Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 HAZİRAN 1996 PAZAR
14 KULTUR
İSARET FİSEĞİ ZEKİ COŞKl'N
Fetih, bu kez ve son kezGün kararmış, gecenin inmesi yakin.
L'zaklardan birverlerden kalabalıklann
uğultusu duyuluyor. Ama ortalık tenha.
Caddeler. sokaklar boş. Hayat başka
yerde. yeraltında sanki.
Bomboş sokağın ucunda güzel bir
kadın görünüyor. Nerede var. nerede
yok bir erkekîer ordusu peydahlanıyor
o anda.
Genci yaşlısı. çolugu çocuğu. çırkini
yakışıklısı. hırpanisi şıkgıyımli zarif
görüniimlüsü. hoyrat bakışlısı. kıbarı.
ürkeğı. yıhşıgı. hovardası. kâmiliyle
sonsuz bırerkek ordusu... Kadın orada
duruyor. Ordu karşısında. Kımin ne
yapacağı bilinmez. Başını öne egivor.
Eli. saklanıak istercesine göğüslerine
gidiyor. Sonra elini. kollarını da
saklama gereğini duyuvor. En iyisi
kendısinı saklamak. Geri dönüp gitse
olmuyor. yürüse olmuyor. Ordu orada
duruyor.. kadın da.
Kadının adı İstanbuL.
Ordu bizler!
Kanatlanıp uçmaya kalkan Hezarfen,
bu diyarlardan sürgün cdildığınden
beri. Istanbul ayakîanmızın altında.
Çiğniyor. ezivor. hınctmızı alamıyoruz
bir türlü.
Oysa şehir 1453"te zaptedildi.
Atalarımız İstanbul'u 543 yıl önce
fethetti. Fetihle çağ kapandı. çağ açıldı.
Ve biz her geçen gün daha da artan
hırsla. iştahla 543 yıldır bu şehri
yenıden zaptetmeye, fethetmeye
ugraşıyoruz.
Korku bir türlü yakamızı bırakmıyor:
Bu güzeli. bu kadını. bu şehri bize yar
etmezler. bize birakmazlar. Şe\kimiz.
iştahımız. hırsımız oradan geliyor.
Onun ıçin burada bulduğumuz her şeyi
talan ediyoruz. Her binayı yeniden \e
yeniden yıkıp her seferinde daha
kötiisünü vaparak şehrin her yanını
doldurmay a çalışmamız bundan.
Şehirde yeşil namına bir şey
bırakmayıp otobüs duraklannı,
kaldınmlan yeşile boyamamız. sonra
da "Yüzbinağaç" kampanyalan
düzenlememiz de aynı korkudan.
E\lerimizin. işyerlenmizin atıklannı.
lağımını "Su nasılsa alırgötürür"
diyerek denize vcrmemiz. yollar
yetmiyor diye denizleri doldurmamız.
Istanbul 'u -ve kendimizi- kaybedişŞehir \e bizler ortak bir kâbus yaşıyoruz. Bunun ilk
belirtileri geçen yüzyılın ortalannda. özellikle son
çeyreğinde gözleniyor. Gıyim kuşamdan yaşanan
mekâna. giysilerden-binalardan onların sahiplerine:
insanlara uzanan 'kişilik' kaybı. bir bakıma şehrin
de kaybedilmesiydi. Yakup Kadri. Kiralık Konak'ta
(1922) bunun kısa bir özetini \ erir:
tstanbul'da iki deviroldu; biri İstanbulin: diğeri
redingot devri...
Osmanlılar. hiçbir zaman bu tstanbulin devrindeki
kadar zarif, temiz \e kibar olmadılar. Tanzimatı
Haynve'nin en büyük eseri Istanbulinli İstanbul
Efendisidir. Bu kıyafet dünyaya yeni bir ınsan tipi
çıkardı ve Türkler. bu kıyafet içinde ilk defa olarak
\ahşı Asya ile haşin Avrupa'nın arasında gayet
hususi yeni bir millet gibi göründü. Yaşayiş \e
giyiniş ıtibarıyla Şimal kavımlerinden daha sade ve
daha düşünceli olan bu millet duyuş ve düşünüş
itibanyla Akdeniz kıyılanndaki medeniyetlerin bir
hülasası şeklinde tecelli ediyordu. Ağır kavuklu.
alacalı. kesif yeniçerilerin demirçanklannın
çiğnedıği bu toprakta hangı tohum. hangi hava bu
çıçegi verivordu? Zira bu beyaz pantolonlu. beyaz
yelekli ve füstrın kaloşlu Türkler ınce bir hattan
ibaret endamlanyla biraz ev velki boğum boğum
adamlara hıç benzemiyorlardı. Sultan Mecitdevri
ricalinın, Halet Efendi muasırlannın çocııkları
olduöuna kım ihtimal verebilir? Bunlar.
boyunlarından ipekli bir mendille bogulmuş solgun
benizleriyleonlann cebır ve huşunetinden ürkmüş
kimselergibidirler.
Hepsi de umumi işlerden çekinır. hiddetlerinde ve
hazlannda ölçülü. namuslu aıle babalan ve kibar
konak sahipleri idiler. Bızde Çerkes halayıklan.
harem ağaları. Boşnak bahçıvanlarıyla büy ük ev
havatı asıl bu devirden ba^lar. Yüksek rütbelı devlet
adamlannın tesis ertiklerı Osmanlı kibarlannın
kundağı canfes astarlı ve serapa ilıklı tstanbulin idi.
Sonra redingot devri geldi ve redingot içındeki yan
usak. yan kapıkulu. riyakâr. adi bir nesıl türedi. Bu
neslin en yüksek. en kibar simalarında bile bir saray
hademesı \ardı.
Çoğu İkinci Abdülhamit Han devri ricalinden olan
bu adamlann her biri bir hiyle ile efendilerinin
arabalarına bınmis seyisleri andınyorlardı. Bunlann
elinde Istanbul'da konak hayatı birdenbire köşk
hayatına intikal ediverdi. Ne yaşayı^ın. ne
düşünüşün. ne giyinişin üslubu kaldı: her şey
gelenek dışına çıktı:her beyni tatsız ve sonsuz bir
Arnuvo ve bir Rokoko merakı sardı: binalanmız,
eşyalanmız. elbiselerimiz gibi ahlakımız.
terbiyemiz de rokokolaştı. Abdülmecit devrinin o
agır. zarif ve için ıçin gelenekçi Osmanlılığından
. eserkalmadı.
o doldurduğumuz yerlere otopark. her
otoparka bır ınafya mensubu
kondurmamız da hep 'fetüV
tutkusundan.
'Yaşam çevresi'ni fetih tutkusuyla
tüketmiştik ki tam. Birleşmiş Milletler
sayesinde 'HABITAT' geldi. Bu. şehri
bir kez daha fethetmek. ele geçirmek.
elden geçirmek için bulunmaz fırsat.
Ama olmadı. kaldmmdan öte
gidemedik.
Onun yerine şehri zaptettiğimiz 29
Mayıs günü, ilkinden 543 yıl sonra
yeniden bir fetih seferi düzenledik.
Rumeli'den ve Anadolu'dan otobüsler
dolusu 'mümin'i. yüce
Peygamberimizin yad ve vaad ertiği o
"şerefli ordu'nun askerleri olarak
İstanbul'a taşıdık. O mübarek yerler
'HABITAT' icadıyla küffara açılıp bize
kapanmadan Dolmabahçe'de bir kez
daha fetih namazı eda eyledik. Sonra
hemen karşıdaki stadyuma geçip
bayraklarımız. sancaklanmız.
mehterimizle gazamızı kutladık. Bir
kez daha iman tazeledik. Bir kez daha
dosta düşmana gösterdik. bu şehir
bizim. Biz buradayız. biz burayı
zaptetıik...
İlk keşif, son fetih
Bunlar oldu. oluyor. Televizyonlar da
naklen yayımlıyor. Mutlu oluyoruz.
Ama artık birileri çıkıp bize anlatsın ve
biz de inanalım ki bu şehir sahiden
bizim. Geçiyorken uğrayıp kalmış
değiliz. 'geçici'değiliz. Burası kazara
elimize düşmüş de degil. Bir yere
gitmeyecegız. kimse de bu saatten
sonra çekip elimizden almayacak.
Bizden önce de bizim soyumuzdan
insanlar yaşıyordu burada. 543 yıllık
tarih bunu gösteriyor. Bizden sonra da
bizim soyumuzdan insanlar yaşayacak.
Artık 'gâvur malı' değil buradaki hiçbir
şey! Tabii böyle diyebilmek için de
"Biz kimiz" sorusunu yanıtlamak
gerekiyor. O zaman da ışin rengi
degişiyor. Hep mi böyleydik, böyle mi
olduk? Eğer böyleysek Örta
Asya'lardan Istanbul'lara dek nasıl
geldik. buralan nasıl ele geçirip yurt
tuttuk? Neredeyse bin yıldır bu
toprakları nasıl elimizde tutuyoruz?
Süleymaniye'nin o kubbesini nasıl
oturttuk oraya? Artık .sormanın
zamanıdtr bu sorulan. O zaman belki
ilk kez dogrudürüst olarak kendimizi
ve şehri keşfederiz. Yoksa onca fetih-
gaza böbürlenmeleri içinde bu şehir de
aidecek elden. *biz' de.
TiyatroFestivali'ninkapanışoyunuTheodorosTerzopoulos'unyorumladığı "Medea" ' * '
'Gimihnüzde tiyatro kendi ıııitnıi yaratmahdır'
DİKMEN GLRÜN IÇARER
Theodoros Terzopoulos Tiyatro Fes-
tivalı izleyicimizın yakından tanıdıgı bir
isim. "Bakhalar". "Quartet"\ "Zincire
Vurulmuş Promete" onun geçen yıllarda
ilgıyle ızledigimız v apıtlan. Terzopoulos,
düş gücümüzü 8. Üluslarası Istanbul Ti-
yatro Festivali kapanışında bu kez de
"Medea" yorumu ile zorlayacak. Yapıt-
lanyla uluslararası bir üne sahip olan Ter-
zopoulos ülkesınde K. MichailıdisTiyat-
ro Okulu"nu bitirdikten sonra (1967)
uzun yıllar Berlıner Ensemblecia çalış-
mış. 1981'de Kuzey Yunanistan Devlet
Tiyatrosu \'önetmenlıği görev ıni üstlen-
miş ve Delfi'de kurulmuş olan Avrupa
Kültür Merkezı Başkanlığını da yürüt-
müş.
1986. Terzopoulos için bir dönüm nok-
tası. çünkü o \ ıl ATTIS Tiyatrosunu kur-
muş. 1993ten bu yana da Tiyatro Olım-
piyatlan Başkanı. Bilindiğı gibi. Tiyatro
Oİimpivatları ilk kez 1994"te Italya'da
gerçekleştirildi.
1998 için ıse Japonya oldukça geniş
çaplı. görkemli birolimpiyata hazırlanı-
yor. Terzopoulosun bugiine l> adar sahne-
lediğı ovunlar arasında "Mahagom".
**Happ> End". "Kapalı Kapılar Ardın-
da". "Yerma". "Cesaret Ana". "Bakha-
lar~. "Medea Material". "Quartet*".
"Persler". "Antigone". ~Prometheus"u
sayabiliriz.
"Günümüzde ti>atro kendi mitini va-
ratmalıdır" dıven Theodoros Terzopo-
ulos ıçın "hafıza™ mıtvaratınıının teıne-
lıdır. Bu süreçtebeden ve ses "haftza"nın
aynlmaz enstrümanlan olarak yerlennı
alırlar. Bırlikte varolurlar. Mıt, biröykü-
yü dile getirmek için değil. hafızayı ta-
zelemek ıçin gereklıdir.
- Bir genellenıev e gidecek olursaL sizin
çalışmalannızda bir tarafa antik Nunan
klasikkrini. diğer tarafa da Heiner Miil-
ler'i \erlestirebiliriz. Bu iki tivatro \akla-
şımının ortak noktalan nelerdir?
TERZOPO'JLOS - Heiner Müllerle
çok vakın çalışnıa şansına sahip olmus
sanatçılardan btrivım. Benim hocamdı
diyebilirim. Onun felsefesi.
dünya görüşü ve estetik an-
lavışı beni hayli etkıledi.
Müller. antik Yunan tiyatro-
su ve nıitoloji
üzerine çok ciddi
araştırmalar vap-
tı Klasik yapıtla-
rın kimvalarını
Hölderlin'inçevı-
rilerıvle çözdü.
Ben de Heiner
Müller'inoyunla-
nnıelealdığımda
Yunan klasikle-
riyle çok farklı
açılardan yüzleş-
meye başladım. Onlarda ye-
ni alanlar keşfettiın. Mül-
ler'in "Medea^si ile hesap-
laşırken Euripides'in "Me-
dea"sınıdışlavamam. \'ada
Eunpides'in oyununu yorumlarkan He-
iner Müller'i unutamam. Euripides ve
Müller arasında müthiş, benzerlikler var.
Tabıı kı. Euripides ovunlarında klasik
dünyanın o yüceltici ritim ve sentez bü-
tünlüğünü yakalayabilirsiniz Müller me-
tınlerinde ise çözülmenin çağdaş ritmidır
karşınıza çıkan. Bence. Müllerin dünya
görüşü. onun düşünce biçiını bir Euripi-
des tragedv asını sahneye koyarken o tra-
gedvanın tenıeline inebilme açısından
gereklidir.
- Çalışmalannızda dil kadar beden kul-
lanınu da önemli. Dil vc inıgeler örtüşii-
yor. Kısaca tiyatrma bakış açınıza değinir
misiniz?
TERZOPOLLOS - Yarattığım tiyat-
roda gerçeği arıyorum. Bunu yaparken
de oyuncu-metın. vönetmen-
metin-oy uncu ve son olarak da
izleyici-sahne arasında gerçek
ilişkiler kurmayı amaçhvo-
rum. Böv lesı -gerçek" bir iliş-
kiler bütününde vücut ve ses
kullanımındaki dinamik. gös-
terinin temelini oluşturur. Tüm
çalışmalarıında bu dinamiği
yakalamayı amaçlıvorum.
-Neden Medea"? Euripides.
Müller \e sizin u>arlamanız
arasındaki ilişki nedir?
TERZOPOl LOS- İhanet İşte Me-
dea da öne çıkan tema. Medea. ülkesine
ihanet etmiştir. Jason. Medea'ya ihanet
edervegemisi ArgodaJasona... Biriha-
netler bütünü. Bövle bir duruma sadece
kadının konumu ya da kadın-erkek iliş-
kisi açısından bakamavız. "Medea" ça-
ğımızı kapsayan bir sorgulavıştır.
- "Ouartet'ten sonra yineAllaDemido-
va ileçalışıvorsunuz. Sanınm bu çalışma-
yı diğerleri de izle>eceL
TERZOPOL LOS - Evet. Alla Demı-
dova biiyük bır ovuncu. Sesini ve \ücu-
dunu çok ıvı kulİanıyor Öte yandan da
vorumlarında Stanislavski ve Meyerhold
ekolünün çızgileri öne çıkıyor. Günü-
müzde Alla Demidma gibi oyuncularla
çalışabilmek çok önemli. çünkü o ve
onun vribi \orumcular "ov unculuk sana-
tı"nın yüceligini ve gerekliliğini bir kez
daha kanıtlıyorlar.
-Siz 1998'de Japonya'da düzenleneeek
olan Tiyatro OlimpiyatlarTnın başkanı-
sınız. Sizinle birlikte çalışan komitede \u-
ri Lubimov. Robert VV'ilson. Tadashi Su-
zuki. Nuria Espert. Tony Harrison. An-
tunes Fılho \emaalesef artık aramızda ol-
mayan Heiner Müller gibi büv ük isimler
var. Biraz da bu etkinlikten söz edebilir
miy iz?
TERZOPOL LOS - Tiyatro Olimpi-
vatları 1998 Mart-Nisan ve Mayıs ayla-
rında Shizuoka'da gerçekleştinlecek ve
dediğiniz gıbı ben de bu etkinlikten ya-
şama geçirecek olan komitenin başkanı-
yım. Japonlar şimdiden Fujiyama'nın
eteklerinde kurulacak olan "Tiyatro Ken-
ti"nin inşaatına başladılar. Bu kentin için-
de tiyatrolar. atölveler. prova mekânlan.
konferans salonlan. otellerolacak. Dün-
yanın dört bir vanından tiyatrolar bura-
da buluşacak. Günümüze damgasını v u-
ran topluluklar. yönetmenler gösterile-
riyle adeta bır okul oluşturacaklar.
1998de çok büyük ve anlamlı bir tiyat-
ro olayı yaşanacak Japonya'da. Olimpi-
vat süresince sadece göstenlere değil,
atölyeçalışmalarına vekonferanslara-se-
minerlere de ağırlık vereceğiz. Tiyatro
sanatı yakın bir gelecekte daha da soluk-
lanacak. Soluklanacak ve tüm sınırları
kaldıracak.
- L manm bö> lesi geniş çaplı bir etkin-
likte Türkhe de >er alır. Teşekkürlerim-
le...
Saııatçılaıv keııt yaşammda etkin olıııah
Kültür Senisi - Fransız Kültür Merke-
zı'nın. HABITAT-II Kent Zırvesı kap^a-
mında düzenledığı
-
Taksim Toplantıları".
'Sanat,Kentve^ürttaş'başhklı forum ile
başladı.
Fransa'da müzik. dans. plastik sanatlar.
tiyatro gibi sanat dallarındakı gelışmelerı
tüm dünyaya duyurmak ve farklı kültürler
arasında degışim programları gerçekleştır-
mek gıbı etkinlikler gösteren AFAA'nın
(Association Françaıse d'Actıon Artıstı-
que) gırişjmlerivle düzenienen "Sanat.
Kent ve Yurttaş" başlıklı forumda. Fran-
sa'nın çeşitlı bölgelerınde vaşavan ,->anat-
çılann. bulunduklan bölgede gerçekle^-
tirdikleri sanat \ e kültür etkınlıklen ile u\ -
guladıkları çeşitli projeler ele alındı ve
kentlerın sanatsal üretımın en yoğun \a-
şandığı alanlar olduğu v urgulandı.
Kentlerın değışen demografık. sosyal
vekültürel vapısı ıçerısinde sanatın ve sa-
natçının rolünün tartışıldığı foruma Agen
Belednesı Kültür Işlen Soruınlusiı Marie-
Therese François Poncet. St.Denıs Kated-
rali kompozitörü Nicholas Frize, tiyatro
adamı Jacques Livchine ve Jean-Michel
Monfort katıldı. Kentlerin, insan bılincı-
nı gelı^tirmeden güzelleşemeyeceğını sa-
La \\]\e en questiom
hsues
Foruma, Marie-Therese François Poncet Jacques I.ivchine, Jean-Michel Monfort ve Nicholas Frize katıldı.
vunan Marıe-Therese Françoıs Poncet.
Agen kentınde uygulanan projenın kültü-
rel anlamda bır venıden yapılanma oldu-
ğunu belırttı. Tarıhi bır haylı eskıye uza-
nan Agen'de. bu proievi gerçekleştırirken
yöre halkının yaşam bıçımı değıstımıe-
me>e özen gösterdiklerini ve kültür mer-
kezlerınielıtıst bır bakışaçısıyla değil; ya-
şayanlann genelinın kabul edebıleceği şe-
kilde ortaya çıkardıklarını söyledı. Kent
halkının reddetmeyeceğı bırkültürel vapı-
lannıa gerçekle^tırmek amacıv la. öncelık-
li olarak kentin ortak kımlığını oluşturur-
ken. orada yaşayan farklı toplulukların ta-
leplerinı dıkkate aldıklarını belırttı.
Montebeliard kenti tiyatrosunun kuru-
cusu Jacques Livchine ıse. sanatsal vekül-
türel etkinlıklerın bır kentin atmosfennı
belirleınede çok büyük etkisi olduğuna de-
ğindı. Montebeliard kentinın. sosyal ve
ekonomik huzursuzluklaryaşamasına rağ-
men tiyatro yapmak için ideal bır kent ol-
duğunubelırten Livchine. sanatın.bırtop-
lumdayaşayan farklı grupları biraraya ge-
tırıci işlevınden sözetti: "BizüçP(Peuge-
ot, Protestanlık \e Puritenlik) ile anılan bu
kente yeni bir P daha ekledik. O da Fran-
sızcada 'matrak olan şey. hoşluk" anlamn
na gelen' Plasanterie"! İnsanlar, kentin çok
değiştiğini söy lemeye başladılar... Bizler de
sanatın davranış biçimleri ve alışkanlıklar
üzerinde ne kadar etkili olduğunu gördük.
En azından insanlan. ti\ atrova yeniden çe-
kebileceğimizi anladık."
Kentlerin külrürel geçmişlerini koruma-
nınyanı sıra. yeni projelereaçıkolması ge-
rektiğine dikkat çeken Jean Michel Mon-
fort ise sanat. kent v e vatandaşlık kavranı-
lannın yeniden tanımlanırken. ilgıli polı-
tikalann da yeniden belirlenmesi gerekti-
ğini savundu. 'Kültür'ün günümüzdekı
sözlük anlamından çok daha farklı bır an-
lanı kazandığını belırten Monfort. kent-
lerde yaşayan ve üreten sanatçılann da.
kent yaşamına ılişkin sosyal ıçeriklı bıriş-
lev üstlendiğinı söyledı.
KOŞEBENT
ENİS BATUR
Binbir Gece
Masallarımn İlk'leri
Demek, "Binbir Gece Masaları"na eril dünyanın
ana korkularından biri yataklık ediyor.
Hükümran olduğu dünyada, arkasını döndüğü an
ihanet ediyor kadın. Erkek, gücünün, iktidann say-
dam olduğunu keşfediyor: İktidarı yetersiz olmasa,
iktidannı yanhş kullanmış olmasa belki başına gelme-
yecek bütün bunlar.
Kesin mi. kesin değil: "BinbirGece"nin çekirdeğin-
de kadının ikiyüzlü olduğunu mu okuyoruz, baskı al-
tında tutulan cinselliğinin fırsat çıktığı an çiçek gibi
açtığını mı, yoruma açık. Kimin yorumuna? Bir de ka-
dınların bu külliyatı okuyup dile gelmeleri gerek. Do-
ğu nasıl bakagelmiş kadına, kendileri çıkıp konuşma-
lı. Lacan haklı olabilır çünkü: "Kadın konuşmaz",
derken.
Girişi tamamlayan "Eşek ile Öküzün Fablı", erke-
ğe tek bir yol çizıyor: Kadına sert davranacaksın. Ka-
dına zaaf duyulduğu an, sonuna kadar iktidar ilişki-
sini erkeğin aleyhine kullanacaktır. Zaaf, kadının tek
denge noktası bulacağı, ama bu kez de onu kötüye
kullanacağı odak.
ilk vargı: Kadının mengenesını gevşetme. Onu sık,
sıkıştır, bir tek nefes alacağı kadar bir delik aç, teğet
çizgisinde yaşamasını sağla.
ikinci vargı: Merak, bütün kapıların anahtarı. "Bin-
bir Gece Masallan "nın doğumuna da, oluşmasına ve
süregitmesine de o yol açıyor. Halkalar iç içe büyü-
yor: Merak doymaz. doyurulmaz. kıvamını tutturup
yol alınırsa.
Bir-iki gözlem: Yakası açılmadık bir dil ile kuşattyor
"Binbir Gece", cinsellik dünyasını. Marquis de Sa-
de'ı çağrıştıran çiğ, kesif bakış. Törel, utangaç bir dil-
den eser yok burada: Fiillerden başlayarak. Dıkizle-
me boyutu ağır basıyor öte yandan. kocalar karıları-
nı ve baldızlarını saatlerce (ve gizlice) yan acı, yarı ke-
yif içinde, sevişirken seyrediyorlar: kız kardeşler de.
Yasakları olan, ama henüz kapanmamış bir dünya,
Doğu.
Ve Şehrazat. Şehzaman'a anlatmaya başlıyor son-
suz anlatının başı. Şehrazat: Şehrin kızı. Şehzaman:
Zaman'ın hâkimi.
İlk iki gecenin masalı: "Tüccar ile Ifritin Hikâyesi".
Doğu anlatı geleneğinin klasik iç içe geç(ir)en öykü-
leme tekniği hemen kendini gösteriyor. Bir giriş ile bir
sonuç arasında peş peşe üç şeyhin anlatıları yer alı-
yor. Ana söz Şehrazat'ın: o açıyor perdeyi ve devre-
diyor sözü, yeri gelince de teslim alıyor gene.
llkhikâye, büyücülük çerçevesinde: Dönüşümleri,
daha doğrusu başkalaşımları konu ediniyor: ineğe,
köpeğe, ceylana dönüşen ve dönüştüren genellikle
kadınlar. Gerekçe ne? Bazen aşkın arkasına gizlen-
se de: Para. Suç ve Ceza diyalektiğinde, muhakkak
terazili, yol alıyoruz: Bu dünyanın dengesi şimdilik bu
dünyada sağlanıyor.
ilkgeceden ikinci geceyegeçme, bir gün daha ya-
şama hakkını, "gerilim"'\ devreye sokarak sağlıyor
Şehrazat. Akıllı uslu çözüm. Şehzaman. hikâyenin
devamını merak ettiği için bağışlıyor onu. Kavuşup
yatıyoriar. Oysa, ikinci gecenin sonunda ilk hikâyeyi
bitiriyor. Nasıl? "Bu, Balıkçının Hikâyesi'nin yantnda
çok da şaşırtıcı olmayacaktır." Şehzaman'm merakı-
nın gene kabardığını görüyoruz. Hikâyeyi canalıcı ye-
rinde bölerek sonuç almanın ötesinde, Şehrazat'ın
anlattığı anlatacağı her hikâyeye aç, açık demek ki
Şehzaman.
Dizi fılm mantığının kökeni anlaşılan iyice geriler-
de. Bu dünyadan öteki dünya ile dinlenmek, kopmak
isteği ağır basıyor. Günboyu, hükümdarın Divan'da
bu dünyanın sorunlarıyla ilgilendiğini biliyoruz.
Tabii Şehrazat'tan hoşlanıyor da: Hikâye biter bit-
mez sarmaş dolaş oluyorlar. Kız kardeş yanlarında
mı? Kestiremiyorum.
Şehzaman, artık bir bakireyle geceyi geçirip onu
öldürterek ihanet olasılığını ortadan kaldırma sigor-
tasını terk ediyor. Çünkü. temel bir dayanağa sahip
şimdi: Her gün yenilenme esasına bağlı bir örtük
'kontrat' ile Şehrazat'ı Hayat'a kıl kadar ince bir iple
tutturmuş, teğellemiş olmanın güvencesiyle hareket
ediyor.
"Binbir Gece "nin anayasası bu. Görünüşte, "an-
lattığın, anlatabileceğin sürece yaşarsın" yollu bir
yaptırım taşıyor. Aslında. "ihanet etmezsen yaşar-
sın" diyemediği, bunu demeye yüz süremediği için
böyle bir maskeleme yaratıyor Şehzaman.
Şehzaman. Zaman'ı kiralıyor Şehrazat'a.
O gün bugün, kadın, erkeğin dünyasında kiracı.
Hâmiş: Akdeniz'le ilgili bir kitabın yazan, Paul The-
roux, Kahire'deyken. ekmek bıçağıyla bir kökten-
dincinin saldırdığı Necip Mahfuz'u hastanede ziya-
ret etmiş. "Beni bıçaklayanın kitabımı okuyamayacak
kadarkörcahil biri olmasına içerliyorum en çok", de-
miş Nobel'li yazar.
Bilkenften geleceğin
tiyatnoculapına burs
Kültür Servisi- Bılkent Lnnersıtesi Müzik ve Sahne
Sanatları Fakültesi Tiyatro Bölümü"ne 1996-97
öğretim yılında iki aşamalı olarak vapılacak yetenek
sınav ıvla yeni öğrencı almacak. İlk aşaması 6-7-8
haziran tarihlerinde gerçekleşecek yetenek sınavına
girmek isteyenlerde ÖSS'de taban puanı almış olma
şartı aranıyor. 22 haziran tarihinde vapılacak ikinci
aşamada başanlı olarak Müzik ve Sahne Sanatlan
Fakültesi Tiyatro Bölümü'nde okumaya hak kazanan
öğrencılere maddı durumlarına göre 'yurt ve eğıtim"
bursu verilecek. Tiyatro Bölümü Başkanı Devlet
Sanatçısı Cüneyt Gökçer. konuyla ilgili olarak yaptığı
açıklamada. Tiyatro Bölümü'nde yakın zamanda
"rejisörlük" ve 'sahne tasanmı" bölümlerının de
açılması için çalışmalann sürdüğünü belirtti.
BUGUN
HABITAT ETKİNLİKLERİ
8. l LUSLARARASI İSTANBl L TİYATRO
FESTİVALİ
'Medea": Euripides ve Heiner Müller'in yapıtlarından
Theodoros Terzopoulosun uyarlayıp yönettiği o>un
saat 19.00'da Aya İrini'de sahneleniyor. •
AÇILIŞ GÖSf ERİSİ .
HABITAT II Kent Zirvesi kapsaınında. saat21.30*da
Açıkhava Tiyatrosu"nda açılış gösterisi
aerçekleştırilecek.
9. L Ll SLARARASI VAP1 KREDİ GENÇLİK
FESTİ\ALİ
Juan Martin flamenko gitar dinletisi saat 19.00'da
Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon"da.
GÖSTERİ
Uluslararası Folklor Festivali saat 21 OO'de Galatasaray
Lisesi'nde.
ŞİİR DİNLETİSİ
Nâzım Hikmet, ölümünün 33. yılında Bağcılar Kültür
Merkezi Onat Kutlar Sahnesi'nde saat 17.OO'de
düzenienen şiirdınUtiM İIP amlıvor (611 59 75).