Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 HAZİRAN 1996 PAZAR
12 DIZIYAZI
Elmas'ınvüresinde
postalizleri...SUNUŞ
Bır cıımaneu günü.
öğle saallerimle
yolumtz Galatasarav a
düseıse, lisenin önünde
onlan göreceksini:.
Fotoğruflcın
göreceksini:. elraflannı
çevreleyen polislen
L'sulca sokulup
birilerine sonıcaksınız.
".\e olmııs burada? "
Şövle bir bakacaksınız
yüzlerine. sonru du
yürih üp gideceksiniz
Tu ki hir giiıı siziıı
çocıığıınıız. eşini:
binlenhıre ortadnn
kuvhohıncava kadur. O
zcımcın o kadınlar ve a
fbtoğrafiar düşecek
aklınıza. O gün
yolıınıızıı
çevinvediginiz.
koltukUınn kılıflurını
değijtirmcvi güııcle on
kez aklınıza getirdiğiniz
içiıı ııtanacaksınız.
O gün anlavacaksınız,
sevdiklerinize karsı
islenıni} her suç.
aslında hayata karşıdır.
Havatlannızm peşine
diiseceksiniz...
Cıımartesi Anneleri de
işte o havutlarm
pesinde.
Sokakltir ımlanıı artık.
Çaınaşır ipie asılı. şiş
yıumıgti takılı kaldı.
Bütün kapılan çaldılur.
Giinıedikleri yol.
bukmadıhlan ara .\okak
kulmadı. Bütün
inançları sarsıldı.
auılanm
gönneyenlereydi
ötkelen. dııymaycinlara.
Şimdı ellerinde
jotoğrajlar bir sabah
giile oynaya
uğurladıklan. akşum
eve gelmeyen
çocuklanıu, eslerini sağ
istivorlar. Elmas Eren.
Hayrettin ıni. Fatma
Morsümbül,
Hüseyin ıni. Eli/Tekin,
Düzgün iinü. Fatma
Bahçeci, hmail'iıu
arnor. Husene
Türkoğtu, kocası
Talat'ı: Hanım Tosun
da Fehmi'vı soruvoı:
Merede.' Emine Öcak la
Asiye Karakoç ise
kavbolduktan \onra
iskencevle öldüriilmiiş
luılde bulunan
oğuUarının katillerinin
bulunmasını.
yargılanmasını
istivorlar.
Sonımlıdar "yok " diyor
"Biz ne bilelim
oğııllarınızı.
kocalannızı."
Oysa devleı vatandaş
için sanıvorlardı.
Kontmuk, kollunıuk,
haklan esit dağıtnıaktı
devletin görevi. De\let
kendini bövle tanıtmıştı
onlara. Şiındi.
kamtlannı, tanıklarmı
bile görmüror. "Hıızur
aletlerini" anneler ve
çocııklart üzehnde
kıdlanıvordu.
Çoc ukİarı ıçin daha iyi
bir gelecek düşleyip
geldikleri Istaııbul
canlannı acıtıvor. Oysa
daha ivi okıı1larda
okusunlar istenüşlerdi
çocıtklan. Daha iyi
islerdc çahşstnlar. Hie
olmazsa torunlan ishal
yüzünden zamansız
ölmesin istemislerdi.
Çocııklanyla birlikte
karmışlardı
gecekondularınm
harçlannı. Gülhane
Parkı nı birlikte
gezmişlerdi.
Givsılerinin rengine.
dillerine dııdak
bükenleri, Bevoğlu ndcı
ellerinde sopalarla
kendilerini bekleyenlen,
"şehrimizi bozdunuz "
divenleri görmezden
gelınişlerdi. Değil ıni ki,
bıı ülkenin
insanlanvdılar.
geldikleri bıı şehir de
onlanmlı. Görmedik
onlan, luilâ da
gönniivonız. Oysa
dııvıılsun istivorlar
sesleri. Başka anneler
ağlaınasın dive, buşka
anneler mezarsız
kalmasın dive. Onlur.
olmayan suçlann
cezasını bizler adınu
ödüvorlar...
CUMARTEŞİ
A N N E LWl X
BERAT
GÜNÇIKAN
FOTOĞRAFLAR
• On altı yıldır
bekliyor Elmas
Eren, ölümü
getirmiyor aklına.
Yirmi altı yıl
baktığı, gözünün
önünden
ayırmadığı oğlu
Hayrettin'i
düşlerinde
süslüyor,
giydiriyor. O
sonbaharı
postalların
çiğnediği yıldan, 12 Eylül'den kalan acı silinmiyor yüzünden.
Suç neydi, ya ceza? Bilmiyor...
• Sabaha karşı geldiler. Silahların ağzına mermiyi verirken
çıkardıkları sesler geldiklerinin habercisiydi. Dedektörü
tavana tuttular, sinya! sesi tavanda bir şey var diyordu.
Kezlerce denediler. Elmas gülüyordu. Sonunda bir başçavuş
farkına vardı, tavandaki çivilerdi dedektöre yakalanan.
i h o sonbahar...
^M Değıl yapraklar.
/ I
n e r
ver. her şey
^^J kıpkınnızıydı.
/ • Toprak da. gök de
^ - JL- kana doydu. Ha-
zan vapraklarını genç ayaklar
değil bu kez. postallarezdi. Va-
kitsizçaldı kapılar. vedasız git-
ti oğlanlar. kızlar. Dönmedı-
ler... Öyle bır aeıydı ki o son-
bahar. umutlarsıslendi.çınlçıp-
lak kaldı düşler. Tarih bile
utandı da nasıl yazacakbileme-
di... Işteopostallardanbırçifî
Elmas Eren'in yüreğinde gezin-
di. Oğlu Hayrettin "ka\ıp"t
Neler görecektı daha bu kırk-
sekizy ıllık gözleri. düşünemc
di... Neydi bu öfke? Keşke o
gün. oracıkta, babasının ellerin-
de ölüverseydi!
Vergi dayağı
Haber almışlardı o
akşam, baskın
olacaktı. İki duble rakı
içti Kemalettin. iki
pırpırlı hemen aldı
kokuyu. "Utanmıyor
musun" diye bağırdı,
"Bu yaştan sonra
içmeye." "Sıkıntıdan"
dedi Kemalettin.
Elmas'ın seccadesi
misafir odasında
yayılıydı. Pırpırlı kızdı.
Kimi kandırıyordu bu
pis komünistler.
"Senin neyine namaz"
dedi Elmas'a. Şimdi
seccadenin üzerinde
tepiniyordu başçavuş,
bir yandan da
bağırıyordu: "Böyle mi
kıldın, böyle mi
kıldın?"
Bıgalıydı Elmas Eren. Bı-
ga'nın küçük ama ştrin köyü
Emırorman'lıvdı. Yusuf, aynı
köyden. A>şe'yle e\ lenmış. bu
ev lilikten de Elmas'la iki kız daha doğ-
muştu. Okula gıtmemıştı Elmas ama
amcası ne bilivorsa öğretmişti. oku-
mayı. vazmayı. hesap yapmayı.
lkinci harp yeni bitmişti. Elmas
çocuktu daha. hükümet yeni bir ver-
gi koydu. Varlık Yergisi dedileradı-
na. Emirorman zengin köy, tahsildar
korkusu sardı köylüyii. Hükümeı
dörtte birinı alacaksın diyorsa tah-
sildar dörtte ikisıni ahyordu çünkü.
Buğdayını saklayan yok değildi ama
Yusuf kurtkarşıydı. "Saklamayın.gü-
nahtır" diyordu kövlüsüne. "\ergi-
mizi >ereüm.yoksuliara, yetiştireme-
yenlere de biz \ardım edelim."
O gün Ayşe'yle. kardeşının karısı
kışlık vıyecekîerı yıkıyorlardı. İkı
araba doldurup kuyuya çektiler. On-
lar a\ludan çıkmıştı ki, öbür kapı-
dan jandannay la. tahsildar \e muh-
targırdı. Hangarlara baktılar. Bahçe-
yi süpüren Elmas'a sordular. "Sizin
bundan başka buğdayınız \ar mı?~
"Var" dedi Elmas. -Yİkamayagötür-
diiler." Muhtar. "O daha çocuk" dı-
yecek oldu. kızdı jandarma. "Çocuk
olurmusmlüyorişte."' Elmas damuh-
tara çıkıştı. "Sen babanun malını ben-
den daha iyi mi büeceksin?"
Yusuf Kurt t\ e gelince muhtar an-
lattı olanlan. Elmas'ın dikbaşlılığı-
nı da. Tahsildarla jandarmayı ikna
edıp gönderdikten sonra Elmas' ı e\ e
soktu babası. Bıraktığında, ba\gın-
dı Elmas. Kardeşinekoşup. "Ben"di-
yeağladı. *E\latkatüiokium«aliba."
Doktor yok. sağlık ocağı >ok. ken-
dılen sardılar yaralarını. Sonralan
•*Birmudzeoldu'"diyecekti Elmas. ha-
yata döndü \e ivileştı... Ama o gün
bir söz \ erdi kendıne. eğer birgün kar-
şısına lnönücü birisi çıkarsa asla e\ -
lenmeyecekti. V'ergiyi koyan İnö-
nü'ydü çünkü. Buğday yüzünden da-
yak atan babası ise lnönücü. Kema-
lettin EreıTle tanıştığında yeni bitir-
mişti on ahısını. Sordu. soruşturdu.
Kayınpederı Demokrat Partili'ydı.
sevindi. E\ lendikten üç ay sonravdı.
Demokrat Parti iktidara geçti. Yaşı tut-
sa. o\ u bu partiveydi Elmas'ın. Tut-
madı.
Rika çoraplarından ev
Y'edi yaş bü\ üktü Kemalettin. El-
mas'tan. E\lendiklerinde. yeni as-
kerdengelmişti. Biryılakalmadı Ce-
mile doğdu. İkı yıl orurdular köyde.
Toprak azdı. gelirieri de. İki y ıl son-
ra. "BençiftçifikyapamanTdedi Ke-
malettın. Şimdı bir deçocukları var-
dı, onun geleceöini düşünmeliydi.
Kalkıp tstanbul'a aeldiler. Hasköy'de
birev kiraladılar. Iş de buldular. Ke-
malettin. \akko'nun eşarp tabrikasın-
da çalışmaya başladı.
Kente yeni yeni alışmışlardı kı.
Hayrettin'i doğurdu Elmas Yıl
1954"tü. Onu üç yıl arayia İkbal, İk-
bal'ide yedi \ıl arayla Faruk ızledı.
Kemalettin de ış değıştırmış. şımdi
Sütlüce Mezbahası'nda işçi olmuş-
tu. Çocuklar büyüdükçe tek maaş
yetmemeye başladı Bütün biriktırdık-
İeri paravla avnı sokakta bir arsa al-
Hayrettin'i, (soldakı resim) Faruk'u, Cemile'yi. İkbal'i bir de akrabalarını yanına alıp pikniğe
giderdi Elmas. Ağız dolusu gülerlerdi. Düşleri vardı henüz, çocuklar büyüyecek, iyi okullara
gidecek, iyi işler bulacaklardı kendilerine.,. Oysa hazin birer anıya dönüşecekti düşleri...
mışlardı ama ev... ü ney le y apılacak-
tı? \ahudi bırtanıdıkları vardı. Rika
çoraplarının >ahibı. Elmas onunla
konuştu. Hem ev mde oturup çocuk-
larına bakacağı. hem de para kaza-
nacajı b\r ı> ıstedi.
Şırket. çorapları arabayla getiri-
yor. Elmas'la kızı Cemıle de ütüsü-
nü yapıyorlardı. Bebek çorabından er-
kek çorabına kadar ne getirilmi^se
ütülüvor. katlıyor. firmanın etiketını
takıp satışa hazır hale getiriyorlardı
O tek katlı. balkonunda ces.it çeşit
çiçek vetiştirdiklen ev ı v apabildiler-
sebuçoraplarsavesındevdı. Osıralar
Havrettin Moda'da \'abancı Diller
Yüksek Okulu'nun gece bölümünde
öğrencıydi. Aksam üstü okula gider-
ken. kolivi götürür fabrıkava bıra-
kırdı. Çocukluğundanberi birbaşkav-
dı Havrettin. Titizdi.temızdi. Ilkoku-
la giderken "Anne" derdı. "Bana iş-
lemeli peçete \er." Kız çocuğu kadar
özenli ve şefkatliydı. O vıllarda ıç
çamaşırlarını çarşıdan almak vok,
Elmas. metrelerce patiska alır evde
dikerdi külotlan da. Hayrettin. kız
kardeşlerinin iç çamaşırlarını görür.
lelının -ülkiiciiler"dedıklerı vazgeç-
ınıyordu. Bir kez avağından vurdu-
lar Hayrettin'i. ölümden döndü. Bir-
kaç kez evlerını taradılar Elmas'a.
"Hasköv çok kötü oldu anne" dedi
Hayrettin. "Taşınalım artık bura-
dan."
Burası İstanbul. ev dediğin öyle
kolay bulunmuyorkı. Bulsan. taşına-
cak para nerede".' Işte o günlerdeydi.
bir sabah. radyov u açtıklannda asker-
lerin bildirıleri çarptı kulaklanna. 12
Eylül"dü\edarbeolmuştu. Crktü El-
mas. ama hayat dev am edıv ordu Ye-
mek vapılmalıvdı.ev temiztııtulma-
lıydı. oğlanlann gömlekteri ütülen-
melivdi. Bıga'ya gıdip, hasta anne-
ye bakılmalıydı Baktı.
Elmas, şubede
O gece HayTettin suratı asık e\ e ge-
lınce şa^ırdı Elmas. Arabavı çarp-
mıştı. "Czülme"dedıler. "Tamiret-
tirir satar, başka araba alınz."
Ertesi sabah. takv ım yırmı kası-
mı gösterdığınde arabayı tamıre
üötürdü Havrettin. Dönmedi. Bek-
gıttı Dönüşte salonu çınlatun kah-
kahası ürküttü Elma>'ı. "Yokte>"ze"
dedi. "Oğlunburada yok." ltirazet-
ti Elmas. arabasının kapının önün-
de olduğunu söyledi. Polis bir kez
daha gitti. Döndüğünde ay nı kahka-
halar ku^atmıştı yüzünü. Yalnızdı.
kadındı. moraii bozuldu Elmas'ın.
Dışarı çıkıp arabanın yanına gitti. Içi-
ne baktı koltuklanna.direksiyona...
Şapkasını burnunun üzerine indır-
nıiş polisin. "Neoldu te>ze?~ soru-
suylairkildt. Anlattı. Hav rettin' in eve
gelmeyişini. aramalarını. arabayı.
içerdeki polisin vok dediğini... "Yok'"
dedi polis."Buaraba senin değil. git
voksa seni de içeri atarlar." Ağla-
mayabaşladı Elmas. bırelıyledeara-
bayı tutuvordu. "Alırlarsa alsınlar.
ne yapayım?" Kızdı polis. "Defol
git" dive bağırdı. "Gitdiyonım sa-
na.senidegötürürler."Şimdi. Elmas
da kızgındı. "Götürürlerse götür-
sünler'" dedi. "Hiçolmazsa oğlumu
görürüm..." Polis sol omuzundan
tutup fırlattı Elmas'ı. Ellennınüze-
nne abanıp y üz üstü düşmekten kur-
tııldu. "Oğlum" diye sordu. "Be-
de yalnız kalmıştı. Dilediğin-
ce ağlayabiliyordu şimdi. Şiş-
len yumağı alıp örgüye başla-
dı. llk sırada ilmekleri >ayma-
lıydı. Ama saymıyor. bir il-
mekte **en iyisi". bır ilmekte
~en güzeli" bır ilmekte de "En
doğrusu"divordu. Üçüncüsı-
radu farkına vardı yaptığının.
Neden böyle dedığini de bilmi-
yordu. AkJını oynattıgmı düşün-
dü. kalktı zehirgibi soğuk suy-
la yüzünü yıkadı Oturup dü-
şündü sonra. "Bugiden bire\-
lat" dedi kendi kendine. "Ge-
ride var üç tane. Onlara hem
annelik vapacaksın. hem arka-
daşlık. Topla kendini...."
Akşam İkbal'e hem yaptı-
ğını anlatır hem de aglarken
babası geldi Biga'dan. Neler
olduğunu sordu. anlattılar. El-
mas hâlâağlıvordu. Kızdı Yu-
suf Kurt. "Git" diye bağırdı.
"Ağlayacaksan v alnızken ağla.
kinıstnin moralini ho/mava
hakkın \ nL Kendi derdini ken-
dinyeneceksin. Defol." Kınldı.
öt"kelendı Elmas. ama bir da-
KAYIPLAR CENNETİ TÜRKİYE
Arjantin. Şili, Ruanda. Peru, Nikaragua, Kolombiya... Bize uzak, ya ismini
duyduğumuz ya da filmlerde yaşadıklan kan ve dehşete tanık olduğumuz ülkeler.
Dilleri, dinleri, kültürleri farklj bu ülkelerin insanlanyla her geçen gün biraz daha
yakınlaşıyoruz. BLzîeri "kan" bağhyor. Çünkü bugün, Türkiye de bir kayıplar ülkesi.
Dünya bizi de kayıplanmızla konuşuyor. tşte rakamlar.
1 1980-1994 yıîlan arasmda 299 kişi kayboldu.
2, Bu kayıplann 75'inin gözaltına ahndığı saptandı.
3 1994-1996 (ilk dört ay) yıllan arasmda kayıplara 80 kişi daha eklendi.
4 Kayıplardan 12 sinin cesedi bulundu. Adli Tıp araştırmasında işkence gördükleri
saptandı.
5 Kayıtlara geçmeyenlerle birlikte Türkiye'deki toplam kayıp sayısının 400'ü aştığı
biliniyor.
kızardı. "Neden bcnim külotlanma
dantel işlemiyorsun?" Büyüdüğün-
de anımsatırdı Elmas. bu söyledikle-
rini. Havrettin de kızanrdı...
Sakin. sessiz, sev inçlenni de keder-
lerini de kendi içine akıtan bir ailey -
di Eren'ler. Buraya niye gidilmedi.
bu nıye yapılmadı. bu niye yok? Hiç
sorulmazdı böv le sorular. Hafta son-
lan binerlerdi boğaz vapuruna. Sarı-
yer. Beykoz gezerlerdi. Yazlan. sine-
ma vaktiydi. Hülva Koçyiğitli. Tür-
kan Şoraylı filmlerle ya efkâr dağı-
tırlardı ya da gözyaşı dökerlerdi...
Hiçbirşev yapamasalar. inerlerdi Ye-
nikapı'ya. bir bardak çay la denizin ko-
kusunu çekerlerdi içlerine...
Çorap kolilerıni taşıdığı günler-
den bırindevdı. Yıl ise 1978. Elmas
çok sonralan öğrendi ki. birileri yo-
lunu kesip Hayrettin'den kendilerine
katılmasını ı>temişti. Onun düşün-
cesı ise soldan vanavdı. Ama mahal-
lediler. Bir gün. iki gün... Telefon et-
tiler yakınlanna. kimse görmemişti.
Aramay a başladı lar. Duy dular ki. blf
arkadaşıy la olan randev usuna gitmiş
Saraçhane geçidıne. Orada yakalamış
polısler. arabayı da almışlar. Birincı
Şubey ı aradılar. polısler dedi ki. "Ka-
v ıtlanmı/da bö> le biri \ok..."
Bir hafta olmamıştı. day anamadı
Elmas. Meraklanmasın diye Cemi-
le've de "Ben tevzenkregidhorum"
deyip ev den çıktı. Yağmurluydu ha-
va. Birinci Şube'ye gitti. Bahçede
gördüki. birbirinezincirlenmişdört
arabanın arasinda Hay rettin'ın sarı
renkteki 34 F 6789 plakalı Mıırat
I24'ü. Arabayaşöylebırbakıpgir-
di ıçeriye. Kapıdaki polise. "Hayret-
tin Eren" dedi "Benim oğlum olu-
vor. Eve gelmiyor, onu tutukladılar
herhalde. Sormay a geldim."
Polis. dü^ündü. dü^ündü. giilüm-
sedı ve "Bir bakayıfn teyze" deyıp
nim yerimde annen olsa,senin yerin-
de benim oğlum olsa. annene böyle
davransa ne >apardın?" Daha da
öfkelenen poîisın -defol" çığlıkla-
rı arasmda yürüdü Elmas. Birgaze-
te parçasına ellerinı sıldı. Eve dön-
dü. Bu yaşadığını sadece üzülme-
sinler diye yıllarca anlatmadı El-
mas, çocuklarına ve kocasına. Ay-
nı günlerde küçük kızı İkbal de git-
mişti Gayrettepe'ye. Bir adres arı-
yormuş gibi yapıp binanm etrafın-
da dolaşmış. san Murat'ı o da gör-
müştü. Ama bütün başvuruları so-
nuçsuzdu. "Yok" diyorlardı. "Oğ-
lunuz burada >ok."
İyilik, guzellik, doğruluk
Sürekli ağlıvordu Elmas. Oya-
lansın diye "Ben kendime kazak
öreceğim"dedi tkbal. "Lastiğinisen
başla." Cemıle de ışe başlaıııış. ev-
ha da kımsenin yanında ağlamadı.
Bir başına kaldıgında bıraktı gözy aş-
lannı kı.yüreğı dinlensin...
Evı satıp avukat tuttular. Anka-
ra'ya gıttıler. aramadık yer bırak-
madılar. Yoktu Hayrenin. Bir haber
alamamalan yetmiyormuş gibi sık
sık evlerı basılıyordu. Polısler alay
edivorlardı bu baskınlarda Elmas'la.
"Scn annesin"diyorlardı. "Sen bilir-
sin yerini, sen rüyanda görmüşsün-
dür, sana malum olur..."
İki \ıl sonrayd». 1982 Anayasası
oylamasından bir iki gün önce. bir
akşam Faruk gelmedı eve. Bir ak-
jam. ikj akşam. Ölmelere durdu El-
mas. Öğrendiler ki gözaltında.
Lmutlandı. madem Faruk da içer-
deydi şiındi. Hayrettin'den bir haber
alabilirlerdi belki. Faruk'un. "Ağa-
beyimi bulun" diye başlattıgı açlık
grevi de işe y aramadı. Hayrettin'den
bir haber yoktu...
Metris'teydi Faruk. Açlık grevle-
ri uzadıkça evde oturamaz oluyor-
du Elma>. Her hafta ziyarete gidi-
yor. diğer annelerle birlikte ceza-
evındekı koşullann ıvileşmesi için
çırpınıvordu. Bir gün diğer anne-
lerle birlikte gözaltına alındı. O gün
hiç duymadığı küfürleri duydu.
Bir başka gün. Faruk'a ziyarete gi-
decekti Elmas. Baktı ki evde beş
kuruş para yok Komşulanndan,
bakkaldan istedi. Neyapacağını bil-
mez halde eve dönerken aklına. bir
bankaya yatırdığı dantel paraları
geldi. Konuya komşuya sattığı dan-
tel paralarından kalan bin beş yüz
lira bankada olmalıydı. Cüzdanını
bulup. bankaya koştu. Memur sor-
du. "Ne kadar paran var teyze?"
"Kıam benimle dalga geçme" dedi
Elma^. "Olan parayı ver?" Memur
yine sordu. "Nekadar?" Söyledi El-
mas. bin beş yüz lıra. "Lstii benim
olsun mu?" diye sordu bu kez me-
mur. Olsundu. Giildü. "Teyze"dedi.
"Senin paran bekleye bekJcye on bin
liraolmuş." Sev inçten yüreği kabar-
dı Elmas'ın. Lç bin liraçekti. Birşey-
ler alıp Faruk'a gitti. Dönüşte paza-
ra uğradı. Akşam vemekte. üç çeşi-
di görünce irkildi Kemalettin. Sabah
vanında bir sigara parası bile yok-
tu. Elmas'ın çaresızliği canını sık-
mıştı ama bir şey de yapamamıştı.
Olanlardan habersiz. üzüntüyleya-
kalandığı astım hastalığmın tedavi-
si süren Cemile de sevindi. "Çalı-
şamıyorum, hiçbir şey yapamıyo-
rum, bir yük oldum" düşüncesi eri-
di gitti.
Faruk üç buçuk yıl sonra salıve-
rildi. ikbal evlendi. bir kızı oldu.
Hayat dev amediyordu. Doksanya-
şındaki kayınvalidesi felç geçirince
onu da yanına aldı Elmas. On altı yıl-
dır her anneler günündeiçıezilsede
kımsenin yanında akumadı yaşmı.
Hayrettin'ın yokluğunada alışama-
dı. Suç neydi. ya ceza? Bilemedi.
Hayrettın'le birlikte bu »orular da
elinden «ılınmıştı...
Yarın: Asiye Karakoçun
gözlerinde Rıdvan var
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
DomuzFılmini Gordunuz mu?
28 mayıs salı günü Eskişehır'deydım. Okurlar bılirler, üç
yıl önce Kuşadası'na gıderlerken, Torbalı-Selçuk arasm-
da, bir trafik cınayetı sonucu yanarak ölen fotoğraf sanat-
çısı Gökhan Yaltaile eşi metin yazarı Evren Yalta, Evren'ın
karnındaki dünyayı görmeden giden "Ege Bebek" ile kö-
pekleri Punto'nun anılanna duzenlenen fotoğraf sergıst-
ni izledim Eskişehir'de.
Eskişehir Fotoğraf Sanatçıları Derneği (EFSAD) düzen-
lemiştı sergiyi.
Bütün ailenın bıreyleri hemen hemen bırlikteydı. Torun-
lar evde kalmıştı belki de. Baba Bahtiyar Yalta, eşı Ne-
riman Yalta, kızları Gülden Pekdemir ile Gülay Vural. da-
matlar Ender Pekdemir, Şefik Vural. Metin yazarı Evren
Yalta'nın annesı Berrin Er ile babası emekli Veteriner Al-
bay Ali Er, biz Ankara'dan ayrıldığımız sırada, Çanakka-
le'nin Karabıga'sından -İstanbul üzerinden- Ankara'ya gel-
mişler, Evren'le Gökhan'ın Ankara'daki gömütlerine uğ-
rayıp dönmüşler.
Eskişehir'e geleceğimi duyan Anadolu Üniversıtesi'nin
iletişim Fakültesi öğrencilerı, okullanna gelerek bir konuş-
ma yapıp yapamayacağımı sordular. "Peki" dedım. Ge-
leceğin cin gibi gazetecılerinin çeşıtlı sorularını yanıtla-
dım. Ayrılırken, dinleyenlerden birine, konuşmamı nasıl
bulduğunu sordum:
- Ağzınızdan bal damlıyor! dedi, şişindim...
Salonda konuşurken, yanımda yardımcı Doçent Doç.
Dr. Filiz Seçim oturdu. Toplantıyı, öğrencilerden Tamer
Levent düzenlemiştı.
Oradan doğruca, Sakarya caddesindeki Atatürkçü Dü-
şünce Derneği'ne gittik. Orada, kıtaplarımı imzaiadım.
"Domuzuna Yazılar", "Çanklılar" ile "Tilkıyle Kuyruğu"
vardı. Kıtaptar hemencecik bıtti. Eskışehırlı dostum sürü-
cü Remzi Ürgüp'ü aradım, Remzı arabasına atlayıp gel-
di.
Gökhan Yalta'nın fotoğraf sergisini açış konuşmasında, •
EFSAD Başkanı Prof. Dr. Levent Kılıç, özetle şunları söy-
ledi:
"Bu sergı derneğimizde açtığımız diğer sergilerden
farklı. Gökhan Yalta şımdi aramızda değıl. Kendısinı kötü
bir trafik kazasında bundan üç yıl önce kaybetmıştik. Bız-
ler, fotoğraf dostlan, bugün burada Gökhan dostumuzun
kalan fotoğraflarıyla birlikteyiz. Bu sergi nedenıyle bir kez
daha ınsanın yaşadığı zaman dilımi içınde çevres/ne du-
yarlı olmasının öneminı anımsıyor ınsan. Gökhan Yal-
ta'nın, kısacık yaşamı ıçinde fotoğraf makinesiyle belge-
ledikleri, sadece ailesi ve onu seven dostlan ıçın değil, fo-
toğrafa meraklı herkes için birövunç kaynağı olmalıdır. Ser-
gideyeralan fotoğraflar yaşamın çeşıtli alanlarından der-
lenmiş bir güldeste. Hem konulara bakışıyla hem de fo-
toğrafik olarak sergıleme biçımıyle farklı bıryaklaşım ge-
tin'yor Gökhan Yalta. Keşke yaşasaydı da devam edebil-
seydi.
Kuşkusuz bu sergı nedenıyle aılesının yureğıne duşen
acı, bir kez daha alevlenmıştır. Bu canavar bakalım ne za-
man duracak? Ne zaman doyacak? Bizler için boyle gû-
zel bir sergıyı burukyaşatan trafik canavanna lanet olsun..."
Sergının düzenlenmesınde universıte öğretım görevlısi
Merter Oral'in büyük emeğı vardı.
Eskişehir'de, Eskişehir'ın aydınlarıyla tanışma. görüş-
me olanağını da buldum. Güzel ızlenımler bırakan, bırkaç
kişının adlarını yazmak ıstenm. Anadolu Ünıversıtesı Sıvil
Havacılık Yüksekokulu'nda öğretmen pılot emekli Yüzba-
şı Bahadır Altan, Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir
Şubesı Başkanı emekli öğretmen, 38 yıllık Cumhunyet
okuru Muammer Uludağ. DDY Sayrıevı, göz sağını Ne-
şe Matay, Eskişehir'de Atatürkçü Düşünce Derneği 'nin
kurucusu, Genel Merkez Denetleme Kurulu üyesı Ayyuk
Erenberk; Ayyuk Bey'i son yazıda Atatürkçü Düşünce Der-
neği Başkanı diye yazmıştım. düzeltıyorum...
Daha kimler var. tanışıp görüştüklerım arasmda? Oya
Erkan, Erdoğan Ekiner, llyas Küçükcan sosyal hızmet
uzmanı Mahmut Akın.
ÇGD Eskişehir Şubesı Başkanı Ömer Duru. CGO'nin
merkezinde, yemek verip Eskışehirli gazetecilerle tanış-
tırdı. bunlardan kımileri şoyle: Can Hacıoğlu, Ali Baş,
Bülent Teoman Uzun; Engin Bayrı, Şaban Bağcı; Ve-
dat Alp, Ömer Duru "istikbal"öe yazıyor.
Erdal Inönii. 28 mayısta Eskışehır'deydı. Onun da ko-
nuşmalan vardı. Gökhan Yalta'nın sergisini görmesını ıs-
tedim ama. gelemeyeceğıni bildırdıler.
Gece, şeker fabrikasının konukevinde yattım. Adnan
Menderes de 26 Mayıs 1960'ta şeker fabnkasındaydı. Ge-
ce yatmadan, Piraye Bigat Cerrahoğlu nun "Demokrat
Parti Masalı "nı okudum. Ankara'da bitirdım kitabı. Serçe-
parmak kalınlığında bir kitapçık. Bir yerde "Satılmış Ka-
lemler" arabaşlığıyla, şöyle denıyor:
"Bir akşam, Ankara trenının restoranında Sait Başak'/a
oturuyorduk. Önümüzden zamanın muthiş yazarı Necip
Fazıl geçti, Sait Başak kendi kendine söylenir gibi:
- 150.000'i kopardı, dedi. 'Nereden, niçın?' sorumu,
'Nereden olacak, Adnan (Menderes) Bey'den, niçininı de
yakında görürsün'd/ye yanıtladı."
Adnan Menderes'in müsteşarı Ahmet Salih Korur'du.
Piraye Bigat şöyle diyor:
"... Kendısini ziyaret ettiğim bir gün bana, odasındaki
çelik dolapları gostererek, 'Bunlar tahsisatı mesture (ör-
tülü ödenek) harcamalarının makbuzlan' dedi. En aşağı
beş senelik makbuzlan neden sakladığını anlayamamış-
tım. Bu makbuzlann imha edılmesı ıçın başbakanın ıbra
ımzası gerekırmiş, ama Menderes bırıken makbuzlan
görür, fakatimzayı vermezmış. 'Kendısınegüvenmıyorum.
Gerektığinde imzasız imha edışimı benim aleyhıme de
kullanabilir' dedi. Ne çare ki Yassıada 'da ortalığa dökülen
bu makbuzlar nedenıyle Korur, Menderes aleyhıne delil
toplamakla suçlandı..."
• • •
Ankara'da Metropol'de domuz filmı oynuyor. Gör-
medinızsegörün; adı: "Bebe". Metropolcüler, "Domuzuna
Yazılar"\ da alıp vitnne koymuşlar. iyi mı?
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAGA:
I/Genelliklehay-
van postundan
yapılan başlık...
Bir ya da birçok
dansçı tarafından
müzik eşliğinde
yorumlanan gös-
teri. 2/Felsefede.
bilgi ile varlık ara-
smda ılişki kur-
duğu düşünülen
kavTam... Halk di-
lındebibereverı-
len ad. 3/ Bir so-
ru sözü... Çanta
ve ayakkabı yapılan sepi-
lenmiş dana derisı. 4/ Din-
gil... Giysilerin etek ucu.
kol gibi yerlerıne verev
kesilmiş kumaştan yapılan
süs. 5/ Boğa güreşi yapı-
lan alan.fi/BirBatı şiiri tü-
rü... "Nazlı vârkölenola-
yırrv Kabuleyle— yen-
ne" (Karacaoğlan). II Üç
Silahşörler'den biri... Bir
soru eki. 81 Şiırde iki ya da
daha çok dizeden oluşan
bırim... Mev kı. makam. 9/Gözü kapalı inanılan düşünce: doğ-
ma... Betona delik açmakta kullanılan sivri uçlu bir aygıt.
VUKARIDAN AŞAÛIYA:
1/Arapça eylem çatısını konu edınen kitap... ' — kalan bu
kubbede bir hoş sadâ imiş." 2/ Halk dılmde zarar karşılığı
ödenen paraya verilen ad... Kazı yen. 3/ Bir nota... Yemek-
lerle birlikte yenılen bir yıyecek. Al Şarap mahzenı... Bır şe-
yın olmasına az kaldığını belirtmekte kullanılan deyım sö-
zü. 5/ Acele. tez. 6/ İçine sıv ı maddeler konan bır kap... Kır-
gızistan'ın para bırımı. II Başkalarının sirtından geçınen
kimse... Eskı dilde yüz, çehre. 8/' Jacques Demynin tanın-
mış bir filmı... Aldırış etme. önem verme. 9/ Dogalgazın
önemlı bir bileşeni olan gaz... BilgeOlgaç'ın. hiç kadın oyun-
cu kullanmadıâı filmi.
s