Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYTA CUMHURİYET 20 HAZİRAN 1996 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
Gerçekler Toprağa Gömülemez
M. İSKENDERÖZTURANLI^miw/-Afw Diişünce Derneği
Izmir Şubesi Başkanı
A
tatürk'ten sonra gelmiş
geçmış de\ let adamları
\e siyasal iktidarlar. Tür-
kıyenın bugünkü duru-
ma gelmesinden az y a da
çok sorumludurlar. fsmet
İnönü az sorumludur. Şemsettin Cünal-
tay sa çok'.. Celal Bayar. Adnan Menderes,
DemireL E\ren. Özal daha çok soruml udur
Erbakan ise 14S kılo külçe aliın ağırlığın-
ca sorumluluğu taştmaktadır.
Saydığımız bu devlet adamlarından her
bın ayrı yazılann konusu olabıliî. SOTUITI-
lulukİarı'da rahatça kanıtlanabılır. Bu yazı-
da içlennden bırını gündeme getirmek is-
tıyorum. Ötekıleri belki daha sonra ele ala-
bılirim.
Günlerden 13 Nisan 1996. Samanyolu
televizyonunu ızliyorum gece yansına doğ-
ru. Izlenceninadı."ToplumunNaba". K.o-
nu. ölümünün 3 v ılında "rahmetii Turgut
Özal-
Konuşmacılardan bin. bugüne değin hıç-
bircumhurbaşkanına "rahmetti" denilme-
diğini. bu sözcügün v alnız Turgut Özal tçın
kullanıldığını söylemeye çalışıyor. biraz
kendini zorlavırak \e İnönü've rahmetli
denmiş ne Korutürk'e. Rahmete kavuşan
yalnızÖzarmış'...
Konuşmacı nedense Atatürk'ün adını hiç
almıyoraâzma. Atatürk sankı hiç yaşama-
mış. Sankı Türkiye Cumhurıyeti'nin 1.
Cumhurbaşkanı değil...
"Atatürk'ü rahmefle anmamasr doğru
biryaklaşımbiçimi diye düşünüyorumken-
dt kendime. Çûnkü Atatürk. saygı ve se\gı
ile anılması gereken bir de\let adamı. rah-
mete kavuştuğunu söy lemek olanaksız: Bu-
gün de yaşamakta, bugün de ülkenın dön
köşesine ışık saçmakta. Bu nedenle rahme-
te kavuştuâu (öldüğü, diyelim) söylene-
mez. Birçoğumuz onunla birlıkte yaşıyor.
düşünceierini yaşatmaya çahşiyoruz.
Ne var kı şeriatçı kesımin Atatürk'ü la-
netle andığı da açık bir gerçek. Durmadan
sövüyorlar, durmadan aşağılamaya çalışı-
yorlar "yoktan bir vatan yaratan" bu bü-
yük insana. Düşünemıyorlar ki Mustafa
kemal olmasaydı. bugün ona söv enler baş-
ta olmak üzere. büyük bir olasılıkla birço-
ğumuz dünyaya bıle gelmeyecek. soluk al-
mayaeaktık. Çagdaş uygarlık nedir bilme-
yecektik.
Başka bir konuşmacı, devlet adamının
nitelikleri arasında üç öğenin \ar olması
gereğinden sözedıyor:" Zeka.deneyim.ce-
saret" Bu üç öğenin Turgut Özal'da bırleş-
tiğini. -rahmetlinin bir elinde kuran. bir
elinde bilgisayar bulunduğunu" anlatıyor.
tçlennden bin de "Adriyatik"ten Çin Sed-
di'ne kadar Türkiye'yi büyütmek" yolun-
daki hızmetlerini getiriyor gündeme. Bu
arada devleti küçültmek istediğini de ekli-
yor sözlerine. Türkiye'yı Adriyatik'ten Çın
Seddi'ne kadar büyütmek ısteyen bir kışı-
nin. devleti niçin küçültmeye çahştığını
açıklay amıyor doğru dürüst. Asılamacının
devleti küçülterek Özal'ı daha büyük gös-
termek olduğu açık seçik çıkıyor ortaya.
Başka bir konuşmacı ise rahmetti
Özal'ın "sivil, dindar ve demokrat" bir
cumhurbaşkanı \ede "devbirinsan" oldu-
ğunu, ne yazık ki "cüceler arasında kaldı-
ğını" dile getiriyor ballandıra ballandıra.
Bir des let adamında ikı çızginin bulundu-
ğunu. bunlardan binnin "hizmet etıtıe çiz-
gisi" ötekıninse "hükmetme çizgisi" oldu-
ğunu, Özal'ın her zaman "hizmet etmeçiz-
gisPnde kaldığını belirtiyor. Bu arada ağ-
zından "rahmetii Menderes" sözcüklerı de
çıkıyor ayırdında olmadan...
• ••
Daha bir yığm söz. bır yığın anlamsız
deyim... Tutarsızlıklarla dolu tümceler ve
sonra erişor izlence.
Bense türlü düşünceler ıçindeyım. Hız-
met çızgisı ile hükmetme çızgısi üzerınde
duruyorum daha çok. Bir sınema şeridi gı-
bı çizgiler geçıyor gözlerımin önünden. Ve
şu gerçekler çıkıyor karşıma:
Bir zamanlar kendi seçtiği milletvekille-
rini tutsak (esir) almaya kalkışan Turgut
Özal değil miydi? Bu arada Meclis" ı de tut-
sak almak istememiş miydi? Bu davranışı
hangi çızgıye uygun düşüvordu'
1
Clkeyı az daha bir savaşa sürükleme
noktasma getirmemiş miydi? Cn peşınde
koşarak bir serüvene atmamış mıydı Tür-
kiye Cumhunyeti*nı° Körfez bunalımı sı-
rasında. ulusun yaşam hakkını ve can gü-
venliginı hiçe saymamış mıy dı? Atatürk'ün
insancıl v e banşçı polıtika yöntemini değış-
tirmek isteyen.
14
Yurtta banş, dünyada ba-
nş" ilkesıne aykırı davranışlanyla savaş
rüzgârları estiren bir cumhurbaşkanı değil
miy di rahmetii Özal? Gazi Mustafa Kemal
Atatürk'ün sosyal adaletçı politikasıyla
alay etmeye kalkmamış mıydı? "Sosyal
adâletçiyiz diy enler, bu düzenin devam et-
mesine göz \ umdular. Yıllar yılı bu düzen
devam etti. Biz geldik. düzeniyıktık. Yıkma-
ya da devam edeceğjz" bıçımındeki konuş-
malarıyla yapıcı degıl. yıkıcı bir politika
sergilememış mıydı
1
"Ben zenginleri seve-
rim", "Sosyal devlet de ne demekmiş" gıbi
sözleriv le. Türkiv e'de bir kav ram karmaşa-
sı varatmamış mıydı
0
Seçim sistemleriyle
çıkarı uğruna oynayarak siyasal bir denge-
sizliğe yol açmamış mıydı? İkide bir baş-
kanlık sısteminden söz ederek tek adam \e
tek egemen olmak sev dasına kaptırmamış
mıydı kendisıni*
1
"Tabulan yıkıyoruz". "Kemalizm miya-
dını doldurnıuşrur". "Atatürk fanidir. ha-
tayapmıştır" gibi sloganlar üreterek "yeni
Osmanlılar" \e "ikinci cumhuriyetçiler"ı
siyaset sahnesine çıkaran Turgut Özal de-
ğil miydi? Türkiye Cumhuriyeti'nin temel
taşı olan laiklıkten ödün üstüne ödünler \ e-
rerek cumhuriyetin temellerini sarsan
Özal'dan başkası mıydı?
Anayasanın buyruğu gereğince tarafsız
bircumhurbaşkanı olacağma. içtiği andı da
çiğneyerek partisinden kopamayan ve Ana-
vatan Partısı'nın "dahasertmuhalefetyap-
ması'nı isteyen. militan bir partilı gıbi dav -
ranarak "Bize karşı tavır koyanlar. ANAP
içinde duramazlar'' diye kükreyen Turgut
Özal değil miydi? Anayasanın koruması al-
tmdabulunan Öğretim Birliği Yasası'nı yü-
rürlükten kaldırmak istememiş miydi'?
Kendi düşüncesi doğrultusunda y asalar çı-
karmak için hükümete baskı yapmaya kal-
kışmamış mıydı?
Anayasa Mahkemesi'nin kararlannı hi-
çe sayarak yargı organlanyia gereksız bir
tartışmaya girmemiş miydi? Bugün ülke-
mizde bölücü terörle dinci terör kol gezı-
yorsa bunun sorumlulan arasında Özal'ın
dabulunduğunuyadsıyabilırmisinizkolay
kolay
0
"BenyalnızTann'yakarşı hesapve-
ririm" demek suretıy le yönetsel ve yargı-
sai denetimiküçümseyen. "Anayasanın bir
kez çiğnenebileceği
t
'ni söyledikten sonra,
onu birkaç kez çiğneyen bir cumhurbaşka-
nı değil miydi Öza!°
Samanyolu tele\ izyonunu izlerken bun-
ları düşündüm hep. Daha onlarcasını bulup
çıkarabilirim gazete keseklerini (kupürleri-
nıl karıştıracak olsam...
• • •
"Ölülerinizi hayırla anınız." Bu sözün
doğruluğunu yadsımak olanaksız. Ne var ki
gerçeğı çarpıtmak ısteyenlerin karşısında
susmak da doğru bir dav ranış değil. Ne de-
mış divan ozanlanmızdan biri: "Bir haki-
kat kalmasın dünyada Allahını nihan." Eğ-
rilerle doğnılar bırbirine kanştınlamaz. ka-
nştınlmamalıdır. \'ery üzünde gerçeği sap-
tıranlar var olduğu sürece. onu doğrultmak
isteyenler de bulunacaktir. Dünya. yaşayan-
lardan çok. ölülerden oluştuğuna göre. rah-
mete kavuşanları da sorgulamak ve yargı-
lamak dogal sayılmahdır... Zararlı olan.
gerçeğı gizlemeye çalışmak, gerçeği ört-
bas etme"ktır. Oy sa gerçek kolay kolay top-
raSa aömülemevecektir.
HABITAT Bizi Kurtardı mı?
ALEVÇAĞLAYAN ODTÜMimarhk Y. Lisans Öğrencisi
N
e zamandır bekledigimız "HABITAT-
II Konferansı" > apıldı. bıttı. Hepımizin
gözü aydın
1
Artık ne patlamış çukur-
îar. ne hava kırlılığı ne de kırlenen mi-
man çevre sorun yaratacak. "6 miKar
dünyah ülkemize gclip gitti": gezdıkle-
rı yerlere. "yeni" kaldınınlanmıza hayran kaldılar ('.) ve
karşılığındabızlere kendi şehırlerinin "altın anahtannı"
sundularherhalde...
"Arredamento Dekorasyon" dergİMnın "Nisan%" sa-
y ısında değerlı hocalanmızın katıldığı *H.\BITAT-irnin
Düşünsel Sınırian Üzerine" adh bir söylesi yer alıyor.
Bövle bir konteranbin mıınan platforma olası katkılan
üzerine ba^layan söyleşı. bizlergıbi veni mezun mımar-
lan çokça hevecanlandıran 80 sonrası söylemlenn ızle-
rım vansıtan "parçacı yaklaşımlar". "farklı kimliklerin
kabulünü Öngören >eni bir yerleşme anlavışının başan
olasılığı". "düny anın tarihselIbir dönüm noktasında olup
olmadığı ve mimann bu süreçteki konumu ve rolü" gıbi
kente \ e mımanv e v önelık borgulamalarla devam ediyor.
Kanımca söyleşının can alıcı noktalanndan bin de Tür-
kiye'nın kendıne özgü sorunlannın çok ı>i saptanmasi
ve kendine özgü çözümlennin getırilmesı zorunluluğun-
da düşün bırliğme varılmasıdır.
Eskı bir marşta olduğu gibı "Ey vatangözyaşlanndin-
sinyetiştikçünkübiz*
>
dıyebılme>ıçokısterdım Amaül-
kemızde olduğu gıbi. mıman kirlilığın ilen a^amaya var-
dığı ve konunun tek "günah keçisi" olarak mimann gös-
tenldiğı. kentlerin tammlı mekânlarda mutlu yaşamlar
sunan yerleşim bırimlerı olmaktan çok. gittıkçe daha ba-
şa çıkılmaz bir "kaos" ortamı. her anlamdakı çev resel kır-
lılıklenyle kendi içine batan bırer kara delik olduğu bir
platformda genç bir mimarca daha önce söylenmış olsa
dahi, sorunlan saptama çabasının ötesine nasıl geçebılır
bilemiyorum... Sn. Doğan Kubanbaşta olmak üzere "ar-
sa spekülasyonu"nu Türkiye'nın en ıvedı sorunu olarak
gören değerlı mımarlann görüijlerine katılmamak olası
değildir. Ancak. kanımca bu sorun kadar göz önünde ol-
masa da kısa zamandaçözüm üretmemız gereken ve ıçer-
diği derin ahlaksal boyut nedenıyle çozümü. uygarlığın
gerektirdiği her alanda ses getirecek olan bir başka ra-
hatsızlık da. lîmbertoEco'nun ortaya koyduğu "yazar-
metin-okuyucu" ılışkısıne değın bağlantı zincınnin bız-
de tam bir keşmekeş ıçınde olduğudur.
Yazar-metın-okuyucu...
Mımar-tasarım-kullanıcı.. gıbi bir benzetme yoluna
rahatlıkla gıdebileceğımız bu zıncırde mımar kımdır. ta-
sarım nedir. kullanıcının rolü nedir"
Her şevden önce bızde "metnin", yanı "tasannTın.
kabaca "iş"ın; yaratıcısından bağımsız bir karakterı, iç
bıleşenlerı ve iç dengesi olduğu unutulur. metin adeta
"dilsiz" gıbi kabul görür \ a da ifade ettiğı tek şey yaza-
rının(tasanmcı)kımlığıdır! Popülerbırörnek veımekge-
rekırse, Sezen Aksu ı> ı bır sanatçıdır. öy ley se yaptığı her
beste lyıdir. (Bestelenn tek tek kımlıklen >a da olumlu
ya da olum^uz >önleri "Sezen Aksu" ortak parantezinde
çoktan erımmır. ı \'a da demokrat bır ınsandır. ö>leyse
mımarisı ve kente katkısı da öyledır \b...
Bu taviT ister ıstemez "birs,ey yapmak"tan çok. "bir
şeyolmak"tırve bıreylen de koşullandırmaktır. Kısaca-
sı artık bir tasanmı "tasanm" olarak algılay ıp kendi dı-
lını öğrenme zanıanı gelmıştır: kı ancak böyle bır algı-
lama bıze kente sorumsuzca ya da bellı bır "politika" etı-
7.000.000 TL peşinat ödemeden,
taşıma derdi çekmeden.
Çalışır durumdaki her marka ve model beyaz eşyanızı evinizden ücretsiz alıyoruz, BOSCH
bulaşık makineleri, çamaşır makineleri, buzdolapları ve derin donduruculardan dilediğiniz
birini evinize ücretsiz getiriyoruz. Üstelik, size 7.000.000 TL peşinat da ödetmiyoruz.
H E M E N T E S L D E G I S T I R M E K A M P A N Y A S I F I Y A T L A R I
1.SEÇENEK 2SeçENEK 3.SEÇENEK
SMS 2422 3 PT>9
SMS 4702 ı Proç T«o-.nOpe
44 330 D00 37 330 DOC ı
64 280 000 I 57 280 000 j
SMS 5082 5 »roç
SMS 6042 6 Fros
SMS 6702 6 F*o« T«n..o«
50 590 000 43 590 300 •
54 940 000 ' 47 940 3-30 '
o ç
§1
70 210 000 63 210 00C
TMUH
" « 0 300
11 360 000
8 6*0 000
3 500 000
Topt. FİY"I
I
5' 400 00ü
75 160 000
58 840 000
54 000 000
Taklit Topl. Fly« ı
ı- »î
gll
5 300 OOO
8 130 000
5180 000
6.800 000
60 000 000
88 300 000
68 800 000
75 000 000
12 530 000 I 82'80 000 8.970 000 96 700 000 ;
Taksit Topl. Flytf
4-10 OOO
"230 000
5 500 000
6 050 000
63 520 000
93 760 000
73 000 000
79 600 000
p
e dığer vergverdOKi deffışAftfc fyatiara yansth&cakr' Kanpanyaiiız 3C Haz^^an <S96 tartforw Kadar geç&nü"' Bu ^snoartya 8SG Sfûnoerg F» AteOer Tîcaret AŞ ,Cwnaı Satur Soksn 2fi 28
a BOSCH-AEG ytOalı sattdannöa tesbm s&ec&kar Sanay *e Ticavt BaKam'tğ- nca2S05 1994 tanh ve 2^94C say-1 Resmı Gazete oe iar «Men tabtğe uygundut Psraksnde safş tryatınoan
sorvs T
peşi" 5 takstöe %4 4* KDV ! peşm >0 lateıtM %6 2* KDV 1 paşm 12 tatsma %6 * * KDV oratu-Kla ayt'k aas-1 taız uygutawnı$tir Frfatianmtz Tûrk Urzs, dr
Çalışır durumdakı her marka ve model soğutucu. çamaşır makinesi, bulaşık makinesi. dertn dondurucu veya fınntannı getırenler (mını moaeder hanç)
peşm atımtarda ındırımlı peşin fiyatı ödeyeceklerdır; vadelı seçeneklerde ıse 7 000.000 TL peşinatı ödemeyecekterdır. BOSCH ' AEG yetkıtı satıctları
eski ürûnünüzü evinizden üaetsiz alıp, yeni ürününüzü evinize ücretsiz teslim edeceklerdir. Urüntenmız stok mıktarian ile sinırlıdır.
Vm^ff^6
"
0 8 0 0 2 1 1 4 0 2 9
0800 211 40 21-0B00 2H 40 25
BOSCHEn doğru seçim
keti ile yapılmak istenenleri eleştırme şansını getirebılir
ve tasanmcıyada kendini gelıştirebilmek adına olumlu
bir ıvme kazandırabilır. Bu nedenledır kı Gombrich'ın
"sanat eserinianlamaya" yönelık yaklaşımına ve toplu-
mumuzdakı yerleşik anlamıyla değil. -bence düşünceye
ve insana güvenı ıçeren- bır eleştin anlayışı ve yeni bır
düşünce sıstemı ıçın Karl Popper'e bır daha ve çok iyi
bakmak gerektığıne inanıyorum.
Öte yandan metnin okuyucu ya da sanat eserının ka-
tılımcı tarafından tamamlandığı önceden ben söylenege-
len ve tümüyle katıldığım bır olgudur. Ancak söz konu-
su yapıt mıman bır ürün ya da örneğin kentsel bır park
olduğunda kullanıcı(lar) hangı anlamda ve nereye kadar
bu sürecm ıçmde yer alacaklardır'.
1
Örneğin. makette \e
çizınıde kabul ettiğı projenın uygulama aşamasında
uyumsuz ıkı malzemede dıreten ve tüm eserın ıfadesım
değıştıren bir kullanıcı. bu tartişmanın neresındedır'
\'e nıhayet böy le bir ortamda. hele de söz konusu olan
kent ıse. mimar kımdır.' Sn. Doğan (Cuban'ın ılgıli söy-
leşıde dıle getırdığı. mımarı eğıtım almamış bır ınsanın
çevresine mımardan daha çok katkıda bulunabileceğı
gerçeğinı yadsımadığım gıbi. mımande kalıcı ızlerbıra-
kan bazı çok degerlı mimarlann da bu eğıtımı tamamen
kendi çabalarıyla edındıklennı
de bılıyorum. Ancak söz konu-
su olan kentsel tasanm olduğun-
da kent vönetımınde bulunma-
nın verdığı yaptınmı kullanarak
tasarıma müdahale eden beyın
ile tasanma yatkın beyın ve el-
len ayırdetmenın yolu nedir?
Öte yandan. burada bizzat yaşa-
dığım gıbi. "yeni tasarlanan"
kentsel projenın asılı paftalann-
da dünyanın başka yerlennde
uygulanmış
u
kür" ya da "kent
sembolü" gibi birtakım tasarım-
lan fotograflanyla. avnen öne-
ren Prof. Dr. HakkıÖneL Y. Mi-
mar Veli Oaürk ve daha başka
ikı doçent. üç araştırma görev lı-
sı ve üç mımardan oluşan akade-
mik grubun çalışmasına şaşkın-
lıkla bakarak kabullenemeyen
kaplıca işçisinin, -üzülerek- mı-
mariye \e kente daha say gılı ol-
duğunu söy lemek zorundayım.
Tüm bu saptamalar elbette kı
bılinen. görülen belkı kulakardı
edilen. belkı başka pek çok so-
run arasındaeriy ip gıden sorun-
lardır. \'e elbette kı dünyadakı
son gelişmelerin çarpıcı bırer
uzantısı gıbi görünmektedırler.
Örneğin. para. kullanıcının mı-
mari tercihini belirlemekle kal-
mamakta. kullanıcı ya da işvere-
nin yerinde rol alarak. mimann
üzerinde de egemenlık kuran bır
yetke (otonte) olmaktadır. Yıne
burada (Gönen'de) yaşadığım
(ve tabıı pek çok yerde yaşanan)
bir park olayı da tipik bir örnek-
tir.
Dünkü dünyanın içinde bu-
lunduğu tarihsel sürecı yarım
yamalak yaşayarak. kendımızı
bırdenbire sonuçların içinde
bulduğumuz ülkemızde. tasarı-
mın da tasanmcının da katılım-
cı ya da kullanıcının da kım ol-
duğu belli değildir kı araların-
dakı ilışki tanımlanabılsin. Bu
nedenle durum "acil"dır. Çünkü
üzenne tüm sorumluiuğu yığı-
verdiğimız "politika"lann öte-
sinde. bireyler durumu çoktan
benımsemiş görünmektedirler.
Burada küçük bır parantez aça-
rak. tüm bu sorunların çözü-
münde bir adım olmak üzere or-
taokul v e liseden başlay arak "te-
mel tasanm" ilkelerinı veren.
yaratıcılık gerektıren derslerin
ve mimari çevrenin y aşamın ay -
nlamaz bir parçası ve şehırlenn
yaşayan birer organizma kadar
canlı olduklan duyumunu vere-
cek TV programlannın. uygun
aktanm dıli bulunduğunda ba-
şan şansı olduğuna inandığımı
belirtmek ısterim. Burada amaç.
mimari merkezli bırtoplum kur-
mak değil. gün geçtikçe artan
kirlılığe karşıt yönde. -mümkün
olan ölçüde- bir ıvme kazandır-
maktıv. Böyle bıröneride merke-
zin rolü de tıpkı yııkanda sıkça
değındığim söyleşidc değiniidı-
ği gibi temel bir basjangıçtaki
fırsat eşıtlığini sağlamak olabi-
lir. (Özellikle eğitim için.)
Durum acildır. Çünkü bu so-
runlar ölçekle de sınırlı kalma-
maktadır. Metropollenn yanı sı-
ra küçük kentler de hızla taşiaş-
makta. yeşıl yok edılmektedir.
"V üce HÂB1TAT!, umanm
benim küçük kentim için de
çareler getirirsin."
PENCERE
Darbenin Eli Kulağında mı?..
Askeri darbe mı olacak?.. '
Medyanın yazdıklanna çızdiklerine bakılırsa dar-
benin eli kulagında!.. •>
Daha açık nasıl söylensin?.. I
Davul zurna mı çalınsın?..
Ama kimileri diyorlar ki:
- Dünya dengeleh elverişli değil, darbelehn mo-
dası geçti. Türkiye 'de öyle bir ortam yok, rejimin
çarkları işliyor, hükümet kurulamazsa seçime gidi-
lir, hem askergelip de ne yapacak?..
Kimileri daha hızlı:
-Yetti artık!..
-Neyetti?..
- Askeri darbe yetti!.. Biz sivil topluma ne zaman
ulaşabıleceğiz?..
- Neyapmalı?..
- Direnelim..
- Neye?..
- Askeri darbeye!..
- Ortada darbe yok kı direnelim!..
- Ben askeri darbeye karşıyım!..
- Hele bır gelsın, görürüz!..
•
Gelmeden önce askeri darbeye karşı mangalda
kül bırakmayanların, asker geldikten sonra kuyruk-
larını apış aralarına sıkıştırıp süt dökmüş kediye dö-
neceklerini şimdiden yazmak bakla falı açmak de-
ğil; ama, askeri darbe nasıl gelir?..
- Darbeyiyapacak olan enayi değilya, önce dün^
ya dengelerine göre bir "durum tartışması" yapar;
VVashington 'la anlaşması gerekiyor..
-YaAvrupa?..
- Boş ver canım, Avrupalı söy/en/r möylenir, iki
üç temsilciyollar, devede kulak birkaç parasalyar-
dımı askıya alır; için için sevinir...
- Neden?..
- Çünkü Avrupa'da Türkiye'yı dışlamak isteyen*
lerin ekmeğine yağ sürülür. Avrupa tarihinden kal-
ma bu eski göreneği savunan güçlü lobiler var.
Yunanistan zil takıp oynar. Ermenistan 'a gün do-
ğar!.. Suriye el ovuşturur. Ankara, kuşatma altın-
da kalınca, Amerika'ya daha çok sığınır...
- Sonra neolur?..
- Şimdi askeri darbeye karşı görünen medya, he-
men askeri darbecilerle tatlı ve çıkarsal ilişkilerku^
rar. Kışlada gözü açılmamış sığırcık yavrulan gibi
yetişenler, istanbul iş dünyasının kucağına oturur.
Halkı yatıştırmak bahanesiyle dinci siyasete kapı-
lar açılır; toplumda ağırlığı olan tarikat ve cemaat
liderleriyle işbiriiği yapılır, dine bulanmış askeri fa-
şizm kurulur...
- Bu kadarı dafazla!..
- Amenka'da ve Avrupa'da ünlü gazeteler "Ke-
malist devrımin modası geçti, Türk halkı artık tarı-
hiyle barışmak, dınıyle uzlaşmak, başkanlık siste-
minde federasyon düzenine geçmek istiyor" diye
yazıyorlarya, bu işi gerçekleştirmek için birgene-
ral ortaya çıkar...
- YapmaL
- Yapılmışı var: 12 Eylül Atatürkçülük maskesiy-
le Türk- islam sentezini getırmedi mi?.. 12 Eylül-
cüler MSP'yı kapatıp Erbakan'/ içeri atarak dinci-
lik yapmadılar mı?
- Evet...
- Dış güçlerin kıskacı, askeri darbeyle düştüğü,
noktada Türkiye 'yi soluksuz bırakır...
•k
Ne o, senaryoyu beğenmediniz mi? â
Öyleyse bir senaryo da siz yazın!..
Senaryo üretmek günümüzün modası değil mi!..
Bu konuda kimbilir köşede kuytuda daha ne
senaryolar yazılıyor?..
Çağdaş Avukatlar
Grubu
Genel Toplantısı
Tarih : 20 Haziran 1996 Perşembe
Saat: 17.00-22.00 arası
Yer : Muammer Karaca Tiyatrosu
İstiklal Caddesi, Beyoğlu
Mesleğin genel sorunlarının ve baro
seçimlerine hazırlık çalışmalarının
tartışılacağı ve kararların alınacağı bu
toplantıya meslektaşlarımızın en
yüksek katılımını bekliyoruz.
Radyo-TV, basın-yayın, halkla
ilişkiler ve servis hizmetleri (turizm,
otelcilik, ulaşım) dallarında Avrupa
iş deneyimi olan, Avrupa'da
üniversite (Batı dilleri ve kültürü-
psikoloji, edebiyat) eğitimli
İngilizce, Fince, Almanca ve
isveççe bilen genç eleman saygın
bir kurumda iş arıyor.
HÜSEYİN KILIÇARSLAN
Kellonsoittajankatu
3-7 F 133
20500 Turku-FINLAND
Tefefon -.00-358-21-2501808
Telefaks .00-358-21 -253 96 60
I.C.TIPFAKOLTESİ ÖGREKCt KtMLİĞİMİ
ICAYBETTİM HÜKÜMSÜZDL R.
HARlN SERKAN LZEL