerinden ayrı ya da kopuk düşünüle-
meyeceği. düşünülmemesi gerektiği...
- Yine ilk kitap üzerine. Kültür ve sa-
Anadolu
l niversitesi Güzel
Sanattar Fakültesi
ögretim üyelerinden
Prof.Dr.Sıtkı
M.Erinç'in kısa
aralıklarla 'Kültür
Sanat Sanat Kültür'
ve 'Resmin Eleştirisi
Üzerine' adlı
kitaplan
yayımlandı. Kültür
ve sanat ka\ ramlan
üzerinde, çağdaş bir
vaklasımla
durulmadıkça,
doğnı ya da geçerli
bir eleştiriden sö/
edileme>eceğini
düşünen Erinç.
eleştirinin
programb bir
şekilde ele
alındığında. sanat
eleştirisinin de daha
anlamlı olacağına
inanıvor.
nat eğitimi ve Türkiye... Ne dersiniz.'
ERİNÇ- Bu iki kavramın ortak nok-
talanndan bin. belki ilki. her ikisinin de
üç konumda düşünülmesi zorunluğudur.
Bunlar: evrensel. ulusal ve kişisel ko-
numlar şeklinde özetlenebilir. Hangi sı-
nırlar içinde olursa olsun. gerek kültü-
rün. gerek sanatın ediniıni de yıne üç
yollaolabilmekte: Örgün, yavgın veras-
İantısal eğitım...
Bu iki olguva ülkemiz açısından ba-
karsak. her iki.si içinde de ilk akla gele-
cek yargının bir "karmaşa" olduğudur
herhalde. Farklı tantmlamalar. farklı
amaçlamalarve farklı uvgulamalar. hem
kültürü hem de sanatı. gerek sınırları ba-
kımından. gerek edinim olanakları bakı-
mından biraz -oldukça biraz- çağııı dışı-
na itmİ!} gibidir. Bu alanda 'çokseslilik*
dediğimiz ya da sandığimızdurumun 'zıt
sestilik' olduğunu kav radığmızda bu kar-
ma^a. hatta bu kutuplaşma da düzelir gı-
bıme gelışor.
-Getelim 'Resmin Eleştirisi Üzerine'
adlı kitabınıza... Bu kitabınızda. sanat
eserinin eleştirisi bağlamında nelereağır-
lık tanıdınız?
ERİN'Ç-Hil YayınlarTnın Sanat Dizi-
si'nden çıkan bu kitabım. temelde. çağ-
tf^: sanat yorumuııda felscfi ele^tiriye
?2ırlıkvermekte. hatta onu temel almak-
'adır. Bu bakımdan sanat felsefesine bir
yardımcı kitap niteliğindedir. Sanat ya-
pıtlanna felsefeyle bakmayı. resim ör-
neğiyleaçıklamak istemektedir. Kanım-
ca. bas.li bas.ına bir alaıı olan sanat eleş-
tirisi de en kalıcı izli gibi görünen eleş-
tıri türii. felsefi ele^tiridir ve söz konusu
kitap. bu ele^tinnin kimi tanımlannı ve
kimi yöntemlerinı. bir giris. niteliğinde
anlatmava çalı^nıaktadır.
- \'me Türkiye'ye gelelim: Sanat eleş-
tirisinin işleyişi hakkında ne düşünüyor-
sunuz?
ERİNÇ- Sanat eleştirisi açısından da
ülkemize bakarsak. daha önceki sorunu-
za vermeye çalıştığım yanıt doğrultusun-
da bir yargıya ulaşmak. herhalde çok ya-
nıltıcı olmaz.
Her $eyden önce. kültür ve sanat kav-
ramlan üzerinde. çağdaş bir yaklaşımla
durulmadıkça. doğru ya da geçerli bir
eleştiriden de söz edemeyiz diye düşü-
nüyorum. Bugün ülkemizde, örgün eği-
tim kurumlarının hiçbirinde sanat eleş-
tirisine dönük. sistematik bireğitim ya-
pılmamaktadır. Bu alana gönül vermiş
üç-beş sanat eleştirmeni ise kendilerini
ya özel yetiştirmek zorunda kalmıştır ya
da raslantı sonucu bu alanda bulmuşlar-
dır.
Yazın sanatımızda eleştiri. plastik sa-
natlarımıza ve gösteri sanatlanmıza
oranla hem daha düzenli hem de daha
içerikli... Oysa. söz gelimi plastik sanat-
larda. psikolojik eleştirinin ya da suya-
sabuna dokunmayan eleştirinin dışında.
eleştiri örneği olarak gösterilebilecek
çok az yazıya raslayabiliriz. Sürekli ya-
pılan eleştiriler de bir şablon gibi olmak-
ta; metindeki sanatçının adını değiştir-
mekle aynı ereğe ulaşılabilir gibi gel-
mekte.
Bir diğer nokta da yine bu alan eleşti-
rileri. çoğunlukla, yapıtı yerine sanatçı-
sını odak almakta, bu da eleştirinin ge-
çerliliğinin süresine ket vurmaktadır.
Kimi yükseköğrenim kurumlanmız-
da. bu bağlamda bazı derslere ya da kurs-
lara raslanmaktadır. Ama yeterli olma-
maktadır. Eleştiri. programlı bir şekilde
ele alındığında, sanat eleştinsinin de da-
ha anlamlı olacağına inanıyorum. Eleş-
tirinin bir sanat eğitim aracı olduğunu
kabul ettiğimden bunu diliyorum da.
Jean Pattou, 'Lille'den îstanbul V başlıklı sergisinde, mimari elemanlan tek tek ele alarak tasarladığı yeni mekânlan resmediyor
Kent tasarınuna fantastik bir bakıs
SEZA SİNANLAR
HABITART etkinliklen arasında yer
alan Fransız ressam Jean Pattou'nun
sergisi. aralannda Lille Belediye
Başkanı Pierre Maurm'un da
bulunduğu davetli grubuyla birlikte
Teşvikiye Kare Sanat Galerisi'nde
açıldı. 20 hazirana kadar sürecek sergi.
sanatçının tstanbul üzerine yaptığı
çalışmalardan oluşuyor.
Flaman asıllı Jean Pattou. mimarlık
eğitimi almış ressamlardan. Kendisi
uzun zamandır mimari elemanlan tek
tek ele alarak tasarladığı yeni
mekânlan resmediyor.
Yaklaşık on yıldır mimari tasvirler
üzerinde çalışan ve İtalya. tspanya ve
Hollanda mimarisi ve kentsel doku
anlayışı üzerine yaptığı resimlerle
tanınan sanatçının bu sergisinde,
Klasik Dönem Osmanlı Mimarisi'nde
başaryla düzenlenmiş, kubbe. süfun ve
kemer ilişkisinin yan hayali yan
gerçek mekânlarda \eniden
kurgulanması dikkati çekiyor. Tek bir
yapı içinde. -mesela bu onun resminde
Ayasofya ya da Sultanahmet Camii
olabilir. birçok mekânın. yapının ya da
mimari elemanın (rnerdiven gibi)
fantastik denebilecek şekiide
kurgulandığını görebiliyoruz. Ressam
bizi bildik yapıların alıştığımız
görüntülerinin dışına çıkararak. başka
görüntülere. başka kuruluşlara
götürüyor.
Oriyantalist resimlerde gördüğümüz
•Doğu'nun büyülü ışığı'nı andıran
parlak san ve turünculann ve çeşitli
Yaklaşık on v ıldır
mimari tas\irler
üzerinde çalışan ve
İtaha. İspanva ve
Hollanda mimarisi \e
kentsel doku anlav ışı
üzerine yaptığı resimlerle
tanınan Jean Pattou'nun
bu sergisinde. Klasik
Dönem Osmanlı
Mimarisi'nde başanyla
düzenlenmiş. kubbe.
siitun ve kemer ilişkisinin
yan hayali yan gerçek
mekânlarda yeniden
kurgulanması dikkati
çekiyor.
tonlarda mavilerin
ağırlıkta olduğu resimlerde sivah
dışında tüm pastel tonlar var.
Pattou'nun hiç figür kullanmadığı
kompozisyonlannda yapılar, sokaklar.
son derece sak\n. dingın bir havayı
içeriyor. Resminde bu kadar Doğulu
özelliklere rastlayınca sorduğumuz
"Neden Osmanlı Mimarisi ve neden
İstanbul" sorusunu sanatçı şöyle
yanıtlıyor: "Son on yıldır. bö>îe
karmaşık iç içe mekânlar çi/ivorum.
l st üste evler. büyük ibadet vapıları vs..
,\rkadaşlarım da sürekli bana' Sen
farkında değilsin ama Istanbul'u
çiziyorsun. neden gidip görmiivorsım'
diyorladı. Ben de kalkıp geldim. Ve
gerçekten çok etkilendim. Dolaştığım
tüm mekânlarda. gizli «izli eskiz
yaptiğım camilerde, hatta
Kapalıçarşı'da bile kendimi garip bir
şekilde hep güvende hissettim.
Resimlerimde gördükleriniz de bunun
yansımaları." Iik etapta istanbul'da kısa
süreli bir gezi yapan sanatçı. daha
sonra aralıklı olarak birçok kez
İstanbul a gelerek. sayısız eskiz çizmiş
ve fotoğraf çekmiş. Lille'deki
atölyesinde buradan topladığı bilgilerle
daha doğrusu kafasında kalan görsel
bilgilerin ışıgında da resimlerini
yapmış.
HABITAT II Kent Zirvesi kapsamında
tartışılacak mimari düzenlemelere.
belki de fantastik resimleriyle
alternatif birtasanm anlayışı getiren
Pattou'nun "Lille'den İstanbul'a" adını
taşıyan sergisi bir yerde. kurallara
bağlı kent tasanmcılanna fantastik bir
bakış açıst sunuyor.
Kent tasanmının bir armoniye bağlı
olması gerektiğini düşünen sanatçı.
gündelik hayatta sürekli kurallarla
örülü yaşamımıza biraz fantazi
katmanın ufkumuzu genişleteceği
görüşünde.
Mimar Sinan'a büyük hayranlık duyan
Pattou, resimlerinden birinde. eğer
yaşasaydı Sinan'ın yapabileceğini
tasarladığı bir camiyi resmetmiş.
Bunun dışında, yaşadığı kent Lille'de
bulunan tarihi bir yapının, Venedik'ten
bir başka yapının ve Istanbul'dan
Sultanahmet Camii'nin bir arada yer
aldığı resminde sanatçı, yolculuğunun
kısa birözetini çıkarmış. Sanatçının
fıgürsüz mekânlannda, merdivenler.
sütunlar, başka koridorlara açılan
kemerler, hepsi çerçevenin dışına
taşmayan. ancak kendi içinde
sonsuzluk hissini veren bir gidiş -
gelişi, bir hareketi hissettiriyor.
ALINTILAR
TAHSİN YÜCEL
Üçü Bîr Yerde
Yazan güzel yazmış, okuyan güzel bayanın da
amacı iyi kavradığı belli. en korkunç haberleri bile ma-
sal gibi, izleyiciyi gerçeğin acılığından koparıp mut-
lu mutlu gülümsetecek, ondan haber verirken bile,
bu karmaşık, bu çok sorunlu dünyaya yabancılaştı-
racak biçimde okuyor. Derken sıra (yanılmıyorsam)
Alibeyköy'deki bir yangının "öyküsüne" geliyor. Ge-
ne tatlı anlatıyor güzel bayan. dudaklarında varla yok
arası bir gülümseme, yangının büyük bir yapıda çık-
tığını, Alibeyköylülere "korkulu anlar yaşatırken", it-
faiyecileri bayağı uğraştırdığını söylüyor. arkasından
da ekliyor: "Binada kimse bulunmaması can kaybı-
nı önledi."
Işte günün en sevindirici haberi, ama son tümce-
nin şiirselliği gözlerimi yaşartıyor. Claude Levi-Stra-
uss'un, Yaban Düşünce'rim başında. ılkel denilen
toplumiarın dilındeki şiirli soyutlamalar konusunda
verdiği örnekleri anımsıyorum. Örneğin "Köfü adam
zavallı çocuğu öldürdü" önermesının Chınookdilin-
de "Adamın kötülüğü çocuğun zavallılığını öldürdü"
biçimini almasını ya da bir kadının fazla küçük bir se-
pet taşıdığını belirtmek için "Birıstiridye sepetinin kü-
çüklüğüne beşparmak otu kökleri koyuyor" denilme-
sini. Ne var ki, bu örneklerde önermenin soyutluğu.
mantığı kapı dışarı etmiyor. Bizim ökelerimizse, "Ga-
zete okumazsan, gazete okumamış olursun" gibi yi-
neleme niteliğinde, yani kurulması hıç de gerekli ol-
mayan bir neden-sonuç ilışkisinı özne-nesne ilişki-
sine dönüştürüyor, yani yokluğa, yani olmayana et-
kinlik kazandırarak "Olmamak artık varolmamayı en-
gelledi" diyorlar. Saçmalığı düşündükçe hem gülü-
yor hem de sınirleniyor insan, kalkıp gıtme gücünü
bile bulamıyor.
Böylece, rastlantı bu ya. bunca yıldır etkısinden
uzak kalmak için elımden geleni yaptığım ünlü şar-
kıyı da sonuna dek dinlemek zorunda kalıyorum. Ço-
ğu yaşını başını almış otuz kırk kişı. bayanlar önde.
baylar arkada, saygıdeğer şeflerının karşısında üç
uzun sıra oluşturmuş. Kısa bir keman taksimınden
sonra şarkı başlıyor. Hem baylar hemde bayanlar öy-
le duygulu, öyle içten, öyle özlemli söylüyorlar kı,
söylerken öyle sürmeli bir göz süzmeleri, öyle nazlı
bir gerdan kırmaları var kı, of çekseler karşıki dağlar
yıkılacak. izleyicileri de kendilerınden geçmiş. yaşlı
gözlerle baygın baygın bakarak baş sallıyorlar. Sa-
natçılan ve dinleyicilerinı böylesine büyüleyen dize-
lere gelince, ışte, buyurun:
Dün gece bütün meyhanelerini dolaştım is-
tanbul"un,
Seni aradım kadehlerdeki dudak ızlermde.
Kadeh, dudak, mey, meyhane. sarhoşluk. aşk. öz-
lem, uzaklardaki sevgili, hepsi iyi, hepsi güzel de şu
"kadehlerdeki dudak ızlermde" sevgili aramanın in-
sanları bu denli duygulandırmasını hıçbir zaman usu-
ma sığdıramamıştım, ama bu akşam büsbütün ay-
kın görünüyor bana. Gerçekten de öyle değıl mı? iş-
lemi şöyle bir gözlerinızin önüne getırin: önce saç-
ma, gülünç, sonra olanaksız, sonra hastalık. kir ve
kimya kokuyor. biraz da mıde bulandırıcı! Fılmı yapı-
lacak olsa, gülmekten soluğunuz kesilir. Çok ünlü bir
romancımızın dillere destan bir romanında da kelli-
felli biravukat evden kaçan karısını bulmak için gün-
ler boyu arşiv araştırmalarma girışir. onun arayışı da
aynı ölçüde boşuna ve saçmadır. ama hıç değilse
onun bunun kirli bardaklarında iz sürmeye kalkmaz.
Hadi, o kalktı diyelim, bunca şarkıcı. bunca çalgıcı,
bunca dinleyici bunca yıl bu yandançarkh öyküyle na-
sıl kendinden geçer?
Ben de, tam kendimden geçmek üzereyken. siya-
sal bir konuşmanın sağlam mantığını destek alıp to-
parlanmak istiyorum. Yazık kı, renklı camda karşıtı-
na çatan anlı şanlı politikacı. "Bu gereksız harcama-
lar tüyü bitmedik yetim ve dullardan kesilen vergi-
lehe yapılıyor!" diye gürleyerek büsbütün tepemi art-
tırıyor. Neden? Bir yazın tutkunu olarak. dullann da
kaşla göz arasında tüysüzleştirilıvermesıne katlana-
madığım için mi? Hayır, ben bu "tüyü bitmedik ye-
tim ve dullar" nakaratından oldum olası hoşlanmam:
kötü politikacıların en erimsiz. en saptırılmış deyımı-
dir. Dul ölür, yetim sürünür, kılları bile kıpırdamaz. an-
cak birbirleriyle tepişirken. bırbirlerinı hırsızlıkla suç-
larken. bir söylev kanıtı olarak anarlar onlann adları-
nı. Ama eskiden dulun ve yetimın "hakkı "ndan söz
edilirdi hiç değilse. böylece. dolaylı bir biçimde bile
olsa, onlann da bu ülkede bir yerleri ve birtakım hak-
ları bulunduğu kesinlenmış olurdu. Şimdı. dağından
ormanına, her şey paylaşılmaya. yurttaşın değen pa-
rasıyla ölçülmeye başladıktan sonra, ünlü politikacı
"hakkın"yerini "kesilen vergilere" vermeyi yeğliyor-
du. Gene de, belki yakında o da olur ya. dulluktan ve
yetimlikten henüz vergi alınmadığını bilmesı gerek-
mez miydi? Gerekırdi kuşkusuz, gün görmüş politi-
kacımız savurganlıklann en korkuncunun anamalı
elinde tutanlardan alınan ya da başkalarından topla-
nıp onlara aktarılmayan vergilerle yapılan savurgan-
lık olduğunu bilmez miydi? Ancak bu akşam herkes
beni çileden çıkarmaya yemin etmiş olmalıydı.
•
Tüm bunlar bir saat içinde otup bitti. Renkli camı
bırakıp odama döndüm. Dönerken büyük romancı-
larımızın gökten inmediklerini düşünüyordum.
'Bir Başka Gökyüzü Altında'
Kültür Servisi - İstanbul F.v ren>el Kultur Merkezı. bir
süre sonra başlattığı Batı şiırıni tanıtma etkınliklerine
haziran ayı içinde yeni programa devam edıvor. "Bir
Başka Gökyüzü Altında" adıvla 6 haziran perşembe
akşamı saat 19.30"da gerçekle^tırilecek şıır akşamında
Danimarka şiiri gündeme gelecek. Bu ülkenin önemli
şairlerinden Danimarka ^'azarlar Birliği Başkanı Peter
Poulsen. Erik Stinus ve Sara Mathai Stınus toplantıda
kendi şiirlerinden örnekler sunacaklar. 1\S Başkanı
Ataol Behramoğlu. Cevat Çapan. Ergin Koparan,
Özkan Mert ve Osman Bolulu'nun da katılacağı şıir
akşamında iki ülke arasında kurulmakta olan .sanatsal
yakınlaşma ele alınacak.
Cevdet Kudret Deneme -
hiceleme - Araştırma Ödiilü
Kültür Servisi - Her yıl avrı bıredebıvat dalında
verilen Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü'nün bu v ılkı
konusu 'Deneme-İnceleme-Âraştırma" olarak
belirlendi. Doğan Hızlan. Prof. Fahir İz. Uğur Kökden.
Prof. AfşarTimuçin ve Prof. Tah^ın N'ücel'ın ver
aldığı seçici kurul tarafından verilecek ödüle Aralık
1995 ile Kasım 1996 tarihlerı arasında vayımlanmiş
kitaplar katilabilecek. Ocak 199^ içensinde
açıklanacak ödiil. Cevdet Kudret"ın doğunı günü olan
7 şubatta sahibine verilecek. ^azarla^. vav ıııcıları ve
edebiyatla ilgili kuruluşlar tarafından önerılebilen adav
kitapların 6 nüsha olarak vazann yaşanıöyküsü ile
birlikte I Aralık I996tarihine kadar "Cedvet Kudret
Edebiyat Ödülleri. Amiral Fahri Engin Sok. Vaizoglu
Apt. No:8 5 Rırmelihisarı- İstanbul" adresine
gönderilmesi gerekiyor.