Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 HAZİRAN 1996 CUMA
14 KÜLTÜR
Çoksesli müzik tarihimizin önemli bir tanığı olan sanatçı, yaşamını müziğe adamıştı
Vfiikeıreın Berk'i yitirclikEVİN İLYASOGLU
Sanat dünyamız, önemli bır simasını.
çoksesli müzik tarihimiz önemli bir ta-
nığınıyitirdi. Ülkemizde klasik müziğin
gelişmesine, daha parlak yannlara ka-
vuşmasına hizmet veren Mükerrem
Berk öncekı gün Kuşadası 'nda 80 yıllık
yaşamını noktaladı. Mükerrem Bey'in
özgeçmışıne göz atınca, yaşamının ne-
redev se tümünü müziğe adamış buluyo-
ruz.
Müzik sanatı bir topiumda bestecileri
ve yommculan ile gündemdedir. Ancak
bir de vitrinde gözükmeyen gizli kahra-
manlan vardır. Müzik kurumlannın ku-
ruculan. yönetıcileri ve eğitimcılen ışte
ekranın arkasındaki gizli güçlerdır. Ku-
rumlan kuranlar, hele Türkiye gibi bü-
rokrası çarkının yoğun olduğu bir ülke-
de yasalar çıkarttırarak b u kurumlann
kalıcılığım ve sürekliliğini sağlayanlar,
bunun dışında müzik egitımine gönül
venp yeni kuşaklar yetiştirenler aynca-
lıklı ınsanlardır. Mükerrem Berk, üstlen-
diğiyöneticilikgörevlerindeyıllarcabü-
yük bir sabırla müzik kurumlanmızın
kimlık kazanmasına öncülük etmiş; yi-
ne yıllarea gönlünü verdiği eğitimciliği
ile toplumumuza pek çok flüt sanatçısı
kazandırmış ayncahkJı insanlardan biri-
dir.
198? yılında devlet sanatçısı unvanı-
nı aldığı zaman kendisiyle bir televiz-
yon programı yapmıştık. 1988'de yayım-
lanan bu program için yaşamıyla ilgili
pek çok belge derlemiştim. Ciddi ve
ağırbaşlı bir televizyon programı oluş-
turmaktan çekiniyordum. Oysa Müker-
rem Bey'in hoşsohbet kişiliği, araya ser-
piştırdıgi neşeli fıkralan ve yumuşak an-
latımı ile oldukça renldi bir program çık-
mıştı ortaya.
Osıralar70yaşındaydt. Birkaçyılön-
ce önemli bır kanser ameliyatı geçirmiş
ve neredeyse yeniden yaşama dönmüş
olmanın coşkusunu sürdürüyordu. Her
akşam üstü Cihangırdeki evinin pence-
resinden Bogaz'ı seyrederken viskisiy-
le ve purosuyla bu coşkuyu kutluyordu
sanki.
Mükerrem Berk 1917 yılında lstan-
C e\at Memduh Altar, Evin İl>asoğlu \e Yiükerrem Berk birlikte.
D
evlet sanatçısı Mükerrem Berk, üstlendiği
yöneticilik görevlerinde yıllarea büyük bir sabırla
müzik kurumlanmızın kimlik kazanmasına
öncülük etmiş: yine yıllarea gönlünü verdiği
eğitimciliği ile toplumumuza pek çok flüt sanatçısı
kazandırmış ayncalıklı insanlardan biridir.
bul'da doğar. Türk ve Batı müziğine ya-
kjnlık duyan bir ortamda büyür. Öğren-
cilik yılları. cumhuriyet ile gelen yenı
kurumların kuruluş dönemine rastlar.
Müziğimizin çağdaş değerlere ulaşması
için yenilenen konservatuvarlar, ülke dı-
şından gerırilen uzman müzikçiler ve ye-
ni filizlenen orkestralarla ilk çoksesli
bestecılerimizin ortaya çıktığı dönem-
dir. Mükerrem Berk, lstanbul Bcledıye
Konservatuvan'nda flüt öğrenimi görür,
1937'de Ankara Devlet Konservatuva-
n'nın yüksek bölümünü bitirir. Ve he-
men aynı yıl Cumhurbaşkanlığı Senfo-
ni Orkestrası'nın flüt ailesine katılır.
1949'a, Milli Egitim Bakanlığı bursu ile
Amerika Birleşik Devletleri'ne gidene
dek bu görevi sürdürür. 1951'de Anka-
ra'ya dönünce ilk vönetıcılik görevine
başlar: Flüt sanatçılığmın yanı sıra Cum-
hurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nda
idari şef muavini olur. Bu arada orkest-
ranın yasasını çıkartmak için büyük ça-
balar göstenr.
Bağdat Güzel Sanadar Akademisi
Amerika gibi genç bir kültürün ülke-
sindeki deneyiminden sonra bu kez Bağ-
dat gibi Doğu'nun yüzyıllarboyu kültür
merkezı olmuş bir İcente giderek dört yıl
geçirir. 1954-1958 arasındaki yıllarda
Bağdat'ta Güzel Sanatlar Akademisi ku-
rar ve aynı kentte bır konser salonu oluş-
turmayı başanr. Böylece Doğu-Batı kül-
türünü burada özümseyen bınkiminden
bizim kurumlanmızdaki uygulamalarda
da yararlanır. Ankara'da bugün konser
salonu olarak kullanılan salonun sporsa-
lonundan konser salonluğuna dönüştü-
rülmesı Mükerrem Berk'in başansıdır.
1958'den sonra on yıl kadar Cumhurbaş-
kanlığı Senfoni Orkestrası 'na müdür ve
aynı zamanda bu topluluğa flüt grubu
şefi olur.
Mükerrem Berk'in öncülüğünde bu
yıllarda bir de nefesli sazlar beşlisi ku-
rulur. Ankara Nefesli Sazlar Beşlisi adı
altındaki bu topluluk, beş üfleme çalgı
için yazılmış ne kadar yapıt varsa dağar-
cığına alır. yıllar boyu yurtiçı ve yurtdı-
şı turnelerınde seslendirir. Mükerrem
Berk devlet katlanyla olduğu kadar yurt-
dışı bağlantılanyla da ıvı ilişkıler kur-
muştur. CBSO'dakj müdürlüğü sırasın-
da orkestranın çeşitli ülkelerde konser
vermesini sağlamıştır. Bu ülkeler. Lüb-
nan. Irak, tran ve Suriye gibi sınınmızın
doğusunda kalanlardan başka Isveç,
Norveç, Finlandiya. Almanya, İtalya ve
Yugoslavya gibi batısındakileri de kap-
sar.
Istanbul'da 1944-45 yıllannda Cemal
Reşit Rey tarafından kurulmuş olan Şe-
hir Orkestrası adı altındaki topluluk, bu
niteliği ile devletten yardım alamamava
başlamış, belediyenın olanaksızlığı için-
de kadro sorunu ile gelişemeyen bir ha-
legelmiştır. 1972'de Mükerrem Berk. bu
topluluğu Devlet Senfoni Orkestrası kıs-
vesine kavuşturan yasanın çıkmasına
önayak olur Bundan sonra sanatçının
Flüt Grup Şefliği yanı sıra idari görev-
leri de artacaktır. lstanbul Devlet Opera
ve Balesı Müdürlüğü lstanbul Devlet
Konservatuvan Müdürlüğü ve Bakanlık
Baş Müşavirliği gibi görevlerde bulunur.
1986'da Mimar Sinan Üniversıtesi Dev-
let Konservatuvan'nda Flüt Anasanat
Dalı profesörlüğüne atanır. Aynı yıllar-
da Radyo-Televizyon Yüksek Kurulu
üyesi ve Kültür ve Turizm Bakanlığı Ba-
kan Özel Danışmanı görevlerini yürü-
tür.
Bu arada kendisine Türk-Fransız mü-
zik yaşamındaki hizmetlerinden ötürü
Fransa Cumhurbaşkanı tarafından Legi-
on de Merite nişanı verilir.
1987 yılında müzik eğitimine ve sanat
kurumlanna etkin hizmeti geçmiş bir sa-
natçı olarak devlet sanatçılığı unvanını
alır
1972'den bu yana lstanbul Filarmoni
Derneği Başkanı olan Mükerrem Berk,
aynı zamanda konservatuvardaki eğit-
menliğini sürdürüyordu. Aile çevresın-
de herkesın bir çalgının ustası olması
onu övündüren, sevindiren birkonuydu.
Eşi Sevin Berk arp, oglu Murat Berk vi-
yolonsel, kızı Le>la Berkde keman çal-
makta. Bütün bu görevlerinin içinde en
sevdiği işi öğrenci yetiştirmekti. Herko-
nuşmasında yıllann birikimı olan dcne-
yimlerinden örnekler verir ve bunlardan
çıkarttığı dersı yeni kuşaklara ulaştır-
maya çalışırdı. Kalıcı olan da bu değil
mi?
Yaşamı, bir avuç alkış için savaşmakla geçti
TURHAN GÜRKAN
Çok kalabalık bir aileye sahip olan
Türk tiyatrosundan sırası gelen bir bir
gidiyor. Sanat dünyası gün geçmiyor ki,
yeni bir acıyla sarsılmasın. Sanatsever-
leri can yerinden hançerlemesin. Işte bir
tiyatrocu daha sonsuza ugurlandı.
Tüm yaşamını kutsal bildiğı sahnc
dünyası na adamış Tolga Aşkıner de en
verimli çağında, daha 54 yaşında, tiyat-
ro evrenini yasa boğarak aramızdan ay-
nldı. NisaSerczli ile birlikte yıllar boyun-
ca adı isik.li neonlara yazılan Tolga Aş-
kıner, dört yıl önce bir kez daha ölmüş-
tü, 'her şeyim' dediği sevgili Nisa'sınm,
Büyükada'da bir kalp krizi sonunda ya-
şama gözlennı yumduğu zaman. Nisa
Serezli. 1992'de ansızın bir yıldız gibi
kayıp gitmiştı sanat dünyasından. Tol-
ga'sı da bu amansız yolculukta onu yal-
nızbırakmadı. Yokluğuna, özlemine an-
cak dört yıl dayanabildi.
18 Şubat 1942'de Sıvas'ın Divriği il-
çesinde doğan Tolga Aşkjner, Gazi Uko-
kulu, Darüşşafaka Lisesi, tstanbul Kon-
servatuvan Tiyatro Bölümü'nü bitirdik-
ten sonra sahne yaşamına başladı. Öğ-
rencilik yıllannda ilk kez Noel Patrick'in
'Çayhane' oyununda sahneye çıkan Aş-
kıner. 1960-1963 arasında lstanbul Şe-
hir Tiyatrosu'nda 'Bir Kavuk DevriMi',
'Lütfen Dokunmayın'. 'Sabır ve Sebaf,
'Mağara', 'Maebet', 'Hamlet' gibi oyun-
larda rol aldı.
1962"de Arena Tiy atrosu' nda Asaf Çi-
ğütepe'nin yönetımınde Alfred Jarry'nin
'Übü' oyunuyla büyük bir atak yaptı. Bu
oyunda Ergun Köknar,TuncelNecmioğ-
lu. Başar Sabuncu. Tunca Yönder, Arilla
Tokatlu Mehmet Güleryüz gibi bırçok
ünlü vardı.
Dormen Tiyatrosu'nda 'Tatb Kaçık',
'Şahane Dul' gibi oyunlarda rol alan Aş-
kıner, 1965'teHaldunDormen'inyönet-
menliğinı yaptığı 'BozukDüzen' ve 'Gü-
zel Bir Gün İçin' adlı filmlerde Nisa Se-
rezli ile birlikte oynadı. 1967'de Ayfer Fe-
ray ve Nisa Serezli ile Alkazar Tiyatro-
su'nu oluşturan Aşkıner. 1968'de yaşa-
mını birleştirdiği Nisa Serezli ile Şişli
Ümit Tiyatrosu'nda 'Nisa Serezli-Tolga
Aşkıner' Tiyatrosu'nu kurdu. 1969'dan
başlayarak eşinin çe\irdiği \e uyarladı-
ğı bulvar türü tüm oyunlarda rol aldı, ki-
milenni yönetti.
1978'de ekonomik olanaksızhklar ne-
deniyle üzerine titrediği tiyarrosunu ka-
patıp eşiyle gazino şovlanna çıktı. An-
cak tiyatro tutkusuıliklenne dek işlemiş
olan sanatçı. 1987'de tüm güçlükleri gö-
ğüsleyerek sahnelere yeni bir dönüş yap-
tı. Nısa'nın. Noel Covvard'dan uyarladı-
ği 'KocamzıTazeleyin' adlı o>nnuy la Ko-
medi Sahnesi'nde sahne yaşamını taze-
ledi. 1989'da Nisa Serezli-Tolga Aşkıner
Tiyatrosu'nun 20. yılını kutladıklan za-
man sevinçlerinin sının yoktu. Yeniden
doğmuşgıbıydiler.
Tolga Aşkıner, tiyatro perdesini ka-
pattıktan sonra çeşitli televizyon dizile-
rindede rol aldı. 1983'te'Alamanva'dan
Bir Yar Gelir Bizlere' dızısiyle TV çalış-
malanna başlayan sanatçı, eşiyle birlik-
te 1988de HanımlarSizinİçin'adlı ku-
şak programda yer alan 'Yaşama Sevin-
ci' dizilenyle milyonlann gönlünde taht
kurdu. Burada gazeteci rolü oynuyordu.
1985'te Avi,, ^,,,,gıl Tiyatro Ödülle-
ri'nde Turgut Ozakman'ın 'Töre' oyu-
nuyla en ıyı yönetmen ödülünü aldı.
1988-1989'da yine 'Töre' ve 'An Şu
Gençlik' oyunlanndan dolayı Kültür Ba-
kanlığı En İyi Tiyatro Topluluğu ödülü-
ne değer görüldü.
25 yılını birlikte geçirdikleri Nisa Se-
rezli'nin ölümüyle tiyatronun adı 'Nisa
Serezli-Aşkıner Sevgi Birltği" oldu. Bura-
da sanatçı dostlannın katkısıyla eşinin
çevirdiği 'Canun' adlı oyunu bir kez da-
ha sahneledi.
Yüreği ınsan sevgisi ve yaşama sevin-
ciyle dolu Aşkıner, Nisa ile bir bütün
oluşrurmuştu. Nisa'nın daha kıdemli ol-
masına karşın adlan hep birlike anılıyor-
du. Evlendiklerinde Nisa 42. Tolga 26
yaşındaydı. Aralanndaki yaş farkına kar-
şın sanat ve aile yaşamlannda uyumlu ve
örnek bır çift yarattılar Nisa onun hem
eşi, hem ortağıydı. Kendilerini birlikte
kabul errirmiş, sevdirmış, seyirciyle sım-
sıkı ilişki kurabilmişlerdi. lş ve evlilik
dünyalan birbırine kanşmıştı. Çok gü-
zel, çok renkli bır yaşamlan vardı. Sıkın-
tılan birlikte çektiler. Yoklukla omuz
omuza savaştılar. Özel bir tiyatroyu des-
teksiz yaşatmak, hiç de kolay değildi.
Kan koca sahnenin cefasmı ortak çek-
mişler, çilesini birlikte tarmışlardı.
"İblga Aşkıner ne çektiyse hep yersiz-
likten, salonsuzluktan çekti. Onlan ta-
rifsiz kederlere boğan Umut Tiyatrosu
yıkıldıktan sonra tüm umutlan da yıkıl-
dı. Ankara'ya gidip uzun süre orada ça-
lıştılar.
Sonra Istanbul'a gidip Venüs Sahne-
si'ni başka topluluklarla paylaştılar. Bir-
çok kez de ortada, işsiz kaldılar. Tüm
yaşamlan bir avuç alkış için savaşmak-
la geçti. Ilkelerine sıkı sıkjya bağlı bir ki-
şiliği olan Aşkıner. oyunlannda hep ya-
şama sevincini. mutluluk arayışlannı ve
banş çağnlannı hiç eksik etmedi. Ço-
ğunluğu hafif esprili. duygusal güldürü
türündeki oyunlannda daha çok güncel-
liğını yitırmeyen aile yaşamını, kan ko-
ca ilişkilerini işledi. Bu yanıyla Türk ti-
yatrosuna, geliştirdiği kendine özgü sah-
ne özellikleri ile damgasını vurdu.
Rol aldığı 60'ın üstündekı oyunlan-
nın 1970'den sonra başlıcalan şunlar:
'Şahane Dul', Tatiı Kaçık', Cennet-
lik Kaynana', 'Hoştur Gerisi Boştur',
'LJmut Dünyası', 'Caniko', 'Çılgın
Amanda', 'Havyar mı Mercimek mi'
'Maç', 'Talih Kuşu', 'Adem ile Havva',
'Kime Niyet Kime Kısmet', 'Töre', 'Pa-
şalann Paşası', 'Canım'. 'Başbakan Olu-
yorum', 'Çifte Kumrular", 'Tann Mtsa-
firi', 'Razartesi Şenlik Var'. 'Anasının
Kuzusu', 'Çark', 'Nahnlann Türküsü',
'Ah Kadınlar Vah Kadınlar'
The Hanover
Band'den Barok müzik
Kültür Servisi - lstanbul Müzik Festivali bugünkü progra-
mında Istanbullu müzikseverlere Münir Nurettin Beken, The
Hanover Band ve Mark Morns Dans Grubu'nun yer aldığı ge-
leneksel Türk müzığinden Barok müziğine ve dansa uzanan
zengin bır seçenek sunuyor.
Geleneksel Türk müziğinin dünya platformundakı başanlı
temsilcisı Münır Nurettin Beken'in konseri saat 19.00da
AKM Konser Salonu'ndagerçekleştirilecek. AKM'de yer alan
bir diğer etkınlik ise Mark Morris'in olağanüstü dansçılan-
nın sunacağı gösten. Gösteri, Büyük Salon'da saat 21.30'da
gerçekleştirılecek. Günün son etkinlığini The Hanno\er
Band'ın Aya lrini Müzesi'nde saat 19.00'da vereceğı konser
oluşturuyor.
1980 yılında, sanat yönetmeni Caroüne Brown tarafından
kurulan The Hannover Band, 18 ve 19. yüzyıl eserlerinin, dö-
nemın onjınal çalgılanyla seslendırildiğı yorum ve kayıtlany-
la dünyaca tanınan bır grup. Barok müziğin ustalan olarak ad-
landınlan Andmv Manze, Racnel Bıwm, FrankdeBnıine,Ca-
roline Kershan, Robert Farte>' ve John Toll'den oluşan The
Hannover Band; HaendeL Vlvaldi, J.S.Bach ve Bovce'un eser-
lennden oluşan bır konser sunacak.
Geleneksel Türk müziğinin en önde gelen çalgılanndan ud
ile dınleyıcılen bır Türk müzığı gezintısine çıkaracak Münır
Nurettin Beken ıse Salih Dede'den Mutiu Tonın'a, YalçınTu-
ra'dan John Cage'e uzanan çok değişık bır repertuvara sahip.
T ü r k i y e ' d e i l k d e f a
MÜJDAT GEZEN SANAT MERKEZI
KİLYOS MSM YAZ KAMPI ao-ı?YaŞ)
Tlyatro Bölümü: Müjdat Gezen yönetiminde
Futbol Bölümü: Rıdvan Dilmen yönetiminde
Müzik Bölümü: Melih Kibar yönetiminde
Tıyatro-Futbol-K.Gitar-Voleybol-Org- Solfej-Basketbol-Satranç-Tenis
Resim-Masa Tenisi-Dart ve Hobiler (Her bölüme sadece 20 öğrenci alınacaktır)
Cumartesi Pazar dışında hergün 09.00-18.00 arası kapıdan kapıya teslim.
Yemek, kahvaltı, spor çantası ve malzemeler.
Adımız Güvencemizdir.
Çocuğumız kisilik kazanıyor. Bizi arayın. Brosür isteyin.
Temmuz ve Ağustos kayıtlarımız başladı. Kontenjanımız sınırlıdır.
Kayışdağı Cad. Ziverbey Durağı No:48 Kadıköy Tel: 348 80 72/73 - 346 51 09 Faks: 348 80 74
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
Anomi
Herkes birbirine soruyor: "Türkiye nereye gidi-
yor?"
"Ülke batıyor mu?"
Herkes yakınıyor: "Ne ahlak kaldı ne namus!"
"Politikacıya güvenim sıfır. Basına ve televizyona
inanmıyorum."
"Ne yapacağımı, kime oy vereceğimi şaşırdım."
Ve kaçınılmaz yargı: "Hepsinin Allah cezasını ver-
sin."
Acaba bu durum bize mi özgü? Yani bu yaşadık-
lanmız ilk kez 199O'lı yıllarda ve yalnız Türkiye'de mi
görülüyor?
"Hayır" sevgili okuyuculanm. Bin defa "Hayır".
Bugün ülkemizde olup bitenler o denli çok yaşan-
mış ve o denli çok bilinen olaylar kı daha on doku-
zuncu yüzyıldaki toplumbilimciler bile bu bunalımı
teşhis etmişler ve ona bir de isim takmışlar: "Ano-
mi"...
• • •
"Anomi" en kısa tanımla "kuralsızlık" demek.
Gündelik yaşamdaki kuralsızlığı her an trafikte gö-
rüyoruz. Siyasetteki kuralsızlığın son örneğini ise
"gûvenoylaması" komedisinde, en üst seviyede,
anayasa, Meclis ve hükümet düzeyinde yaşadık.
Tüm toplum bır şaşkınlık ve bunalım içinde. En yü-
ce değer "para" mı, yoksa "insanlık" mı? "Dürüst-
lük" mü önemli, yoksa "köşe dönmecilik" mi?
Bu "anomi "nin, yani kuralsızlık durumunun temel
nedeni, toplumbilime göre "hızlı değişme". Hızlı de-
ğişme sırasında kültürel değerler ile insan ilişkileri
aynı süratle değişmiyor. Insanlar, inançlan ile, içinde
bulunduklan duruma göre davranmak zorunda ol-
dukları başka kişilere karşı yapmalan gereken dav-
ranışlar arasında çelişkiler yaşıyor.
Diyelim kı bır milletvekili aslında dürüst ve hukuka
inanıyor. Fakat içinde bulunduğu ılişkilerin zorlama-
sıyla, parti grubunun bağlayıcı kararından dolayı bu
inancına aykırı oy kullanmak zorunda kalıyor. Işte si-
ze tipik bir "anomi" durumu. Tabii, "anomi" bireysel
değil. Kültürel değerler ile sosyal ilişkilerin çatışma-
sının hem boyut hem içerik olarak "toplumsal" nite-
lik taşıması gerek.
• • •
Toplumsal Değişme Kuramlan ve Türkiye Gerçe-
ği adlı kitabımda, Durkheim, Weber ve Merton ad-
lı toplumbilimcilere dayalı olarak uzun uzun açıkla-
dığım bu "anomi" durumunun göstergeleri şöyle:
1) Toplum liderlere karşı güvenini yitirmıştir.
2) Insanlar başanlı olma yollannın tıkalı olduğunu
düşünürler.
3) Yaşam hedeflerinin gelışme yerine gerileme sü-
recinde olduğuna inanılır.
4) Kişilere bir boşluk ve hiçlik duygusu egemen-
dır.
5) Insanlar toplumsal ve psikolojik destek için ki-
şisel ilişkilerine güvenemezler.
Sevgiii okuyuculanm, görüyorsunuz, toplumbilim-
ciler, tam anlamıyla günümüz Türkıyesi'nde yaşa-
nanları tanımlıyor. Ama bizi gözlemleyerek değil; ev-
rensel, her yerde ve her zaman geçerli bir durumu
anlatmak için. Yani içinde bulunduğumuz "bunalım",
yüzyıllar boyu tüm toplumların karşılaştığı bir kriz. Sa-
dece bize özgü değil. Nedenleri belli, göstergeleri
saptanmış ve en önemlisi sonuçları biliniyor. Dolayı-
sı ile paniklemeye gerek yok. Biraz "bilime kulak ver-
mek", toz duman içindeki siyasetin bulandırdığı ge-
leceğimizi görebilmek için yeterli.
Şimdi gelelim çözüme ya da çözümlere.
Bu çözümler de evrensel. Yani Türkiye düşünüle-
rek yazılmamış, ama hiç kuşkusuz ülkemiz için de ge-
çerli.
1) Esas çözüm, toplumun, hem insan ilişkilerinin
hem de hukuksal ve örgütsei yapısının "yenilenme-
s/"dir.
2) Bu "yen/7enme"sürecininaracı, "lider"yada "//'-
derler"d\r.
3) Yeni bir "lider" ya da bir grup, "yeni bir değer-
ler sistemi" etrafında toplumu yeniden yapılandınr.
Böylece değişmenin yarattığı bunalım, kendi çözü-
münü de üretir.
• • •
Şimdi bu evrensel bilgilerden, günümüz Türkiye-
si'ne bir uyarlama yapmayı denersek kendi kişisel
değerlendirmelerim olarak şunlan söyleyebilırim.
Zaman, değişme zamanıdır. Bu değişmenin yön-
temi de bellidir: Katılımcı demokrasi.
Bence bu değişimin geniş halk kitlelerinden yana
olması da zorunludur.
Böylece hem yöntem hem de yön bellidir: Geniş
halk kitlelerinin katılımıyla, yine bu kitlelerin çıkarla-
nna uygun bir siyasal program çerçevesinde ülkeyi
yeniden yaptlandırmak.
Bunun adını da koymaktan kaçınmayalım: Tanım-
ladığım süreç bırinci olarak "demokratik"i\r. Ikinci
olarak da "so/"dur. Siz buna ister "sosyal demokra-
si" deyin, ister "demokratiksosyalizm" isterse "de-
mokratik sol". Hiç fark etmez.
Bu işi yapması beklenen "lider" ya da "Iiderler" ne-
rede, bu konuya da gelecek hafta değineceğim.
Not: 10 Haziran 1996 Pazartesi akşamı, özel ka-
nallardan birinın haber programında konuşan biryo-
rumcumuz, "...Çiller ile ıplen çoktan atan Demi-
rel..." biçiminde bir ifade kullandı. Bilindiği gibi bu
deyimin doğrusu, ya "ipleri koparmak" ya da "köp-
rüleri atmak"\.\r.
K Ü L T Ü R • Ç İ Z İ K
KAMİL MASARACI