Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 HAZİRAN 1996 PAZAR
8 PAZAR KONUGU
HABITATII Koordinatörii Üner Kırdar, uygar bir kentin halkına, yürüyebileceği alanlaryaratması gerektiğini söyledi
îstanbul,halkma saygıduymuyor
3 LJiS t/yHABITAT-11 başladı başhyor derken bir de baktık ki bitmiş...
Forumlar, atölye çalışmalan, zirve toplantıları yapıldı. Arada tatsız olaylar
yaşandı. Televizyon ve gazete reklamlannda, "6 milyar dünyalı İstanbul'a
geliyor" sloganını duyan kimi Istanbullu panikleyerek şehri terk etti. Pek de iyi
oldu. En azından şu 13 gün boyunca ciddi bir trafik sıkışıklığı yaşanmadı.
Konferansa katılanlar "çahşmadan arta kalan akşamlannı" Istanburun çeşitli
eğlence yerlerinde değerlendirdiler. Bu arada şiddetli bir bronşite yakalanan
HABITAT-II'nin Koordinatörü Dr. Üner Kırdar da bir yandan öksürük, bir
yandan hızlı çalışma temposundan iyice yoruldu. Demokrat Parti döneminin
bakanlanndan ve Îstanbul valilerinden Dr. Lütfü Kırdar'ın oğlu olan Üner
Kırdar'la HABITAT-II'in yapıldığı îstanbul'un dünü ve bugününü konuştuk.
HABITATın son bir değerlendirmesine girdik.
SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOGLU
Siz I976'da Kanada'nın Vancouver
şehrinde yapılan HABITAT-1 ve şimdi İstan-
bul'daki HABITA T-ll 'ninfıkir babasısınız. Bu
fikir sizde nasıl oluştu?
Bu fikrin bende oluşmasının ilginç bir geçmi-
şi var. Sizin de dediğiniz gibi illc HABITAT top-
lantısı tam 20 yıl önce Vancouver'da toplanmış-
tı. Bu, benim Birleşmiş Milletler Sekretarya-
sı'nda görev almamdan iki yıl sonraya denk dü-
şen bir olaydı O sırada ben, Birleşmiş Milletler
Genel Sekreteri'nin bürosunda uluslararası so-
runlarla görevlendirilmiştim. O dönemde Birleş-
miş Milletler Genel Sekreten Kurt VValdheim'dı.
Bir gün bürosuna gittim. Waldheim bana, "Bak
Üner, bir HABITAT Konfcransı yapacağız. Bu,
1972 yüında Stockholm'de düzenlenen Uk dünya
çevre konferansının bir devamı olacak. Bu konfe-
ransın sekreterliğini seninyapmanı tstiyorum. Bu-
na göre sekretaryanı kur" demişti.
1976'daki bu konferansın böylece sekreteriiği-
ni yaptım. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, HA-
BITAT-II'nin Vancouver'dan tam 20 yıl sonra ya-
pılmasını kararlaştınnca Türkiye, bu konferansın
îstanbul'da yapılması teklifinde bulundu. Benim
belleğimde kalan, Türkiye, bir uluslararası kon-
feransın ülkesinde yapılmasını çok arzu ediyor-
du.
Belleğimde kalan dememdeki maksadımda şu:
Yanılmıyorsam önce Birleşmiş Miletler Nüfus
Konferansı'nın Türkiye'de yapılmasına talip
olundu Ama aynı konferansa Mısır da talip ol-
muştu. Böylece Birleşmiş Milletler Nüfus Kon-
feransı, Kahire'ye verildi. Bunun üzerine Türki-
ye HABITAT'a talip oldu.
Kanımca bu daha anlamlı bir seçimdi. Nüfus,
Türkiye bakımından gayet tabii ki önemli bir so-
rundur. Biz, nüfusu hızlı bir biçimde artan bir ül-
keyiz. Bir konferansa ev sahipliği yaptığınız za-
man, onun konusuyla bağlantınız olması çok faz-
la anlam kazanıyor.
O olmayınca HABITAT Konferansı'na ev sa-
hipliğini yapmak da çok önemli olacaktı.
^ " • " ^ " Önemi neydi? -'•"•• -• •
-Türkiye'nin nüfusu bugün 60 küsur milyon.
Îstanbul'un nüfusunu da 10 küsur milyon olarak
alırsak bugün Türkiye nüfusunun altıda biri Îs-
tanbul şehrinde yaşıyor. Bu da tabii ki çok çarpı-
cı bir rakam. Unutmayın ki Türkiye bir de yüzöl-
çümü bakımından Avrupa'nın en büyük ülkesi.
Fransa en büyük ülke diye bilinir. Türkiye'nin yü-
zölçümü Fransa'dan bır buçuk kat daha fazla.
Altmış milyonun altıda birinin bir şehirde ya-
şaması, üzerinde durduğu sonınlar bakımından
ilginç birlaboratuvar, ilginç biryerdiyebiliriz Îs-
tanbul için. Bu konferansa, Türkiye'nin talip ol-
ması ve bunun istanburda yapılması kanımca ye-
rinde bir seçim olmuştur.
^ ^ • ^ H Bir de sizin bu konferansla ilgili aile-
vi bir bağlantınız da var...
- Bu konferansın benim için konu bakımından
ilginç olduğu kadar kişisel bakımdan da duygu-
sal biryanı var. Birkere. birinci HABITAT Kon-
feransı'nın sekreteriiğini yaptım, bu ikinci kon-
feransın koordinasyonuyla görevliyim.
HABITAT-I1, kendi ülkemde oldu, doğup bü-
yüdüğüm şehirde yapıhyor. Ve konferansın ya-
pıldığı merkez de rahinetli babamın (Îstanbul Va-
lisi Lütfü Kırdar) bundan 45 yıl önce yaptığı Spor
ve Sergi Sarayı. Sonradan kendisinin adının ve-
rildiği konferans merkezi haline dönüştürüldü.
Birleşmiş Milletler'in günlük gazetesinde bura-
sının "Kırdar Merkezı" olarak anılması ve bu
Kırdar Merkezi'nin podyumunda oturabilmek
firsatını elde etmek sizin de anlayacağınız gibi be-
nı çok duygulandınyor
Benim Birleşmiş Milletler'de 25 yılım geçti.
Belki 26. yılımda Birleşmiş Milletler'deki hizme-
tim sona erecek. Son hızmetımin de ülkemizde,
sözünü ettiğimiz konular çerçev esındeki bir kon-
feransla bitmesi de benim için çok anlamlı
^^^^•ı Babanız Lütfü Kırdar 'ın valilik ve be-
lediye başkanlığı görevi yaptığı İstanbul'da, İn-
san Yerleşimleri Konferansı HABITA T-ll yapıl-
dı vebitti. Siz, îstanbul'un insanyerleşimleri ve
çevre durumunu nasıl görüyorsunuz?
- Ben gerçi 25 yıldır Birleşmiş Milletler'de gö-
rev yapıyorum, ama her yıl yaz aylannda eşim ve
çocuklanm buraya gelir. Ben de bir aylık tatilim-
de hep burada olmaya özen gösteririm.
O bakımdan benim Istanbul'la ilişkim hiçbir
zaman kopmadığı gibi şehirdeki bütûn değişik-
likleri adım adım yaşadım ve gördüm.
Îstanbul, çok hızlı büyüdü. Dünyanın en güzel
şehirlerinden birisi olduğu hâlâ kuşku götürmez
bir gerçek. Konferansa gelen herkes de güzelli-
ğinden derinden etkilendi.
Tabıatın verdiği bir güzellik var. Bu güzelliği
daha arttırmak ya da devamını sağlamak, içinde
yaşayan kişilerin, o kişilerin seçtikleri yerel yö-
neticılerin görevi.
Demin de söylediğim gibi Îstanbul çok hızlı
Dr. Uner KIRDAR
îstanbul, 1933 doğumlu. Ortaögrenimi
Galatasaray Lisesi, yükseköğrenimi IÜ
Hukuk Fakültesi'nde tamamladı. Ingiltere'de
London School of Economics 'de ekonomi
öğrenimi yaptı. 1956'da Dışişleri
Bakanlığı 'na girdi. Uzmanlığı, Birleşmiş
Milletler konusundaydı. Beş yıl süreyle
BM 'nin Cenevre deki merkezinde Türkiye
Daimi Delege Temsilciliğiyaptı. 1972 de
Ankara 'nın izniyle BM Sekretaryası 'nda
çalışmaya başladı. Daha sonra BM Kalkmma
Programı 'nın Konsey Direkıörlüğü görevinde
bulundu. 1972 de Stockholm de BM 'nin
düzenlediği Uk Dünya Çevre Konferansı 'nın
mimarlığınıyaptı 1976'da Vancouver'da ilk
HABITAT Konferansı 'm hazırladı. Şu anda
BM Kalkmma Dairesi Başkam nın
başdanışmanlığı görevîni yürütüyor.
HABITAT-H'nin Koordinatörü.
met götürülüyor sizce?
- Bugün HABITAT-II Konferans Vadisi diye
adlandınlan alan, Lütfü Kırdar zamanında ka-
mulaştınlmış bırpark alanıydı. Belediye planın-
da burasının adı, "İki Numaralı Park Alanı" ola-
rak geçiyordu
"Bir Numaralı Park Alanı" ıse. bugün Aksa-
ray'da Atatürk Bulvan'nın olduğu yerdeydi. Pla-
na göre Atatürk Bulvan, deniz kenanna inecek-
ti: bulvann iki yanı çok büyük birpark haline ge-
tirilecekti. Bu da Îstanbul'un en büyük parkı ola-
caktı.
Uygar şehirlerde halkın hizmetine dönük yeşil
sahalar yapılır. Lütfü Kırdar'a takılan bir isim de
"Yeşil Sahacı"ydı. Bunun anlamı şuydu:
Yapılan konuta göre, aile başınadüşecek nefes
alacak alan, bunun iki misli genişlikte olacaktı.
Bu plana göre de bugün HABITAT Vadisi olan
"tki Numaralı Park Alanı", Îstanbul'un Tarihi
Yanmadasf nda bulunan Atatürk Bulvan'nın iki
yanı "Bir Numaralı Park Alanı" olacaktı. Hatta
park, Cerrahpaşa semtine kadar uzanacaktı.
O dönem, Türkiye'nin en sıkıntilı dönemlerin-
den birisi olan İkinci Dünya Savaşı dönemiydi.
Bunakarşın, îstanbul Operası ve AçıkhavaTiyat-
rosu'nun yapılması düşünülmüştü. îstanbul Ope-
rası (Atatürk Kültür Merkezi) kışlık tiyatro, Açık-
hava Tiyatrosu da yazlık tiyatro olarak kullanıla-
caktı. Spor Sergi Sarayı yapılmıştı, biraz altta in-
sanlar Taksim ya da Inönü Gezisi'nde nefes al-
mayaçıkarlardı. Bugün Inönü Gezisi diye bir şey
kalmadı. Oysa bu gezi, parkın birparçasıydı.
Çok eskilerden gayet iyi hatırlıyorum. O civa-
nn hanımlan, çocuklanm Inönü Gezisi'nde ço-
cuk arabalanyla dolaştırmaya çıkanrlardı. Bu-
gün ise artık orası parktan başka her şey.
Halka dönük bir kültürel hizmet de Taksim Be-
lediye Gazinosu'ydu. O dönemde *gazino"nun
anlamı, "kınnarhane"değildi. Insanlaroralarda
müzik dinlemeye giderlerdi. Nitekim Taksim Be-
lediye Gazinosu'nda da her hafta konserler veri-
lirdi. Orası, halkın gittiği bır kültür merkeziydi.
Biz, Taksim Belediye Gazinosu'nu yıktık, ora-
nın bir kısmını otel yaptık. Bugün Hyatt Regency
Oteli'nin bulunduğu yerde ise yine belediyece
yaptınlan Tenis Eskrim ve Dağcılık Kulübü var-
dı. Anlatmak istediğim şu:
Modem anlamdaki bir şehirde, halkın yerleşi-
büyürken bu büyüme bir plan çerçevesinde olma-
dı. Benim çocukluğumun geçtiği dönemde îstan-
bul'un nüfusu yanm milyon, bilemediniz 750 bin
kişiydi. Şimdi 10 milyonun üzerinde Eklenenbu
10 milyon kişi, kıyı şendinde yaşamıyor. Geri
görünümdeki yerleşim yerlerinde. O yerleşim
yerlennden de bizlerin pek sık geçmediğı kanı-
sındayım.
İki yakada oluşturulan yeni yerleşim birimle-
nnın, 10-20 yıl sonrası göz önünde tutularak ya-
pıldığı, özetle bu büyümenin gelecek düşünüle-
rek oluşturulduğu kanısında değilim.
Kıyı şeridini ele alalım. Çocukluğumuzda bu
kıyı şendı ağaçlı, tek tek yajılann bulunduğu, ye-
şillikler içinde biryöreydi. İnsanlarburalarda ne-
fes alabilivorlardı. Asya vakasında Kadıköy'den
ötesi, yazlık bir yerleşim yenydı.
Kentin Avrupa yakasında sının da Mecıdiye-
köy'de biterdi. Ondan sonrası kırsal alandı. Rah-
metli babam Lütfü Kırdar, Avrupa'da yaptığı in-
celeme gezileri sonucunda îstanbul çevresinde
uydu kentler yapılması gereğine inanmıştı.
Bu nedenle de Levent-Etiîer yöresindeki ara-
zileri İstanbul Belediyesi'ne satın aldirmıştı. O
dönemde metrekaresi beş kuruşa alınmıştı. Em-
lak Bankası'na bir proje yaptınldı. Her türlü alt-
yapı ha2irlandi. Bu proje gereğince Levent ve
Etiler'de bahçeli villalar yapıldı. Bugün ise oyö-
rede birkaç tane kalmış o evlerin yerinde gökde-
lenler, büyük iş ve ticaret merkezleri görüyorsu-
nuz.
Yani, bununla şehrin dışındaki rahat yaşamı
sağlayabilecek anlayışın yıkıldığını görüyoruz.
Peki bu kadar hızlı büyüyen bir şehir-
de, İstanbulluya nasıl bir sosyal ve kültürel hiz-
mine aynlan yüzölçümünün iki misli kadar park
alanı, kültür, sağlık hizmetlerinin olacağı alan ol-
ması gerekiyor. Siz şimdi eski bir Istanbullu ola-
rak değerlendirin. Olması gereken bu alanlar bu-
gün İstanbul'da var mıdir?Bu miktann üzerinde
gençlerimize, çocuklanmıza ayırdığımız alan ne-
dir? Çocuklanmıza, gençlerimize sporyapabile-
ceklen yeterli alanlar aynlmış mıdır?
• • • ^ " HABITAT öncesi belediyeler telaş
içinde İstanbul'a makyajyapmaya başladılar.
İlk iş olarak da kaldırımlar delik deşik edildi,
sonra dayenilendi. İş, sadece kaldırımlarla bi-
tiyor mu?
-HABITAT'ın getirdiği en önemli değişiklik-
lerden birisi olarak kaldınmlann yenilenmesini
görüyorum. Görev ım nedeniyle dünyanın pek
çok büyük şehrinı gezdım. Gıttiğim sehrin uygar
bir yerleşim yen olup olmadığını anlamam için
kaldınmlara bakmam yeterliydi. Bu, bana öğre-
tildiği kadanyla bir ölçektir.
Kaldınmlann durumu, o şehnn halkına olan
saygıyı gösterir. Halkın yol kenarlannda nereden
yürümesi gerekir? Kaldmmı olmayan bır şehir-
de halka hiçbir saygı duyulmadığı bellidir.
Bizim İstanbul'da kaldınmlar, otomobıl park
yeridir. Anladığım kadanyla da bu iş, birtakım şe-
bekelerin elindedir. Kaldınmlara park etmiş bu
arabalardan şebekeler para alırlar.
Neyse ki HABITAT sayesinde şehre bir mak-
yaj yapılması ihtiyacı duyuldu da ana caddelerin
kaldınmlan yapıldı. Bazılannın bitmemiş olduk-
lannı görüyorum. lnşallah HABITAT'tan sonra
bunlan da bıtınrler.
Önemli olan işlerin devamını sağlamak. Çün-
kü HABITAT biter, TEK gelir yıkar, sular idare-
si gelir yıkar. doğalgazcılar y ıkar. Bu yıkıntılan
kimin yapmayı üstlenip yapacağı da bellı olmaz.
Bunlar çok önemli sorumluluklar. Kaldmmı
yıkarken yetkilı makamdan ızın almanız gerekir.
Ev sahıb\, önündekı kaldmmı yıkabilır mi?
Mılyarlar harcayıp apartmanlar yaptınyoruz;
bunlann onünde yürümek ımkânı yoktur. Bütun
dileğım, HABITAT Konferansı'nın İstanbulluya
şehrine sahip çıkmasını öğretmesi. Bunu şehnn
yönetıcılerinın öğrenmesi, benim ıçtn o kadar
önemli değil.
Istanbullu, düzgün bır kaldınma sahıp olmak,
bu kaldınmın temız tutulması gereğine inanmak
zorunda. Sadece kendısmın yürümesıne aynlmış
bu kaldınmlara otomobılıni park etme hakkına
sahip olmadığını bilmelı.
Otomobil satın alan bır kişının sadece otomo-
bil almak değil, o otomobili park edecek bir ye-
re sahip olması gerektiğı mükellefiyeti altına gir-
mesi gerektiğine de ınanması gerekli.
Şehirli ancak gerçek anlamda böylece şehırlı
olabilir. Şehirli zorlayacak; otomobilini park ede-
ceği birgaraj yapılmasını isteyecek. Şehirlinin bu
anlayışlara sahip olması lazım.
^ • ^ ^ " İstanbul'a yapılan bu makyaj bağla-
mında belli bazı belediyeler kendi smırlan için-
de bulunan sokak hayvanlarını öldürttüler.
Amaç, HABITAT başlarken ortalıkta sokak
hayvanlarının görünmemesiydi. Siz hayvanla-
rın belediyeler marifetiyle öldürülmesini nasıl
karşüıyorsunuz?
- Bir kere bu Batı'da çok büyük öfke ve tep-
kiyle karşılanır. Bizim, Birleşmiş Milletler"de uğ-
raştığımız en önemli konu bugün insan haklan.
Ama buna paralel olarak hayvan haklan da en
önemli gündem maddelennden birisi.Başıboş
hayvan tabii kı her zaman bırtehlike kaynağı ol ur.
Ama bu hayvanlann böylesine üremesi de onla-
nn suçu değil. Bu, tamamıyla ılgısızlıkten kay-
naklanan bir olgu. Öncelıkle bu kadar çok sayı-
da başıboş hayvanın şehinn içinde olmarnası ih-
tiyaç ve mecburiyetınc inanmak gerekir.Önce-
likle önleminizi ahrsınız. Hayvanlan kısırlaştınr-
sınız. Bu kadar çok sayıda üremelennı engeller-
siniz. Sonra, bunlan koruyabilmek için hayvan
bannaklan yaparsınız, buralardaki hayvanlan aşı-
latır, halk sağlığına ve kendılenne zarar verme-
leriniönlemişolursunuz. Buhay\ancıklan sokak
ortalannda öldürmek kımın ıçın çözümdürbunu
anlayabilmiş değilim.
HABITAT için televizyona ve gazete-
lere verilen reklamlarda, "Altı milyar dünyalı Is-
tanhul 'a geliyor " sloganı kullanümca İstan-
bullular neye uğradıklarını şaşırdılar. Bu ka-
dar sofistike reklamın esprisinin derinliğine
varamayanlar İstanbul 'u terk edip başka kent-
lere sığınmayı bile düşündüler. Sıradan bir in-
sanın, anlamtnı pek kavrayamayacağı bu sio-
gan neden kullanıldı?
- Türkiye'deki arkadaşlarla çok yakından ça-
Iıştım. Doğrusunu istersenız HABITAT'ı burada
yüklenip götüren Toplu Konut Idaresı (TOKİ)
Başkam Yiğit Gülöksüz ve ekibine büyük saygı
duyuyorum.Konferansın çok ılgı toplayabilmesi
için her şeyden önce tstanbulluya konferansın
önemini anlatmak ve buraya gelecek olan kışile-
re karşı bir saygırun sağlanması gereğı görüşül-
dü. Bunu sağlayabilmek için bır halkla ilışkiler
ve tanıtım fırmasıyla anlaşma yapı Idı. Bu tanıtım
çerçevesinde de insanlann dıkkatlennin en fazla
ölçüde çekilmesi hedeflendı. Bu konferans çer-
çevesinde istanbul'a. Amerikalısı gibi Hintlisı,
Fransızı gibi Japonun da geleceğının duyurulma-
sının amaçlandığı ve bu reklamlann, bu amaçla
yapıldığı kanısındayım.
NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR
Türkiye'yi Cuntalann Latin Amerikası'na döndürdüler
Şu satırlan yazdığım sırada
"Cumartesi Anneleri" Galatasa-
ray'da çocuklanm aramak için
başlattıkları eylemi sürdürmeye
çalışıyorlardı. Asayiş şubesinin
polisleri ise bu eyleme engel ol-
mak amacıyla sabahın erken sa-
atlerinden itibaren Beyoğlu'nu ye-
niden kuşatmaya almışlardı.
"Cumartesi Anneleri" Beyoğ-
lu'na çıkmayınca, bu sorun orta-
dan kalkacak mı? Bu annelerin
yüreğindeki acı dinecek mi? Tür-
kiye bu yüz karasından kurtula-
cak mı? Çocuğunu yitirmiş anne-
nin, eşini bir daha görmemiş ka-
dının susmasına, sinmesine ola-
nak var mı? Onlar canlannı arı-
yor...
Evlat acısını sanınm en iyi onu
kaybedenler bilir Böyte bir acının
kimsenin yüreğini yakmaması için
çaba harcamamız gerekiyor. Kay-
bolanlar bu ülkenin insanlan. Mu-
halif olduklan için kaybediliyorlar.
Daha doğrusu yok ediliyoriar.
Türkiye, Latin Amerika'ya çok
uzak. Askeri darbelerden sonra,
Şili'de, Arjantin'de devletin için-
deki faşist yuvalar, insanlan kay-
bediyorlardı. Kaçırılan insanların
cesetleri ya bir süre sonra sokak-
lara atılıyordu ya da gizlice gömü-
lüyordu.
Türkiye'nin son yıllarda geldiğı
noktayla, askeri darbeler Latin
Amerikası'ndan farklı biryanı kal-
dı mı? "Cumartesi Annelen" bu
ülkenin anneleri. Onlar bizim he-
men yanı başımızdalar. Bu acıya
son vemnek için bir şeyler yap-
malıyız.
"Cumartesi Anneleri"nin çaba-
larını Türkiye'nin onurunu ve ge-
leceğini kurtarma çabası olarak
görmeliyiz. Bir ülkede insanlar so-
kaklardan güpegündüz kaçırılı-
yorsa, bir yerlerde günlerce sor-
guya çekildikten sonra boğularak
öldürülüp bir yerlere gömülüyor-
sa, bunun direkt veya dolaylı so-
rumlusu devlettir, bu ülkeyi yöne-
tenlerdir.
Kimdir sokaklardan insanlan
kaçırıp yok edenler? !n midir, cin
midir? Yoksa bir başka ülkenin yı-
kıcı örgütleri mi?.. Kaçırıldıktan
sonra canını kurtaran nadir insan-
lardan birisi olan Ayttan Uza-
la'nın öyküsünü belki hatırlarsı-
nız. Uzala, kaçırıldıktan sonra 22
gün gözleri bağlı, orman içinde
bir yerde sorgulanmıştı. Sorgula-
yanlarellerinde, Uzala'nın poliste-
ki ifadesıyle karşısına dikilmişler-
di.
Hiç korkmadan onu sorgula-
mışlar, öldürmek kararındayken
son anda vazgeçmişlerdi. Ayhan
Uzala bırakıldıktan sonra, o olayın
üzenne gıdilse bu karanlık güçle-
rin en azından eli kolu bağlanabi-
lırdi. O zaman CHP iktidar orta-
ğıydı. Günlerce bu olayın üzerine
gittik. Ne yazık ki, iki üç CHP mil-
letvekilinin soru önergesi dışında
kimsenin sesi çıkmadı. Bu millet-
vekillerinin başvurusuna da Içış-
leri Bakanı laf olsun kabilinden bir
yanıt verdi.
Bir ülkede eğer katiller ve cani-
ler, demokrasi yanlısı güçlerden
daha atak ve kararlıysa, iş çok
tehlikeli boyutlara ulaşmış de-
mektir. Insanlarımıza cesaretle
sahip çıkmazsak bır gün hiç bıri-
mize yaşayacak ve konuşacak
alan kalmayacak.
• • •
"Cumartesi Anneleri"y\e ilgili
yazımı bir toplantı için geldiğim
Ankara'da tamamlıyorum. Sa-
bahleyin her yanı kuşatan polis,
annelere engel oldu. Annelere
destek olmak isteyen insanlan
copladı gözaltına aldı. Annelere
yönelik eylemle polıs yeni bir uy-
gulamayı daha başlattığını ilan et-
miş bulunuyor.
Bu uygulama, önceden eylem
potansiyeli taşıdığını düşündüğü
örgütlerin önünü kuşatmak ve
orada bulunanları gözaltına alarak
ve coplayarak hareketsiz hale ge-
tirmek. Bir köşede insanlar kaçı-
nlacak, anneler buna tepki gös-
termek isteyecek, devlet de katil-
leri engelleyecek ve yakalayacak
yerde tepkileri susturmaya çalı-
şacak. Annelere destek olmak is-
teyen ve cinayetlere karşı vicda-
nını dınlemek isteyenlerin kafası-
na copu indirecek.
Bu ülke çürüyor. insanlar çürü-
yor. Sistem çöküyor. Türkiye cun-
talann Latin Amerikası'na dönü-
şüyor. Bunun çok ağır bir bedeli
olduğunu hepimiz görmeliyiz.
Sokaklardan adam kaçırarak
öldürenlerTürkiye'yi cinayetler ül-
kesine çevirdiler. Ama unutma-
sınlar ki her zorbalığın bir sonu
var. Işte Latin Amerika ülkeleri.
Şimdi o cinayet örgütleri, devlet
içine yuvalanmış katiller hesap
verıyorlar.
"Cumartesi Anne/eri"ne sahip
çıkmak kendi geleceğımize sahip
çıkmak anlamına geliyor. Analar
ağlamasın. Bir ülkede analar ağ-
lıyorsa, her şey kötüye gidiyor
demektir.
Enerji Bakanlığı, TEDAŞ'ın ihalelerini usulsüz kazanan şirketlerin peşine düştii
Sahteci fîrmalara suç duyunısu
AYŞESAY1N
ANKARA - Enerji ve Ta-
bii Kaynaklar Bakanlığı,
Türkiye Elektrık Dağıtım
AŞ'nin (TEDAŞ) açtığı 32
şehır şebekesi ihalesini
usulsüz aldıklan saptanan
firmaların peşine düştü.
Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Hüsnü Doğan'ın ta-
limatı ıle Teftış Kurulu tara-
fından yapılan ıncelemeler
sonucu hazırlanan raporda.
usulsüz ihale alan 13 firma-
dan 12'sınin yatırdığı temı-
natlann TEDAŞ'a "gelir"
kaydedilmesi ve bu firma-
lann I yıl süreyle ihalelere
girmelennın yasaklanması
istendi. Bakanlık, rapor
doğrultusunda, sahte belge-
ler düzenleyerek ihale kaza-
nan 3 firma ile ilgili de An-
kara Cumhuriyet Başsavcı-
lığı'na suç duyurusunda bu-
lundu.
Bakanlık Teftiş Kuru-
lu'nun27Mayıs lW6tarih-
li raporunda. TEDAŞ'ta gö-
rev yapan ve usulsüzlük ya-
pılmasına göz yuman bazı
üst düzey yöneticilerin gö-
revden alınması istenirken
bakanlık. rapor doğrultu-
sunda ELSO. Örnek ve LE-
• Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Teftiş Kurulu
raporunda, usulsüz ihale alan 13 firmadan 12'sinin
yatırdığı teminatlann TEDAŞ'a "gelir" kaydedilmesi
istenirken bakanlık, "sahte belge" düzenleyerek ihale
alan 3 firma hakkında savcılığa suç duyurusunda
bulundu.
BA adlı firmalar hakkında
"gerçek dışı betgeler düzen-
ledikleri" savıyla savcılığa
suç duyurusunda bulundu.
Teftiş Kurulu raporunda şu
saptamalara yer verildi:
1- 32 yerleşim birimiyle
ilgili ihalelerin. 6.9.1995ta-
rihli satınalma protokolü
çerçevesinde ortaya çıkan
ve ihale düzeninı altüst edip
haksız sonuçlar doğuran du-
rum ve 32 sözlcşmenin, yö-
netim kurulunun 7.2.1996
günlü geçersiz karanndan
sonrave fakat 29.2.1996 ta-
rihli ikinci karanndan önce.
geçerli bir karara dayan-
maksızın imzalanmış olma-
sı gerekçesiyle tümden ip-
tali.
2- Aynca alt komite de-
ğerlendirmeleri sırasında
tespıt edilmesi gerektiği hal-
de görülmeyen veya dikka-
te alınmayan eksik, yanlış
ve gerçeğe aykın belgelerle
ihale kazanmış ve durumla-
n bireysel fesıh nedeni olan
13 firmadan Şahap Bucuga
dışında kalan 12 tanesinin
kesin teminatlannın teklif
isteme şartnamesinın 3
;
o
maddesi gereğince gelir
kaydedilmesi ve yine aynı
madde ile Satınalma ve İha-
le Yönetmeliğı'nın 71. mad-
desi uyannca TEDAŞ iha-
lelennegırmelerininbiryıl-
dan az olmamak üzere ya-
saklanması.
3- İhalenin tümden iptali-
ne bağlı olarak bazı firma-
lar bakımından doğabilecek
ve kuruma yüklenebilecek
zarann müştereken ve müte-
selsilen sorumlulanndan ta-
lep ve tahsil edilmesi.
4- Hasan Tüzöner ıle bir-
likte ihalenin başından so-
nuna dek bir irade birliğı
içinde hareket ettiğı ve bu
arada, bir firmanın ibraz et-
tiği gerçek dışı belgenın dü-
zeltilmesini sağlamak ama-
cıyla bır başka kamu kuru-
luşunun başmüdürü nczdin-
de. müteahhit lehine giri-
şimlerde bulunduğu anlaşı-
lan ve sergiledığı bu tutumu
devlet memuriyeti ve sür-
dürdüğü göre\ le bağdaşma-
yan Ticaret Dairesi Başkam
Mahmut Celal Kayanın gö-
revden alınması.
5- Bir ihbar nedeniyle
müfettişliğimizce yapılan
inceleme sonucu, sahte bel-
ge kullandıgı tespit edilen
ELSO Ltd.'ve Örnek Ltd.
şirketlerinin yanı sıra bu
belgelerin hazırlanıp veril-
mesinde sorumluluklan bu-
lunan Şanlıurfa ve tçel
Elektrik Dağıtım Müessese-
si yetkililen ve tamamen
kendi iradesiyle sahte belge
tanzim ettiği anlaşılan LE-
BA Ltd. sahibi Nurettin Üs-
tûn haklannda. TEDAŞ Tef-
tiş Kurulu'nca yaptınlacak
bir soruşturmayı müteakip
yargıya başvurulması ge-
rektiği.
6- Mevcut bilgi ve belge-
lerle. sorumlulann açık be-
yanlan karşısında tamamen
kurum düzeyinde gerçek-
leştiğı anlaşılan 32 muhtelif
yerleşim birimi ihalesinin
herhangi bir siyasi merci ile
irtibatlandınlmasına imkân
bulunmadığı sonuç ve kana-
atine vanlmıştır.