Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 HAZİRAN 1996 CUMA
<OLAYLAR VE GORUŞLER
Bir Telefon Konuşması
MELİH CEVDET ANDAY
- Alo...
-Alo...
- Ben Gani Girgin. Merhaba!
- Merhaba! Nerdesın? Nerden anyor-
sun^
- lznik'teyim. burdan anyorum.
- Iznik'te ne anyorsun? Ne işin var or-
da?
- Bakdınle! Chateaubriand •'Parts-ku-
dns Yolculuğu" adlı kitabında. lstanbul'a
da uğradığını, ama padişahtan başka her-
kesın köle olduğu böyle bır kentte bir giin-
den fazla kalamadığını >azar. Ben de her
gün bin kişinin gözaltına ahndığı bu kent-
te oturamayacağımı anlayınca Lznık'e
göçtjm. Bu ne rezalettirbirader, böyle gü-
venkk anlayışı mı olur!
- Chateaubriand yamlmış o sözünde,
gerçekte padişah da özgür değildı o top-
lumda. Yeniçeri ıle Meşihat anlaştı mı, pa-
dişah alaşağı olurdu.
- Istanbul'un havasından bunaldım. Ka-
yıp çocuklannı arayan ana-babalann pe-
rişan durumu yürek paralayıcı. Dayanmak
çok güç. Yoksa biz oldum olası köle yaşa-
mı mı sürdürüyoruz?
- Sen, Genel Yayın Müdürümüz Orhan
Erinç'in pazartesi.yazılannı okur musun?
',- Hiç kaçırmam. Toplumun panorama-
sını koyar ortaya.
- Yeni çıkan kitabını da sakın savsama,
oku! Bak ne öğretici sonuçlara varacak-
sın!
- Dilinin altındaki baklayı çıkar. Ne di-
yeceksin?
- Son pazartesi yazısında medyamızın
durumuna değınerek (gazete elımde) şoy-
le diyor. "Medyamızda başanlı işler de
olujor. V'e bunun başında da her gün hü-
kümet kurup hükümet dağıtnıak geliyor."
- Ben de seninle bu konuyu konuşmak
istiyordum. Onun ıçin aradım seni.
- Konuşuruz da. sen yazının sonunu din-
le! '
- Dinliyorum.
- "Cezaevlerinde insanhk dışı uygula-
malardan kaynaklanan açlık grevleri ve
kamu çahşanlannın sendikalaşma uğruna
göze aldıklan dayağa duyarbğı ise yok de-
necek düzeyde" (bu medyanm).
- Bunlan biliyorum.
- Şimdi dostum, tstanbul'un havasın-
dan bir süre için kurtulduk diyelim, ceza-
evlerindekı insanhk dışı uygulamalar gö-
zönüne alındığında, ülkenin havasından
nasıl kurtulabiliriz? Bu sorunu bir türlü
çözemiyorum. Duyarlı olmamız gereki-
yorsa, olumsuzluklar arasında önem sıra-
laması yapamayız.
- Sözü bana getireceğini anlamıştım.
- Hayir Gani. benı yanlış anlamanı iste-
mem; ben şımdi içınde bulunduğum du-
rumdan, kendi durumumdan sözediyo-
rum. Eğer duyarlı yurttaşlar olmak istı-
yorsak, dirlik nedir görmeyecek miyiz?
- Tam bir karamsarlık tablosu.
- Başka nasıl olabilir? Dostum ressam
Agop Arad, Burtıan Fclek'ın bır sözünü
dılıne dolamıştı; rahmetli Felek, "Budev-
let batryor. battı derler, bir türlü batmaz"
dermiş. Batarefendim batar; Osmanlı Im-
paratorluğu battı, Roma lmparatorluğu
battı... Saymakla bitiremem. Tarihdediği-
miz, batan devletlerin tarihidir. Ben Ca-
mus'nün. "Dâhi de yoktur, suçlu da yok-
tur" sözünden yanayım. Cezaevleri dur-
dukça tümü batacaktır.
Gani Girgin:
- Yalnız o mu? dedi. Buraya geldiğim-
den beri en çok neyi düşünüyorum, bili-
yor musun?
- Neyi?
- Geçende toplanan Eğitim Şûrası'nda
paralı eğitımin gerçekleştirilmesinden ya-
na kararlar almışlar. Yoksul ya da orta hal-
li aile çocuklannın okuyamayacaklan,
yalnızca zengin çocuklannın okuyabilece-
ği bir eğitim felsefesine nasıl inamlabilir?
Biz cumhuriyet devriminden buralara mı
gelecektik?
- Sokrates'e, bir tanıdığı için. "Sıkınn-
sı vardu o yüzden yokuluğa çıku, ama dö-
nüşünde bakük ki, atamamış." Sokrates,
"Sıkıntısını da yanında götürmüştür de
ondan" demtş. Sen de dostum, lznik'e şû-
ra kararlan ile gitmişsin.
- Yalnız onunla mı?
- Başka neler var yanında?
- Politıkacılanmızın toplumdan soyut-
lanmalan.
- Ne demek ıstediğini anlıyorum sanı-
nm.
- Bak dostum, şu kısa telefon konuşma-
sında ınsanımızın kimi acılanna değinme
fırsatını bulabildik. Gerçek görevleri hal-
kı bu acılardan kurtarmak olan politikacı-
lanmız ise her şeye sırt çevirmiş, aralann-
da bir oyun oynuyorlar.
- Koalisyon oyunu diyelim mi buna?
- Diyelim ıstersen... Şu var ki. halk ar-
tık bu oyunla kesenkes ilgılenmıyor.
- lki millet olduk desene!
- Tam öyle: Yönetenlerle yönetilenler.
Birbirlerini hiç anlamıyorlar artık.
- Birbirlerini tammıyorlar.
- Tanımıyorlar.
- Ne zaman tanıdılar ki!
- Böylece birbirlennden habersız, uğra-
şıp duruyorlar. Bizim, özveriye dayalı bir
kalkınma heyecanına gereksememiz var.
- Daha güzel bir söz bulursan bana te-
lefon etmeği unutma. Ne zaman dönüyor-
sun lstanbul'a?
- Bir hafta sonra. Sen ne gün gidiyorsun
güneye?
- Ayın on ikisinde.
- Gene görüşürüz.
- Görüşeceğiz elbet. Neden "elbet" di-
yorum. bilmem. Belki de görüşemeyiz.
ARADABIR
Av. Dr. ÜMİT KARDAŞ
Em.Yargıç Albay
Ortülü Odenek Olayı ve
Yılmaz'ın SorumluluğuÖrtülü ödenek olayı yavaş yavaş gündemden düşürülme-
ye çalışılmaktadır Anlaşılmaktadır kı gerek Sayın Çiller'in, ge-
rek SayınYılmaz'ın çevrelenndekı hukukçular, kendıtenne ger-
çek hukuksal bilgıleri aktarmamakta, sorumlulukları konusun-
da gerekli uyanlan yapmayarak liderlerinı yantltmaktadıriar.
Sayın Yılmaz, Sayın Çiller'e örtülü ödeneğin kullanımı ile il-
gıli çok önemli suç isnatlannda bulunmuş, ancak bır türlü ge-
reğini yerine getirmemiştir. Oysa Sayın Yılmaz'ın yetkili ve so-
rumlu olduğu Başbakanlık makamında eski başbakanla ilgili
olarak suç ışlediği hususunda kanrttar ve bılgiler elde ettığin-
de, dertıal anayasanın 100. maddesıni ışleterek gereginı yap-
ması görevınin geregidir. Bu konuda herhangi bir takdir hak-
kı yoktur. Sayın Yılmaz'ın bunu yapmaması durumunda suç
işlemiş olacagı açıktır. Eğer Sayın Yılmaz bu yolu salt siyasal
ya da kişisel nedenlerle açmıyorsa Türk Ceza Yasası'nın 240.
maddesinde duzenlenen görevı kötüye kullanmak suçunu ış-
lemiş olmaktadır. (Turk Ceza Yasası 240-1 yıldan 3 yıla kadar
hapıs aynca memuriyetten sürelı veya süresız yoksun kılınma)
Sayın Yılmaz kamuoyuna yaptığı açıklamalarla kendisini bağ-
lamıştır. Eğer Sayın Yılmaz, hukuksal yolu açmaz ve görevinin
gereğıni yerine getırmezse bu takdırde Sayın Yılmaz'dan son-
ra görev alacak olan başbakanın her ıkı eski başbakan hak-
kında anayasanın 100. maddesi uyannca Meclis soruşturma-
sı yoluna başvurması gerekir. Bu nedenle gerek DYP'nın ge-
rek ANAP'ın kendi lıder kadrolannı ıvedılıkle yenilemeleri ge-
rekmektedir. Çünkü siyasettekı kılıtlenmenın ve ülkenin kaosa
düşmesınin altında lider kadrosunun kişisel kaygı ve çıkarlan
yatmaktadır. Bu zorunluluk sol partiler için de aynen geçerlı-
dir.
Sayın Çiller'in ise "Sen açıklama yapamam bu devlet sırn-
nın ifşası olur" demesı doğru değildır. Sayın Çiller'in bu savun-
ması kendısıne yanlış adresler gosterılmesinden doğmuştur.
Oysa Meclis soruşturmasının açılarak soruşturma komısyo-
nunun soruşturmaya başlaması ile biıiikte Sayın Çiller sanık
durumuna gireceğinden her Türk yurttaşının sanık olduğun-
da yarariandığı susma hakkından yararlanabilır. Gerek soruş-
turma komısyonunda gerek yüce divanda "Bana isnat edilen
hususlarda açıklamada bulunmam devlet sıriannın ifşası an-
lamına geleceğınden CMUK 135/4'te düzenlenmiş bulunan
susma hakkından yararianmak istıyorum" diyebilır. Ya da bel-
ki de yapılan ısnatlar karşısında yapacağı savunmanın hiç de
devlet sırlarını ılgilendirmedığını görerek açıklamalarda bulu-
nup kendtnı savunabdır. O halde Sayın Çiller'in "Başımt veri-
rim yine devlet sırnnı açıklamam" demesınde hıçbir hukuksal
dayanak yoktur. Ceza yargılamasında sorguda ikrar yöntemi
ortaçağ engızisyon dönemine ait bir sorgulama yöntemi olup
terk edilmiştir. (Ancak ne yazık ki yurttaşlanmıza ikrar yönte-
mi karakpllarda uygulanmakta ve kanıt toplamaktan daha ko-
lay bir yöntem olduğundan dolayı da tercıh edılmektedır. In-
sanlanmız bu nedenle karakolda doğru söyleyıp mahkemede
şaşırmış farz edilırler, onun için polis sanığı yakalar da yargıç
salar.) Bu nedenle Sayın Çiller'in susma hakkını kullanması ola-
naklı olduğundan devlet sımnı ıfşa etmemesi (!) olanaklı ola-
caktır. Saym Çiller aynca kendısınden emın ise hemen Sayın
Yılmaz hakkmda manevı tazminat davası açabilir.
Kuşkusuz yurttaş olarak bir hukuk devletınde yaşıyor olsay-
dık yukandakı olasılıklardan birinın gerçekleşmesı gerekirdi.
Üzülerek belirtmeliyim kı bu savlar halka unutturulacak, siya-
setin bu kadrosu medya ile ışbirliği yaparak bu olayı da gün-
demden düşürecektır. (Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.) Hu-
kuksuz yaşamak oksıjeni yetersız bir yerde yaşamak gibıdır.
Küreselleşme ve Sendikalar
Dr.ENGİNÜNSAL
Y
eni dünya düzeni olarak da ta-
nımlanan küreselleşme olgusu
her ne kadar yeni bir oluşum
olarak tanıtılmak istense de em-
peryalizme verilmek istenen
günümüz sömürgenliğine ya-
kıştınlmış bir kimlikten başka bir şey değildir.
Özde bir değişiklik yoktur. ama biçemi, görün-
tüsü bir hayli değişmiştir. Oyunun kurallan ay-
nıdır, ama artık krallar, kralıçeler ve onlann as-
kerleri yoktur. Onlann yerini papyonlu, kravat-
lı (adlanna yuppi denilen) genç yfeneticilerin
görev yaptığı şirket yönetim kurullan, mikro
elektronik teknoloji eğitimli, birkaç yabancı dil
bilen şirket yöneticilen ve pay sahipleri vardır.
TransnationalCoınpanies(TNC) adı verilen ço-
kuluslu şırketler ve kâr motifi küreselleşmenin
belirleyici niteliklen olmuştur.
Sol partiler küreselleşmenin kurallannı be-
lirleyen ve düzenın bekçileri olan kurum ve par-
tiler karşısında yetersiz kalmışlardır. Sol parti-
ler üyelerini ve onlann umutlannı koruyama-
mışlardır. Ulusal gelirin belli ellerde toplanma-
sına ve çokuluslu şirketlere karşı yeni projeler
ve yeni heyecanlar üretememişlerdir. Egemen
ülkelerin öncülüğünde yürütülen küreselleşme
sürecinin kimyası sol partileri de kendi içinde
eritmeye başlamıştır.
1994 yılı itibanyla kendi ülkeleri dışında fa-
aliyet gösteren, 37.000 çokuluslu şirket (TNC)
ve 170.000 yan kuruluşunun küreselleşme sü-
reci içinde varlıklannı sürdüğü belirlenmiştir
(1). Birleşmiş Milletler kuruluşu olan UNC-
TAD'ın yayımladığı bir rapora göre TNC'lerin
1992 yılında kendi ülkeleri dışında gerçekleş-
tirdıkleri üretim satış tutan 5.5 trilyon dolardır
(2). Bu veriler, TNC'lenn dünya ekonomisi için-
de elde ettikleri gücü açıkça ortaya koymakta-
dır. Sınır ötesi üretim, şirketler açısından, dün-
ya ekonomisinde kalıcı bir konuma getirilmiş-
tir.
Mikro elektronik teknoloji, yeni dünya düze-
ninde sınırlan ortadan kaldırmıştır. Dünya
1970-1980 yıllannda geri kalmış yörelere ve
yeni sanayileşmeye başlayan ülkelere üretim
transferine tanık olmaya başlamıştır. (3).
Bunun doğal bir sonucu olarak Kuzey Ame-
rika, Avrupa. Japonya ve Avustralya gibı zen-
ginler kulubü üyesi ülke işçileri, sermaye göçü
olan ülkelerin çok daha ucuz olan işçi giderleri
ile yanşmaya başlamışlardır. Bu ülkelerde üc-
retler azalmaya, işsizlik artmaya, sendikalar üye
kaybetmeye, buna karşın sermayenin göç ettiği
ülkelerde, yeni iş alanlan ve yeni iş olanaklan
doğmaya başlamıştır.
Küreselleşme sürecinde sermayenin göç etti-
ğı Singapur, Rusya, Brezilya, Malezya, Şili, Gu-
atemala, Tayland gibi ülkeler, demokrasinin ge-
lişmediği, insan haklanna özen gösterilmeyen
ülkeler olması ilginçtir. Bu ülkelerde işçilerin
sendikalarda örgütlenme çabalan TNC'lerin
tepkılerine neden olmakta, hükümetlerden bu
oluşumun engellenmesi istenmekte, aksi halde
şirketin o ülkeden çekileceği gözdağı verilmek-
tedir. Bu baskı altında hükümetler, "uhısalçıkar-
lar" gerekçesi ile sendikalaşma olgusuna karşı
çıkmaktadırlar.
Gelişmiş ülkelerde sermayenin göçü nede-
niyle kan kaybeden sendikalar, gelişmekte olan
ülkelerde hükümetlerin baskısı nedeniyle geliş-
me olanağı bulamamakta ve dünya sendikacıh-
gı bu kıskacın içinde bir ıflasın eşiğine doğru
adım adım ilerlemektedir. Gelişmiş ülkelerde
sendikalaşmanın içini boşaltan başka nedenler
de vardır: Üretimdeesnekliği saglayabilmek ve
işçi gıderlenni düşürerek yanşma şansını yaka-
layabilmek için yeni çalışma biçimleri ortaya çı-
kanlmaktadır. Çağn üzerine çalışma, işin pay-
laşımı, ödünç iş ilişkisi, evden çalışma gibi ye-
ni iş türleri işçiyi iş\erinden ve öbür işçilerden
uzak tutarak sendikalaşma eğiBmini azaltmak-
tadır. (4)
OECD ülkeleri içinde Danimarka, Isveç ve Ir-
ianda dışında tüm ülkelerde sendikalar hızla üye
yitirmektedir. (5). Türkiye'de de üç konfederas-
yonun ödenti (aidat) ödeyen üye sayısı
900.000'ne düşmüştür.
Türk ve dünya sendikacılığı bu darbogazı aş-
mak için neler yapmalıdır? Bir görüşe göre sen-
dikalar bundan böyle kendilerini bir sosyal sı-
nıfın savaşım aracı olarak görmemelidir. (6). Bu
konuda somut ömek olarak Fransa gösterilmek-
te ve Fransız sendikalan ideolojik sendikacılık
savmdan vazgeçmeyen ve bu nedenle en fazla
üye yitiren OECD ülkesidır denmektedir. Yine
aynı bağlamda, salt toplusözleşme düzeni için-
de ücret artışı saglamayı tek ilke edinen sendi-
kacılık da enflasyonun nedeni olarak görülüp
suçlanmakta ve sonuçta üye yitirmektedir. Sos-
yal siyaset alanında çözümün bu ikı bulgunun
ışığında aranmasını isteyenler çoğalmaktadır.
Oncelikle sendikacılık yeni bir anlayişla ele
alınmalı ve sorunlara uzlaşarak ortak çözümler
arama süreci başlatılmalıdır. (7). Başka bir de-
yişle sendikalar sınıf kavgasının öncü aracı ola-
rak düşünülmemelidir.
Makro düzeyde ele alındığında işçi ile sendi-
kaarasındaki ilişkinin ideolojik ilişki olmadığı.
tersine. çıkara dayalı bir ilişki olduğu gözlene-
cektir. Öyleyse sendıkalann üyelerine ücret ar-
tışı dışında yeni çıkarlar sağlayabıleceğı proje-
leri yaşama geçirmesi zorunludur. Bu konuda en
tutarlı önen: Sendıkalann vakıf kurmalan ve
bu vakıf aracılığı ile üyelerine sağhk, eğitim, din-
lence, hizmeti sunmalan, oluşturacaklan özel
ihtiyartık sigortalan yolu ile üyelerine ikinci bir
emeklilik aylığı sağlamalandır.
Sendikalar aynca siyasal ortamda daha etki-
li olacaklan birortamı yaratmanın çabasını ver-
melen, örneğin kamu çalışanlannın sendikalaş-
ma hakkını yaşama geçirmeleri mutlaka düşü-
nülmelidir.
Sendıkalann yakın bir gelecekte tarih kitap-
lannda yer alan kurumlar olmaktan kurtulmak
için kendilerini yenilemeleri kaçınılmazdır. Kü-
reselleşen dünyada sendıkalann, çok olumlu gö-
revleri yerine getireceğine inanıyoruz.
1- Dan Gallın Insıde New World Oıdcr: Draw^ngtiıe
BattleLıne». New P»iırics. Vol. V. N»*î W 4 -* *~*
2- Ibıd
3- A VV'orld Socıal Economy, Framevvork for Solidarity.
Uluslararası Kımya ve Enerjı lşçılen Federasyonu (ICF)
1992 Kongre Raporu. sh. 14
4- Prof Dr Metın Kutal, Küreselleşme Sürecınm Türk
Sendikacılığı Üzenndekı Olası Etkılen, Fnednch Ebert
Vakfi'nın3 2 1996 tanhındeÇırağan Oteh'nde düTenledı-
ğı çalışma grubuna sunulan yayımlanmamış teblığ, sh. 4
5-Dısk-Ar, Dûnyada ve Türkiye'de Sendikal Hareketın
Knzı. Mayıs 94. sh. 14
6- Kutal. a.g.n. Sh. 6
7- Kutal, Dr. Tokcr Derelı, Ekonomık Knz ve Dûnya
Sendıka Hareketı. 91-94 Petrol İş Yıllığı, sh 574
TARTIŞMA
Çürümüş5
Kokuşmuş...ir
kokuşmuşluk,
bir
çürümüşlük
varki
Ankara'da, burun
direklerini sızlatıyor tüm
ülke insanlannın.
Her gün yıkama fabnkası
haline dönüştürsek;
Ankara'nın, temızlemeye
yeteceğini sanmıyorum
inanın. Altı kez seçim
yitir. iki kez başbakan ol.
başarama. Inatla görevi
sürdürmeye çalış. Salt
ortağını dışlamak için.
Amerika'da villalar,
moteller, Tûrkiye'de yatlar,
katlar. çiftlikler. Örtülünün
örtüsü açılmış, gerçekler
gözler önünde. Suçluluk
telaşı içinde çırpınış,
çırpındıkça batış, yeniden
başbakan koltuğuna
oturma hırsı.
Çıkarcı, besleme
yandaşlar, çıkan
bozulduğu için ortaya
çıkan dönekler...
Karanlığa kürek çeken,
çağdışılığı kanıtlanmış,
kilolarca altının hesabını
veremeyen, Mercümek,
deyince, konuyu
değiştirmek için nohuta
uzanan, dürüst, ahlaklı
toplum isterken,
'şaibeier'karşısında hesap
vermekten kaçınanlar...
Haziran Kampanyası
devam ediyor!Arçelik Hemen Teslim ve ön Ödemeli Kampanyaları,
bütçenize uygun koşullarla 22 Haziran' a kadar
Arçelik Yetkili Satıcıları'nda devam ediyor!
\
Önüne sürülen üç kazı
otlatarak akşam eve
getireceği kanıtlanmış, her
ne kadar adı rüşvet,
irtikâp, dolandıncılık gibi
suçlara kanşmamış olsa da
yeteneksizliklerini. kişisel
makam hırslannı
gizleyemeyen, yenildikçe
meydan arayan yalancı
pehlivanlar...
- Bu ülke bızden sorulur,
diyerek ülke yönetimine
gelenler, gelmek için
çırpmanlar...
Yettiniz be! Yettiniz!
60 milyonluk bir ülkenin
geleceği, üç-beş kişinin
'kaydı hayat şartına'
kaldıysa. yıkılsın, gitsin.
Kalalım enkazın altında,
zaran yok!
Devleti yönetmek için
'devlet adamı' olmak
gerek.
Ciddiyeti bilmek,
sorumluluğu duyumsamak
gerek. Memuru. işçisi,
emeklisi, dargelirlisı
yaşam savaşı verirken
sizler koltuk uğruna
yemediğinizi
bırakmıyorsunuz.
Bu ülke, yalnız sizin değil,
hepimizin.
Biz, bir şey beklemeden
hizmet venrken, vergi
öderken sizler çıkar
yanşmdasınız. Kişisel
çıkar ve 'cukka'
peşindesiniz.
Ne açlann açlığı, ne
çıplaklann perişanlığı
ilgilendiriyor sizi.
Öyleyse, siz kimin adına.
kimlere hizmet için
hükümet olmak
istiyorsunuz?
Çürük domatesten salata,
çürük patlıcandan yemek,
kokmuş etten kebap olmaz.
Haa, sahi bunu bilmiyor
muydunuz? Haklısınız.
Çünkü koltuk ihtirası
gözlerinizi kör,
kulaklannızı sağır, iz'anızı
yok etmiş. bir 'kadavraya'
dönüşmüşsünüz.
Saadettin Malkoç,
Emekli- Sen Anadolu
Yakası Şube Başkanı
PENCERE
Şaşkınlıkla Aymazlık
Kol Kola...
Hazret abur cubur kişidir, ama bürokraside dün ki-
lit noktasını tutuyordu, bugün parlamentoda dört
okka üç çeyrek dirhem ağırlığı var...
Gözlerini belertiyor:
- Refah iktidara gelemez...
- Gelirse?..
Gözlerini yumup kafasını sağa sola sallıyor, sağ eli-
nin parmaklannı havada silkiyor...
- Asker mi?..
Sağ elinin işaret parmağını dudaklanna götürüp
sus işareti yapıyor.
•
Ya öteki?..
Ötekı, vaktiyle iran'da boy verip Humeyni'den
sonra Avrupa'ya kaçan 'jet sosyete 'nın 'Made ın
Turkey' markalısı!.. Bir ayağı Avrupa'da, öteki aya-
ğı Okyanusya'da, ıkı koluyla da ABD'ye sanlmış...
- Olmaz, dıyor, Refah hükümetini kurdu mu, bizi
Batı'dan kopanr...
- Peki ne olacak?
- Istanbul'da İş dünyasının sloganını duymadın
mı: 'Refah 'la 35 yıl geriye gideceğımize, ordu ile 15
yıl gerıye gitmeye razı oluruz...'
-15 yıl geriye gıttik mi ne olur?..
- 12Eylül...
•
Beriki medyanın medyumu...
Siyasal ıktıdar sahıpleriyle işadamları arasında
kurduğu salıncakta kolan vuruyor; patronun işine
gelecek fıskos üretıyor, ış takip ediyor; Bodrum'da,
tstanbul'da, Paris'tekı taşınmazlarıyla birlikte ban-
ka hesaplarını da şışırmış...
Kendini modern sanıyor..
Oysa "monden"...
-Neoluyor?..
- Refah la olmaz...
- Peki ne yapmalı?..
Medyanın medyumu, yanıt vermeden önce cebin-
den el telefonunu çıkardı; Ankara'da ve Istanbul'da
üç beş kişiye telefon etmeden ne konuşabılir ne de
yazabilir...
•
Ortalıktabirtelaş..
Ya Refah gelirse?..
Diyorlar ki:
- Refah'ın oy oranı taş çatlasa yüzde 25!.. Karşı-
sında yüzde 75'lik bir kitle var...
Yok canım?..
Dün Refah yüzde 5'lerde dolaşıyordu, bugün yüz-
de 25'te; peki yarın ne olacak?.. Çoğunlukla orta-
lıkta dolaşan bır 'teselli' ya da kendini aldatmaca ça-
bası var: Sözde, Refah oylarının sınırına dayanmış,
bundan sonra gerileyecekmiş...
Körler çarşısında ayna satmak zor bir uğraş, ama
müşterisi de bulunuyor.
•
Türkiye Cumhurıyeti, çağdaş bir devlet olmak için
medrese öğretimini yıkmak zorundaydı.
Veyıktı...
Ancak medrese ögretimi yeniden hortlatıldı, Ku-
ran kurslan ve ımam okullarıyla yeni kuşaklar yetiş-
tiriyor. Yalnız imam okullannda, yarım milyonu aşkın
öğrenci medrese kafasıyla yetiştiriliyor. bunların ara-
sında 100 bini aşkın kız öğrenci de var, dışarıdan
destekli şeriat siyaseti akıl almaz parasal güçlere
dayanıyor...
•
Seçim bir sonuçtur.
O sonucu oluşturan süreç, yılın 365 gününde hiç-
bir zaman durmaz...
Zengininden vergı almayıp yüksek faizle borç alan
bir devlette sömürü doruk noktasına çıkmış demek-
tir. Dinci parti, bu bileytaşında keskınleşıyor; bu
gidişat durmaz da bu düzen sürerse Refah'ın yarın
tek başına siyasal iktidarı zorlaması doğa) değil mi?..
KİTAP FUAR300'Ü AŞKIN YAYINEVİNİN
TÜM KİTAPLARINDA
İNDİRİM BAŞLAMIŞTIR
5 haziran-15 temmuz
Düzenlediğimiz geleneksel indirim
kampanyamızda okurlarımızla buluşmaktan
onur duyanz
SOSYAL YAYINLAR
' < İ T A P 5 A R A Y
It.ılıı.ılı Cad. No. 14 ( ;n;;ıl(P!ilıı-lsl.ıı tl:522 52 1.»
ErdolInönü
İmza Günü
15 Haziran 1996, Cumartesi. 16:00-18:00
REMZİ KİTABEVİJ AKMERKEZ
Umutlarınızı Fidan
Dikerek Yeşertin
ORMAN BAKANLIĞI
AĞAÇLANDIRMA VE EROZYON
KONIRQLÜ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ