26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 HAZİRAN 1996 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABITAT - II Uluslararası Kolaylaştırıcı Grup'un panelinde, 'Otomobillere değil, insana saygı' gösterilmesi istenildi OtoyoBara evrensel eleştiıi• STK. forumlannda en çok ilgivi gören "Sürdürülebilir Insan Yerleşmeleri" panelinde, "yeni dünya düzeni" çeşitli yönleriyle sorgulandı ve nükleer silafılanmadan hemen vazgeçilmesi istenildi. HABITAT-II Konferansı'nın sivil top- lum kuruluşlan (STK) forumlanna ayn- lan Taşkışla'da l haziran toplantılannın en cok ilgi çekenlerinden biri "Sürdürü- lebilir İnsan Yerleşmeleri" paneli oldu. Dünya STK'lerinin kent zinesine katılı- mına ortam saglamak amacıyla oluşan "L'luslararası Kolaylaştıncı Grup". "in- sanlığın ve kentlerin ortak geleceklerini" tartışmaya açtı. Sürdürülebılirlik kavra- mının HABITAT-II sürecindeki başlangıç oturumu kabul edilen panelde. özellikle ABD'li STK tenısılcilerinin konuşmacı olmaları ilginç ve dikkat çekiciydi. Dün- yanın bu en gelişmiş iilkesinden HABI- TAT-II'ye katılan "hükümetdışı"kurulu^ temsilcileri. küreselleşmeden yoksulluğa, otomobile bagımlı ulaşımdan silahlanma- ya kadar neredeyse tümüyle kendi ülke- lerinin resmi politikalanyla insanlık üze- rinde sorun yaratan konularda "radikal eteştiriler" dile getirdiler. Örnegin tartış- malar sırasında dile gelen bir görüşe gö- re bir yandan nükleer silahlanmadan hâlâ vazgeçmeyip öbür yandan sürdürülebilir- lik kavramını savunmak en büyük çeliş- l luslararası Kolaylaştıneı Grup'un panelinde. kentlerin yanı sıra kırlann da ihmal edilmemesi gereği dile getirildi. (UĞURGLNYÜZ) OKTAY EKİNCİ, MEHMET DEMİRKAYA. ÖZLEM \ LZAK, GÜNNUR İLHAN, MELTEM FIRATLI, ÖZGÜR ULUSOY kilerden bınvdi. Dünyada silahlanmaya harcanan paradan vazgeçilmesi durumun- da. konut sorunu da dahil olmak üzere bir- çok sorunu çözmek için gerekli kaynak zaten kendiliğinden ortaya çıkardı... Otomobil yerine insana saygı Washington'daki hazırlıkların "Sürdü- rülebilir Toplumlar Gnıbu"nu yürüten Jeffery Barber'in vönertıği oturumda ilk sözü, Uluslararası l'laşım ve Kalkınma Politikalan Lnstitüsii temsilcisi VNalter Hookaldı. Dünyadaki ulaşım politikalannın insan- lar için deg.il. '•otomobUlervekamyonlar'" için belirlendiğini \ urgulayan VValter Ho- ok. örnegin Afrika'da halkın ancak ">üz- de 10'unun" motorlu araç kullanmaMna ragmen Dünva Bankası'nın mılyonlarea dolar krediyle bu yoksul kıtada bıle dur- madan "otoyollar" vaptırdıgını belirtti. Oysa ulaşım için ayrılan kaynakların. ör- negin bisiklet \b. gibi araçlan kullanan halkın ulaşım sorununu çözmek ve gü- venli bir ulaşım sistemi kurmak için ay- rılması gerektiğini savunan Hook. HAB1- TAT-II belgelerine mutlaka "demiryolu ve bisiklet" seçeneklerinin geliştirilmesinin girmesi için çaba gösterilmesini istedi. Panelin "Afrika kökenli" ABD'li ko- nuşmacısı Pa\ulu kamarakatego ise HA- BITAT-M'nin "sadece kentlerle sınırlı bir gündemle >etineme>eceğini" dile getırir- ken oldukça hevecanlıydı. Afrika ve As- ya'da özellikle "adalarda" yas,ayan mil- yonlarca ınsanın kenti hâlâ tanımadıkla- nnı anımsatan Kamarakatego. bunun \a- nı sira dünva nüfusunun da büyük çogun- lugunun vine "kırsal kesimlerde" >as,a- dıklarına dikkat çekerek "asd görev in kır- lara da kent hi/metlerini götürmek oldu- ğunıT vurguladı. HABITAT-Ilde bu önemlı gerçeğin gözardı edılmemesini isteyen zenci panelist. "Eğersadece kent- leri yaşanılır kılarsanız. kırlardan göçü ön- le>emezsiniz vetüm çabalannız da boşa gi- der* şeklinde konuştu. ABD'lı STK'ler panelinde sorgulanan diğer bir ka\ ranı ıse "küreselleşme" oldu. Panelin tartı^ma bölümünde de özellik- le "güney ülkelerden" katılımcıların üze- rindedurduklan küreselleşme konusunda. örnegin Orıadoğulu bir tartı^nvaeının. "Sermaye, küreselleşirken emeğin ve hal- kın daha da verelleşmesini ve hatta kendi ülkelerinde bloke edilmesini istivor" sck- lındeki saptaması yoöun alkış aİdı. Pane- listlerden Sharon Pickett ıse HABITAT gündeminde bir yandan küreselle^menin ele alınmasını isterken öbür yandan yine küreselle^me sürecinde "dümadaki \ok- sulluğun da nasıl artıp yavgınlaştığının" hazırhk belgelerinde yer almamı^ olması- nın eksiklik olduğuna dikkat çektı. HABITAT YORUMU Mehter Takımı ve Yerel Demokrâsi Içişleri Bakanı Ülkü Güney, 'Alternatif HABITAT girişimlerini eleştirdi 6 Maksath toplantdara izin yok' OKTAY EKİNCİ HABITAT-llnın öncü buluşmaları arasındaki Dünya Kentler ve Yerel Yö- netimler Kurultayı. mehter takımının "kahramanlık türkiileriyle'*açıldı. kurul- tay bildırgesine de yansı- yan "barış ve dayanışma sö> lemleriyle" sona erdı. Mehter gösterisi. hemen anlasjilacağı gıbi. tstanbul kentini jönetenlerin "firsa- n ganimet" bilip. evsahip- liğini kendi ideolojilerini sergileme güdüsü içinde "değerlendirme" çabala- nndan ba^ka bir şey değil- di. Kurultav bildirgesi ise dünya kentlerini yöneten- lerin ortak >>orunlannı çöz- duydüklan "ev rensrf politi- kalann" yine ortak arayışı- nı yansıtıyordu. Harbiye"deki Askeri Müze Kültür Merkezi"nde 3Ove31 Mayıs 1996 gün- lerinde yapılan kurultayın ev sahipleri>le konukları arasındaki "anlayış farkı" elbette ki bu kadarla da sı- nırlı değildı. Örnegin, bizimkilerin söylemlerinde ağırlıklı sözcükler "yetki"*. "daha çok yetki", "sınırsız vetki" şeklindeydi. Konukların söylemlerinde ise öne çı- kan kavram "katılım", "daha çok katılım". "en ge- niş katılım" olarak özetle- nebılırdi. Zaten yine bizimkilerin "demokrasi~ anlayı^ları da "seçilmiş başkanlann ken- tin güçlü ve dokunulmaz hâkimi" olma özlemlerine dayanıyordu. Bir tür "de- mokratik yerel tnonar- şizm" de denilebilecek bu yerel yönetim anlavışı. kentlerimizin her 5 y ılda bir "seçimle gelen yerel krallara" emanet edilmesi şeklinde süregelmiyor muydu? HABITAT II konuklan- mızın demokrâsi anlayışla- n ise vine seçilmiş başkan- lann. kenti "demokratik ilişkiler" içinde yönetme özlemlerine dayanıyordu. Bir tür "katılımcı yerel de- mokrâsi" de denilebilecek bu yerel yönetim anla\ışı. Dünya Kentler Kurultayı bildirgesi için bakın nasıl tanımlanıyordu: "Böigelerimizde, kentle- runizde, kasabalarımızda ve köylerimizde, bütün önemli yerel güçlerle. vani kitle tabanı olan demokra- tik örgütlerle, semt sakin- lerinin dernekleriyle. sivil toplunı kuruluşlan) la. özel sektör, meslek kuruluşlan, sendikalar v b. kurumlarla etldn bir işbirliği içinde ka- tılımcı kalkınma polmkala- nnı gerçekleştirmeyi üst- lenmeliviz..." Bu satırlan okuyunca. doğrusu insan düşünme- den edemiyor: Acaba bu "ille de işbirliği ve katüınT diye rutturan konuk beledi- \e başkanları. beceriksiz ya da "iktidarsızlar" mı° Bizimkiler gibı "beledhe saraylannda" oturmuvor- lar mı ~! Dedikleri dedik, öt- türdükleri düdük değil mi? lstedikleri su havzasını imara açıp. istedikleri arsa- ya "helalinden" birkaç kat daha veremiyorlarmı? Ko- ca kenti n hem mimarı. hem mühendisi. hem plancısı. hem trafik uzmanı. hem "her şe>r değiller mi'.' Akıllarının estiği yere köp- riilü kavşaklar yapıp. akıl- larının esmedıgi konularda da "dahiyanefikirlerle 1 " so- runlan çözmüyorlar mı?.. Bunlar. ne biçim belediye başkanlan!.. Nevse ki bu türden me- raklan. yine kurultav bil- dirgesindeki kimi vurgula- majar hemen aiderebiliyor. Örnegin " HABITAT- H'nin resmi konferansına iletilmek üzere hazırlanan taslak metinde. "Bu çalış- malar (işbirliği. katılım. yapıcı di>aloglar vb.). in- san yerleşimlerinin \erimli ve uygun yönetimini amaç- lamaktadır" denıyor. Demek ki son yıllarda Türkiye'de de sıkça günde- me getinlmeye başlanan şu "güçlü başkanlık" düzeni. aslında kentler için değil. belki de sadece yine şu güçlü yerel yöneticiler için "verimli"" sonuçlar yaratı- vor. Örnegin kentin dört bir vanı kaçak yapılaşmayla dolsa bile. kimse kalkıp "seçimle gelen" güçlü baş- kandan hesap soramıyor. Öyle olunca da bundan el- bette ki en büyük zaran yine "kent" görüyor. Ve iş- te sonunda HAB1TAT- ITnin gündemini de dol- duran sorunlar yaşanıyor... Biliyorsunuz. HABI- TAT-II. "çözümdeortaklık anlayışını" sa\unuyor. Bu bir "kentzirvesi'" olduğuna göre öncelikle de belediyelerin bu anlayışı anık yaşama geçirmeleri gerekiyor. Nasıl mı? Diler- seniz Paris Bölge Meclisi ve Dünya Metropoller Bir- liği Başkanı Michel Gi- raud'un 30 mayıs günü As- keri Müze'deki kısa yanıtını bir kez daha din- leyelim: "Y'urttaşlann da- ha çok katılımının sağlan- ması ve ortaklıkta ivi niyet ve gönüllülüğün olması_." İnsan yerleşimlenyle ilgili ulusla- rarası işbirliği vedayanışmayı sağla- mak amacıyla düzenlenen HAB1- TAT-II Kent Zirvesi yarın resmen başlıyor. Konferansa 20 bine yakın kişinin katılmasının beklendiöini be- hrten HABITAT- II Genel Sekreteri \\alh N'doM. "İstanbul konferansa hazır. dunvava hazır"dedı Içışlerı Bakanı L'lkü Günev konferans dola- yısıvlaalınangüvenlikönlemlerinin. ülkenin tanıtımında toplantının ken- disi kadar önem taşıdığını ifade etti. Genel Sekreter N'dovv. dün Cemal Re^ıt Re> KonserSalonu'ndadüzen- lediği basın toplantisinda konferan- sın bir zirveolmamasına ragmen çok sayıda devlet başkanı ve başbakanı ağırlayacağını anımsattı. N'dovv. kon- ferans için şimdiden 5 bine yakın he- yet üvesinın geldiğini. b bın kavıtlı hükümet dışı kuruluş üvesi bulundu- ğunu vekonferansın3 bine yakın ba- sın mensubu tarafından ızlendiğinı belirtti. \Vally N'dovv. en kiiçük ülke- lerin bile konferansa 40-50 kişilik he- vetlerlekatıldıgınaişaretederek HA- BITAT- H"yeyaklaşık20bin kişinin katılmasının beklendiğinı söyledi. Içişleri Bakanı C'lküGünev. istan- bul Valisi Rıdvan Y'enişen'le birlikte İstanbul \'aliliğı"ndegerçekleştirdigi toplantıda. HABITAT-II Konferan- sı'da alınan güvenlik önlemlerı hak- kında bılgi verdi. "Bizim amacımız ne vatandaşlanmm huzursuz etmek ne de burava gelenleri "Burası polis devletı' gibi vanlış düşüncelere sevk etmektir" dıyen Günev, B\I ile Türk hüküınetı arasında imzalanan anlaş- ma gereğı. konferansların yapılacağı binaların HABITAT-II boyunca BM'ninsorumlulugunaterkedildiği- ni belirtti. Güney. BM tarafından gö- rev lendırilen polis say ısının"topu to- pu30tane" olduğunu söyledi. Güney. bunun yanında görevli Türk polisi sa- yısının 400 olduğunu vurgulayarak Türk polisiyleyabancı polıslereaynı imkânların verildiğini savundu. Içişleri Bakanı Güneş. "alternatif HABITAT 1 etkınlıklennede degıne- rek. "Biz bu kunudaki duvurnlan al- dık, burası demokratik bir ülkedir. herkes toplantı vapabilir. ancak bu toplantılar kanunlarçerçevesinde>a- pılmalıdır. Bu alternatif toplantılar. dünva çapındaki bir toplantıvı sabo- te etmek amacını taşıvorsa onu engel- lemek bizim en doğaf hakkımı/dır' NDIAİ DE PÂRLÂMiNTARfOS PARA EL PARLAMENTERLER FORUMÜ IstanbuL 31.05-01.06 HABITAT Küresel Parlamenterler Grubu'nun iki gün siiren toplantısında. çalışmalann konferanstan sonra da sürdürülmesi kararlaştınldı. Parlamenterler Forumu'nda korsan konuşma Foruma katılan bir kadın katılımcı, polisin 1 saat sorguladığını söyledi Global Parlamenterler Forumu. yeterli konut hakkının bir insan hak- kı olduğunu kabul ederken savaş ve terorizmı de lanetledi. Deklarasyo- nun yay ımlandığı toplantı bir de kor- san konuşmaya sahne oldu. Av rupa Parlamentosu Sözcüsü olduğunu söyleyenbirkatılımeı.düzenledikle- ri basın toplantısı sonrasında güven- lik güçlerince 1 saat boyunca sorgu- landıklarını ileri sürdü. BM üyesi ülkelerin parlamenterle- rinin katılımıyla öncekı gün başla- yan ve dün sona eren Global Parla- menterler Forumu'nda. sürdürülebi- lir insan yerleşimlerinin etkinliginin sağlanması ve arttırılması. herkes için yeterli konut olanağı yaratmayı amaçlayan yerel ulusal. alt bölgesel ve küresel düzeydeki kamu politika- lannın oluşturulması istendi. Parlamenterler. yasal organları gözlemleyecek makamiar kurmak. sürdürülebilir insan yerleşimleri ıle konut konusunda kamu politıkaları tasarlamak ve uygulamak üzere her türlü hükümet düzeyinde özellikle de yerel düzeyde idari yapıların ye- nıden düzenlenmesinin teşvtk edil- mesi konusunda görüş birliğine v ar- dılar. Çevrenin korunması önceligi- ni vurgulayan parlamenterler ayrıca insan haklarına bağlı. cınsler. ırklar. etnik gruplar ile kadın ve erkek ara- sındaki eşitligin önemini vurguladı- lar.Sonuç deklarasyonunun kabul edilmesinin ardından yapılan seçım- lerde Global Parlamenterler Yöne- tim Kurulu Başkanlığı'na yeniden Oscar Lopez \elarde Yega seçıldi. Seçımın ardından kürsüye gelen ve AP Sözcüsü olduğunu söyleven bir kadın katılımcı. HABITAT-ll'den beklentileri konusunda önceki gün düzenlediklerı basın toplantısından sonra polis tarafından otel odaların- da 1 saat sorgulandıklarını söyledi. Adını açıklamak istemeyen ve bu ne- denle de forum kayıtlarına geçirile- meyen kadın katılımcı. ıfade özgür- lüğü içinçalıştıgını vebuyapılanlan kabul edemeveceöinı kavdettı. rol arayışında İlk kez bir araya gelen vakıflar, üçüncü sektör olarak sorunların çözümüne katılmak istiyor Dünyanın 52 ülkesinden vakıf temsilcileri. Ortaklar Forumlan çer- çevesinde düzenledikleri "Uluslara- rası Vakıflar Forumu"nda sorunlara ve çözümlere "ortak" olmak için bir- arayageldiler. İstanbul'da öncekı gün yapılan ve dünyanın "ilkvakıflarara- sı forumu" olma özellıginı de taşıy an toplantıda. istanbul Deklarasyo- nu'nun ana hatlan belirlenirken, bu deklarasyonda yer alacak sonuçları yaşama geçirecek bir Uluslararası Eylem Komitesi'nin oluşturulması kabul edildı. Türkiye Üçüncü Sektör Vak- fı'ndan (TÜSEV) Zekai Baloğlu. 5 haziran günü yay ımlanacak olan dek- larasyonda insan haklarından top- lum. kültür. bilim. eğitim. sağlık ve ekonomiye kadar pek çok alanda hü- kümetlerin tek başlanna üstesinden gelemeyeceği stratejik sorunlara yö- nelik çözüm arayışlannın yer alaca- ğını ifade etti. Deklarasyonda. BM üyesi ülkelere daha yaşanabilir bir toplum için gerekli rnalı. yasal dü- zenlemeleri sağlamalan önerilirken, adil. eşitlikçi bir siv il toplumun geliş- mesinde bagımsız vakıfların önemi vurgulanıyor Konferansta söz alan konuşmacı- lar da deklarasyonda azınlık haklan- nın. çevrenin korunması. göç sorunu- na yer verilmesı gibi taleplerde bu- lundular. Katılımcılarkonuşmalann- da. bırinci sektör olarak adlandırılan kamııdan bagımsız olnıası gerektiği- ni vurguladıkları vakıfların. ikinci sektörün (özel sektör) eline düşme- nıesı gerektiğine de dikkat çektiler. Vakıflararası bir deneyim alışv eri- şine de olanak tanıy an forumda. fark- lı ülkelerden gelen temsilciler. kendi ülkelerinde yaşanan sorunlara vakıf- ların geliştirdiği projeler konusunda da bilgi verdiler. Brezılya Çocıık Haklan V'akfı'ndan toplantıya katı- lan sosyolog Ana Maria VVilheim. vakfın temel amacının. i> yaşanıında sönıürülen sokak çocuklannın dıı- rumlarının iyileştinlmesi olduğunu söylerken. Güney Afrikalı ElaineDa- vie, ırkçı hükümetin sona ermesıyie su yüzüne çıkan barınma sorununa vakıflann ürettiği çözümler konusun- da bıl»ı verdi. HAFTAYA BAKIŞ AHMET TANER KIŞLALI 'Kan Kanı Yıkamaz!'... Elimde, 1977'den beri isveç'te sürgünde yaşayan, Siverekli bir Kürt yazarın kitabı var: Mehmed Uzun'un "Nar Çiçekleri". Sıla hasreti... Özlem, acılar... Çokkültürlülük üzeri- ne düşünceler... Siyasal çözüm arayışı... Doğrular ve elbette bazı yanlışlar yan yana. Ama "insan"a etnik kökenlik penceresinden bak- mayan, insanı dili, dini. rengi ne olursa olsun "insan" olarak gören, duyarh bir kalemin ürünü hepsi de. "Evrensel"\ yakalamış bir kalemin... • • • Mehmed Uzun. çeşitli ülkelerden 40 kadar sürgün- deki yazarın katıldığı bir toplantıda sormuş: "Sürgün ülkesindeki yenı yaşamınızın ilk 5 yılında, yeni ülke- nizle ilgili hiç rüya gördünüz mü?" Hayır!.. Tüm düşler gerıde bırakılan ülke veyaşam- la ilgili. Sayın Uzun, "sürgünü seçen" yazarlarla "sürgüne gitmekzorunda kalan "lar arasında da bir ayrım yapı- yor. Fitzgerald ve Hemingvvay gıbi birincilerdeki. "ustalıkla işlenmiş hafiflığe" dikkati çekiyor. Nâzım Hikmet'i, Saroyan'ı. Broch ve Faiz'i onlardan ayı- ran bir özellik buluyor: "...büyük bir ustalıkla bireyselleştirilerek işlenmiş acılı bir tarih, sessız bir hüzün. sözcüklerle ifade edil- meye çalışılan bir hasret, vahşetin ölüme gönderdi- ği insanlara yakılmış bir ağıt, ölüleri izlemenin verdi- ği birpişmanlık duygusu..." Yazar çok eskilerde Diyarbakır'da tanıdığı bir Erme- niye yıllar sonra Montreal'de rastlamış. Artık çok yaş- lanmış olan Ape Vardo şöyle demiş ona: "Mesleğim kunduracılık ya, bu dünyaya da çıvi çak- tım oğul... Her gün nıye geldim dıye lanetler yağdır- dığım bir dünyanın muhtarı oldum." Ape Vardo da geçmışte "solcu" olduğu için ceza- evıne konulanlardan. Anayurdunu terk etmek zorun- da kalanlardan. Ama Kürdün. Ermeninin başına ge- lenlerin birçok Türk solcusunun da başına gelmedi- ğinı kim söyleyebilir? Sorun etnik midir, yoksa siya- sal mı? • • • Mehmed Uzun soruyor: "Kürtlerin Türkiye 'de Kürt olarak, kendi kimlikleri, dillerı, kültürleri, sanat ve müzikleh, gelenek ve gö- renekleriyle yaşam haklan varmıdır?" Çokkültürlü bir ülkede "tek ulus, tek kültür" düşün- cesinı eleştiriyor. Kürtlerin çok eski ve zengin bir dil- leri olduğunu söylüyor. Kürtçe eğitim. TV ve Kürdo- loji enstitüleri istiyor... Yer isimlerinın, köy isimlerinin değiştirılmesinden yakınıyor. Haklı mı? Kürtlerin Türkiye'de Kürt otarak yaşayabilmelerini isterken haklı!.. Isim değiştirmelerine karşı çıkarken haklı!.. Ama diğer konularda haksız! Ulus başka, etnik grup başkadır... Bu topraklar üze- rınde 24 etnik kesım yaşıyor. Ama bu. "tek ulus" dü- şüncesiyle çelişmez... Fransa'da ve ispanya'da da çok sayıda etnik topluluk hem de "kendi bölgele- ri"ndeyaşıyorlar. Ama "tek" bir Fransız ulusu ve "tek" bir Ispanya ulusu var! "Ulusal kültür" de elbette ki "tek"tır. Ama o ulusal kültürü oluşturan. çok sayıda "alt-kültür" bulunur... Et- nik, bölgeselyadasınıfsal kımlikler, "ulusalkımlik"ile çelişmez; onların ortak yanları "ulusal kimliğı" oluş- turur! Japon ditbilimci Goichi Kojima'nın araştırması or- tada: Türkiye'de birbirini anlamayan 13-14 kadar Kürtçe konuşan kesim bulunuyor. Bunların hiçbiri- sınde de sözcük sayısı birkaç binden fazla değil. Üs- telik o sözcüklerin de önemli bir kısmı Farsça, Arap- ça, Türkçe, Ermenice, Yunanca vb. kökenli. Fransa gibi demokratik bir ülke niçin Brötonca eği- time izin vermiyor? Bu dilde 10 binden daha az söz- cük bulunduğu için!.. Yoksul bir dille "kendiyurttaş- larına yeterli bir eğitim verilemeyeceği" için! "Resmi dil" başkadır. "anadıl" başka. Türkiye'de isteyen ıstedıği dılı öğretmek ıçın "kurs" açabilmelıdir... "Yasaların çizdığı çerçevede", iste- yen istediği dılden yayın yapabilmelidir... isteyen, bir alt-kültürü araştırmak için "araştırma merkezi"de ku- rabilmelidir... Ama devletin görevi. ayrılıklara değil, benzerliklere destek olmaktır! • • • Mehmed Uzun. kitabının bir yerinde, "Ülkemdeki anne-çocuk ilişkisindeki o anlatılmaz sevgi ve sıcak- ///("diyeyazmış. Niçin Kürtlerdekı. Süryanilerdeki, Türklerdeki falan diye ayırmamış da "ülkemdeki" diyor? Çünkü bın yıl- dır birlikte yaşamış olmanın yarattığı bir "ortak kül- für"dür söz konusu olan! işte "ulusal kültür" budur! Mehmed Uzun. Türkiye'nin bölünmesini istemiyor; ama "kültürel özerklik" istiyor... Ve Yugoslavya örne- ğinden gereken sonuçları çıkarmıyor. Tito farklı etnik kesimlerin yaşadığı bir ülkede -Sa- yın Uzun'un istediği gibi- farklılıkları kurumsallaştır- dı... Ve uluslaşamayan Yugoslavya halkı, Tito'nun ölü- münden sonra, bu modelin bedelini çok ağır ödedi! Atatürk isefarklılıkian değil. benzeıiikleri kurumsal- laştırdı... Ve tüm ihanetlere ve dış kışkırtmalara kar- şın. ölümünden bunca yıl sonra. Türkiye hâlâ ayak- ta! "NarÇiçeği"ri\n yazarı. bir Kürt atasözünü anımsat- mış: "Kan kanı yıkamaz." Bu inançta olan bir aydınımız o güzel kitabını niçin "sürgün"de yazsın? "Tekyurt. tek bayrak, tek resmi dil" diyebilen insanımızla, demokratik düzeyde tartı- şamayacağımız hangi konu olabilir? 24 etnik kökenin katkılarıyla oluşan bu ulus, Meh- med Uzun'larını dışlarsa küçülür... Kazanırsa büyür! Umutlannızı Fidan Dikerek Yeşertin ORMAN BAKANLıĞı AĞAÇLANDıRMA VE EROZYON KONTROLÜ GENEL MÜDÜRLÜCÜ Biliminsanlan üniversiteyi ve sistemi tartışıyor BİLİM VE EĞİTİM EMPERYALİZMİProf. Dr. İzzettin Önder Unıversıte. eğitim emperyalızminin saldınsı altında. Prof. Dr. Korkmaz Alemdar Prof. Dr. Yaman Örs, Prof. Dr. Ali Nesin. Doç. Dr. Nuray Denli Tokyay, Dr. Yasemin Oğuz, Mustafa Ürgüplu. Sinan Vargı bilim kunımlannın reV.lamlara çıkmasını eleştınyor. OES Onur Kurulu Üniversile reformu konusunda ılkeler. Prof. Dr. Melih Ersoy LJnıversılede katılımcı yönelim anlayışı. Prof. Dr. Şafak Alpay Ünıversitelerimiz ne durumda? Prof. Dr. Semih Koray Kapitaiızm ve bılım-ıeknolojı ilışkısi. Prof. Dr. Gediz Akdeniz Yeni Dünya Düzeni'nde fızikçilerin geleceği. Yazılarıvla Mh *" * r ^ - *• N * h r t »^»osiu. Aun BUZ«. ' N«^«t ç«4«tay. Yuc.l ç^lar. CrUlMtin Çalıy. MymtT llmty* Çı^. Ztki llk«r Do^an. Hikm«t Gokaip. M«tin Hotinli. AhfMt bum. fMMt Okan. Do^u Parinf^. F«yza P«rırvç«k. Camal Yıldnm. T«mr Vılnuı. Ahnnt Muri Yüks^. Abonc koşullan: Yurti^i 6 aylık 550 000 TL.. yıllık 1.000.000 TL. Avrupa ve Ortadoğu yıllık 60 DM, Amerıka ve Uzakdoiju 60 S Abone bcdcli içirv Ender Helvacıo^lu Türkiye I; Bankajı Istanbul- Kızıltoprak Şubesı Hesap No: 1071 343539 Posta Çekı No: 673654 Vaufina AdrMi: Yoi sokak. Polat Celil Ağa l;ham. Kat:S Mecıdıyeköy/tstanbul T«l: (0212)212 10 66 Fax:(0212)288 48 05 Haziran sayısı bavilerde BİR UÇAK PENCERESINDEN ÜSTÜN TEKNOLOJİ MANZARALARI EGE PEN SUPER SERİ PROFILLERİ RAL KALİTE BELGELİDİR. 3 odacık 3 conta EGE PEN, MAZHAR ZORLU HOLOİNG ÜRÛNÜDÛR EGEPENSİSTEM33, güvencesinde ülkemizin en gelişmiş PVC Pencere ve Kapı sistemi. EGEPENSİSTEM 33 ile tanışmakta sizin için yarar var. "teknolojide son nokta"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle