27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 HAZİRAN 1996 PAZAR 14 KULTUR İSARET FİSEĞİ ZEKİ COŞKl'N Fetih, bu kez ve son kezGün kararmış, gecenin inmesi yakin. L'zaklardan birverlerden kalabalıklann uğultusu duyuluyor. Ama ortalık tenha. Caddeler. sokaklar boş. Hayat başka yerde. yeraltında sanki. Bomboş sokağın ucunda güzel bir kadın görünüyor. Nerede var. nerede yok bir erkekîer ordusu peydahlanıyor o anda. Genci yaşlısı. çolugu çocuğu. çırkini yakışıklısı. hırpanisi şıkgıyımli zarif görüniimlüsü. hoyrat bakışlısı. kıbarı. ürkeğı. yıhşıgı. hovardası. kâmiliyle sonsuz bırerkek ordusu... Kadın orada duruyor. Ordu karşısında. Kımin ne yapacağı bilinmez. Başını öne egivor. Eli. saklanıak istercesine göğüslerine gidiyor. Sonra elini. kollarını da saklama gereğini duyuvor. En iyisi kendısinı saklamak. Geri dönüp gitse olmuyor. yürüse olmuyor. Ordu orada duruyor.. kadın da. Kadının adı İstanbuL. Ordu bizler! Kanatlanıp uçmaya kalkan Hezarfen, bu diyarlardan sürgün cdildığınden beri. Istanbul ayakîanmızın altında. Çiğniyor. ezivor. hınctmızı alamıyoruz bir türlü. Oysa şehir 1453"te zaptedildi. Atalarımız İstanbul'u 543 yıl önce fethetti. Fetihle çağ kapandı. çağ açıldı. Ve biz her geçen gün daha da artan hırsla. iştahla 543 yıldır bu şehri yenıden zaptetmeye, fethetmeye ugraşıyoruz. Korku bir türlü yakamızı bırakmıyor: Bu güzeli. bu kadını. bu şehri bize yar etmezler. bize birakmazlar. Şe\kimiz. iştahımız. hırsımız oradan geliyor. Onun ıçin burada bulduğumuz her şeyi talan ediyoruz. Her binayı yeniden \e yeniden yıkıp her seferinde daha kötiisünü vaparak şehrin her yanını doldurmay a çalışmamız bundan. Şehirde yeşil namına bir şey bırakmayıp otobüs duraklannı, kaldınmlan yeşile boyamamız. sonra da "Yüzbinağaç" kampanyalan düzenlememiz de aynı korkudan. E\lerimizin. işyerlenmizin atıklannı. lağımını "Su nasılsa alırgötürür" diyerek denize vcrmemiz. yollar yetmiyor diye denizleri doldurmamız. Istanbul 'u -ve kendimizi- kaybedişŞehir \e bizler ortak bir kâbus yaşıyoruz. Bunun ilk belirtileri geçen yüzyılın ortalannda. özellikle son çeyreğinde gözleniyor. Gıyim kuşamdan yaşanan mekâna. giysilerden-binalardan onların sahiplerine: insanlara uzanan 'kişilik' kaybı. bir bakıma şehrin de kaybedilmesiydi. Yakup Kadri. Kiralık Konak'ta (1922) bunun kısa bir özetini \ erir: tstanbul'da iki deviroldu; biri İstanbulin: diğeri redingot devri... Osmanlılar. hiçbir zaman bu tstanbulin devrindeki kadar zarif, temiz \e kibar olmadılar. Tanzimatı Haynve'nin en büyük eseri Istanbulinli İstanbul Efendisidir. Bu kıyafet dünyaya yeni bir ınsan tipi çıkardı ve Türkler. bu kıyafet içinde ilk defa olarak \ahşı Asya ile haşin Avrupa'nın arasında gayet hususi yeni bir millet gibi göründü. Yaşayiş \e giyiniş ıtibarıyla Şimal kavımlerinden daha sade ve daha düşünceli olan bu millet duyuş ve düşünüş itibanyla Akdeniz kıyılanndaki medeniyetlerin bir hülasası şeklinde tecelli ediyordu. Ağır kavuklu. alacalı. kesif yeniçerilerin demirçanklannın çiğnedıği bu toprakta hangı tohum. hangi hava bu çıçegi verivordu? Zira bu beyaz pantolonlu. beyaz yelekli ve füstrın kaloşlu Türkler ınce bir hattan ibaret endamlanyla biraz ev velki boğum boğum adamlara hıç benzemiyorlardı. Sultan Mecitdevri ricalinın, Halet Efendi muasırlannın çocııkları olduöuna kım ihtimal verebilir? Bunlar. boyunlarından ipekli bir mendille bogulmuş solgun benizleriyleonlann cebır ve huşunetinden ürkmüş kimselergibidirler. Hepsi de umumi işlerden çekinır. hiddetlerinde ve hazlannda ölçülü. namuslu aıle babalan ve kibar konak sahipleri idiler. Bızde Çerkes halayıklan. harem ağaları. Boşnak bahçıvanlarıyla büy ük ev havatı asıl bu devirden ba^lar. Yüksek rütbelı devlet adamlannın tesis ertiklerı Osmanlı kibarlannın kundağı canfes astarlı ve serapa ilıklı tstanbulin idi. Sonra redingot devri geldi ve redingot içındeki yan usak. yan kapıkulu. riyakâr. adi bir nesıl türedi. Bu neslin en yüksek. en kibar simalarında bile bir saray hademesı \ardı. Çoğu İkinci Abdülhamit Han devri ricalinden olan bu adamlann her biri bir hiyle ile efendilerinin arabalarına bınmis seyisleri andınyorlardı. Bunlann elinde Istanbul'da konak hayatı birdenbire köşk hayatına intikal ediverdi. Ne yaşayı^ın. ne düşünüşün. ne giyinişin üslubu kaldı: her şey gelenek dışına çıktı:her beyni tatsız ve sonsuz bir Arnuvo ve bir Rokoko merakı sardı: binalanmız, eşyalanmız. elbiselerimiz gibi ahlakımız. terbiyemiz de rokokolaştı. Abdülmecit devrinin o agır. zarif ve için ıçin gelenekçi Osmanlılığından . eserkalmadı. o doldurduğumuz yerlere otopark. her otoparka bır ınafya mensubu kondurmamız da hep 'fetüV tutkusundan. 'Yaşam çevresi'ni fetih tutkusuyla tüketmiştik ki tam. Birleşmiş Milletler sayesinde 'HABITAT' geldi. Bu. şehri bir kez daha fethetmek. ele geçirmek. elden geçirmek için bulunmaz fırsat. Ama olmadı. kaldmmdan öte gidemedik. Onun yerine şehri zaptettiğimiz 29 Mayıs günü, ilkinden 543 yıl sonra yeniden bir fetih seferi düzenledik. Rumeli'den ve Anadolu'dan otobüsler dolusu 'mümin'i. yüce Peygamberimizin yad ve vaad ertiği o "şerefli ordu'nun askerleri olarak İstanbul'a taşıdık. O mübarek yerler 'HABITAT' icadıyla küffara açılıp bize kapanmadan Dolmabahçe'de bir kez daha fetih namazı eda eyledik. Sonra hemen karşıdaki stadyuma geçip bayraklarımız. sancaklanmız. mehterimizle gazamızı kutladık. Bir kez daha iman tazeledik. Bir kez daha dosta düşmana gösterdik. bu şehir bizim. Biz buradayız. biz burayı zaptetıik... İlk keşif, son fetih Bunlar oldu. oluyor. Televizyonlar da naklen yayımlıyor. Mutlu oluyoruz. Ama artık birileri çıkıp bize anlatsın ve biz de inanalım ki bu şehir sahiden bizim. Geçiyorken uğrayıp kalmış değiliz. 'geçici'değiliz. Burası kazara elimize düşmüş de degil. Bir yere gitmeyecegız. kimse de bu saatten sonra çekip elimizden almayacak. Bizden önce de bizim soyumuzdan insanlar yaşıyordu burada. 543 yıllık tarih bunu gösteriyor. Bizden sonra da bizim soyumuzdan insanlar yaşayacak. Artık 'gâvur malı' değil buradaki hiçbir şey! Tabii böyle diyebilmek için de "Biz kimiz" sorusunu yanıtlamak gerekiyor. O zaman da ışin rengi degişiyor. Hep mi böyleydik, böyle mi olduk? Eğer böyleysek Örta Asya'lardan Istanbul'lara dek nasıl geldik. buralan nasıl ele geçirip yurt tuttuk? Neredeyse bin yıldır bu toprakları nasıl elimizde tutuyoruz? Süleymaniye'nin o kubbesini nasıl oturttuk oraya? Artık .sormanın zamanıdtr bu sorulan. O zaman belki ilk kez dogrudürüst olarak kendimizi ve şehri keşfederiz. Yoksa onca fetih- gaza böbürlenmeleri içinde bu şehir de aidecek elden. *biz' de. TiyatroFestivali'ninkapanışoyunuTheodorosTerzopoulos'unyorumladığı "Medea" ' * ' 'Gimihnüzde tiyatro kendi ıııitnıi yaratmahdır' DİKMEN GLRÜN IÇARER Theodoros Terzopoulos Tiyatro Fes- tivalı izleyicimizın yakından tanıdıgı bir isim. "Bakhalar". "Quartet"\ "Zincire Vurulmuş Promete" onun geçen yıllarda ilgıyle ızledigimız v apıtlan. Terzopoulos, düş gücümüzü 8. Üluslarası Istanbul Ti- yatro Festivali kapanışında bu kez de "Medea" yorumu ile zorlayacak. Yapıt- lanyla uluslararası bir üne sahip olan Ter- zopoulos ülkesınde K. MichailıdisTiyat- ro Okulu"nu bitirdikten sonra (1967) uzun yıllar Berlıner Ensemblecia çalış- mış. 1981'de Kuzey Yunanistan Devlet Tiyatrosu \'önetmenlıği görev ıni üstlen- miş ve Delfi'de kurulmuş olan Avrupa Kültür Merkezı Başkanlığını da yürüt- müş. 1986. Terzopoulos için bir dönüm nok- tası. çünkü o \ ıl ATTIS Tiyatrosunu kur- muş. 1993ten bu yana da Tiyatro Olım- piyatlan Başkanı. Bilindiğı gibi. Tiyatro Oİimpivatları ilk kez 1994"te Italya'da gerçekleştirildi. 1998 için ıse Japonya oldukça geniş çaplı. görkemli birolimpiyata hazırlanı- yor. Terzopoulosun bugiine l> adar sahne- lediğı ovunlar arasında "Mahagom". **Happ> End". "Kapalı Kapılar Ardın- da". "Yerma". "Cesaret Ana". "Bakha- lar~. "Medea Material". "Quartet*". "Persler". "Antigone". ~Prometheus"u sayabiliriz. "Günümüzde ti>atro kendi mitini va- ratmalıdır" dıven Theodoros Terzopo- ulos ıçın "hafıza™ mıtvaratınıının teıne- lıdır. Bu süreçtebeden ve ses "haftza"nın aynlmaz enstrümanlan olarak yerlennı alırlar. Bırlikte varolurlar. Mıt, biröykü- yü dile getirmek için değil. hafızayı ta- zelemek ıçin gereklıdir. - Bir genellenıev e gidecek olursaL sizin çalışmalannızda bir tarafa antik Nunan klasikkrini. diğer tarafa da Heiner Miil- ler'i \erlestirebiliriz. Bu iki tivatro \akla- şımının ortak noktalan nelerdir? TERZOPO'JLOS - Heiner Müllerle çok vakın çalışnıa şansına sahip olmus sanatçılardan btrivım. Benim hocamdı diyebilirim. Onun felsefesi. dünya görüşü ve estetik an- lavışı beni hayli etkıledi. Müller. antik Yunan tiyatro- su ve nıitoloji üzerine çok ciddi araştırmalar vap- tı Klasik yapıtla- rın kimvalarını Hölderlin'inçevı- rilerıvle çözdü. Ben de Heiner Müller'inoyunla- nnıelealdığımda Yunan klasikle- riyle çok farklı açılardan yüzleş- meye başladım. Onlarda ye- ni alanlar keşfettiın. Mül- ler'in "Medea^si ile hesap- laşırken Euripides'in "Me- dea"sınıdışlavamam. \'ada Eunpides'in oyununu yorumlarkan He- iner Müller'i unutamam. Euripides ve Müller arasında müthiş, benzerlikler var. Tabıı kı. Euripides ovunlarında klasik dünyanın o yüceltici ritim ve sentez bü- tünlüğünü yakalayabilirsiniz Müller me- tınlerinde ise çözülmenin çağdaş ritmidır karşınıza çıkan. Bence. Müllerin dünya görüşü. onun düşünce biçiını bir Euripi- des tragedv asını sahneye koyarken o tra- gedvanın tenıeline inebilme açısından gereklidir. - Çalışmalannızda dil kadar beden kul- lanınu da önemli. Dil vc inıgeler örtüşii- yor. Kısaca tiyatrma bakış açınıza değinir misiniz? TERZOPOLLOS - Yarattığım tiyat- roda gerçeği arıyorum. Bunu yaparken de oyuncu-metın. vönetmen- metin-oy uncu ve son olarak da izleyici-sahne arasında gerçek ilişkiler kurmayı amaçhvo- rum. Böv lesı -gerçek" bir iliş- kiler bütününde vücut ve ses kullanımındaki dinamik. gös- terinin temelini oluşturur. Tüm çalışmalarıında bu dinamiği yakalamayı amaçlıvorum. -Neden Medea"? Euripides. Müller \e sizin u>arlamanız arasındaki ilişki nedir? TERZOPOl LOS- İhanet İşte Me- dea da öne çıkan tema. Medea. ülkesine ihanet etmiştir. Jason. Medea'ya ihanet edervegemisi ArgodaJasona... Biriha- netler bütünü. Bövle bir duruma sadece kadının konumu ya da kadın-erkek iliş- kisi açısından bakamavız. "Medea" ça- ğımızı kapsayan bir sorgulavıştır. - "Ouartet'ten sonra yineAllaDemido- va ileçalışıvorsunuz. Sanınm bu çalışma- yı diğerleri de izle>eceL TERZOPOL LOS - Evet. Alla Demı- dova biiyük bır ovuncu. Sesini ve \ücu- dunu çok ıvı kulİanıyor Öte yandan da vorumlarında Stanislavski ve Meyerhold ekolünün çızgileri öne çıkıyor. Günü- müzde Alla Demidma gibi oyuncularla çalışabilmek çok önemli. çünkü o ve onun vribi \orumcular "ov unculuk sana- tı"nın yüceligini ve gerekliliğini bir kez daha kanıtlıyorlar. -Siz 1998'de Japonya'da düzenleneeek olan Tiyatro OlimpiyatlarTnın başkanı- sınız. Sizinle birlikte çalışan komitede \u- ri Lubimov. Robert VV'ilson. Tadashi Su- zuki. Nuria Espert. Tony Harrison. An- tunes Fılho \emaalesef artık aramızda ol- mayan Heiner Müller gibi büv ük isimler var. Biraz da bu etkinlikten söz edebilir miy iz? TERZOPOL LOS - Tiyatro Olimpi- vatları 1998 Mart-Nisan ve Mayıs ayla- rında Shizuoka'da gerçekleştinlecek ve dediğiniz gıbı ben de bu etkinlikten ya- şama geçirecek olan komitenin başkanı- yım. Japonlar şimdiden Fujiyama'nın eteklerinde kurulacak olan "Tiyatro Ken- ti"nin inşaatına başladılar. Bu kentin için- de tiyatrolar. atölveler. prova mekânlan. konferans salonlan. otellerolacak. Dün- yanın dört bir vanından tiyatrolar bura- da buluşacak. Günümüze damgasını v u- ran topluluklar. yönetmenler gösterile- riyle adeta bır okul oluşturacaklar. 1998de çok büyük ve anlamlı bir tiyat- ro olayı yaşanacak Japonya'da. Olimpi- vat süresince sadece göstenlere değil, atölyeçalışmalarına vekonferanslara-se- minerlere de ağırlık vereceğiz. Tiyatro sanatı yakın bir gelecekte daha da soluk- lanacak. Soluklanacak ve tüm sınırları kaldıracak. - L manm bö> lesi geniş çaplı bir etkin- likte Türkhe de >er alır. Teşekkürlerim- le... Saııatçılaıv keııt yaşammda etkin olıııah Kültür Senisi - Fransız Kültür Merke- zı'nın. HABITAT-II Kent Zırvesı kap^a- mında düzenledığı - Taksim Toplantıları". 'Sanat,Kentve^ürttaş'başhklı forum ile başladı. Fransa'da müzik. dans. plastik sanatlar. tiyatro gibi sanat dallarındakı gelışmelerı tüm dünyaya duyurmak ve farklı kültürler arasında degışim programları gerçekleştır- mek gıbı etkinlikler gösteren AFAA'nın (Association Françaıse d'Actıon Artıstı- que) gırişjmlerivle düzenienen "Sanat. Kent ve Yurttaş" başlıklı forumda. Fran- sa'nın çeşitlı bölgelerınde vaşavan ,->anat- çılann. bulunduklan bölgede gerçekle^- tirdikleri sanat \ e kültür etkınlıklen ile u\ - guladıkları çeşitli projeler ele alındı ve kentlerın sanatsal üretımın en yoğun \a- şandığı alanlar olduğu v urgulandı. Kentlerın değışen demografık. sosyal vekültürel vapısı ıçerısinde sanatın ve sa- natçının rolünün tartışıldığı foruma Agen Belednesı Kültür Işlen Soruınlusiı Marie- Therese François Poncet. St.Denıs Kated- rali kompozitörü Nicholas Frize, tiyatro adamı Jacques Livchine ve Jean-Michel Monfort katıldı. Kentlerin, insan bılincı- nı gelı^tirmeden güzelleşemeyeceğını sa- La \\]\e en questiom hsues Foruma, Marie-Therese François Poncet Jacques I.ivchine, Jean-Michel Monfort ve Nicholas Frize katıldı. vunan Marıe-Therese Françoıs Poncet. Agen kentınde uygulanan projenın kültü- rel anlamda bır venıden yapılanma oldu- ğunu belırttı. Tarıhi bır haylı eskıye uza- nan Agen'de. bu proievi gerçekleştırirken yöre halkının yaşam bıçımı değıstımıe- me>e özen gösterdiklerini ve kültür mer- kezlerınielıtıst bır bakışaçısıyla değil; ya- şayanlann genelinın kabul edebıleceği şe- kilde ortaya çıkardıklarını söyledı. Kent halkının reddetmeyeceğı bırkültürel vapı- lannıa gerçekle^tırmek amacıv la. öncelık- li olarak kentin ortak kımlığını oluşturur- ken. orada yaşayan farklı toplulukların ta- leplerinı dıkkate aldıklarını belırttı. Montebeliard kenti tiyatrosunun kuru- cusu Jacques Livchine ıse. sanatsal vekül- türel etkinlıklerın bır kentin atmosfennı belirleınede çok büyük etkisi olduğuna de- ğindı. Montebeliard kentinın. sosyal ve ekonomik huzursuzluklaryaşamasına rağ- men tiyatro yapmak için ideal bır kent ol- duğunubelırten Livchine. sanatın.bırtop- lumdayaşayan farklı grupları biraraya ge- tırıci işlevınden sözetti: "BizüçP(Peuge- ot, Protestanlık \e Puritenlik) ile anılan bu kente yeni bir P daha ekledik. O da Fran- sızcada 'matrak olan şey. hoşluk" anlamn na gelen' Plasanterie"! İnsanlar, kentin çok değiştiğini söy lemeye başladılar... Bizler de sanatın davranış biçimleri ve alışkanlıklar üzerinde ne kadar etkili olduğunu gördük. En azından insanlan. ti\ atrova yeniden çe- kebileceğimizi anladık." Kentlerin külrürel geçmişlerini koruma- nınyanı sıra. yeni projelereaçıkolması ge- rektiğine dikkat çeken Jean Michel Mon- fort ise sanat. kent v e vatandaşlık kavranı- lannın yeniden tanımlanırken. ilgıli polı- tikalann da yeniden belirlenmesi gerekti- ğini savundu. 'Kültür'ün günümüzdekı sözlük anlamından çok daha farklı bır an- lanı kazandığını belırten Monfort. kent- lerde yaşayan ve üreten sanatçılann da. kent yaşamına ılişkin sosyal ıçeriklı bıriş- lev üstlendiğinı söyledı. KOŞEBENT ENİS BATUR Binbir Gece Masallarımn İlk'leri Demek, "Binbir Gece Masaları"na eril dünyanın ana korkularından biri yataklık ediyor. Hükümran olduğu dünyada, arkasını döndüğü an ihanet ediyor kadın. Erkek, gücünün, iktidann say- dam olduğunu keşfediyor: İktidarı yetersiz olmasa, iktidannı yanhş kullanmış olmasa belki başına gelme- yecek bütün bunlar. Kesin mi. kesin değil: "BinbirGece"nin çekirdeğin- de kadının ikiyüzlü olduğunu mu okuyoruz, baskı al- tında tutulan cinselliğinin fırsat çıktığı an çiçek gibi açtığını mı, yoruma açık. Kimin yorumuna? Bir de ka- dınların bu külliyatı okuyup dile gelmeleri gerek. Do- ğu nasıl bakagelmiş kadına, kendileri çıkıp konuşma- lı. Lacan haklı olabilır çünkü: "Kadın konuşmaz", derken. Girişi tamamlayan "Eşek ile Öküzün Fablı", erke- ğe tek bir yol çizıyor: Kadına sert davranacaksın. Ka- dına zaaf duyulduğu an, sonuna kadar iktidar ilişki- sini erkeğin aleyhine kullanacaktır. Zaaf, kadının tek denge noktası bulacağı, ama bu kez de onu kötüye kullanacağı odak. ilk vargı: Kadının mengenesını gevşetme. Onu sık, sıkıştır, bir tek nefes alacağı kadar bir delik aç, teğet çizgisinde yaşamasını sağla. ikinci vargı: Merak, bütün kapıların anahtarı. "Bin- bir Gece Masallan "nın doğumuna da, oluşmasına ve süregitmesine de o yol açıyor. Halkalar iç içe büyü- yor: Merak doymaz. doyurulmaz. kıvamını tutturup yol alınırsa. Bir-iki gözlem: Yakası açılmadık bir dil ile kuşattyor "Binbir Gece", cinsellik dünyasını. Marquis de Sa- de'ı çağrıştıran çiğ, kesif bakış. Törel, utangaç bir dil- den eser yok burada: Fiillerden başlayarak. Dıkizle- me boyutu ağır basıyor öte yandan. kocalar karıları- nı ve baldızlarını saatlerce (ve gizlice) yan acı, yarı ke- yif içinde, sevişirken seyrediyorlar: kız kardeşler de. Yasakları olan, ama henüz kapanmamış bir dünya, Doğu. Ve Şehrazat. Şehzaman'a anlatmaya başlıyor son- suz anlatının başı. Şehrazat: Şehrin kızı. Şehzaman: Zaman'ın hâkimi. İlk iki gecenin masalı: "Tüccar ile Ifritin Hikâyesi". Doğu anlatı geleneğinin klasik iç içe geç(ir)en öykü- leme tekniği hemen kendini gösteriyor. Bir giriş ile bir sonuç arasında peş peşe üç şeyhin anlatıları yer alı- yor. Ana söz Şehrazat'ın: o açıyor perdeyi ve devre- diyor sözü, yeri gelince de teslim alıyor gene. llkhikâye, büyücülük çerçevesinde: Dönüşümleri, daha doğrusu başkalaşımları konu ediniyor: ineğe, köpeğe, ceylana dönüşen ve dönüştüren genellikle kadınlar. Gerekçe ne? Bazen aşkın arkasına gizlen- se de: Para. Suç ve Ceza diyalektiğinde, muhakkak terazili, yol alıyoruz: Bu dünyanın dengesi şimdilik bu dünyada sağlanıyor. ilkgeceden ikinci geceyegeçme, bir gün daha ya- şama hakkını, "gerilim"'\ devreye sokarak sağlıyor Şehrazat. Akıllı uslu çözüm. Şehzaman. hikâyenin devamını merak ettiği için bağışlıyor onu. Kavuşup yatıyoriar. Oysa, ikinci gecenin sonunda ilk hikâyeyi bitiriyor. Nasıl? "Bu, Balıkçının Hikâyesi'nin yantnda çok da şaşırtıcı olmayacaktır." Şehzaman'm merakı- nın gene kabardığını görüyoruz. Hikâyeyi canalıcı ye- rinde bölerek sonuç almanın ötesinde, Şehrazat'ın anlattığı anlatacağı her hikâyeye aç, açık demek ki Şehzaman. Dizi fılm mantığının kökeni anlaşılan iyice geriler- de. Bu dünyadan öteki dünya ile dinlenmek, kopmak isteği ağır basıyor. Günboyu, hükümdarın Divan'da bu dünyanın sorunlarıyla ilgilendiğini biliyoruz. Tabii Şehrazat'tan hoşlanıyor da: Hikâye biter bit- mez sarmaş dolaş oluyorlar. Kız kardeş yanlarında mı? Kestiremiyorum. Şehzaman, artık bir bakireyle geceyi geçirip onu öldürterek ihanet olasılığını ortadan kaldırma sigor- tasını terk ediyor. Çünkü. temel bir dayanağa sahip şimdi: Her gün yenilenme esasına bağlı bir örtük 'kontrat' ile Şehrazat'ı Hayat'a kıl kadar ince bir iple tutturmuş, teğellemiş olmanın güvencesiyle hareket ediyor. "Binbir Gece "nin anayasası bu. Görünüşte, "an- lattığın, anlatabileceğin sürece yaşarsın" yollu bir yaptırım taşıyor. Aslında. "ihanet etmezsen yaşar- sın" diyemediği, bunu demeye yüz süremediği için böyle bir maskeleme yaratıyor Şehzaman. Şehzaman. Zaman'ı kiralıyor Şehrazat'a. O gün bugün, kadın, erkeğin dünyasında kiracı. Hâmiş: Akdeniz'le ilgili bir kitabın yazan, Paul The- roux, Kahire'deyken. ekmek bıçağıyla bir kökten- dincinin saldırdığı Necip Mahfuz'u hastanede ziya- ret etmiş. "Beni bıçaklayanın kitabımı okuyamayacak kadarkörcahil biri olmasına içerliyorum en çok", de- miş Nobel'li yazar. Bilkenften geleceğin tiyatnoculapına burs Kültür Servisi- Bılkent Lnnersıtesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Tiyatro Bölümü"ne 1996-97 öğretim yılında iki aşamalı olarak vapılacak yetenek sınav ıvla yeni öğrencı almacak. İlk aşaması 6-7-8 haziran tarihlerinde gerçekleşecek yetenek sınavına girmek isteyenlerde ÖSS'de taban puanı almış olma şartı aranıyor. 22 haziran tarihinde vapılacak ikinci aşamada başanlı olarak Müzik ve Sahne Sanatlan Fakültesi Tiyatro Bölümü'nde okumaya hak kazanan öğrencılere maddı durumlarına göre 'yurt ve eğıtim" bursu verilecek. Tiyatro Bölümü Başkanı Devlet Sanatçısı Cüneyt Gökçer. konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada. Tiyatro Bölümü'nde yakın zamanda "rejisörlük" ve 'sahne tasanmı" bölümlerının de açılması için çalışmalann sürdüğünü belirtti. BUGUN HABITAT ETKİNLİKLERİ 8. l LUSLARARASI İSTANBl L TİYATRO FESTİVALİ 'Medea": Euripides ve Heiner Müller'in yapıtlarından Theodoros Terzopoulosun uyarlayıp yönettiği o>un saat 19.00'da Aya İrini'de sahneleniyor. • AÇILIŞ GÖSf ERİSİ . HABITAT II Kent Zirvesi kapsaınında. saat21.30*da Açıkhava Tiyatrosu"nda açılış gösterisi aerçekleştırilecek. 9. L Ll SLARARASI VAP1 KREDİ GENÇLİK FESTİ\ALİ Juan Martin flamenko gitar dinletisi saat 19.00'da Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon"da. GÖSTERİ Uluslararası Folklor Festivali saat 21 OO'de Galatasaray Lisesi'nde. ŞİİR DİNLETİSİ Nâzım Hikmet, ölümünün 33. yılında Bağcılar Kültür Merkezi Onat Kutlar Sahnesi'nde saat 17.OO'de düzenienen şiirdınUtiM İIP amlıvor (611 59 75).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle